Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/198 E. 2022/155 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/198 Esas
KARAR NO : 2022/155

DAVA : Marka hakkına tecavüz, eserden kaynaklı haklara tecevüz ve haksız rekabetin tespiti, tazminat
DAVA TARİHİ : 25/07/2013
KARAR TARİHİ : 26/10/2022

Taraflar arasında marka hakkına tecavüz&eserden kaynaklı haklara tecevüz&haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemiyle açılan dava dosyası 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2013/165 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/198 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” ve “…” adlı markaların tek ve gerçek hak sahibi olduğunu ve markanın her türlü mali ve hukuki haklarına sahip olduğunu, söz konusu markaların başta WIPO ve Avrupa Birliği nezdinde ve dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğunu, müvekkilinin “…” markasının TPE nezdinde 10/07/1994 tarihinde … sayı ile, “…” markasının da … tarihinde … sayı ile müvekkili adına tescili olduğunu, ancak hal böyle iken, müvekkili adına tescilli markaların ve bu markalar bağlı olarak üretilen ürünlerin, davalı tarafından piyasada deodorant/sprey/parfüm olarak tabir edilen kozmetik grubundaki ürünlerde izinsiz ve yetkisiz şekilde taklit edilerek kullanıldığının haricen tespit edildiğini, müvekkilinin markası ve özgün ambalaj tasarımlarının, aynı zamanda FSEK maddeleri uyarınca grafik sanat eseri olduğunu ve anılan kanun hükümleri ile de koruma altında bulunduğunu, davalının fillerinin aynı zamanda 556 Sayılı KHK’nın 61/a hükmü çerçevesinde suç niteliğinde olduğundan, davalı hakkında ayrıca … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…esas sayılı dosyası ile soruşturma başlatıldığını ve soruşturmanın halihazırda devam etmekte olduğunu, ancak mahkeme kararının açık hükmüne rağmen müvekkilinin yaptığı araştırmalar sonunda, davalının halen hukuka aykırı olarak söz konusu marka ve ürünleri taklit ederek kullandığı, üretim faaliyetlerine devam ettiği ve taklit ürünleri satışa sunduğunun öğrenildiğini, anılan soruşturma dosyasına binaen … Sulh Ceza Mahkemesi’nin …D.İş sayılı arama kararı ile, davalıya ait iş yerinde yapılan aramada, 29.106 adet taklit ürünün ele geçirilerek, yed-i emin sıfatıyla davalı firmanın şirket ortağı olan …’e teslim edildiğini, davalının müvekkilinin tanınmış markasını bilmemesinin söz konusu olamayacağını ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, 68. maddesi uyarınca marka değer kaybı dolayısıyla 100.000,00 TL manevi ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL maddi ve 66/a uyarınca 10.000,00 TL yoksun kalınan karın ve telif hakkı tecavüzü niteliğindeki fiil ve eylemler sebebiyle şimdilik 5.000,00 TL tazminat olmak üzere toplam 120.000,00 TL’nin, davalıdan tahsilini, taklitli ürünlerin toplatılarak imhasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 15.11.2022 tarihli ıslah dilekçesiyle Maddi tazminat talepleri bakımından FSEK’in 68/1 Maddesi uyarınca 26.978,00 TL tutarındaki ortalama tazminatın üç katı olan 80.934,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminat ve 10.000,00 TL tutarında yoksun kalınan kar olmak üzere toplamda 190.934,00 TL (yüz doksan bin dokuz yüz otuz dört Türk Lirası) tutarındaki toplam tazminat bedelinin, haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili adresinin …’de olduğunu ve bu nedenle yetkili mahkemelerin … Mahkemeleri olduğunu, piyasaya dahi sürülmemiş ve kaynağında tespit edilmemiş bir fiilden dolayı 100.000,00 TL manevi tazminat talep etmenin fahiş olduğunu, bahse konu olaylar esnasında bir eser ve onun taklidinin de söz konusu olmadığını, bu nedenle davacı yanın FSEK hükümlerince tazminat talebinin de yerinde olmadığını, müvekkilinin davaya konu ürünleri kendi nam ve hesabına üretmek ve bu sebeple kar elde etmek amacı taşımadığını, müvekkili iş yerinde tespit edilen ürünlerin siparişe konu ürünler olduğunu ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
18.03.2014 tarihli ön inceleme oturumunda dava konusu uyuşmazlık ; davacının tescilli … ve … ibareli markalarına davalı yanın bu markaları … ve Intasa ibareleri ile kullanmak suretiyle markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref’i, buna dayalı olarak KHK’nın 66/a maddesi gereğince 10.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminat ile markaların kullanımı ile ilgili ambalajların eser niteliğinde olduğu iddia olunarak bunların da taklit edilmek suretiyle kullanılması sebebiyle telif hakkına yönelik tecavüzün tespiti ve FSEK 68. maddesi gereğince şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL tazminatın tahsili ve oluşan maddi durumun giderilmesi, ayrıca verilecek karar özetinin ilanı talepli olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacının dava, davalının cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, her ne kadar yetki itirazında bulunulmuş ise de marka hakkı sahibinin tecavüzün etkilerinin görüldüğü her yerde dava açma hakkına sahip olduğu anlaşıldığından bu itirazlar yerinde görülmemiş, tarafların beyanlarında geçen deliller toplanmış, bekletici mesele yapılan (… 3.Asliye Ceza Mahkemesinin … esas… karar sayılı dosyası beklenmiş), dosya geldikten sonra HMK 266 madde kapsamında bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsamında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
Bilirkişiler …, …, … 10/06/2016 tarihli bilirkişi raporlarında özetle ; Markaya tecavüz davasında tazminata hükmedilebilmesi için davalının kastını değil kusurunun aranacağı, Şirket yetkililerinden birinin ceza davasında beraat etmiş olmasının, şirket tüzel kişiliğinin kusurlu olmadığı anlamına gelmeyeceği, Fason üretim yapılmasının kusuru ortadan kaldırmayacağı, davalının tacir sıfatı dolayısıyla basiretli davranması gerektiği ve üretimin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini bilmesi gerektiği, Markaya tecavüz halinde, marka hakkı sahibinin uğradığı fiili zarar için genel hüküm niteliğinde olan BK.49 vd. hükümleri uyarınca maddi tazminat, yoksun kaldığı kârın giderilmesi için ise MarKHK.,66 hükmüne dayanabileceği, eser olması halinde FSEK.77 uyarınca tazminat talep edilebileceği, bu talepleri yığılacağı, Yoksun kalınan kârın talep edilebilmesi için davacının zararını ispatlamasını gerekmeyeceği, davalının ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde mahkemenin diğer delillere göre karar vermesi gerektiği, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının eser niteliğini haiz olup olmadığı hususunun uzmanlık alanı dışında olduğu, bu nedenle kanaat belirtilemeyeceği, Manevi tazminata hükmedilebilmesi için taklit ürünlerin piyasaya sürülmesini gerekmediği görüş ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Heyete … eklenerek alınan 24/04/2017 tarihli bilirkişi raporlarında; Bu davada davalı olarak kusurlu olan, kendisine gönderilen üzeri baskılı deodorant tüplerini; uluslararası bir marka olduğunu bilmediğini söyleyerek, marka tescil belgesi bile sormadan dolduran, kapakları temin edip …Ltd. Şti’den onay alarak ürünü hazırlayan ve bu hizmetleri için fatura kesip ödeme alan… Ltd.Şti. Firması olduğu, Bu davada asıl kusurluyu bulmak için daha geriye gitmek gerektiği, Uluslararası marka olan … ve … ürünlerini hedef olarak seçip, Aynısını küçük değişikliklerle tasarımları kopya olarak yaptıran, alüminyum tüpleri üreten firmalara baskılarını yaptıran… Ltd. Şti. olduğunu, suç işleme iradesini başlatan ve sürdüren …Şirketi olduğundan 09.12.2017 tarihli dava celsesinde alınan kararla duruşmaya çağrı için …Ltd. Şti’ne celp gönderildiğini, yetkili kişiler yerinde bulunamadığını, husumetin …Şirketi’ne yöneltilmesi gerektiği bildirilmiştir.
Bilirkişi …, 23/05/2017 tarihli AYRIK EK bilirkişi raporlarında; Markaya tecavüz davasında tazminata hükmedilebilmesi için davalının kastının değil kusurunun aranacağı, Şirket yetkililerinden birinin ceza davasında beraat etmiş olmasının, şirket tüzel kişiliğinin kusurlu olmadığı anlamına gelmeyeceği, Fason üretim yapılmasının kusuru ortadan kaldırmayacağı, davalının tacir sıfatı dolayısıyla basiretli davranması gerektiği ve üretimin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini bilmesi gerektiği, Markaya tecavüz halinde, marka hakkı sahibinin uğradığı fiili zarar için genel hüküm niteliğinde olan BK.49 vd. hükümleri uyarınca maddi tazminat, yoksun kaldığı kârın giderilmesi için ise MarKHK .66 hükmüne dayanabileceği, eser olması halinde FSEK.70 uyarınca tazminat talep edilebileceği, bu taleplerin yığılacağını bildirmiştir.
Bilirkişiler …, …, … 19/09/2018 tarihli bilirkişi raporlarında; … ve … ibarelerinin davacı adına … sayı ile tescilli … ve … sayı ile tescilli … markalarının aynısı veya ayırt edilemeyecek ve iktibasa yol açabilecek derecede benzeri olduğu, tescilli markalar ile sanıkların iş yerinde ele geçen uyuşmazlık konusu malların aynı emtia listesinde bulunduğu, Davalının basiretli bir tacir gibi davranıp, Sipariş verilen ürünlerin üzerine basılacak olan markanın kimin adına tescilli olduğunu araştırması gerektiğinden davalı şirketin kusurlu olduğu, dava konusu ürünlerin ambalajlarının tasarım açısından birbirinin ayırt edilemeyecek derecede benzeri olduğu, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının eser niteliğine haiz olup olmadığı hususunun veri yetersizliği sebebiyle yapılamayacağı, Manevi tazminata hükmedilebilmesi için taklit ürünlerin piyasaya sürülmesinin gerekmediği , Davalı şirket detay mizanlarının incelenmesinde davalı yanın davaya konu ürünleri kendi adına ya da fason şekilde üretip satışa konu edip etmediği hususunun tespit edilemediğini, Somut olayda davalı yanın 09.10.2014 havale tarihli dilekçesi ekinde yer aldığı şekilde, ürünlerin siparişini verdiği iddia edilen (dosya içerisinde siparişe ilişkin yazışmalar mevcut olmakla, sipariş eden sıfatı ile yazışmalar yapan kişinin e-mail uzantısında dava dışı şirket unvanı yer almamaktadır) dava dışı …’nın, siparişlerin hazırlanması için davalı şirkete değil, yine dava dışı (davalı şirketin grup firması) …Şti. Ne ödeme yaptığının, el koyma işlemi nedeni ile siparişlerin teslim edilememesine dayalı olarak dava dışı …, ödemeyi yaptığı dava dışı …Ltd. Şti. ne takip başlattığının anlaşıldığı, Bu durumda ürünlerin sipariş edene teslim edilemedikleri, buna dayalı olarak da yapılan işin bedelini gösteren herhangi bir fatura düzenlenmemiş olması, ayrıca davalı şirket detay mizanında davaya konu ürünlerin imal ya da satışının yapıldığına delalet eden alt kırılımların bulunmaması karşısında, bir sektör bilirkişisi marifeti ile davaya konu ürünlerin fason imalatının yapılması halinde elde edilebilecek gelirin belirlenmesinin gerekeceği, Davacının taleplerinin yerinde olduğu anlaşılmakla birlikte, davaya konu ürünlerin üretimine ilişkin siparişin dava dışı firma tarafından dava dışı grup şirketine verilmiş, ödemesinin de grup şirkete yapılmış olması karşısında, tazminat talebinin davalıya yöneltitip yöneltilemeyeceği hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, …, … 20/05/2019 tarihli EK bilirkişi raporlarında; … ve … ibarelerinin davacı adına … sayı ile tescilli … ve … sayı ile tescilli … markalarının aynısı veya ayırt edilemeyecek ve iktibasa yol açabilecek derecede benzeri olduğu, tescilli markalar ile sanıkların iş yerinde ele geçen uyuşmazlık konusu malların aynı emtia listesinde bulunduğu Davalının basiretli bir tacir gibi davranıp, Sipariş verilen ürünlerin üzerine basılacak olan markanın kimin adına tescilli olduğunu araştırması gerektiğinden Davalı şirketin kusurlu olduğu, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının tasarım açısından birbirinin ayırt edilemeyecek derecede benzeri olduğu, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının FSEK 4/6 anlamında güzel sanat eseri sayılabileceği, bu çerçevede ambalajın taklidinin FSEK 21 ve 22’de belirtilen mali hakların ihlali sayılabileceği, Davacının maddi tazminat talebi yönünden; Davalı ticari defterlerinde telif bedelinin hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak dosyada davalı nezdinde el konulan ürünlerin sayısının … için 29106 adet intesa için 60720 adet olduğu dikkate alınarak ve ürünlerin internet satışlarının yaklaşık 10 TL olduğu da gözetilip toplam adet olan 89.926 adetin 10 TL ile çarpılması sonucu bulunacak 899.260 TL nin fason üretimde davalının ihlalin yoğunluğu, süresi, davalının fason üretim yapması, ürünlerin henüz satışa çıkarılamaması da göz önünde bulundurulmak sureti ile FSEK 70/2 çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.000 TL olabileceği, FSEK 70/2 çerçevesinde elde edebileceği karın da yine bu rakam olabileceği kanaatine varıldığını, Ancak bu hususta sektör bilirkişisinin de dosyaya atanıp hesaplamaya esas alınan marjlar ile birim kazanç miktarları yönünden sektörel değerlendirme yapması hususunun Mahkemenin takdirinde olacağı, Davalı ticari defterlerinde 556 sayılı KHK 66/b hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak TBK 50 ve 51 çerçevesinde 556 sayılı KHK 66/b çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.000 TL olabileceği, ancak bu hususta sektör bilirkişisinin de dosyaya atanıp hesaplamaya esas alınan marjlar ile birim kazanç miktarları yönünden sektörel değerlendirme yapması hususunun Mahkemenin takdirinde olacağı, Ancak taleplerin yarışması söz konusu olduğundan davacının 556 sayılı KHK gereğince hesaplanan tazminat ile FSEK çerçevesinde hesaplanan tazminat arasında seçim yapmasının gerekeceğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …,…, …, …, … 07/04/2021 tarihli EK bilirkişi raporlarında; … ve … ibarelerinin davacı adına … sayı ile tescilli … ve … sayı ile tescilli … markalarının aynısı veya ayırt edilemeyecek ve iktibasa yol açabilecek derecede benzeri olduğu, tescilli markalar ile sanıkların iş yerinde ele geçen uyuşmazlık konusu malların aynı emtia listesinde bulunduğu , Davalının basiretli bir tacir gibi davranıp, Sipariş verilen ürünlerin üzerine basılacak olan markanın kimin adına tescilli olduğunu araştırması gerektiğinden Davalı şirketin kusurlu olduğu ,Dava konusu ürünlerin ambalajlarının tasarım açısından birbirinin ayırt edilemeyecek derecede benzeri olduğu, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının FSEK 4/6 anlamında güzel sanat eseri sayılabileceği, bu çerçevede ambalajın taklidinin FSEK 21 ve 22’de belirtilen mali hakların ihlali sayılabileceği, Davacının maddi tazminat talebi yönünden; Davalı ticari defterlerinde telif bedelinin hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak dosyada davalı nezdinde el konulan ürünlerin sayısının … için 29106 adet … için 60720 adet olduğu dikkate alınarak ve ürünlerin internet satışlarının yaklaşık 10 TL olduğu da gözetilip davacının ürün bazına takribi 2 TL kar edebileceği varsayımıyla toplam adet olan 89.926 adetin 10 Tl ile çarpılması sonucu bulunacak 899.260 TL nin fason üretimde davacının kazancı olarak ortalama % 3 dikkate alınarak ihlalin yoğunluğu, süresi, davalının fason üretim yapması, ürünlerin henüz satışa çıkarılamaması da dikkate alınarak FSEK 70/2 çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.00 TL olabileceği, FSEK 70/2 çerçevesinde elde edebileceği karın da yine bu rakam olabileceği , Davalı ticari defterlerinde 556 sayılı KHK 66/b hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak TBK 50 ve 51 çerçevesinde 556 sayılı KHK 66/b çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 35.000 TL olabileceğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, …, …, … 22/07/2022 tarihli 2.EK bilirkişi raporlarında; Davalı şirketin kusurlu olduğu ,Dava konusu ürünlerin ambalajlarının tasarım açısından birbirinin ayırt edilemeyecek derecede benzeri olduğu,Dava konusu ürünlerin ambalajlarının FSEK 4/6 anlamında güzel sanat eseri sayılabileceği, bu çerçevede ambalajın taklidinin FSEK 21 ve 22’de belirtilen mali hakların ihlali sayılabileceği, Davacının maddi tazminat talebi yönünden; davalı ticari defterlerinde telif bedelinin hesabına ilişkin verilerin mevcut almaması dikkate alınarak dosyada davalı nezdinde el konulan ürünlerin … için 29106 adet intesa için 60720 adet olduğu dikkate alınarak ve ürünlerin internet satışlarının yaklaşık 10 TL olduğu da gözetilip davacının ürün bazına takribi 2 TL kar edebileceği varsayımıyla toplam adet olan 89.926 adetin 10 Tl ile çarpılması sonucu bulunacak 899.260 TL nin fason üretimde davacının kazancı olarak ortalama % 3 dikkate alınarak ihlalin yoğunluğu, süresi, davalının fason üretim yapması, ürünlerin henüz satışa çıkarılamaması da dikkate alınarak FSEK 70/2 çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.00 TL olabileceği, FSEK 70/2 çerçevesinde elde edebileceği karın da yine bu rakam olabileceği , FSEK 70 kapsamında yapılan hesaplamaların FSEK 68 çerçevesinde rayiç bedel tespitinde dikkate alınmayacağı, davaya konu ambalajların vaki şekildeki kullanımı için davacıdan izin alınmış olsaydı talep edilebilecek telif bedelinin sektörel değerlendirme de dikkate alındığında 2 farklı ambalajın her biri için 4.000 TL olabileceği bu kapsamda 2 ambalaj için 8.000 TL bedelin 3 katı konusundaki Takdirin Mahkemeye ait olacağı, Yargıtay’a göre, hem FSEK.m.68, hem de FSEK.m.70.f.2 veya FSEK.m.70.f.3 kapsamında maddi tazminat talep edildiğinde, talep edilen toplam bedelin, anılan seçenekler uyarınca istenebilecek “en çok bedel” ile sınırlı olduğundan davacının bu seçeneklerden birini tercih etmesinin gerektiği, Davalı ticari defterlerinde 556 sayılı KHK 66/b hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak TBK 50 ve 51 çerçevesinde 556 sayılı KHK 66/b çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.00 TL olabileceği, Ancak taleplerin yarışması söz konusu olduğundan davacının 556 sayılı KHK gereğince hesaplanan tazminat ile FSEK çerçevesinde hesaplanan tazminat arasında seçim yapmasının gerekeceğini bildirmişlerdir.
CEZA YARGILAMASINA İLİŞKİN DELİLLERİN TARTIŞILMASI
…. 3.Asliye Ceza Mahkemesinin … esas, …ve 4.12.2014 tarihli ilamı celp edilmiştir. İlgili ilam incelendiğinde;
… tarafından ,Sanık … ve … aleyhine … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 23/08/2013 Tarih,… Esas Sayılı iddianamesiyle kamu davası açıldığı ve iddianame kapsamına göre; … ilçesi … sayılı yerde faaliyet gösteren … Şirketi’ne ait işyerinde … Sulh Ceza Mahkemesinin 13/05/2013 gün ve … Değişik iş sayılı kararına istinaden yapılan aramada yarı mamül deposunda 7 adet palet üzerinde sarılı her palette 4158 adet bulunan doluma hazır içi boş üzerinde … yazılı 150 milimlik metal deodorant şişesi (toplam 29106 adet), depo bölümünde paletler üzerinde her palette 150 adet kutulu ve her kutuda 24 adet satışa hazır toplam 16 palet üstünde dolu vaziyette 60720 adet üzerinde İntasa yazılı deodorant şişesinin ele geçirildiği, bilirkişi raporuna göre; incelemeye konu ürünlerin müşteki şirket adına İntesa ve … ismi ile tescilli deodorant markasına ait ürünlerin takitleri olduğunun belirtildiği, Şüpheli …’ın suç unsuru ürünlerin ele geçirildiği işyerinin sahibi, şüpheli …’nin de planlama müdürü olarak görev yaptığı, bu şüphelilerin savunmalarında tevil yollu ikrarda bulundukları iddiasıyla marka hakkına ihlal suçundan kamu davası açıldığı, … ‘ün savunmasında; Söz konusu ürünleri … isimli şirketin yetkililerin siparişi üzerine yaptıklarını, Bu şirketle yapılan anlaşma sonucu bunları ürettiklerini doğrulayacak delilleri bulunduğunu beyan ettiği, … ise savunmasında; … firmasında planlama müdürü olarak görev yaptığını, hem kendi markamıza ait kozmetik ürünt üretiyoruz hemde başka markaların ürünlerin dolumunu yapıyoruz. Çok büyük olmayan siparişlerin dolum talimatını ben veriyorum, fabrikanın sahibi diğer sanık … olay tarihinde yurt dışındaydı bu sipariş için dolum talimatını da ben verdim. Davaya konu ürünleri bize … Ltd. Şti. şirketi tarafından davaya konu ürünlerin dolum siparişi bize verildi, ben bu firmadan markanın tescil belgesini istedim, firma çalışanları tescil gelirini getireceklerini söyleyerek bizi oyaladılar, siparişin parasının tamamı olan 23,500 doları bizim hesabımıza yatırınca bizde ürünleri doldurmaya başladık. Sonrasında da jandarma baskını yapıldı ve ürünlere el konuldu. Biz baskınla bu ürünlerin taklit ürünü olduğunu öğrendik, bu kutular üzerlerine baskılar yapılmış halde bize boş olarak geliyor biz içerisine kozmetik malzemelerini dolduruyoruz. Daha öncesinde bunların taklit ürün olduğunu bilmiyorduk, şeklinde beyanda bulunduğu ceza yargılamasında dinlenen Tanık … Beyanında “Ben …’ün sahibi olduğu … fabrikasında 5 yıldır satın alma müdürü olarak görev yapıyorum, dava konu siparişi … bana bildirmişti, onun üzerine ben bununla ilgili işlemleri yürüttüm, sanık … ortalama ayın 15 gününü yurt dışında geçirmektedir, firmamızın yaklaşık aylık cirosu 3.000.000,00-4.000.000,00 TL civarındadır, bu aldığımız sipariş yanlış hatırlamıyorsam 30.000,00-40.000,00 TL civarında olduğu için bizim firma için küçük bir sipariş olarak nitelendirilecek bir işti, bu nedenle sanık …’ın bu durumdan haberi yoktu, iş yerinde arama yapıldığında kendisinin bu olaydan haberi oldu, fason üretimi biz çok nadir olarak yapıyoruz, yaptığımız sırada da taklit ürün üretilmemesi amacıyla marka tescil belgelerini istiyoruz, bu siparişte fason olduğu için bu belgeleri istedik ancak bizi sürekli oyaladılar, sipariş veren firmanın yetkilisi …1 aylığına Çin’e gitmişti, ben kendisiyle belgeleri gönderme konusunda görüştüğümde kendisinin Çin’den dönünce belgeleri göndereceğini söyledi, o sırada işyerinde arama oldu, aramadan sonra … Hanım’a ulaşmaya çalıştım ancak ulaşamadım, bildiğim kadarıyla Çin’den dönmedi, hala orada, olaydan sonra sanık … böyle bir olaya sebebiyet verdiğimiz için ben dahil diğer çalışanları da uyardı” dediğini, Tanık … Beyanında “Ben 3 yıldır sanık …’a ait firmada genel müdür olarak görev yapıyorum, sanık … ise müşteriler ile irtibatı sağlamaktadır, bu siparişte … irtibatı sağlamıştı, sipariş bizim firmamızda benim tek başıma onay vereceğim miktarın içerisinde kaldığı için onayı da ben verdim, sipariş veren firma parayı gönderince ve işin acil olduğunu da söyleyince üretime başladık, normalde bu fason siparişlerde marka tescil belgesi geldikten sonra işe başlıyorduk, karşı taraf bize sevkiyattan önce muhakkak tescil belgesini vereceğini söylemişti, biz malların teslimini yapmadan arama yapıldı, 150.000,00 TL ve altındaki siparişler benim sorumluluğumdadır, bunun üzerindeki siparişler olduğu zaman sanık … ile görüşüp ona bilgi veriyorum, bu siparişten de kesinlikle sanık …’ın haberi yoktur” dediğini, ceza yargılamasında Bilirkişi tarafından yapılan incelemede ele geçirilen ürünlerin marka hakkına tecavüz kapsamında kaldığı ,ceza yargılaması kapsamında Mahkemenin gerekçe bölümünde ise; “..Her ne kadar sanık … hakkında marka hakkında tecavüz suçundan kamu davası açılmış ise de, sanığın taklit ürünlerin ele geçirildiği fabrikanın sahibi olduğu, fabrikadaki işlerin yürütülmesiyle ilgili sanık … tarafından diğer sanık …’nin planlama müdürü olarak çalıştığı, mahkememizde dinlenen tanıklar … ve ….’nın beyanlarından da anlaşılacağı üzere fabrikanın üretim kapasitesinin suça konu ürünler için verilen siparişten çok daha büyük olduğu, fabrikada buna benzer bir çok ürün için sipariş alındığı, suça konu siparişinde miktar itibariyle müdürler tarafından onayının yapılabilecek kapsamda kaldığı, belli bir miktarın üzerindeki siparişlerle ilgili olarak fabrika sahibi sanık …’ın onayının alındığı, suça konu siparişin bu kapsamda kalmadığı, sanık …’ın aşamalarda değişmeyen savunmasında verilen bu siparişten haberinin olmadığını beyan ettiği, sanığın bu savunmasının aksini gösterir sanığın taklit ürünlerin üretilmesine ilişkin bilgisinin veya talimatının bulunduğuna ilişkin herhangi bir delil elde edilemediği, bu durumun sanığı hukuki sorumluluktan kurtarmasa dahi ceza hukuku yönünden sanığın kastının bulunmadığı anlaşılmakla sanığın atılı suç yönünden kasıt yokluğu nedeniyle beraatine karar verildiğini, Sanık … her ne kadar üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiş ise de, fabrikada planlama müdürü olarak görev yapması ve siparişlerin takibinin bu sanık tarafından yapılması nedeniyle sanığın savunmasının kendisini cezadan kurtarmaya yönelik olduğunu kanaatine varılarak bu savunmaya itibar edilmediği gerekçesiyle sanık …’nın atılı suçtan cezalandırılmasına, sanık Ayhan’ın ise atılı suçtan beraatine karar verildiği, …’ hakkında CMK 231. maddesi gereğince HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA karar verildiği ve ilamın uyap kontrolünde de … yönünden ilamın 2.1.2019 tarihinde kesinleştiği, … yönünden ise 04/10/2018 tarihinde kesinleştiği( Yargıtay 19.CD nin 04/10/2018 tarih ve Yargıtay Esas No : 2017/5685, Yargıtay Karar No : 2018/9886 sayılı ilamı ile) anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 74. (818 sayılı BK 53) maddesi hükmü hukuk hakimini, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Ceza hakiminin saptadığı maddi olaylar hukuk hakimini bağlar.Ceza yargılamasında da ürünlerin marka taklidi ürünler olduğu hususu tespit edilmiş olup, Markaya tecavüz davasında tazminata hükmedilebilmesi için davalının kastının değil kusurunun aranacağı, dolayısıyla Şirket yetkililerinden birinin ceza davasında beraat etmiş olmasının, şirket tüzel kişiliğinin kusurlu olmadığı anlamına gelmeyeceği, Fason üretim yapılmasının kusuru ortadan kaldırmayacağı, davalının tacir sıfatı dolayısıyla basiretli davranması gerektiği ve üretimin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini bilmesi gerektiği gözetildiğinde ileri sürülen husumet itirazının yerinde olmadığı anlaşılmış olup davanın esasının incelenmesi gerekmiştir.
MARKA HAKKINI İHLAL&HAKSIZ REKABET &FSEK KAPSAMINDAKİ HAKLARIN İHLALİ İDDİALARININ İNCELENMESİ;
Uygulanacak Hükümler:
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’nun 11. maddesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren anılan Kanunun uygulanacağını hükme bağlamış olup, keza 6769 sayılı SMK’nun da 22.12.2016 tarihinde kabul edildiği ve 10.1.2017 tarihinden itibaren yayınlandığı , dolayısıyla 23.7.2013 tarihinde açılan somut uyuşmazlığa konu davada, haksız rekabet bakımından 6762 sayılı TTK hükümleri ile, 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre;
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise,
a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Görüldüğü üzere 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen model ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir. Diğer yandan kullanma ile neyin kastedildiği de 556 sayılı KHK’ nin 9/2. maddesinde gösterilmiştir. Anılan 9. maddenin II. fıkrasının a bendi uyarınca tescilli markanın izinsiz biçimde, mal veya ambalajı üzerine konulması marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Ayrıca d bendinde “Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” ihlallerden sayılmıştır.
Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için; davacı markalarıyla davalının tescilsiz kullandığı işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı veya benzer bulunması ve bunun iltibasa yol açması zorunludur.
Bir eylemin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet sayılabilmesi için gerekli şartları 54. maddede yapılan tanımdan çıkartmak mümkündür. Buna göre haksız rekabet eyleminin varlığı için üç unsurun kümülatif olarak bulunması gerekmektedir: İktisadî rekabet, iyi niyet kurallarına aykırılık ve kötüye kullanım. Haksız rekabetin varlığı için ilk şart, iktisadi hayatta gerçeklesen bir rekabet ortamının varlığıdır. Haksız rekabetin varlığına ilişkin ikinci şart objektif iyi niyet (dürüstlük) kurallarına aykırı bir davranıştır ki, bu kriter, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. 54. maddede açıkça “dürüstlük kuralları ve diğer şekillerdeki davranışlar” ifadesi kullanıldığından, aldatıcı hareketi iyiniyet kurallarına aykırı davranışların bir görünüm biçimi olarak nitelendirmek gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; ” Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’ nin 62/1-a ve b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiillerinin durdurulması, giderilmesi, maddi ve manevî zararlarının tazminini, aynı biçimde Türk Ticaret Kanunu’ nun 56/a, b, c, d. maddesi gereğince, haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olduğunun tespitini, haksız rekabetin men`ini ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve manevî zararlarının tazminini isteyebilir. Bu tedbirlerin istenebilmesi için mütecavizlerin kusurunun bulunması da gerekmez.
556 sayılı KHK 72 maddesinde; Dava sonucunda haklı çıkan taraf, haklı bir sebebin veya menfaatının bulunması halinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesini talep etmek hakkına sahiptir.
İlanın şekli ve kapsamı kararda tesbit edilir. İlan hakkı, kararın kesinleşmesinden sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer.” denilmektedir.
Haksız rekabet, dürüstlük kuralına aykırı olara ekonomik düzeni bozan, ekonomik düzenin aktörleri aleyhine sonuçlar doğuran hareket ve fiillerin tümünü ifade eder.
ETTK m.56 haksız rekabeti: “aldatıcı hareket veya hüsniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali” olarak tanımlamıştı.
TTK m.54’te ise, haksız rekabete ilişkin kanundaki hükümlerin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rakebetin sağlanması olduğu vurgulanmış ve “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya diğer şekillerdeki dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar veya ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı” olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle haksız rekabeti dürüstlük kuralına aykırı olan ve rekabeti bozan davranışlar olarak tanımlayabiliriz.
Haksız rekabet haksız fiilin özel bir halidir. Haksız fiil Borçlar Kanunuda düzenlenmiştir. TBK.nın 49/1 (EBK 41/1) maddesine göre “kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Haksız fiil, hukuk düzeninin herkese tahmil ettiği vazifelerin ihlalinden ibarettir ve işbu vazife, haksız fiilin faili ile zarar maruz kalan üçüncü şahıs arasınad önceden mvcut hiçbir hukuki bağa lüzum göstermez. Hukuk düzeni tarafından tahmil edilen vazifeye muhalefet, bu iki kimse arasındaki zararı tazmin yükülülüğü şekli altında bir borç ilişkisi doğurur ve zarar ve ziyan alacağından başka tecavüzü bertaraf ettirmek veya tekrarını önleme hakkını da doğurabilir.
Haksız rekabet, genel olarak biririne rakip olanlar arasında ortaya çıkmaktadır. Ancak her haksız rekabet hali mutlaka rakipler arasında cereyan etmez. Bunun içindir ki ETTK, açıkça belirtilmemiş olsa da, haksız rekabet neticesinde fayda elde eden ile zarar gören arasında bir rekabet bağının varlığını şart koşmamıştır. (Y.11.HD. 26.02.1999 E.1999/1155, K.1999/1574;”…Her ne kadar tarafların rakip olmadıkları düşünülebilirse de bu maddeye TTK 56 madde ile birlikte mütalaa etmek gerekir. Zira haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil rekabete dayalı ekonomik düzeninde korunmasını amaçlar…”
TTK ise ETTK’dan farklı olarak, TTK’nın haksız rekabet hükümlerinin uygulanması için rekabet ilişkisinin varlığından açıkça vazgeçmiştir. TTK m.54’te yer alan “katılanlar” gibi çok geniş bir sözcüğün kullanılması ile rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere özgülenmesinin yolu kapatılmıştır. Korunan sadece rakipler, onlar bağlamında işletmeler ve soyut anlamda haklı, dürüst, hukuka uygun rekabet değil, aynı zamanda alıcılar ve dar söylemde tüketicilerdir. Bu sebeple, tedarikçiler ile geniş anlamda alıcılar arasındaki ilişki kuralların kapsamına alınmıştır. Alıcının veya tedarikçinin rakip sıfatını taşımasına gerek yoktur. Haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil, rekabete dayalı ekonomik düzenin de korunmasını amaçlar, bu nedenle de haksız rekabetin varlığı için tarafların rakip olmaları şart değildir.
5846 sayılı yasanın FSEK 1/b -a bendinde eserin tanımı yapılmış olup; bir fikri ürünün Sahibinin hususiyetini taşıması, Sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması, ve Fikri çabanın ürünü olması son olarak da FSEK. de öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi gerektiği düzenlenmiş olup bir fikri ürünün eser olup olmadığı mahkemece resen araştırılması gereklidir. Bilirkişilerin denetime uygun olan raporları kapsamında dava konusu ürünlerin ambalajlarının tasarım açısından birbirinin ayırt edilemeyecek derecede benzeri olduğu, Dava konusu ürünlerin ambalajlarının FSEK 4/6 anlamında güzel sanat eseri sayılabileceği, bu çerçevede ambalajın taklidinin FSEK 21 ve 22’de belirtilen mali hakların ihlali sayılabileceği belirtilmiş olup, dolayısıyla somut olayda davacının gerek fsek, gerek marka hakkı gerekse haksız rekabete dayalı olarak talepde bulunabileceği, bu haklara yönelik eylemlerin haksızlığının tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini talep edebileceği anlaşılmıştır.
Toplanan deliller HMK 266 madde kapmasında denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları ile birlikte incelendiğinde; … sayılı yerde faaliyet gösteren … Şirketi’ne ait işyerinde … Sulh Ceza Mahkemesinin 13/05/2013 gün ve … Değişik iş sayılı kararına istinaden yapılan aramada yarı mamül deposunda 7 adet palet üzerinde sarılı her palette 4158 adet bulunan doluma hazır içi boş üzerinde … Uomo yazılı 150 milimlik metal deodorant şişesi (toplam 29106 adet), depo bölümünde paletler üzerinde her palette 150 adet kutulu ve her kutuda 24 adet satışa hazır toplam 16 palet üstünde dolu vaziyette 60720 adet üzerinde İntasa yazılı deodorant şişesinin ele geçirildiği, ürünlerin davacı şirket adına tescilli İntesa ve … isimli markaları ürünlerin takitleri olduğunun anlaşıldığı, davalının eylemini meşru hale getiren bir savunma ileri süremediği, basiretli tacir ilkesinden hareket ile eylemden dolayı sorumlu olduğu anlaşılmış olup, toplanan deliller kapsamına göre; Davalının davacıya ait marka ve eserden kaynaklı haklarına tecavüzün ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, Davalının ihlal teşkil eden eylemleri gerçekleştirmesinin tedbiren önlenmesine, dava konusu olan ürünlerin davalı yanca üretim ve satışının önlenmesine,hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğu gözetilerek Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davadan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı 15.11.2022 tarihli ıslah dilekçesiyle Maddi tazminat talepleri bakımından FSEK’in 68/1 Maddesi uyarınca 26.978,00 TL tutarındaki ortalama tazminatın üç katı olan 80.934,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminat ve 10.000,00 TL tutarında yoksun kalınan kar olmak üzere toplamda 190.934,00 TL olarak talep etmiştir. Ancak aynı fiil nedeniyle davacının birden fazla sınai mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olması halinde hakların yarışması kuralı gereğince ve fiilin tek olduğu ve davacının marka hakkından ve telif hakkından kaynaklanan haklarına tecavüz edildiği gözönüne alınarak tek bir maddi tazminata hükmedilebileceği kanaatine varılmıştır. Öte yandan ön inceleme oturumunda 556 sayılı KHK 66/a kapsamında tazminat talep edildiği belirtilmiş ancak davacının 12.5.2015 tarihli dilekçesinde 66/b kapsamında davalının markayı kullanması nedeniyle elde ettiği kar kapsamında , ayrıca haksız rekabet nedeniyle elde edeceği kazançtan mahrumiyet kapsamında ve fsek 70 kapsamında tazminat haricinde davalının elde ettiği karı da talep ettiği anlaşılmıştır.Taraflara ait gelir idaresinden mali kayıtlar, cirolar, kar zarar durumlarını gösterin kayıtlar celp edilmiş, ayrıca ticari defter ve belgeler üzerinde de mali yönden inceleme yapılmıştır. Yapılan incelemeler sonucunda HMK 266 maddeye göre Bilirkişiler …, …, …, …, … 22/07/2022 tarihli 2.EK bilirkişi raporlarının hükme esas alınması gerektiği anlaşılmış ve markanın tescilli olduğu emtia sınıfı, kullanıldığı yer ve mecra, haksız fiilin niteliğine göre bilirkişilerce belirlenen miktar BK hükümlerine ve somut olaya göre de mahkememizce hakkaniyete ve somut olaya uygun olarak görülmüştür.
Davalı ticari defterlerinde telif bedelinin hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak dosyada davalı nezdinde el konulan ürünlerin sayısının … için 29106 adet … için 60720 adet olduğu dikkate alınarak ve ürünlerin internet satışlarının yaklaşık 10 TL olduğu da gözetilip davacının ürün bazına takribi 2 TL kar edebileceği varsayımıyla toplam adet olan 89.926 adetin 10 TI ile çarpılması sonucu bulunacak 899.260 TL nin fason üretimde davacının kazancı olarak ortalama %3 dikkate alınarak ihlalin yoğunluğu, süresi, davalının fason üretim yapması, ürünlerin henüz satışa çıkarılamaması hususları bir bütün olarak incelendiğinde FSEK 70/2 çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.00 TL olabileceği, FSEK 70/2 çerçevesinde elde edebileceği karın da yine bu rakam olabileceği, FSEK 70 kapsamında yapılan hesaplamaların FSEK 68 çerçevesinde rayiç bedel tespitinde dikkate alınmayacak oluşu, , davaya konu ambalajların vaki şekildeki kullanımı için davacıdan izin alınmış olsaydı talep edilebilecek telif bedelinin bilirkişilerce sektörel değerlendirme de dikkate alındığında 2 farklı ambalajın her biri için 4.000 TL olabileceği bu kapsamda 2 ambalaj için 8.000 TL dolayısıyla bu bedelin 3 katının 24.000 TL olacağı anlaşılmış olup, davacının talebinin “en çok bedel”ile sınırlı olduğu gözetildiğinde ise bu seçeneklerden birini tercih etmesinin gerektiği, Davalı ticari defterlerinde 556 sayılı KHK 66/b hesabına ilişkin verilerin mevcut olmaması dikkate alınarak TBK 50 ve 51 çerçevesinde 556 sayılı KHK 66/b çerçevesinde talep edebileceği ortalama tazminatın 26.978.00 TL olabileceği dolayısıyla ; dolayısıyla davacı hem FSEK 68 , hem Haksız rekabet keza ayrıca FSEK 70. Madde kapsamında tazminat talep etmiş olup, hakların yarışması söz konusu olduğundan ve bilirkişilerce bulanan en yüksek rakam FSEK 70.madde kapsamında bulunduğundan, davacının ise 15.11.2021 tarihli ıslah dilekçesinde 26.978 Tl nin 3 katını talep ettiğini bildirdiği gözetilerek davacının beyanları da gözetilerek FSEK 70. Madde kapsamında 26.978 TL nin haksız fiil tarihi olan 13.5.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline, tazminat 68 e göre hesaplanmadığından 3 kat isteminin reddine( fsek 68 e göre rayiç 8000 TL olup 3 katı 24.000 TL olup, dolayısıyla FSEK 70 göre belirlenen tazminattan düşük olduğundan ve fsek 70 e göre hüküm kurulduğunda ise 3 kata hükmedilemeyeceğinden ) ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı yan manevi tazminatta talep etmiştir. Manevi tazminat için davalının kusurlu olması gerekir. Davada davalının ticari şirket olması, basiretli tacir gibi hareket etmemesi ve başkası adına tescilli markayı bilmesi gerekir. Tarafların mali kayıtlara yansıyan sosyal ve ekonomik , TMK’nun 4. Maddesindeki hakimin takdir hakkı ilkesi ve bunun sınırları hakkaniyet ölçüsü, davacının olayı delillerle ispat sınırı ve çerçevesi, hayatın olağan akışı da dikkate alınarak manevi tazminatın miktarı takdiren 25.000 TL olarak takdir edilmiş, manevi tazminat sebepsiz zenginleşme aracı olamayacağından((zira manevi tazminatta takdir edilecek para zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır) fazlayı ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre
1-Davalının davacıya ait marka ve eserden kaynaklı haklarına tecavüzün ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2- Davacı hem FSEK 68 , hem Haksız rekabet keza ayrıca FSEK 70. Madde kapsamında tazminat talep etmiş olup, hakların yarışması söz konusu olduğundan ve bilirkişilerce bulanan en yüksek rakam FSEK 70.madde kapsamında bulunduğundan, davacının ise 15.11.2021 tarihli ıslah dilekçesinde 26.978 Tl nin 3 katını talep ettiğini bildirdiği gözetilerek davacının beyanları da gözetilerek FSEK 70. Madde kapsamında 26.978 TL nin haksız fiil tarihi olan 13.5.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline, tazminat 68 e göre hesaplanmadığından 3 kat isteminin reddine( fsek 68 e göre rayiç 8000 TL olup 3 katı 24.000 TL olup, dolayısıyla FSEK 70 göre belirlenen tazminattan düşük olduğundan ve fsek 70 e göre hüküm kurulduğunda ise 3 kata hükmedilemeyeceğinden ) ıslah ile talep edilen fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine,
3- Takdiren 25.000 TL Manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 13.5.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline , fazlaya ilişkin istemin reddine,
4- Davalının ihlal teşkil eden eylemleri gerçekleştirmesinin tedbiren önlenmesine, dava konusu olan ürünlerin davalı yanca üretim ve satışının önlenmesine,
5-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davadan tahsiline,
6-3.550,61 TL ilam harcının peşin ve ıslah harçtan mahsubu ile eksik kalan 4.874,91 TL harcın davalıdan tahsiline,
7-markaya Tecavüz , esere tecavüz ve haksız rekabetin tespiti yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-kabul edilen Manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-red edilen Manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10- Fsek 70 md gereğince kabul edilen maddi tazminat yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11- Fsek 70 md gereğince ret edilen maddi tazminat yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 15.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 24,30 TL başvuru harcı, 24,30 TL peşin harç, 1.300 TL ıslah harcı, 8.255,5 TL tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.604,10 TL yargılama giderinin taktiren 2/3 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
13-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan toplam 1591 TL’nin taktiren 1/3 inin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
14-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 26/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır