Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/26 E. 2022/668 K. 07.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/26 Esas
KARAR NO : 2022/668
DAVA : Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/08/2020
KARAR TARİHİ : 07/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yan ile davacı müvekkil arasında; davacı müvekkile ait işyerlerinin korunması amacıyla alarm hizmeti almak için 20/10/2017 tarihinde, … sözleşme numarasıyla alarm hizmetine yönelik abonelik sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen sözleşme gereği davacı müvekkilce 24 ay sözleşmeye bağlı kalma taahhüdü verildiğini, davalı şirket tarafından … sözleşme numarasıyla akdedilen sözleşme taahhüt süresinin 20/10/2019 tarihi itibariyle bitmiş ve davacı müvekkilce akit yenilenmesine ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığını, 20/10/2019 tarihi itibariyle davalı şirketle davacı müvekkil arasında akdedilen 11261007 sözleşme numaralı sözleşme yenilenmeyerek sona erdiğini, 11261007 sözleşme numarasıyla akdedilen sözleşme 20/10/2019 tarihi itibariyle sona ermesine rağmen davalı şirket davacı müvekkilin kredi kartı üzerinden Kasım 2019, Aralık 2019 ve Ocak 2020, Şubat 2020, Mart 2020, Nisan 2020, Mayıs 2020, Haziran 2020 tarihlerinde de sözleşme devam ediyormuşçasına ilgili ayların 20’si ile 30’u arasında hizmet bedeli tahsil edildiğini, daha önce davalı şirketten davacı müvekkilce gönderilen mail aracılığıyla artık hizmet almak istemediği, taahhüdünün bittiği ve kurulan sistemin kaldırılmasına ilişkin talepte bulunulmuş olmasına rağmen bu talep de davalı şirket tarafından dikkate alınmadığını, davacı müvekkil taahhüt süresi biten sözleşmesini feshetmek istediğini ve yeniden hizmet almak istemediğini, hem davalı şirkete ait müşteri hizmetlerine telefon yoluyla ulaşarak, hem de mail yazışmaları ile talep etmiş olmasına rağmen, bu talebin yerine getirilmediğini, tüm bunlara rağmen sözleşmeler dayanak gösterilerek davalı müvekkilden fatura bedellerinin halen tahsil edildiğini, yine davalı şirket ile davacı müvekkil arasında 27/10/2017 tarihinde, … sözleşme numarasıyla akdedilen sözleşme gereği davalı şirketten alınan hizmet karşılığı davacı müvekkilce 24 ay sözleşmeye bağlı kalma taahhüdü verildiğini, davalı şirketçe … sözleşme numarasıyla akdedilen sözleşme taahhüt süresi 27/10/2019 tarihi itibariyle biterek ve davacı müvekkilce akit yenilenmesine ilişkin herhangi bir talepte bulunulmadığını, 27/10/2019 tarihi itibariyle şirket ve davacı müvekkil arasında akdedilen … sözleşme numaralı sözleşme yenilenmeyerek sona erdiğini, … sözleşme numarasıyla akdedilen sözleşme 27/10/2019 tarihi itibariyle sona ermesine rağmen davalı şirket tarafından davacı müvekkilin kredi kartı üzerinden Kasım 2019, Aralık 2019 ve Ocak 2020, Şubat 2020, Mart 2020, Nisan 2020, Mayıs 2020, Haziran 2020 ve Temmuz 2020 tarihlerinde de sözleşme devam ediyormuşçasına ilgili ayların 20’si ile 30’u arasında hizmet bedeli tahsil edildiğini, davacı müvekkilin yazılı ve sözlü fesih taleplerinin dikkate alınmaması üzerine; taraflarınca 4 Şubat 2020 tarihinde davalı şirkete, davacı müvekkilin ilgili taleplerini içerir ihtarname keşide edildiğini, ilgili ihtarname 6 Şubat 2020 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmesine rağmen, davalı şirket tarafından fatura bedeline ilişkin kesintilere ilişkin geri ödeme veya fesih işlemine ilişkin hiçbir yükümlülük yerine getirilmediğini beyan etmiş arz ve izah olunan nedenlere istinaden haklı davalarının kabulü ile; şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yersiz olarak tahsil edilen fatura bedellerinin, sözleşmelere ait taahhüt sürelerinin bitiş tarihinden itibaren işleyecek olan en yüksek avans faizi ile birlikte davalında tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlamıştır. davacı dava konusu sistemleri işyerinde kullanmak üzere müvekkil şirketle kurumsal güvenlik sistemi hizmet sözleşmesi imzalandığını, dolayısıyla davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, Davaya konu uyuşmazlık konusu davacının ticari işletmesiyle ilgili olduğundan davacının, Türk Ticaret Kanunu uyarınca dava açmadan önce arabulucuğa başvurması gerekirken başvurmamış olup dava şartını yerine getirmediğini, davacı tarafın HMK Madde 194 hükmü uyarınca somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı tarafın delillerini usul hukukuna uygun bir biçimde göstermediğini, müvekkil şirket ile davacı taraf arasında akdedilen güvenlik sistemi hizmet sözleşmesi kapsamında belirtilen güvenlik teçhizatı ve tüm ürünler çalışır vaziyette, eksiksiz ve her türlü fiili ve hukuki ayıptan ari olarak davacıya teslim edildiğini, müvekkil şirket tarafından düzenlenen faturaların davacı tarafından iade edilmediğini, faturalara itiraz edilmediğini, bu nedenle davacı taraf faturalarda yazan borcu ödemekle yükümlü olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş olan güvenlik sistemi hizmet sözleşmelerinden iki tanesi davacı yanın isteğiyle 24 aylık, bir tanesi ise 36 aylık taahhütlü kampanya kapsamında olup davacı yan herhangi bir itirazda bulunmadan hizmet bedellerini “24 ay kampanyalı” ve “36 ay kampanyalı” şekilde kabul ettiğini, geçerli bir fesih bildirimi yapılmadığından, sözleşmeye göre sözleşmesel ilişkinin de devam ettiğini, her ne kadar davacı taraf dava dilekçesinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında kanun hükümlerine dayanmışsa da yukarıda da açıkladığı üzere, davacı tüketici sıfatına haiz olmadığından anılan kanun hükümleri de işbu davada uygulama alanı bulamayacağını beyan etmiş arz ve izah olunan nedenlere istinaden davanın usule ilişkin sebeplerle reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dosyasının … . Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2020/… esas 2021/… karar sayılı ve 19/11/2021 tarihli görevsizlik kararı ile mahkememize tevdi edildiği görüldü.
SMMM ve Nitelikli Hesap Uzmanı bilirkişiler aracılığı ile 05/09/2022 tarihinde bilirkişi raporu alınmıştır.
GEREKÇE:
Davacı tarafından davalıya karşı, aralarında bulunan güvenlik hizmeti sözleşmesi kapsamında, sözleşme süresi sona erdikten sonra tahsil edilen bedellerin tazminine ilişkin alacak davası açılmıştır. Dava, 05/08/2020 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır. … AHM tarafından 19/10/2021 tarihinde görevsizlik kararı verilmiş, işbu karar 04/01/2022 tarihinde kesinleşmiş ve 13/01/2022 tarihinde dava mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli hallere dava şartı denir. (Baki KURU, Medenî Usul Hukuku, B.2, Yetkin Yayınları, Kasım 2018, s.127) HMK md. 114’te dava şartları sayılmıştır. HMK md. 115’te ise, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında re’sen inceleneceği ve dava şartlarının eksik olması halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Yine aynı madde uyarınca eksikliğin giderilmesinin mümkün olması halinde davacıya kesin süre verileceği hüküm altına alınmıştır. Yargılama harçları ve gider avansına ilişkin HMK md. 120 uyarınca “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.”
HMK’da belirtilen dava şartlarının yanında Kanunlarda da düzenlenen dava şartları bulunmaktadır. TTK md. 5/A “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Arabuluculuğa ilişkin esaslar ise, 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinde “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı taraf davasını açarken başvuru ve peşin harcı yatırmamış, ayrıca görevsizlik kararından sonra dosya mahkememize tevzi olmadan önce arabulucuya başvuru yapmamıştır. Her ne kadar başvuru ve peşin harç sonradan tamamlanabilir bir dava şartı ise de dava şartı arabuluculuk sonradan tamamlanabilir bir dava şartı değildir. 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesine göre davacıya başvuru yapılmamışsa başvuru yapması için değil, yapılan başvuru sonucu anlaşamama son tutanağının mahkemeye sunulması için kesin süre verilir. Keza … BAM … HD’nin 2021/… Esas ve 2021/… Karar sayılı içtihadı “Davanın ticari nitelikteki alacak davası olduğu ticari nitelikteki alacak davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğu (Yargıtay 23.HD’sinin 2020/1943-4052 EK sayılı ilamı benzer mahiyettedir), arabuluculuğun dava tarihinde yerine getirilmesi dava şartı olup, sonradan tamamlanabilir ve giderilebilir şartlardan değildir.(Yargıtay 22.HD’sinin 2019/6709-16629 EK sayılı kararı benzer mahiyettedir.)” şeklindedir. Dolayısıyla arabuluculuğa başvurulmamış ise, başvuru yapılması için süre verilmesi mümkün değildir.
Davanın açıldığı tarihte ve mahkememize tevzi olduğu tarihte dava şartı arabuluculuk hükümlerinin yürürlükte olduğu sabittir. Davacı taraf 07/11/2022 tarihli duruşmada dosyanın görevsizlik sebebiyle mahkememize tevzi olması nedeniyle arabuluculuğa başvurulmadığını ifade etmiştir. Dolayısıyla arabuluculuk son tutanağının sunulması için davacıya kesin süre verilmesine gerek yoktur. İzmir BAM 14. HD’nin 2022/1049 Esas ve 2022/1073 Karar sayılı içtihadı “…Yani, arabuluculuk son tutanağının sunulduğu tarih Asliye Hukuk Mahkemesinin görevizlik kararından sonra, dairemizin Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna dair kaldırma kararından önce olmakla birlikte görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kesinleşmesinin ardından 13.04.2022 tarihinde Tüketici mahkemesine tevzii edilmiştir.
Böylece davanın görevli Tüketici mahkemesine tevzii tarihi olan 13.04.2022 tarihinden önce arabuluculuğa başvurulması gerektiğinden…” şeklindedir. Yine İstanbul BAM 16. HD’nin 2022/1564 Esas ve 2022/1793 Karar sayılı içtihadı “Somut olayda dava açılmadan önce veya görevsizlik kararından sonra görevli mahkemeye dosya tevdi edilmeden önce dava şartı olan arabuluculuğa başvuru yapılmamış, görevli mahkemece de bu durum resen dikkate alınarak, ilk celsede dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Arabuluculuk Kanunu 18/A da ki düzenlemeye bakıldığında, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapmaksızın davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceği düzenlenmiştir. İş bu nedenle mahkemenin dava şartı olan arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığını tespit etmesi halinde, süre vermeden davanın usulden reddine karar vermesi usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini gerektirmiştir.” şeklindedir. Görüldüğü üzere görevsizlik kararı sonrası görevli mahkemeye dosya tevzi edilmeden önce zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmesi gerekmektedir.
Mahkememizin 16/05/2022 tarihli ilk duruşmasında davalı vekilinin arabuluculuk itirazlarının reddine karar verilmiş olması, dava şartlarının HMK md. 114 ve 115 uyarınca davanın her aşamasında ve re’sen gözetilecek olması sebebiyle ve Kanun’un emredici hükümlerine aykırı olarak tarafların kazanılmış usuli hakları olamayacağından, davanın arabuluculuk dava şartı sebebiyle usulden reddine karar verilmesine engel değildir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yukarıda açıklanan sebeplerle davacının dava açılmadan önce veya görevsizlik kararı sonrası dosya mahkememize tevzi edilmeden önce dava şartı olan arabuluculuk kurumuna başvurmaması sebebiyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın dava şartı yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince maktu olarak hesaplanan 80,70-TL Karar ve İlam Harcının ve dava tarihinde yatırılması gereken 54,40.-TL başvuru harcının toplam 135,1‬0.-TL ‘ nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 100,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı vekili tarafından yapılan 7,80.-TL vekalet harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinden bırakılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (… Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır