Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/237 E. 2018/285 K. 10.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/237 Esas
KARAR NO : 2018/285

DAVA : Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi, ünvan terkini
DAVA TARİHİ : 13/03/2015
KARAR TARİHİ : 10/07/2018

Taraflar arasında marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesi, ünvan terkini istemiyle açılan dava dosyasıistanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesine hitaben açılmış, bu mahkemenin 2015/284 Esas, 2015/231 Karar sayılı görevsizlik kararının temyizi üzerine 11.HD’nin onama kararı uyarınca dava dosyası mahkememizin 2015/237 esas numarasına kayıtlanarak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı …vekili dava dilekçesinde, Davacı şirketin 1986 yılında kurulduğunu,unvanın 1989 yılında … Ltd. Şti. olarak tadil edildiğini, “…” markasının tanınmış marka olarak tespit edildiğini, Müvekkilinin unvanındaki ayırt edici ibarenin … ibaresi olduğunu, davacının bu ibare üzerinde üstün ve önceye dayalı hak sahibi olduğunu, davalının ticaret unvanında müvekkilinin tanınmış … ibaresine yer vermesinin davacının unvanına tecavüz teşkil etmekte ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini, Davalı tarafın reklamlarında “…” ibaresinin öne çıkarılarak markasal bir kullanım yaptığını, öncelikle mevcut tecavüzün durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının tecavüzünün ve haksız rekabetin önlenmesini, davalıya ait ticaret ünvanında yer alan … ibaresinin ticaret unvanından silinmesine karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, … 2. Fkri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/131 Esas savılı dosyası ile açmış olduğu dava ve aynca … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/115 Esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davaların halen Derdest olduğunu, Tarafları, Dava Konusu ve Dava Sebebi aynı olan bir dava derdest iken, yeni bir davanın açılması nedeniyle esasa girilmeden davanın reddi gerektiğini, Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2011/131 Esas sayılı dosyası ile görülen davanın yargılama sürecinde zaten davacı iddialarının incelenmiş ve Davanın REDDİNE karar verilmiş olduğunu, davalı şirketin, … Ticaret Unvanı ile 11.07.1996 tarihinde tescil edilerek kurulmuş ve 17.Temmuz 1996 tarih ve 4082 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde Tescilin İlanı yapılmış bir şirket olduğunu, TTK m.50 uyarınca, usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine ait olduğundan, müvekkili şirketin bu unvan İle o tarihten bu yana güvenilir bir firma olarak sadece İNŞAAT sektöründe faaliyetini sürdürmüş ve halen de sürdürnekte olduğunu, davacının uzun süre suskun kalarak dava açmasının iyineyetli olmadığını, davanın ayrıca zamanışımı gözetilerek reddi gerektiğini, Davacı şirketin, inşaat alanında toplumda tanınmışlık, yaygın ve bilinirlik bakımıdan,uluslararası sözleşmelerde yer alan ölçütlere de uymadığını, … A.Ş. özellikle Enerji,Turizm,Hava Lımanı, Deniz Limanı ve sair alt yapı yatırım ve işletmeciliği alanlarında faaliyet göstermekteyken davalı şirkeint ise sırf inşaat alanında faaliyet göstermekte olduğunu,davalı Şirket ile davacı Sirketinin faaliyet alanlarında.reklamlarında ve internet sitelerinde kullandıkları SEKİL ve LOGO larında birbirinden tamamen farklıdır ve aralarında hiçbir benzerlik bulunmadığını, Davacının, müvekkili davalıya yönelik Kötüniyet ve Haksız Rekabet iddialarını kabul etmediklerini, davanın esas yönündende reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava konusu; Davacı şirketin “…” markasının tanınmış marka olduğunu, davacının unvanındaki ayırt edici ibarenin … ibaresi olduğunu, davacının bu ibare üzerinde üstün ve önceye dayalı hak sahibi olduğunu, davalının ticaret unvanında müvekkilinin tanınmış … ibaresine yer vermesinin davacının unvanına tecavüz teşkil etmekte ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini, davalının tecavüzünün ve haksız rekabetin önlenmesini, davalıya ait ticaret ünvanında yer alan … ibaresinin ticaret unvanından silinmesine karar verilmesi istemlerine ilikin olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı yan her na kadar derdestlik itirazında bulunmuş ise de; Ankara 2.FSH 2011/131 Esas sayılı dosyasında davacı konumundaki tüzel kişiliğin holding olması dolayısıyla farklı tüzil kişilik adına dava açılmış olması, dava sebep ve konularının farklı olması nedeniyle keza Ankara 3.FSH 2015/115 esas sayılı dosyasında ise marka hakkı kapsamında taleplerde bulundukları bu kapsamda incelenen dosya içeriklerine göre derdestlik itirazlarının yerinde görülmediği anlaşılmış ve davanın esası incelenmiştir.
Taraflara ait ticari sicil kayıtları celp edilmiştir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
HMK 266. madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Hukuki nitelendirme mahkememize ait olduğundan hukuki gerekçelendirme sunulu delillere göre mahkememizce yapılmıştır.
Bilirkişiler …,…, … 14.6.2017 tarihli raporlarının yeterli açıklıkta bulunmadığı ve denetime uygun bulunmadığı anlaşılmış rapona yönelik itirazlar kapsamında aynı heyetin 12.4.2018 tarihli raporu tanzim ettikleri ve heyete eklenen marka uzmanı …’in ise ayrık rapor düzenlediği mali bilirkişinin ise raporda bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişiler …, …, … 12.4.2018 tarihli raporlarında; toplanan delillere göre 19 yıl sonra davacının unvan terkini talep etmesi talebinin yerinde bulunmadığını, tarafların kullandıkları logoların farklı olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
Bilirkişi Remzi Tamer Pekdinçer ise; Davacı ve davalı şirketlerin ticaret unvanlarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, Davalının ticaret unvanı sicilden terkin edilmediği sürece unvanın kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmeyeceği, davalının ticari işlerinde bu unvanı kullanmak hak ve yükümlülüğü bulunduğu,Her iki ticaret unvanın da ayırt edici eki niteliğindeki … ibaresi üzerinde öncelik hakkının davacıya ait olduğu kabul edilmekle, davacı tarafın davalının unvanından bu ibarenin silinmesini talep etmeye hakkı olduğu fakat davacı şirketin 19 yıl boyunca dava açmamış olmasının sessiz kalma suretiyle hak kaybı yönünden değerlendirilmesi gerektiği, bu konudaki takdirin mahkemeye ait olduğunu, Davalının … ibaresinin markasal şekilde kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturacağını,ancak bu markasal kullanım iddiasına dayanarak ticaret unvanının terkininin talep edilemeyeceğini bildirdiği anlaşılmıştır.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir. Markaların İncelenmesinde, davacı adına 15.09.2015 başvuru tarihli ve … tescil no’lu markası salt akfen ibaresinden oluşmayıp “…” ibaresi ile oluşturulmuş, şekil karekterli bir marka olduğu, akfen ibaresinin altında inşaat ibaresinin turkuaz renginde ve italik olarak yazıldığı, markanın halen davacı … adına tescilli olduğu, 28.4.1997 başvuru tarihli ve … tescil nolu “…” markasının İse daha önce dava dışı … A.Ş’ye ait olup … 38. Noterliğinin … tarih ve … sayılı marka devir sözleşmesi ile davacı …’ne devredildiği, markanın salt akfen ibaresi içermediği bir şekil markası olup, … ibaresinin dairesel olarak 3 farklı kuşak şeklinde birbiri içinden geçtiği görüntüsü verilmiş dairesel bir sarmal da içerdiği anlaşılmıştır.“…” ibaresi Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tanınmış marka olarak tescil edilmiş olmakla birlikte bu markanın dava dışı … AŞ’ye ait olduğu da anlaşılmış dolayısıyla davacının … ibaresi içeren markasının bulunmadığı gelen TPE kayıtları kapsamından anlaşılmıştır.
Toplanan deliller sunulu katoloğlara göre bu durumda; ayrık raporun aksine davacı markaları birer şekil markası olup davalının bu şekil ile bir kullanımda bulunduğu yönünde dosyada hiçbir delil bulunmamaktadır. Bilindiği üzere marka ihlalinin söz konusu olması için markanın tescilli olduğu halinin ihlal eden tarafından kullanımının gerçekleşmesi halinde ancak marka hakkını ihlal ve haksız rakabet söz konusu olabilir, oysa davalının davacı markalarını TPE nezdinde tescilli olduğu(şekil markaları) hali ile kulllandığı yönde hiçbir delil bulunmadığı aksine sunulan reklam evraklarında internet sitesinde dürüst ticari kullanım kapsamında ticari unvanının kullanımı söz konusudur. Bu husus 12.4.2018 tarihli bilirkişilerin çoğunluk raporunda da belirlenmiş ve logunun farklı olduğu sonucuna ulaştıkları anlaşılmıştır. Ayrık rapor yazan hukkuçu bilirkişinin ise logo karşılaştırması yapmadan TPE sicilindeki soyut ibarelere göre ayrık rapor düzenlediği anlaşıldığından çoğunluk raporu bu yönden hükme esas alınmıştır.
Davalı şirketin … SANAYİ LTD ŞTİ. şeklindeki ticaret unvanının İstanbul Ticaret Odası’na … sicil no ile tescil edilerek 17.07.1996 tarihinde kurulduğu ve 4082 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili aynca, “….” ibaresinin müvekkiline ait bir tanınmış marka olduğunu ve ticaret unvanının ayırt edici unsuru olduğunu, davalı şirketin unvanında yer alan “…” ibaresini öne çıkararak markasal bir kullanım gerçekleştirdiğini ve böylece hem davacı şirketin ticari itibarından yararlandığını hem de “…” markasının ayırt edici özelliğine zarar verdiğini iddia etmiştir.
“…” ibaresi Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tanınmış marka olarak tescil edilmiş olmakla birlikte bu markanın dava dışı … AŞ’ye ait olduğu anlaşılmakladır.
Davacının marka hakkını ihlal ve haksız rekabet iddiları subut bulmadığından reddi gereklidir.
Davacı aynı zamanda davalının ticari unvanın da terkinini talep etmiştir.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, ticari unvanın davalı tarafından kullanıldığının davacı yanca bilindiği halde, uzun süredir bu hakkını kullanmaması, sessiz kalması davalı tarafta hakkı kullanılmayacağı yönünde bir güven uyandırması , bu sırada davalının yatırım yapmasına, büyümesine göz yumması daha sonra ise uzun süreden sonra dava açması MK.2.madde anlamında değerlendirilmelidir.
Doktrin ve uygulamada bu durum örtülü bir feragat olarak da değerlendirilmektedir. Sessiz kalınarak karşı tarafta güven uyandırdıktan sonra, tamamen farklı bir davranışta bulunarak, karşı tarafı hukuken elverişsiz duruma sokmayı hukuk düzeni korumamaktadır.
Hakkın kötüye kullanılma yasağının hukuki temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Hak o hakkın tanınmasındaki amaca aykırı olarak kullanırsa ve bu kullanmada kullanan bakımından menfaat yoksa veya çok küçük bir menfaat varsa, bu takdirde o hakkın kullanılmasından değil, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilir. Önceki davranışı ile çelişen kişi, hakkını kullanırken objektif dürüstlük kuralına aykırı davrandı ise MK 2. maddesi ihlal edilmiştir. Bu ilke “sessiz kalmak suretiyle hak kaybı” olarak adlandırılmaktadır. Bu İlkenin kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla, ilkenin uygulanma şartlarını mümkün olduğunca objektif kıstaslara bağlanmalıdır.
Aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açılan davalar yoluyla yaratılan malvarlığı değerinin yok olması söz konusu olduğundan bu tür davranışlar MK 2. madde kapsamında himaye göremez. Zira MK. 2 md. uyarınca, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır”.
Davalı şirketin ticari unvanını tescil tarihi 11.7.1996 yılı olup, davacı yan ise 1986 yılında tescil edildiğini ileri sürmektedir.Dosyaya sunulan mübrez belgelerden yoğun bir şekilde davalının ticari unvanı kullandığı ve davacının basiretli tacir gibi davranmadığı, davalı kullanımına göz yumduğu, inşaat sektöründeki davalı kullanımına çok uzun süre ile suskun kalması, davalı tarafta kullanıma ses çıkarılmayacak izlenimi uyandırılarak yatırım yapılmasına izin verilmesi, daha sonra huzurdaki unvan terkini davasının açılmasının da MK 2’ye aykırılık oluşturduğu anlaşılmıştır.
Buradaki kriter önceki hak sahibinin dürüstlük kuralı gereğince göstermesi gereken bir davranış biçimi vardır, bu da dava hakkını makul süre içinde kullanmaktır. Önceki hak sahibinin dava hakkını kullanılması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyi niyetli şekilde haraket eden kişiye karşı MK m.2 uyarınca davası açma hakkını kaybetmesi “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” dır.
Yargıtay HGK, 19.02.1969 tarihli, 1966/130 sayılı kararında “hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı durumuna son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin MK m.2’de anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığı ayrı bir sorundur. Aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açmış olduğu dava, hakkın sınırları dışına çıkarak yaratılan mal varlığı değerinin yok olması veya sökülüp bozulması sonucuna yol açtığı için hakkaniyete aykırı görülebilirse bu takdirde el atanın gayretiyle elde ettiği bu durumdan istifadeye kalkışmak isteyen hak sahibinin bu hakkı MK m. 2 ‘ ye göre himaye edilmez”. Yargıtay 11. HD, 02.03.2000 tarihli, 2000/8169 E., 2000/1726 K. sayılı kararında, “dava açılmasının MK m. 2 ‘ye aykırı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına bağlı olduğu, davacının davalı tarafın ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınmasının zımnen icazet anlamında olduğuna” karar vermiştir.
Dava hakkı veren bir durumun varlığına rağmen bu duruma uzun süre katlanmak, dava hakkının ortadan kaldırır. İlkenin uygulama alanı bulabilmesi için sessiz kalınması gereken sürenin uzunluğununu ne olduğu somut olayın şartları ve MK m.2 hükmü çerçevesinde belirlenir.
Somut uyuşmazlıkta davalının ticari unvanın terkinin talep edilmesi MK 2. maddesi ve hakkaniyet ilkelerine aykırıdır.
Bilindiği üzere ticari unvanın kullanımı ile marka kullanımı tamamen farklı kavramlar olup her birinin sağladığı hukuki koruma da farklıdır.
Davanın açıldığı tarih ile davalının ticari sicile kayıt tarihi dikkate alındığında ticari unvan terkini için davacının süresi içinde dava açmayarak sessiz kalma yoluşla hak kaybına uğradığı anlaşılmış , unvan terkini yönündeki istemleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Toplanan deliller , alınan son bilirkişi raporundaki sektörel bilirkişilerin çoğunluk görüşü dikkate alınarak somut olayda marka hakkını ihlal ve haksız rekabete dayalı taleplerin subut bulmadığından esastan reddine, unvan terkini yönünden ise davacının 19 yıl süre ile dava açmayarak sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramış olması nedeniyle davanın reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM;Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-Davanın reddine,
2-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 8,20 TL eksik harcın davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu 1.125 TL bilirkişi ücreti ve 50 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.175 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu.10/07/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır