Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/188 E. 2018/461 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/188 Esas
KARAR NO : 2018/461

DAVA : Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2016
KARAR TARİHİ : 29/11/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde, Müvekkilinin dünya çapında tanınan “…” adlı 45’lik plağı söz – müzik: … olarak 1974 yılında piyasaya sürdüğünü ve o yıldan günümüze kadar plak kaset, cd ortamlarında yurtiçinde ve yurtdışında piyasaya bu isim ve bilgilerle sunulduğunu, Davalının, dava dışı … A.Ş ne ulaşarak, … ” reklamlarında kullanılan “…” adlı eserin beste ve sözlerinin Türkiye kullanımlarının kendilerince temsil ve takip edildiği hususunu e-posta yazışmasıyla belirttiği, Davalının Türkiye’deki kullanımlarının temsilcisi olduklarını iddia ettikleri “…” adlı eserin adının duyulmadığı ve eserin yok hükmünde olduğunu, davalının öncelikle bu eserin temsil haklarının kendisinde olduğunu, hak sahiplerinin kim olduğunu, hak sahiplerinden hakları devraldığını ispat etmesi gerektiğini, … arşivinde eserin eser sahibi olarak müvekkilinin adı ile tescil edildiğini, davacının gerek FSEK 11. madde gereğince eser sehibinin haklarına sahip olması, gerek icracı sanatçı olarak FSEK 80 ve devamı gereğince İcracı sanatçı haklarına sahip olması,davalının eylemlerinin haksız olduğu, davacının ticari itibarının sarsıldığı, kazanç kaybına neden olduğu ve müzikal kariyerine de zarar verdiğini,davalının eserin bestecisini Matar Muhamad olarak belirttiği ancak dayanak gösterilen Plak kapağı fotokopisi üzerinde bestecinin … ve … olarak görüldüğünü,”…’ın başka bir eser, …’nin başka bir eser olduğunu, … firması tarafından eserin tercih edilme sebebinin … değil, … olduğunu, davalının eser sahibi olmadığının tespiti ile 50.000 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; Dava konusu eserin oıjinal adının “…” olduğunu, orjinal beste ve sözlerinin …’ a ait olduğunu, … adlı eserin ilk olarak 1970 yılında … icrası ile piyasaya sunduğunu, alenileştiğini, 1970 yılına ait kapak plağı bulunmadığını, 1971 yılında yapılan kayda ait plak görüntüsünün mevcut olduğunu,Eserin Ortadoğu ve arap ülkelerinde popüler olduğunu, müvekkilinin iş ortağı … ile İmzalanan alt edisyon sözleşmesi uyarınca Türkiye’ de müvekkilince temsil edildiğini, kayıtlarda eserin Türkçe söz yazan olarak …’ın da hak sahipleri arasında görüldüğü ancak eserin icrası ile Türkçe sözlerle ilgili hak sahipliği iddialarının olmadığını müvekkilinin hak sahipliğinin sadece orijinal sözler ve beste bakımından olduğunu,eserin ülkemizde … adaptesi dışında 2 kez daha adapte edildiği ve bu adaptelerin … ile eşzamanlı yayınlandığını, eser sahibi olarak … isminin de belirtilmiş olmasının maddi hatadan kaynaklandığını,… Teknik Bilim Kurulunun eserin aksi sabit olana dek sözlerinin …’ a bestesinin …’ a ait olduğuna, …, … ve …’ ın eserin adaptörü olduğuna karar verdiğini, … Teknik Bilim Kurulunun ise 2 eserin büyük ölçüde aynılık gösterdiğini tespit ettiği, hak sahipliğinin ispatı için Yargı karan gerektiğini, … Teknik Bilim Kurulu kararında eserin daha önce anonim olarak kayıtlı olduğu, davacının … üyesi olduğu dönemde veri tabanında sadece söz yazan olarak geçtiği, eserin ilk olarak … ismiyle alenileştiği, eserlerin notaları yazılarak karşılaştırmalı olarak dinlenildiği ve işleme farkı olmakla birlikte aynı olduğu tespitlerinin bulunduğu, eserin davacıdan 4 yıl Önce Sameer Yazbak tarafindan icra edildiği ve popüler olduğu müvekkilinin eserle ilgili yanlış kayıtlan düzeltmek ve eseri gerçek hak sahibi adına kaydettirmekte hukukî menfaati olduğu dolayısıyla müvekkilinin eylemlerinin davacı bakımında manevi zarar doğurduğunun söylenemeyeceğini,eserin davacıya ait olduğunun tespiti halinde dahî, manevi hak ihlalinden söz edilemeyeceğini davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık; “…” adlı eserin davacı …’ın hak sahibi olduğu davalı tarafça haksız bir şekilde ifa edilerek davacının ticari ve mesleki itibarının zedelenmesi kişilik haklarına saldırı gerçekleştiren davalının eser üzerinde hak sahibi olmadığının tespiti , ayrıca 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili istemi taleplerine ilişkindir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır.
İlk bilirkişi heyeti …, …, …’dan oluşan heyetin 18.10.2017 tarihli raporlarında özetle; Dava konusu fesuphanallah isimli eser ile … İsimli eser karşılaştırıldığında birbiri ile melodik açıdan ayniyet gösterdiğinin açıkça ortada olduğunu,… isimli eserin 1970-71 tarihli olduğu, fesuphanallah isimli eserden önceki tarihlî olduğu, fesuphanallah isimli eserin adapte eser olarak piyasaya sürüldüğü ancak bestecisinin de … olarak plak kartonetînde göründüğü ve …’de de bu şekilde kayıtlı olduğunu, Davalının eser üzerindeki edisyon haklarını ispata yarar belgelerin, ispata yarar delil olarak kabul edilmesi açısından, noter onaylı tercüme ve sözleşme asılları ile sunulması gerekip, gerekmediği, sözleşme taraflarının apostille şerhli imza örneklerini sunması gerekip gerekmediği, hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğunu, mevcut belgelerin ispata yarar delil olarak kabul edilmesi halinde belgelerin incelenmesi neticesinde; Davalının dava konusu … isimli eserin söz kısmı üzerinde edisyon hakkı sahibi olduğu,Davalının, aynı bestenin kullanıldığı fesuphanallah isimli eserin bestesi üzerinde edisyon hakkı sahibi olduğunun kanıtlanamadığını, davacının manevi tazminat isteminin yerinde olduğunu bildirmişlerdir.
İkinci bilirkişi heyeti …, …, … ise 11.4.2018 tarihli raporlarında; İddiaların aksine bunun notere, hatta FSEK tarafından yetkili organlar olarak kabul edilen meslek birliklerine tescil (kayıt) ettirilmesi gibi işlemlerin davacıyı eser sahibi yapmayacağını,beyan esasına dayalı bu işlemler yerine FSEK.nun ruhuna daha uygun olan; davacının da sözünü ettiği Kanun’un 11. maddesindeki karine ile mütenasip eylemler kapsamımda incelenmesi gerektiğini, aslolanın eserin ilk kez kimin adıyla umuma arz edildiği gerçeği olduğunu, somut oyalda davacı; “…” adlı eseri ilk kez 1974 yılında 45’lîk plak olarak, ‘söz- müzik …’ açıklamalarıyla piyasaya sürdüğünü,‘…’ adlı eserle ilgili sözlerin, … adlı eserin bestecilerinden izin alınmadan bu besteye bağlanmasının doğuracağı hukuki sonuçların bu davanın konusu dışında olduğunu,huzurdaki dava bakımından önemli olan ‘…’ adlı eserin de üçüncü kişiler İndinde eser olduğu, koruma kapsamında bulunduğu gerçeğininden hareket edilmesi gerektiğini,Davacı; “… A.Ş. firması tarafından reklamlarda kullanılan eserin tercih edilme sebebinin … değil … tır…” şeklinde bir iddia öne sürdüğünden bu iddianın değerlendirilmesinin de önemli olduğunu, … 41.yılı için hazırlattığı reklamın heyet tarafından defalarca izlendiğini, Reklamda …’nin ya da … adlı eserde yer alan bestenin kullanıldığı hususunun zaten tartışmasız olduğunu,buna karşın söz konusu reklamda … adlı eserin liriği/sözleri/güftesi birebir kullanılmamakla birlikte, raporda heriki lirik de karşılaştırmalı olarak incelendiğinde görüleceği üzere Sütaş reklamlarındaki şarkı sözleri … adlı eserin sözlerine benzetilmeye çalışıldığından, Fesuphanallah adlı eserin sözlerinden türetildiğinden keza davacı eserinde; …, …, …, …, …./davalının reklam filminde ise …. Şeklinde kullanıldığını, dolayısıyla reklam ajansı; Türk toplumu tarafından bilinmeyen bir başka ülke ürünü …’den değil, … adlı eserin ülkemizdeki tamnmışlığından, reklam gücünden istifade etmeye çalıştığından,sözü edilen maddi gerçeklerin, … adlı beste üzerinde hak sahibi olan kişilerin yasalar tarafından korunan haklarının yok sayılmasını, göz ardı edilmesini sağlamaya da yetmeyeceğini,nihai takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Her iki bilirkişi raporu, meslek birliklerinden gelen yazı içerikleri dikkate alındığında; Eserlerin notalarının dökümü yapılarak, 18.10.2017 tarihli rapora eklendiği, ilk raporda yapılan tespitte eserlerin icra özellikleri dikkate alındığında eserlerden herhangi birinin işleme eser niteliğine de haiz olmadığının anlaşılmıştır…” ifadelerine yer verildiği, “…Tüm bunların neticesinde, bir eserin diğerinin adaptasyonu olduğu kesindir…” şeklinde görüşe de yer verildiği,Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte hakim görüş; bir besteye, söz’lirik/güfte eklenmesi suretiyle meydana getirilen eserin ortak eser olduğu yolundadır(FSEK.9.md) Zira, bunların hemen her zaman ayrılmaları mümkün olup, her bir parça çoğu kez eser vasfını kaybetmeden tek başına ayakta durabilmektedir.Öte yandan yasamızda adaptasyon, re-make gibi kavramlar yer almamaktadır. Davacı her ne kadar zaman zaman Orijinal bestenin anonim olduğunu öne sürmüş ise de; bu besteyi vücuda getiren kişi ya da kişilerin yani söz konusu müzik parçasını ilk yaratan/var eden kişilerin adlarının kaybolmadığı keza, bu ürünün içinde var olduğu toplumun ortak söylemi haline gelmediği, anonim vasfı kazanmadığı dosyadaki verilerden anlaşılmaktadır. Son alınan raporda isabet ile tespit edildiği üzere; davacının; bir başka kişi / kişiler tarafından vücuda getirilmiş bir beste üzerine sonradan Türkçe söz yazdığı, yeni bir ortak eser vücuda getirdiği tespit edilmiştir. Bir müzik parçasına yeni bir metin (güfte) yazmak (Neutextierung), hiçbir zaman işleme sayılmaz; zira, bu durumda, dikkat edilirse, müzik (beste) aynen kalmakta; ona bağlı metin değişmemekte; aksine, yerine yeni bir başka metin ikame edilmektedir Olsa olsa, böylece yeni bir eser beraberliği (Werkverbindung) meydana gelmektedir.
FSEK, eseri başlı başına hayatiyete sahip bir varlık olarak kabul etmiştir. Yasa tarafından eser, sahibinin belirlediği ve adını gösterdiği biçimi ile ayrıca onun kamuya sunduğu bütünlükle varlığını sürdürmekte ve korunmaya devam etmektedir. FSEK’e göre, eser sahibinin yada mirasçıları eserle ilgili üçüncü şahısların ve kamunun, eserin bütünlüğünün korunmasında ve esere yönelik tecavüzlerin kaldırılmasında menfaati vardır. Çünkü bir yandan eser sahibi eserden mali yönden yararlanmaktadırlar; diğer yandan da eserin başkaları tarafından kullanımını manevi yetkilere dayanarak gözetme hakları bulunmaktadır. Öte yandan eser, ülke kültürünün bir parçası olup, sonraki nesillere sahibi tarafından yaratıldığı biçim ve bütünlükte kültürel miras olarak aktarılması gerekmektedir. Davacının eserinin 45 lık olarak kamuya sunulduğu tarih, sanatçının bu eser ile tanınmış olması, davalının ise ticari amaçlı bir reklam filminde davacıdan izin almaksızın sözleri değiştirdiği, dolayısıyla; Eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak izin vermiş olsa bile şeref veya itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür (FSEK m. 16). düzenlemeleri birlikte incelendiğinde her iki raporda da davacının huzurdaki davacı açmakta hukuki menfaati bulunduğu tespit edilmiş, davacının ülkemizde sevilen ve tanınmış bir sanatçı olması, her iki bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmeler FSEK mevzuatı ile birlikte incelendiğinde; FSEK 9. maddesi hak sahipliği yönünde sunulan belge ve dökümanlar de dikkate alındığında Davalının … isimli eserin söz kısmı üzerinde edisyon hakkı sahibi olduğu ancak aynı bestenin kullanıldığı ”…” isimli eserin bestesi üzerinde davalının edisyon hakkı sahibi olduğunun ispatlanamadığı, … yılı için hazırlanan reklam filmindeki şarkı sözlerinin FSEK 11. maddeki karine de dikkate alınarak davacının … adlı eserin sözlerinden türetildiği tespit edilmiş, davacının eser üzerinde hak sahibi olduğu sözlerin … A.Ş. firması tarafından reklamlarda değişiklikler yapılarak kullanılıdğı ancak burada eserin tercih edilme sebebinin … isimli eser değil davacının … şeklindeki eserine ait sözlerin toplumun dikkatini çekerek kullanıldığı, reklam filminin TV yolu ile geniş kitleler tarafından izlenmiş olması, sanatçının ticari bir alan için sözleri değiştirilen eserinin bütünlüğünün bozulduğu dolayısıyla eylem nedeniyle davacının manevi yönden zarar gördüğü gerçeği de gözetilerek eylemin özelliğine göre 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE
2- FSEK 9. madde dikkate alınarak Davalının … isimli eserin söz kısmı üzerinde edisyon hakkı sahibi olduğuna, aynı bestenin kullanıldığı ”…” isimli eserin bestesi üzerinde davalının edisyon hakkı sahibi olduğunun ispatlanamadığına,
… için hazırlanan reklam filmindeki şarkı sözlerinin FSEK 11. maddeki karine de dikkate alınarak davacının … adlı eserin sözlerinden türetildiğinin tespitine,
3- Eylemin özelliğine göre 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-1.366,20 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 512,32 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
5-Manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen Manevi tazminat talebi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 853,88 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 1.800 TL bilirkişi ücreti, 332,00 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.015,08 TL giderin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın yapmış olduğu 2.250 TL bilirkişi ücretinin 1/3’ünün davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 29/11/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır