Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/84 E. 2020/333 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/84 Esas
KARAR NO : 2020/333

DAVA : Markanın hükümsüzlüğü, tecavüz ve haksız rekabetin tespiti önlenmesi,
DAVA TARİHİ : 03/04/2014
KARAR TARİHİ : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın hükümsüzlüğü, tecavüz ve haksız rekabetin tespiti önlenmesi, davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; marka üzerindeki öncelik haklarına dayanarak kötü niyetli tescil nedeniyle … ibaresi üzerindeki hak sahibinin davacı olduğunun tespiti ile davalıya ait … nolu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, … tescil no.1u “…” markası ile Davacıya ait “…” markasının üçüncü kişileri aldatıcı ve yanıltıcı şekilde kullanıldığından bahisle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve men’i ile hükmün ilanına markanın üçüncü kişilere devrinin yargılama süresince tedbiren önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunun bu nedenle sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, … markasının 1990 yılından bu yana müvekkili tarafından yaratıldığını, ses sistemlerinde ana malzemesi olan ahşap nedeniyle İngilizce karşılığı olan … markasını meydana getirip kullandığı, akabinde… no ile tescil ettirdiğini söz konusu markayı kullanma zorunluluğu nedeniyle yeni logolar ekleyerek … ,… ,… nolu seri markalan yaratıp tescil ettirdiğini kendilerinin davacının dava dilekçesinde söz konusu markanın ilk tescilinin 08/01/1998 tarihi ile Hindistan’da olduğunu ABD de olmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığı sunulan marka tescil belgelerinin eski tarihli olup halen geçerli olup olmadığının anlaşılmadığını davacının kendisinden daha önce bu markayı kullandığına dair yeterli ve geçerli delil sunamadığını, … ve … internet sitelerinin görsellerinin gizli olmadığını yasal prosedürler tamamlanarak alınmış alan adları olduğunu sunulan faturaların 2010, 2011 ve 2012 tarihini taşıdığını fatura içeriklerinde … markalı ürün olmadığını ve ses sistemleri ile alakalı olmadığını yine sunulan sipariş formlarının 2009 tarihini İçerip İçeriğinde … ibaresi taşıyan ürün bulunmadığını Türk Patent nezdinde … ibaresinin başka kişilerce de tescil edildiğini ,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlık: … ibaresi üzerindeki hak sahibinin davacı olduğunun tespiti, bu kapsamda gerek hak sahipliğine dayalı olarak davalıya ait … nolu markanın hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve men’i ile hükmün ilanına ilişkindir.
Türk patent ve marka kurumundan marka tescil belgesi celp edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi …’nın Mahkememize sunmuş olduğu 27/04/2015 tarihli raporunda ; Davalının davaya konu … nolu “…” isimli markanın tescil tarihi olan 28/06/2005 tarihinden dava tarihi olan 03/04/2014 tarihleri arasında yaptığı net satışların miktarı 32.501 adet , tutarının 3.001.156,76 TL olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişiler …, …, … 14/03/2018 tarihli bilirkişi raporlarında; Davalının tescil aldığı sınıflarda Türkiye’de satış yaptığını, Who’s kayıtlarına göre … adının 05.03.1999 tarihinde davacı şirket … adına oluşturulmuş olduğu, bu tarih, hükümsüzlüğü talep edilen 2005 tarihli davalı markasının koruma-başvuru tarihinden önce olduğu, Davalıya ait … sitesinin aktif olmadığı, Hükümsüzlüğü istenen 20O5 tarihli davalı markası … şeklinde olup, 9 ve 11. sınıflarda tescilli olduğu, Markanın tescilinin yenilendiği, koruma tarihinin 23.06.2005 tarihi olduğu, Davacı markasının kullanıldığı emtiaların (ses sistemleri) davalı markasının tescili kapsamında emtialar olduğu, Davalı markasının … lafzi unsurundan ibaret olduğu, … işaretinin tescil kapsamındaki emtialar yönünden ayırt ediciliğe sahip bir ibare olduğu, bu kelimenin davacı markalarındaki esas unsur olan … İle aynı olduğu, Heyette marka hukuku alanında uzman bir üyenin bulunmayışı sebebiyle davacının … markasının gerçek hak sahibi olup olmadığı ve markanın tanınmış marka niteliği konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapılmasının mümkün olamadığı belirtilmiştir.
Bilirkişiler marka hukuku uzmanı Doç Dr. …, …, … 01/07/2019 tarihli bilirkişi raporlarında;
ABD’de faaliyet gösteren davacının “…” markasının otomobil ve değişik motorlu araçlarda ürün kalitesi sayesinde bilinirlik kazanmış tanınmış bir marka olduğunu, ;Hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu “…” markasının 09 ve 11. sınıflarda davalı adına tescil edilmiş olduğunu, hükümsüzlük davası kötüniyetli tescil iddiasıyla ikame edilmiş olmakla beş yıllık hak düşürücü süreye tabî olmadığı; ancak uygulamada markayı tescil ettiren kişi kötüniyetli olsa dahi belli bir süre geçmekle, marka üzerinde hak sahibi olduğunu iddia eden kişinin sessiz kalma yoluyla dava açma hakkını kaybettiği görüşünün kabul edildiğini, somut olayda, hükümsüzlüğü talep edilen … tescil no.lu marka 19/06/2006 tarihinde tescil edilmiş ve dava 03.04.2014 tarihinde İkame edilmiş olmakla sessiz kalmak suretiyle hak kaybının olup olmadığı hususunun takdirinin Mahkemeye ait olduğu; Davacının “…” markasını 2005 yılından önce Türkiye’de bizzat kendisinin kullandığını veya onun izniyle üçüncü kişiler tarafından kullandığım ispat eder yeterlilikte delil sunulmamış olmakla davada MarKHK m.8/3’e dayalı hükümsüzlük şartlarının mevcut olmadığı; Heyette sektör bilirkişisince dava tarihi itibariyle davacının “…+şekil” markasının otomotiv ses sistemleri sektöründe tanınmış marka olduğu tespit edilmiş olduğu; ancak, davalı markasının tescil başvuru tarihi olan 28.06.2005 tarihinde davacı markasının tanınmış olup olmadığı dosyadaki delillerden tespit edilemediğinden, davalının … tescil nolu markasını tescil ettirmede kötüniyetli olup olmadığını takdirin Mahkemeye ait olduğunu; Dava konusu “…” İbaresi hali hazırda TÜRKPATENT nezdînde tutulan marka sicilinde davalı adına tescilli bir marka olduğundan bu ibarenin davalı tarafından kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmeyeceği, Davacı adına tahsis edilmiş olan … adlı internet sitesinin tasarımı İle davalı adına tahsis edilmiş olan … adlı internet sitesi ve … adlı ınternet sitesini karşılaştırdıklarında internet sitelerinin sayfa tasarımlarının benzer olmadığı tespit edilmekle haksız rekabet koşullarının oluşmadığı; ancak bu hususun alanında uzman grafik tasarımcısı bilirkişisi marifetiyle tespit edilmesini hususunun Mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Rapora itiraz edilmesi üzerine yeniden bir heyet oluşturulmuştur.
Bilirkişiler Prof Dr. …, marka vekili …, teknik bilirkişi … 10/01/2020 tarihli bilirkişi raporlarında; Davacı şirketin … markasını ilk olarak 08/01/1993 tarihinden itibaren …’da , 03/01/1999 tarihinden itibaren A.B.D’de, 11/05/1999 tarihinden itibaren Almanya; 0/06/1999 tarihinden itibaren Avustralya’da, 26/07/1999 tarihinden itibaren Kore’de, 15/03/2001 tarihinden itibaren Brezilya’da, 10/12/2002 tarihinden itibaren A.B.D.de, 23/03/2004 tarihinden itibaren Çin’de tescil ettirmiş olduğu, … alan adının who is kaydı incelendiğinde; ilk olarak 05/03/1999 tarihinde oluşturulduğu. Ağustos 2000 tarihti … dergisi. … Dergisi ve … dergisinde davacı ve ürünlerine ilişkin haberler ve görsellerin yayınlanmış olduğu göz önüne alındığında davacının …+Şekil markasının gerçek ilk hak sahibi olduğu, Davacıya ait …, … +ŞEKİL marka tescillerinin süresi ve coğrafi alanı ile dışında markanın toplumun ilgili sektöründeki bilinirlik veya tanınmışlık derecesine ilişkin somut başkaca bir veri dosya içinde mevcut olmadığından, hükümsüzlüğü talep edilmiş olan davalı adına … no ile tescil edilmiş olan … markasının 28/06/2005 tarihi itibariyle tanınmış marka olduğunun tespit edilemediğini, Dosya içindeki belgeler gözönüne alındığında, davacı tarafça … markasını, davalının … no ile tescil edilmiş olan ve hükümsüzlüğü talep edilen markasının başvuru ve koruma tarihi 28/06/2005 tarihine kadar Türkiye’de Yoğun kullanılmadığı, bu kullanma sonucu … markasını Türkiye’de bilinir hale getirmediği, davalı tarafın 28/06/2005 tarihinde …no ile tescil edilmiş olan … markası başvurusunu yaparken kötü niyetti olup olmadığına dair tespit ve takdirin Mahkemeye ait olduğu, Dava konusu hükümsüzlüğü talep edilmiş olan markanın Turk patent nezdinde … no ile teşcilli olduğundan TTK.nun haksız rekabet hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı, Davacının … isimli web sitesi ile davalı tarafa ait … isimli web sitelerinin renk, kompozisyon açısından benzer olmadığı, orta halli tüketicide iltibasa neden olmayacağı, Davacının markasının Türkiye’de tescilli olmadığı, davalının markasının ise Türkiye’de tescilli marka olduğu, davalının … isimli web sitesinde markasını tescil ettirdiği … şeklinde kullanmasının yanısıra …+ŞEKİL iberesini de web sitesinde kullandığı, davalının bu kullanımının davacının yurtdışında tescilli olan markasına ve web sitesindeki kullanımlarına ayniyet derecesinde benzer olduğu, tüketicice iltibasa neden olabileceğini bildirdikleri anlaşılmıştır.
Davalı yanca 25.12.2017 tarihli mütalaa sunulduğu ve 27 sayfalık uzman görüşünde özetle, davacının tanınmış marka olmadığı, davalının tescil anında kötüniyetli olmadığı, davacının ülkemizde markasını kullanmadığı, hükümsüzlük şartlarının bulunmadığını bildirmişlerdir.
Türk Patent ve marka kurumundan marka tescil belgeleri celp edilmiştir.
Davalı adına … nolu … markasının 9,11.sınıf için 28.5.2005 tarihinde başvuru yapıldığı, tescilinin 19.6.2006 tarihinde yapıldığı ve marka gazetesinde 31.7.2006 tarihinde ilan edildiği , markanın davalı adına kayıtlı olduğu, başkası adına devir ve lisans kaydına rastlanmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlıkta tartışılması gereken hususlar; davacı yanın marka üzerinde gerçek hak sahibi olup olmadığı, gerçek hak sahibi ise markanın tescil edildiği tarih ile davacının hükümsüzlük davası açtığı süreye göre sessiz kalma yoluyla hak kaybına ugrayıp uğramadığı, davalının kötüniyetli olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının bulunup bulunmadığı, tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olup olmadığı hususlarıdır.
Taraf iddia ve savunmaları, sunulan faturalar, uzman görüşü, alınan bilirkişi raporları marka hukuku ilkelerine göre mahkememizce incelenmiştir.
HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI YÖNÜNDEN SESSİZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI İTİRAZININ İNCELENMESİ
Davacı davasını kayden 3.4.2014 tarihinde açmıştır.
Davalı ise … nolu … markasını 28.5.2005 tarihinde tescil ettirmek için başvuru yapmış , resmi marka gazetesinde 31.7.2006 tarihinde ilan edildiği dolayısıyla davacının huzurdaki davayı 8 yıl sonra açmış olduğu anlaşılmıştır.
Davacı markasının tanınmış marka olmadığı, özellikle son raporda davalının marka başvuru tarihinde 9.sınıf için davacının markasının tanımış olmadığı belirlenmiş olup, keza alınan tüm bilirkişi raporların da davacının tanınmış marka kriterlerini yerine getirmediği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda davalının kötüniyetli olup olmadığının toplanan delillere göre mahkemece değerlendirilmesi gereklidir.
Hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde, markanın davalı tarafından kullanıldığını davacının bilindiği halde, uzun süredir bu hakkını kullanmaması, sessiz kalması davalı tarafta hakkı kullanılmayacağı yönünde bir güven uyandırması , bu sırada davalının yatırım yapmasına, büyümesine göz yumması daha sonra ise uzun süreden sonra dava açması MK.2.madde anlamında değerlendirilmelidir.
Doktrin uygulamada bu durumu örtülü bir feragat olarak da değerlendirilmektedir. Sessiz kalınarak karşı tarafta güven uyandırdıktan sonra, tamamen farklı bir davranışta bulunarak, karşı tarafı hukuken elverişsiz duruma sokmayı hukuk düzeni korumamaktadır.
Hakkın kötüye kullanılma yasağının hukuki temelini dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Hak o hakkın tanınmasındaki amaca aykırı olarak kullanırsa ve bu kullanmada kullanan bakımından menfaat yoksa veya çok küçük bir menfaat varsa, bu takdirde o hakkın kullanılmasından değil, hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilir. Önceki davranışı ile çelişen kişi, hakkını kullanırken objektif dürüstlük kuralına aykırı davrandı ise MK 2. maddesi ihlal edilmiştir. Bu ilke “sessiz kalmak suretiyle hak kaybı” olarak adlandırılmaktadır. Bu İlkenin kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla, ilkenin uygulanma şartlarını mümkün olduğunca objektif kıstaslara bağlanmalıdır.
Aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açılan davalar yoluyla yaratılan malvarlığı değerinin yok olması söz konusu olduğundan bu tür davranışlar MK 2. madde kapsamında himaye göremez. Zira MK. 2 md. uyarınca, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır”.
27/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda ; Davalının davaya konu … nolu “…” isimli markanın tescil tarihi olan 28/06/2005 tarihinden dava tarihi olan 03/04/2014 tarihleri arasında yaptığı net satışların miktarı 32.501 adet , tutarının 3.001.156,76 TL olduğunu bildirmiştir.Dolayısıyla davalının markaya belirli bir yatırım yaptığı , davacının ise uzun süre sessiz kalarak davalı tarafta marka üzerinde dava hakkını kullanılmayacağı yönünde bir güven uyandırmış, bu sırada davalının yatırım yapmasına, büyümesine göz yummuş olup, daha sonra ise geçen uzun süreden sonra dava açması MK.2.madde anlamında mahkememizce hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ve hükümsüzlük davası yönünden davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı hükümsüzlük davasını süresinde açmadığı anlaşıldığından davalı yanca bu yönde ileri sürülen itiraz mahkememizce yerinde bulunmuştur.
Zira burada, önceki hak sahibinin dürüstlük kuralı gereğince göstermesi gereken bir davranış biçimi vardır, bu da dava hakkını makul süre içinde kullanmaktır. Önceki hak sahibinin dava hakkını kullanılması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyi niyetli şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı MK m.2 uyarınca davası açma hakkını kaybetmesi “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” dır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı 556 sayılı KHK’da ve TTK da açıkça düzenlenmemiştir. Ancak AB Marka Konusunda Kanunların Yeknesaklaştırılmasını öngören Yönergesi ve Topluluk Markası Tüzüğü bunu düzenlemiştir. Yönerge m. 9/1 ve Tüzük m. 53/1 ‘e göre, önceki hak sahibinin dava açma hakkını bilmesine rağmen beş yıl süre ile markasının veya benzerinin kullanılmasına karşı çıkmamışsa artık markanın hükümsüzlüğünü talep edemez. Yargıtay da bu konuda aynı görüştedir. Yargıtay HGK, 19.02.1969 tarihli, 1966/130 sayılı kararında “hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı durumuna son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin MK m.2’de anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığı ayrı bir sorundur. Aradan çok uzun süre geçtikten sonra, açmış olduğu dava, hakkın sınırları dışına çıkarak yaratılan mal varlığı değerinin yok olması veya sökülüp bozulması sonucuna yol açtığı için hakkaniyete aykırı görülebilirse bu takdirde el atanın gayretiyle elde ettiği bu durumdan istifadeye kalkışmak isteyen hak sahibinin bu hakkı MK m. 2 ‘ ye göre himaye edilmez”.Yargıtay 11. HD, 02.03.2000 tarihli, 2000/8169 E., 2000/1726 K. sayılı kararında, “dava açılmasının MK m. 2 ‘ye aykırı olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına bağlı olduğu, davacının davalı tarafın ticaret unvanından haberdar olduğu halde uzun süre sessiz kalınmasının zımnen icazet anlamında olduğuna” karar vermiştir. Hukukumuzda sessiz kalma nedeniyle hak kaybı müessesesi hakkaniyet ilkesine dayandırılmakta olup, kaynağını MK m. 2’deki dürüstlük kuralında bulur. Yine burada basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü hatırlanmalıdır. Fikri mülkiyet hukukumuzda bu konu düzenlenmemiştir. Ancak Yargıtay kararlarıyla sessiz kalma nedeniyle hak kaybı benimsenmiştir.Yargıtay’a göre, özellikle başkasının hakkına iyi niyetle el atan kimsenin, büyük harcamalar yaparak yatırım yapmış olabileceği, bu durumda uzun süre sessiz kalmış kişinin bundan istifadeye kalkışmasının MK m. 2’ye aykırı olacağı üzerinde durulmaktadır. Yargıtay’a göre, uzun süre sessiz kalma zımnen icazet anlamına gelir. Aradan uzun süre geçtikten sonra açılacak dava, hakkın kötüye kullanılması teşkil edebilir. Ancak hak sahibinin gecikmede haklı bir nedeni bulunuyorsa hak kaybından söz edilemez. Bu halde hakka tecavüz eden kimse gecikmenin haklı bir nedeninin bulunmadığını ve gecikme nedeniyle kendisinin önemli derecede zarar göreceğini ispat etmesi gerekir. Diğer yandan ilkeye dayanan tecavüz edenin Bu savunmasının dinlenmesi için iyi niyetli olması gerekmektedir. Davalının tescil anında iyiniyeti olup olmadığı hususu da hukuki bir inceleme olduğundan bilirkişilerin bu hususu mahkemenin takdir etmesi gerektiği yönünde görüş bildirdikleri anlaşılmıştır.
KÖTÜNİYETLİ TESCİL İDDİASININ İNCELENMESİ
Ticari temsilci ya da vekilin haklı bir neden olmaksızın marka tescili yaptırması halinde, gerçek hak sahibinin ileri sürebileceği talepler ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, tescilde kötüniyetin varlığına ilişkin özel haller ayrık olmak üzere gerçek marka hakkı sahibinin kötüniyetli tescile dayalı olarak da dava açma hakkı gerçek marka hakkı sahibine mülga 556 sayılı KHK döneminde da tanınmaktaydı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik uygulaması bu yöndedir.
Öte yandan 6762 sayılı TTK’nın 57/5 madde ve bendinde ”Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak”, ”Hüsniniyet kaidelerine aykırı hareketler”den biri olarak gösterilmiştir.
Bilindiği gibi tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir işaretin sahibinin itiraz etmesi halinde, başvuru tarihinden önce bu marka veya işaret üzerinde bir hak elde edilmiş ve durum marka ya da işaret sahibine başkaları tarafından kullanılmasını engelleme hakkı veriyorsa, başvuru tescil edilmez. Tescil edilmiş ise gerçek marka hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açma hakkı bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, MK 2. maddesi, ‘Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz’ hükümlerini amirdir. Ancak, marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir.
… 3.FSHHM’nin… esas-… karar ve 21.2.2017 tarihli kesinleşmemiş ilamı ile … 1.FSHHM’nin … esas sayılı dosyalarını ait bilirkişi raporlarının da davacı yanca dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır. … 3.FSHHM’nin … esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda davalının … nolu marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı belirtilmiş olup, kötüniyet olgusu her dava dosyasına özgü olarak tartışılması gereklidir. Zira bu kararın gerekçesinde özetle, davacının gerçek hak sahibi olduğunu davalının bildiği halde hatta huzurdaki 2014/84 esas nolu dosyada yargılama devam ederken seri olarak başka marka başvurularında bulunmasının ve davacının gerçek hak sahibi olduğunu bildiği halde yeni bir marka başvurusunda bulunmasını kötüniyetli bir davranış olarak kabul etmiştir. Ancak ilgili ilam ve alınan rapor mahkememiz açısından bağlayıcı değildir.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir (Karasu, Rauf; Spekülasyon ve Engelleme Markaları, FMR, 2008/3, s. 30 vd.).
Somut dava dosyasında davacının davalının tescil aldığı tarih itibarııyla ülkemizde tescilli markasının bulunmadığı, ülkemizde ticari vekil , distribütör vasıtasıyla da olsa bir ticari faaliyet içinde bulunmadığı , gerek … 3.FSHHM’nin … esas dosyasındaki bilirkişi raporunda gerekse mahkememiz dosyasına sunduğu delilere göre ülkemizde 2009 yılında ,2010,2012 yıllarında ait ihracaata ilişkin 3 adet fatura sunulduğu, her ne kadar bu faturalarda ürün markalarına rastlanmasa da davacının ilk 2009 yılında ticari faaliyette bulunduğu varsayılsa dahi davalının hükümsüz kılınması istenen markası için 28.5.2005 tarihinde başvuru yaptığı, dolayısıyla bir kötüniyet varsa bu tarihin esas alınmasının gerektiği, yani Kötüniyetin yüksek yargı içtihatlarına göre bilindiği üzere tescil için başvuru anında var olması gerekmektedir. Dosyada ki toplanan delillere göre davalının salt bir markanın gerçek hak sahibinin yurtdışında başka bir firma olduğundan haraket ile kötüniyetli olduğu düşünülemez,öte yanda esasen asıl olan iyiniyet olup, tanınmış olmayan bir markadan keza ülkemizde faaliyet göstermeyen bir markadan davalının ne gibi bir fayda sağlayacağı hususu ise davacı yanca ispat edilememiş olup, kötüniyetin varlığı ispat edilemediğinden bu yöndeki davacı iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmış ve bu yöndeki hükümsüzlük istemine göre de hükümsüzlük davasının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABET İDDİASININ İNCELENMESİ
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK ya göre davacının talepde bulunduğu anlaşılmış olup, KHK uyarınca marka sahibinin 61. Madde uyarınca aşağıdaki hallerde markaya tecavüzün engelleme hakkı bulunmaktadır.
A- Markanın tescil kapsamı ile aynı mal veya hizmetler ile ilgili olan tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılmasın
B- Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasın
C- Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal veya hizmetler ile benzer olmayan ancak Türkiye de tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edebilecek ve tescilli markanın itibarına zarar verebilecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeliyebilecek nitelikte her hangi bir işaretin kullanılması işaretin mal veya ambalaj üzerine konulması işareti taşıyan ambalajn piyasaya sürülmesi bu amaçla stoklanması, teslim edileceğinin teklif edilmesi, veya o işaret hakkında hizmetlerin sunulması veya sağlanması işareti taşıyan malın gümrük belgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabii tutulması, işaretin teşebbüse iş veren evrakı ve reklamlarında kullanılması, işareti kullanan kişinin işaretin kullanımına ilişkin hakkı ve meşru bir bağlantısının olmaması koşuluyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı yönlendirici kod, anahtar sözcük vb şekilde kullanması, marka hakkına tecavüz sayılan haller olarak sıralanmıştır.
KHK nin 9/1 – b anlamında tecavüzden bahsedebilmek için 3 sartın bulunması gerekmektedir. Tescilli markanın aynısının ve benzerinin, tescilli markanını kapsadığını mal ve hizmetlerle aynı benzer mal ve hizmetlerde kullanılması, bu benzerliğin halk tarafından irtibat kurmakta dahil olmak üzere karıştırılma ihtilamalinin bulunması gerekmektedir.
TTK. 56 maddesi haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaydelerine aykırı sair suretlerde iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir. 57. Madde de tahditi olmayıp örnek kabilinden haksız rekabet halleri sayılmıştır. 5. Bentte başkasının emtiası iş mahsülleri , faaliyeti veya ticari işletmesi ile iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak hususu ile başkasının haklı olarak kulandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtası ile iltibasa meydan verebilecek suretle ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumunu bilerek veya bilmeyerek satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundukmak haksız rekabet olarak düzenlenmiştir.
Davalının … tescil nolu “…” İbareli markasının TPMK nezdînde tescilli bir marka olduğundan bu ibarenin tescilli olduğu haliye davalı tarafından kullanılması haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil etmeyecektir.
HMK 266. Madde kapsamında marka hukuku ve haksız rekabet hukuku ilkelerine göre hazırlanan, dosyadaki deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişiler Prof Dr. …, marka vekili …, teknik bilirkişi … tarafından hazırlanan 10/01/2020 tarihli rapor Hükme dayanak alınmıştır. Son bilirkişi raporunda da isabetle belirtildiği üzere; Davacının … isimli web sitesi ile davalı tarafa ait … isimli web sitelerinin renk, kompozisyon açısından benzer olmadığı, orta halli tüketicide iltibasa neden olmayacağı, Davacının markasının Türkiye’de tescilli olmadığı, davalının markasının ise Türkiye’de tescilli marka olduğu, davalının … isimli web sitesinde markasını tescil ettirdiği … şeklinde kullanmasının yanısıra davacıya ait … iberesini de web sitesinde kullandığı, davalının bu kullanımının davacının yurtdışında tescilli olan markasına ve web sitesindeki kullanımlarına ayniyet derecesinde benzer olduğu, dolayısıyla davalının bu kullanımının tüketicice iltibasa neden olabileceği dolayısıyla davalı eyleminin bu kullanımdan kaynaklı olarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete neden olduğu anlaşıldığından yani Davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli markası haricinde davacının şekil ibaresi içeren marka-logosunu dava tarihinden önce web sitesi içinde markasal olarak kullandığı anlaşıldığından, davalının bu kullanımı daha sonra kaldırmasının tecavüzün varlığını bertaraf etmediği de açık olduğundan keza davacının marka hakkına davalı yanca tecavüzde bulunulduğunun ve eylemin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, olası kullanımların durdurulmasına önlenmesine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı yan ilan talebinde de bulunmuş olup, ilan talebinde davacının hukuki yararı bulunduğundan ilan isteminin kabulüne, Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1- Davalı markasının hükümsüzlük isteminin reddine,
2-Davalının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli markası haricindedavacının şekil ibaresi içeren marka-logosunu dava tarihinden önceweb sitesi içindemarkasalolarak kullandığıanlaşıldığından davacının marka hakkına davalı yanca tecavüzde bulunulduğunun ve eylemin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına önlenmesine,
3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline,
4-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 29,20 TL harcın davalıdan tahsiline,
5-Haksız rekabetin tespiti yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca4.910 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Hükümsüzlük talebinin reddi yönünden, Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 4.910 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yargılama giderlerinden olan 25,20 TL başvuru harcı 25,20 TL peşin harç, 5.000 TL bilirkişi ücreti , 568,50 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 5.618,90 TL’nin taktiren 1/2 sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın yargılama giderlerinden olan toplam 3.009 TL’nin taktiren 1/2 sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair verilen karar davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı,gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren2 haftalık süre içinde İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ NEZDİNDE İSTİNAF YASA yoluaçık olmak üzerekarar verilip tefhim kılındı, hazır olanlara duruşma zaptından örnek verildi. 10/11/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır