Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/75 E. 2023/422 K. 12.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/75 Esas
KARAR NO : 2023/422
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/02/2022
KARAR TARİHİ : 12/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı müvekkili Battal Kuyucu 2016 yılından … ili … ilçesinde … A.Ş başarılı bir şekilde hizmet verdiğini, tarafların en son 01.01.2019 tarihli … Bayilik Sözleşmesini imzaladıklarını, … Bayilik sözleşmesinin 3. Maddesinde Süre ve yürürlüğe ilişkin hükümlerde 3.2 maddesinde sözleşmenin süresinin 5 yıl olduğunun belirtildiğini, buna karşılık ekte sunmuş oldukları fesih ihtarı ile hukaka aykırı olarak müvekkilinin sözleşmesinin feshedildiğini, davalının müvekkililinden savunma dahi istemediğini, kaldi ki fesih yazısında bahsi geçen şikayetleri kimin yaptığının neye göre yaptığının belli olmadığını, sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı 01.01.2024 yılına kadar devam edeceğini, yapılan iş bu haksız fesih ile müvekkili bayinin 2024 yılına kadar elde edeceği kazançtan mahrum kaldığını, … Bayilik sözleşmesi’nin imzalı örneği sadece davalılar nezdinde bulunduğunu, bu nedenle ıslak imzalı örneğini sunamayacaklarını, davalıdan celp edilmesi gerektiğini, davalının fesih ihtarında bahsi geçen şikayetler ile ilgili adına cihaz tanımlanan ve aksesuar tanımlanan şahısların davacı müvekkili şikayet etmediklerini, hayatın olağan akışına uygun olanı adına cihaz tanımlanan abonelere 6 ay faturalarını ödeme sözü verip ödemeyen bayiyi şikayet etmesi olduğunu, bu durumun başlı başına müvekkili bayinin feshe konu olayı yapmadığının kanıtı olduğunu, müvekkilinin … yöneticilerine artık yeter dediği zaman da müvekkili şirketin satış hedefleri sürekli artırıldığını, müvekkiline mobing yapıldığını, hedefler yükseltince müvvekkili şirketin gelirlerinin bi hayli düştüğünü, zira bayilerin ana gelir kaynaklarının satış hedefini tamamlayıp akabinde saattığı cihazlardan elde ettiği primler olduğunu, davalı şirket 6098 sayılı yasanın adan çalıştırma hükümleri gereği yöneticilerinin eylemlerinden mesul olduğunu, ayrıca fesih ihtarındaki derhal fesih maddesinin ve ekte sundukları taraflar arasındaki sözleşemenin bir çok maddesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanuna göre genel işlem şartlarına göre hazırlandığını, tek taraflı dayatma ile imzalanan kanuna aykırı bir sözleşme ile müvekkili bayinin sözleşmesinin feshedilmesinin hukukla bağdaşmadığını, genel işlem koşulları ya da genel işlem şartlarının, önceden hazırlanmış bir sözleşme metni çeşidi olduğunu, taraflar arasında imzalanan iş bu sözleşmede müvekkili aleyhine olan hususların dürüstlük kuralı gereği müvekkili lehine yorumlanması gerektiğini, davacının başarılı bir şekilde hizmet verdiğini ancak davalının taraflar arasındaki söz konusu sözleşmeyi , haksız ve erken fesih etmesi sonucu büyük zararlara uğradığını, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan ticari alacaklara ilişkin davalarda arabuluculuk şartına istinaden başvuru sonucu arabuluculuk tutanağından da anlaşılacağı üzere toplantıda müvekkili şirket ve davalı arasında herhangi bir anlaşma sağlanamadığı için iş bu davanın açılma zorunluluğunun doğduğunu beyanlarla fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak koşulu ile 4054 sayılı yasanın 58. Maddesi de dikkate alınarak ;denkleştirme (Portföy ) Tazminatına karşılık , şimdilik davalıdan 10.000 TL ‘yi sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte , müspet zarara karşılık şimdilik davalıdan toplamda 5000 TL ‘nin sözlemenin sona erdiği tarihten itibaren merkez bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, manevi tazminat olarak da davalıdan 100.000 olmak üzere toplam 105.000 TL ‘nin sözlemenin sona erdiği tarihten itibaren merkez bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, mahrum kalınan kar olarak da davalıdan 10000 TL ‘nin sözlemenin sona erdiği tarihten itibaren merkez bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte , haksız kesilen ceza faturaları için de davalıdan şimdilik 500 TL ‘nin sözlemenin sona erdiği tarihten itibaren merkez bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, şimdilik 120. 000 TL’nin davalıdan alınarak taraflarına verilmesine,
yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; huzurdaki davada dava konusu miktar belirlenebilir olup, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesine yer verilen iddiaların soyut birtakım ifadelerden ibaret olup, davacı iddiasını somutlaştırma yükünü yerine getirmemek ve ispat yükünü de hukuka aykırı şekilde müvekkili şirkete isnat ettiğini, davacının yalnızca taraflar arasındaki ticari ilişkiden bahsetmekle yetinerek birtakım iddialarda bulunduğunu ancak somut olarak ispat edemediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin “Süre ve Yürürlük” maddesinde sözleşmenin süresinin tartışmaya mahal vermeyecek derecede açık olduğunu, sözleşme süresinin 12 ay olduğunun açık olduğunu, bu kapsamda; sözleşmenin açık hükmü karşısında sözleşme süresini,n 12 ay olarak kabul edilmesi gerektiğini ve on ikişer aylık dönemler göz önünde tutularak bir değerlendirme yapılması gerektiğini, bu açıdan bakıldığında kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafın tazminat hakkının varlığı kabul edilse bile tazminat miktarının fesih tarihi ile bu 12 aylık sürenin sonu arasındaki tarih aralığı dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin, davacı tarafın sözleşmeye aykırı ve aynı zamanda suç teşkil eden eylemleri nedeniyle feshedilmiş olup, davacı tarafın savunma alınmadığı ve sözleşmenin usulsüz feshedildiği iddiasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının sözleşme hükümlerine aykırı davranarak fraud işleminde bulunduğunun sabit olup bu husustaki beyan ve itirazlarının kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın menfi ve müspet zararlarını birlikte talep etmesinin usul ve yasaya aykırı olup, bu durumun bile davacı tarafın haksız kazanç elde etme gayesiyle hareket ettiğini gösterdiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacı tarafa münhasır satış hakkı tanınmadığından somut olayda portföy tazminatı talep etme şartlarının da gerçekleşmediğini beyanlarla davanın öncelikle usulden reddine, davacı tarafa tazminat talepleri somutlaştırması ve ayrıştırması için kesin süre verilmesine aksi halde taleplerin reddine, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine, yarsgılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/… Talimat sayılı dosyası ile davalı tanığı …’ın beyanı alınarak dosya arasına gönderilmiştir.
Yine mahkememizce 28/11/2022 tarihli celsede Davalı Tanığı …’nun beyanları alınmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/… Talimat sayılı dosyası ile davacı tanığı … ‘in beyanları alınmıştır.
02/05/2023 tarihinde SMMM, Elektrik Haberleşme Uzmanı Ve Nitelikli Hesap Uzmanı Hukukçu bilirkişiler vasıtası ile bilirkişi raporu alınmıştır.
GEREKÇE:
Davacı taraf, davalı ile aralarındaki … Bayilik Sözleşmesinin feshi sebebiyle denkleştirme tazminatı, mahrum kalınan kâr alacağı, kesilen ceza bedellerinin iadesi, müspet zarar ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre taraflar arasında 01/01/2019 tarihli … Bayilik Sözleşmesi’nin bulunduğu, 10/02/2021 tarihinde bu sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği anlaşılmıştır.
Uygulamada portföy tazminatı olarak bilinen denkleştirme istemi TTK md. 122’de, acentelik sözleşmesinin sona ermesinin sonuçları arasında düzenlenmiştir. Acentenin sözleşmenin sona ermesi sebebiyle denkleştirme tazminatı talep etmesinin bazı şartları bulunmaktadır. Bu şartlar Kanun’da “a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa,” şeklinde sayılmıştır. Yine maddenin 3. fıkrasında müvekkilin haklı bir eylemi olmadan acentenin sözleşmeyi feshetmesi veya sözleşmenin müvekkil tarafından haklı sebeple feshedilmesi halinde denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceği düzenlenmiştir. Tespit edilecek denkleştirme tazminatı acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Acente, denkleştirme tazminatından önceden vazgeçemez. Acentenin denkleştirme tazminatı talebini sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürmesi gerekir. Bir yıllık süre dava açılması bakımından hak düşürücü bir süredir. Somut olayda taraflar arasında bayilik sözleşmesinin bulunduğu, davacı dışında başka bayilerin de aynı bölgede faaliyet göstermesine engel bir durum olmadığı ve davacının tekel hakkının bulunmadığı anlaşıldığından; davacının acente sayılabilmesi için gereken TTK md. 102, 103 ve 104’te düzenlenen unsurların taraflar arasındaki hukuki ilişkide yer almadığı ve bu sebeple davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle TBK md. 112 uyarınca zararlarını talep edebilir. Davalı taraf sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini öne sürmüştür. Dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında toplanmaktadır. Alanında uzman bilirkişiler tarafından hazırlanan ve denetime elverişli 02/05/2023 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yapılan işlemlerden bir kısmının sahte işlemler olduğu, müşteri hatlarına yapılan kampanya tanımlamalarında usulsüzlükler bulunduğu, aksesuar tanımlamalarında usulsüzlükler bulunduğu ve birçok müşterinin bu işlemler sebebiyle şikayette bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı firma tarafından yapılan soruşturma raporunda usulsüz işlemlerin tespit edildiği ve bu sebeple sözleşmenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır. Yapılan usulsüz işlemlere karşı yapılan birtakım soruşturmalarda kyok kararı verildiğine dair evraklar davacı tarafından dosyaya sunulmuştur. Bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı tarafından yapılan sözleşme aykırı işlemler ve bu işlemler sebebiyle müşterilerden gelen şikayetler sebebiyle taraflar arasında güven ilişkisinin zedelendiği, davacının sözleşme gereği edimini gereği gibi ifa etmediği ve davalının haklı olarak sözleşmeyi feshettiği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defterlerinin incelenmesi için taraflara süre verilmiştir. Defter inceleme gününde davacı tarafın yerleşim yerinin … olması sebebiyle sürelerin durduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili ticari defterlerinin incelenmesi için yeniden süre verilmesini talep etse de sözleşmenin haklı olarak feshedildiği dosya kapsamında sabit olduğundan gelinen aşamada davacının ticari defterlerinin incelenmesinde fayda görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan sebeplerle davacının denkleştirme tazminatının şartlarının oluşmadığı, davalının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği ve haklı olarak ceza bedeli yansıttığı anlaşıldığından, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davacının maddi ve manevi tazminat talebinin REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.869,40-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
3-Maddi tazminat yönünden; davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Manevi tazminat yönünden; davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanacak olan arabuluculuk ücreti için henüz sarf kararı düzenlenmediği gözetilerek, sarf kararı mahkememiz dosyasına ibraz edildiğinde, sarf kararında belirtilen bedelin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Fazla yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının dosya kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu ( … Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır