Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/196 E. 2018/177 K. 19.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/196 Esas
KARAR NO : 2018/177

DAVA : FSEK ( tespit, tazminat)
DAVA TARİHİ : 27/08/2012
KARAR TARİHİ : 19/04/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan FSEK ( tespit, tazminat )davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı ve davalı arasında 17,07,2012 tarihli “… – Ayakkabı Atölyesi $özleşme”si imzalandığını, sözleşme hükümleri çerçevesinde olmakla deri, suni deri ve tekstilden mamul ayakkabı, çanta ve saraciye ürünlerinin tanıtım ve satış faaliyetlerinin müvekkilinin işbirliği ile davalının www,…com e-ticaret sitesinde … koleksiyonu hazırlanıp teşhir ve satışının yapılacağını, sözleşme gereğince müvekkili …’nm üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiğini, tasarımlarını davalı şirkete teslim ederek www…,com adresindeki internet sitesinde yayınlanmaya ve sosyal paylaşım sitelerinde (twitter, facebook vs.) faaliyetlere başlanıldığım, ancak davalı şirketçe, sözleşmenin 5, maddesi kapsamında Temmuz ayı içinde 25,000,00 TL’den 2 ödemede bitirilmesi gereken toplam 50,000,00 TL’lik sözleşme bedelinin ödenmemiş olduğunu,davalı şirketin müvekkiline ödeme yapılmayarak sözleşme hükümlerinin ihlal edilmiş olduğunu, davacının da haklı olarak sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını taraflar arasında devam eden bir sözleşme olmamasına rağmen, davalı şirketin müvekkilini reklam aracı olarak kullanmaya ve müvekkilinin ismini www ,…, com e-ticaret sitesinde kullanarak, mevcut ürünlerinin satışını yapmaya ve haksız kazanç elde etmeye devam ettiğini,davacının asıl logosunun da davalı tarafça değiştirilerek, imajını zedeleyen çirkin bir tasarımla kullanılmaya devam edilmekte olduğunu, kişilik hakkı ihlali yanında vekaletsiz iş görme nedeniyle davalı şirketin elde etliği geliri talep etme hakkı bulunduğunu, ihtiyati tedbir karan verilmesini, davacının 17,07.2012 tarihli “… – Ayakkabı Atölyesi Sözleşmelinden kaynaklanan 50.000,00 TL sözleşme bedeli alacağı ile sözleşmenin haklı nedenle feshi akabinde devam eden ve vekaletsiz iş görme hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gereken eylemleri nedeniyle doğan alacağının HMK 107. maddesi kapsamında tespiti İle tespit edilecek miktarın (fazlaya dair haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin 13.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi İle birlikte tahsilini, davacının manevi zararı kapsamımda 1.000,00 TL ‘nin davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 24.1.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; sözleşme bedeli alacağını 50.000 TL olarak, vekaletsiz iş görmeden kaynaklı alacağını 10.000 TL olarak toplamda maddi tazminat istemini 60.000 olarak artırdıklarını bildirdikleri anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacının İleri sürdüğü gibi sözleşmeden kaynaklanan bîr borcu olmadığını, müvekkilinin sözleşmenin kendisine yüklediği edim karşılığı olarak davacıya net 25.000,00 TL ödemede bulunduğunu, ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılacak inceleme İle de bu durumun açıkça ortaya çıkacağını,, sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyenin davacının kendisi olduğunu, sözleşmenin Online işlemler başlıklı maddesinin d-2. maddesine göre; davacının söz konusu koleksiyon ve diğer tanıtımlarda davacının görsel ve isimlerini kullanma hakkının davalıya ait olduğunu, sözleşmenin 4. maddesi ile davacının bu kapsamda başka kişi ve firmalarla benzer sözleşmeler yapmayacağını taahhüt ettiğini, yine aynı sözleşmenin 7-a maddesi ile davacının görsel ve isminin kullanılması nedeniyle ne sözleşmeden önce ne de sonrasında müvekkilinden bir talepte bulunmayacağını kabul ettiğini, dolayısıyla davacının görsel ve isim nedeniyle ileri sürebileceği bir talep hakkı olmadığı gibi fesihle birlikte internet sitesinden kaldırıldığını, davacının bedel ödenmediği için sözleşmeyi feshettiğini, bu fesih nedeniyle isim ve görselinin kullanım hakkının kalmadığını iddia ettiğini fesih İle önceden verilmiş, tahakkuk etmiş hakların kullanımının engellenemeyeceğini, davacıya keşide edilen … 17. Noterliğinin …tarih ve … yevmiye sayılı ihtarında da belirtildiği gibi davacıya ödeme yapılmış olduğunu, bu nedenle davacının sözleşme ile müvekkiline verilen kullanım hakkını fesih bahanesi ile önlemesine hukuken olanak olmadığını, aksine müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, söz konusu ihtarda da belirtildiği üzere davacının sözleşmenin kendisine yüklediği yükümlülükleri sözleşmeye uygun olarak yerine getirmediğini,davanın reddini ve sözleşmenin 10. maddesi kapsamında tahakkuk etmiş olan karşı alacağının olası davanın kabulünde dikkate alınarak takas ve mahsubununda mahmece değerlendirilemesini talep ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
… 16, Asliye Ticaret Mahkemesinde … esas sayı ile açılmış olan dava dosyası, görevsizlik karan verilmesi üzerine üzerine, 3 nolu Fikri ve sınai Haklar Hukuk mahkemesinin 2013/130 esas numarasına tevzii edilmiş bu mahkemece yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/196 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
Türk Patent ve Marka Kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
… 4, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mabkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında yapılan inceleme kapsasında 18,09,2012 tarihli bilirkişi raporunda; 12-16 Eylül 2012 tarihleri arasında www. …com İsimli web sitesinin yayında ve erişilebilir durumda olduğunu, web sitesinin bayan, erkek ve çocuk alanlarında ayakkabı, çanta vb. ürünlerin tanıtıldığı ve pazarlandığı bir e-ticaret sitesi olduğu, web sitesindeki sergilenen ürünler içinde yapılan incelemede … ibaresinin bulunmadığı, ancak ürünlerin tespit dilekçesi ekindeki ürünlerle kıyaslandığında birbirinin aynı ürünlerin var olduğunun görüldüğü, … ibaresinin kaldırılarak … ibaresinin yerleştirilmiş olduğu, web sitesinde sergilenen ürünlerde … ibaresinin bulunmadığı, www. … .com isimli internet sitesinin geçmiş görüntülerinin araştırıldığı ve şu anda web sitesinde bulunan çok sayıda ayakkabının daha önce … ibaresiyle birlikte kullanıldığının ve söz konusu internet sitesinin … kısmında … olarak arama yapıldığında 4 adet yazının yazılmış olduğunun görüldüğü, inceleme yapılan 12.09.2012 tarihinde www…com İsimli internet sitesinde talep dilekçesi ve ekinde belirtilen linklerin bulunmadığı, bu çıktılarda görülen … ibreli ürünlerin değiştirilerek ya ATÖLYE ibaresinin eklendiği ya da ibarenin tamamen kaldırıldığının görülmüş olduğu, web geçmişleri İncelendiğinde dilekçe ekinde belirtilen linklerin 20.08.2012 tarihinde aktif ve erişilebilir durumda olduğunun görüldüğü, ayrıca web sitesinin … kısmında … ile ilgili 4 adet içerik bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkeme huzuranda dinlenen tanık … beyanında; davacının mali işlerine bakmakta olduğunu,davacının sözleşme doğrultusunda tasarımlan davalıya teslim ettiğini, ancak karşılığında hiçbir bedel ödenmediğini, bu sürecin 3-4 ay kadar sürdüğünü, davalı yanın tasanmları aldıktan sonra üretim yaptığını, …’nm tasarımlarını uyguladığını, bedel Ödenmeyince davacının sözleşmeyi feshettiğini, fesih yapıldıktan sonra da davalı yanın internet sitelerinde kullanmaya devam ettiğini gördüklerini, ancak bu tespiti davacının asistanı …’ın yapmış olduğunu, sözleşmeden sonra … adına düzenledikleri faturayı davalının almadan iade ettiğini, bir kez daha gönderildiğini, yine iade olunduğunu, fatura kesim işini muhasebenin yaptığını, kendisinin mali İşler müdürü konumunda olduğunu ve sadece mali işler ile ilgilendiğini, ayrıca davacının çizdiği tasarımların davalıya gönderilmesi işiyle asistanı Gülşah Hanımın İlgilendiğini beyan etmiştir.
Davacı tanığı … beyanında, davacının asistanı olduğunu, davalı ile sözleşme düzenledikten sonra çizimleri … Bey’in yaptığını, anlatımlarının da olduğunu, kendilerinin de bıuılan bilgisayara aktardıklarını, önce çizimleri mail olarak karşı yana gönderdiklerini, ayrıca yapılan toplantılara da katıldığını, fiziken de bilgisayar çıktısı olarak davalı yana teslim edildiğini, çalışmaların bu şekilde olduğunu ve bu tarz çalışmanın yaklaşık 3 ay kadar sürdüğünü, bir süre sonra … Bey’in sözleşme doğrultusunda ödemelerde aksama olduğunu belirterek çahşmaları durdurduğunu, kendisinin de talimat doğrultusunda çalışma göndermediğini, sözleşme sonlandırıldığı halde arkadaşlarının davalının … adım kullanmakta olduğunu uyarınca siteye girdiğinde hala ürünlerde davacının adını ve modellerinin kullanıldığını gördüğünü, ayrıca bir de … bölgesinde bilboardda da kullanıldığını öğrendiklerini, bu arada tasarım çalışması yaptıkları dönemde davalı yanın davacıdan habersiz bu çalışmalar ile ilgili … adına alınabilecek bütün marka ve patent haklan için başvuru yaptığım öğrendiklerini, davalı şirketin gösterdiği atölyelerde ayakkabı kalıplan üzerinde inceleme yaptıklarını, davacının bazı kalıpları tercih ettiğini, bu kalıplar üzerinde ayakkabıma ne suretle yapılacağına dair çalışmaların oluştuğunu, ödemeleri bilemediğini, sadece tasarımlarla ilgili olarak davacının yanında olduğunu beyan etmiştir.
Davacı tanığı … beyanında; davalı … Deri Ayakkabı Rek. San. Tic. A.Ş. ile abisi arasında bir sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre tasanmlar, röpörtajlar, çekimler yapılacağına dair anlaşma yapıldığını, davacının üzerine düşen tüm görevleri yerine getirdiğini, ancak hiçbir ödeme alınmadığını, ödeme alınmadığı için sözleşmenin fesh edildiğini, fakat karşı tarafin yine ayakkabı atölyesini … adı altında tekrar ettirdiğini, şirket logosunu kendilerinin farklı bir şekilde oluşturup davacının ismini kullanarak bir rant elde etmeye çalıştıklarını, ödendiği iddia edilen ücretin hiçbir şekilde ödenmediğini, muhasebecilerinin elindeki kayıtlardan da belli olduğunu beyan etmiştir.
Davalı tanığı …; davalı şirket ile birlikte çalışan ve aralannda organik ilişki bulunan … şirketinde ihracat muhasebesinden sorumlu müdür pozisyonunda olduğunu, 2006 yılından beri çalıştığını, bu sebeple davacıyla yapılan bu sözleşme çerçevesindeki işlere bizzat tanık olduğunu, 2012 yılı Şubat ayında internet sitesini yeni kurduklarım, çalıştığı firmaların imalatçı olmayıp tedarikçi konumunda olduğunu, ayakkabı atölyelerinde üretilen ayakkabıları alıp sattıklarını, siteyi kurduklarında ünlü bir yüze ihtiyaç olduğunu, aynı dönemde …’mn televizyonda … isimli programı sunduğu için kendisiyle görüşerek adım ve görüntülerini kullanmak üzere anlaştıklarını ve 4 aylık süreçte internet sitesinde sattıkları ürünlerde … ismi ve logosu kullanıldığını,görüntülere bakıldığında …’nın kendilerine tasarım yaptığının düşünülebileceğini, ancak böyle durum olmadığını, zira tasarımların tamamen atölyelerde üretici firmaların tasarımcıları tarafından yapıldığım ve o tasarımcılardan izin alınarak ayakkabıların içine … isim ve logosu yazıldığını,aym yılın Haziran aymda davacıyla yeni bir anlaşma sağlandığını, yıl sonuna kadar isim ve görüntüsü kullanılmak üzere 50.000,00 TL karşılığında sözleşme düzenlendiğini, bu arada davacının İşyerine geldiğini ve dükkan açmak üzere olduğunu, paraya ihtiyacı olduğunu söylediğini ve şirketin sahibi …’ndan para istediğini, kendisine 25.000,00 TL elden verildiğini, ödeme yapılırken sözleşme bedelinin 50.000,00 TL olduğu ve 25.000,00 TL’nin düşülerek bu miktar için ileride fatura düzenleneceğinin söylendiğini, kalan 25.000,00 TL İçin ise bilahare ödeme yapılacağını, ancak ilk ödeme 25.000,00 TL için fatura yerine taslak gönderilince buna karşı çıktıklarını ve fatura gönderilmesini istediklerini, gelmediğini ve bunun üzerine anlaşmazlık çıktığını, bu uyuşmazlığın Temmuz ayı içerisinde olduğunu, uyuşmazlık çıktıktan sonra Ağustos başında … ile ilgili her şeyi internetten sildiklerini, silme işleminin olabildiğince geniş kapsamlı olduğunu, hatta ayakkabılarını dahi çektiklerini, sözleşme sonlanana kadar davacının sözleşmede belirtilen edimlerini yerine getirmediğini, örneğin haftada iki kez tweet atması gerekirken atmadığını, ayrıca sözleşmede belirtilen haftada 5 eş çift yüksek maliyetli ayakkabıların da davacıya verildiğini, davacı yandan kendilerine tasarım gönderilmediğini, ortakların ürettiği modellerden davacı yanın seçtiğini ve onların içine isim yazıldığını beyan etmiştir.
Davalı tanığı … beyanında; davalı şirketin bir anlamda dijital ajansı şeklinde sosyal medya işlerim yapmakta olduğunu ve kendi firması bulunduğunu, 2012 yılının Nisan ayından itibaren davalıyla çalışmaya başladıklarını, … satış merkezine davacının geldiğini, ayakkabı modelleri ile fotoğraflar çekildiğini ve çekilen bu fotoğraftan Facebook, Twitter ve diğer sosyal çalışma mecralarında yayınladıklarını, …’mn bu ayakkabılarla ilgili tasarım verip vermediğini ve ne suretle imalat yapıldığını bilmediğini, 2012 yılının Ağustos ayında davalıdan artık … ayakkabılarım paylaşmıyoruz bilgisi gelince paylaşım yapmayı kestiklerim, bir süre sonra da mevcut olanlan da silelim denilince sildiklerini, facebook ve tvitter den sildiklerini, ancak internette gözden kaçan yerler olabildiğini, olduğunda da sürekli kontrol etmeye çalıştıklarını ve bulduklarında da sildiklerini, www… com adlı site içeriği ile ilgilerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Düzenlenen son raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle son rapor mahkememizce kabul edilmiş ve hükme dayanak yapılmıştır.
İlk bilirkişi heyetinin düzenlemiş olduğu 5.11.2014 tarihli raporda; bilirkişiler …, … ve .. raporlarında; Dava dosyası verileri itibariyle davacının sözleşmeyi haklı nedenle sona erdirdiğini, davalı tarafın bedelin yarısının ödediğini ifade etmiş ise de dava dosyasında bu yönde bir belge bulunmadığını,sözleşme ile davalı ediminin vadesi belirlendiğini, sözleşmeye göre en geç Temmuz sonu ödeme yapılmadığından davalının temerrüde düştüğünü, verilen bir günlük ek süre içinde de ödeme yapmadığından, davacının feshinin haklı olduğunu,Davacının seçimlik haklarından İkincisini kullanmış olduğunu (TBK m. 126 ikinci seçenek). Buna göre davacı, ileriye dönük olarak sözleşmeyi süresinden önce sona erdirmiş olmasından dolayı uğradığı zararını istediğini, sözleşme açısından davacı edimleri sadece İsim ve markayı kullandırmaktan ibaret bulunmadığını, Fesih öncesi dönem açısından davacının sözleşme bedeline hak kazandığını, davalının ihtar sonrasında kullanıma son verdiği kabul edilir ise bu dönem için ödenmesi gereken tutar 12.500 TL’ olacağını,,Tespit dosyasındaki bilirkişi rapor tarihi esas alınır ise, (yaklaşık olarak 2.5 ay) bu tutar 20.833,33 TL olacağını bildirdikleri anlaşılmıştır.
İkinci bilirkişi heyeti …, …, … 28.3.2016 tarihli raporlarında; Davacının sözleşmenin 3. maddesinden doğan edimlerin 13.08.2012 tarihli fesih anına kadar eksiksiz olarak ifa edip etmediği hususunun davacı tarafça İspat edilmesi gerektiğini, davalı tarafın 13.08.2012 tarihli ihtarnamesinde yer alan fesih ihbarı ile birlikte yapmış olduğu “edimlerin ifa edilmediği savunması” hukuken bir ödemezlik defi olup borçluyu temerrüde düşürmekten kurtaracağı,bilirkirkişi heyetinin bu değerlendirmesinin mahkemece kabul edilmemesi halinde ise, davacının 14.08.2012 tarihli feshi ihbar ile talep etmiş olduğu sözleşme bedeli açısından sürekli borç doğuran bir sözleşmenin feshi ile birlikte TBK m. 126 hükmü uygulama alanı bulacağı: buna göre, sözleşmenin feshi ile birlikte, fesih anına kadarki döneme ilişkin borçların varlığına dokunulmayacağı, bu andan sonrası için İse borç ilişkisinin ortadan kalkacağı; bu durumda davalının 13.08.2012 tarihli fesih bildirimi ile birlikte borç İlişkisinin ileriye etkili olarak ortadan kalktığı sonucuna varılacağı ve karşılıklı İade taleplerinin ise ancak fesih tarihinden sonra İfa edilen edimleri kapsayacağı dolayısıyla ancak kusuruyla temerrüde düsen borçludan, fesih üzerine alacaklı olumlu zararını talep edebileceğinden bu olumlu zarar, sürekli borç ilişkisinin vaktinden önce sona ermesi üzerine alacaklının uğradığı çıkar kaybı olacağından, dolayısıyla davacının Sözleşmenin akdinden itibaren bir ay İçinde Ödenmesi gereken 50.000 Tl lik alacağına yönelik talebinin bu süre zarfında muaccel olmuş olmasına ve borçlunun kusuruyla temerrüde düşmüş olmasına bağlı olacağı sonucuna varıldığını, ifa süreci dahilinde davacı yanın tüm edimlerini fesih tarihine kadar eksiksiz ifa ettiği ispat edilmediği sürece ise, davalının 13.08.2012 tarihli ihtarnamesinde ileri sürmüş olduğu ödemezlik defi nedeniyle temerrüde düştüğü sonucuna varılamayağı gerekçesiyle, ayrıca davacı tarafça fatura gönderilmediği sürece basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü taşıyan davalı borçlunun herhangi bir Ödeme yapmasının kendisinden beklenemeyeceği de dikkate alındığında, fatura gönderilmediği sürece ödeme yapılmayacağının da davacıya bildirilmiş olması ve buna rağmen faturanın gönderilmemiş olması karşısında borçlunun temerrüde düşmekte kusurunun bulunmadığı, hatta ödemezlik defi gibi ifadan haklı surette kaçınabileceği hallerin varlığı durumunda temerrüde dahi düşmeyeceği hususun mahkenin takdirin de olduğu, borçlunun İfadan haklı olarak kaçınabileceği hallerin varlığı sebebiyle temerrüde düşmüş olmayacağı sonucuna varılabileceğini,davalının temerrüde düştüğü kabul edecek olursa, vekaletsiz İşgörmenin hesabında davacının uğradığı zararın değil, mahrum kaldığı menfaatin kaybı değerlendirme konusu olacağını, altı aylık [= 180 gün) sözleşme bedeli olarak kararlaştırılan toplam 50-000 Tl’lik bedelin her bir gün karşılığı belirlenerek, fesih tarihinden sonra tespit dosyasında yer alan bilirkişi incelmesi tarihine kadar geçen sürenin 13.08.2012 – 18,09.2012 tarihleri arasındaki bir ay beş (toplam 35] günlük süre de dikkate alınarak bu süreye karşılık gelecek sözleşme bedeli olan 50,000/180 = 277,78 TL . 35 gün =9722,30 TL üzerinden hakkaniyete uygun bir tazminatın hesap edilebileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Üçüncü bilirkişi heyeti …, …, … 20.10.2017 tarihli raporlarında;davalının sözleşmeden doğan bedel ödeme borcunu ifa ettiğini ispat edemediği ve para borcunu ödemede temerrüde düştüğü;davacının sözleşme uyarınca üzerine düşen hakların kullanımı ve tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirme borcuna aykırı davrandığını ortaya koyabilecek bir verinin söz konusu olmadığı,Sözleşmenin davacı tarafından süresinden önce haklı sebeple feshedildiği, feshin (taraflar arasındaki ilişki sürekli borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle) İleriye etkili olduğu, sözleşme bedelinin l/ 2 lik kısmının hakedîldiği dolaylı olarak kabul edilmiş bulunduğu dikkate alınarak davacının davalıdan sözleşme bedelinin ½ sine tekabül eden 25.000.-TL’nin ödenmesini talep edebileceği;Vadeye bağlı bir para borcunu ödemede temerrüde düşen davalının 01.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte borcu ödemesi gerektiği, Sözleşmenin olağan süresinden önce sona ermesi sebebiyle davacının uğramış olduğu olumlu zararının tazminini talep edebileceği; ancak dosya içerisinde söz konusu zararın varlığı ve miktarına işaret eden herhangi bir ispat vasıtasına rastlanmadığı,Sözleşmenin ileriye etkili sona ermesine rağmen haksız kullanımın devam edip etmediği, devam etmişse ne kadar süreyle devam ettiğinin tespitinin vekaletsiz İşgörmeye dayanan (gerçek olmayan) talebin kabul edilebilir olup-olmadığı hususunda belirleyici husus olmasına karşın Adli bilişim uzmanınca hazırlanan raporda dava dosyasında tartışmalı olan dönem olan 2012 Ağustos-Ocak 2013 aylan arasındaki veriler hakkında yeterli bilgi olmadığı;Vekaletsiz iş görme hukukî sebebine dayalı olarak bîr talepte bulunulabileceği yönünde bir görüş oluşması ihtimalinde, talep edilebilecek meblağın TBK m. 50/1 i hükmü çerçevesinde mahkemece belirlenebileceğini, bu çerçevede 6,250.-TL’nin makul tazminat ölçüsü olarak kabul edilebileceği yönünde beyanda bulundukları anlaşılmıştır.
Toplanan deliller bir arada incelenidğinde; Davacı sözleşmede kararlaştırılan bedelin kendilerine ödenmediğini, yapılan ihtar ve verilen mühletin de davalıca dikkate alınmadığını, bu sebeple sözleşmenin feshedildiğini; feshe rağmen davalının kendi logo ve markasını kullanmaya devam ettiğini , davalı taraf ise sözleşme bedelinin 25.000 TL’ye denk gelen kısmının ödendiğini; buna mukabil davacı tarafın sözleşme uyarınca ifayla yükümlü olduğu yükümlülüklerin yerine getirilmediğini savunmaktadır. Sözleşme uyarınca davacı-… TV program sponsorluğu, sanatçının tasarımlarının www…com adresinde satışa sunulması, yazılı basın röportajları organizasyonu, tanıtım faaliyetleri kapsamında basın toplantısı, belirlenen tarih ve yerde bulunma, firmanın online iletişim faaliyetleri çerçevesinde twitter adresinin kullanılması suretiyle kendi belirleyeceği metinler ile haftalık asgari 2 tweet gönderilmesi, koleksiyon ile ilgili sanatçı tarafından onaylanacak görsellerin kullanılması yükümlülüğü altına girmiştir. Bunun karşılığında ise davalı firma toplamda 50.000 TL’ yi 2012 Temmuz ayı içerisinde ödemeyi taahhüt etmiştir. Bu borç 2 ayrı ödeme yapmak suretiyle İfa edilecektir. Taraflar arasındaki ilişki kapsamında davacının asli edim yükümlülüğü hakkın kullanımı temin etmek iken; davalının asli edim yükümlülüğü kararlaştırılan bedeli ödemektir. İlgili sözleşme “kullanma ve yararlandırma borcu doğuran sözleşme tipi kapsamında mütalaa edilebilir . Tarafların arasındaki sözleşme belirli süreli bir sözleşmedir. Sözleşme metninde yer alan ilgili hüküm uyarınca (m. 9) “İşbu sözleşme imza tarihi itibarı ile yürürlüğe girecek olup, 01.01.2013 tarihinde sona erecekir.
Davalının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca 50.000 TL ödeme borcu altında olduğu tartışma konusu dışındadır. Buna mukabil, borcunu ifa edip etmediği tartışmalıdır. HMK 190/1 uyarınca: “‘İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittirBu kapsamda bir borcun ödendiğini, bu iddiayı ileri süren borçlunun ispat etmesi gerekecektir. HMK 201/1 uyarınca ise: “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle İspat olunması gerekir ” Olayda ödendiği iddia edilen meblağ 25.000 TL değerinde olduğundan senetle ispatı gerekir. Ancak mevcut dosya içerisinde bu nitelikte bir belgeye rastlanmamıştır. Davalı tanıklarınca “borcun ödendiği” yönünde beyanda bulunulmuştur. İspat yükü üzerinde olan davalı bir anonim şirket olması nedeniyle “tüzel kişi tacirdir,” Bu sebeple tacir olmanın sonucu olarak ticari defter tutmak İle mükelleftir. HMK 220 uyarınca: “Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onaylan yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” Tutulan ticari defterler usulüne uygunsa, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı değilse veya ilgili hususla hiç bir kayıt içermiyor yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamışsa defteri tutan kişi lehine delil olabilecektir.
Davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu 28.03.2016 tarihli bilirkişi raporu ile ortaya konulmuştur. İlgili kayıtlar uyarınca 25.000 TL/lik bedelin KDV si İle beraber 29.500 TL olarak kaydedildiği tespit edilmiştir. Ancak inceleme raporunda belirtildiği üzere ticari defterde İlgili ödemelerin davacıya yapıldığına dair tediye/tahsilat makbuzları dosya kapsamında bulunmamaktadır.
Davalının ihtara yönelik iddialarından bir diğeri ise davacının aralarındaki sözleşme uyarınca üstlenmiş olduğu “tanıtım-iletişim” faaliyetlerinin26 haziran 2012 tarihinden beri yerine getirilmediği idiasıdır. Davalı bu sebeple 25.000 TL lîk kalan kısmın ödenmesinden imtina edildiğini ileri sürmektedir. Daha önce dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında da davalının bu beyanı “ödcmezlik defi” olarak değerlendirilmiştir. Ödemezlik defi, TBK 97 uyarınca karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde kişiye kendi borcunu İfadan ‘’geçici olarak” kaçınma imkanı bahşeden bir savunmadır. İlgili hüküm uyarınca: “Karşılıktı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça., kendi borcuna ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir” ödemezlik defini kullanan kimse sözleşmeyle bağlılığının bozulmasını İstemiş olmaz; sadece kendi edimi ifa edilinceye kadar borcunu ifa etmeyeceğini beyan etmiş olur. Kişinin ödemezlik define başvurmaktaki maksadı, kendi edimin karşılıksız olarak elinden çıkmasını engellemek ve aynı zamanda diğer tarafın üstlenmiş olduğu karşı edimin yerine getirilmesini temin etmektir. Olayın koşullan ve davalının ifadeleri dikkate alındığında ise ilgili savunmanın bir “Ödemezlik defi” olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira davalının sözleşmeyle bağlı olmak İstemediği; bilakis sözleşmeyi sona erdirmek İstediği hususu açıktır, (ihtarnamenin konusu başlıklı kısımda sözleşmenin taraflarınca feshi ve sözleşme gereği ödenen bedelin %50’lik kısmının iadesi ibaresi yer almaktadır)
Taraflar arasında yapılan sözleşmeye ve yapılan ödemeye rağmen muhatap tarafından sözlemenin kendisine yüklediği edimleri yerine getirmediği savunmasına yer verilmiş bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla kendi borcunu kısmen ifa ettiğini iddia eden davalının niyeti sözleşmeyi davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden bahisle sona erdirmektir. İlişkinin devamını arzu etmediği iradesi açıktır. Davalının ilgili beyanı davacıyla aralarındaki sözleşme metnine yaptığı atıf da dikkate alındığında (madde 10-FESİH) ilişkinin haklı sebeple feshini temin etmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. Bu sebeple öncelikle davalının sözleşme İlişkisini sona erdirebilecek “haklı bîr sebebinin” mevcut olup olmadığı ortaya konulmalıdır. Davalının iddiası “sözleşme uyarınca ifası gereken tanıtım faaliyetlerinin yerine getirilmediği” yönündedir. İddia eden taraf-borca aykırı davranışın varlığını iddia eden alacaklı- olan davalının bu hususu İspat etmesi icap edecektir. Hem İhtarnamede hem de savunmasında 26 Haziran 2012 yılından İtibaren haftalık 2 tweet atma yükümlülüğünün yerine getirilmediği İddia edilmek ile beraber, 17.07.2012 tarihinde kendi borcunun yarısının ifa edildiği ibaresi yer almaktadır. Bu noktada sözleşmeye aykırı davrandığı İddia edilen davacıya hali hazırda aykırılığın başlangıcı olarak gösterilen tarihten sonra sözleşme bedelinin yarısının ödenip, kalan kısmının “borca aykırılık” savunması ile ödenmemiş olmasının ileri sürülmesi tutarlı değildir. Dosyanın içeriği de dikkate alındığında davalının, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını ortaya koyan bir İspat faaliyeti yürüttüğünün de ifade edilmesi mümkün görünmediğinden sözleşmeyi sona erdirmek hususunda “haklı bir sebebi olduğu ve davacının borcuna aykırı davrandığı neticesine varılması mümkün gözükmemektedir.
Vadesi gelmiş olmasına karşın borcunu ifa etmeyen borçlu temerrüde düşer (TBK m. 117), Bu kapsamda TBK’da yer alan karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde temerrüde ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır. 50.000 TL değerindeki borcunu zamanında ödediğini ispat edemeyen borçlu-davalı temerrüde düşmüştür. Dava konusu olayda taraflar arasındaki sözleşme “sürekli edimli” bir borç ilişkisi meydana getirmiştir. TBK 126 uyarınca: “İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi\ sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” Sözleşmenin ifasına başlandığı hususunda ise herhangi bir tereddüt olmadığından 126. maddenin uygulanması gündeme gelecektir. Belirtildiği üzere 50.000 TLlik alacağını tahsil edemeyen davacı “10,08,2012” tarihinde bir ihtarname göndermek suretiyle borçluya 24 saatlik bir mühlet vermiş ancak borcun yansının ödendiği geri kalan kısmının da ödenmeyeceğine dair bir cevap almıştır. Bu şekliyle mehil verme şartını yerine getirmiştir. Eğer davalının iddia ettiği üzere kendi borcunun ifası hususunda bir eksiklik de söz konusu değilse (ki borca aykırılığın söz konusu olduğuna dair bir veri dosya muhteviyatında bulunmamaktadır) sözleşmeyi temerrüde dayalı olarak feshedip uğramış olduğu olumlu zararın tazminini talep edebilecektir. Fesih, kanunun açık lafzı ğereği ileriye etkili olacaktır. Bu noktada İleriye etkili feshin sonuçları ve tarafların birbirinden talep edebilecekleri ortaya konulmalıdır. Fesih hakkı kullanıldığında, fesih anına kadarki döneme İlişkin borçların (veya borç kısmının) varlığına dokunulmayacak, bu andan sonrası için borç ilişkisi ortadan kaldıracaktır. Karşılıklı iade talepleri de ancak, fesih sonrası döneme ait bir edimin (edim kısmı) yerine getirilmişse söz konusu olacaktır.
Sözleşme bedeli götürü olarak kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin feshedilmesinin akabinde sözleşme bedelinin tamamının talep edilmesi mümkün değildir. Talep edilebilecek bedel, sözleşmenin yürürlükte kaldığı tarih ve olağan sözleşme süresi tespit edilmek suretiyle ortaya konulmalıdır. Olayda sözleşmenin ne zaman yürürlük kazandığına dair bir açıklık bulunmamaktadır. Bununla birlikte uyuşmazlık konusu sözleşmenin davacının iddia ettiği gibi “17.07.2012” tarihinde akdedilmiş olması da mümkün gözükmemektedir; zira davacı, davalının kendisine gönderdiği 10.08.2012 tarihli İhtarnameye verdiği cevapta, “26 Haziran 2012’ den beri haftada 2 defa tweet atma yükümlülüğünü yerine getirmediği”ni iddia elmiş; bu suretle sözleşmenin 26 Haziran 2012’den önceki bir tarihte kurulmuş bulunduğunu; davalının bu tarihe kadar yükümlülüklerini yerine getirdiğini dolaylı bir şekilde kabul etmiştir. Ayrıca davalı, anılan ihtarnameye verdiği bir diğer cevapta da “sözleşme bedelinin ½ sini Ödemiş bulunduğu”nu beyan etmiştir. Her ne kadar ödeme yapıldığını ispata yarayacak herhangi bir ispat vasıtası sunulmuşmamış ise de, sözleşmeye dayalı olarak ödeme yapılmış ise , bu borcun ifası” anlamına gelir ve eğer geçerli bir ifa var ise, bunun geri alınması ancak “ifanın geçersizliğine İlişkin hukukî sebeplerin mevcut olduğu’ iddia ve İspat edilmek suretiyle mümkün olabilir. Davalının, sözleşme bedelinin ½ sini ödemiş bulunduğu savunmasını yapmış bulunması, aynı zamanda bu miktar borçlu olduğunun kabulü anlamına da gelir. Bu sebeple davalının, varlığını kabul etmiş bulunduğu sözleşme bedelinin ½ lik kısmını ödemesi hakkaniyetli bir sonuç olacaktır.
Sözleşmenin feshi akabinde, kusuruyla temerrüde düşen borçludan alacaklı ayrıca sözleşmenin bu şekilde sona ermiş bulunması sebebiyle uğradığı bir zarar var İse, onun tazmini de talep edebilir. Olumlu zarar sözleşme ilişkisi uyarınca edim gereği gibi ifa edilseydi alacaklının uğramayacak olduğu zarar kalemleridir.Bir zararının olduğunu ispat ile mükellef olan alacaklıdır, Olayda dosya içeriği dikkate alındığında sözleşmenin erken sona ermiş olması hasebiyle davacının, bakiye sözleşme süresine denk gelecek ücreti elde etmekten mahrum kaldığı açıktır.
Davacı ayrıca Vekaletsiz işgörme kapsamında da tazminat isteminde bulunmuştur. Vekaletsiz işgörme başkasının işinin görüldüğü bilinci ile hareket edilmesini gerektirir. Bu iş başkası yararına (iş sahibi yararına) görüldüğü hallerde gerçek vekaletsiz İş görmeden bahsedilecekken; iş gören ilgili işi kendi yararına görmüş ise tartışmalı olmakla beraber bu husus, gerçek olmayan vekaletsiz işgörme olarak adlandırılmaktadır,
Davacı sözleşme sona ermesine rağmen davalının internet sitesinde davacıya ait görsel-marka-logonun kullanılmaya devam edilmiş olması nedediyle elde edilen gelirin “vekaletsiz iş görme” hükümleri uyarınca kendisine devridir. Buna karşüık davalı ise taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesinin a bendinin dikkate alınması gerektiğini ilgili madde uyarınca sanatçının sözleşme süresi boyunca verdiği hizmetlerden, görüntü, yazı, müzik, röportaj, tanıtım faaliyetleri esnasında çekilen görüntülerden dolayı sözleşme süresinde ve sözleşme sonrasında sözleşmede yer alan bedel hariç herhangi ek bir ödeme talep edemeyeceğinin yer aldığını ileri sürmektedir.
Sözleşme hükmü “sözleşme süresince,sözleşmeye konu hakların kullanımına yöneliktir,” Sözleşmenin sona ermesinden sonrası için sözleşme döneminde gerçekleştirilen kullanım adına ek bir ödeme talep edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Yoksa sözleşme İlişkisi olağan yahut olağanüstü bîr şekilde sona ermesine rağmen davacının sahip olduğu hakların kullanımı karşılığında bir talebinin söz konusu olmayacağını düzenlemez. Aki yorum tarzı zaten işin doğasına ve hukuk mantığına da aykırıdır.
Sözleşme İlişkisinin fesih İle sona erdiği subut bulduğundan , tartışma sona erme akabinde haksız kullanımın var olup olmadığına yöneliktir. Haksız kullanımın varlığı tespit edildiği takdirde, sözleşme süresinin sona ermiş olması da dikkate alındığında, ilgili hakkı kullanmak noktasında yetkilendirilmemiş davalınındavacıya ait hakkı/hakları kendi menfaatine kullanmış olduğu hususu da açıklığa kavuşacağından; davacının “gerçek olmayan vekaletsiz işgörmeye dayalı kazanç devri talebinde bulunacağı hususu da açıktır.
… 4, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyasında yapılan incelemeye dair 18.09.2012 tarihli rapor uyarınca,www…com sitesinde 2012 Ağustos ayından sonraki zaman diliminde de en az 1.5 aylık bir süre için kullanımın tespit edildiği raporda yer almaktadır. Bu rapor dikkate alınıdığında ise vekaletsiz işgörme söz konusudur. Vekaletsiz işgörme (gerçek olmayan) söz konusu olduğunda işsahibi-hak sahibinin en önemli hakkı, iş görenden-hakkı kullanandan iş görme/hakkı kullanma sonucunda elde ettiği kazancın (faydanın) kendisine devrini talep edebilecek olmasıdır. Kazanç devri talebinde bulunulması ne bir yoksullaşma şartını ne de bir zararın varlığını gerektirir. İş gören iş sahibinin hiç aklında olmayan ya da elde etmeyi beceremeyeceği bir geliri edinse bile, bunu devir borcu işgörenin elde ettiği kazanç tutarıdır. Ancak bu hususun ispatı her zaman çok kolay olmamaktadır. Zira ilk başta elde edilen kazanç ile ilgili belge ve bilgiler iş görenin elindedir. BK hükümleri, sözleşmede öngörülen bedel, davacının tanınmışlık olgusu bir arada değerlendirildiğinde yani Somut olay bakımından haksız kullanım süresinin göz önünde bulundurulması suretiyle, taraflar arasındaki sözleşme bedeli olan 50.000 TL de dikkate alınarak, kullanın karşılığı ödenmesi isabetli olacak meblağın belirlenebileceği; taraflar 1 yıllık süre için 50.000,-TL bedeli öngördüklerine göre, ihlâl süresinin 1,5 ay olması dikkate alınarak 6.250.-TL civarında bir bedel vekâletsiz iş görme kapsamında mahkememizce somut olayda hak ve nesafet ilkelerine göre uygun görülmüş, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı ayrıca manevi zarar isteminde de bulunmuştur. Toplanan delillere göre davalının “sözleşme ilişkisi sona ermiş olmasına rağmen, davacıya ait fikri hakları (marka-logo-görsel) kullanmaya devam etmiş olması” tek başına manevi zararın varlığını ispat bakımından yeterli değildir. Burada ifade edilmek İstenen husus İlgili fiilin (haksız kullanım) objektif olarak manevi zarar meydana getirmeye mutedir olup olmadığı tartışması değil; olay bazında böyle bir etkisi olup olmadığıdır. Şüphesiz haksız kullanım objektif olarak kişinin manevi zarara uğramasına yol açabilecek nitelikte olabilecektir. Ancak dosya kapsamında toplanan delilere göre manevi tazminatın yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Dosyada toplanan deliller, iddia ve savunmaya mesnet olan sözleşme hükümleri,gönderilen ihtarlar, bilirkişi raporları , Türk Patent ve marka kurumu yazıları, d.iş dosyası bir bütün halinde mütalaa edildiğinde; Taraflar arasında imzalanan 17.7.2012 tarihli …- AYAKKABI ATÖLYESİ sözleşmesinden kaynaklanan ve yargılama sonucunda ödenmediği sabit olan sözleşme bedelinin 1/2 si olan 25.000 TL sözleşme alacağının 13.8.2012 tarihinden itibaren işleyecek reestont avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,- Vekaletsiz iş görme kapsamında TBK hükümlerine göre takdiren ve somut olaya göre belirlenen 6.250-TL nın 13.8.2012 tarihinden itibaren işleyecek reestont avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, Davacının manevi tazminat isteminin şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki isteminin REDDİNE,Davalı adına kayıtlı www…..com alan adı yönünden talep edilen site ve uzantılı sosyal medya hesaplarında tespit tarihi sonrası bir ihlal tespit edilmediğinden ihtiyati tedbir isteminin reddine, karar verilmiş ve yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,KISMEN REDDİNE,
I-Taraflar arasında imzalanan 17.7.2012 tarihli …- AYAKKABI ATÖLYESİ sözleşmesinden kaynaklanan ve yargılama sonucunda ödenmediği sabit olan sözleşme bedelinin 1/2 si olan 25.000 TL sözleşme alacağının 13.8.2012 tarihinden itibaren işleyecek reestont avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine II- Vekaletsiz iş görme kapsamında TBK hükümlerine göre takdiren ve somut olaya göre belirlenen 6.250-TL nın 13.8.2012 tarihinden itibaren işleyecek reestont avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
III- Davacının manevi tazminat isteminin şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki isteminin REDDİNE,
IV- Davalı adına kayıtlı www…..com alan adı yönünden talep edilen site ve uzantılı sosyal medya hesaplarında tespit tarihi sonrası bir ihlal tespit edilmediğinden ihtiyati tedbir isteminin reddine,
2-2.134,68 TL ilam harcının 29,20-TL peşin harç ve 1.002,00TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan 1.103,48 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Sözleşme alacak bedeli ve vekaletsiz iş görme kapsamında tazminat talebi kısmen kabul kısmen red edildiğinden, Avukatlık ücret tarifesi 13/1.maddesi gereğince 3.750 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Sözleşme alacak bedeli ve vekaletsiz iş görme kapsamında tazminat kısmen kabul kısmen red edildiğinden, Avukatlık ücret tarifesi gereğince 3.450 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı 29,20 peşin harç 608 TL tebligat ve müzekkere masrafı, 4.380 TL bilirkişi ücreti ve 1.002,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 6.469,20 TL yargılama giderinin taktiren 1/3 ünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.09/05/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır