Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/119 E. 2019/265 K. 28.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/119 Esas
KARAR NO : 2019/265

DAVA : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/05/2016
KARAR TARİHİ : 28/05/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Maddi-Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı yanın, müvekkiline ait tescilli ve tanınmış markanın aynısı olan … ibaresini, müvekkilden izinsiz olarak … adı ile dava dilekçesine ekli fotoğrafta yer aldığı şekilde mağaza ismi olarak kullanmakta olduğunu, özellikle giyim alanında ürün satışı yaptığını, Davalı yana, … tarih ve … yevmiye numarası île … 16. Noterliği kanalıyla … markasının her türlü kullanımına son verilmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağını içeren bir ihtarname gönderildiğini, davalının da … 3.Noterliğinin … tarihli ihtarı ile kullanmakta olduğu … ibaresinin farklı olduğundan bahisle kullanmaya devam edeceğini beyan ettiğini, Davalının müvekkili şirkete ait ve tanınmış … markasının tüketici nezdinde iltibasa neden olacak şekildeki benzerini kullanmak suretiyle müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz etmiş olup, halen de aynı şekilde kullanıma devam ettiği tespit edildiğinden, marka hakkına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile durdurulmasına, önlenmesine, tanıtma vasıtası olarak ihtiva eden etiketler, ambalajlar ile satışı sunulmuş bulunan ürünlerin, ticari gaye ile bulundukları her yerden toplatılmasına, fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın, 20.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 31.5.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini bilirkişi raporu kapsamına göre 20.000 TL’ye yükseltmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili beyan dilekçesinde; Müvekkilinin itiraza konu markasını kötü niyetle değil tamamen özgün olarak oluşturduğunu, … harfi isminin son harfi olup, … ibaresinin İngilizce de tahmin etme, zannetmek, düşünmek anlamında olduğunu, müvekkilinin söz konusu ibareyi özellikle şekil unsuru kullanarak oluşturması nedeniyle tüketiciler tarafından davacı ve markaları ile karıştırılmayacak derecede farklı bir görünüme sahip olduğunu, markaların farklı sınıflarda olduğunu davacının belirttiği gibi tanınmışlık söz konusu bulunmadığını, markaya tecavüzün söz konusu olmadığınu, yargılama sürecinde resen dikkate alınacak sair hususlar nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; davacının “…” ibareli ve tescilli/tanınmış markasının davalı tarafından işletme adı olarak “…” olarak kullanılması nedeniyle markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, men’i, her türlü kullanımın önlenmesi, ürünlere el konulması ve imhası, toplatma, haksız rekabetin tespiti ve men’i, şimdilik 10.000 TL maddi (Davacı vekili 31.5.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini 20.000 TL’ye yükseltmiştir) 20.000 TL manevi tazminatın tahsili, hükmün ilanı taleplerine ilişkindir.
Türk Patent ve Marka Kurumundan celp edilen marka tescil belgeleri incelendiğinde; davacı şirket adına ” …” ibareli markanın … sayı ile 1996 yılından itibaren 14,18,24 ve 25. Sınıflardaki emtialar için, … nolu ile 14,18,24 ve 25. Sınıflardaki emtialar için, … sayı ile 14, 18, 24 ve 25. Sınıflardaki emtialar için,… sayı İle 14, 18, 24 ve 25. Sınıflardaki emtialar için,… sayı ile 9. Sınıftaki emtialar için, … sayı 3 ve 35. Sınıftaki emtiaiar için tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili markasının tanınmış olduğunu beyan etmiş ve dava dilekçe ile sunduğu deliller incelendiğinde; … markasını 96 yılından beri davalının faaliyet gösterdiği alanda tescilli olduğu, ayrıca Avrupa Birliği kapsamındaki ülkelerde Ohim başvurusu ile 2002 yılında da Madrid protokolü kapsamındaki ülkelerde de tescil edildiği, ayrıca Rusya, Ukrayna, Hindistan, Kazakistan, Hong Hong, Macao, Kuveyt, Ürdün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, ülkelerinde de … markasının tescilli olduğu, Marka için yurt içi ve yurtdışı harcamalara dair faturalardan bazılarının da davacının delil listesinde sunulduğu, … markasının giyim, aksesuar, mağazacılık gibi çok çeşitli alanlarda kullanıldığı ve tescilli olduğu ayrıca davacının … adlı internet sitesinde de alan adında da markasını kullandığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2009-12956 sayılı kararı ve … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2008-9 E ve 2009-77 K sayılı kararı ile de davacı markasının TANINMIŞ MARKA marka statüsünde bulunduğu bu nedenle gerek davacının sunduğu deliller gerekse bu yönde verilen ilam içerikleri kapsamından da davacı markasının tanınmış marka olduğu hususu sabittir.
Davalı ise … ilinde … adı altında giyim mağazası işletmekte ve ticari faaliyetini bu marka adı altında gerçekleştirmektedir. Davalı tarafından yetki itirazında bulunulmuş ise de, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan KHKnın “ Hukuk Davalarında Yetkili Mahkemeleri düzenleyen 63. maddesinde “Marka sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının İkametgahının olduğu veya suçun işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir” hükmü gözetildiğinde davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Her iki marka arasındaki benzerliğin tespitinde münferit unsurlardan ziyade, genel görünüm, yani bütünsel benzerlik dikkate alınır. Benzerini kullanmanın varlığına karar verebilmek için, münferit unsurlarda benzerlik yeterli olmadığı gibi, dikkatle bakılmakla farkına varılabilecek bir benzerlik de gerekli değildir. Aranan benzerlik bütünsel benzerlik olup, bunun da ilk bakışta (yüzeysel bakışta) ayırt etmeyi sağlayıp sağlamadığı önem arz etmektedir.” (Sami Karahan, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s. 93) şeklindedir.
Teoman’ın, benzerlik bahsine ilişkin görüşü ise; “Başkasının hak sahibi olduğu bir markanın, alıcıların karıştırmalarına neden olacak surette benzerinin kullanılmasının iltibas suretiyle marka hakkında tecavüze neden olduğu, benzerliğin saptanmasında markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenimin dikkate alınması gerektiği” (Ömer Teoman, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.I., Mütalaa:5, s.34) yönündedir.
İki marka arasında karıştırılabilirlik, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle aynı marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir.
İkinci ihtimal ise, iki marka arasındaki benzerlik nedeniyle kullanıcının aradaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da kullanıcı, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı üzerindeki markaya kanarak alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır.
Karıştırılma ihtimali, bir markanın aynen veya benzer bir biçimde kullanılmak suretiyle, alıcıların zihninde tescilli marka ile aynı veya en azından aynı işletmeye ait bir başka marka olduğu izlenimi uyandırmak suretiyle alıcı kitlesinin yanıltılması tehlikesidir. Yargıtay bir kararında, yazılışı ve okunuşu tamamen farklı olan “…” ve “…” markalarının aynı ürünler için üretilen aynı tarz ve aynı renk kompozisyonuna sahip ambalajlarla pazarlanmasında orta halli, orta zekalı, genellikle ev hanımı olan kullanıcılar açısından iltibas tehlikesinin oluştuğunu kabul etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından 2006/11 E. 2006/338K. sayı ile 07.06.2006 tarihinde karara bağlanmış olan uyuşmazlıkta, somut olayda benzerlik olup olmadığı, iltibas yaratıp yaratmadığı değerlendirilirken bakılması gereken kriterler, değerlendirilmesi gereken durumlar açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu kriterler şu şekildedir;
Karıştırmada/ iltibasta asıl olan ortalama tüketicinin algılamasıdır. Tüketicinin, her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabildiğini düşünmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Markada yer alan yardımcı unsurlar ile ayırım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulabileceği düşünülemez. Tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkların malın markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın alırlar. Beğenilen ve güvenilen bir markaya ait ürünün seçilmesi durumu tüketiciye markanın garanti fonksiyonundan yararlanmayı sağlar.
Benzerlik, iki işaretin içerdiği unsurlardan birinin, bir kaçının veya hepsinin varlığı ile ortaya çıkabilir. Benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibağı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut ta bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler.
Markada yer alan esas ve ayırt edici unsurun, yeni markada küçük de olsa yer alması durumunda doğan benzerlik, işaret ve markalar arasında genel çağrışım itibariyle bağlantı kurulabilmesine neden olmakta ve her iki markanın da aynı işletmeye ait olduğu yönünde iltibasa yol açmaktadır.
Ortalama tüketici, küçük ayrıntıları dikkatli incelemez. Sadece geçmişte edindiği izlenimin etkisiyle hafızasında kalan ile yetinerek sonuca varmaya çalışır.
Ortalama alıcı kitlesinin tamamın karıştırma tehlikesine maruz kalması gerekmez. Bir kısmının bu risk altında bulunması dahi iltibas için yeterlidir. İltibasın tespitinde yeni marka sahibinin iltibas kastı gerekli değildir. Markaların bütünsel olarak yapılan karşılaştırmaları şöyledir; Davacının tanınmış markası olan … markasının davalı tarafından … olarak aynen markada esaslı unsur olarak tüketicinin zihninde kalan harflerin diziliş sırası dahil son harf T eksik olarak aynen davalı tarafından markasal olarak kullanıldığı, ayrıca ürünlerin hitap ettiği tüketici kesiminin uzmanlık bilgisi gerektirmeyen ortalama tüketici kesimi olduğu görülmektedir.
Esas olarak Paris Sözleşmesi’ nin 1. mükerrer 6. maddesi ile uluslararası alanda düzenlenen tanınmış marka kavramı, genellikle ülke mevzuatlarında tanımlanmamıştır. Bunun sebebi, tanınmış marka kavramının her somut olaya göre farklılık göstermesi ve önceden belirlenmiş kesin kriterlere uymamasıdır. Tanınmış marka için, mahkemeler ve doktrin tarafından bazı unsurlar tespit edilmiş ve belirleyici nitelikte bazı ölçütler ortaya konmuştur. Tanınma kabiliyeti yüksek olan işaretler güçlü markaları – ki bu uzun yıllar kullanım ve yoğun bir reklamla bu güç elde edilir- meydana getirdikleri için, ihlale maruz kalma oranlarının daha yüksek olması nedeniyle, onlara sağlanacak olan koruma alanının da zayıf işaretlere nazaran daha geniş olması gerekeceği şüphesizdir.” (KARAHAN, s.93-94) anınmış markadan söz edilebilmesi için reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ya da hizmetlerle ilgili çevre içinde değil bu çevre dışında, o mal ya da hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerekir. (Arkan, Marka Hukuku C.I, Ankara 1997, s.?) Markanın ilgili tacirler ya da o malın alıcıları değil, bu mal ile ilgili olmayanlar tarafından da bilinmesi halinde tanınmış markadan bahsedilebilir. Bir markanın tanınmış olduğunu söyleyebilmek için, markanın konulduğu mamülün birden bire düşünmeden ve bir hatıranın yardımıyla hatırlanmayan, refleks halinde düşünülmesi gerekir.
Davalının marka başvurusunun ve marka kullanımının kötüniyetli olup olmadığı hususunu inceleyecek olursak; Ticaret Kanunu md. 20/2’ de tacirlerin özen yükümlülüğü artırılmış ve onlara ticari işlerinde ‘’basiretli tacir‘’ gibi davranma zorunluluğu getirilmiştir. Hukukumuzda, yerleşmiş içtihatlarda bu prensibe değinilmiş ve tacirin bu sıfatı nedeniyle söz konusu tanınmış markayı bilmediğini iddia edemeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, davalı tarafın tacir kimliği dikkate alındığında davalının ‘’basiretli tacir‘’ gibi davranma zorunluluğunun olduğu ve işi gereği dava konusu markanın davacı tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka olduğunu bildiği veya en azından bilmesi gerektiği düşünülmeli; bunun sonucu olarak da marka tescili için müracaat aşamasında ve markayı tescilsiz olarak kullanımında kötüniyetinin olduğu sonucuna varılmıştır.
Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller mülga 556 sayılı KHK’nın 61. maddesinde düzenlenmiştir.
6769 Sayılı SMK mm 6/1 maddesi uyarıncada aynı düzenlemelere yer verilmiştir. “markanın tescil haklarına giren aynı mal ve hizmetlerle İlgili olan, tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsayan ve bu suretle tüketici nezdinde tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil olmak üzere davacı markasına iltibas teşkil edecek şekilde gözde ve kulakta tüketicileri yanıltmasına” neden olacak ve bu durum 6769 Sayılı SMKnun 7/2 (a) ve (b) maddeleri uyannca marka hakkına tecavüz teşkil ve haksız rekabet teşkil edecektir.
6769 Sayılı SMK nun 29/1. Maddesinde marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler sayılmıştır. Buna göre;
a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak
b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerekliği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak ” şeklindeki eylemler marka hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilmiştir.
Haksız Rekabet değerlendirmesi;
TTK md. 56 ve 57’ de hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler başlığı altında, haksız rekabetin, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olduğu belirtilmiştir. Bir ticari işletmenin yıllarca büyük reklam harcamalarına katlanarak piyasada tanıttığı bir ambalaj biçimini ve piyasada tanınır hale getirdiği herhangi bir figürü başka bir tacirin hiçbir zahmete katlanmaksızın aynen kullanması, kendisine başkasının emeğinden haksız bir biçimde yararlanarak çıkar sağlaması anlamına gelir ki, bu da rekabetteki emek ilkesine aykırılık oluşturur. Davalının eylemlerinin davacının tanınmış markası nezdirde oluşturduğu güven ilkesinden haksız olarak faydalanmaya çalışması emek ilkesine aykırıdır. Bununla birlikte, davalının marka başvurusunda bulunduğu anlaşılmış ise de, kurum tarafından celp edilen begeler kapsamıda … başvuru nolu … şekil marka başvurusunun red edildiği anlaşılmış, bu durumda davalı kullanımları tamamen davacı markasına yanaşmak suretiyle davacı markasının haklı ününden yararlanmak amacıyla gerçekleştiği için davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği de sabut bulmuştur.
6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Davalı şirket tacir olması sebebiyle, TTKm.18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğündedir. Bu hükme göre, faaliyet alanı içerisinde tüm işlemlerini hukuka uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Basiretli tacir gibi hareket elme yükümlülüğü olan davalının tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır. Davalı şirketin birebir davacının tanınmış markasını kendisine işletme adı ve marka adı olarak seçmesi iyiniyetli olarak düşünülemez, davacı dava dilekçesinde ticaret unvan terkini de talep etmişse de davalının ticarit unvanının bulunmadığı … adın altında faaliyet gösterdiği anlaşılmış bu nedenle ön önceleme oturumunda uyuşmazlık tecavüz ve önlenmesi ile tazminat istemli olarak tespit edilmiş ve yargılamada bu yönde deliller toplanmıştır.
Davanın etkinliğinin temini bakımından HMK 389. maddelerine göre; 25.2.2019 tarihinde ihtiyeti tedbir talebi kabul edilmiştir.
Davacı maddi tazminat istemini KHK 52/-1/b kapsamında talep etmiştir.; Davacının, davalının markasını haksız olarak kullanmış olması nedeniyle yoksun kaldığı kazancın tespitinde davalı taraf defterlerine dayandığından …’in defter, bilanço, gelir gider tabloları ve detay mizanları Talimat yoluyla mali bilirkişi tarafından incelenmiştir.
Mali bilirkişi 26.3.2018 tarihli raporunda; davalı şirketin 2015 ve 2016 yılı yevmiye defter kayıtlan ve mali tablolarından, davalının marka ihlali nedeniyle dava tarihi (17/06/2016) İtibariyle davalıdan talep edebileceği maddi (zarar) tazminat miktarı;nın 2016 yılındaki karının dava tarihi İtibariyle oranı olan 22.595,22 TL vergi sonrası net kar miktarı olduğu nu tespit ettiğini, davacının yoksun kaldığı kazancın maddi zararına ilişkin toplam 20.000,00 TL maddi tazminat talep ettiğinden, davacı talebi İle bağlı kalınarak davacı şirketin dava tarihi itibariyle talep edebileceği maddi tazminat miktarı 20.000,00 TL olması gerektiğini bildirmiştir.
Mali bilirkişi raponu davalının tüm aktif, pasif, ödeği vergi ve fonlar, geçmiş yıllara ait kar ve zarar faaliyet giderleri, brüt satış ve net satış ile maliyet giderleri gibi tüm mali kayıtları denetime uygun olarak tablolar halinde inceleyerek davalının bu marka adı altında faaliyet göstererek elde ettiği karı taspit ettiğinden mali rapor mahkememizce denetime uygun bulunduğundan hükme esas alınmıştır.
Teknik rapor kapsamında karıştırma ihtimali bulunduğu hususu davalının kullanıma esas görseller ile denetime uygun olarak incelenidğinden mahkememizce görev verilen bilirkişilerin denetime uygun raporları, marka tescil belgeleri bir arada incelendiğinde; Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksiz rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, Marka hakkını ihlal nedeniyle 20.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.000 TL sına dava tarihinden itibaren ,10.000 TL sına ıslah tarihi olan 31.5.2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalının kullanımı, iyiniyetli olmaması , davacı tüzel kişiliğin gördüğü manevi zarararın giderilmesi yönünden 10.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, hükmün ilanında davacının hukuki yararı mecvut olduğundan karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline, Mahkememizce verilen 25.2.2019 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına,karar kesinleştiğinde 10.000 TL lik teminat mektubunun davacıya iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM;Yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekebetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Marka hakkını ihlal nedeniyle 20.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.000 TL sına dava tarihinden itibaren ,10.000 TL sına ıslah tarihi olan 31.5.2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
3-10.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
5-Mahkememizce verilen 25.2.2019 tarihli ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşene kadar devamına, karar kesinleştiğinde 10.000 TL lik teminat mektubunun davacıya iadesine,
6-2.049 TL ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubu ile 1.366,23 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
7-Kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 2.400 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 1.200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 1.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 512,00 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 170,77 TL ıslah harcı, 2.000 TL bilirkişi ücreti ve 343,00 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.054,97 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı tarafın yapmış olduğu yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
12-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar , taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı. 28/05/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır