Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/213 E. 2018/288 K. 12.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/213 Esas
KARAR NO : 2018/288

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2016
KARAR TARİHİ : 12/07/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA;
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; “…” markasının TPE nezdinde … tescil no ile davacı adına tescil edildiğini, diğer davalı … Bakanlığı’nca müzelere girişi sağlayan kartların “..”, “…”, “…”, “…” ve “…” isimleriyle … aracılığıyla piyasaya sürüldüğünü, davalının eyleminin marka hakkını ihlal oluşturduğunu, markanın kulanılmasının önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabitin tespiti ve önlenmesine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; markaya ilişkin İş ve işlemlerin davalı Bakanlık adına … Müdürlüğü tarafından takip edildiğinden İşbu davanın başkaca bir incelemeye gerek olmaksızın husumet yönünden reddi gerektiğini, Zira … 2252 Sayılı Kanun’un 6. maddesinde açıkça belirtildiği üzere tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu olmakla taraf sıfatına haiz olup, tesis ettiği iş ve işlemler bakımından mahkemeler nezdinde davacı ve/veya davalı olacağını, ihale ile bir ajansla anlaşmaya varlması için Merkez Müdürlükçe 19,03.2008 tarih ve 2008/14 Sayılı Yönetim Kurulu Karan alındığını ve pazarlık usulü ile ihale gerçekleştirilip ihaleyi kazanan Mavi Tanıtım ve … adına … imzası ile 25.04.2008 tarihinde “Bakanlığa bağlı müzelerin tanıtımı için Müzekart kampanyası kapsamında iletişim stratejilerinin uygulanması, medya planının hazırlanması, istenildiği taktirde halkla ilişkiler planının hazırlanması uygulanması konulu sözleşme imzalandığını,Söz konusu sözleşmenin “Fikri ve Sinai Mülkiyete Konu Olan Hususlar” başlıklı 34. maddesinde açıkça Sözleşme kapsamında işveren adına üretilen tüm eserlerin manevi haklan umuma arz edilip edilmemesi, yayınlanma zamanı ve tarzının tayini, eser sahibinin adı belirtilerek veya belirtilmeyerek umuma arz yetkisi, eserde ekleme ve değişiklik yapma ve bunu menetme yetkisi) ile mali hakları (işletme hakkı, çoğaltma hakkı ve ayrıca eserin işverence ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve ayrıca eserin işverence gerekli görülen her dilde tercüme ve sair işlemlerini oluşturma hakkı sadece işverene aittir. Düzenlemesinin yer aldığını, Bakanlıkça 2008 yılında çalışmalarına başlanan ve her geçen gün geliştirilerek çeşitlendirilen müzekartın basım, tasarım, satış ve diğer tüm iş ve işlemlerinin “Müze ve Örenyeri Gişelerinin İşletimi, Giriş Kontrol Sistemlerinin Modernizasyonu ve Yönetimi İşi” çerçevesinde Merkez Müdürlüğü ile … Ltd. Şti. ile yapılan sözleşmeye göre birlikte yürütülmekte olduğunu,işbirliği kapsamında Müzekart daha da geliştirilmiş ve farklı fonksiyonlar kazandırılarak …, …, …, …, …, … ve Kurumsal Kart hizmete sunulduğunu, Müzekartın bir ayağı olan yabancı ziyaretçiler için geliştirilmiş ve 2011 yılından itibaren hizmet veren … kartlar ise dünyanın tüm önemli kentsel turizm destinasyonlannda kullanılan şehir kartlarının ülkemizdeki İlk örnekleri olduğunu, … kartlarının sunduğu fiyat avantajı ile birlikte müze ve ören yerlerine ziyaret öncesinden satın alma imkanları ile gişe önünde bekleme zorunluluğunu da ortadan kaldırmakta olduğunu, … tarafından hizmet alımı suretiyle oluşturulması sağlanan müzekart uygulamasının gerekli teknik altyapısının, şirket temsilcisi olması nedeniyle biliniyor olması sonucu kötü niyetle yapılan tescilin varlığının kuşkusuz olduğunu ve yalnızca bu husus dahi 556 sayılı KHK kapsamında marka tecavüzünden bahsedilemeyeceğini ortaya koyduğunu,Merkez Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulmak istenen müzekart projesinin teknik altyapısını oluşturmak amacıyla yapılan ihaleyle İşi üstlenen ve yüklenici … Hizmetleri adına sözleşmeyi İmzalayan keşidecinin ileride ülke çapında kullanıma çıkacağını bilerek, imzasının bulunduğu sözleşmeye aykırı hareketle, ürünle ilgili marka tescilini adına yaptırıp bu konuyla ilgili herhangi bir iş, işlem veya fâaliyette bulunmaksızın yalnızca marka hakkının kendisinde bulunduğundan bahisle üstelik 2009 yılında yapılan tescille ilgili kullanımın devam ettirildiği ortada iken herhangi bir ihtar ve/veya talepte bulunmayıp Eylül 2016 tarihinde kullanıma son verilmesi yönündeki İhtan ve sonrasında açılan dava kötü niyetinin açık göstergesi olduğunu, asıl davanın reddi gerektiğini, karşı davada ise kötüniyetle yapılan tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
DAVALI … BİRLİĞİ( …) vekili cevap dilekçesinde; … Müdürlüğü’nün ( …), “Müze ve Örenyerleri Gişelerinin Kiraya Verilmesi İş İhalesi” kapsamında müze ve örenyerlerinin gişelerinin kiraya verilmesi neticesinde işletimi, … Birliği’nin iştiraki olan … Ltd. Şti. tarafından üstlenildiğini, Her ne kadar müze ve örenyerlerinin işletimi … Ticaret Ltd. Şti’nce üstlenilmiş olsa da, gerek “Müze ve Örenyerleri Gişelerinin Kiraya Verilmesi İş İhalesi”, gerekse sözleşme kapsamında fikri ve sınai mülkiyet haklarının dava dışı … Müdürlüğü’ne ait olduğunu, husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, marka tescilinin 2009 yılında yapılmış olmasına rağmen 2016 yılına kadar bu marka adı ile davacının herhangi bir mal veya hizmet üretiminde bulunmadığını,yetki itirazlarının kabulüne ve dosyanın Ankara FSHM mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, davalı … Bakanlığı’nca, 2008 yılında, müzelere ziyaretleri arttırmak amacıyla Müzekart uygulaması başlatmak, bu kapsamda alt yapı oluşumunun sağlanması, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yapılabilmesi için ihale düzenlendiğini,ihale neticesinde, … Şirketi’ni münferiden temsile yetkili davacı … ile … arasında 25.04.2008 tarihinde “Bakanlığa bağlı müzelerin tanıtımı için müzekart kampanyası kapsamında iletişim stratejilerinin uygulanması, medya planının hazırlanması istenildiği takdirde halkla ilişkiler planının hazırlanması uygulanması” konulu sözleşme imzalandığını, . 2008 yılında lansmanı yapılarak Bakanlıkça gerçekleştirilen müzelere ilişkin uygulamaları, müzekart ve museum pass unvanı ile hazırlanan marka ve logo görsel tasarım ve çalışmalarını davacının başından beri bilmekte olduğunu, ancak 2008 yılından 2016 yılına kadar herhangi bir itirazda bulunmadığını, bilfiil Bakanlık adına görevlendirilmiş olmasına rağmen davacının, 2009 yılında, “ …” markasını tamamen kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini, kaldi ki sözleşmenin 34. maddesi uyarınca işveren adına üretilen tüm eserlerin maddi ve manevi haklarının sadece işverene ait olduğunın açıkça ifade edildiğini, davanını usul ve esas yönünden reddi gerektiğini .beyan etmiştir.
İhbar olunan … vekili; davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin müze ziyaretlerini teşvik ve kültürel bilinci artırmak amaçlı müzekart projesi başlattığını ve davalı ile ihale sonucu 25/04/2008 tarihinde sözleşme imzalandığını, davalının haksız ve hukuksuz olarak TPMK nezdinde Museumpass ibareli marka başvurusu yaparak adına tescil ettiğini,davalının kötüniyetli olarak İstanbul 1. FSHHM’de 2016/213 esas sayılı dosyada da marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi talepli dava açtığını oysa marka üzerindeki gerçek hak sahibinin Kültür ve Turizm Bakanlığı olduğundan haksız ve kötü niyetle tescil edilen Museumpass ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili ; markanın sözleşme kapsamında davacı için üretilen bir marka olmadığını markanın hak sahibinin davacı olmadığını, davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu asıl davada; marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi hükmün ilanına ilişkin olarak açıldığı, birleşen davanın TPE nezdinde … tescil nolu “…” markasının kötüniyetli tescili nedeniyle markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince uyuşmazlık marka üzerindeki gerçek hak sahipliği kapsamında açıldığından marka hukukunun genel ilkelerine göre çözümlenecek uyuşmazlık nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Zira hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Markanın oluşturulması süreci ile ilgili olarak maddi vakalara ilişkin tanık dinlenilmiştir.
TANIK … yeminli anlatımında aynen”…2013 yılından beri … Müdürlüğünde mimar olarak görev yapmaktayım. Şu anda Strateji Geliştirme ve Gelirler Müdürü olarak görevime devam etmekteyim, davacıyı tanımıyorum, davayı birimimden hukuk birimi tarafından davaya esas belgelerin istenmesi üzerine haberdar oldum, dava konusuna işlem dosyasından dolayı vakıfım, kurumum tarafından davaya esas konunun işleyişi hakkında bilgi vermem amacıyla tanık olarak yazıldım, davaya konu müseumpass kart bakanlık adına kamunun hizmetine sunulan bakanlığa bağlı müze ve ören yerlerine giriş için kullanılan bir karttır, bakanlığımızın müze ve ören yerleri gişelerinin işletimini ihale sürecinde yürütülen müze kart proje çalışmalarında geliştirilen bir üründür, bakanlık tarafından sunulan bilgi ve belgelerde de yer aldığı gibi müze kart projesi için bakanlık tarafından düzenlenen proje ve denetim toplantılarında müseumpass kartın fikir, isim ve kulanım esasları görüşülmüş ve sonrasında bakanlığımızca kamu kullanımına sunulmuştur, davacının o dönemde firma çalışanı olduğu ve bakanlık tarafından düzenlenen toplantılara katıldığı bakanlık tarafından sunulan bilgi ve belgelerde yer almaktadır, bakanlık olarak düzenlenen proje ve denetim toplantılarında kamu yararına sunulacak yeni ürünlere ilişkin tasarım, isim, kullanım ve benzeri konularda firma ile görüş alışverişinde bulunulmakta ve yeni ürünler geliştirilmektedir, bu sürecin sona ermesi ve ürüne ilişkin gerekli olurların alınması sonrasında bakanlık adına patent başvurusunda bulunulmaktadır, sözleşme gereği geliştirilen her ürünün fikri ve sınai hakları bakanlığa aittir, bilgim ve görgüm bundan ibarettir “.. şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
TANIK: … ise yeminli beyananda aynen” … Ben 1990 yılından beri … Bakanlığında çalışıyorum, halen … Müdürlüğünde … Müdürü olarak görev yapıyorum. Talimatta geçen dava ve savunma dilekçeleri okudum. Davacı …’i tanıyorum, 2008 yılında … Bakanlığının müze ve ören yerlerini kamu oyunun hizmetine sunmak, bu alanlardan yaşam alanı olarak yararlanılması amacıyla müze kart projesi hayata geçirilmiştir, ben söz konusu projede proje sorumlusu ve koordinatör olarak yaklaşık 1,5 yıl (bir buçuk) kadar görev yaptım, bu projenin hayata geçirilmesi aşamasında yurt dışındaki uygulamaları, yurt dışında kullanılan kart isimleri …’da …, … kart ve … Kart şeklinde kullanım şekilleri tarafımca Türkçeye çevirisi yapılıp davacının firmasıyla paylaşılmış bu kartların yurt içinde nasıl kullanılacağı, etkin bir şekilde kamuoyuna duyurulması amacıyla bir takım çalışmalar yapılmış, bu çalışmalarda medya ayağının kamu oyuyla paylaşılması için ihale yapılmış, ihaleyi de davacının firması almış ve davacı …’in ajansı olan mavi ajansla çalıştığım kurum olan … Merkez Müdürüğü arasında sözleşme imzalanarak tanıtımının yapılması sağlanmıştır, bu aşamada bakanlığın elindeki tüm müze kart bilgileri adı geçen firmayla paylaşılmıştır, tanıtım sözleşmesinde de daha sonraki zamanlarda müze kart isminin bakanlığın istediği başka adlar altında da kullanılacağı belirtilmiştir, ayrıca sözleşmede de müze kart ibaresinin bakanlığa ait olduğu başka isimler adı altında da bakanlık tarafından kullanılabileceği belirtilmiştir, müze kart uygulaması … Bakanlığı tarafından 2008 yılında başlatılıp faaliyete geçirilmesine rağmen ve davacı … toplantılarımızda müze kart uygulamasını bizimle yaptığı toplantılarda öğrenmesine rağmen kendi adına marka tescil belgesi aldığını bende sonradan öğrendim, davacı … 2008 yılında Bakanlığın müze kart uygulamasıyla ilgili teknik alt yapı çalışmalarına katıldığından haberdar olduğunu biliyorum, olay hakkında bilgim görgüm bundan ibarettir “ şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
TANIK … ise yeminli beyanında aynen”… Bakanlığında 2001 yılından bu yana memur olarak çalışıyorum, halen Bakanlığın Strateji Geliştirme Başkanlığında görev yapmaktayım, Bakanlığımız … (… Müdürlüğü) Merkez Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta iken bir yazı geldi, bu yazıda … adlı kişi … kart ibareli tescilli markası olduğunu, bunu Bakanlık olarak bu ibareyi kullanamayacağımız ve kullanıma son vermemiz şeklide bir yazı göndermişti, yazı çerçevesinde bir araştırma yaptım, dosyalarda 2008 yılında müze kart tanıtım ve geliştirme kampanyası için … firması ile firma yetkilisi olarak … imzalı sözleşme imzalandığını gördüm, sözleşmenin ilgili maddesinde yapacağı çalışmalarla ilgili fikri sınai hakların DÖSİMM’e ait olduğu maddesine de gördüm, ayrıca 2008 yılında yapılan toplantılara ilişkin zabıt ve belgelere baktım, bu belgelerden yurt dışında bulunan müze karta benzeyen museumpass kartların da konuşulduğunu ve …’inde toplantılarda bulunması nedeniyle bilgisi olabileceğini öğrendim, …’de 2013 Nisan ayında göreve başladım, 24 Temmuz 2017 tarihinde bu birimden ayrıldım, müze kart uygulamasının, bakanlığa ait sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirilmiş bir uygulama olduğunu söyleyebilirim olay hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir “ şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
Toplanan deliller, … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyası kapsamında dinlenen yeminli tanık anlatımları, taraf iddia ve savunmaları, birleşen dosya kapsamı, Müze ve Örenyerleri Gişelerinin Kiraya Verilmesi İş İhalesi” ve davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin içeriği bir bütün olarak mütalaa edildiğinde Mahkememizin yetkili olduğu, husumet itirazının yerinde olmadığı, davanın süresi içinde açıldığı ve davacı … ‘in marka tescilinin kötüniyetle yapıldığı, marka üzerindeki gerçek hak sahibinin … Bakanlığı olduğu sabittir.
Nitekim dosyada mübrez belge ve deliller kapsamına göre Davacı marka tescilini 2009 yılında yaptırmış olmasına rağmen 2016 yılına kadar bu marka adı ile herhangi bir mal veya hizmet üretiminde bulunmadığı bu yönde delil bildirmediği anlaşılmaktadır.
Tanık delilleri kapsamı ve sunulu sözleşme bir bütün olarak incelendiğinde de davalı … Bakanlığı’nca, 2008 yılında, müzelere ziyaretleri arttırmak amacıyla Müzekart uygulaması başlatmak, bu kapsamda alt yapı oluşumunun sağlanması, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yapılabilmesi için ihale düzenlendiği, … Hizmetleri Anonim Şirketi’ni münferiden temsile yetkili davacı … ile … arasında 25.04.2008 tarihinde “Bakanlığa bağlı müzelerin tanıtımı için müzekart kampanyası kapsamında iletişim stratejilerinin uygulanması, medya planının hazırlanması istenildiği takdirde halkla ilişkiler planının hazırlanması uygulanması” konulu sözleşme imzalandığı , Fikri ve Sınai Mülkiyete Konu Olan Hususlar başlıklı 34. madde düzenlemesinde ise, “Sözleşme kapsamında işveren adına üretilen tüm eserlerin manevi hakları ( umuma arz edilip edilmemesi, yayımlanma zamanı ve tarzının tayini, eser sahibinin adı belirtilerek veya belirtilmeyerek umuma arz yetkisi, eserde ekleme ve değişiklik yapma ve bunu men etme yetkisi) ile mali hakları ( işletme hakkı, çoğaltma hakkı ve ayrıca eserin işverence ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve ayrıca eserin işverence gerekli görülen her dilde tercüme ve sair işlemlerini oluşturma hakkı sadece işverene aittir. Devralınan ruhsat, “ tam ruhsat” olup, ajans veya eser sahibince eserin fikri hakları başkasına devredilemez” düzenlemesinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Keza davacı, davalı Bakanlığın 2008 yılında gerçekleştirdiği lansmanda ve yine … Müzesi’nde Bakanlık adına görev aldığı, müzelerin modernizasyonu ve gelişimine esas oluşturmak üzere başta müzekart uygulaması dahil her türlü reklam ve tanıtım işlemlerini davacının, Bakanlık adına gerçekleştirdiği, müzekart ve museum pass unvanı ile hazırlanan marka ve logo görsel tasarım ve çalışmalarını davacının başından beri bildiği, 2009 yılında, “ …” markasını davalıdan izinsiz olarak kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiği toplanan deliller ile sabittir.
Birleşen davada Hükümsüzlük Talebinin Değerlendirilmesi açısından 6769 sayılı SMK 25.maddenin atfı ile 6. Maddede sayılan nisbi red hallerinden birinin varlığı halinde tescilli markanın hükümsüzlüğü talep edilebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını telif hakkını veya sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” Şeklindedir. SMK 6/6’da telif hakları kavramı FSEK kapsamında eser üzerindeki hakları belirtmekte olup, taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri nazara alındığında ise davacının marka olarak tescil ettirdiği ibarenin esasen bir proje olarak mali haklarının FSEK kapsamında davacı … Bakanlığına ait olduğu, bu kapsamda gerek SMK 6. madde atfı ile 6. madde gereğince gerekse kötüniyetli tescil kapsamında hükümsüzlük talep edebileceği anlaşılmıştır.
Dosyada toplaran delillere ve tanık anlatımları ve toplantı tutanaklarına göre Metin Karaşahin’in kötü niyetli olarak, bir başka deyişle projeya ait adı/eseri, başkasının yarattığını bilerek marka olarak tescil ettirdiği anlaşılmaktadır Olayın vuku sırasında yürürlükte olan 556 sayılı Markalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamemin 8 maddesine göre ve SMK. 6. maddesine göre telif hakkı başkasına ait olan bir ibare marka olarak tescil edilemez. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkmdaki KHK m 42 ve Sınai Mülkiyet Kanunu m. 25’e göre zamanaşımı süresi içerinde markanın iptali davası açılabilir,bu kapsamda birleşen dava yönünden açılan davanın süresinde olduğu ve gerek kötüniyet gerek gerçek hak sahipliği kapsamında markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesinde hukuki menfaatinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Marka hukukundaki genel ilkeye göre bir markayı ihdas ve istismar eden kimse o markanın gerçek sahibidir ve açıklayıcı etkiye sahip tescile karşı üstün ve öncelikli hak sahibidir. Eskiye dayalı kullanım yoluyla gerçek hak sahipliği söz konusu olabilmesi için bu kullanımın markasal nitelikte olması gerekli değildir. Ticaret sırasında, tanıtımda kullanılmış olsa bile bu yeterlidir. Gerçek hak sahipliği hem hükümsüzlük sebebi hem de şeklen hak sahibinin tescile güvenerek açacağı davalarda bir def’i sebebidir.
Yine sunulu belgeler kapsamına göre …’in 2008 yılında davacıdan hizmet alınması suretiyle başlattığı ve markası …’e ait müzekart uygulamasının gerekli teknik altyapısının davacı tarafından bilindiği, projenin hak sahibinin adına tescil alan … olmadığı hususu yargılama ile subuta ermiştir.
Markanın işlevine uygun kullanımı şarttır. Bu işlev markanın, tüketiciye karşı bir ürün ya da hizmetin menşeini bu ürün ya da hizmeti diğer kaynaklardan gelenlerden ayırt etmesine izin verecek ve karıştırmaya mahal vermeyecek şekilde garanti etmesidir. Özellikle yeni SMK uygulamasında marka sahibi tarafından kullanılmayan markalar yönünden bu husus bir defi olarak ileri sürülebilmektedir. Bu düzenleme ile markalar üzerinde kötüniyetli ve tekel oluşturma gayreti içindeki tescil sahiplerinin kötüniyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Bu husus davalı … vekilince süresi içinde verilen beyan dilekçesinde ileri sürülmüştür.
Yine sunulu delillere göre markanın … tarafından tescilden önce kullanıldığı, müze kart hizmetinin ayrıca ulusal kültürü tanıtmada kamusal bir misyon üstlendiği bu kapsamda da davacının kurumsal niteliği olan bir markayı adına tescil ettirmek suretiyle kötüniyetli olarak haraket ettiği anlaşılmaktadır.
Yine toplanan deliller kapsamına göre müzekartın geliştirilmesi projesi kapsamında gerçekleşen toplantılarda … yer aldığı ve toplantı tutanaklarından ve yabancı ülkelerde müze uygulamalarının çok net şekilde bilindiği üzere ; …’da/ “… …” kartının bulunduğu keza … müzeum kartının bulunduğu , başkaca ülkelerde de örneklerinin bulunduğu ve bu uygulamalardan davacının tecil için müracaat başvurusundan önce toplantılarda bu uygulamadan bahsedildiği, tanık anlatımları,toplantı tutanakları, mail yazışmaları ile dosyaya … tarafından sunulu belgeler kapsamından anlaşılmıştır.
Öte yandan Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticarî yaşamdaki dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu izahtan varestedir.
Mülga 556 sayılı KHK’nın 35/1.maddesi uyarınca kötü niyetli marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir düzenlemesi mevcuttu.
Her ne kadar 556 sayılı KHK’ nin 42. maddesinde kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmemiş ise de; 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca AB ile Türkiye arasındaki fikrî ve sınaî haklara ilişkin mevzuatın uyumlu hâle getirilebilmesi amacıyla 27.06.1995 tarihinde yürürlüğe konulan 556 sayılı KHK’ nin mehazını oluşturan, 89/104 Sayılı AB Marka Yönergesinin 3/2 ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğünün 51/1-b. maddesi hükümleri ile 556 sayılı KHK’ nin 35/1 ve 42/1-a. maddesi hükümlerinin Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesinde yazılı ilkenin özel uygulamalarından ibaret bulunduğu göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede, kötü niyetli marka tescilinin başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak kabulü gerekmektedir.
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Bu cümleden olarak, doktrinde saldırı, engelleme, tuzak, spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülmektedir.
Asıl davada davacı aynı zamanda marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesini de talep etmiştir. Bilindiği üzere bir markanın marka siciline tescili zorunlu olmamakla beraber, markanın 556 sayılı KHK çerçevesince tescil edilmesi, marka sahibine, markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasını önlemeyi talep etme hakkı verir (m.9/l/a).
Tescilli marka sahibinin tescilden doğan haklarının ihlâli, marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilir. Ancak davacı markasını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğinden ve marka üzerindeki gerçek hak sahibinin davacı olmadığı davalının eyleminin marka hakkına tevacüz ve haksiz rekabet kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmış bu kapsamda asıl davanın reddine ,BİRLEŞEN DAVANIN KABULÜNE, Davalı adına … no ile tescilli “…” markasının kötüniyetli tescili nedeniyle HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-ASIL DAVANIN REDDİNE,
2-BİRLEŞEN DAVANIN KABULÜNE, Davalı adına … no ile tescilli “…” markasının kötüniyetli tescili nedeniyle HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
3-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
4-Asıl davada 35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 6,70 TL harcın davacıdan tahsiline,
5-Asıl davanın reddi nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Asıl davada davalı Kültür Bakanlığı tarafından yapılan 11 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Birleşen davada, 35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 4,5 TL harcın birleşen davada davalıdan tahsiline,
8-Birleşen davanın kabulü nedeniyle Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin birleşen davada, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Birleşen davada Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 31,40 TL başvuru harcı 31,40 TL peşin harç 575 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 637,80 TL’nin birleşen dava davalısından alınarak davacıya verilmesine,
10-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 12/07/2018

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır