Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/216 E. 2019/424 K. 05.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/216 Esas
KARAR NO : 2019/424

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/08/2016
KARAR TARİHİ : 05/11/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı arasında 28/11/2011 tarihinde Franchise Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme konusunun “…” isimli … markası olduğunu, müvekkilinin “…” markasının … Şubesini işlettiğini, sözleşmenin süresi 16.1 maddesi gereğince imza tarihinden itibaren 5 yıl olup sözleşmenin süresinin bitimine en geç üç ay kala tarafların fesih bildiriminde bulunması gerektiği imza altına alındığını, sözleşmenin ihtar süresi içerisinde feshedildiğini ve davalı ile müvekkili arasındaki iş ilişkisinin sona erdiğini, ancak sözleşme süresi olan beş yıl içerisinde davalı tarafın çeşitli hile ve hukuksuzluklarla müvekkili şirketten haksız kazanç sağladığını, davalının müvekkili markanın değeri hakkında yanıltmış, Franchise veren olarak sözleşmeden doğan reklam ve tanıtım yükümlülüklerini ifa etmediğini, müvekkilinden tahsil edilen %2 reklam katılım bedelini reklama harcanmadığını, basiretli bir tacir olmanın gereklerini yerine getirmediğini, markaya ve işletmeye yüklü yatırım yapan müvekkil davalının sözleşmeye uymayan kusurlu davranışları sebebi ile ciddi miktarda zarar ettiğini bildirerek; müvekkili tarafından keşide edilip davalıya verilen 50.000 TL değerindeki teminat senedinin taraflarına iadesine, müvekkilin ödediği hukuksuz ve hesapsız bedellerin iadesini, müvekkilin mahrum kaldığı karını, marka ve işletme için yaptığı yatırım bedellerinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla HMK 107 maddesi kapsamında şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ile müvekkilinin bu sözleşme ile kendisine vaadedilen fakat davalının kusurlu davranışları sebebi ile mahrum kaldığı karının hesap edilerek davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 08/03/2019 tarihli dilekçesiyle tamamlama harcı ikmal etmiş, 208.501,78 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesi; davanın reddini talep etmiştir.
DELİLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu; taraflar arasındaki Franchise Sözleşmesi kapsamında sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Görevsizlik kararı veren mahkemece davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, ön inceleme görevsizlik kararı veren mahkemece yapılmadan görevsizlik kararı verildiğinden mahkememizin 30.3.2017 tarihli oturumunda dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler 31.10.2017 tarihli raporlarında; taraflar arasında 28/11/2011 tarihinde imzalanan franchise sözleşmesinin 5 yıl süreyle geçerli olduğunu ve 5 yıllık sürenin sonunda ihtar süresi içinde feshedildiğini, iş ilişkisinin sona erdiğini, taraflar arasında imzalanan franchise sözleşmesi ve şartları, özellikle de davacının ileri sürdüğü gibi “…” markalı ürünlerin üretimi (aşçıların seçilmesi ve istihdamına ilişkin şartlar da dahil olmak üzere) satış ve sunumunda kullanılacak malzeme ve materyallerin franchise veren tarafından veya onun onay verdiği yerlerden alınması şartlarının neredeyse franchising sözleşmelerinin hepsinde yer alan şartlardan olduğu, sözleşmenin taraflarının tacir olduğu, davacının sözleşmenin yürürlükte olduğu 5 yıl boyunca davalı Franchise verenin sözleşme ile kendisine yüklenen hak ve yetkileri kötüye kullandığını, yani franchise verenin sözleşmenin 7.35 maddesi uyarınca kullanılacak malzemelerin piyasa rayiçlerinden çok yüksek olduğu, … Satış Kanalı’nın haksız ve bildirimsiz kapatıldığı, böylelikle davacının gelir elde etmesinin engellenidiğini, menüdeki yemekler için gerekli malzemenin yeterince ve zamanında temin edilmediği yani hakların kötüye kullanıldığından bahisle davalıya herhangi bir ihtar göndermediği, sözleşmenin feshi yoluna gidilmediğinin anlaşıldığını, ayrıca dosya içinde bu yönde kanaat oluşturacak yeterli belge ve bilginin olmadığının tespit edildiğini, davacı tarafın bu sözleşme ve marka için 750.000,00 TL’nin üzerinde yatırım yaptıklarını iddia etmesine rağmen davacı yanın incelenen 2011-2012 yıllarına ait detay mizanlarında, ilk 2 yıl içerisinde 60.614,91 TL demirbaş yatırımı yapıldığı ve sadece 447,00 TL tutarında depozito ve teminat kaydının bulunduğunu, davalı şirketin incelemeye sunduğu 2011-2015 yılları arasındaki döneme ait mizanlarında, 2011 yılı içerisinde 145.012,148 TL, 2012 yılı içerisinde 106.801,15 TL, 2013 yılı içerisinde 184.965,17 TL, 2014 yılı içerisinde 36.567,75 ve 2015 yılı içerisinde 12.292,39 TL tutarında reklam gideri yaptığı, davalı yanın reklam yapma yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacı tarafın 2011-2012 yıllarına ait detay mizanlarında 50.000,00 TL tutarında verilen bir teminat senedi kaydının yer almadığını, yargılama süresince davalı yanın davacıdan herhangi bir hak ve alacak talep etmemiş olmakla, davalı yanın da böyle bir senedi almadığı yönünde bir beyanı ve inkarının olmadığı göz önüne alındığında taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi belirtilen sürenin sonunda sona ermiş olduğundan sözü edilen bononun iptali koşullarının oluşup oluşmadığının mahkemenin takdirine bırakıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler 5.6.2018 tarihli 1. ek raporlarında; Davacı yanın, royalty bedelinin doğru şekilde hesaplanmadığı, reklam katılım paylarının doğru hesaplanıp hesaplanmadığının belirgin olmadığı yönündeki itirazlarına ilişkin olarak, davalı yana bu konuda herhangi bir ihtarname göndermemiş alması, bir başka anlatımla faaliyetin bu şekilde yürütülmesine İtiraz etmemiş olması, ayrıca davalı yan tarafından kendisine düzenlenmiş faturaların yanlış hesaplamaya dayalı olarak düzenlendiklerini iddia etmesine rağmen faturalara da itiraz etmemiş olması karşısında, kök raporda bu yönlerden herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, nitekim davacı yanın rapora karşı beyan dilekçesinde, Frenchise Sözleşmesinin ağır cezai şartlar içermesinden dolayı bu cezai şart bedelini ödemekten çekindikleri için beş yıl boyunca sözleşmeden doğan tüm yükümlülükleri yerine getirdiklerini, talep edilen bedelleri ödediklerini, taraflar arasındaki iş ilişkisi ancak sona erdiğinden, baskı altında ödenen bu bedellerin iadesini talep etmek zorunluluğunun doğduğunu ifade etmiş olması karşısında, bu aşamada da bu yönde bir inceleme yapılmadığı, bu neden kök rapordan ayrılmayı gerektirecek bir hususun bulunmadığı, Mahkemenin davacı yan iddialarının incelenmesi gerektiği görüşünü benimsemesi halinde ise; davacının Sözleşme süresince her yıl için davalı ile aralarındaki cari hesap ekstrelerini, davalı yanın kendisine düzenlediği tüm royalty fatura suretlerini, her yıla ait gelir tablolarını, yine her yıl için ay bazında satış tutarlarını gösteren 600 numaralı “yurtiçi satışlar” hesap özetlerini, davalı yan tarafından adına düzenlenen tüm reklam katılım fatura suretlerini, davalının ise Sözleşme süresince her yıl İçin davacı ile aralarındaki cari hesap ekstrelerini, Davacı yan unvanına düzenlediği reklam katılım bedeli faturaları ile dayanak reklam; faturalarını sunmaları gerektiğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişiler 4.1.2019 tarihli 2. ek raporlarında; Davacı yanın davalı ile aralarında yoğun muhasebe hareketlerinin mevcut olduğunu, örnekleme usulü yapılan incelemelerde, davalı yanın keşide etmiş olduğu faturalar ile davacı yanın yapmış olduğu ödemelerin karşılıklı olarak kayıtlarda yer aldığını, bu anlamda tarafların muhasebe kayıtlarının birbirleri ile uyumlu olduklarını, davalı yanın davacı yana ilişkinin devam ettiği süre içerisinde toplam 42.480,74 TL reklam bedeli yansıttığı görülmekle, faturalar üzerinde yer alan açıklamalara dayanak belgeler davalı tarafından sunulmadığından, söz konusu reklam bedellerinin, davacı yana sözleşmenin 7.3 maddesinde yer verilen hükümler çerçevesinde hesaplanıp hesaplanmadığının belirlenemediğini, diğer yandan davacı yanın sözleşme süresince gerçekleştirdiği ciro toplamı 3.153.631,79 TL olup, davalı yanın sözleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceği reklam katılım payı bedelinin en az 3.153.631,79 x 0,02 = 63.072,64 TL, en fazla 3.153.631,79 x 0,05 = 157.681,59 TL olabileceğini, davalı yanın davacı yana keşide ettiği reklam katılım bedeli toplamının ise sözleşme süresi boyunca toplam 42.480,74 TL olduğu görülmekle, bu tutarın, ciro üzerinden hesaplanan %2 lik dilimin dahi altında kaldığını, bununla birlikte, davalı yanın yapmadığı bir reklam masrafı için katılım payı talep edemeyeceği tartışmasız olup, davacı yana keşide ettiği reklam bedeli faturalarının dayanağı niteliğindeki faturalar ve bu fatura bedellerinin bayiler arasında eşit dağıtılıp dağıtılmadığı hususunun önem arz ettiği, davacı yan, davalı yanın göndermiş olduğu tüm bu faturalara itiraz etmeyip kayıtlarına almış olmakla birlikte, mahkemenin bu yönde bir değerleme yapılmasını istemesi halinde, davalı yanın üçüncü kişilerden aldığı reklam faturaları ile her bir yıl itibarıyla franchise bayii listesini sunması durumunda, aynca değerlendirme yapılabileceğini, davalı yanın davacı yana ilişkinin devam ettiği süre içerisinde toplam 386.775,26 TL komisyon faturası kestiğini, Davacı yanın sözleşme süresince gerçekleştirdiği ciro toplamı 3.153.631,79 TL olduğu göz önüne alındığında, davalı yanın sözleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceği komisyon (royalty) bedelinin 3.153.631,79 x 0,07 = 220.754,22 TL olabileceğini, ancak aynı sözleşmenin 7.35. maddesinde, Franchise’ın restoran için gerekli tüm malzemeleri Franchise Verenden alacağı, malzeme fiyatları üzerinden de Franchise Veren’in %5 kar payı alacağı belirlendiğinden, davalı yanın ayrıca, davacı yana temin ettiği ürünler üzerinden de ilave bir %5 komisyon tahakkuk ettireceği anlaşılmakla, bu tutarın tespit edilmesinin mümkün olmadığı, zira her iki taraf kayıtlarında, hangi işlemin mal tedarikine dayalı olduğu anlaşılamamakta olup, tedarik edilen ürünler üzerinden sözleşme çerçevesinde davalının talep edebileceği ürün tedarik kar payı miktarının hesaplanamadığı, yine buna ilişkin tüm faturaların davalı yanca itiraza konu edilmeyerek kayıtlara alınmış olması hususunun Mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmişlerdir.
Davacının iddialarından biri de online olarak … adresli yemek sipariş sitesinden de sipariş alarak online satış yapıldığını, … … uygulamasının komisyon ve masraflarını müvekkilinin ödediğini,buna rağmen Frenchise veren davalı … uygulamasını çeşitli zamanlarda ve sık sık keyfi olarak kapatmış, müvekkilinin online sipariş almasını ve satış yapmasını engellediğini bildirmiş, firmaya yazı yazılmış ancak sadece 30 dakika süre ile kapatma işlemi yapılıdğını, davacının iddia ettiği gibi keyfi ve sık sık bir kapatma işleminin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Davacı davalı ile Franchise sözleşmesi imzalanmadan önce davalının sözleşmeye konu “…” markasının niteliği ve özgünlüğü hakkında müvekkili şirket yetkililerini yanılttığını, markasını gelişen, büyüyen ve yayılan bir marka olarak tanıttığını,var olan bayilerini referans gösterdiğini kısa sürede bir çok yeni franchise ilişkisi kuracağını ve ülkenin bir çok yerinde markanın tanıtımını yapacağını söylediğini, var olan bayilere güvenen müvekkilinin markanın yayılmakta olan bir marka olduğu izlenimine kapıldığını,davalının var olan dava dışı franchise ilişkilerini de basiretsiz davranışları neticesinde sona erdirildiğini, düzenli olarak her ay %2 oranında reklam katılım bedeli almasına rağmen reklam çalışması yapmadığını, sürecin bu şekilde ilerlediğini gören müvekkilinin şirket yetkililerinin markanın niteliği konusunda yanıltıldıklarını farketmiş ancak ağır cezai şartlar sebebi ile sözleşmeden cayamadıkları yönündeki savunmasının basiretli tacir ilkesi ile bağdaşmadığı anlaşılmıştır. Zira basiretli bir tacir bir sözleşme akdetmeden önce marka ile ilgili tüm araştırmalı yapmalı, aksayan hususlar var ise davalıya ihtar etmeli , yinede düzelme olmadığı takdirde hukuki yaptırımları uygulamalıdır. Oysa davacı bir taraftan franchise sözleşmesi imzalandıktan kısa süre sonra markanın niteliği konusunda yanıltıldıklarını iddia etmekte diğer taraftan ise sözleşme süresi olan 5 yıl boyunca ağır komisyonlar, primler, ücretler ödeyen müvekkilinin zarar gördüğünü ileri sürmektedir.
Bilindiği üzere Franchise Sözleşmeleri, Türk Pozitif Hukukunda düzenlenmiş bir müessese olmamakla birlikte, öğretide; “Franchise sözleşmesi, franchise verenin kendisine ait üretim, işletme ve pazarlama sistemini oluşturan fikri ve sınai unsurlar üzerinde, franchise alana kullanma(lisans) hakları tanıyarak, onu kendi işletme organizasyonuna entegre etmek ve onu bu sisteme dayalı ticari faaliyet sırasında devamlı olarak desteklemek borcu altına girdiğini; franchise alanın ise hem söz konusu sisteme (franchise verenin belirlediği ilkelere uymak ve verilen fikri/sınai unsurlardan yararlanmak kaydıyla) dahil mal veya hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yapmayı ve desteklemeyi hem de franchise verene belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği; sürekli bir borç ilişkisi kuran, kanunda düzenlenmemiş ve çift taraflı bir çerçeve sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır (Gürzumar, Osman Berat: Franchise Sözleşmeleri ve Bu sözleşmelerin Temelini Oluşturan “Sistem” lerin Hukuken Korunması, İst.1995,s.10).
Bu tür sözleşmelerin en önemli özelliği, birden fazla sözleşmeye esas oluşturan bir çerçeve sözleşme olmasıdır. Sürekli borç ilişkisi doğuran bu tıp sözleşmeler sayesinde, franchise alan çerçeve sözleşme kapsamında, franchise verenle sözleşme ilişkisi boyunca belirli nitelikte ve miktarda mal veya hizmet alımı ilişkisine girmektedir. Bu çerçeve sözleşme sayesinde taraflar sonradan çok sayıda yeni sözleşme ve iş ilişkisi gerçekleştirmektedirler. Bir malın üretim sistemi, niteliği, kalitesi, standardı, ya da bir hizmetin yerine getiriliş şekli hep bu sözleşmenin konusunu teşkil eder. Aynı şekilde pazarlama ve danışmanlık hizmetleri de sağlanır. Bu tür sözleşmelerde tarafların birden çok edim borcu (edim demeti) bulunmaktadır. Sözleşmenin kapsamı ilerleyen zaman dilimi içinde tarafların iradesi ve isteği doğrultusunda edimlerin yerine geterilip getirilmemesi, karlılık esası, sözleşmenin devamı yada sona erdilmesinde tarafların hukuki menfaatlerinin ne şekilde etkileneceği gibi hususları da beraberinde getirdiği için, tarafların yapılan ödemeler, mal alımlarının keza reklam bedellerinin ödenip ödenmemesi, reklamın yapılıp yapılmaması hususları sözleşme şartlarına uygun olup olmadığı, sözleşme aykırılık varsa buna tarafın makul sürede itiraz edip etmediği gibi hususlarında tartışılmasını gerekli kılmaktadır.
Franchaise sözleşmelerinde ticari alışverişler emniyet ve itimat üzerine kurulmaktadır. Tacirlerden muamelelerinde beklenen basiret ve alâka alelade vatandaşlarınkinden fazladır. Karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icabettirir. Medenî Kanunu’muzun 2 inci maddesinin koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsn-ü niyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibi yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayatımıza hâkim olan bir kaidedir. Ve özellikle ticaret hukukunda uygulama alanı bulur.
Dolayısıyla taraflar arasındaki ticari ilişkinin karşılıklı güven esasına göre yürüdüğü, davacı ve davalı arasındaki sözleşmenni 5 yıl süre ile yürütüldüğü, sözleşmede belirlenen şartların yerine geterilmediği iddiası kapsamında davalıya gönderilen bir ihtar bulunmadığı, davacının iddilarının ispat edilemediği anlaşıldığından kök rapor içeriği ve alınan tüm rapor içerikleri bir bütün olarak incelendiğinde davanın redddine karar verilerek yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1- 50.000 TL değerindeki teminat senedinin davacıya iadesi istemlerinden 13.6.2017 trihli celsede feragat edildiğinden bu talebe ilişkin istem yönünden davanın FERAGAT nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının sair taleplerinin esas yönünden ispat edilemediğinden DAVANIN REDDİNE,
3-44,40 TL ilam harcının peşin harç, ıslah harcı ve tamamlama harcından mahsubu ile 4.371,80 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
4-Senedin iadesi talebinden feragat nedeniyle reddi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 18.460 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
8-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı , gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYESİ MAHKEMESİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 05/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır