Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2014/169 E. 2018/89 K. 15.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.FİKRÎ VE SINAÎ
HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/169 Esas
KARAR NO : 2018/89

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/08/2014
KARAR TARİHİ : 15/03/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ticaret unvanında yer alan … ibaresinin davacının ticaret unvanın asıl unsuru olduğu gibi, davacı müvekkili adına tescilli “…” esas unsurlu 12.11.2008 TARİH VE … NOLU “… ibareli markanın aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan, 2010 32041 nolu “ …” ve … nolu “ …” ibareli markaların haksız, kötüniyetle ve hukuka aykırı şekilde tescil edilmesi nedeniyle davalı adına kayıtlı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesinin talep ve dava edildiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın davacı firma gibi sadece kuru temizleme hizmetinin yer aldığı sınıfta faaliyet göstermediğini, müşterilerine kapıdan kapıya kuru temizleme de dahil olmak üzere birçok hizmetin organizasyonunu sağladığını, 37. Sınıf dışındaki sınıflarda da hizmet verdiğini, davacı yanın ise tescilinin sadece 37. Sınıfta bulunduğunu, davalı firma direkt son kullanıcılara kuru temizleme de dahil olmak üzere organizasyon hizmeti verirken davacı yan kurumsal firmalara otel, restaurant vb çamaşırhane yıkama ütüleme hizmeti vermekte olduğunu, Müşteri portföyününde birbirinden tamamen bağımsız olup müşterilerinin markaları karıştırdığı iddiasının yersiz olduğunu, Dava konusu “…” ibaresinin temizlik hizmetlerinde kullanılması zorunlu olan hizmetin cinsini, niteliğini, amacını, değerini bildiren bir ifade olduğunu,marka sicilinde kayıtlı “…” ibareli birçok marka bulunduğunu, davacı İle davalının markaları arasında iltibas bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;
Dava davalı adına tescilli … ve … markalarının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
HMK 266. madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Düzenlenen raporlar mahkememizce sadece seksörel açıdan hükme esas alınmış, marka hukuku yönünden ise son nihai karar sunulu delillere göre mahkememizce yapılmıştır.
Türk Patent ve Marka Kurumundan gelen marka tescil belgeri incelenidiğinde;
Davacı adına tescilli … nolu … şekil markasının 37.sınıfda hizmet markası olarak 12.11.2008 başvuru tarihli ve 2.10.2009 tarihinde tescil edildiği,30.11.2011 tarihli gazetede de ilan edildiği anlaşılmır.
Davalı adına tescilli … nolu … markasının 35,37,38.sınıflarda hizmet markası olarak 14.5.2010 başvuru tarihli ve 29.6.2011 tarihinde tescil edildiği,31.7.2011 tarihli gazetede de ilan edildiği anlaşılmır.
Yine hükümsüzlüğü talep edilen davalı adına tescilli … nolu … markasının 35,37,38.sınıflarda hizmet markası olarak 21.5.2010 başvuru tarihli ve 14.7..2011 tarihinde tescil edildiği,30.9..2011 tarihli gazetede de ilan edildiği anlaşılmıştır.
Ticari sicil kayıtlarına göre davacının …’nin İTO kayıtlarına göre 14.10.1998 tarihinde kurulduğu anlaşılmıştır.
Davalı … İletişim … Ltd Şti’nin ise 29-02-2009 yılında kurulduğu anlaşılmıştır.
Gerek marka tescil belgesi gerek davacı şirketin … ibaresini kullandığı tarih davalının kullanımından önceye aittir.
Bilirkişiler son raporunda davacı markasının ülke genelinde tanınmış marka olmadığını belirtilmiştir. Bu durumda markanın hükümsüzlük incelemesi, markaların benzer olup olmadığı, karıştırma ihtimali, emtia ların aynı olup olmadığı ve hükümsüzlük kararı verilecek ise hangi emtia sınıflarında verilmesi gerektiği hususlarıdır.
Davacı tarafından dosyaya sunulan faturalara ve müşteri çeşitliliğine bakıldığında markanın faaliyet gösterdiği coğrafyada (Genellikte İstanbul firmalarına fatura kesilmiş olduğu) ciddi şekilde piyasa payının olduğu, markanın tanıtımı konusunda ulusal veya bölgesel bazda herhangi bir basın yayın organında tanıtımı yapılmadığı,Housekeeping dergisine 2009 Ocak ve Mayıs ayları sayısına birer tam sayfa ilan verdiği,ancak bu durumun markanın tanınmış marka olması için yeterli olmadığı,zira bir işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/11 hükmünden yararlanması için Ülkenin tamamında kullanılması ve ayırt ediciliğin de ülkenin tamamında kazanılmasının gerekli olduğu,tescilli bir markanın koruma alanının tüm ülke sınırları olduğu, davacı markasının ülke çapında tanınmış olmamakla birlikte, Davacının “…” ibaresini, 1998 ylında kunduğu şirket ünvanında kullandığı, 2004-2009 yılları arası faturalarında “…” logosunu kullandığı, 2009 yılından itibarende “…” ibaresini faturalarda ve diğer resmi evraklarda kullandığı, kullanım süresi ve kesintisizlik dikkate alındığında, markanın kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanabileceği hususu 24.9.2016 tarihli bilirkişi heyetince tespit edilmiştir.
Bliirkişiler …, … ,… 29.4.2016 tarihli raporlarında “…” isminin genel anlam ifade etmediğini, markada yer alan … ve … kelimelerinin genel anlam ifade ettiğini, … kelimesinin Türkçe karşılığının “…” olduğunu ancak sektörde Kuru Temizleme anlamında da kullanıldığı ve … kelimesi geçen 84 marka tescili yapıldığını, sektörde… kelimesinin çoğunluk tarafından bilindiğini,Davacının, … markasını, belirli bir coğrafyada (Müşterilerin çoğunluğuİstanbul’da) çamaşırhane hizmetleri alanında uzun süre marka olarak kullandığı ve tanıtım yaptığı,Davacının, … markasına çamaşırhane (çamaşır yıkama) hizmetlerinde belli bir coğrafyada ayırt edicilik kazandırdığını,Davacının dosyaya sunduğu Kesilen faturalar, çeşitli sektörlerden müşteri çeşitliliği ışığında, İstanbul ilinde geniş bir müşteri portföyü olduğu, dolayısıyla bölgesel olarak sektörde … markasının kurumsal müşteri açısında belirgin bir şekilde bilinirliğe sahip olduğunu, davacının, Kuru Temizleme alanında markasına ayırt edicilik özellik kazandırmadığını, firmanın tanıtım ve afişlerinin çamaşırhane hizmeti Üzerine olduğunu,davalının, … markası adı altında hizmet vermediğini, söz konusu markayı kullanmadığı, markanın tanıtımını yapmadığını,… markasının hiçbir ayırt edici Özelliğinin bulunmadığını,Davalının, … markasıyla hizmet verdiğini, tanıtımlarında ve hizmetlerinde … markasını kullandığını,Davalı yana ait olan …’ın kuru temizleme alanında bir kredi kartı hizmeti gibi kullanıldığını ve Davalı …’nin Müşterilerine kesmiş olduğu faturalarda, “…” logosunu kullandığını ve faturalannda … ile ilgili herhangi bir logo veya ibare kullanmadığını, …. firması olan ve “…” hizmetini veren ve markasını kullanan … Ltd Şii’nin faturalarında ve müşteri sözleşmelerinde “…” ibaresi ve logosunu kullandığını, Davacı … A.ş.’nin 1998 yılında “…” Yıkama A.ş. olarak kurulduğunu, Müşterilerine kesmiş olduğu faturalarda, 2009 yılına kadar eski “…” logosunu kullandığı. 2009 yılından sonra “…” logosunu kullanıdığını, … kart ve … markaları arasında karıştırma ihtimali bulunmadığını, … ve … markaları yönünden ise tüketicilerin her iki markayı karıştırma ihtimalinin yüksek olduğunu, bildirdikleri anlaşılmıştır.
İlk bilirkişi raporunu düzenleyen …, … ve … 11.2.2014 tarihli raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı, yetkili gerekçeden yoksun bulunduğu anlaşıldığından hükme esas alınmamıştır.
Ancak ilk rapor ve ikinci rapor arasında çelişki olduğu iddiası nazara alınarak çelişkinin giderilmesi amacıyla Heyete … katılarak 3.kez rapor alınmıştır.
Son ek raporun gerek tanınmışlık, gerek marka ibarelerinin sektörde ne anlama geldiği hususu denetime uygun olarak belirlendiğinden mahkememizce sektörel yönden hükme esas alınmıştır ancak marka hukuku yönünden değerlendirme tüm heyetlerde hukukçu bilirkişi yasağı dikkate alınarak mahkememizce değerlendirilmiştir.
MAHKEMEMİZ KABULU VE HUKUKİ GEREKÇE;
Dosyada taraflarca sunulan deliler, Türk Patent ve Marka kurumundan celp edilen belgeler ,sektörel değerlendirmelerin yer aldığı bilirkişi raporu ile birlikte incelendiğinde; Gerek markaların korunması Hakkındaki KHK ile gerekse 6769 sayılı Sınai Mülkiyet yasası ile marka hukukumuzda tescil ilkesi kabul edilmiştir. Ancak tescil ilkesi kabul edilmesine rağmen, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında gerçek hak sahipliği kuralı beninsenmiş ve markayı ilk defa kullanıp ona ayırt edicilik kazandıranı gerçek hak sahibi olarak kabul etmiştir.
Davacının gerek ticaret unvanı yoluyla gerekse marka tescilibelgelerinin tescilli olduğu tarih dikkate alındığında … ibaresini ilk kullananan tüzel kişilik olduğu tartışmasızdır.
Marka hukuku yönünden davacı ve davalı markasında yer alan ibarelerin karıştırma ihtimali ile tescilli oldukları sınıf dikkate alınarak orta düzeyde tüketicinin aldanma ihtimalinin marka hukuku ilkelerine göre tartışılması gereklidir.
Gerek davacı gerekse davalının markalarında yer alan … ibaresi markada yer alan asli unsurdur. Davacı markasında yer alan …, davalı markalarında yer alan … ibarelerinin genel nitelikte olması nedeniyle markaya ayırt edicilik katmadığı sabittir. Bilirkişilerde davalı markasının … biçimindeki tescilinin 37.sınıf yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini bildirmişlerdir. Toplanan delillere göre mahmememizce … markası yönünden de 37.sınıf açısından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu hususu sabit görülmüştür.
… ibaresi de genel bir ifade olup markada markaya orjinalite sağlayan … ibaresidir. Bilirkişi raporlarında davacı markasının ülke genelinde tanınmış olmamakla birlikte Davacının, … markasını, belirli bir coğrafyada (Müşterilerin çoğunluğu İstanbul’da) çamaşırhane hizmetleri alanında uzun süre marka olarak kullandığı ve tanıtım yaptığı,Davacının, … markasına çamaşırhane (çamaşır yıkama) hizmetlerinde belli bir coğrafyada ayırt edicilik kazandırdığını,Davacının dosyaya sunduğu Kesilen faturalar, çeşitli sektörlerden müşteri çeşitliliği ışığında, İstanbul ilinde geniş bir müşteri portföyü çokluğu, dolayısıyla bölgesel olarak sektörde … markasının kurumsal müşteri açısında belirgin bir şekilde bilinirliğe sahip olduğunu bildirdikleri dolayısıyla kuru temizleme /çamaşır yıkama faaliyetlerinin iç içe geçen hizmetler olup, bilindiği gibi büyük şehirlerde daha çok müşteriler /tüketiciler tarafından tercih edilen bir hizmet türüdür, bu açıdan tüketicinin davalı markasını davacının seri markası gibi algılaması ve markalar arasında bağlantı kurma ihtimali çok yüksektir. Bu açıdan markaların kesiştiği ortak hizmetler yönünden davalının hükümsüzlüğü istenen her iki markasının 37.sınıfda kesişen hizmetler açısından hükümsüz kılınması gereklidir. Öte yandan bilirkişilerce sunulu diğer belgeler yeterince incelenmemiştir. Heyette hukukçu bulunmaması nedeniyle hukuksal açıdan bakış açısının yetersiz olduğu tüm raporlarda gözlenmiştir.Zira davacı markası aynı zamanda bir şekil markası olup, marka tescil belgesinde şekil ibaresi mavi renkle oluşturulmuş köpüğü simgeleyen mavi baloncuklar ile kombin edilmiştir. Davalının müşterileri ile yaptığı bilgelendirme formu ibareli sunduğu üyelik formu incelendiğinde … kart yazısının tamanen mavi ile yazıldığı yine … kart ibaresinin … ibaresinde Ü ibaresi üzerinde yani harfin üzerindeki işaretin baloncuğa benzetilerek ikili baloncuk olarak bir baloncuğun yukarıya doğru Ü harfinin üzerine konumlandırıldığı, kart ibaresinin ise sağ ve sol tarafına iki baloncuk yerleştirilerek kullanıldığı, davalının tüm tanıtım materyalinde … kart markasını baloncuk ile birlikte kullandığı bu durumun göstergesinin ise davacı markasının yani … ibaresinin belirli bir bilinirliğe ulaşmış olması nedeniyle davalı yanca davalı markasına yaklaşılması suretiyle bu bilinirlikten faydalanma amacıyla kullanıldığı, yine … ibareli kataloğlarda … kart reklamının bulunduğu, kataloğda … ibaresinin dikkat çekecek tarzda ve baloncuklarla kullandığı bu durumda 37.sınıflardaki kullanım nedeniyle tüketicilerin markaları karıştırmasının kaçınılmaz olduğu, her iki marka arasında bağlantı kuracakları, ekonomik ve idari birliktelik içinde olduklarını düşünmelerinin kaçınılmaz olduğu anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesinde; “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş ….bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş …markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise,…halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş……marka ile ilişkili olduğunu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilmez” ifadelerine yer verilmiştir.
Madde metninde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesi kavramları açıklanmamıştır. Ancak iltibas olgusu kaynak AB ülkelerindeki marka mevzuatları arasındaki uyumun sağlanmasıyla ilgili 1989/104 nolu direktifle uyumlu olarak iltibas tehlikesini de içine alacak derecede genişletilmiştir.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Başvuru ve önceki markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır. Bu kapsamda değerlendirme yapıldığında da tüketici zihninde kalan ibare … ibaresidir.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.(BENTLY, Lionel/SHERMAN, age. Sh. 817-818) Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
556 sayılı KHK’nin 8/4 hükmü, bir markanın (veya başvurunun) aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği ilkesini açıkça ifade eder. Ancak hüküm bu ilkeye bir istisna getirmiş bulunmaktadır. Buna göre, toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir marka veya başvurunun, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir. Somut olayda davacı markasının tanınmış marka olmadığı tespit edilmiş ancak istanbul içinde bilinirliği yüksek bir marka olduğu tespit edilmiştir. Davacı tanınmış marka olmadığından davalı farklı emtia ürürleri üzerinde markayı kullanabilecektir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, davacıya ait markalar ile dava konusu marka görsel, anlamsal ve işitsel benzerlikler olup olmadığı ve bütün olarak bıraktıkları intiba yönünden halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığı bakımından yapılan incelemede;
Orta düzeyli tüketici nezdinde … ibaresi markada baskın ve ayırt edici ibare olarak yer aldığından markaların tüketici nezdinde aynı, benzer, irtibatlı müessesleri akla getirecek biçimde keskin bir benzerliği çağrıştırdığı ,markaların bütün itibarı ile bıraktığı intiba dikkate alındığında markaların 37.sınıf yönünden ortalama tüketicileri bakımından aynı marka/seri marka gibi algılanmalarına yeterli olduğu, ortalama tüketicilerin mal ve hizmetlerin aynı işletmeden geldiği veya ekonomik, ticari, idari olarak bağlantı bulunduğu zannına kapılma ihtimalının çok yüksek olduğu anlaşılmıştır.
Davacı davalının kötüniyetli olarak marka tescili yaptığını bu husus nedeniyle dahi markaların hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürmüştür.
ürk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesi uyarıca “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Aksine davranışın müeyyidesi de aynı maddede gösterilmiştir. ”Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Dürüstlük ise, toplumun bilincinde yerleşmiş olan ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından beğenilerek ve uygun görülerek uyulan namusluluk, doğruluk, işlem ve iş ilişkilerinde dikkat, özen ve karşılıklı güven esaslarının oluşturduğu davranış biçimidir.
Markadan beklenen normal kullanma, yararlanma ve onu koruma amacına aykırılık teşkil eden marka tescilleri ticarî yaşamdaki dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu izahtan varestedir.
Mülga 556 sayılı KHK’nın 35/1.maddesinde kötü niyetli marka tescil başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlemesi mevcuttu.
Her ne kadar 556 sayılı KHK’ nin 42. maddesinde kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmemiş ise de; 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca AB ile Türkiye arasındaki fikrî ve sınaî haklara ilişkin mevzuatın uyumlu hâle getirilebilmesi amacıyla 27.06.1995 tarihinde yürürlüğe konulan 556 sayılı KHK’ nin mehazını oluşturan, 89/104 Sayılı AB Marka Yönergesinin 3/2 ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğünün 51/1-b. maddesi hükümleri ile 556 sayılı KHK’ nin 35/1 ve 42/1-a. maddesi hükümlerinin Türk Medenî Kanunu’ nun 2. maddesinde yazılı ilkenin özel uygulamalarından ibaret bulunduğu göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede, kötü niyetli marka tescilinin başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak kabulü gerekmektedir.
Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler.
Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez.
Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez.
Dosyaya sunulan deliller incelendiğinde; davacı markası aynı zamanda bir şekil markası olup, marka tescil belgesinde şekil ibaresi mavi renkle oluşturulmuş köpüğü simgeleyen mavi baloncuklar ile kombin edilmiştir. Davalının müşterileri ile yaptığı bilgelendirme formu ibareli sunduğu üyelik formu incelendiğinde … kart yazısının tamanen mavi ile yazıldığı yine … kart ibaresinin … ibaresinde Ü ibaresi üzerinde yani harfin üzerindeki işaretin baloncuğa benzetilerek ikili baloncuk olarak bir baloncuğun yukarıya doğru Ü harfinin üzerine konumlandırıldığı, kart ibaresinin ise sağ ve sol tarafına iki baloncuk yerleştirilerek kullanıldığı, davalının tüm tanıtım materyalinde … kart markasını baloncuk ile birlikte kullandığı bu durumun göstergesinin ise davacı markasının yani … ibaresinin belirli bir bilinirliğe ulaşmış olması nedeniyle davalı yanca davacı markasına yaklaşılması suretiyle bu bilinirlikten faydalanma amacıyla kullanıldığı, yine … ibareli kataloğlarda … kart reklamının bulunduğu, kataloğda … ibaresinin dikkat çekecek tarzda ve baloncuklarla kullandığı bu durumda 37.sınıflardaki kullanım nedeniyle tüketicilerin markaları karıştırmasının kaçınılmaz olduğu, dolayısıyla davalının daha başka birçok seçenek varken … esas unsurlu markayı seçmesinin keza davacı kullanımına yaklaştırırarak kullanması iyiniyetli bir davaranış olarak yorumlanamaz. Bu açıdan da sunulu deliller değerlendirildiğinde 37.sınıf yönünden … no ile tescilli “… ” markasının 37. sınıf yönünden (Temizlik hizmetleri, temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri, ) ve … no ile tescilli “… ” markasının 37. Sınıf yönünden (Temizlik hizmetleri, temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri, Giysilerin temizliği, bakımı ve tamiri hizmetleri.) yönünden davacı markası ile karıştırma ihtimali bulunduğu sabit görüldüğünden bu sınıf ile sınırlı olarak markaların hükümsüzlüğüne, diğer sınıflardaki hükümsüzlük isteminin reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
-Davalı adına … no ile tescilli “… ” markasının hükümsüzlük isteminin KISMEN KABULÜNE, karıştırma ihtimali bulanan 37. sınıf yönünden (Temizlik hizmetleri, temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri,) HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, diğer sınıflar yönünden hükümsüzlük isteminin reddine,
2- Davalı adına … no ile tescilli “… ” markasının hükümsüzlük isteminin KISMEN KABULÜNE, karıştırma ihtimali bulanan 37. Sınıf yönünden (Temizlik hizmetleri, temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri, Giysilerin temizliği, bakımı ve tamiri hizmetleri.) yönünden HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, diğer sınıflar yönünden hükümsüzlük isteminin reddine,
3-Kararın kesinleşmesini mütakip kesinleşmiş karar örneğinin ilgili sicile işlenmek üzere Türk Patent ve Marka Kurumuna gönderilmesine,
4-35,90 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile 10,70 TL eksik harcın davalıdan tahsiline,
5-Davanın kısmen kabulü yönünden; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince; 3.145 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 25,20 TL peşin harç, 25,20 TL başvuru harcı, 3.900 TL bilirkişi ücreti ve 257 TL tebligat-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 4.207,40 TL’nin takdiren 3/2’sin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafın yapmış olduğu 50 TL giderin üzerinde bırakılmasına,
9-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde taraflara iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 HAFTA içerisinde İSTİNAF YASA yolu açık olmak üzere karar verilip tefhim kılındı.15/03/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır