Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/180 E. 2018/239 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/180 Esas
KARAR NO : 2018/239

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/09/2016
KARAR TARİHİ : 24/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde, Davalı adına 07/07/2009 gün ve … no ile TPE nezdinde tescil edilmiş olan “…” markasının 556 Sayılı Khk.’nın 14.maddesi kapsamında kullanmama nedeniyle ayrıca marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olması, davacı markasının tannımış marka olması, davalının marka tescilinin kötüniyetli olması nedeniyle aynıca TMK md. 2 uyarınca da markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı açılan davaya süresinde cevap vermemiş,delil bildirmemiştir.Sözlü yargılama için oturumunada katılmamış ve beyanda bulunmamıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE
Dava konusu uyuşmazlık, Davalı adına … no ile TPE nezdinde tescil edilmiş olan “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkindir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen son ek raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli bulunması nedeniyle rapor mahkememizce kabul edilmiş ve hükme dayanak yapılmıştır.
Bilirkişiler ek raporlarında özetle, Davacının 01/08/2003 tarihinden itibaren … no ile 12, 35 ve 37. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetlerde tescil edilmiş olan … Trakmak markasının, davalının hükümsüzlüğü talep edilmiş olan ve 29/11/2007 tarihinden itibaren 17. Sınıfta … no ile davalı şirket tarafından … markasının tescil başvurusu yapıldığı sırada TANINMIŞ VE SEKTÖREL OLARAK bilinen bir marka olduğunu, Davacının sunduğu tescillilerin 12. sınıfde yer alan emtialar ve 37. sınıfda yer alan hizmetler ile 17.sınıfda bulanan taşıtlarde yedek parça olarak kullanılan emtilar için ilgili ve birbirleri ile benzer ürünler olduklarını, aynı sektörde kullanımın iltibasa neden olacağını, davalının basiretli tacir gibi davranmadığını,davacı markasının tanınmışlığından faydalanma amacıyla tescil edilmiş olması nedeniyle Davalının … markasının 17. Sınıfla yer alan emtialar için 29/11/2007 tarihinde TPE nezdinde … no’lu başvurunun kötüniyetle yapmış olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişinin ek raporları, davacı yanca sunulu deliller, TPMK belgeleri ile incelendiğinde; davacının … ibareli markasının 20.02.2014 tarih ve … sayı ile 06, (metal çekme halatları), 12. (otomobiller, kamyonlar traktörler..), 22. (metalden olmayan çekme halatları), 35, (reklam acentesi hizmetleri, ticari ver reklam amaçlı sergi vefuarların organizasyonu hizmetleri .) ve 37, ( bina yıkım hizmetleri inşaat kontrol hizmetleri, temizlik hizmetleri) sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için tescil edildiği, keza …” ibareli markanın 23.10.2013 tarih ve … sayı ile 06, {metal çekme halatları), 12. (otomobiller, kamyonlar traktörler..), 22. (metalden olmayan çekme halatları 35, (reklam acentesi hizmetleri, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri..) ve 37. (bina yıkım hizmetleri, inşaat kontrol hizmetleri, temizlik hizmetleri..) sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için tescil edildiği, “… şekil ibareli markanın 01,08.2003 tarih ve … sayı ile 12. (otomobiller, kamyonlar traktörler,.), 35, (reklam acentesi hizmetleri, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri..) ve 37, (bina yıkım hizmetleri inşaat kontrol hizmetleri, temizlik hizmetleri.,) sınıflarda yer alan mal vc hizmetler için tescil edildiği, “…” ibareli markanın 19,02.2014 tarih ve … sayı İle 06, 12, 22, 35 ve 37, sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için , … sayı tescilli markanın ise 06, 12,22, 35 ve 37. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler için tescilli olduğu ayrıca başvurusu yapılan markalarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Ek bilirkişi raporunda ve davacı yanca sunulu delillere göre davacı markasının Türkiye’de 1998 yılından bu yana kesintisiz ve yaygın olarak kullanılmakta ve yoğun bir tanıtım faaliyeti sonucunda seksörel olarak bilinir bir marka olduğu, TPE nezdinde 2003 yılından beri tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Otomotiv ve yan sanayii alanında faaliyet gösteren davalı ise …” markasını TPE nezdinde 07,07.2009 tarihinde 63605 sayı ile 17. sınıf için adına tescil ettirmiştir.
Dosyada sunulan deliler, Türk Patent ve Marka kurumundan celp edilen belgeler ,bilirkişi raporu ile birlikte incelendiğinde; Gerek markaların korunması Hakkındaki KHK ile gerekse 6769 sayılı Sınai Mülkiyet yasası ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen , Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralı beninsenmiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak kabul etmiştir. Ancak bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu da kabul edilemez.
Marka olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret, aynı mal ve hizmetler için başkası tarafından tescil ettirilemez. 556 sayılı KHK’ nin 7/b maddesine göre, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar tescil edilemez. Buna rağmen marka tescil edilmişse, hak sahibi olan kişi daha sonra tescil edilen markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava edebililir.
Öte yandan davacı markayı tescil ettirenin kötüniyetli olduğunu ileri sürmüştür. Somut dava dosyasında marka birebir aynı ibareler ile tescil edildiğinden ayniyetin tesadüfen meydana getirildiğinin ileri sürülemeyeceği, bu durumun 556 sayılı KHK m.42/l maddesindeki açık hüküm uyarınca, dava konusu markanın tescilinde karşı davalının iyiniyetli olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Öte yandan Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticarî yaşamdaki dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu izahtan varestedir.
Davacının markanın aynısı veya benzerinin, haklı bir neden olmaksızın ve geçerli bir mazereti bulunmaksızın, aynen adına tescil ettiren kişinin amacının, bu işaretin bilinirliğinden haksız yarar sağlamak olduğunu kabul etmek gerekir. Böyle bir davranış ise marka hakkının kötüye kullanımı anlamını taşır.
556 sayılı KHK’nın 35/1.maddesi uyarınca kötü niyetli marka tescil başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Her ne kadar 556 sayılı KHK’ nin 42. maddesinde kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmemiş ise de; 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca AB ile Türkiye arasındaki fikrî ve sınaî haklara ilişkin mevzuatın uyumlu hâle getirilebilmesi amacıyla 27.06.1995 tarihinde yürürlüğe konulan 556 sayılı KHK’ nin mehazını oluşturan, 89/104 Sayılı AB Marka Yönergesinin 3/2 ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğünün 51/1-b. maddesi hükümleri ile 556 sayılı KHK’ nin 35/1 ve 42/1-a. maddesi hükümlerinin Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesinde yazılı ilkenin özel uygulamalarından ibaret bulunduğu göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede, kötü niyetli marka tescilinin başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak kabulü gerekmektedir.
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi red nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Davalı tarafından gerçekleştirilen tescil haksız ve kötü niyetli olup, markanın bilinirliğinden haksız olarak yarar sağlama amaçlı olarak tescil edilmiştir. Bu nedenle davacının açmış olduğu kötüniyete dayalı hükümsüzlük davasının kabulüne karar venilmesi gerekmiştir.
Davacı aynı zamanda markanın kullanmama nedeniyle 14.madde kapsamında da hükümsüzlüğünü talep etmişse de Anayasa Mahkemesinin 6.1.2017 tarih ve 29940 sayılı RG.yayınlanan 148/189 sayılı ilamları ile 10.1.2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun yürürlük tarihi dikkate alındığında , 6.1.2017 tarihi öncesinde açılmış tüm kullanmamaya dayalı hükümsüzlük/iptal davaları açısından yasal boşluk oluştuğu ve bu maddeye dayalı talepler hakkında artık yerel mahkemelerce red yada esas hakkında karar verimesine yer almadığına dair kararlar verildiğinden ve dava 9.9.2016 tarihinde yani 6769 sayılı SMK döneminde açılıdğından bu yönde mahkemece usul ekonomisi gözetilerek başkaca bir araştırmaya gerek görülmemiştir.
Davacı davasını gerçek hak sahipliği, tannımışlık ve kötüniyetli tescile dayandırdığından ve ek rapor kapsamı ile de dayandığı iddialar subut bulduğundan ve davalı yanca aksi delil sunulmadığından, davalı tescili kötüniyetle yapıldığından bu yöndeki gerekçe ile açılan davanın kabulüne karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM; Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davalı adına TPE nezdinde tescilli … nolu … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNA bildirilmesine,
2-35,90 Tl ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 6,70 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 29,20 TL başvuru harcı, 29,20 TL peşin harç, 2.400 TL bilirkişi ücreti ve 313,00 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.771,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.24/05/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır