Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/186 E. 2020/297 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/186 Esas
KARAR NO : 2020/297

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz, Haksız Rekabetin Tespiti Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/07/2012
KARAR TARİHİ : 21/10/2020

Taraflar arasında Marka Hakkına Tecavüz, HR.tespiti önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davası Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/ 175 sırasına kayıtlanmış ve yargılama devam ederken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ,dava dosyası uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/274 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 2008 yılından bu yana menşei … olan …’nin Türkiye Münhasır Distribütörü olup Türkiye’de tek yetkili satıcı ve dağıtıcı olarak “…” isimli çizim programının tek satıcılık sözleşmesi ile satışını yaptığını, aynı zamanda “…” isminin müvekkili şirkete TPE nezdinde tescili yapılmış markası olduğunu, davalı şirketin bunları bildiği halde … adresini açarak kendini kötü niyetle “…” olarak göstermekte olduğunu, uyarıları üzerine siteyi yayından kaldırdığını ancak 20/07/2012 tarihinde tekrar yayına soktuğunu, site içeriğini kendilerine ait olan … ve …. adreslerinden birebir kopyalamak suretiyle oluşturduğunu, açıkça hukuk ihlali yaptığını, sitedeki müvekkilinin referanslarını dahi aynen kullanarak hiç bir hizmet vermediği şirketleri kendi referansları gibi gösterdiğini, haksız rekabet yaptığını, davalı şirketin kurucusunun müvekkil şirkette 31/10/2011 tarihinde %26 hisse alarak küçük ortak olan ve 08/05/2012 tarihinde ortaklığı sona eren … olduğunu, “…” markasının ise davalı şirket yetkilisinin ortaklığından çok önce 18/02/2010 tarihinde TPE nezdinde tescil edildiğini, bu tescilin üzerinde hiçbir şekilde davalının hak iddia etme ve kullanma hakkının bulunmadığını, diğer dava dışı …’ın ise müvekkili şirkette 22/11/2011 – 01/06/2012 tarihleri arasında çalıştığını, bu kişilerin müvekkili şirkette çalışırken vakıf oldukları ve eriştikleri ticari bilgi ve emtiaları, davacıya ait portföyünü oradan ayrıldıktan sonra aynı işi yapan bir firma kurarak kullanmalarının hukuka ve kanuna aykırı olup haksız rekabet oluşturduğunu, yine davalının web sitesinde “bayilerimiz” kısmında gerçeğe aykırı olarak gösterdiği bayilerin davacı müvekkilinin bayileri olduğunu, yine davalının “hakkımızda” kısmında yer alan içeriğin tamamen müvekkilinin resmi sitesinde yer alan slogan olduğunu, müvekkili şirketin distribütörü olduğu yabancı firmayla yaptıkları görüşmelerde davalı firmanın kendilerine temsil için herhangi bir başvurusunun bulunmadığını beyan ettiklerini, bu nedenlerle davalının müvekkili şirkete ait TPE tescilli “…” isimli markasına yaptığı tecavüzün tespitini, davalıya … web sayfasının tedbiren ve teminatsız olarak yayınının durdurulmasını, dava sonunda kapatılmasını ve sitenin ücreti karşılığında davacıya tescilini, tescilli markaya tecavüzün durdurulmasını, önlenmesini, şimdilik 1000 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın faiziyle tahsilini, haksız rekabetin önlenilmesini ve durdurulmasını verilecek hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı yana tebligat yapıldığı süresinde davaya cevap vermediği ancak dosyadaki beyanlarında; davanın kötü niyetli distribütör tarafından açıldığını, markanın gerçek hak sahibinin … bir firma olduğunu, … 2.FSHH Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasıyla hükümsüzlük davası açtıklarını işbu davada bekletici mesele yapılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık; davacıya ait “…” markasının, davalı tarafından web sitesinde hukuka ve kanuna aykırı olarak kullanıldığını ve şirketini “…” olarak gösterdiğini, davalı web sitesinin tüm içeriğinin davacıya ait web sitesinin içeriği aynen kopyalanmak suretiyle oluşturulduğunu, davacının ticari itibarı ve işletmesinin zarar gördüğü iddiasıyla davalının, davacı adına tescilli “…” isimli markasıya tecavüzün tespiti, davalıya … web sitesi yayınının durdurulması, dava sonunda kapatılması ve sitenin ücreti karşılığında davacıya tescili, tescilli markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi, şimdilik 556 sayılı KHK’nin 66/c maddesine dayalı olarak 1.000 TL maddi tazminatın (davacının 21.10.2013 tarihli ıslah beyan dilekçesi ile tazminat seçim yöntemi 66/a bendi kapsamına göre ıslah edilmiştir) ve 10.000 TL manevi tazminatın faiziyle tahsili, haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulması, hükmün ilanı talebine ilişkindir.
Dosya Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/ 175 esas sayılı dosyasının uyap tevzii bürosunca mahkememize gönderilmesi üzerine 2017/274 esas numarasına kayıtlanmış ve yargılamaya 5.9.2017 tarihinden itibaren mahkememizde devam edilmiştir.
Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/ 175 esas sayılı dosyasının 27.6.2013 tarihli ön inceleme oturumunda davacı vekili duruşma zaptında açıkça 556 sayılı HHK’nın 66/c maddesine dayalı olarak dava açtığını beyan etmiş, ön incelemede de 66/c ye göre tazminat talep edildiği hususu tespit edilmiş, daha sonra davacı vekili 22.10.2013 tarihli celsede oturum tutanağına da açıkça geçirtmek suretiyle “her ne kadar daha önce tazminat seçim yöntemlerini 66/c olarak talep etmişlerse de, müvekkilinin tercihini değiştirdiğini 66-a kapsamında inceleme yapılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davacı yan 21.10.2013 tarihli uyap sisteminden dosyaya sunulan dilekçesinde açıklamalar bölümünde: taleplerini ıslah ettiklerini beyan ederek duruşmada sehven 66/c kapsamında talepde bulunduklarını, 66-a ya göre hesaplama yapılması yönünde dilekçelerini ıslah ettiklerini bildirmişlerdir.
Mahkemece davacının ıslah beyanı dikkate alınarak bilirkişilerden 66/2-a kapsamında incelemeler yaptırılmış ve itirazlar üzerine alınan raporlarda da davacının ıslah dilekçesi kapsamına göre mahkeme ara kararına uygun olarak mali incemeler yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı bu kez miktar yönünden 24.12.2019 tarihinde ikinci kez ıslah dilekçesi vererek tazminat talebini toplamda 23.775.32 TL olarak talep ettiğini, davasını 22.775.32 TL artırdığını bildirmiştir.
Yargıtay 11. H.D., 27.02.2012 T., 2010/10672 E., 2762 K. sayılı ilamında, “Dava dilekçesinde hesaplama yöntemlerinden birisine dayanma zorunluluğu yoktur ancak bir kez bu yöntemlerden birisine dayanıldıktan sonra artık ıslah olmadan bunun değiştirilemeyeceği kabul edilmektedir.
Davacı vekili 27.06.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında açıkça, “maddi tazminat talebimiz KHK 66/c maddesine dayalıdır.” şeklinde beyanda bulunmuş, bu beyanı zapta geçmiş olup, ön incelemenin de “Davada uyuşmazlık konusunun, davacının tescilli … ibareli markasına davalı yanın web sayfası içeriğinde, internet alan adında kullanmak suretiyle tecavüzde, haksız rekabette bulunduğu iddiasıyla men ve ref’ine, 556 sayılı KHK 66/c maddesi gereğince şimdilik 1000 TL maddi ve 10000 TL manevi tazminat tahsili ve verilecek kararın ilanı talepli olduğu tespit edildi.” şeklinde tutanakda yer aldığı anlaşılmıştır.
Kapatılan mahkeme hakimince davacının 21.10.2013 tarihli dilekçesindeki ıslah beyanı dikkate alınarak (seçimini ıslah ile 66/a kapsamında talep etmiştir) yoksun kalınan kazanç hesaplaması 556 sayılı KHK’nin 66/a maddesine göre yapılmış olup, bu durumda davacının ilk ıslahının geçerli olduğu kabul edildiğine göre usulen davacının yaptığı ikinci ıslah dilekçesi HMK gereğince geçersiz kabul edilmek zorundadır. Bu durumda davacı dava dilekçesinde belirttiği 1.000 TL maddi tazminat miktarı ile bağlı kalacaktır. Toplanan delillere, günün ekonomik koşullarına göre bu talep mahkememizce BK hükümlerine göre de makul bir talep olarak görüldüğünden 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir,.
Davacı vekili sunduğu beyan dilekçesiyle o tarihte görevli Mahkeme hakimi tarafından, uyuşmazlığın tespiti yapılırken, tamamen dosya kapsamına aykırı olacak şekilde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 66/C maddesine göre tazminat talep edildiği hususu olduğu maddi hata sonucu, sehven veya dikkatsizlikle yazıldığını, Uyuşmazlığın tespitine ilişkin yanlışlık duruşmadan sonra farkedilince, duruşmadan 3 gün sonra verdikleri beyan dilekçesi ile ÖN İNCELEME’deki tespitin hatalı olduğunu ve uyuşmazlığın konusunun 66/A maddesi gereğince tazminat talebi olduğunu açıkladıklarını, Bunu yaparken de sundukları dilekçede sehven 66/A ve 66/C maddeleri arasındaki değişimi yaparken “ıslah” kelimesini kullandıklarını, fakat usulen bu talebin ISLAH talebi olmadığını ileri sürmüştür.
Ancak herkes haklarını kullanırken öncelikli olarak dürüstlük kuralına göre hareket etmelidir. Davacının sunduğu 7.10.2002 tarihli dilekçe incelendiğinde duruşma zabıtlarını görmezden gelir şekilde düzenlendiği, bizzat davacının kendi beyanını zapta 66/c kapsamında yazdırdığı, ön inceleme de uyuşmazlık tespitinin de bu şekilde yapıldığı, 21.10.2013 tarihli dileklerinde kendi kusurları ile sehven duruşmada beyanda bulunduklarını açıkça bildirdikleri halde son sundukları dilekçe de bu kez ISLAH beyanını sehven yazdıklarını ileri sürdükleri, bu durumun dosya gerçekleri ile bağdaşmadığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 66. maddesinde yer alan seçimlik yoksun kalınan kazanç hesaplama yöntemlerinden birinin bir kere seçilmesi halinde, seçilen hesap yöntemi ancak ve ancak ıslah yolu ile değiştirilebilir. Bilindiği üzere HMK md. 177 gereğince ıslah sözlü olarak da yapılabilir. Davacı yan 21.10.2013 tarihli dilekçesiyle açıkça ıslah hakkını kullanmış ve tazminat seçim yöntemini değiştirmiş ancak ilk sunduğu ıslah dilekçesinde tazminat artırımı yönünden bir miktar bildirmediğinden 1.000 TL lik tazminat talebi ile bağlıdır. Zira HMK md. 176 gereğince aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.
Bilirkişiler …, …, … 21.4.2014 tarihli raporlarında özetle; Davalı tarafın, davacının tescilli markasını haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kullandığını,Davacı “…” markasının … marka numarası ile 42,sınıfta bilgisayar hizmetlerinde 18.02,2010: … marka numarası ile 09. ve 35. sınıflarda 18,11.2011 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile davacı şirket adına tescil edildiğini,bu konuda davacının dayanak markasının gerçek sahibi olduğu iddia olunan dava dışı … menşefi şirket ile davalı firma arasındaki yazışmaların somut uyuşmazlıkta bir öneminin bulunmadığını, davacı tarafın 556 Sayılı KHK’nın 66/2-a maddesi uyarınca tazminat talep ettiği ve yapılan hesaplamada talep edilebilecek tazminat miktarının 46.710,30 Euro olarak hesaplandığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, … 18.11.2014 tarihli ek raporlarında özetle: Davacı şirketten temin edilen 2011 Ekim-Kastm-Aralık dönemi faturaları incelendiğinde … satış fiyatının 700-300 USD, … satış fiyatının ise 1.000-1.200 USD dolayında olduğu, Davacı vekilinin 201 1 Ekim-Kasım-Aralık döneminde 30.000,00 USD havale yapıldığını belirterek neyi ispat etmeye çalıştığının anlaşılamadığı, 2011 yılının Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde de 3 aylık dönem için toplam 30.000,00 USD ödenmiş, yine 2012 yılının Marrt-Nisan-Mayıs dönemi için 35.000,00 USD ödeme yapıldığı, Gelir kaybı hesaplaması yapılırken özellikle bilgisayar programları gibi sürekli gelişen ve yeni ürünlerin piyasaya sürüldüğü ürünler için tüketicinin davranışlarının aylar itibariyle farklılık göstereceği bu sebeple, tüketicinin davranışlarının benzer olduğunu varsayarak aynı dönemin baz alınması çok daha doğru sonuç vereceği, Davalı vekilinin, davacı şirketin ürün sayısının arttığı ve güvenlik ürünlerinin her sene yeni sürümünün piyasaya çıktığı ve sadece güvenlik ürünlerinin yenilemesinden 150-200 bin Türk Lirası ciro yapıldığı iddialarının kök raporda yapılan hesaplamanın sonucunu etkilemeyeceği, Çünkü yapılan hesaplamada sadece … ürününün satış rakamları üzerinden hesaplama yapıldığı diğer satılan ürünlerin hesaplamada yer almadığı, Davacı vekilinin, pazarlama giderinin 2012 ve 2013 yılında takribi % 60 oranında azaldığını, buna örnek olarak da benzin faturalarındaki azalmayı ve günde 2-3 müşteriye gidilmekte iken bunun gerektiği kadar yapılmadığını, Google reklam harcamalarının yarı yarıya azaldığını, ancak 2008-2011 yılları son üç ayı incelendiğinde satışların azalmadığını iddia ettiği, ancak, davacının açıklamalarının ticaretin hayatının gerçekleriyle örtüşmedîği, bir firmanın personel çıkartarak, reklam harcamasını azaltarak, müşteriye ulaşmadan satışını arttırması mümkün olmadığını,davacı firma en yüksek satış rakamına, davalının ifade ettiği gibi 2011 yılının son üç ayında değil, 2011 yılının ilk 3 ayında ulaştığı, ayrıca 3 aylık satış rakamları incelendiğinde, 2012 yılının ikinci üç ayı ve üçüncü üç ayında satışlarının 2011 yılının aynı dönemlerine göre artış gösterdiği, ayrıca 2012 faturaları incelendiğinde … satış fiyatlarının hesaplama yapılan rakamlardan daha yüksek olduğu, görüleceği, davacı vekilinin dilekçesinde … programının … fiyatının 400 USD, …fiyatının 470 USD olduğunu belirtmesi üzerine bu rakamların baz alındığını , kök rapordaki tespitlerinin geçerli olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler …, …, … 7.9.2015 tarihli raporlarında; Davalı tarafından internet sitesinde markanın kullanıldığının hem tespit edildiği hem de davalı tarafından İkrar edildiği, bu durumda bekletici mesele yapılan davada markanın hükümsüz kılınmaması ihtimalinde davalı kullanımının markaya tecavüz oluşturacağını,davacı tarafından davalı internet sitesindeki bilgilerin gerçeği yansıtmadığı, eylemin haksız rekabet oluşturduğu İddia edilmekle, iddianın incelendiği, söz konusu iddianın incelenmesinin bekletici mesele yapılan davanın neticesi ile ilgisinin olmadığı, davalı tarafından dava dışı … Firması ile ticari ilişkinin olduğunun kanıtlandığı ancak distribütörlük ilişkisinin olduğuna ilişkin bir belgeye rastlanılmadığı, yine “referanslarımız’ yazan bölümdeki şirketlerle ticari ilişkinin kanıtlanamadığı, bayilerimiz başlığı altındaki şirketlerle bayilik ilişkisinin kanıtlanamadığı, dolayısıyla davalı eyleminin TTK 54 vd gereğince haksız rekabet oluşturduğu, Davalı şirkete ait … isimli internet adresinin oluşturulduğu 04.06.2012 tarihinden, 24.07.2012 dava tarihine kadar olan sürede dava tarihi itibariyle, davacı şirketin dava konusu ürün satışlarında azalma meydana gelmediği ve zararının bulunmadığı, dolayısıyla maddi tazminat hesap edilemediği,ancak dosyada mevcut bilirkişi raporları ve bu raporlara yapılan itirazlar dikkate alınarak yapılan inceleme ve hesaplamaya göre; dava tarihinden sonraki Ekim – Kasım – Aralık i 2012 dönemi itibariyle, 556 sayılı KHK 66/a md. uyarınca ve haksız rekabet nedeniyle maddi tazminat miktarının 3.618,00 Euro olması gerekebileceğini, talep edilen manevi tazminat miktarının Mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmişlerdir.
26.07.2012 tarihli duruşmada … adlı internet sitesinde “…” ibaresinin kullanılıp kullanılmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınmasına karar verildiği, bilirkişi bilişim uzmanı Seyit Değerli tarafından hazırlanan 30.07.2012 tarihli bilirkişi raporunda; Yapılan teknik inceleme neticesinde davalı firmaya art … isimli internet sitesinde birçok kere “…” ibaresinin ve logosunun kullanıldığını, davalı firmanın, kendilerini “…* isimli programın Türkiye distribütörü olarak tanıttığı, ….com, tanımlı internet adresinin … Ltd. Şti. isimli firma tarafından 19.01.2006 tarihinde oluşturduğunu,Davalı firmaya ait … isimli Internet sitesinin …Ltd.Şti. isimli firma tarafından (…) 04.06.2012 tarihinde oluşturulduğu tespit edilmiştir.
… Başsavcılığının soruşturma dosyasına Bilirkişi … tarafından hazırlanan 22.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda; … markasının halen müşteki adına tescilli olup koruma altında olduğunu, şüphelinin kullandığı … isimli internet sitesi içeriğinde yapılan incelemede müşteki markası ile iltibasa neden olacak şekilde … markasının kullanıldığı ve bu isimde çeşitli yazılım ürünlerinin satış ve pazarlamasının yapıldığı, Şüpheli ifadesinde şikayetçinin marka tescilinin kötü niyetli olduğu ve işbu markanın tescilinin iptali için dava açacaklarını beyan etse bile, söz konusu marka sicilden terkin edilene kadar hak sahibine markasal koruma sağladığı, bu nedenle şüpheli eyleminin 556 sayılı KHCnın 61/A maddesine aykırılık teşkil ettiğini bildirmiştir.
Bekletici mesele yapılan dosyaya ilişkin belgeler incelendiğinde: Yargıtay 11.HD’nin 2017/3235 esas, 2019/679karar sayılı ilamı ile … 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 28/03/2017 tarih, … esas -… karar sayılı ilamına göre davacısı … LTD. ŞTİ. Tarafından davalı … HİZMETLERİ LTD. ŞTİ. aleyhine hükümsüzlük davası açıldığı ve bekletici mesele yapılan dosya kapsamına göre davalı adına tescilli … ve … numaralı “…” markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından davaya konu markaların tescil edildiği tarihte, davacı şirket kurucusu ve ortağı olan …’nın tescil işlemlerine karşı çıkmadığı, şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra tescillerin kötü niyetli yapıldığını ileri süremeyeceği, dava konusu “…” esas unsurlu markalar üzerinde gerçek hak sahibinin dava dışı … Ltd. olduğu, dava dışı şirket ile davalı şirket arasında 2008 yılından beri devam eden distribütörlük ilişkisi bulunduğu, sözleşme uyarınca davalı şirkete … mimari çizim programını Türkiye sınırları içinde satış, tanıtım, pazarlama ve markayı koruma yetkisinin verildiği, gerçek hak sahibi olduğu beyan edilen dava dışı şirketin dava konusu markaların davalı adına tesciline zımni muvafakati olduğu ve markaların kötüniyetli olarak tescil edildiği gerekçesiyle hükümsüzlüğünü talep etme şartlarının mevcut olmadığı, davacının dava konusu marka üzerinde hiç bir hak sahipliği bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve Kararı, davacı vekili nin temyiz ettiği Yargıtay 11.HD’ce Uyuşmazlık konusu kötüniyetin özel halinin 556 sayılı KHK’daki düzenlenme biçimine ve buna yönelik dava açma hakkının gerçek marka hakkı sahibine ait olduğu dikkate alındığında, davacının belirtilen sebebe dayalı olarak doğrudan hükümsüzlük davası açma hakkının bulunmadığı açık olduğundan mahkemece, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemişse de sonucu itibariyle davanın reddine karar verilmesi doğru olduğundan kararın değişik bu gerekçeyle onanmasına karar vermek gerektiğinden bahisle 23/01/2019 tarihinde onandığı anlaşılmıştır.
Türk Patent ve marka kurumu belgelerine göre … tescil no.lu “…” markasının 42. sınıfta 10.10.2011 tarihinde, … tescil no.lu “…” markasının ise 9 ve 35.sınıflarda 25.02.2013 tarihinde TPE nezdinde davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Toplanan tüm deliller,marka tescil belgesi, bilirkişi raporları bir bütün olarak incelendiğinde: dava dosyasında mevcut bilirkişi bilişim uzmanı Seyit Değerli tarafından hazırlanan 30.07.2012 tarihli bilirkişi raporunda; davalı yanın … adlı internet sitesinde “…” İbaresinin ve logosunun kullanıldığı açıkça tespit edilmiştir. Kaldı ki, dosyada mübrez davalı yanın internet sitesinden alınan çıktılardan da görüldüğü üzere davalı yan davacı yan adına tescilli “…” ibaresini kullanıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından, davalının kendisini distribütör olarak tanıttığı, bayiler üstesi altında kendisine bağlı olmayan bayilerin isimlerini verdiği, davacı müşterilerini kendi müşterisi olarak lanse ettiğini iddia etmektedir. Davalı savunmasında ise söz konusu ifadelerin malların satın alındığı dava dışı … Firmasının isteği üzerine internet sitesinde yer aldığı, müşterilerin dava dışı bu şirketin müşterileri olduğu belirtilmiştir. Dosyaya mübrez belgelerden ve internet sitesi üzerinde yapılan tespitler neticesinde, davalı tarafından kendisinin Türkiye Distribütörü olarak tanıtıldığı görülmektedir. Konuya ilişkin davalı delillerinden, Distribütörü olduğu iddia edilen dava dışı … Firması ile yapılan yazışmalar İngilizce olarak dosyaya sunulmuştur. yazışmaların içeriğinden, tarafların ticari ilişki içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Ancak ticari ilişkinin davalının ifade ettiği gibi distribütörlük seviyesine ulaştığına dair bir belge sunulmamıştır. Keza davalı tarafın BAYİLERİMİZ başlığı altında belirttiği İki şirketin bayisi olduğuna dair bir belgede sunulmamıştır. REFERANSLAR başlığı altındaki sayfada belirtilen şirketlerin davalı müşterileri olduğuna ilişkin bir belgeye de rastlanılmamıştır.
Davalı şirketin pozisyonuna ilişkin, dava dışı …, Ltd şirketi tarafından düzenlenen bir belgede davalı lehine hüküm doğuracak şekilde davalı yanca dosyaya belge sunulmamıştır. Dolayısıyla davalının davacıdan izin almaksızın davacının tescilli marka hıkkına tecavüz ve TTK 54 vd gereğince haksız rekabet eylemini işlediği , davalı tarafından yasağa aykırı olarak “Kendisi ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stoklan, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunduğu” anlaşıldığından marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ,Marka hakkının ihlali nedeniyle davacının ilk ıslah tarihi olan 21.10.2013 tarihli dilekçesinde bildirdiği tazminat seçim yöntemi olan 556 sayılı KHK 66/1-a kapsamında ve BK hükümlerine göre 1.000 TL maddi tazminatın ticari işlerdeki avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, HMK 177. maddeye göre davacı yan 24.12.2019 tarihli ıslah dilekçesi sunmuşsa da;2. Kez ıslah yapılamayacağından talep halinde ıslah harcının davacıya iadesine, somut olayda tarafların dosyaya yansıyan ekonomik durumları, davalı eyleminin yoğunluğu, ihlalin süresi dikkate alınarak hakkaniyete uygun görülen 10.000 TL manevi tazminat somut olaya uygun bir talep olduğundan 10.000 TL manevi tazminatın ticari işlerdeki avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğundan Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline, ayrıca web sayfasındaki yayın isteminin reddine, HMK 389 vd mad. göre alan adında davacının tescilli markası markasal olarak oluşturulduğundan … ibareli sitenin erişime kapatılmasına karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Marka hakkının ihlali nedeniyle davacının ilk ıslah tarihi olan 21.10.2013 tarihli dilekçesinde bildirdiği tazminat seçim yöntemi olan556 sayılı KHK 66/1-a kapsamında ve BK hükümlerine göre1.000 TL maddi tazminatın ticari işlerdeki avans faiziyle birliktedavalıdan tahsiline,
3-HMK 177 maddeye göre davacı yan 24.12.2019 tarihliıslah dilekçesi sunmuşsa da;2. kezıslah yapılamayacağından talep halinde ıslah harcının davacıya iadesine,
4-10.000 TL manevi tazminatın ticari işlerdeki avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,
5-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalılardan tahsiline, ayrıca web sayfasındaki yayın isteminin reddine,
6-HMK 389 vd mad. göre … ibareli sitenin erişime kapatılmasına,
7-751,41 TL ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubu ile 340,26 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
8-Markahakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 4.910 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Maddi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 1.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 4910 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan; 21,15 TL peşin harç, 21,15 TL başvuru harcı, 390 TL ıslah harcı, 3.600 TL bilirkişi ücreti ve 770,60 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 4.802,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
13-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzerekarar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi.21/10/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır