Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/39 E. 2018/205 K. 08.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/39 Esas
KARAR NO : 2018/205

DAVA : Sözleşmeden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/03/2015
KARAR TARİHİ : 08/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Sözleşmeden Kaynaklanan Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı -karşı davalı vekili dava ve beyan dilekçesinde; Davacının Manken Fotomodel ve Moda Organizasyon Ajansının sahibi olduğunu ve manken ve fotomodellere ajanslık hizmeti verdiğini, müvekkili ile davalı … arasında 14.08.2007 tarihli sözleşme akdedildiğini, davalının bu sözleşme ile müvekkiline ait ajansa bağlı olarak çalışmaya başladığını, davalının işbu sözleşme tarihinde reşit olmadığından sözleşmenin davalının velisi annesi … tarafından imzalandığını, sözleşme süresinin 5 yıl olup süre sonunda kendiliğinden yenilenerek 5 yıl süre ile uzadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2-3-5 ve 8.madde hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının mesleki faaliyetlerini müvekkilinin ajansı aracılığı ile sürdüreceği, 3.şahıslar ile yapacağı mesleki anlaşmalar ile ilgili olarak müvekkilinin yazılı onayını alması gerektiği, müvekkilinin ajanslık hizmeti karşılığında davalının kazandığı net gelirin belli bir oranını müvekkile ödemkle yükümlü olduğu, davacının sözleşme kapsamında reklam filmi, tanıtım ve diğer işlerde davalıya organizatörlük/ajans hizmeti verdiğini, davalının fotoğrafları çekilerek ajans kayıtlarına alındığını, davalının davacı vasıtasıyla 3.şahısların tanıtım, fotoğraf çekimi, kokteyl gibi organizasyonlarında yer aldığını, yine davalının Miss Europe-Junior 2007 güzellik yarışmasına müvekkili ajansın aracılığı ile katıldığını, yarışma organizatörleri ile müvekkilinin iletişim kurduğunu ve davalının gerekli belgeleri düzenleyerek yarışmaya başvurusunun sağlandığını, davalının Çek Cumhuriyeti/Ostrava’da yapılan yarışmaya bizzat davacı tarafından gönderildiğini ve yarışmada jüri özel ödülünü aldığını, müvekkilinin ajansta çalışan diğer mankenler ile birlikte davalının çekimlere katılması için … yetkilisi … ile iletişime geçtiğini ve davalının “…” isimli sinema filminde oynamasına aracılık ettiğini, davacının sözleşme ile yükümlendiği tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, ayrıca davalının Türkiye’de tanınan bir manken ve oyuncu olmasına çok ciddi emek ve katkı sunduğunu, ancak davalının “…” sinema filminin çekiminden sonra mesleki faaliyetlerine davacının yazılı muvafakatini almaksızın devam ettiğini, davalının müvekkilinin yazılı onayını almaksızın … Tic.Ltd.Şti.’nin yapımcılığını yaptığı … televizyonunda yayınlanan “…” adlı dizide ve … reklam filminde oynaması üzerine davacı tarafından davalıya … 4.Noterliği’nin … tarih ve … Yev.No’lu ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnamede 14.08.2007 tarihli sözleşmeye aykırılığın giderilerek, sözleşme ile hüküm altına alman alacakların ödenmesinin ihtar edildiğini, yine … Yayıncılık ve Tan.Hizm.San.Tic.Ltd.Şti.’ne de ihtar gönderildiğini, davalıya en son … 60. Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye No’lu ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnamede “Müvekkil ajansın “yazılı onayı alınmaksızın” yer aldığı dizi ve reklam çalışmaları nedeniyle muhatap ile yapım, reklam ve televizyon şirketleri arasında akdedilen sözleşmelerin birer örneği ile bu sözleşmeler kapsamında alman ücretler ile ilgili serbest meslek makbuzu fotokopilerinin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 ay içinde ibraz edilmesi, ihtarname konusu yazılı izin alınmadan yapılan işler ile ilgili olarak Sözleşmenin 3. maddesi doğrultusunda net ücretin % 20’sinin üç mislinin hesaplanarak, belirlenecek miktarın 1 ay içinde ödenmesi”nin ihtar edildiğini,davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmediği gibi sözleşmenin feshi talebinde veya geçersizliği iddiasında da bulunmadığını, davalının yer aldığı dizi film, sinema filmi, yarışma ve her türlü mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak sözleşmenin 3. ve 5. maddeleri kapsamında davacının doğan alacağının tespiti ile şimdilik 1.000 TL’sinin ve sözleşmenin 8. maddesinde hüküm altına alınan 2.500 TL cezai şartın davalıdan tahsili karar verilmesini asıl davada talep ve dava etmiş, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap ve KARŞI DAVA dilekçesinde özetle; davacının …’da düzenlenen yarışmaya katılması için yarışma evraklarını imzalaması gerektiğini söylemesi üzerine müvekkilinin dava dilekçesi ekinde bulunan 28.07.2007 tarihli güzellik yarışması formlarını, evraklarını imzalamış olup dava konusu sözleşmeyi ise müvekkili ve annesinin görmediğini ve imzalamadığını, müvekkili tarafından yarışma formlarını boş olarak imzalandığını, sonradan davacı tarafından tarih atılarak doldurulduğunu, bu formların arasına başka belgeler konulmak suretiyle müvekkili ve annesine fark ettirmeden rızası dışında imzalatıldığını, güzellik yarışmasına ait belgeler incelendiğinde bazı sayfalarda tarih bulunmadığı, bazı sayfalarda imza bulunmadığı, bazı sayfaların ise çift ama farklı tarihler taşıdığının görüldüğünü, davacının müvekkiline boş evrakları imzalattırdığını, müvekkili ve annesinin söz konusu güzellik yarışmasına katılma düşüncesinin heyecanı ile söz konusu evrakları okumadan imzaladıklarını, 14.08.2007 tarihli ve iki sayfadan oluşan ve 1. sayfada imza ve paraf bulunmayan, içerisinde ağır koşullar ve cezai şartlar ile adeta köleliği andıran maddeler bulunan sözleşmeyi müvekkili ve annesi görmüş olsalardı imzalamayacaklarından sözleşmenin hukuken geçerli olmadığını, davacının delil olarak fotokopisini sunduğu 13.08.2007 tarihli otel tanıtımında yer alan modellerin her türlü yayın kuruluşunda kullanılmasına izin verildiği belirtilen belgeden müvekkilinin 14.08.2007 tarihli dava konusu sözleşmeden önce sözlü anlaşmaya dayanarak çalışmaya başladığının anlaşıldığını, müvekkilinin ve annesinin imzaladığı iddia edilen fakat müvekkili ve annesi tarafından okunmayan, imzalanmayan ve dava konusu sözleşme tarihinde henüz 15 yaşında bir çocuk olan müvekkilinin ilk sayfasında imza bulunmayan adeta bir kölelik sözleşmesi olan sözleşme ile sorumlu tutulmaya çalışılmasının insan haklarına açıkça aykırı olduğunu, böyle bir sözleşmenin hukuken geçerli sayılamayacağını, Kasım ayının sonlarında davacıya müvekkilinin artık davacı ile çalışmayacağının ve arada bir iş ilişkisi kalmadığının ve müvekkili temsil yetkisinin bulunmadığının bildirildiğini ve davacıya fesih bildiriminde bulunulduğunu, 2007 Kasım ayının son haftası itibariyle ortada müvekkili ile davacı arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığını, davacının müvekkilinin 2008 Mart ayında …’de yayınlanan ‘…’ adlı dizide oynadığını bilmesine rağmen herhangi bir yasal işlemde bulunmamasının nedeninin müvekkili ile iş ilişkisinin bitmesinden kaynaklandığını, davacının 7 yıl beklemesinin devam eden bir sözleşme olmadığını gösterdiğini, fiilen uygulanmayan bir sözleşmenin fiilen fesih edilmiş sayılması gerektiğini, ilk sayfasında imza olmayan sözleşmenin çok ağır şartlar içerdiğini, çalışma özgürlüğünü kısıtladığını, davacı lehine olduğunu ve geçerli bulunmadığını, davacının müvekkiline iş bağlaması gerekirken 2007 Kasım ayının ikinci haftasından itibaren yaklaşık 7,5 sene boyunca herhangi bir iş bağlamaması, 7,5 yıllık süre boyunca müvekkili ile hiçbir ilişkisi ve bağlantısı kalmamasına rağmen ajans komisyonu talebinde bulunmasının hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı bulunduğunu, müvekkilinin kendi imkânları ile 2008 Mart ayında … ile çalışmaya başladığını, dizinin sona ermesinden sonra ‘… adlı dizide rol aldığını, 2010 yılında … çalışmaya başladığını, bu sırada Türkiye Güzellik Yarışmasına katıldığını ve Türkiye 2. Güzeli olduğunu, 2012 yılında … dizisinde rol aldığını, güzellik yarışması sonrasında rol aldığı dizi ile popüler olduğunu ve tanınmaya başladığını, müvekkilinin 7 sene boyunca kendi imkânları ile bağlantılar kurarak, başka ajanslar sayesinde dizilerde oynadığı ve gelir elde ettiği göz önüne alındığında, davacının 7 yıl boyunca hiçbir iş bağlamaması, edimlerini yerine getirmemesinin müvekkilinin davacı ile hiçbir iş ilişkisi kalmadığını düşünmesine neden olduğunu, davacının 7,5 sene sonra dava açarak ajans komisyonu ve cezai şart istemesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu, kaldı ki müvekkili ve annesinin 2007 yılı Kasım ayında davacıya iş ilişkisinin sona erdirildiğini bildirdiklerini,Diğer yandan davacının müvekkilinin çalıştığı işlere ait bedellleri de müvekkiline ödemeyerek sözleşmeye aykırı davrandığını, ajans komisyonu talep etmesinin hukuki dayanağının olmadığını,sözleşmenin hukuken geçersiz bir sözleşme olduğunu,bu nedenle asıl davanın reddine, müvekkilinin 2007 yılı kasım ayının 3 haftasında annesinin onayı alanmadan işlerde çalıştırılması nedeniyle şimdilik 1000 TL nin karşı taraftan tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu ASIL DAVADA; Davacı ve davalı arasında imzalanan 14.08.2007 tarihli sözleşmenin hukuki mahiyetinin ve bu sözleşmenin hukuken geçerli olup olmadığının, geçerli ise tarafların edimlerini yerine getirip getirmediğinin, sözleşmesel ilişki kapsamında mankenlik ajansının şimdilik davalının edimlerini yerine getirmeme iddiasısıyla 1.000 TL maddi ve sözleşmenin 8. maddesine göre 2.500 TL cezai şartın davalıdan tahsiline ilişkin olduğu, KARŞI DAVANIN ise; …’nın 2007 yılı kasım ayının 3 haftasında annesinin onayı alanmadan ajans işlerinde çalıştırılması nedeniyle şimdilik 1000 TL nin tahsiline ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında 14.08.2007 tarihli “Manken-Fotomodel & Moda Organizasyon Ajansı Sözleşmesi”nin hukuki niteliğinin incelenmesi ve mahkememizin görevli olup olmadığı hususu öncelikle tartışılmalıdır.
Sözleşmede davalının temel edimleri ajansın organizasyonunu yaptığı işlerde yer almak , kendisine gelecek mankenlik fotomodellik işlerini bildirip izin almak ve bu işlerden elde edeceği gelirden davacıya pay vermek, başka kişi ve kuruluşların düzenlediği her türlü yarışmalar, ticari amaçlı ilan, film, video filmi, tiyatro çalışmaları, TV dizisi veya filmi, TV’de sunuculuk veya spikerlik, sohbet programları ile TV ve radyo programı hazırlanması, koreografı yapılması veya bunlara benzer her türlü faaliyetleri davacıya bildirmek ve bu işleri yapabilmek için davacı ajansın yazılı onayınıalmak ve yarışmalardan aldığı ödül ve hediyelerden davacıya pay vermek ve daha genel olarak, mankenlik işlerinde davacı ajans ile rekabet etmemektir .
Davacı ise davalıya mankenlik-modellik organizasyonu yapmak ya da başkalarının yapacağı bu organizasyonlarda davalının yer almasını sağlamak edimini taahhüt etmiştir. Bu sözleşme kuruluş tarihi itibarıyla davalının yaşınında küçüklüğü gözetildiğinde vekâlet niteliği ağır basan bir sözleşmedir. BK.m.386 hükmüne göre “Vekâlet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler”. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu da 502.maddede benzer bir tanım vermektedir: “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir”. Şu tariflere göre vekâlet sözleşmesinde “bir işin idaresi-görülmesi”, “bir hizmetin ifası” söz konusu olmaktadır. Bir işin idaresi aynı zamanda bir hizmet ifası mahiyetini haiz olduğu gibi, bir hizmetin ifası da bir işin idaresi şeklinde tecelli edebilir.
Vekâlet sözleşmesinin konusu bir iş yapmak bir hizmet ifa etmek olduğu için, bu sözleşmeyi, konusu emek olan diğer ilişkilerden, örneğin hizmet (iş) sözleşmesinden, istisna (eser) sözleşmesinden ayırmak önem arz eder. Hizmet (iş) sözleşmesinin esaslı unsuru belirli veya belirsiz bir süre işçinin işveren için ve ona tâbi olarak çalışmasıdır, yani burada aslî unsur zaman ve bağımlılıktır. Hâlbuki vekâlet sözleşmesinde ifa edilecek hizmet bakımından zaman unsurunun hiçbir önemi yoktur. Muayyen bir hizmetin bir defa ifası için veya adet itibariyle belli münferit birkaç işe müteallik olmak üzere yapılan bir sözleşmede vekâlet mahiyeti bulunmaktadır. Buna mukabil hizmetin sınırı zamana göre tayin olunmuş ise, ortada bir hizmet (iş) sözleşmesinin mevcudiyeti kabul olunabilir. İstisna (eser) sözleşmesinde bir şeyin imali, bir eser taahhüt olunur, vekâlet sözleşmesinde ise bir eserin vücuda getirilmesi ya da imalat yapılması değil, bir işin ifası veya bir hizmetin görülmesi söz konusudur.
Yasa koyucu vekalet sözleşmesi ile konusu emek olan diğer ilişkileri birbirinden ayırmak hususunda sınırları belirsiz genel bir kriter koymuştur ;: Diğer sözleşmeler hakkındaki kanuni hükümlere tâbi olmayan işlerde vekalet hükümleri cari olur (BK.m.386/II). Düzenlemesi bulunmaktadır. Aynı doğrultudaki TBK.m.502/II gereğince “Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanır”. Bu itibarla bir insan faaliyeti hakkındaki sözleşmenin vekâlet sözleşmesi sayılması için, o faaliyetin hizmet, istisna gibi sözleşme tiplerinden birisinin içeriğini teşkil etmemesi gereklidir.
Somut olayda davacı tarafından davalıya mankenlik ve fotomodellik faaliyetleri için iş bağlantıları gerçekleştirilmesi, yarışmalara katılması için organizasyon yapılması ve bunun karşılığında davalının elde ettiği gelirin belli bir oranını davacıya vermeyi ve başka bir ajansa bağlı çalışmamayı taahhüt etmesi, taraflar arasında karşılıklı edimleri içeren ve kanunda yer almayan (atipik) bir işgörme sözleşmesinin mevcut olduğunu göstermektedir. Bu sözleşmeye hangi kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği sorusu ise BK.m.386/II (TBK.m.502/II) hükmü doğrultusunda incelenebilir..Somut olayda Dava konusu sözleşmede davalının davacının emir ve talimatları ile bağlı olması söz konusu değildir, davalının faaliyetleri sadece davacının bulacağı ya da organize edeceği işlerde çalışmakla sınırlanmamış, davacıya bildirmek ve bazılarında pay vermek koşuluyla davalınnı kendi olanakları ile bulacağı işleri de yapabilmesine izin verilmiştir. Bu nedenle ortada bir hizmet (iş) sözleşmesi yoktur. Olayda bir eser meydana getirilmesi de söz konusu olmadığından, istisna (eser) sözleşmesinden de bahsedilemez. Davacının bir kısım faaliyetinin davalı ile 3. kişiler arasında iş görmeyi öngören sözleşme akdini sağlamak olduğu ve kısmen komisyonculuk olabileceği değerlendirildiğinde vekalet sözleşmesine ilişkin kanuni hükümlerin uygulanmasının gerekli olduğu hususu ağır basmaktadır.
Toplanan deliller kapsamına göre, uyuşmazlığının özünün bir fikri hak ihlali yada talebi olmayıp, sözleşmesel ilişki kapsamında edimlerin taraflarca yerine getirilip getirilmemesi, sözleşmenin geçerli olup olmadığı hususlarıdır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereklidir.
5846 sayılı Yasa’nın 76. maddesinde bu kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlıklara ihtisas mahkemesi niteliğindeki fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerince bakılacağı belirtilmiştir. Gerek asıl dava gerekse karşı davada FSEK’ten kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından fikrî sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğundan söz edilemeyecektir. Bu durumda, davaya bakmakla görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gereklidir.
Yakın zamanda Yargıtay 11.HD’nin vermiş olduğu emsal bir çok kararda bu husus belirtilmekte, ihtisas mahkemesince esasa girilerek verilen birçok kararın görev nedeniyle bozularak iade edildiği bilinmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/852 esas,2017/3865 karar ve 19.6.2017 tarihli ilamlarınde de aynen”…Asıl davada, davacı vekili, davalının, taraflar arasında aktedilen menajerlik sözleşmesini haksız feshettiğini ve anılan sözleşme uyarınca müvekkiline ödemesi gereken ajans servis komisyonunu ödemediği gibi müvekkilinin sözleşmenin devamı halinde elde edeceği kazançtan mahrum kaldığını ileri sürerek cezai şart ve yoksun kalınan kârın tahsilini, karşı davada ise davacı vekili, karşı davalının ajans servis komisyonu olarak takas ettiğini belirttiği alacağının ödenmesini istemiş olup taraflar arasındaki uyuşmazlık 16.06.2010 tarihli menajerlik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenmiş olup, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. 5846 sayılı Yasa’nın 76. maddesinde bu kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlıklara ihtisas mahkemesi niteliğindeki fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerince bakılacağı belirtilmiştir. İşbu davada FSEK’ten doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından fikrî sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğundan söz edilemeyecektir. Bu durumda, davaya bakmakla görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yargılamaya ihtisas mahkemesince devam edilmesini bozma sebebi saymıştır. Yine aynı yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/5561 esas, 2018/164 karar ve 10.1.2018 tarihli ilamları, 2016/852 esas-2017/3865 karar ve 19.6.2017 tarihlhi ilamları, gözetildiğinde mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi gerekmiştir.
Dolayısıyla yerleşik Yargıtay uygulamalarına ve göreve ilişkin yasal düzenlemelere göre davada ileri sürülen talepler FSEK 76. maddesinde düzenlenen hukuki ilişkilerden değil, taraflar arasındeki sözleşmesel ilişki ve vekalet ilişkisinin ihlali iddialarına yani tamamen borçlar kanunu hükümlerine göre çözümlenecek olduğundan mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:
Görev husususun res’en mahkemece dikkate alınacak olması hususu gözetilerek MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
ASIL DAVA VE KARŞI DAVADA SUNULAN Dava dilekçelerinin USULDEN REDDİNE,
HMK 20. madde uyarınca Dosyanın süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleşme tarihinden, kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize müracaat edilmesi halinde dosyanın yetkili ve görevli istanbul NÖBETÇİ -Asliye TİCARET Mahkemesine gönderilmesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.08/05/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır