Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/36 E. 2019/404 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/188 Esas
KARAR NO : 2019/397

DAVA : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Maddi Ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 09/10/2012
KARAR TARİHİ : 16/10/2019

Taraflar arasında markaya tecavüzün önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın Kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/05/2010 tarih ve 2006/471 esas-2010/107 karar sayılı ilamı ile karara bağlandığı, ilamın temyiz edilmesi üzerine dava dosyası yüksek mahkeme denetimindeyken HSK’nun 02/08/2017 tarihli ve 1071 sayılı kararı uyarınca İstanbul 3 ve 4. FSH Hukuk Mahkemelerinin 08/08/2017 tarihi itibarıyla faaliyetlerinin durdurulmasına, 3. FSH Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava, iş ve arşiv dosyalarının 1. FSH Hukuk Mahkemesine devrine karar verilmiş ve dava dosyasının temyiz incelenmesinin yapıldığı Yargıtay 11.HD’nin .2011/132 esas, 2012/7686 karar sayılı bozma ilamı üzerine bozularak ilk derece mahkemesine gönderilmiş olup, uyap tevzii bürosunca mahkememizin 2017/188 esas numarasına kayıtlanarak ve bozma ilamına uyularak yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili, … markasını herhangi bir yerde kullanmak için, müvekkili ile marka sözleşmesi yapılması gerektiğini, davalının böyle bir sözleşme akdetmeksizin üretip satmakta olduğu .. marka … kitleri için … İmalat Yeterlilik Belgesi, İmalat Yeterlilik belge sureti, muayene kontrol ve karayolu uygunluk belgesini sahte olarak düzenleyerek araçların trafiğe çıkmalarını sağladığını, davalının, bu eylemi ile müvekkilinin manevi itibarını zedelediğini ve eylemin haksız rekabet teşkil ettiğini, hakkı olmadığı halde … markasını kullanarak tüketiciyi aldattığını, davalı firmanın üretimini yaptığı … araç kiterinin insan hayatını ve güvenliğini tehlikeye sokabilecek niteliği de nazara alınarak marka kullanma ücreti oranının 3 katı manevi tazminat talep ettiklerini ileri sürerek, … markasına vaki tecavüzün önlenmesine, davalı tarafından piyasaya sunulan ve halen stoklarında bulunan haksız marka basılı her türlü broşür ve ürünlerin toplattırılarak muhafaza altına alınmasına, 4.779 TL maddi, 14.337 TL manevi tazminatın belgelerin sahte olduğunun tespit edildiği 17.10.2005 tarihinden itibaren işleyecek ticari reekont faiziyle davalıdan tahsiline, haksız tecavüz için verilecek kararın trajı en yüksek iki büyük gazetede ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA; Davalı vekili, müvekkilinin … tarafından verilmiş belgelere istinaden işlerini yaptığını, hakkında soruşturma başlatılan … firmasıyla davalının herhangi bir ilişkisinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE,
Bozma öncesinde; kapatılan İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/05/2010 tarih ve 2006/471 esas-2010/107 karar sayılı ilamına göre; davanın kısmen kabulüne, davacının tescilli markasına davalının tecavüzünün tespiti ile önlenmesine, dava tarihinden önce piyasaya sunulan davacı markasını taşıyan ürün var ise toplatılmasına, 4.779 TL maddi, fiilin oluş şekli ve dosya kapsamına göre takdiren 4.779 TL manevi tazminatın 17.10.2005 tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin ülke genelinde yayınlanan trajı yüksek gazetelerden birinde bir kez ilanına karar verildiği, Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 11.HD’nin 2011/132 esas, 2012/7686 karar sayılı ilamı ile; Davalı vekili, müvekkilinin yıllardır … yetki belgesi ile çalıştığını, … marka araç kitlerine sahte belge tanzim eden kişinin müvekkili değil, dava dışı … isimli şahıs olduğunu, davalının isminin kullanıldığını ve bu konuda açılmış bir ceza davası bulunduğunu, gerçeğin ceza yargılamasında ortaya çıkacağını savunmuştur. Dosyaya ibraz edilen … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosya içeriğinden sahte olduğu anlaşılan … isimli firmaya ait fatura üzerinde yazılı vergi kaydının …’a ait olmasına, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda da … ile … arasında ne gibi bir ticari ilişki olduğunun dosyaya mübrez delillerden tam olarak anlaşılamadığının belirtilmiş bulunmasına göre, BK’nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesince saptanacak maddi olaylar hukuk hakimini bağlayacağından, davalının bu yoldaki savunması dikkate alınarak ceza yargılamasının sonucunun beklenmesi gerekirken, kararda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir” gerekçesi olarak bozularak mahkemesine iade edilmiş, mahkememizce bozma ilamına uyularak ceza yargılamasına konu dosya kesinleştikten sonra dosyamız arasına celp edilmiştir.
Kesinleşen ceza yargılamasına ait dosya incelendiğinde; 17.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/612 Esas, 2014/664 karar ve 17/12/2014 tarihli ilamı ile Katılanı TÜRK STANDARTLAR ENSTİTÜSÜ, sanıkları … ve … olan, Resmi Belgede Sahtecilik suçundan sanıkların yargılamalarının yapıldığı, mahkeme gerekçeli kararında Emanetin 2014/11615 sırasında kayıtlı imza sirküleri ile olayla ilgili 10/01/2005 tarihli onaylı teknik belge sureti ile buna ekli imalat yeterlilik belgesi örnekleri Adli Tıp Grofoloji uzmanı bilirkişi … oğlu tarafından karşılaştırıldığını söz konusu belgelerdeki imzaların sanık … ve …’in eli ürünü olmadığı’nın 05/11/2014 tarihli rapor ile anlaşılıdığını, Sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmışsa da, sanıkların müsnet suçu işledikleri hususunda savunmalarının aksine, mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediğinden delil yetersizliği nedeniyle sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği ve kararın temyizi üzerine; YARGITAY 11. CD nin 2018/4976 esas ve 2018/9327 karar ve 21.11.2018 tarihli ilamı ile Sanıklara yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçundan Türk Standartları Enstitüsünün doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı olmadığından, şikayetçi vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gerekli 1412 sayılı CMUK’nin 317. maddesi gereğince REDDİNE, 21.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildiği ve ilamın aynı tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda (mülga) 818 sayılı Borçlar Kanununun 53. maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.74) düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi hükmü de aynı yönde bir düzenlemeyi içermektedir.)
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Ancak hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231; 03.04.2013 gün ve E:2012/19-873, K:2013/433 sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; ceza yargılamasında Emanetin 2014/11615 sırasında kayıtlı imza sirküleri ile 10/01/2005 tarihli onaylı teknik belge sureti ile buna ekli imalat yeterlilik belgesi örnekleri Adli Tıp Grofoloji uzmanı bilirkişi … oğlu tarafından karşılaştırıldığını söz konusu belgelerdeki imzaların sanık … ve …’in eli ürünü olmadığı’nın 05/11/2014 tarihli rapor ile anlaşıldığı tartışmasızdır.
Hukuk yargılamasına esas olarak sunulan deliller incelendiğinde; Davalının … dönüşüm sistemleri üzerine “…” adlı bir firmanın bayisi olarak …’ye kayıtlı ve her türlü resmi izne haiz bir firma olarak 1997 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini ve … tarafından verilmiş belgelere istinaden işlem yaptığını,sahte belgelerle işlem yaptığı iddialarının doğru olmadığını ileri sürmüştür.
T.P.E. Markalar Dairesi Başkanlığı’ndan gelen kayıtlardan, … ,,…, … , … , … ,… , … , … ve … sayılı … +şekil ibareli markanın davacı kurum adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilince … Hizmet Yeri Yeterlilik Belgesi sunulmuştur.
Bilirkişilerin bozma öncesinde mahkememize sunduğu rapor kapsamına göre; davalının davacı kuruma ait …. garanti markasını izin almadan kullandığı ve markaya tecavüzde bulunduğu, davalının dava konusu ürünlerle ilgili sahte belge düzenlenmesinin dava dışı bir kişiye bu işi yüklemesinin sonucu değiştirmeyeceği, bu durumun T.T.K. 20/2 ile de bağdaşmayacağı, davacının maddi tazminat olarak 4.779,00 TL talep edebileceği bildirilmiştir. Ancak sahte belge düzenleyen … ile davalı şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunduğu ispat edilememiştir.
Zira ceza yargılamasına konu dava dosyası incelendiğinde; rapordaki basiretli tacir ilkesinin somut olayda uygulama yerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Faili meçhul kişilerce davalıların kaşesinin sahtesinin yaptırılması suretiyle belge düzenlendiği, bu belgelerin ceza yargılamasında sanık vekillerinin beyanı kapsamına göre …’nda bir matbaada basıldığının ileri sürüldüğü, hiçbir aşamada kaşe ve üzerindeki imzaları sanıkların kabul etmedikleri, nitekim yaptırılan kriminal incelemenin de sanık savunmalarını doğruladığı, öte yandan dönüşümü yapılan aracın … ilinde ele geçtiği, ancak sanıkların savunmalarının aksi hiçbir delilin ceza yargılamasında bulunmadığı gibi hukuk yargılamasında da toplanan deliller kapsamına göre atılı eylemin davalılarca işlendiğinin ispat edilemediği, öte yandan delil niteliğine haiz belge üzerinde yapılan incelemede belgelerdeki imzaların sanık … ve …’in eli ürünü olmadığının 05/11/2014 tarihli rapor ile anlaşıldığı dolayısıyla kesinleşen ve kesin hüküm niteliği bulanan ceza yargılamasına esas dosya ve deliller bir bütün olarak incelendiğinde sahte belge düzenleyen Selim Sayar ile davalı şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunduğu ispat edilemediğinden, subut bulmayan ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davanın reddine,
2-44,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 214,20 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Tecavüzün önlenmesine ilişkin talebin reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Manevi tazminat talebinin reddi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.931 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Maddi tazminat talebinin reddi yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 573,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yapmış olduğu masraf bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde YARGITAY Nezlinde TEMYİZ YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.16/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır