Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/585 E. 2023/358 K. 29.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/585 Esas
KARAR NO : 2023/358

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/09/2022
KARAR TARİHİ : 29/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; “20.02.2020 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araç ile yine aynı mevkide seyir halinde olan davalı sigortalı şirket ile sigortalanmış … plakalı araç arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin belirtildiğini, Karayolları Trafik Kanunu madde … Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduklarını, müvekkilinin davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürünceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmesi gereken tazminat alacağının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve yasal faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zaruretinin doğduğunu, davalı tarafça sigortalanan aracın kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin kusursuz olduğu dikkate alındığında müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine tarafınca 17/07/2020 Tarih — 2020 E. 52824 sayılı dosyası ile hasar bedeli tazminatı talep edilmiş dosyanın 06/11/2020 tarih – K-2020/80521 numarasıyla karar verildiğini, akabinde davalı tarafından karara itiraz edilmiş olduğunu, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 24.02.2020 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 25.12.2020 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar bedeli tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını bildirip, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak üzere, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TLsinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde;dava konusu trafik kazasına karışan … plakalı araç müvekkil şirket nezdinde… / O sayılı ve 16.11.2019/2020 vadeli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğu kazanın poliçe vadesi içinde meydana gelmesi şartıyla poliçe teminat miktarı ile sınırlı olduğunu, yapılan ödemelerle birlikte kaza tarihi itibariyle 41.000,00 TL olduğunu, ancak yapılan bakiye ödemelerle bakiye limitinin azaldığını, davacının değer kaybı talepli olarak müvekkili şirkete yaptığı başvuruya müvekkili şirketçe ödeme yapıldığını, ayrıca bakiye hasar bedeli talebiyle 2020 e. 52824 numaralı tahkim dosyasından başvuru yapılmış talebin kabulü sonrası tarafınca 13.820,57 TL bakiye hasar bedeli de ödendiğini, poliçe azami teminatı muaccel ve maktu borç olmayıp ödenecek azami teminat miktarını belirlemekte olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu, Karayolları Trafik Kanunu ve Poliçe Genel Şartları gereğince “Karayolu”nda meydana gelen zararlarda poliçe limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğundan kazanın oluşumunda kusur oranlarının tespitinin gerektiğini, munzam zararların ZMMS poliçesi teminat kapsamı dışında kalmakta olduğunu, bu nedenle munzam zarar talebi yönünden aleyhlerinde hüküm kurulmaması gerektiğini, Genel Şartlar A3.maddesi gereği, aracın doğrudan maddi bir zarara halinde ZMMS Poliçesi kapsamında bir talepte bulunulabileceğinin açık olduğunu, Nitekim Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi trafik kazası neticesinde zarara uğrayan bir şeyin maddi varlığı üzerinde oluşan zararı teminat altına alan bir poliçe türü olduğunu, bu nedenle, bir şeyin maddi varlığının zarara uğraması dışında meydana gelen zararların Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi teminatı kapsamına dâhil olmadığını, başka bir deyişle müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu trafik kazası sonucu zarara uğrayan bir aracın maddi varlığı üzerinde oluşan zararlar ile sınırlı olup, aracın onarımı esnasında kullanılamamasından doğan zararların ZMMS Poliçesi kapsamında bulunmadığının açık ve net olduğunu, bu çerçevede, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğunun ancak değer kaybı ve/veya hasar onarım bedeline ilişkin olabileceğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, başvuranın munzam zarar bedeli bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi gerektiğini, yine davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediği gibi temerrüdü de söz konusu olmadığını, bu nedenle faiz taleplerinin haksız olduğunu bildirip, haksız davanın esastan reddine karar verilmesini, aksi halde dosyanın meydana geldiği iddia edilen munzam zarar konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile rapor alınmasına karar verilmesini, kusurun ve hasarın ispatlanamaması halinde davanın reddi ile yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
… Noterler Birliğine müzekkere yazılarak,… ve …plaka sayılı araçların aktif- pasif mülkiyet kayıtlarının mahkememize gönderilmesi istenilmiştir.
Davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak, … plakalı araca ait hasar dosyası ve ilgili ödemelerin mahkememize gönderilmesi istenilmiştir.
İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, …esas sayılı dosyasının UYAP sisteminden mahkememize gönderilmesi istenilmiştir.

Sigorta Tahkim İtiraz Hakem Heyetine müzekkere yazılarak, 17/07/2020 – 2020.E.52824 sayılı tahkim dosyası ve 07/11/2020- K- 2020/80521 numaralı dosyasının mahkememize gönderilmesi istenilmiştir.

Mahkememiz dosyası munzam zararın oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne şekilde zararın meydana geldiğinin tespit edilmesi ve zararın hesaplanması için Mali Müşavir … ile Nitelikli Hesap Uzmanı Dr. … tarafından bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekilince 25/04/2023 tarihli talep artırım dilekçesinin dosyaya ibraz edilerek 40,00 TL eksik harcın tamamlandığı görülerek, harç tamamlama işlemi olarak 2.625,52 TL bedel arttırıldığını bildirir dilekçesi göndermiş ve talep artırım dilekçesinden bir suret davalı yana tebliğ edilmiştir.
GEREKÇE:
Dava, TBK md. 122 uyarınca aşkın zarar talebine ilişkindir.
TBK md. 122’de aşkın zarar “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” şeklinde düzenlenmiştir. Aşkın zarar kısaca, temerrüt faizini aşan zarar olarak tanımlanmaktadır. Aşkın zararın talep edilebilmesi için temerrüde düşen borçlunun, temerrüde düşmede kusurlu olması gerekir. Aşkın zarar, borçlunun temerrüt tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında doğan zararı ifade eder.
Aşkın zararı ispat yükü talep eden alacaklı üzerindedir. Aşkın zararın ispatında iki yöntem ön plana çıkmaktadır. Somut yönteme göre, aşkın zararın varlığını iddia eden somut vakıalar ile zararın varlığını ve temerrüt ili zarar arasındaki illiyet bağını ispat etmek zorundadır. Borçlunun temerrüdü sebebiyle alacaklının kredi kullanması, cezai şart ödemek zorunda kalması, malvarlığını düşük bedelle satmak zorunda kalması örnek olarak sayılabilir. Bir diğer yöntem ise, soyut yöntemdir. Soyut yönteme göre alacaklı, aşkın zararı enflasyon, devalüasyon ve altın, döviz, asgari ücret gibi parametrelerdeki artışlar ile ispat edebilir. Alacaklının somut olayları ispat etmesi gerekmez.
Yargıtay HGK 2007/11-668 Esas ve 2007/798 Karar sayılı ilamı ile aşkın zararın ispatında somut yöntemin uygulanması gerektiğini vurgulamıştır. Kararda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzlukların tek başına aşkın zararın oluşması için yeterli olmadığı, yasa koyucunun geçmiş gün faizini belirlediğini, aynı ekonomik gerekçelerle faizden fazla bir miktar zarara hükmedilemeyeceği açıklanmaktadır. AYM 21/12/2017 tarihli ve 2014/2267 Başvuru numaralı kararında ise, enflasyon karşısında değer kaybeden alacak sebebiyle aşkın zararın doğacağını belirtmiştir. Yargıtay 11. HD 2018/512 Esas ve 2019/3201 Karar sayılı ilamında “Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir. Bu itibarla, munzam zarar davalarında alacaklının (davacının) ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, genel ispat yöntemlerinde olduğu gibi her olayın kendi yapısı ve özelliği içinde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Ülkemizde süregelen enflasyonun belli yıllarda yüzde yüzlerde seyrettiği, vadeli mevduatların en az bu oranlarda gelir getirdiği, yabancı para değerinin (kurların) her zaman temerrüt faiz oranlarını aştığı, banka kredileri faizlerinin yüzde iki yüze kavuştuğu, paranın iç alım (satım) alma değerinin büyük ölçüde azaldığı tartışmasız ve yaşanan bir gerçek olduğu çok açıktır. Böyle bir enflasyonist ortamda bireyin parasının değerini sabit tutmak ve kazanç sağlamak için bir çaba ve girişimlerde bulunması, örneğin en azından vadeli mevduat veya kurları devamlı yükselen döviz yatırımlarında değerlendirmesi, olayların normal akışına, hayat tecrübelerine uygun düşen bir karine olarak kabul edilmesi zorunludur. Gerçekte de, anlatılan enflasyonist ortamda yaşayan makul, normal bir kişinin parasını atıl biçimde elde tutmayacağı, gelir getirici bir yatırıma dönüştüreceği, insan yapısının ve menfaatlerini koruma içgüdüsünün de doğal bir sonucudur. Hal böyle olunca, enflasyonist ekonominin olumsuz etki ve sonuçları kamuca az veya çok herkesin bildiği, en önemlisi gerekli olduğu takdirde bilinebilmesinin kolayca gerçekleştirilebileceği ve mahkemelerin de bilgisi altında olan vakıalar olarak kabulü gerekir.
Munzam zararın enflasyonun gündemde olmadığı ve döviz kurlarının da istikrar kazandığı dönemlerde doğmuş olması halinde ise, ispat yükü bakımından durum farklı olup, buna ilişkin Dairemiz’in uygulaması, alacaklının munzam zararını somut olarak kanıtlaması gerektiği yönündedir.”şeklinde karar vererek somut ve soyut yöntemin uygulanmasını açıklamıştır.
Aşkın zararın hesaplanmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğidir. Örneğin sözleşmeyle kararlaştırılan faizlerde uyarlama mümkünken aşkın zarar talep etmek mümkün değildir. Yine bedensel zararların hesabında karar tarihinde esas alınan ücret veya hükmedilen faiz türünün aşkın zararın belirlenmesinde gözetilmesi gerekir. Zira hükme esas alınan ücretler, değerler veya faiz türleri her yıl yeniden belirlenebilmektedir.
Somut olayımızda davacı, 20/02/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle doğan hasar bedeli tazminatını geç aldığı için aşkın zarar talebinde bulunmuştur. Bu kaza sebebiyle davalı sigorta şirketi 17/03/2020 tarihinde temerrüde düşmüştür. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde STK’nın 06/11/2020 tarihinde 13.820,57 TL’nin 17/03/2020 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verdiği görülmüştür. Davacı taraf her ne kadar avans faizi talep etmiş ise de STK yasal faize hükmetmiş ve davacı taraf faiz türüne itiraz etmediğinden karar kesinleşmiştir. Davacı bu kararı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile takibe koymuştur. Takip çıkış miktarı 19.236,16 TL’dir. Davalı ise icra dosyasında 24/12/2020 tarihinde 22.213,91 TL ödeme yapmıştır.
Mahkememizce aşkın zararın hesaplanması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ise de, hazırlanan rapor ödeme yerine dava tarihinin esas alınması, temerrüt tarihinin yanlış gösterilmesi sebebiyle hükme esas almaya elverişli değildir. Bilirkişilerin tespit ettiği dönem olması gerekenden daha uzundur. Buna rağmen aşkın zararın 2.625,52 TL olduğu raporda belirtilmiştir. Temerrüt tarihi ve ödeme tarihi arasındaki daha kısa dönem için hesaplanacak miktarın daha az olacağı kuşkusuzdur.
Mahkememizce aşkın zararın ispatında somut yöntemin çok katı bir şekilde uygulanmaması gerektiği, her olaya göre ayrı yorum yapılması gerektiği ve pandemi ile birlikte başlayan enflasyon oranlarındaki artış sebebiyle alacağına geç kavuşan alacaklıların aşkın zarar talep edebileceği ilke olarak kabul edilmiştir. Ancak somut olayın özelinde davacı alacaklı STK’da avans faizi talep etmesine rağmen yasal faize hükmedilmesine itiraz etmemesi ve alacağını yasal faiziyle birlikte takibe koyması gözetilerek; takip miktarının 19.236,16 TL olmasına rağmen ödenen 22.213,91 TL’nin yargılama giderleri düşüldükten sonra bile zararı karşılamaya yeterli olduğu, temerrüt tarihi ile ödeme tarihi arasındaki 9 aylık kısa sürede alacaklının aşkın zararının doğmayacağı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 59,20-TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 2.625,52-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanacak 1.560,00.-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Fazla yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının talep halinde iadesine,
Dair, miktar itibariyle istinaf sınırı altında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/05/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır