Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/57 E. 2018/194 K. 25.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1 Esas
KARAR NO : 2018/232

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/01/2015
KARAR TARİHİ : 24/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli), Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA;Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının Türk Patent Enstitüsü nezdinde … tescil numarasıyla “…” ibareli markasını davalının izinsiz olarak kullandığı, bu suretle davalı eylemlerinin davacıya ait marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespiti ile bu tecavüzün internet üzerindeki kullanım dahil olmak üzere durdurulmasına ve giderilmesine, Davalıya ait ticaret unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibaresinin unvandan silinmesi ile ticaret sicilinden terkinine, şimdilik l .000 TL maddî tazminata ve 10,000 TL manevî tazminata hükmedilmesine ve ihtiyatî tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait marka ile davacı adına tescilli marka arasında KHK anlamında benzerlik bulunmadığını, Her iki marka şekil, yazılış ve karakter unsurları olarak birbirinden farklı olduğunu, Davacı markasının tescilli olduğu mal ve hizmet grupları ile davalının z markasının kullanıldığı hizmet grubunun farklı olduğunu, davalının markasının, yurt dışı eğitim danışmanlığı alanında kullanıldığını,
Davacının ise markasını kullanmadığını, dolayısı ile davacının, kullanılmayan markası sebebi ile tazminat talebinde bulunmasınında mesnetsiz olduğunu, ; davaya konu tazminat taleplerinin talep edilebilirlik koşulları oluşmadığını, davacının, maddi zararını ispat etmesi gerektiğini, davacı markasında olmayan hizmet gruplarındaki faaliyetlerini engelleyecek şekilde müvekkili aleyhine tedbir kararı verilmesinin de usule aykırı olduğunu, davanın reddine, tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; Davacı adına Tpmk nezdinde … nolu ile tescilli “…” ibareli markasına davalı tarafından gerçekleştirildiği idida edilen marka hakkına tecavüzün tespiti ile bu tecavüzün internet üzerindeki kullanım dahil olmak üzere durdurulması giderilmesi, Davalıya ait ticaret unvanınından “…” ibaresinin terkini, şimdilik l .000 TL maddî ve 10,000 TL manevî tazminata hükmedilmesi istemlerini ilişkin olarak açılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı KHK yürürlükte iken 22.16.2016 tarihli 6769 sayılı sınai mülkiyet kanunu yürürlüğe girmiştir.
Bir önceki müstemir yetkili hakim tarafından huhukçu bilirkişi yasağı gözetilerek dosya tamamen sektör bilirkişilerden oluşan heyete tevdii edilmiş, ek ve kök rapor dolayısıyla aralarında uzman olmayan hukukçu bilirkişiler tarafından düzenlendiğinden HMK 266. madde kapsamında tüm deliller hukuki açıdan mahkememizce değerlendirilmesi gerekmiştir.
HMK.nın 226 maddesine göre mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.Bu açıdan davacı ve davalının ileri sürdüğü hukuki itirazlar mahkekemizce çözümlenmiştir.
Davacı TPE nezdinde tescilli markasına davalı yanca tecavüz edildiğini, davalı ise davalının ticari unvanını kullandığını ve kendi markasını oluşturduğunu, bu kullanımın davalının markasına tecavüz oluşturmadığını, davacının markasını da kullanmadığından bir tecavüz ve tazminat sorumluluğunun doğmadığını ileri sürmektedir.
Davacının tescilli markası … şekil ibaresinden oluşmakta olup, … no ile 3,6,7,11,12,14,21,24,35,37,38,39,40,42,43,44, 45. sınıflar için markanın tescilinin 16.12.2014 tarihinde yapıldığı, ilanın ise 31.1.2015 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davalının ise ticari sicile başvuru tarihi 16.1.2013 tarihi olup, firma faaliyet konusunun yurt içi ve yurt dışına seyahatler düzenlemek, üniversiteleri tanıtmak, dil okulları tanıtmak, pazarlamak,okul turları düzenlemek,rezervasyon işlemlenri yapmak gibi konular için … LTD ŞTİ olarak kurulduğu anlaşılmaktadır.
TTK’nun 20 ve 40 ncı maddeleri uyarınca her tacir, bütün ticari işlemlerini bir ticaret unvanı altında yapmaya, imzaladığı evrakı bu unvanı kullanarak imzalamaya mecburdur. Tacirin ticaret unvanı kullanma ve tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır. İşletme adı,işletmeyi benzeri işletmelerden ayırmaya yarayan ve işletmeyi tanıtma amacı güden bir isimdir.İşletme adının kullanılma zorunluluğu yoktur.Ancak,işletme adı kullanılıyor ise,tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır.Hizmet markası ise,bir işletmenin hizmetini diğer bir işletmenin hizmetlerinden ayıran işarettir.
Ticaret unvanı, işletme adı ile hizmet markası, tacirin maddi olmayan mal varlıklarıdır. Seçilmeleri, tescilleri, korunmaları, kullanılmaları ve kullanım amaçları farklıdır. Birbirleri ile karışıklığa neden olacak şekilde kullanılmaları halinde sahibinin bu durumu önleme hakkı bulunmaktadır. Karışıklığa neden olan kullanım şayet tescile dayalı bir kullanım ise, bu halde unvanın, işletme adının veya markanın sicilden terkini veya hükümsüzlüğü istenmeden doğrudan doğruya haksız rekabetin tespiti, önlenmesi gibi taleplerde bulunulması mümkün değildir. Ancak, tescilsiz kullanım veya tescil edildiği şekilden farklı kullanım söz konusu ise, bu taleplerin ileri sürülmesi söz konusudur. Davalının tescilli ticaret unvanını ve alan adını kullandığı ve tüm kullanımlarının ticari iştigal sahasına ilişkin olduğu, Davacının davalının faaliyet gösterdiği alanda bir faaliyetinin bulunmadığı gibi davacı yanca tecavüze ilişkin somut delil de sunulmadığı,aksine markanın dava tarihi itibarıyla kullanılmadığının ikrar edildiği, davalının ticaret unvanını davacı markasına yakınlaştırarak yada tescil edildiği şekilden farklı biçimde kullandığı da ispat edilmemiştir.
Zira davacının tescilli markası salt paraf ibaresinden oluşmamaktadır.Bir şekil markası olup, paraf ibaresinin başında altıgen geometrik şeklinin bir bölümü yazının başına adeta taç olarak gelecek şekilde kesik çızgilerle a harginin üzerinde bir imla çizgisi şeklinde yine p harfinin altında yatık bir çizgi ile tanımlanmış logo ile kombin edilmiş bir şekil markası olduğu, davalının ise hiçbir kullanımda davacının şekil markasını bu şekilde kullanımadığı anlaşılmaktadır. Davalının başvurusuna esas markayı italik olarak adeta imza görüntüsü ile paraf ibaresinin daire içinde alınmış hali ile kullandığı anlaşılmaktadır. Kaldiki davalı davacının markasını kullanılmadığını süresi içinde cevap dilekçesinde ileri sürmüş, davacı vekili de 3.3.2015 tarihli celsede müvekkilinin markayı kullanmadığını ikrar etmiştir.
Davalının tescilli markası bulunmamaktadır. Ancak ticari sicil kaydında ticari unvan olarak paraf ibaresi yer almaktadır. Davalının Unvan tescil tarihi davacının marka tescilinden daha öncedir.
Öte yandan Davanın açıldığı tarihte 556 sayılı KHK yürürlükte iken 22.16.2016 tarihli 6769 sayılı sınai mülkiyet kanunu yürürlüğe girmiştir. 6769 sayılı SM’nun 19/2.maddesinde 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir. Hükmünü düzenlemiştir. Yine SMK 25/7. maddesinde 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebileceği, 29/2.maddesinde de açıkça tecavüz istemiyle açılan davalarda da açıkça markanın kullanılmasını ilişkin definin hükümsüzlük davaları yanında tecavüz davalarında da ileri sürülebileceğini, bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihinin esas alınacağı öngörülmüş olup, Davacı davasını 6.1.2015 tarihinde açmıştır. Davacının marka tescili ise 16.12.2014 tarihinde yapılmış,,ilanın ise 31.1.2015 tarihinde gerçekleşmiş, davalının ise ticari unvan tescilini 16.1.2013 tarihine gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla davacı vekili 3.3.2015 tarihli celsede müvekkilinin markayı henüz kullanmadığını ikrar etmiştir. Davalının ticari unvanında yer alan ibareyi davalının ne şekilde kullanılmayan bir marka için davacının marka hakkının ihlal edildiği hususu ne davacı yanca ispat edilmiş nede bu yönde bilirkişi raporlarında açıklık bulunmamaktadır. 556 sayılı KHK döneminde markanın bizatihi tescili olması ve markanın aynısının aynı ürün ve emtia sınıfında kullanılması bir tecavüz sayılırken 6769 sayılı SMK uygulamasında artık davacının markasını kullandığını da ispat etmesi gereklidir. Davalı da açıkça cevap dilekcesinde bu hususda def’ini ileri sürdüğünden ve yargılama sırasında da 6769 sayılı SMK yürürlüğe girdiğinden davalının bu yöndeki def’i mahkemece nazara alınacaktır. Davacı vekili açık ikrarı ile dava tarihinden öncesinde davacının bir kullanımı bulunmadığını ikrar etmiştir. Mahkeme önündeki ikrar kesin delil niteliğindedir.Öte yandan yeni SMK ticari hayatta kullanılmayan ve marka simsarlarınca tescil edilen gerçekte ticari alanda aktif olan ve markayı kullanmak isteyen dürüst tacirler için bu yönde bir hukuki düzenleme getirme ihtiyacında bulunmuştur. Dolayısıyla yeni kanun sistematiğinde artık markanın tek başına tescilli olması yeterli olmayap ticari alanda da atkif olarak kullanmayı öngörmektedir.
Bilirkişi raporlarında davalının unvan tescilinin daha önceki tarih olması , 6769 sayılı SMK hükümleri, davalının cevap dilekçesinde davacı markasının kullanılmadığına dair savunması değerlendirilmediğinden bu hususlar ve itiraz konuları mahkememizce ihtisas mahkemesi sıfatıyla incelenmiştir.
Taraflarca hazırlama ilkesine göre sunulu deliller incelenmiş ve taraf iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, ticari sicil kayıtları, 6769 sayılı SMK mevzuatı bir arada incelendiğinde; davacı markasının bir şekil markası olması, davalının ise davacı markasını tescil edildiği şekil ile kullanmadığı gibi, davalının ticaret unvanının tescil tarihinin davacının marka tescil tarihinden daha önce olması, davalı yanca davacı markasının dava tarihinde kullanılmadığını ileri sürmesi, davacı vekilininde bu hususu duruşmadaki beyanı ile ikrar etmesi , somut olayda marka hakkına tecavüz söz konusu olmadığı gibi, davacının markasını kullanmadığı için ne tür bir zarar olgusu içinde olduğunu ispat edemediği, bu hususun teknik yönden alınan raporlar ile de sabit olduğu, 6769 sayılı SMK 29/2. maddesi ile toplanan tüm deliller incelendiğinde marka hakkına tecavüz ve tazminat istemlerinin reddi gerektiği, davacının davalının unvanının da terkini talep ettiği ancak davalının incelenen mali kayıtlarına göre bu unvan adı altında ticari faaliyetini gerçekleştirdiği, davalının ticari unvan tescilinin daha önceki tarihte olması, marka korumasının ise tescil ile hüküm ifade edecek olması, markanın tescilinin ve ilanının sonraki bir tarih olması, öte yandan TPMK nezdinde paraf ibaresinin tescilli olduğu birçok firma bulunması, davacının kullanmadığı bir marka için ticari saha içinde bulanan bir firmanın unvanının terkinini talep etmesinin MK 2. madde ile de bağdaşmadığı, toplanan delillere göre davanın esastan reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın REDDİNE,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 151,96 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Reddedilen maddi tazminat yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Reddedilen manevi tazminat talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Reddedilen Markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, ünvan terkini talebi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu 170 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 24/05/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır