Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/3 E. 2019/130 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/220 Esas
KARAR NO : 2019/131

DAVA : Eser Sahipliğinden Kaynaklı Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/11/2015
KARAR TARİHİ : 21/03/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Eser Sahipliğinden Kaynaklı Maddi ve Manevi Tazminat davasında yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; Eser sahibi müteveffa …’ın ‘…”, “…”,“…\ “…” ve “…” adlı kitapların yazarı olduğunu, Davacılar,varis sıfatıyla, sayılan eserler üzerinde 5846 sayılı yasadan kaynaklanan manevi ve mali haklara sahip olduklarını,Davacılar, mali haklarına sahip oldukları “… adlı eserin davalı dernek ve yayınevi tarafından kendilerinden 5846 sayılıFSEK’na uygun biçimde yazılı izin alınmadan çoğaltılarak piyasaya sürüldüğünü öğrendiklerini, bunun üzerine … 5. Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesini keşide ettiklerini, Buna karşılık … 26. Noterliğinin … tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile cevap verildiğini,Davalı dernek ve yayınevi, eser sahibi …’ın “…” adlı eseri üzerindeki mali hakları … 5. Noterliği tarafından düzenlenen … tarih ve … sayılı hibe senedi ile …, … ve davalılardan …’e devrettiğini; diğer iki şahsın vefat etmesi üzerine …’in 2013 tarihli devir sözleşmesi ile davalı derneğe devrettiğini, diğer eserlerle ilgili olarak da eser sahibinin tüm mali haklarını Ölümünden önce derneğe hibe ettiğini ancak isteği üzerine yeni eserlerin yeniden basılmadığını beyan edildiğini, Davalı dernek ve yayınevi eseri piyasaya sürmek bakımından hukuken haklı olduklarını ifade ettikleri ihtarname ekine 11.08.1959 tarihli hibe senedini koyduklarını, davalı dernek ve yayınevi, piyasaya çıkardıklarını ikrar ettikleri müteveffa eser sahibine ait “…’ adlı eser üzerinde mali hak sahibi olduklarını iddia ettiklerini, Bu iddialarının kaynağı ihtarname ekine koydukları hibe senedi ve görme imkanlarının olmadığı devir sözleşmesi olduğunu,Hibe Senedinin 5846 sayılı FSEK hükümlerine uygun biçimde mali hak devri sağlayan bir belge olmadığını, Hibe senedinin hangi eser için düzenlendiği anlaşılamadığını, hibe senedinde fsek 52. maddeye uygun bir düzenleme bulunmadığını,.“”…’, “…’, “…”, “…” ve “…” adlı eserler üzerinde 5846 sayılı FSEK’ten kaynaklanan mali hakların varis sıfatı ile FSEK md 19 ve 63 uyarınca davacılara ait olduğunun tespitine;Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,FSEK70/3. düzenlenen gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine istinaden dava konusu kitapların her türlü satışından elde edilen kazanca karşılık gelmek üzere şimdilik 5.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA; Davalı … YAYINEVİ.. ve … DERNEĞİ vekili beyan dilekçesinde; “…” isimli eser, müteveffa …’ın, … 5.Noterliğinin, … tarih ve … yevmiye sayılı “…” senedi ile …, … ve …’ e hibe edilmiş olduğunu, “…” açıkça, bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakları ile …, … ve …’ e hibe edildiği, kitap tab ettirilip yayınlanmadan evvel aralarından herhangi bir ya da ikisinin vefatı halinde kitap üzerindeki telif, tabı,yayın,tercüme,satış vs. bilumum fikri ve mali hakların, sağ kalanlara ya da kalana ait olacağının açıklanmış olduğunu, 10.08.1959 tarihinde … 5.Noterliğinin …, … ve … yevmiye nolu zabıtları ile bir asıl ve iki kopya halindeki toplam 350 sayfa , henüz tape edilmemiş kitap ilgili noterliğin kasasına bırakılmış olduğunu,08.08.1959 tarihli ve müteveffa … imzalı “…” başlıklı iki sahifeden ibaret yazıda , kitabın asıl ve nüshalarının nasıl tertip edildiği, zarfların hangi sırayla ve nasıl açılacağı, konunun manevi yönü de dikkate alınarak detaylı olarak açıklandığını,kesinlikle kitabın adı verilmemiş, sadece kitap olarak söz edilmiş olduğunu, Kitabın asıl ve nüshalarının hibe edildiği , üç kişiden … ve … vefat etmiş, geriye … kalmış, Davalı …’in noterden aldığı kendisine ait kopyeyi açtığı zaman , kitabın adının da … ” olarak kopyelerin en üstünde yazdığını, Hak sahibi …’in talebi ve karşılıklı imzalanan 14.03.2013 tarihli sözleşme gereği, öncelikle sadece bu kitabı basımı , yayımı ve dağıtım vb işlerini yerine getirmek üzere, davalılardan … Derneği … kurulmuş,davalı … ile davalı … Derneği … arasında imzalanan 14.03.2013, 08.04.2013 ve 14.09.2015 tarihli üç adet sözleşme ile kitapla ilgili mali hakların nasıl devredildiğinin açıkça belirlenmiş olduğunu, vefatın üzerinden 50 yıl geçmiş olduğundan, davacıların yasal olarak hak iddialarının dinlenmesinin mümkün bulunmadığını, davanın ilk önce zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, Müteveffa …’ın eseri olduğu iddia edilen “…” isimli eser, müteveffa ve eseri tüm haklarını hibe ettiği … ,… ve …’in birlikte çalışmaları ile hazırlanmış olduğunu, Tek başına müteveffanın eseri olarak tanımlanmasının mümkün bulunmadığını, davacıların “…” nin geçerli olmadığı iddialarının doğru olmadığını, FSEK md,22-25-6/1,21,23/1 de aranan şartların “Hibe Sözleşmesinde açıkça yazıldığını, Gerek müteveffa …’ın hazırladığı “Hibe Sözleşmesi” , gerekse davalı … ve müvekkili davalılarla yapılan “Edebi Eser Mali Haklar Devir Sözleşmesi” kanunun aradığı şartları birebir taşımakta olduğunu, Kitapla ilgili özel bir kazanım mevcut bulunmadığını, Sözleşmede belirlendiği şekilde sadece kitabın kendisine harcandığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmişlerdir.
Diğer davalı … vekili beyan dilekçesinde; davaya konu “…” adlı kitabın esas itibariyle ruh çağırma seanslarının tutanaklarından ibaret bulunduğunu, Söz konusu ruh çağırma seanslarının … île …, … ve … tarafından birlikte gerçekleştirildiğini,kitabın ilk sayfasındaki bilgilendirme yazısından da anlaşılacağı gibi, bu ruh çağırma seanslarını yapan kişiler çağırdıkları ruha “…” adını verdiklerini, .“…” olarak adlandırılan her bir ruh çağırma seansında o seansı düzenleyen bir “yönetici”, çağrılacak ruh ile bağlantıya geçeceği düşünülen bir “…”, söylenenleri tutanağa geçirecek olan bir “katip” veya ses kayıt cihazı ve “tanıklar” bulunduğunu, Seansta çağrılan ruhun o seanstaki diğer kişilerle ancak “…” vasıtasıyla temasa geçeceği düşünüldüğünden, seans sırasında …un ağzından çıkan ifadeler ses kaydına alımı veya tutanağa geçirilmesi suretiyle gerçekleştiğini, Seans sırasında bir tür transa giren …un ifadelerinin bazen kesik kesik, kısık sesli veya anlamsız olacağı için bu ifadeleri içeren tutanakların daha sonra temizlenerek düzenlenmesi (örn. anlamsız ifadelerin çıkarılması, kopuk ifadelerin birleştirilmesi) işleminin tutanaklar seans sonunda kendisine bırakılan “yönetici” tarfından yapıldığını,Kesik ve kopuk ifadeler yöneticinin kendisi tarafından yorumlandığı için, yöneticiye ait bu yorumlar ve hatta bazen onun kendi ifadelerinin de metnin içine girebileceğini,metapsişik araştırmalarla ilgilenen tüm çevrelerce de gayet iyi bilindiği üzere, davaya konu “…” kitabının yazılmasını sağlayan seanslarda “yönetici” …, “…” … ve “katip” de … dan oluştuğunu, Kitabı oluşturan (metapsişik araştırmalarla ilgilenenlerin “…” adlı bir ruh tarafından söylendiğine İnandıkları) ifadeler, esasen “…” …’in ağzından çıkan Özgün ifadeler olduğunu, Bu itibarla, eser esas itibariyle …’in , … tarafından daktilo edilmiş olan ifadelerinden oluşmakta olduğunu, … ise sadece seansların (celselerin) yöneticisi olarak, bu  fadeleri düzenleyen (redakte eden) ve kesintisiz bir metin haline gelmelerini sağlayan kişi olduğunu, Kendisinin adı bu nedenle kitabın başlığında “yazar” olarak geçmemekte, “… tarafından düzenlenmiştir” ifadesinden de açıkça anlaşılacağı gibi “düzenleyen” olarak zikredilmekte olduğunu, Bu düzenleme sırasında …’ın kendi yorumlarını da kaleme kattığı veya bazı ifadeleri kendisine göre yorumlayarak kaleme geçirdiği düşünülecek olsa bile, bu durumun eseri tek başına …’ın çalışması haline getirmeyeceğini, olsa olsa onun ortak bir eser şeklînde ortaya çıktığı anlamına geleceğini, … ‘İn fikirleri, duyguları ve düşüncelerinin ürünü veya İlhamları kapsamında .FSEKI/B.maddeslnde belirtilen sübjektif unsurun sahibi esasen davalı … olduğunu, Zira …, kitaba İlişkin fikirlerini … ile paylaşmış ve bu fikirler çerçevesinde … sadece kitabın yazılışını düzenlemiş kişi olduğunu, Kitabın önsözü İncelendiğinde de bu konu ayrıca açıklığa kavuşmakta olduğunu, eserin sahibinin … olduğunu, Kabul manasına gelmemek kaydıyla ,. eserin kısımlara ayrılması mümkün değilse ve birden çok eser sahibinin meydana getirdiği eser ayrılmaz bir bütün oluşturuyorsa, bu durumda eserin sahibi onu vücuda getirenlerin birliğidir. Bu durumda ise, eser üzerinde İştirak halinde mülkiyetine benzer bir hak durumunun söz konusu olduğunu. B.K adi şirkete İlişkin hükümlerinin uygulanacaktır, (FSEK md. 10/2). Öte yandan davacıların murisi … tarafından, dava konusu kitap ve bu kitaba ilişkin tüm hakların hibe edildiğini, dava konusu olay HİBE işleminden kaynaklandığı için olaya Uygulanması gereken yasanın Eski Borçlar Yasası olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık,FSEK md 19 ve 63 uyarınca dava konusu eserlerin davacılara ait olduğunun tespitine; Fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla,FSEK 70/3.maddesinde düzenlenen gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümlerine istinaden dava konusu kitapların her türlü satışından elde edilen kazanca karşılık gelmek üzere şimdilik 5.000 TL maddi , 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline ilişkindir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler Uzman Psikoloğ …, FSEK uzmanı yazar …, mali bilirkişi …’ün 5.1.2017 tarihli raporlarına göre; Davaya konu “… adlı eserin hazırlanan hususiyet ve uslupsal olarak belli bîr sistematiği ve açıklamayı bünyesinde barındıran FSEK 2/1 anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğunu, Davaya konu kitabın FSEK 10 anlamında ortak eser olduğunu, eser sahiplerinin davacıların murisi ile davalı …,vefat eden … ve … olduğu, Davacıların murisinin Davalı …’ le yaptığı hibe şeklindeki kendi payı üzerindeki ivazsız tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu ve davalı ortak eser sahiplerinden … tarafından davacıların murisi olan ortak eser sahibi tarafından yapılan ivazsız devre dayanılarak diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesi ile ortak eserin basım hakkının verilmesinin mümkün olduğunu, Bu suretle davacıların taleplerinin Takdirinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
İkinci bilirkişi heyeti Prof Dr …, … ve … 9.10.2018 havale tarihli raporlarında; Söz konusu eserin yazımında davalıların katkıları mümkün olmakla birlikte söz konusu eserin yazarının … olduğunu, Dosyada mevcut noter onaylı hibe senedi ile …’ın telif, tabı, yayın, tercüme, satış vesair bilumum fikri ve mali haklarını hibe ettiği görüş ve kanaati oluştuğunu, ancak mahkemenin tazminata hüküm kurması halinde yapılan mali inceleme davaya konu kitabın satışı için kurulan ve başkaca faaliyeti bulunmayan … İŞLETMESİ nin davaya konu kitaptan 2013-2018 yılları arasında toplam 44.096 adet satıldığı satışlardan 433.416,06 TL ciro elde ettiği ve resmi beyanlarından işletmenin 2013-2018 döneminde 131.639,13 TL zarar beyan ettiği hususunun tespit edildiğini bildirmişlerdir.
Ayrıca taraflarca dosyaya mütalaa da sunulduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda tartışılması gereken husus davalılarca ileri sürülen zamanışımı itirazı nedeniyle davanın süresi içinde açılıp açılmadığı, davacıların mirasbırakınının tek başına hak sahibi olup olmadığı, eserler üzerinde iştirak halinde hak sahipliği bulunup bulunmadığı, hibe senedinin geçerli olup olmadığı, geçerli ise hibe senedinin hukuki niteliğiyle , davacıların dava açma hakkı bulunup bulunmadığı hususlarıdır.
Taraflarca sunulu deliller, her iki heyet tarafından incelenmiş olup, sunulan mütaalar ve hibe senedi mahkememizinde ihtisas mahkemesi olması sıfatıyla incelendiğinde hukuki nitelendirme şu şekilde yapılmıştır.
Öncelikli olarak davalı yanca zamanışımı itirazı ileri sürüldüğünden bu husus incelenmelidir.
Dosya kapsamında, davaya konu edilen “…”, “…”, “…” ve “…” adlı diğer kitapların artık basılıp yayılmakta olmadıkları; kitaplardan en son basılanın “…” adlı kitabın 1993 tarihli dördüncü basısı olduğu sunulan deliller kapsamından anlaşılmıştır. FSEK uyarınca ileri sürülebilecek tüm tazminat talepleri, tıpkı diğer alacak hakların tabi olduğu zamanaşımı süresine bağlıdır. Somut dava dosyasında ise bu talepler için 10 yıllık en üst zamanaşımı süresinin (TBK m. 72/1 ve 146; BK m. 60/1 ve 125) ve hatta ceza zamanaşımı süresinin dahi( eylemin bir cezayı gerektirmesi durumunda 5846 sayılı yasanın 71/1 madde düzenlemesi ile bu maddede belirlenen miktar ve nitelik itibariyle 5237 sayılı TCK da öngörülen olağanüstü zamanaşımı sürelerinin geçmiş olduğu hususu gözetildiğinde davalılarca ileri sürülen zamanaşımı savunmasının, yerinde olduğu anlaşılmıştır.
ESAS YÖNÜNDEN DOSYADAKİ DELİLLERİN İNCELENMESİ;
Dava konusu olan “İlahi Nizam ve Kâinat” adlı eser yönünden ise; eser üzerindeki mali hakların 11.8.1959 tarihli ve “Hibe Senedi” başlıklı belgeyle, bağışlama (hibe) hukuki sebebine dayalı olarak ivazsız (karşılıksız) şekilde devredildiği anlaşılmıştır. Davacı yan her ne kadar bu devrin geçersiz olduğunu ileri sürmekteyse de; FSEK m. 48/I ve 52. madde düzenlemelerinin ve BK hükümlerinin devre ilişkin hükümlerinin incelenmesi gereklidir. FSEK 48/1 düzenlemesinde eser üzerindeki mali hakların süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebileceği husususu düzenlenmiştir.
Taraflarca mahkeme huzurunda ruhsal bir celsenin(ruh çağırma seansı) uygulamalı olarak gerçekleştirilmesi, …un hazır bulundurulması ve bu eserlerin nasıl meydana geldiği hususunun uygulamalı olarak duruşmada gerçekleştirilmesi talep edilmiş ise de; gerek bu talep gerekse tanık dinletilmesi istemleri senede karşı senetle ispat kuralı kapsamında red edilmiştir.Zira somut olayda resmi makamlar huzurunda düzenlenmiş bir hibe senedi söz konusu olup, bu senedin aksi de ancak senetle ispat edilebilir. Bunun dışında mahkeme huzurunda ruhsal bir celse yapılması, etik olmadığı gibi, islam dininde de ruh çağırma şeklinde bir kavram bulunmamaktadır. Davanın niteliği gereği hukuki normlar kapsamında talepler kabul edilmemiştir.
FSEK m. 52. madde düzenlenmesinde mali hakların devri için yazılı şeklin ve devre konu hakların sözleşmede belirtilmiş olması geçerlilik şartı olarak yasada yer almıştır.
Dosyaya mübrez 11.08.1959 tarihli “Hibe Senedinde de bu koşullara uyulmuş olduğu; bu nedenle, devir işleminin, anılan “Hibe Senedin’ nde ayrı ayrı sayılmış bulunan “tab” (çoğaltma), “yayın” (umuma iletim), “tercüme” (işleme) ve satış (yayma) mali hakları için FSEK m. 52’ye göre geçerli bir hak devri sağladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan devir sözleşmelerinde ayrıca, üzerindeki mali haklar devre konu edilen eserin “belirli olması” şartının da tüm tasarruf işlemleri için aranan genel bir geçerlilik şartı olarak arandığı; fakat bu şartın, “devre konu eserin sözleşmede mutlaka adıyla anılması” anlamına gelmediği; eserin belirli veya belirlenebilir olmasını sağlayacak tüm bilgilerin bu şartın gerçekleşmesini sağlayacağı; o zamanki şartlara göre yeterli ayrıntıyı içeren hibe senedinde eser adının belirtilmemesi yönündeki savunmasının MK 2. maddesine aykırı olduğu anlaşılmıştır. Zira somut olayda dürüstlük kuralı uygulama alanı bulacaktır.Uygulamada hatta sözleşme yazılı şekle tabi yapılmasa bile dürüstlük kuralı uygulama alanı buluyorsa sözleşmeler geçerli sayılacak ve mali haklar sözleşme uyarınca intikal edecektir.
Somut olayda da miras bırakan tarafından noter huzurunda hibe senedi düzenlenmiştir. Bu husus taraflarca da ikrar edilmiştir. Ancak davacı yanca geçersizliği ileri sürülmüştür. Yargıtay kararlarında da şekil şartına ilişkin inceleme yapılırken hakkın kötüye kullanılması yasağının da inceleme konusu yapılması gerektiği hususunun üzerinde durulmaktadır.
Dolayısıyla 11.8.1959 tarihli “Hibe Senedinde” eserin davacıların murisi … tarafından notere saklanmak üzere tevdi edilen ve huzurdaki davaya konu edilen eser olduğunun senetteki bilgilerden anlaşıldığı gibi toplanan delillerle de davacı yanca bunun aksinin ispat edilmediği, davacıların murisi … tarafından noterde kendi özgür iradesi ile gerçekleştirdiği resmi hibe işleminin geçerli olduğu anlaşılmıştır.
11.08.1959 tarihli “Hibe Senedi”yle yapılan devir işleminden sonra 21.2.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun m. 15’in FSEK m. 25 hükmünü değiştirmek suretiyle o tarihe kadar sadece “radyoda yayın hakkı” olan hakkı işaret/ses/görüntü nakline yarayan her tür araçla “umuma iletim hakkına” çevirdiği ve böylece bu mali hakkın kapsamını genişlettiği, ikinci mevzuat değişikliğinin ise, 7.6.1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun m. 10’la FSEK m. 27 hükümlerini değiştirmek suretiyle yapılmış olduğu bilinmektedir. Bir an için …’ın tek başına eser sahibi olduğu düşünülse dahi vefat ettiği yılın 1960 yılı olduğu, 2010 yılında koruma süresinin sona ereceği ancak tüm bu durumların ancak “Hibe Senedi”ndeki hibe işleminin hukuki sonuçları ile alakalı olduğu,oysa … ‘in hibe senedi ile haklarını hibe etmiş olduğu, öte yandan toplanan delillere göre eserin ortak eser niteliğinde bulunduğu, davacıların murisi … tek başına eser sahibi olmadığı, davaya konu eserin davalılardan … ile davacıların murisi … tarafından birlikte meydana getirildiği ve ayrılmaz bir bütün teşkil eden “müşterek eser” (FSEK m. 10/1) niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönde Prof DR…. tarafından yazılan ve davalı yanca dosyaya konulan Ruhlarla görüşme olanağımız ve Görüşmelerimiz isimli 19.9.1974 tarihli belge incelendiğinde; ruhsal celsenin nasıl meydana geldiği ayrıntılı alarak açıklanmaktadır.
Davaya konu “…” adlı kitap da da bu tarz bir çalışma olup, esas itibariyle ruh çağırma seanslarının tutanaklarından ibaret bulunduğu hususu sunulu deliller ile anlaşılmaktadır. Ruh çağırma seanslarının … île …, … ve … tarafından birlikte gerçekleştirildiği, dosyaya sonulan ve mahkemeiz kasasının 66 nolu sırasında kayıtlı kitabın ilk sayfasındaki bilgilendirme yazısından da anlaşılacağı gibi, bu ruh çağırma seanslarını yapan kişiler çağırdıkları ruha “önder” adını verdikleri, .“Celse” olarak adlandırılan her bir ruh çağırma seansında o seansı düzenleyen bir “yönetici” bulunduğu, çağrılacak ruh ile bağlantıya geçeceği düşünülen bir “…” un varlığının gerekli olduğu, keza söylenenleri tutanağa geçirecek olan bir “katip” veya ses kayıt cihazı ve “tanık/yada tanıkların ” iştiraki ile seansın gerçekleştiği, Seansta çağrılan ruhun o seanstaki diğer kişilerle ancak “…” vasıtasıyla temasa geçeceği düşünüldüğünden, seans sırasında …un ağzından çıkan ifadeler ses kaydına alım suretiyle veya tutanağa geçirilmesi suretiyle gerçekleştiği, bu hususun Prof DR…. tarafından yazılan ve davalı yanca dosyaya konulan Ruhlarla görüşme olanağımız ve Görüşmelerimiz isimli 19.9.1974 tarihli belge kapsamından ve davalı delillerinden anlaşıldığı, transa geçen …un ifadelerinin tutanaklara geçirilmesi daha sonra temizlenmesi(editoral olarak anlaşılır hale getirilmesi) eyleminin ise tutanakların seans sonunda kendisine bırakılan “yönetici” tarafından yapıldığı, bazı ifadelerin yöneticinin kendisi tarafından yorumlandığı için, yöneticiye ait bu yorumlar ve hatta bazen onun kendi ifadelerinin de metnin içine geçebileceği, “… ” kitabının yazılmasını sağlayan seanslarda “yönetici”nin …, “…” un … ve “…”in de … olduğunun davalı yanca ileri sürüldüğü, bu hususun aksinin ise davacı yanca ispat edilemediği, dolayısıyla kitabı oluşturan (metapsişik araştırmalarla ilgilenenlerin “…” adlı bir ruh tarafından söylendiğine İnandıkları) ifadelerin “…” …’in ağzından çıkan kendi düşünce yapısı ile harmanlanmış yani sahibinin hususiyetini taşıyan ifadeler olduğu, davalı …’in ağızından çıkan ifadalerin … tarafından daktilo edildiği, … ise sadece seansların (celselerin) yöneticisi olarak, bu ifadeleri düzenleyen (redakte eden) ve kesintisiz bir metin haline gelmelerini sağlayan kişi konumunda bulunduğu, yani esas işlevin …’e ait olduğu dolayısıyla eser katkı anlamında düşünüldüğünde zaten … olmadan ve sorular bu şahsa sorulmadan ruhsal celsenin oluşmayacağı, kitabın başlığında “yazar” olarak değil, “… tarafından düzenlenmiştir” ifadesinden den de hareket edildiğinde bunun da başlı başına bir karine olduğu ve “düzenleyen” olarak adının yer aldığı, düzenlemeler sırasında …’ın kendi yorumlarını kattığı hususu varsayılsa dahi bu durumun kendisini tek başına eser sahibi yapamayacağı, bu nedenle düzenlenen ilk rapor kapsamı sunulu deliller ile uyumlu olduğundan eserin ortak eser niteliğinde olduğu davacının tek başına eser sahibi olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla FSEK 10.madde kapsamında “…” isimli eserin ortak eser niteliğinde olduğu, eser sahiplerinin davalı …,vefat eden … ve … olduğu, hibe senedinin düzenlenme amacından da anlaşıldığı üzere asıl ruhsal celselerde aktif rolün davalı …’in üzerinde olduğundan, Davacıların murisinin Davalı …’ e kendi payı üzerindeki haklarını ivazsız olarak hibe ettiği, bu tasarrufun FSEK 52’ye uygun olduğu , dolayısıyla mali hakkı hibe yoluyla usulen devr almış olan sıfatı olan …’in diğer davalıyla yaptığı mali hak devir sözleşmesinin de usule uygun olduğu . Mali hakları kullanma hakkı kendisine verilen …’in ise eserin basım hakkını verme yetkisine sahip olduğu anlaşılmıştır.
Her hukuki işlem ve tasarruf yapıldığı anda yürürlükte olan kanunlara göre yorumlanmalıdır. Bu kapsamda hibe senedi ile, dava konusu kitabın tüm hakları hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmadan bedelsiz olarak davalılardan …’e bırakmıştır.Öte yandan FSEK madde düzenlemelerinde hibe ile ilgili yasal bir düzenleme olmayıp, mali hakların devri ibareleri yer almaktadır. Bilindiği üzere Hibe, hayatta olan kimseler arasında bir tasarruftur ki onurla bir kimse, mukabilinde bir İvaz taahhüt edilmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder.MK da HİBE işleminin hangi hallerde iptal edilebileceği ve bu iptal talebinde kimlerin bulunabileceği hususları ile davanında yasada sayılan haller ile sanırlı olarak 1 YIL İçinde HİBENİN iptalini talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
Bu bilgiler çerçevesinde gerek hibe senedi gerekse noterde resen zabıt ekindeki belgeler birlikte değerlendirildiğinde noterde saklanan kopyaların davacıların murisi olan ortak eser sahibinin iradesine uygun şeklinde bastırıldığı ve bastırılan kitabın içindeki bilgiler , hükme dayanak alınan ilk bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirilidiğinde ivazsız hak devrinin davaya konu kitaba ilişkin olduğunun toplanan deliller ile subuta erdiği, davacıların murisi ortak eser sahibinin kendi payı üzerindeki mali haklarını hibe senedinde “telif, tabı, yayın, tercüme, satış ve sair bilumum fikri ve mali haklarımı” şeklindeki hakların davacıların murisinince davalı …’e hibe edildiği, bu hibenin FSEK 52. maddeye uygun olduğu, dolayısıyla davacının tek başına eser sahibi olmadığı gibi, ortak eser sahibi olarak …’ın hakkını bir kez devretmekle (“aslen iktisap” teşkil eden ilk devirle) hakkın malvarlığından çıktığı, dolayısıyla Murislerin mirasbırakanlarının sağlığında malvarlığından çıkmış olan yani artık kendilerine ait olmayan bir hakka dayanarak mali yada manevi hak isteminde bulunamayacakları anlaşılıdığından davanın reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın reddine,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 894,87 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacıya iadesine,
3-Reddedilen maddi tazminat talebi yönünden , Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 600 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden , Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalı …’in yapmış olduğu 50 TL yargılama gideri ile diğer davalılar vekilinin yapmış olduğu 100 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak bu davalılara verilmesine,
6-Eser Sahipliğinin Tespiti talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin ve dernek yetkilisinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 21/03/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır