Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/12 E. 2019/448 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/12 Esas
KARAR NO : 2019/448

DAVA : Haksız Rekabetin Tespiti-Maddi ve Manevi Tazminat Talepli
DAVA TARİHİ : 17/01/2017
KARAR TARİHİ : 26/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Haksız Rekabetin Tespiti-Maddi ve Manevi Tazminat Talepli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde: Dava dışı yayıncı kuruluşu … ile 10/12/2014 tarihinde bir yapım sözleşmesi aksederek bu kanalda yayınlanmak üzere yemek tarifi ve yapımı içerekli bir tv programının yapımını üstlendiği, davalılardan … ile 27.12.2014 tarihinde bir Sunuculuk Sözleşmesi imzaladığını, dava dışı … ve davalılardan … ile yapılan sözleşmelerde programın formatının tüm unsurlan ile birlikte münhasıran müvekkili şirkete ait olduğu akit taraflarca kabul edildiğini, davacının direktifleri doğrultusunda …’in sunumlar yaparak geniş kitleye ulaştığını, dava dışı …’nin hiç bir gerekçe göstermeden Mayıs 2016 yılında programı yayından kaldırdığını, kısa bir süre sonra 29/08/2016 tarihinde aynı format benzer isim içerikle ve konuklarla ve yine davalının sunuculuğunda davalılardan … yapım şirketi tarafından üretilerek aynı yayın kuruluşunda … adı ile yayanlanmaya başlandığını,davalı yapımcı ve sunucunun format hakkı davacıda olan programı birebir kopyaladığı, “… , …” sloganlarıyla programın sanki davacının programına devam niteliğinde bir programıymış gibi bir algı yaratıp aldatıcı mesajlar verdiklerini ve bu yüzden haksız rekabete sebebiyet verdiklerini belirterek, Dava konusu “…” isimli program formatının müvekkil şirkete ait olduğunun tespiti ile formata yönelik mevcut ve muhtemel her türlü haksız rekabetin tespiti , men’i haksız rekabet sonucuoluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, maddi ve manevi tazminata hükmedilerek davalıların bu tazminattan müşteren ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına, hükmün ilanına, fazlaya ilişkin haklakın saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın haksız yayın tarihinden itibaren bankaların uyguladığıen yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müşteren ve müteselsilen tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı …Vekilinin cevap dilekçesinde; Dava konusu “…” isimli program formatının müvekkil şirkete ait olduğunun tespitini talep etmesi hukuken mümkün olmadığı,’…’ programının tüm mali haklarının Davacı şirkete değil dava dışı …’ye ait olduğunu, bu hususun davacı tarafından dosyaya sunulan 10.12.2014 tarihli sözleşmenin 4.1. maddesinde belirtildiğini, söz konusu davanın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde açıldığını, ‘…’ isirrli program formatının müvekkil davalı şirket ile bir ilgisinin bulunmadığını, Tv program formatlarının FSEK kapsamında eser niteliği taşımadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalılardan … cevap dilekçesinde; Kasım 2000 tarihinde yayımlanmaya başlanan ve: …’nın yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği “…” adlı yarışma programına katılarak medya sektörüne adım attığı,“…’’ programının dava dilekçesinde iddia olunduğu üzere davacı şirket yapımcılığında çekilmiş bir program olmadığını, … ile anlaşma yapanın davacı şirket olmadığını, program teklifinin …’den geldiğini ve sözleşme … ile yapıldığını, “…” isimli dava konusu olan program fikrinin …’nin Davacı şirket yetkilisi ve aynı zamanda yakın arkadaşı olan … ile paylaşılarak ortaya çıktığını, Davacı şirket ve … arasında İmzalanmış olan 27.12.2014 Tarihli sözleşmenin “Taraflann Hak ve Yükümlülükleri’ başlığını taşıyan 2. Bölümü’nün 6. Maddesinde “Yapımcı ve Sunucu, Program’ın Marka ve isim hakkına ortak olarak sahip olduğunu , Program’ın isim hakkının Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 83. Maddesi anlamında da Sunucu ve Yapımcı’ya ortak olarak ait olcuğunu beyan ve kabul ederler hükmü açık ve net olarak yazıldığı, davaya konu olan “…” programı türü itibariyle tam anlamıyla bir yemek programı niteliğinde olduğu , Davacının … (… Tv) ile imzaladığı sözleşme hükümlerine bakıldığında 4.1 maddesinde; “…” programının her bir bölümünün tüm mali haklarının YAYINCI’ya ait olduğunu Davacınında kabul etiğini, fesih başlıklı maddesinde Programın yayınlandığı televizyon kanalı tarafından yayından kaldırılması durumunda sözleşme kendiliğinde münfesih olacaktır hükmünün yer aldığını, Davalı …’nin sözleşmeye ve hukuka aykırı bir hareketinin söz konusu olmadığını, davalının yaptığı programın yemek programının ötesinde bir yaşam programı olduğunu, … programı ile …’nin kişiliğinin sıkı sıkıya bağlı olduğunu, her iki program içinde sunucu olarak bulunan …’nin herhangi bir haksız rekabet oluşturan bir eyleme yol açtığı iddiasını kabul etmediklerini belirterek davanın redddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI ve GEREKÇE:
Dava konusu; “… isimli proğramın davacıya ait olduğunun tespiti, isim ve formata yönelik mevcut ve muhtemel her türlü haksız rekabetin önlenmesi, men’i, hükmün ilanı , şimdilik 50.000 TL maddi 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişiler haksız rekabet ile ilgili görüşlerini bildirmişlerdir.Ancak haksız rekabet esas itibarıyla hukuki bir kavram olup, somut olayda sunulan sözleşme hükümleri, yayınların niteliği, iddia ve savunmalar bir bütün olarak incenip mahkememizce değerlendirilmiştir.
İlk bilirkişi heyeti raporlarında özetle; Programda kullanılan, grafikler, renkler, logolar vb teknik içeriklerin, yayıncı kanal (…) tarafından hazırlandığı bu nedenle davalı tarafa bir kusur izafe edilemeyeceği, “…” programının daha önce …’de yayınlanan “…” isimli programın meyvesi olduğu hususunun davacı tarafından kabul ve ikrar olunması nedeniyle, bu programın özgün nitelikte olup olmadığının dikkate alınması gerektiği, Her iki programın da sunucunun ismini taşıması nedeniyle “…” kimliğinin ön plana çıktığı, mevcut benzerliğin isim nedeniyle doğal olduğu, Her iki programın konularının ve formatlarının birbirinden farklı olduğu, Teknik benzerliklerin yayıncı kuruluştan kaynaklanmış olabileceği, birebir aynılık ya da kopya durumunun tespit edilemediği, Katılan konukların aynı olmasının normal olduğu ve bir konuğun tek bir programda kullanılması gibi bir zorunluluk bulunmadığı, zaten bir kısmının blogger olduğu, benzer pek çok programa katıldıkları, sunucunun gizlilik ilkesine aykırı davranışının söz konusu olmadığı, Kiler fikrinin davacı tarafça iddia edildiği gibi orijinal bir fikir olmayıp başka yapımlarda da kullanıldığı, “…” adlı programın yayıncı kuruluş tarafından yayından kaldırılmış olması nedeniyle, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre davacı ile sunucu … arasındaki sözleşmenin de sona ermiş olduğu, bu nedenle sunucunun “…” isimli programı sunmasının tek başına akde aykırılık olarak nitelendirilemeyeceği, Prodüksiyon bilgilerinin paylaşıldığı iddiasının ispatlanamadığı ve esasen bu bilgilerin herkese açık bilgiler olması nedeniyle bilgi sızdırılmasına gerek olmadığı, Davacı şirket ile yayıncı kuruluş arasında imzalanmış olan 10.12.2014 tarihli sözleşmenin ilgili hükümlerine göre “…” isimli programın her türlü hakkının yayıncı kuruluşa ait olması nedeniyle davacının herhangi bir maddi bir kayba uğramadığını, yine Davalı …’in sunduğu dava dışı “…” programı da dahil olmak üzere “…” ve “…” programları işleniş, sunum, tarz ve içerik olarak benzemekle birlikte format ve konsept olarak kesinlikle farklı programlar olduğunu, İçerikleri de esasen benzerlik gösterse de aslında birbirlerinden farklı formatta program olduğunu, Ortak noktası yemek olan dava konusu her iki programdan … adlı program salt bir yemek programı iken, … adlı program; içerisinde yemek ve ikramların da hazırlanıp sunulduğu ancak yaşam ve sosyal alanlara dair konuların da yer aldığı, farklı uzmanlık dallarına sahip çeşitli konukların eğitici öğretici bilgiler verip sohbet ettiği bir yaşam programı olduğunu, davacının haksız rekabetle ilgili öne sürdüğü sebeplerden raporlarında ayrıca ele alınan hariç pek çoğunun heyet tarafından kabule şayan görülemediğini, Davalı sunucunun Davacı yapımcıyla isim marka ortaklığının araflar arasındaki sözleşme ile de sabit olduğunu,Yani Davalı sunucu ile Davacı yapımcı arasındaki sözleşmede her iki tarafın “isim ve marka ortaklığı” yaptıklarının anlaşıldığını,eş deyişle “format” olarak değilse bile, programın isminde Davalı sunucunun da hak sahibi olduğunu, sunucunun etkin şekilde görev yapacağı bir başka programda da kendi adını kullanılmasında bir sakınca bulunmadığını,davacının herhangi bir maddi tazminata hak kazmadığını, “…” adlı programın tanıtımında kullanılan “…” “…” gibi sloganların raporlarında açıkladıkları şekliyle haksız rekabete yol açabileceğini, davacı lehine manevi tazminata karar verilebileceğini, nihai takdirin mahkemeye ait olacağını bildirmişlerdir.
İkinci heyetin sunduğu rapor kapsamına göre; Davacının davaya konu ettiği … isimli televizyon programı üzerindeki mali hakları dava dışı … şirketine süresiz olarak programın işlenme hakkı da dahil devretmiş olduğundan bu program formatına dayalı hak sahipliğinin bulunmadığı ve programda değişiklik yapılarak yayınına dair talep hakkının “işleme hakkının” devri sebebiyle yerinde olamayacağını, Bununla birlikte Mahkemenin aksi yönde karar vermesi ihtimalinde yani davacının hak sahibi olduğu yönünde karar vermesi ihtimalinde davalının programın yazı karakteri, logosu, görsel vurguları, dekor ayrıntıları ve önceki programının devamı algısının yaratılmasının izleyicide iltibasa sebebiyet vereceği ve vaki durumun TTK 55/1 -a-4 bendi gereğince haksız rekabete sebebiyet verebileceğini,dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden ve uyuşmazlığın niteliği ile ihlalin gerçekleşmesi şekli dikkate alındığında ticari defterler incelense bile ihlalin tüm unsurları ile değil izleyicide programın devamı algısı oluşturularak yapılması hususu dikkate alındığında tespitinin mümkün olmayacağı bu nedenle zarar miktarı net tespit edilemediğinden BK.nun 50 ve 51. maddelerinde yer alan ilkeler uyarınca uygun bir tazminatın taktir edilmesi gerekeceği, bu çerçevede somut olaydaki ihlalin gerçekleşme şekli, yoğunluğu, miktarı göz önüne alındığında maddi tazminatın sektörel teamül de dikkate alınarak ortalama 30.000-TL olabileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davacının öncelikle dava açma ehliyetinin incelenmesi ve dava dosyasına sunulan sözlemenin de bu kapsamda incelenmesi gereklidir.
İkinci bilirkişi raporunda da isabetle belirtildiği; Davacı’nın davaya konu ettiği “…” isimli televizyon program formatının ve programının tüm bölümleri üzerindeki mali haklarının dava dışı …Tic.A.Ş.’ne (…’ye) 10.12.2014 tarihli sözleşme ile süresiz olarak devredilmiş olduğu, dolayısıyla Davacı’nın bu program ve program formatına dayalı hak sahipliğinin bulunmadığı, davacı taleplerinin ancak dava dışı …Tic.A.Ş.’ (…’) tarafından dermeyan edilebileceği anlaşılmaktadır. Davacının aktif husumet ehliyetine sahip olabilmesi için mali hakları tekrar dava dışı …Tic.A.Ş.den usulen devir aldığını FSEK 52. madde kapsamında ispat etmesi gereklidir. Davacı yanca bu yönde bir delil sunulmadığı anlaşıldığından davanın bu yönde reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Bir an için davacının mali hak sahibi olduğu varsayılsa dahi somut olayda haksız rekabetin şartlarının bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Zira haksız rekabet olgusu esasen hukuki bir kavram olup, takdiri de ancak mahkemeye aittir.
Bilirkişiler “…” adlı programın tanıtımında kullanılan “…” “…” gibi sloganların kullanımının haksız rekabete yol açabileceğini bildirmişsede; her iki proğramda da esas unsur proğramı sunan … olup, esasen proğramı benzer yapan tek öğenin de her ikisinde de sunucu olarak …’in bulunması olduğu anlaşılmaktadır. Zira yeni sezon ibaresi gerek mutfak gerekse her türlü yayın için kullanılan TV sektöründeki bir ibare olup, mutfak proğramlarının ise çoğunun evde sunulması hazırlanması nedeniyle kullanılan sıradan bir sloğan olduğu anlaşılmaktadır. Zira her iki proğramın sunucusunun … olması ve tanıtımlarda bizzat sunucunun bulunması yeni programın … ibaresi ile yeni yayın sezonudada var olması sıradan bir husus olup, bilirkişilerin proğramların tamamen farklı olduğunu tespit ettikten sonra salt… ,… gibi ibarelerden yola çıkarak haksız rekabet oluşabileceği sonucuna ulaşmaları mahkememizce kabul edilmememiştir.
Raporlarda tespit edildiği gibi mutfak proğramlarının bir çoğunda yapılan kullanılan unsurların çoğu mutfak proğramında bulunduğu, yeni yayın dönemindeki proğramın sunucunun ortak olması dışında farklı olduğu sonucuna ulaştıkları da raporlar kapsamı ile sabittir.
Ayrıca Televizyon program formatlarının, yazılı bir metin halinde ve sabit bir biçimde tekrarlanabilir şekilde tespit edilmesi, özgün olması ve buna bağlı olarak hususiyet taşıması koşullarıyla FSEK 2. maddesi anlamında bir ilim ve edebiyat eseri sayılabileceği kabul edilmektedir. Somut olayda bizzat davacı tarafından metin haline getirilerek oluşturulmuş yazılı bir format belgesi söz konusu değildir. Nitekim sözleşmenin 8. maddesinde de sunucunun proğramı hazırlayıp sunarken kendisine ait bilgi ve birikimleri de kullanacağı belirtilerek sunucunun popülerliğine de vurgu yapıldığı , davacı yanca yaratılmış televizyon program formatı bulunmadığı , davacının taleplerinin haksız rekabet kapsamında talep edildiği anlaşılmaktadır.
Televizyon program formatları bakımından FSEK kapsamında eser korumasının söz konusu olmaması, yasal koşulların mevcudiyeti halinde televizyon program formatlarının Türk Ticaret Kanunu 56-57-58. maddeleri çerçevesinde haksız rekabet hükümlerine göre korunmasını mümkün kılmaktadır.
Somut olayda TTK’da hükmünde düzenlenen haksız rekabet halinden söz etmek için rakibi hedef alan ve rekabet ortamını etkilemeye elverişli olan bir açıklamanın varlığı da tek başına yeterli değildir; bu açıklamanın aynı zamanda negatif bir değer yargısı içermesi; kimi zaman “kötüleyici” kimi zamen “aldatıcı” olması da gerekir. Nihayet tüketici de oluşan bu yargının “yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici” açıklamalarla gerçekleşmesi de gerekli olup, eylemin bu kategorilerden hiçbirine girmediği de açıktır. Sözleşmesi biten sunucunun yeni bir mutfak proğramı yapması ve tanıtım için yayın sektöründe herkes tarafından kullanılabilecek sloganların kullanılması tek başına haksız rekabet olarak yorumlanamaz.
Televizyon program formatları yönünden haksız rekabet korumasının söz konusu olabilmesi için formatı oluşturan unsurların özgün olması gereklidir. Özgün olmayan ve yayıncılık sektöründe, benzer programlarda başkaları tarafından da kullanılan anonim unsurlar değerlendirme dışı bırakılmalıdır.
Program sunucusu tarafından gerçekleştirilen yayının sunumu ve tarzı, sunucunun programlara katkısı Teknik benzerliklerin aynı yayın kanalında proğramın yayınlanması nedeniyle yayıncı kuruluştan kaynaklandığı, birebir aynılık ya da kopyalama durumunun ispat edilemediği, Katılan konukların aynı olmasının bu tür proğramların doğası gereği normal kabul edilmesi gerektiği, özellikte yemeğe davet edilen bir konuğun tek bir programda kullanılması gibi bir zorunluluk bulunmadığı, el mahareti keza sunum teknikleri gibi yaratıcılık gerektiren konularda başka yayın kuruluşlarına çıkan misafir konuğun farklı bir TV proğramında da katılımcı olabileceği, bu tür yayınlara katılanların çoğunun takipçi sayısı az yada çok olan yemek bloğu olan bloggerlardan olduğu (instagram,facebook gibi sosyal medya hesaplarının bulunduğu) benzer pek çok programa katıldıkları, davacının sunucunun gizlilik ilkesine aykırı davrandığı iddiasının ispat edilemediği, Kiler fikrinin davacı tarafça iddia edildiği gibi orijinal bir fikir olmayıp başka yemek yapımlarda da kullanıldığı gibi, Anadolu’da birçok evde yemek hazırlığı için kilerden malzeme alınmasının bilenen bir husus olması nedeniye bu konunun yayında ele alınmasının davacıya özgü bir fikir olmadığı kaldi ki “…” adlı programın yayıncı kuruluş tarafından yayından kaldırılmış olması nedeniyle, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre davacı ile sunucu … arasındaki sözleşmenin de sona ermiş olduğu, bu nedenle sunucunun “…” isimli programını sunmasının tek başına akde aykırılık olarak nitelendirilemeyeceği,Prodüksiyon bilgilerinin paylaşıldığı iddiasının ispatlanamadığı, her iki tarafa ait programın görsel unsurlarının birbirinden farklı olduğu, tek esaslı unsurun sunucunun kendisi olup, sözleşmesinin bitmesi nedeniyle başka yayıncı kuruluşlarla anlaşmasının da normal olduğu, sunucu tarafından mutfak proğramlarında yaygın şekilde kullanılan, özgün olmayan anonim unsurların programı hazırlayan ve sunan kişilerin kişisel çaba ve özelliklerinden kaynaklanması dışında proğramların benzer olmadığı,ayırt edici özellikleri bulunmadığı, somut olayda haksız rekabetin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişiler her ne kadar “…” adlı programın tanıtımında kullanılan “…” “…” gibi sloganların haksız rekabete neden olabileceğini bildirmiş iseler de yapılan bu anonsların, davalılardan …’in TV kanalında hangi saatlerde yayın yapacağı ile ilgili olarak bu durumun televizyon izleyicilerine duyurulması amacına yönelik olduğu, bu duyurulardaki yeni sezon ” veya “yeni ev ” biçimindeki vurguların tamamen izleyiciye haber verilmesi amacını taşıdığı, jenerik nitelikteki ibarelerin tanıtımlarda kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmeyeceği kanaatine varılarak bu yöndeki iddiaların da reddi gerekmiştir. (aynı yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2000 tarih ve 1999/9258 Esas 2000/2661 Karar sayılı ARENA televizyon programı ile ilgili içtihadı keza Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin sunucu … ile ilgili 06.06.2013 tarih ve 2011/8810 E., 2013/11841 K. sayılı ilamıları da aynı yöndedir)
Her ne kadar davacı taraf davalının gizlilik ilkesine aykırı haraket etmesinin de haksız rekabet oluşturduğunu iddia etmiş ise de, çalışma özgürlüğü bakımından gerek sunucunun gerekse ekip olarak birlikte hareket etmek suretiyle bir televizyon kanalına geçmelerinin, daha önce çalıştıkları ticari işletmenin ticari sırları veya iş yapma teknikleri, müşteri portföyü gibi unsurlar kullanılmadığı ve bu kimselerin çalıştıkları işletmeden ayrıldıktan sonra belli bir süre başka bir rakip işletmede çalışmayacakları yönünde kısa süreli rekabet yasağı getiren özel bir sözleşme hükmü bulunmadığı sürece haksız rekabetten söz edilemeyeceği anlaşıldığından yöndeki taleplerinde reddi gerekmiştir.
Toplanan deliller, hükme dayanak alınan ilk rapordaki sektörel kıyaslamanın somut olaya uygun bulunması yani …” ve “…” programlarının işleniş, sunum, tarz ve içerik olarak benzemekle birlikte format ve konsept olarak kesinlikle farklı programlar olduğu, İçerikleri de esasen benzerlik gösterse de aslında birbirlerinden farklı formatta program olduğu anlaşıldığından ayrıca son raporda da isabetle tespit edildiği gibi “…” isimli televizyon program formatının ve programının tüm bölümleri üzerindeki mali haklarının dava dışı … Tic.A.Ş.’ne (…’ye) 10.12.2014 tarihli sözleşme ile süresiz olarak devredilmiş olduğu, dolayısıyla Davacı’nın bu program ve program formatına dayalı hak sahipliğinin bulunmadığı, davacı taleplerinin ancak dava dışı …Tic.A.Ş.’ (…’) tarafından dermeyan edilebileceği, Davacının aktif husumet ehliyetine sahip olabilmesi için mali hakları tekrar dava dışı …Tic.A.Ş.den usulen devir aldığını FSEK 52. madde kapsamında ispat edemediği, dolayısıyla huzurdaki davada aktif husumetin bir dava şartı olması gözetildiğinden davacının huzurdaki davayı açmaya ehil olmadığı gibi somut olayda haksız rekabetten de söz edilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 1.663,35 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 5.850 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Reddedilen haksız rekabetin tespiti talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davalı …’in yapmış olduğu 100 TL yargılama gideri ile diğer davalı …’nin yapmış olduğu 50 TL yargılıma giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.26/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır