Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/21 E. 2021/144 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/21
KARAR NO : 2021/144

DAVA : SÖZLEŞMENİN FESHİ VE ALACAK
DAVA TARİHİ : 25/01/2016
KARAR TARİHİ : 18/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Sözleşmenin Feshi ve Alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle: Müvekkilinin “…” isimli sinema filminin hem senaristi hem de yönetmeni olduğunu, davalı yapım şirketi ile ayrı ayrı 90.000 TL bedelli öykü sahibi/senarist sözleşmesi ve 30.000 TL bedelli yönetmenlik sözleşmesi imzaladığını, senaryo bedeli olarak toplamda 75.000 TL aldığını, yönetmenlik bedeli olarak ödeme yapılmadığını, senaryo bedelinden kalan 15.000,00 TL ve yönetmenlik bedelinden 30.000,00 TL olmak üzere toplam 45.000,00 TL alacağının bulunduğunu, bu alacakların ödenmesi ve sözleşmelerin diğer hükümlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle, davalı tarafa … 14. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, bu ihtarnamenin davalı tarafa 01.10.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafın 30 günlük süre içinde borçlarını ödemediğini, aksine cevabı bir ihtarname keşide ederek gerçeğe aykırı bir takım ithamlar ile müvekkiline borçlarının olmadığını ileri sürdüğünü, ihtarnamenin tebliğinden bu yana taraflar arasında uzlaşma görüşmelerinin sürdüğünü ancak davalının filmin DVD’sinin “kamera arkası” bölümünde ve jenerik kısmında müvekkilinin onayı olmayan düzenlemeler yaptığını, her iki sözleşmenin de ortak hükmü olmasına rağmen, sözleşmeye aykırı bir şekilde filmin reklam, tanıtım, afiş ve benzeri basılı malzemelerinde alt başlık olarak “…” ibaresine de yer verilmediğini, müvekkilinin senaryo bedelinden kalan 15000 TL ve yönetmelik bedelinden 30000 TL olmak üzere toplam 45.000 TL alacağının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak müvekkiline verilmesini, yerine getirilmeyen sözleşme maddeleri sebebiyle sözleşmelerin ve muvafakatnamenin iptal edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Ödeme dekontları ve ticari defterleri delil göstererek senaristlik sözleşmesine istinaden müvekkilinin davacıya borcunun kalmadığını, davacının hatalı ve eksik hizmetlerinden kaynaklı olarak söz konusu filmden müvekkilinin maddi zarar gördüğünü bu nedenle yönetmenlik sözleşmesine istinaden var olan 30.000-TL borçlarını ödemediklerini, askıya aldıklarını, davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
09/03/2017 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davalı tarafından, davacıya, senaristtik sözleşmesi gereği yaptığı ödemelerin toplamının 89.000 TL olduğu ve bundan ötürü davacının 1.000 TL alacağının bulunduğu, davacının yönetmenlik sözleşmesine istinaden alacağının 30.000 TL olduğu ancak yönetmenin kendi kusurlarından, yaşanan çekim takvimindeki gecikmelerden, teknik sorunlardan dolayı davalı tarafın sözleşmenin “Yönetmenin bu sözleşmedeki edimlerini yerine getirmemesi veya getirememesi hallerinde yukarıdaki bedeller şirket tarafından ödenmez veya yerine getirinceye kadar askıya alınır” maddesine istinaden ödeme yapmadığı, fakat bu gecikmelerden ve yaşanan sıkıntılardan davalının da sorumlu olduğu, davalının, yapımcının sorumluluğunda bulunan ve açıklandığı üzere, gecikmelerin ve teknik hataların meydana gelmesini önlemeye yönelik görevlerini yapmadığı ancak dava konusu işi takip etmediği, bütün sorunlardan filmin gala gecesinde haberdar olduğu, davacı yönetmenin dava konusu filmin başından sonuna kadar (pre-prodüksiyon, prodüksiyon ve post-prodüksiyon dahil) emek ve zaman harcadığı, ortaya bir eser çıkarttığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının da bu emeğinin karşılığını alması gerektiği ancak filmden dolayı davalının zarar etmiş olması ve seyirci sayısının düşüklüğü dikkate alınarak davacının aldığı yönetmen sıfatı ve onun sorumluluğunun farkında olduğu gerekçesi ile yaşanan tüm teknik sorunlardan büyük ölçüde davacının sorumlu tutulabileceği, davalının karşı karşıya kaldığı sorunlar neticesinde ödeme yapmamada haklı sayılabileceği ancak dava konusu işi takip etmediği, bütün sorunlardan filmin gala gecesinde haberdar olduğu, filmin çekimleri için, işi, işleyişi ve sektörü bilen bir uygulama yapımcısı görevlendirmediği, davacının ilk yönetmenlik tecrübesi olduğunu bile bile sözleşmeyi imzaladığı ve yönetici yapımcı tarafından filmin tanıtımın yeterli bir şekilde yapılmadığı gerekçeleri ile davalının da sorumsuz ve hatalı davrandığı, dolayısıyla yaşanan sorundan, yönetmenlik sıfatını ve sorumluluklarını bilerek kabul ettiği, filmindeki ses problemlerinden tamamen yönetmen mesul tutulacağı için (davalının dilekçesine itiraz etmeyip bu durumu kabul ettiği sebebiyle) %30 oranında yönetmenin sorumlu olduğu, %70 oranında da davalının sorumlu ve hatalı kabul edilebileceği, bu durumda da 30.000 TL’nın % 70’i kadarı olan 21.000 TL’den davalının sorumlu tutulabileceği, nihai kararın Mahkemeye ait olduğu, davalı tarafından sözleşmelerin bütün şartlarının yerine getirildiği, davacı tarafından davalıya her hangi bir cayma ihbarı ve/veya fesih iptal ihtarnamesi gönderilmediği gerekçeleriyle sektörel açıdan sözleşmelerin ve/veya muvafakatnamenin iptaline sebep bulunmadığı bildirilmiştir.
02/08/2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davacının senaristlik ücreti olarak değil, başka bir borç adı altında aldığı 14.000- TL’yi neye istinaden aldığını ispatlaması gerektiği, aksi takdirde bu meblağın da senaristtik ücreti olarak kabul edilmesi gerektiği, zira bütün ödemelerin … tarafından yapıldığı, ödemeler arasındaki tek farkın, dava konusu 14.000-TL’lik ödemenin internet bankacılığı üzerinden yapıldığı ayrıca dava konusu 14,000-TL’lik ödemenin senaristtik için kararlaştırılan tarihlerde yapıldığı, davacı tarafın iddialarının belgelerle ispatlanamadığı, davalı tarafın iddiaları ispatlandığı takdirde davacının, davalının tüm uyarılarına rağmen kendi bildiğini yaptığı ve netice olarak filmde özellikle işitsel olarak pek sorun yaşandığı (yönetmenin farklı bir şive kullandırması veya kullandırılmasına onay vermesinden dolayı …’nin tekrar dublaj yapması, işitsel efektlerin ve müziklerin tek kanaldan kayıt edilmesi ve dolayısıyla filmin sinema … sistemine uygun olarak kayıt edilmediği), bu sebeple de yaşanan sorunlardan yönetmenin tek başına sorumlu tutulabileceği ancak …’daki hayvanat bahçesi çekimlerine yönelik olarak inceleme bölümünde de değindikleri üzere eğer özel izinle yapılması gereken çekimler var ise bu çekimlere öncelik tanınması gerektiği, iş yükü sebebiyle bu özel durumu yönetmenin unutmuş ve/veya tarihi karıştırmış olabileceği, dolayısıyla uygulayıcı yapımcı ve/veya yardımcı yönetmenlerin özel izinle (belirli tarihlerde) yapılması gereken bu çekimlerin o tarihlerde yapılması gerektiğini yönetmene hatırlatması gerektiği ve filmin çekimleri ve post prodüksiyonun zamanında ve standartlar dahilinde tamamlanması konusunda yapımcının sorumlu olduğu bildirilmiştir.
12/03/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle: Davacı tarafın senaryo bedelinden arka kalan alacak olarak talep ettiği 14.000 TL nin iddia edildiği gibi … isimli … programının satın alınmasında kullanıldığını ispatlayacak belgenin dosyada mevcut olmadığı bu nedenle davalı tarafın banka havalesi yoluyla gönderdiği ancak açıklama kısmına neyin bedeli olarak gönderildiğini yazmadığı, 14.000 liranın senaryo bedeli olarak ödediğini kabul etmek gerektiği, davacı tarafın sözleşme gereği yönetmenlik ücreti olarak alacağının 30.000 TL olduğu, bu ücretin davacıya hiçbir kesinti yapılmadan, sözleşmede yer aldığı gibi ödenmesi gerektiği, filmin çekiminde yönetmenin deneyimsizliğinden ya da başka nedenlerden kaynaklanan kimi sorunların, yönetmenlik ücretinin hiç ödenmemesine yada kesintiye uğratılarak ödenmesine gerekçe oluşturmayacağı bildirilmiştir.
18/02/2020 havale tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle: Davacının 21/08/2013 tarihli “Öykü sahibi/senarist sözleşmesi”ne binaen 15.000,00 TL. ile aynı tarihli “Yönetmen sözleşmesi”ne binaen 30.000,00 TL olmak üzere toplam 45.000,00 TL alacağı olduğunu iddia ettiği, bu bedellerin (beyan etmediği) temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istediği, senaryo sözleşmesine dayalı 15.000,00 TL lik talep bakımından her ne kadar davacı, davalı şirket yetkilisi …’ın 31.07.2015 tarihli banka dekontu ile gönderdiği 14.000,00 TL.nin … programı satın alınması için ödendiğini öne sürmüş ise de, taraflar arasında sözleşmeye dayalı senaryo ilişkisi dışında bir başka hukuki ilişki olduğunun davacı tarafından aynı güçte bir başka delille ispat edilememiş olması, bir kısım senaryo bedelinin daha davalı şirketi temsilen yine yetkilisi … tarafından gönderildiğinin davacı tarafından da kabul ve ikrar edilmesinin yanı sıra açıklanan diğer nedenlerle; Davalının, dava konusu yaptığı 15.000,00TL senaryo bedelinin 14.000,00 TL.sini tahsil etmiş sayılmasının kadri marufunda olacağı, buna karşın davalının senaryo bedelinin 1.000,00 TL sini nakten ve haricen ödediğini beyan ettiği, bunu tanık dinleterek ispat edeceğini bildirdiği ve hatta ilk bilirkişi raporuna buna ilişkin tediye makbuzu örneği eklenmiş ise de, davalının bu tutarı ödediğine dair tanık dinletmediği, başkaca delil de ibraz etmediği gibi mübrez tediye makbuzunda ödeyenin imzası mevcut ise de tahsil edenin imzası bulunmadığından, senaryo bedelinden kalan 1.000,00 TL.nin ödendiği davalı tarafından kanıtlanamamış olmakla, bu tutarın (beyan edilmemiş) temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesinin kadri marufunda olacağı, “Yönetmen sözleşmesi” nedeniyle ödenmesi gereken 30.000,00 TL nin bilhassa kök raporda detaylı şekilde açıkladıkları nedenlerle, herhangi bir indirim yapılmaksızın (beyan edilmemiş) temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesinin kadri marufunda olacağı sonuç ve kanaatine varıldığı, davalının rapora itiraz dilekçesinde her ne kadar ilk bilirkişi heyetinin sunduğu 09.03.2017 tarihli kök raporda davalı yapımcının %70, davacı yönetmenin ise %30 kusurlu bulunduğunun bildirildiği dolayısıyla, ödenmediği çekişmesiz olan 30.000,00 TL. nin %30’unun tenkis edilmesi gerekeceğine ilişkin verilen ilk rapor ile herhangi bir kesinti yapılmasına gerek olmadığına ilişkin rapor arasında çelişki bulunduğu iddia edilmiş ise de, ilk bilirkişi heyetinin sunduğu 07.08.2017 tarihli ek raporun son sayfasında: “…Davalı tarafın da talep ettiği üzere, Sayın Mahkemenin takdir etmesi halinde, davalı tarafın delil listesinde yer alan tanıklardan; uygulayıcı yapımcı …’ın ve post prodüksiyon sürecinde görev almış …’ın dinlenmesi neticesinde en doğru ve hakkaniyetli sonuca ulaşılacaktır…” denilerek delillerin toplanmadığına, bu yüzden kök raporlarında yaptıkları oranlamanın mutlak olmadığına dikkat çekildiği, davacının, akçeli taleplerine ek olarak, taraflar arasındaki iki sözleşmenin haklı nedenlerle Mahkeme tarafından feshine, bu sözleşmelerle davalıya tanınan tüm telif hakları ile devam filmleri çekme haklarının davalı tarafa ait olmadığının tespitine, bu sözleşmelere binaen verdiğini beyan ettiği 14.08.2015 tarihli muvafakatnamenin hükümsüz olduğunun tespiti ve iptaline karar verilmesini talep ettiği, her konuda olduğu gibi raporda özetlenen talepler hakkında da nihai kararın Mahkeme tarafından oluşturulacağı, bununla birlikte, tarafların irade beyanı ile sona erdirebilecekleri bir işlemin mahkeme kararı ile yerine getirilmesi istenemeyeceğinden, bu yoldaki taleplerin reddedilmesinin kadri marufunda olacağı, davalının, davacı tarafından cayma hakkının kullanılıp kullanılmadığı konusunda değerlendirme yapılmadığını, öne sürülerek bu durumun eksik inceleme niteliğinde olduğunun iddia edildiği, bu nedenle detaylı şekilde açıkladıkları üzere davacının, hukuki anlamda FSEK’nun 58. maddesine konu cayma hakkını kullarımış sayılamayacağı, kaldı ki, buna ilişkin koşulların oluşmadığı, zira sözleşmelere konu eserin vücuda getirildiği için Kanun’da düzenlenen cayma hakkının kullanılması imkanının ortadan kalktığı, bu arada davacının, ihtarnamesinde her ne kadar bir başka yol olan fesihten söz edilmiş ise de bir fesih bildiriminde bulunmadığı, kaldı ki davacının dava dilekçesi ile sözleşmelerin feshedilmesini Mahkemeden talep ettiğinin izahtan ari olduğu, tüm bu nedenlerle davacının 19.03.2019 havale tarihli rapora itiraz dilekçesinin 2. sayfası, 3. maddesi ile ilk defa öne sürdüğü sözleşmeyi feshettiğine ilişkin beyanının Mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiği, davacının ayrıca sözleşmelerle kararlaştırılmış olunmasına rağmen filmin reklam ve tanıtım malzemelerinde “…” alt başlığına yer verilmediğini ileri sürdüğü, davalının, bu konuda bir düzenleme olmadığını iddia etmiş ise de tam tersine bu hususun yönetmenlik sözleşmesi’nin 3.8., senarist sözleşmesinin ise 3.12.nci maddeleri ile düzenlendiğini, davacının her ne kadar bu hükmün ihlaline akçeli bir talep bağlamamış ise de bu durumun sözleşmelerin davalı tarafından ihlâl edildiğinin kanıtı olarak gösterildiği öte yandan bu ve saydığı diğer ihlâller nedeniyle sözleşme başına 100.000 USD’den toplam: 200.000 USD cezai şart talep hakkı ile manevi tazminat talep haklarını saklı tuttuğunu beyan ettiği eş deyişle, huzurdaki davada cezai şart ya da manevi tazminat talep edilmediği, HMK’nun 26. maddesi uyarınca talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmolunamayacağı cihetle dava konusu dışında tutulan bu konularda irdeleme yapılmasına gerek olmadığı, davalının, cevap dilekçesinde her ne kadar “…Tarafımızdan çek no’ları bildirilen lehdarı ve tarihi yazılmamış, yalnızca tutar ve imza bulunan çek vasfı taşımayan) teminat amaçlı evraklarımızın tarafımıza iade edilmesini talep ediyoruz…” şeklinde beyan ve talepte bulunmuş ise de kendisi tarafından bu konuda açılmış bir karşı dava olmadığından, bir üst maddede belirttikleri gerekçe ile bu konuda da bir irdeleme yapılmasına hukuken imkan bulunmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava: Taraflar arasında 21/08/2013 tarihli ” Öykü sahibi/senarist sözleşmesi ” ve 21/08/2013 tarihli “Yönetmen sözleşmesi ” gereği “…” isimli filmin, davacı tarafından senaryosunun yazılması ve yönetmenliğinin yapılması hususunda sözleşme imzalandığı, sözleşme gereği senaryo bedelinden kalan 15.000 TL ve yönetmenlik bedeli olan 30.000 TL olmak üzere toplam 45.000 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sözleşmelerinin haklı nedenlerle fesihine, davalıya tanınmış bütün telif ve diğer hakların yanı sıra devam filmleri çekme hakkının davalı tarafa ait olmadığının tespitine, anılan sözleşmeler uyarınca davalıya verilmiş bulunan 14/08/2015 tarihli muvafakatnamenin hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline ilişkindir.
Mahkememizce itibar edilen 18/02/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere: Davacı, taraflar arasında 21.08.2013 tarihli “Öykü sahibi-senarist sözleşmesi” ile aynı tarihli “Yönetmen sözleşmesi” imzalandığını, bunlardan kaynaklanan alacaklarının yanı sıra davalının sözleşmeye aykırı eylemlerde bulunduğunu bu nedenle sözleşmelerden kaynaklanan telif hakları ile bunlara dayanarak verdiği muvafakatnamenin feshine karar verilmesini talep etmiş, davalı ise davacının sözleşmelere uymadığını, edimlerini yerine getirmediğini, davacının ayıplı ifası ve filmi geç teslim etmesi nedeniyle zarara uğradığını bu nedenle yönetmenlik bedelinin ödenmesinin gerekmediğini beyan etmiştir.
“Cayma Hakkı” ve “Caymaya İtiraz Davası” 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 58.maddesinde düzenlenmiştir.
FSEK 58.maddesinde: Mali bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse, kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabı hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir.
Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması, iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur.
Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasıyla yapılacak ihbar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz.
İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden, münasip bir tazminat isteyebilir.
Cayma hakkından önceden vazgeçme caiz olmadığı gibi bu hakkın dermeyanın iki yaldan fazla bir süre için meneden takyitler de hükümsüzdür. Hükmünün yer aldığı bilinmektedir.
FSEK 58.maddesi gereğince cayma hakkının kullanılabilmesi için şekle ilişkin ve esasa ilişkin şartların mevcut olması gerekmektedir.
a. Şekle İlişkin Şartlar
Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi karşı tarafla arasındaki sözleşmede belirtilen hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermelidir. FSEK 58 maddesinde açık hükmü karşısında mehil verilmesinin noter marifetiyle yapılması gerekir, bu husus sıhhat şartıdır. Ayrıca ihtarnamenin şarta bağlı olmaması da gerekir
Noter vasıtasıyla verilen mehil neticesiz kalmalıdır,
Noter vasıtasıyla verilen mehil neticesiz kaldıktan sonra vasıtasıyla yapılacak bir ihbarın karşı tarafa varmasıyla cayma tamamlanmış olur. Ancak hakkı kullanmaya davet eden ilk ihbara, kullanmama halinde caymanın tamam olacağı yazılmışsa artık yeni bir ihtar göndermeye gerek yoktur.
b. Esasa İlişkin Şartlar
Eser sahibi ile karşı taraf arasında mali hakların devrine veya ruhsat( lisans) verilmesine ilişkin sözleşme yapılmalıdır ve bu sözleşme sona ermemiş bulunmalıdır.
Eser sahibinden bir hak veya ruhsat iktisap eden kimse bu hak veya ruhsatı kullanmamış veya gereği gibi kullanmamış olmalıdır.
Kararlaştırılan sürenin veya halin gereğine göre münasip bir sürenin geçmiş olması gerekir.
Hakkın münasip sürede kullanılması neticesinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilmiş, yani eser sahibi bundan zarar görmüş olmalıdır.
Cayma için karşı tarafın kusurlu olması şart değildir. Kusur halinde eser sahibinin haksız fiil hükümlerine tevfikan tazminat talep etme hakkı vardır. Karşı tarafın kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağırsa, hakkaniyetin gerektirdiği hallerde karşı tarafta münasip bir tazminat talebinde bulunabilir. Ancak eser sahili kusurlu ise cayma hakkından yararlanamaz.
FSEK.nun 58.maddesinde düzenlenen cayma hakkı sıkı koşullara bağlanmış olup bu hakkın kullanılabilmesi için önce Mali bir hak veya ruhsatı iktisap eden bir kişi bulunmalı, bu kişi bir süre kararlaştırılmış ise bu süre içinde kararlaştırılmamış ise, duruma uygur makul bir süre içinde iktisap ettiği haklardan gereği gibi yararlanmamış olmalı yani sözleşmede ne yapılması kararlaştırılmış ise (eser, icra, fonogram, film vücuda getirmek, çoğaltmak, yaymak, vb. Gibi) bu tasarruflarda bulunmamış olmalı ve nihayet bu durum eser sahibinin menfaatlerini esaslı surette ihlal etmiş olmalıdır.
Somut olayda: Sözleşmelere konu sinema filminin vücuda getirilerek umuma arz edildiği çekişmesizdir. Yani taraflar arasındaki ihtilaf bu aşamadan sonra husule gelmiştir. Davacının iddiasına göre film 04.09.2015 tarihinde vizyona girdikten sonra 28.09.2015 tarihinde ihtar çekip kalan alacağını isteyince ihtilaf doğmuştur. Davada usulüne uygun cayma bildirimi bir yana cayma hakkının kullanılabilmesi için kanunun öngördüğü koşullar oluşmamıştır. Özetle eser vücuda getirildikten sonra (istisnalar hariç) cayma hakkından söz edilmesi mümkün olamayacaktır.
Davacı; 21.08.2013 tarihinde imzaladıkları “Öykü sahibi/senarist sözleşmesi” ile “Yönetmen sözleşmesi”nin haklı nedenle ileriye etkili olacak şekilde feshine bu suretle davalıya tanıdığı bütün telif ve diğer hakların yanı sıra devam filmleri çekme hakkının davalı tarafa ait olmadığının tespitine, ayrıca anılan sözleşmeler uyarınca davalıya verilmiş bulunan 14.08.2015 tarihli muvafakatnamenin hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Yani davacı, senarist ve yönetmen sözleşmelerinin feshedildikleri hususunun tespitini değil bunların feshine karar verilmesini talep etmiştir.
FSEK’unda 1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişikliklerle sinema eseri sahipliği, yapımcının elinden alınmış, senaryo ve diyalog yazarı, yönetmen, özgün müzik bestecisi ve varsa animatör iştirak (elbirliği) halinde eser sahibi sayılmışlardır. (8/son madde ) Söz konusu değişiklikler sonucu yapımcı ise kanunun 1/B-j bendi ile bağlantılı hak sahibi haline getirilmiş keza, 80/2.maddesi uyarınca eser ve komşu hak sahibi icracı sanatçılardan mali hakları kullanma yetkilerini devraldıktan sonra kanunun belirttiği haklara sahip olacağı hükme bağlanmıştır. Değişikliklerle ilgili gerekçede bunun Avrupa Fikri Mülkiyet Hukukuna uyum sağlama amacıyla yapıldığı belirtilmektedir. Söz konusu değişiklik Bern Anlaşması’nın gözden geçirilmiş şekli’nin 14.maddesine de uygundur. Böylece, 1995 yılından itibaren ülkemizde de “Yönetmen Sineması Döneminin başladığı kabul edilir, kaldı ki belirtilen sebeplerle filmin bilhassa prodüksiyon aşaması yönetmen tarafından sevk ve idare olunur.
Davaya temel oluşturan filmin davacının ilk yönetmenlik denemesi olduğu hususunda taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır. Davalı ise; 5. filmini yaptığını beyan etmiştir. Bu konudaki tecrübeleri, filme 2.637.286,54 TL. yatırdığına ilişkin beyan ve tespitler bir yana davalı bir sermaye şirketi/tacirdir. TTK.nun 18/2.maddesi uyarınca; “basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi”, davranması kendisinden beklenmektedir. Sunulan delillerden davalının da …’ya montaj ekibi gönderecek kadar işini kontrol ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, her ne kadar davacının hatalı seçimler yaptığında kendisinin uyarıldığını, bu suretle denetim görevinin yerine getirildiğini iddia etmiş ise de, ilk kez yönetmenlik yapacak birisi ile sözleşme yaparken, bunun bilincinde olarak sözleşme serbestisinin tarafına tanıdığı imkanları kullanmak suretiyle aralarındaki sözleşmeye, icabında yeni yönetmen atama, gerektiği taktirde filmin devamını farklı yönetmenlerle tamamlama haklarına sahip olmak gibi piyasada sıkça görülen hükümler ekleyebilir bu ve benzeri yöntemlerle işini daha da fazla garanti altına alabilirdi, oysa, taraflar arasındaki sözleşmelerin bu tür ilave koruyucu hükümler içermediği görülmüştür.
Davacı ayrıca bu sözleşmeler uyarınca davalıya verdiği 14.08.2015 tarihli muvafakatnamenin hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talap etmiştir. Muvafakatnameler; Eserlerin ticari dolaşıma çıkartılabilmesi için Bakanlık tarafından kayıt tescil işlemleri sırasında düzenlenmesi ve ibrazı istenen evraklardandır, dosyadakinin aksine muvafakat ile ilgili yaygın uygulama tek taraflı hukuki işlem şeklindedir. O yüzden de vekaletnameler gibi yine tek taraflı tasarruflarla sona erdirilebilirler. Somut olayda ise; “Öykü sahibi/senarist hakları devir ve satış sözleşmesi (muvafakatname)” sözleşme formatında düzenlenmiştir.
Muvafakatname, sözleşme gibi hukuki işlemlerden genellikle birden fazla hukuki ilişki sonuç/borç doğacağı izahtan varestedir. Üstelik bu sözleşmelerin varlığı ve yürürlüğü, doğrudan sözleşmelere taraf olmayan eser üreticisi/kullanıcısı vs. üçüncü kişileri de yakından ilgilendirecektir. Keza işin tabiatı gereği bunlar başkaca hukuki ilişkilere dayanak teşkil edecektir.
Tarafların pek çok benzeri işte olduğu gibi belirli beklentilerle yola çıktıkları, örneğin akdettikleri 21.08.2013 tarihli “Öykü Sahibi / Senarist Sözleşmesi”nin 3.5 maddesinden kanıtlanmamış olmakla birlikte davalının bu amaçla verdiğini beyan ettiği çeklerden dahi anlaşılmaktadır. Ancak, iş beklenen/arzulanan başarıyı elde edememiştir. Bu sonuç, bazen ülkenin o andaki sosyo ekonomik durumu gibi çevre koşullarına, bazen oyuncu seçiminden filmin vizyon tarihine değin pek çok farklı değişkene bağlı olabileceği gibi bazen açıklanabilir hiçbir nedene bağlı olmadan da meydana gelebilir. Somut olayda tarafların anlaşamamalarına neden olan temel saikin, filmin beklenen başarıyı elde edememesinin taraflarda yarattığı düş kırıklığı olduğu, alacak kalemleri hariç, taraflar arasındaki sözleşmelerin feshi, muvafakatnamelerin hükümsüz olduklarının, serinin devam filmlerini çekme hakkının davalıya ait olmadığının tespiti gibi istemlerin bu sebepten neşet ettiği kanaati varılmıştır.
Bütün dosya kapsamından: Davacının 21/08/2013 tarihli “Öykü sahibi/senarist sözleşmesi”ne binaen 15.000 TL ile aynı tarihli “Yönetmen sözleşmesi”ne binaen 30.000 TL olmak üzere toplam 45.000 TL alacağı olduğunu iddia ettiği, bu bedellerin temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istediği, senaryo sözleşmesine dayalı 15.000 TL lik talep bakımından her ne kadar davacı, davalı şirket yetkilisi …’ın 31.07.2015 tarihli banka dekontu ile gönderdiği 14.000 TL.nin… programı satın alınması için ödendiğini iddia etmiş ise de, taraflar arasında sözleşmeye dayalı senaryo ilişkisi dışında bir başka hukuki ilişki olduğunun davacı tarafından kanıtlamadığı, bir kısım senaryo bedelinin daha davalı şirketi temsilen yetkilisi… tarafından gönderildiğinin davacı tarafından da kabul ve ikrar edilmesi dikkate alındığında, dava konusu yapılan 15.000 TL senaryo bedelinden 14.000 TL ‘nin davacıya ödendiği buna karşın davalının senaryo bedelinin 1.000 TL sini nakten ve haricen ödediğini beyan ettiği, bunu tanık dinleterek ispat edeceğini bildirdiği ve hatta ilk bilirkişi raporuna buna ilişkin tediye makbuzu örneği eklenmiş ise de davalının bu tutarı ödediğine dair tanık dinletmediği, başkaca delil de ibraz etmediği gibi mübrez tediye makbuzunda ödeyenin imzası mevcut ise de tahsil edenin imzası bulunmadığından, senaryo bedelinden kalan 1.000 TL. nin ödendiğinin davalı tarafından kanıtlanamadığı, sonuç olarak davalının 21/08/2013 tarihli “Öykü sahibi/senarist sözleşmesi”nin 3/1 maddesi uyarınca ödemeyi taahhüt ettiği 90.000 TL nin, 89.000 TL ‘lik kısmını ödediği, ancak 1.000 TL’yi ödediğini ispat edemediği, bu nedenle 1.000 TL senaryo bedelinin dava tarihi olan 25/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, yönetmenlik bedeli ve ödeme şeklinin taraflar arasında imzalandığı çekişmesiz olan 21/08/2013 tarihli sözleşmenin 3.maddesinde düzenlendiği, bu maddeye göre ücretin 30.000 TL olduğu, bu ücretin davacıya hiçbir kesinti yapılmadan sözleşmede yer aldığı gibi ödenmesi gerektiği, filmin çekiminde yönetmenin deneyimsizliğinden ya da başka nedenlerden kaynaklanan gibi sorunların yönetmenlik ücretinin hiç ödenmemesine yada kesintiye uğratılarak ödenmesine gerekçe oluşturmayacağı kanaatine varıldığından 30.000 TL yönetmenlik ücretinin dava tarihi olan 25/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin ise reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
1-1000 TL senaryo bedelinin dava tarihi olan 25/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-30.000 TL yönetmenlik ücretinin dava tarihi olan 25/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Diğer taleplerin reddine,
4-2.117,61 TL ilam harcından peşin harcın mahsubu ile eksik 1.349,12 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-Kabul edilen senaryo bedeli yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 1.000-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen senaryo bedeli yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 1.000-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Yönetmenlik ücreti yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 5.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafın yaptığı 29,20 TL başvuru harcı, 768,49 TL peşin harç, 329 TL tebligat-müzekkere, 6.000 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 7.126,69 TL’sinin davanın ret ve kabulüne göre hesaplanan 5.157,69 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafın yaptığı 370 TL giderin ret ve kabule göre hesaplanan 115,11 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca fazla yatırlan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır