Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/363 E. 2023/446 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/363 Esas
KARAR NO:2023/446

DAVA:Limited Şirket Müdürünün Sorumluluğu
DAVA TARİHİ:09/06/2022
KARAR TARİHİ:15/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ in, “… Meydanı … Sok.No.20 …” adresinde bulunan … Otel’in sahibi olan … Şirketi’nin kurucusu ve hissedarı olduğunu, … Otel’in sahibi olan … Şirketi’nin diğer bir hissedarının da müvekkili …’in kardeşi … olduğunu, müvekkili ile davalılardan …’in kardeş olup, … Şirketi’nde birlikte müştereken ve müteselsilen imza yetkisine sahip olduklarını, ancak her ne kadar müvekkilinin müştereken ve müteselsilen imza yetkisi olsa da davalı …’in bir dönem müvekkilini şirkete sokmadığı gibi tüm çalışanları özellikle muhasebe elemanlarını kendi atadığından personellere baskı yaparak şirket kasasından sürekli olarak müvekkilinin onayı alınmaksızın kendi şahsi kullanımı için para aldığını, …’in şirketten alacaklarını ise ödemediğini, davalının usulsüz işlemleri nedeniyle taraflar arasında …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … E. Sayılı dosya numarası altında yürütülen davada ilgili mahkeme tarafından şirkete kayyum atandığını, halihazırda … Şirketi’nin, …. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından atanan kayyum tarafından yönetildiğini, tarafların birlikte hissedarı olduğu … Şirketi üzerine kayıtlı … Otel’in, İstanbul’da turistlerin en çok rağbet ettiği … bölgesinde olduğunu, turistik bir yer olan …’te bulunan, müşteri portföyü geniş, booking sıralamasında ön sıralarda yer alan otelin, davalının herhangi bir gerekçe göstermeksizin şirkete kayyum atanmasından önce 10 Ocak 2021-1 Mart 2021 tarihleri arasında kapattığını, şirketin kayıtlarının incelendiğinde 10 Ocak 2021-1 Mart 2021 tarihleri arasında otele hiçbir müşteri girişinin olmadığının açık ve net bir şekilde bir kez daha görüleceğini, davalının oteli kapatmasına taraflarının hiçbir şekilde muvafakat etmediğini, otelin açık kalması gerektiği yönünde müvekkili tarafından karşı tarafa noter kanalı ile ihtarname keşide edildiğini, ancak karşı tarafın müvekkili tarafından gönderilen bu ihtarnameye cevap vermediği gibi oteli de müvekkilinin onayını almaksızın kapattığını, davalı …’in müvekkilinin onayı olmaksızın oteli kapattığına ilişkin taraflarından ayrıca delil tespiti yaptırılmış olup, yapılan delil tespitinden otelin herhangi bir sebep olmaksızın kapalı tutulduğunun açık ve net bir şekilde tespit edildiğini, otelin kapanmasından dolayı davacının zarara uğradığını beyanlarla fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, “… … … … … Sok.No.20 …” adresinde bulunan ve tarafların birlikte imza yetkisine sahip oldukları … Otel’in Davalı tarafından müvekkilinin onayı olmaksızın 10 Ocak 2021-1 Mart 2021 tarihleri arasında kapatılması nedeniyle maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere 10.000,00-TL tutarında maddi tazminatın doğduğu günden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yanca ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacının dava dilekçesindeki hiçbir iddiasının gerçeği yansıtmadığını ve taraflarından kabulünün mümkün olmadığını, davacının talep etmiş olduğu alacağın zamanaşımı ile malul olup, alacağa yönelik zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilemeyeceğini, bu nedenle davacı yanca eksik harcın verilecek kesin süre içerisinde tamamlanması aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinin, bir dava dilekçesinde bulunması gereken temel unsurları barındırmayan, usule aykırı bir dilekçe olduğunu, davacının müvekkili tarafından otele sokulmadığı, müvekkilince otel personeline baskı yapıldığı iddialarının dinlenilebilir bir yanı olmadığını, bilakis otel işleriyle ilgilenmek istemeyen ve otele geldiğinde personele baskı uygulayan tarafın bizzat davacının kendisi olduğunu, bu sebeple şirketin işleyemez hale geldiğini, davacının, müvekkiline gerekçe gösterilmeksizin otelin kapatıldığı iddiasının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, iki yılı aşkındır süregelen pandeminin pik yaptığı bir süreçte otelin zarar etmesini önlemek maksadıyla yapılan kapanmanın, aksine basiretli bir tacir olmanın gereği olduğunu, davacının dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu müvekkilinin şirketten haksız kazanç sağladığı, davacının onayı olmaksızın şirketten para aldığı yönündeki iddialarının tamamiyle gerçek dışı olduğunu, öncelikle müvekkilinin şirket hesaplarından usulsüz, davacının rızası hilafına işlem yaptığını, kendisine haksız kazançlar elde ettiğine yönelik anlatımların gerçekle bağdaşır bir yanı bulunmadığı gibi diğer müşterek müdürün haberi dahi olmaksızın tüm bu işlemlerin gerçekleştirilmesinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin kardeşi ve aynı zamanda müşterek müdür ve temsilci olan davacının uzun yıllardır şirketle ilgilenmediğinden şirket yönetimini senelerdir tek başına gerçekleştirdiğini ve şirket kar paylarını da usule uygun bir biçimde paylaştırarak ödemelerini sağladığını, bu süreçte pek tabi aile şirketi olarak işletilen şirkette yeri geldiğinde müvekkilinin kendi şahsi hesaplarından şirket borçlarına istinaden ödemeler yaptığını, yeri geldiğinde de haklı olarak bu ödemelerin karşılığı kendi şahsi hesaplarına ödemeler aktardığını, son 5 yıla dair şirket ve taraf hesaplarının tamamının dökümü incelendiğinde bu hususun ortaya çıkacağı gibi, aynı şekilde davacının da şahsi birçok harcamasına ilişkin şirket hesaplarından şahsi hesaplarına para aktardığı yahut mümkün olduğunda şirket çalışanları vasıtasıyla kasadan direkt para aldığının gün yüzüne çıkacağını beyanlarla kötü niyet eseri haksız ve mesnetsiz davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri, Arabuluculuk Son Tutanağı, İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dava dosyası ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, … Şirketi ünvanlı iş yerinin tüm sicil bilgilerinin gönderildiği görülmüştür.
İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş dosyasının celp edilerek yapılan incelemesinde; … tarafından İstanbul ili, Fatih İlçesi, Alemdar Mah. … Meydanı Dr. Eminpaşa Sk. No: 32 kapı sayılı, 41 Ada, 22-23 Parseller üzerinde bulunan yapılar ile ilgili olarak iş yerinin işletmeye açık olup olmadığı hususunda delil tespiti talebinde bulunulmuş olup mahkemece bilirkişilerin yerinde inceleme yetkisi vermesi ile rapor alındığı görülmüştür.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı … aleyhine tarafların müşterek imza yetkilisi oldukları Limited şirketin halihazırda yönetilemediği iddiasıyla kayyım atanması talepli dava açıldığı, mahkemece verilen ara karar ile … Otelcilik Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. ‘ne şirketin faaliyetlerinin devamı için zorunlu olan günlük işleri ile sınırlı olmak üzere şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kayyımlarının atandığı, … Otelcilik Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin müdürünün şirketle ilgili şirketin faaliyetlerinin devamı ve günlük işleri dışında her türlü karar ve tasarruf işlemlerindeki yetkilerinin devamına karar verildiği anlaşılmıştır.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2021/ esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının … , davalıların … ve … Şirketi, ilgili dava dosyasının dava dilekçesinde, mahkememiz dosyasına benzer somut olayların dava konusu edildiği, dava dilekçesinin incelenmesinde, diğer davalı …’ in, müvekkilini şirkete sokmadığı gibi tüm çalışanları özellikle muhasebe elemanlarını kendi atadığından personellere baskı yaparak şirket kasasından sürekli olarak Müvekkilinin onayı alınmaksızın kendi şahsi kullanımı için para aldığının, müvekkili …’in şirketten alacaklarını ise ödemediğinin, davacı müvekkilinin şirket kayıtlarına ulaşamadığından ve muhasebeden bilgi alamadığından davalı …’in tam olarak ne kadar para çektiğinin taraflarınca bilinmediğinin, müvekkilinin davalılardan olan alacakları özel denetim raporu ile belirlenmesine rağmen, davalılar tarafından müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığının, şirketin yönetiminin de müvekkiline bırakılmadığının, davalının oteli kapatmasına hiçbir şekilde muvafakat edilmediğinin, davalı …’ in, aynı zamanda müdür ve ortağı olduğu şirkete ait hesaplardan usulsüz bir şekilde kendi özel harcamalarını yaptığının, şirket kar payını zamanında ve usulüne uygun olarak hesaplayıp, dağıtmadığının, kasadan bilgisi dışında kendi şahsi harcamaları için para aldığının iddia edildiği ve neticeten davalılardan …’den ve davalı şirketten olan alacaklarının tahsilini talep ettiği ve dosyanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf iddiaları, celp edilen dosyalar, Ticaret Sicil kayıtları ve tüm dosya içeriği birlikte incelenip değerlendirildiğinde; dava, dava dışı Limited şirket müdürünün eylemleri nedeniyle oluşan zararın tazmini talebine ilişkindir.
TTK 644/1-a maddesi atfı nedeniyle limited şirketler yönünden de uygulanması gereken anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin TTK 553. maddesinde kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hemde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları düzenlenmiştir.
TTK’nın 553. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı olarak kusurlu fiil ve işlemleri sonucunda şirketin uğradığı zarar sebebiyle şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı zarardan sorumludurlar.
Bilindiği gibi, yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı da değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir.
Bu nedenle, ortağın doğrudan zararı ile dolaylı zararın açıklanması gerekmektedir. Doğrudan zarar, anonim şirket ortaklarının veya alacaklılarının, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda, şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Dolaylı zarardan ise ancak ortaklığın zarara uğraması ve bu zararın ortaklığın mal varlığında bir azalmaya sebep olması halinde uğranılan zarar anlaşılır. Ortaklığın zararı, ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararlarının ön şartıdır. TTK’nın 553 ve 555/1. maddesine göre, yönetim kurulu üyeleri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri taktirde şirketin uğradığı zararın tazminini her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir. Nitekim Yargıtay 11.HD.’nin 11.06.2007 tarihli, E.6334-K.8881 sayılı kararında belirtildiği üzere: “…Şirket envanterine intikal ettirilmeyen gelirler ve dağıtım kararı alınmayan karlar şirketin olup, ortakların bu yöndeki zararları doğrudan doğruya zararları olmayıp dolaylı zarardır. Zira özellikle kâr payının dağıtımı belirli koşulların oluşmasına ve belirli kararların alınmasına bağlı bulunduğundan, buna ilişkin tutar ortakların doğrudan uğradıkları zarar kalemi değildir”. Benzer başka emsal Yargıtay kararlarında da bu husus tekrarlarmıştır. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak TTK’nin 555. maddesi gereğince ortak, dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisine değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. Davacı vekili dava dilekçesi ile tazminatın kendisine verilmesini talep etmiştir. Ancak 30.05.2023 tarihli dilekçesinde ve 15.06.2023 tarihli duruşmada som sözlerinde; muhtemel tazminat tutarının şirkete de aidiyetine karar verilebileceğini ifade etmiştir. Davacı vekilinin bu beyanları doğrultusunda hak arama hürriyetinin kısıtlanmaması bakımından davacının aktif husumet ehliyeti bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dosyanın esası açısından yapılan değerlendirmede; mahkememiz iş bu dosyasında emsal kabul edilecek iddiaların değerlendirildiği …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin… esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının …, davalıların … ve … Şirketi olduğu, ilgili dava dosyasının dava dilekçesinde, mahkememiz dosyasına benzer somut olayların dava konusu edildiği, dava dilekçesinin incelenmesinde, diğer davalı …’ in, müvekkilini şirkete sokmadığı gibi tüm çalışanları özellikle muhasebe elemanlarını kendi atadığından personellere baskı yaparak şirket kasasından sürekli olarak müvekkilinin onayı alınmaksızın kendi şahsi kullanımı için para aldığının, müvekkili …’in şirketten alacaklarını ise ödemediğinin, davacı müvekkilinin şirket kayıtlarına ulaşamadığından ve muhasebeden bilgi alamadığından davalı …’in tam olarak ne kadar para çektiğinin taraflarınca bilinmediğinin, müvekkilinin davalılardan olan alacaklarının özel denetim raporu ile belirlenmesine rağmen, davalılar tarafından müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığının, şirketin yönetiminin de müvekkiline bırakılmadığının, davalının oteli kapatmasına hiçbir şekilde muvafakat edilmediğinin, davalı …’ in, aynı zamanda müdür ve ortağı olduğu şirkete ait hesaplardan usulsüz bir şekilde kendi özel harcamalarını yaptığının, şirket kar payını zamanında ve usulüne uygun olarak hesaplayıp, dağıtmadığının, kasadan bilgisi dışında kendi şahsi harcamaları için para aldığının iddia edildiği ve neticeten davalılardan …’den ve davalı şirketten olan alacaklarının tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece alanında uzman bilirkişilerden aldırılan bilirkişi raporunda; limited şirket mülkiyetinde bulunan ve otel olarak kullanılan taşınmaz dışında şirkete ait olup Güngören’de bulunduğu bildirilen taşınmazın kiralarının ortakların şahsi hesaplarına yatırılmasının da esasen sermayenin korunması ilkesine aykırı olup, limited şirket ilişkisi ile uyumlu olmadığını, şirketin ortaklara borçlar ve ortaklardan alacaklar kalemine yönelik olarak yoğun kullanımın varlığı, burada belirtilen kalemlerin şirket ilişkisinde ortakların şirketi kasa olarak gördüklerini ve gerektiğinde buradan çekim yapabildiklerini göstermek bakımından önemli olduğunu, her iki tarafın da onayı ile gerçekleşen işlemler söz konusu olduğunda, belirtilen tüm ödemelerin tarafların bilgi ve onayı ile gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini, taraflar arasında limited şirket ilişkisi bulunmakla birlikte, ortak ve şahsi banka hesaplarının varlığı ile bu hesaplardan şirket hesaplarına yoğun para akışı bulunması, tarafların şirket işletmesine yönelik olmak üzere ayrıca bir adi ortaklık ilişkisi içinde bulunduklarını, şirketin karını bilanço esaslarına göre değil, aralarında gerçekleştirdikleri bu sözleşme ile belirledikleri şekillerde paylaştıklarını, bu haliyle açılan dava ile talep edilen, davalı …’ın verdiği zararların ödenmesi talebinin de limited şirketler hukuku esasları ile uyumlu olmadığını, davalı … tarafından verilen zararların şirket malvarlığından alınarak kendi şahsi işlerinde kullanılan bedeller olarak ortaya konulduğunu, ayrıca davalı … tarafından karar verilerek şirkete ait otelin geçici olarak kapatılmasına yönelik kararın verdiği zarardan dolayı tazminat talebinde bulunulduğunun anlaşıldığını, iddia edilen eylemlerin şirket zararı doğuran, davacı bakımından “dolaylı zarar” niteliğinde bulunan, bu niteliği sebebiyle davacının kendisine tazminat ödenmesi talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, bu kapsamda şirket banka kayıtları ile tespit edilmeye çalışılan işlemler bakımından, aynı zamanda davacının da onayının bulunması gerektiği göz önüne alındığında, kendi işlem ve eylemleri ile onay verdiği para aktarımlarından dolayı davacının talepte bulunmasının MK md. 2 kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı şirket kayıtlarının tutulmasında davalının da müdür sıfatıyla sorumlu ve yetkili olduğu düşünüldüğünde, sadece şirket defterlerinde yer alan kayıtların alacağın varlığına delil oluşturmayacağının benimsenmesi gerekeceği, bu haliyle davacının şirkete yönelik alacak talebinin de uygun olmadığını, bu görüş ışığında davanın davacı tarafından bankaya gönderilen bedeller veya şirket defterlerindeki kayıtlara bağlı olarak alacağının bulunduğunun kabul edilemeyeceğini, zira bir taraftan banka kayıtlarının, limited şirket ilişkisi ile uyumlu olmayacak bir biçimde ortakların kendi adlarına açtıkları şahsi hesapları ve şirket hesaplarının arasındaki yüksek miktarlı havaleler içermekle, bu havalelerin “davacının iddia ettiği gibi borç verme iradesi” ile gerçekleştiğini göstermekten çok, ticari faaliyetlerin bu hesaplar kullanılarak gerçekleştiğine yönelik tespit yapılmasına imkan verdiğini, diğer taraftan şirket bakımından davacının aynı zamanda müşterek temsilci olması sebebiyle, onayı olmaksızın işlem yapılmasına izin verilmediğini, bu haliyle defter ve banka kayıtlarının davacının şirketten alacaklı olduğunu göstermeye elverişli olmadığını ifade ettiği anlaşılmıştır.
Bu noktada, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin… esas sayılı dosyasına konu iddia ve anlatımlar ile mahkememiz dosyasına konu iddiaların benzer olduğu, ancak mahkememiz dosyasında derdestlik itirazı bulunmadığı gibi …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin… esas sayılı dosyasında da netice-i talebin farklı olduğu, ancak …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin dosyasında alanında uzman kişilerden alınan bilirkişi raporuna mahkememizce de itibar edildiği, buna göre, şirkete ait taşınmazın kiralarının ortakların şahsi hesaplarına yatırılmasının sermayenin korunması ilkesine aykırı olduğu, limited şirket ilişkisi ile uyumlu olmadığı, şirketin ortaklara borçlar ve ortaklardan alacaklar kalemine yönelik olarak yoğun kullanımın mevcut olduğu, burada belirtilen kalemlerin şirket ilişkisinde ortakların şirketi kasa olarak gördüklerini gösterdiği, gerek davacının gerek davalının gerektiğinde buradan çekim yapabildikleri, her iki tarafın da onayı ile gerçekleşen işlemler söz konusu olduğunda, belirtilen tüm ödemelerin tarafların bilgi ve onayı ile gerçekleştiği, taraflar arasında limited şirket ilişkisi bulunmakla birlikte, ortak ve şahsi banka hesaplarının varlığı ile bu hesaplardan şirket hesaplarına yoğun para akışı bulunması, tarafların şirket işletmesine yönelik olmak üzere ayrıca bir adi ortaklık ilişkisi içinde olduklarını gösterdikleri, bu haliyle açılan dava ile talep edilen, davalı …’ın verdiği zararların ödenmesi talebinin de limited şirketler hukuku esasları ile uyumlu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının 10 Ocak 2021-1 Mart 2021 tarihleri arasında otelin kapalı kaldığı dönem nedeniyle zararın tazmini talebiyle ilgili olarak yapılan değerlendirmede; 11.11.2005 tarihli gazetenin 253 vd sayfalarında yayınlanan ilanda şirket sözleşmesinin yer aldığı ve davacı ve davalının on beş yıl süreyle limited şirkete müşterek temsilcileri olarak atandıkları, 16.11.2020 tarihli gazete, s. 666’de yayınlanan ilana göre davacı ve davalının müşterek ve müteselsilen şirket müdürü olarak 02.11.2025 tarihine kadar görev yapmak üzere atandıkları, 25.06.2021 tarihli gazete. s. 68’de yayınlanan ilana göre de …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … sayılı dosyası üzerinden …’ nun şirkete kayyım olarak atandığı, 10.05.2022 tarihli gazete s 350’de yayınlanan ilanda da şirkete …’nun önce atanan kayım … ile birlikte görev yapmak üzere atandığının anlaşıldığı, bu kapsamda değerlendirildiğinde, tarafların davacı şirketin eşit oranda ortağı oldukları ve yönetimi birlikte üstlendikleri, idarenin birlikte üstlenilmesi sonucu her bir idarecinin de münferiden işlem yapmasına ilişkin düzenleme getirilmemesi, aksine şirket sözleşmesi ile getirilen düzenlemede de, 2020 yılında alınan kararda da şirket müdürlerinin bir diğerinin katılımı ile diğer bir ifadeyle müştereken iş ve işlem yapacaklarının öngörüldüğü, müştereken iş ve işlem yapılması zorunluluğunun, tüm banka işlemlerinde davacının da onayının bulunmasını zorunlu kıldığı, bu hususun taraflar arasında vekilleri marifetiyle imzalandığı belirtilen 22.02.2020 tarihli ortaklık sözleşmesi bakımından da vurgulandığı, şirkete kayyım atanması kararı verilen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … esas sayılı dosyasında belirtilen tarih itibariyle davacının bu onayı vermekten kaçındığı ve bunun sonucu şirket yönetiminin şirket adına işlem yapamaz hale geldiği de anlaşılmakla davacının bu talebi yönünden de davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince zamanaşımı definde bulunulmuş ise de;
TTK’nın 560. maddesi hükmü uyarınca, TTK’nın 553. maddesine dayanılarak sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanunu’na göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. Davacının ana talepleri olan 10 Ocak 2021-1 Mart 2021 tarihleri arasında otelin kapalı kaldığı dönem nedeniyle zararın tazmini talebinde bulunduğu, davanın açılış tarihinin ise 09/06/2022 tarihi olduğu görülmekle davanın zamanaşımı süresinde içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
HUAK 18/A-(13) ve (14). Fıkrası hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2021/… sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1.320,00.-TL tarife bedeli üzerinden kesilen Serbest Meslek Makbuzu doğrultusunda ödeme yapıldığı tespit edilerek davanın reddine karar verildiği de dikkate alınarak davacı aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-DAVACININ DAVASININ REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.-TL harcın davacı tarafından yatırılan 170,78.-TL harçtan mahsubu ile eksik yatırılan 9,12.-TL ‘nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden …Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00.-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/06/2023

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır