Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/181 E. 2023/484 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/181 Esas
KARAR NO:2023/484

DAVA:Tanıma ve Tenfiz
DAVA TARİHİ:25/03/2022
KARAR TARİHİ:22/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tanıma ve Tenfiz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; … (“…” veya “Davacı”), Cayman Adaları Ticaret Sicili’ne … sicil numarası ile kayıtlı, Cayman Adaları adresinde bulunan yabancı bir tüzel kişi olduğunu, davacının tek pay sahibi olduğu, dava dışı … … ve Dış Ticaret Anonim Şirketi’ (“…”) ile davalılar arasında 9 Mart 2012 tarihinde bir Hisse Alım Sözleşmesi (“…”) imzalandığını ve davalılarınn dava ve uyuşmazlık dışı …Anonim Şirketi ile … … …Anonim Şirketi’ndeki hisselerinin … tarafından devralındığını, ancak …’ın imzalanmasını takiben, davalıların hisse devri sürecinde, diğer ihlallerinin de yanı sıra, …’ta taahhüt edilen akdi kapasite güvencelerini (… madde 2.2.b) ihlal ettiklerinin ortaya çıktığını, bunun üzerine …’ un, davalıların işbu ihlallerinden kaynaklanan zararlarını tazmin amacıyla uyuşmazlığı …’ın 13.5. maddesinde yer alan tahkim şartı uyarınca, 8 Ekim 2014 tarihinde … (“…”) …’na taşıdığını, … … nezdinde Paris, Fransa’da gerçekleşen tahkim yargılamasında, … tarafından atanan …, davalılar tarafından atanan Profesör … ve hakem heyetli başkanı olarak görev yapan …’dan oluşan, … Tahkim Kuralları (“… Kuralları”) uyarınca teşekkül etmiş hakem heyetince (“Hakem IHFeyeti”) verilen … dava numaralı ve 8 Ocak 2018 tarihli Karar ve 3 Mayıs 2018 tarihli Zeyilname ile davalıların … kapsamında verdikleri akdi güvencelerinin ihlali nedeniyle …’a karşı borçlu olduklarına hükmedildiğini, … kuralları uyarınca, zeyilnamenin de kararınn bir parçasını teşkil ettiğini, davalıların yükümlülüklerine ilişkin hükümlerin kararda ve Zeyilnamede yer aldığını, davalıların, tahkim sürecinin sona ermesini takiben, tahkim yerinin Paris’te, Paris İstinaf Mahkemesi nezdinde Nisan 2018’de nihai kararın iptali için başvuruda bulunduklarını, Mayıs 2021’de ise Paris İstinaf Mahkemesi’nin karşı iptal başvurusunu reddetiğini, öte yandan söz konusu nihai kararın bazı ülke mahkemelerince tenfizine karar verildiğini, nihai karardan doğan tüm hakların, … tarafından müvekkiline temlik edilmiş olup müvekkilinin taraf sıfatının bulunduğunu, tahkim yargılamasının davacısı …’nın tahkim yargılamasının ardından nihai kararda belirlilen alacaklarının tümünü 21 Mayıs 2021 tarihli Alacağın Temliki Sözleşmesi ile Turehrome’un yüzde yüz pay sahibi olan davacı müvekkiline devrettiğini, temlik nedeniyle davacının taraf sıfatının bulunduğunu ve işbu tanıma ve tenfiz davasında İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, davanın maktu harca tabii olduğunu, davacı müvekkilinin yabancılık teminatı ödemekten muaf olduğunu, yabancı hakemlerce hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş kararların Türkiye’de icra olunabilmesi için öncelikle Türk mahkemeleri tarafından tenfiz edilmesi gerektiğini, yani tenfiz kararının amacının, tenfize konu kararın Türkiye’de icrasını sağlamaya yönelik olduğunu, nihai kararın New York Konvansiyonu’nda belirtilen tenfiz şartlarını taşıdığını, tenfiz başvurusuna konu nihai kararın New York Konvansiyonu’nun V. Maddesi kapsamındaki tenfiz şartlarını taşıdığını; New York Konvansiyonu’na taraf olan İngiltere ve Galler, Fransa, Hong Kong ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida ve Teksas eyalet mahkemelerince verilen tanıma ve tenfiz kararları ile de ortaya konulduğunu, davalılar tarafından yapılan nihai kararın iptali başvurusunun, yukarıda sayılan çeşitli ülke mahkemeleri tarafından yapılan incelemeye benzer bir inceleme sonucunda Paris İstinaf Mahkemesi tarafından da reddedildiğini, New York Konvansiyonu uyarınca nihai kararın tenfizi için bütün şartlar mevcut olup, mahkemece de nihai kararın tanınması ve tenfizini talep ettiklerini, somut olayda müvekkilinin alacağının bir yabancı hakem kararı ile tespit edildiğini ve karara usulü dairesince icra edilebilirlik şerhi verildiğinin sabit olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunun’un 6. Maddesinde yer alan tahkim yargılamasından önce veya tahkim Kanunun’un 6. Maddesinde yer alan tahkim yargılamasından önce veya tahkim yargılaması sırasında ihtiyati hacze karar verilmesinin mümkün bulunduğuna ilişkin düzenlemeye de atıf yapılarak, yabancı mahkeme veya hakem heyeti tarafından verilen bir kararla tespit edilen alacak hakkında tedbir niteğinde bulunan ihtiyati hacze karar verilmesinin istenebileceğini, bunun için yabancı kararın tenfizi koşulunun aranmasına gerek bulunmadığının duraksamaya yer vermeyecek bir biçimde açıklanmış olduğunu, nihai ve bağlayıcı kararın daha önce başka ülke mahkemelerince tanınmış ve tenfiz edilmiş olduğunu, somut olayda davacı müvekkilinin alacağının bir yabancı hakem kararı ile tespit edildiğini ve karara usulü dairesince icra edilebilirlik şerhi verildiğinin sabit olduğunu, müvekkilinin tenfizi istenen nihai karar ile tespit edilen bu alacağının herhangi bir şekilde rehinle temin edilmiş de olmadığını, davalıların tahkim yargılaması sürecinde ve tahkim yargılamasının sonuçlanmasından sonraki süreçte mal varlıklarının büyük bir kısmını elden çıkartmış olduğunu, kalan malvarlıklarını da kaçırmak üzere olduklarını belirterek açıklanan nedenler ile işin önemine ve aciliyetine binaen karşı tarafa tebligat yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme ile davacı müvekkilinin alacağının karar veya zeyilname ile hüküm altına alınmış olması karşısında mahkemece takdiren teminat alınmaksızın ya da aynı durum gözetilerek takdir edilecek makul ve maktu bir teminat karşılığında davalıların tenfizi istenen karar ve Zeyilname’de belirtilen ana tazminat 388.000 ABD doları , tahkim masrafları 698.750 ABD doları ve vekalet ücreti ve diğer masraflar 7.650.372,76 ABD doları olmak üzere toplam 396.349.122,76 ABD doları ( başvuru tarihi itibariyle TCMB efektif satış kuru üzerinden karşılığı 5.894.662.693,33 TL ‘dir) tutarındaki borcu ile Karar ve Zeyilname ‘de belirtilen şekilde % 7 oranında işlemiş ve işleyecek faizi ve masrafları karşılayacak şekilde ve yargılama sonucunda verilecek kararın kesinleşmesine kadar devamı kaydıyla menkul gayrimenkul malları ile 3. Şahıslardaki hak ve alacaklarına ve her türlü malvarlıkları üzerine İİK md. 257 vd. hükümleri gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi ile sonuç itibariyle de … nezdinde Paris Fransa’da gerçekleşen tahkim yargılaması neticesinde verilen … numaralı ve 8 Ocak 2018 tarihli kararın ve 3 Mayıs 2018 tarihli Zeyilname’nin tanınmasına ve tenfiz edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının taraf sıfatının bulunmadığını, asıl tahkim yargılamasının tarafının davacı olmadığından davacının somut uyuşmazlıkta taraf sıfatını haiz olmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, Cayman Adaları Kanunları tahtında kurulmuş bir şirket olan davacının bir yabancı tüzel kişi olduğunu ve kanun uyarınca teminat gösterme zorunluluğunun bulunmadığını, Cayman Adaları’na kayıtlı yabancı bir tüzel kişi olan davacının mahkemenin takdir edeceği bir tutarda teminat yatırması gerektiğini, söz konusu Hakem Kararı’nın Türkiye’de tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, bunun yanında Hakem Kararı’nın bir an için tenfiz edilebileceği düşünülse dahi Hakem Kararı’yla ilintili birçok ceza davası ve soruşturması sürdüğünden bu ceza davalarının işbu davada bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı … yetkililerine karşı … sayılı soruşturma dosyası açıldığını, soruşturmanın halen devam ettiğini ve çok yakında davacı şirketin Yönetim Kurulu üyeleri hakkında dava açılması beklendiğini, yine tahkim yargılaması sırasında … şirketinin tanığı olan …’a karşı yalancı tanıklık sebebiyle yürütülen soruşturma neticesinde … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından … sayılı iddianame düzenlendiğini ve hem … hem de Davacı … yetkilisi … hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, nitekim Yargıtay’ ın da ceza soruşturmasının hukuk davasında mutlaka bekletici mesele yapılması gerektiğini ve bekletici mesele yapılmamasının bozmayı gerektireceğini, söz konusu Hakem Kararı’nda birçok tenfiz engeli bulunması sebebiyle davacının tenfiz talebinin reddini, bu mümkün olmadığı takdirde … yetkilileri ve Davacı tanığı … hakkında yürütülen ceza davası ve soruşturmalarının bekletici mesele yapılarak kesinleşmelerinin beklenmesine karar verilmesini talep ettiklerini, yabancı hakem tenfiz şartlarının mevcut olmadığını, hakem heyetinin davacının hisse alım sözleşmesinin imzalanması sonrasında eline geçen bu değerleri, hesaplamaya katmadan karar verdiğini, bu durumun Hakem Heyeti’nin taraflılığının ve delillerinin dikkate almadığının en açık göstergesi olduğunu, yabancı mahkemelerin, hakem kararının Türkiye’de tenfizinin mümkün olduğu hakkında karar veremeyeceğini, böyle bir durumun egemenlik haklarına aykırı ve kamu düzeni açısından kabul edilemez olacağını, bu sebeple, davacının yabancı mahkeme kararlarına dayanarak kararın Türkiye’de tenfiz edilmesi gerektiğini ileri sürmesinin yerinde olmadığını, dolayısıyla bir ülkede alınan tenfiz kararının, tenfize konu hakem kararının Türk mahkemeleri önünde de tenfiz edileceği anlamına gelemeyeceğini, davacının bahsettiği yabancı mahkeme kararlarının, hiçbir şekilde yabancı hakem kararının Türkiye’de tenfiz edilip edilemeyeceği ile ilgili olarak Türk mahkemesinin kendisinin değerlendirme yapmasına engel olamayacağını, yabancı hakem kararının Türk mahkemelerince verilmiş kesin hüküm ile çeliştiğini, … 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından … hakkında verilen kararın, uzman raporu hazırlanırken özel belgede sahtecilik suçunun işlendiğini ve dolayısıyla raporun sahte nitelikte olduğunu tespit ettiğini, oysa Hakem Heyetinin Türk Mahkemesi tarafından sahte olarak nitelendirilen bu uzman raporuna dayanarak kararını verdiğini, bu durumda Hakem Kararı ile söz konusu ceza mahkemesi kararının net bir şekilde çeliştiğinin ortada olduğunu, bu durumda söz konusu Hakem Kararı’nın tenfizinin mümkün olmayacağını, dolayısıyla Hakem Kararı’nın tenfiz edilmesinin, …’ın özel belgede sahtecilik yaptığını kabul etmeyen ve uzman raporunu kendi kararına esas alan hakem heyetinin kararının tenfiz edilmesi demek olduğunu, bu durumun ceza yargılamasıyla suçlu bulunan …’ın hukuk davasında suçlu olduğunun kabul edilmemesi anlamına geleceğini, bu durumun ise kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, sahtecilik yapıldığı kesinleşen rapora dayanılarak verilen hakem kararının tenfizinin kamu düzenine aykırı olduğunu, sonuç olarak sahte uzman raporuna ve hukuka aykırı delillere dayanılarak verilen hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, kamu düzenine aykırı hakem kararının tenfiz isteminin reddi gerektiğini, davalıların savunma haklarının ihlal edildiğini, hakem heyetinin yargılama sırasında davalıların davacıya sözleşmeyle devrettiği hiçbir malvarlığı değerini dikkate almadığını, davalılara iddia ve savunmalarını sunabilmeleri için yeterli süre tanınmadığını ve davalılarınn delil taleplerini gerekçesiz bir şekilde reddettiğini, görüldüğü üzere tahkim yargılaması sırasında hakem heyetinin pek çok durumda taraflara eşit muamele göstermediğini, davalıların savunma haklarını kısıtladığını ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini, davalıların savunma haklarının bu ölçüde kısıtlanması ve adil yargılanma haklarının ihlal edilmesinin açıkça Türk kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini beyanlarla davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, MÖHUK 61 ve HMK 318 gereği damga vergisinin ödenmesi, aksi takdirde davanın reddine, davacının yabancı tüzel kişi olması sebebiyle MÖHUK madde 48 uyarınca yabancılık teminatı yatırmasına aksi takdirde davanın reddine, davacı şirket yetkilileri hakkında açılmış olan bir ceza davasının olup olmadığının soruşturulmasını, varsa ceza davası evraklarının dosyaya celbedilmesini, MÖHUK madde 62/c bendi uyarınca adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesinin ihlali ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle tenfiz davasın reddine karar verilmesini, MÖHUK ve New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz şartlarını taşımayan hakem kararının tenfizi talebinin reddine karar verilmesini, tenfiz talebinin reddine karar verilmediği takdirde, davacı şirket yetkilileri hakkında açılmış ceza davalarının bekletici mesele yapılarak ilgili davaların sonuçlarının beklenmesini, yargılama masrafları ve ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … …, … …, … … , … , … … vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; tenfizi talep edilen yabancı hakem kararlarının özel bir hukuki niteliği haiz olması nedeniyle, tahkim davasının tarafları haricinde kimsenin tenfiz talebinde bulunamayacağının doktrin uyarınca ve Yargıtay kararları uyarınca sabit olduğunu, yabancı hakem kararının tenfizini, ancak hakem kararının taraflarından birinin isteyebileceğini, asıl tahkim yargılamasının tarafı davacı olmadığından davacının somut uyuşmazlıkta taraf sıfatını haiz olmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, Cayman Adaları kanunları tahtında kurulmuş bir şirket olan davacının bir yabancı tüzel kişi olduğunu ve kanun uyarınca teminat gösterme zorunluluğunun bulunduğunu, davacının teminat göstermesi gerektiğini, söz konusu Hakem Kararının Türkiye’de tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, bunun yanında Hakem Kararı’nın bir an için tenfiz edilebileceği düşünülse dahi Hakem Kararı’yla ilintili birçok ceza davası ve soruşturma sürdüğünden bu ceza davalarının işbu davada bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı … yetkililerine karşı … sayılı soruşturma dosyası açıldığını, soruşturmanın halen devam ettiğini ve çok yakında davacı şirketin Yönetim Kurulu üyeleri hakkında dava açılmasının beklendiğini, yine tahkim yargılaması sırasında … şirketinin tanığı olan …’a karşı yalancı tanıklık sebebiyle yürütülen soruşturma neticesinde … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından … sayılı iddianamenin düzenlendiğini ve hem …’in hem de davacı … yetkilisi … hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, bu davanın sonucunu etkileyecek ceza davalarının devam ettiğini, ceza davalarının bekletici mesele yapılmasını, hakem kararının Türk mahkemesi kararıyla çelişmesi, sahte belge olduğu Türk mahkemelerince tespit edilen uzman raporunun Hakem Kararı’na esas alınmasının kamu düzenine aykırı olması, Hakem Heyeti’nin taraflara eşit davranmaması ve davalıların savunma haklarının ihlal edilmesinin tenfiz engellerinden bazıları olduğunu, yabancı Mahkemelerin, Hakem Kararının Türkiye’de tenfizinin mümkün olduğu hakkında karar veremeyeceklerini, bir ülkede alınan tenfiz kararının, tenfize konu hakem kararının Türk mahkemeleri önünde de tenfiz edileceği anlamına gelmeyeceğini, yabancı hakem kararının Türk Mahkemelerince verilmiş kesin hüküm ile çeliştiğini, … 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından … hakkında verilen kararın, uzman raporu hazırlanırken özel belgede sahtecilik suçunun işlendiğini ve dolayısıyla raporun sahte nitelikte olduğunu tespit ettiğini, oysa Hakem Heyetinin Türk Mahkemesi tarafından sahte olarak nitelendirilen bu uzman raporuna dayanarak kararını verdiğini, bu durumda Hakem Kararı ile söz konusu ceza mahkemesi kararının net bir şekilde çeliştiğinin ortada olduğunu, bu durumda söz konusu Hakem Kararı’nın tenfizinin mümkün olmayacağını, sahte uzman raporuna ve hukuka aykırı delillere dayanılarak verilen Hakem Kararı’nın kamu düzenine aykırı olduğunu ve kamu düzenine aykırı Hakem Kararı’nın tenfiz isteminin reddi gerektiğini, davalıların savunma haklarının ihlal edildiğini beyan ederek
davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, MÖHUK 61 ve HMK 318 gereği damga vergisinin ödenmesi, aksi takdirde davanın reddine, davacının yabancı tüzel kişi olması sebebiyle MÖHUK madde 48 uyarınca yabancılık teminatı yatırmasına aksi takdirde davanın reddine, davacı şirket yetkilileri hakkında açılmış olan bir ceza davasının olup olmadığının soruşturulmasını, varsa ceza davası evraklarının dosyaya celbedilmesini, MÖHUK madde 62/c bendi uyarınca adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesinin ihlali ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle tenfiz davasın reddine karar verilmesini, MÖHUK ve New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz şartlarını taşımayan hakem kararının tenfizi talebinin reddine karar verilmesini, tenfiz talebinin reddine karar verilmediği takdirde, davacı şirket yetkilileri hakkında açılmış ceza davalarının bekletici mesele yapılarak ilgili davaların sonuçlarının beklenmesini, yargılama masrafları ve ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının taraf sıfatı bulunmadığını, işbu tenfiz davasında tenfizi talep edilen yabancı hakem kararında davacı taraf “… … ve Dış Ticaret Anonim Şirketi” firması olduğunu, oysa mahkeme huzurunda açılan tenfiz davasının davacısının farklı bir firma olan … adındaki şirket olduğunu, davacı …’ in, tenfize konu hakem yargılamasında davacı olarak yer alan … … ve Dış Ticaret Anonim Şirketi’nden (“…”) farklı ve bağımsız bir tüzel kişilik olduğunu, ancak tenfizi talep edilen yabancı hakem kararlarının özel bir hukuki niteliğine haiz olması nedeniyle, tahkim davasının tarafları haricinde kimsenin tenfiz talebinde bulunamayacağının doktrin ve Yargıtay kararları uyarınca sabit olduğunu,somut uyuşmazlıkta taraf sıfatını haiz olmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, davacının teminat göstermesi gerektiğini, Cayman Adaları kanunları tahtında kurulmuş bir şirket olan davacının bir yabancı tüzel kişi olduğunu ve kanun uyarınca teminat gösterme zorunluluğu bulunmadığını, Cayman Adaları’na kayıtlı yabancı bir tüzel kişi olan davacının mahkemenin takdir edeceği bir tutarda teminat yatırması gerektiğini,
ceza davalarının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, söz konusu Hakem Kararı’nın Türkiye’de tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, bunun yanında Hakem Kararı’nın bir an için tenfiz edilebileceği düşünülse dahi Hakem Kararı’yla ilintili birçok ceza davası ve soruşturması sürdüğünden bu ceza davalarının işbu davada bekletici mesele yapılması gerektiğini, işbu tenfiz yargılamasını doğrudan etkileyebilecek ceza yargılamalarının devam ettiğini, bu konuya ilişkin hukuki mütaalayı dosyaya sunduklarını, Hakem Heyeti’nin … hakkında hüküm kurarak yetkisini aştığının görüldüğünü, diğer davalılar ile … arasında yer alan tahkim şartının …’e teşmiledilemeyeceğini, bu nedenle tenfiz davasının … tahtında reddi gerektiğini, bu nedenlerle davacının bahsettiği yabancı mahkeme kararlarının, hiçbir şekilde yabancı hakem kararının Türkiye’de tenfiz edilip edilemeyeceği ile ilgili olarak Türk mahkemesinin kendisinin değerlendirme yapmasına engel olamayacağını, tenfizi istenen yabancı hakem kararının “Türk kamu düzeni”ne Aykırı olduğunu ve “Türk mahkemeleri”nin verdiği kararlarla çeliştiğini, Yabancı Hakem Kararı’nın Türk mahkemelerince verilmiş kesin hüküm ile çeliştiğini, Hakem Kararı’nın tenfiz edilmesinin, …’ın özel belgede sahtecilik yaptığını kabul etmeyen ve uzman raporunu kendi kararına esas alan
hakem heyetinin kararının tenfiz edilmesi demek olduğunu, bu durumun ceza yargılamasıyla suçlu bulunan …’ın hukuk davasında suçlu olduğunun kabul edilmemesi anlamına geleceğini, bu durumun ise kamu düzenine aykırılık teşkil Ettiğini, ceza mahkemesinin kabul ettiği olguların hukuk mahkemesi için de bağlayıcı olacağını, bu durumda ceza mahkemesinin … hakkında verdiği kararda belirtildiği üzere hakem kararına esas alınan uzman raporunun sahte bir rapor olduğunu, bu rapora dayalı olarak verilen Hakem Kararı’nın da tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, sahtecilik yapıldığı kesinleşen rapora dayanılarak verilen hakem kararın tenfizinin kamu düzenine aykırı olduğunu, yine Hakem Kararı’nın 113. ve 158. paragraflarından da CFT raporunun Hakem Kararı’na doğrudan etki ettiğinin anlaşıldığını, oysa hukuka aykırı olarak elde edilen bir delilin, hakem kararına esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, işbu davaya konu yabancı hakem kararının, “yalan tanıklık” yaptığı Türk ceza mahkemesi kararı ile sabit olan …’ın hazırladığı rapora istinaden verildiğinin şüphesiz olduğu için artık bu hakem kararına Türk hukuku nazarında kesin hüküm kuvveti ve icra kabiliyeti vasıflarının verilmesinin mümkün olmadığını, yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığı baştan tespit edilmiş bulunduğundan, “yalan tanıklık” esas alınarak verilen
hakem kararının tenfizinin Türk kamu düzenine aykırılık oluşturacağının kabul edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği Hakem Kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, eşitlik ilkesine aykırı olarak verilen Hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, tenfiz engelleri belirtilen hakem kararının tenfizinin reddi gerektiğini, bu
mümkün olmadığı takdirde davacı şirket yetkililerine karşı açılacak/açılmış olan ceza davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini beyan ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi, … Anonim Şirketi vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davanın aktif husumet yokluğundan reddini talep ettiklerini, davacının teminat göstemesi gerektiğini, ceza mahkemesi kararı uyarınca işbu davanın reddini talep ettiklerini, ayrıca bu tahkim kararı ile ilintili ceza soruşturmaları ve davaları olduğundan bu davaların da bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, yabancı hakem kararının tenfiz şartlarının mevcut olmadığını, yabancı mahkemelerin, hakem kararının Türkiye’de tenfizinin mümkün olduğu hakkında karar veremeyeceğini, yabancı hakem kararının Türk mahkemelerince verilmiş kesin hüküm ile çeliştiğini, sahtecilik yapıldığı kesinleşen rapora dayanılarak verilen hakem kararının tenfizinin kamu düzenine aykırı olduğunu, hakem kararlarının kamu düzenine aykırı olmasının tenfız engeli teşkil ettiğinin ise MÖHUK madde 62’de ve New York Konvansiyonunda açıkça düzenlendiğini ve Yargıtay’ın birçok kararında bu hususun kabul edildiğini, sonuç olarak, sahte uzman raporuna ve hukuka aykırı delillere dayanılarak verilen hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, kamu düzenine aykırı Hakem Kararı’nın tenfiz isteminin reddi gerektiğini, tahkim yargılamasında davalıların, davacı tanığına çapraz sorgu yapma taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmesinin kamu düzenine aykırı olduğunu, tahkim yargılamasında davalıların savunma haklarının ihlal edildiğini, hakem heyetinin davalıların savunmalarını oluşturabilmek için davacı tarafından sunulmasını istediği delillere ilişkin taleplerini reddettiğini, adil yargılama hakkının ihlal edildiği bir hakem kararının kamu düzenine aykırı olacağını, Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında açıklandığı üzere, anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere aykırı, Türk hukukunun temel prensiplerine aykırı veya Türk adap ve ahlak anlayışına aykırılıkların kamu düzenine aykırılık olarak kabul edildiğini, hem Yargıtay kararlarında hem de doktrinde açıkça ifade edildiği üzere hakem kararında savunma haklarının ihlal edilmesinin hakem heyetinin taraflara eşit davranmaması ve adil yargılanma haklarının ihlal edilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini ve bu hakem kararlarının tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, nitekim somut olayda da söz konusu tahkim yargılaması sırasında davalıların en temel savunma haklarının ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ve hakem heyetinin eşitlik prensibine aykırı davranışlarının somut örneklerle gösterildiğini, bu örnekler ışığında davalıların savunma hakkının ve adil yargılanma hakkının ağır ihlali nedeniyle söz konusu Hakem Kararı’nın tenfiz edilmesinin mümkün olmayacağını, tüm bunlar göz önüne alındığında Hakem Kararı’nın savunma, adil yargılanma ve eşitlik haklarına aykırı olması sebebiyle Türk kamu düzenine aykırılıklar barındırdığının ortada olduğunu, bu nedenle de Hakem Kararı’nın Türkiye’de tenfiz edilmesinin de mümkün olmadığını, Hakem Kararı’nın tenfiz talebinin reddedilmesi gerektiğini, …’in davada taraf sıfatını haiz olmadığını, Hakem Kararının Türk mahkemelerince verilmiş olan bir kesin hüküm ile çeliştiğini, hakem kararının yalancı tanıklık yaptığı kesinleşen bir şahsın beyanına dayalı olarak verildiğini, böyle bir kararın kamu düzenine aykırılık teşkil edeceğini, müvekkili şirketlerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği Hakem Kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, eşitlik ilkesine aykırı olarak verilen Hakem Kararının kamu düzenine aykırı olduğunu, tenfiz engelleri belirtilen hakem kararının tenfizinin reddi gerektiğini, bu mümkün olmadığı takdirde davacı şirketin yetkililerine karşı açılacak/açılmış olan ceza davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini beyan ederek davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, MÖHUK 61 ve HMK 318 gereği damga vergisinin ödenmesini, aksi takdirde davanın reddine, davacının yabancı tüzel kişi olması sebebiyle MÖHUK madde 48 uyarınca yabancılık teminatı yatırmasına aksi takdirde davanın reddine, tahkim davacısı şirket yetkilileri hakkında açılmış olan bir ceza davasının olup olmadığının soruşturulmasını, varsa ceza davası evraklarının dosyaya celbedilmesini, MÖHUK madde 62/c bendi uyarınca adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesinin ihlali ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle tenfiz davasının reddine karar verilmesini, MÖHUK ve New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz şartlarını taşımayan hakem kararının tenfizi talebinin reddine karar verilmesini, tenfiz talebinin reddine karar verilmediği takdirde, davacı şirket yetkilileri hakkında açılmış ceza davalarının bekletici mesele yapılarak ilgili davaların sonuçlarının beklenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri, celp edilen dosyalar, taraflar vekillerince sunulan uzman mütalaaları ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
… … Dosya … numaralı dava konusu nihai kararın onaylı bir örneğinin mahkememiz dosyasına sunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince dava dilekçesi eklerinde; … ve Davalılar arasında imzalanan Hisse Alım Sözleşmesi’nin tahkim şartını içeren “İhtilaflar” maddesinin (13.5) usulüne göre onaylanmış apostilli örneği ve Türkçe tercümesi, Kararınn usulüne göre onaylanmış apostil şerhli örneği ve noter tasdikli Türkçe tercümesi, Zeyilname’nin usulüne göre onaylanmış apostil şerhli örneği ve noter tasdikli Türkçe tercümesi, Paris İstinaf Mahkemesi’nin davalıların iptal başvurusunu ret kararı, Paris İstinaf Mahkemesi’nin İcra edilebilirlik kararları, Hong Kong Özel İdari Bölgesi Yüksek Mahkemesi’nin … tarihli tenfiz kararı, … Yüksek Mahkemesi’nin … tarihli tenfiz kararı, ABD Florida Miami-Dade County On Birinci Yargı Dairesi’nin … tarihli kesin hükmü, … Birinci Yargı Dairesi’nin 22 Mayıs 2019 tarihli tenfiz kararı, İngiltere ve Galler Yüksek Adalet Mahkemeleri- İngiltere ve Galler İşletme ve Mülkiyet Mahkemeleri-Ticaret Mahkemesi tarafından verilen … tarihli tenfiz kararı, İngiltere ve Galler Yüksek Adalet Mahkemeleri- İngiltere ve Galler İşletme ve Mülkiyet Mahkemeleri’nin Ticaret Mahkemesi tarafından verilen … tarihli tenfiz kararı, İngiltere ve Galler Yüksek Adalet Mahkemeleri İngiltere ve Galler İşletme ve Mülkiyet Mahkemeleri-Ticaret Mahkemesi tarafından verilen …tarihli kararlar, ABD Harris County Teksas 127. Bölge Mahkemesi’nin tanıma kararı, … tarihli Alacağın Temliki, … ve 1…tarihli Ticaret Sicil Gazeteleri, … ve … tarihli Ticaret Sicil Gazeteleri, …- … tarihli ve 29 Kasım 2018 Ticaret Siçil Gazeteleri, Global Krom- …, 1…ve … tarihli Ticaret Sicil Gazeteleri, …- … tarihli Ticaret Sicil Gazetesi, …- … tarihli Ticaret Sicil Gazetesi, …- … tarihli Ticaret Sicil Gazetesi …- … tarihli Ticaret Sicil Gazetesi, Florida Uluslararası Tahkim Bölümü, Miami-Dade Bölgesi, On Birinci Yargı Mahkemesi’nin … tarihli kararı ile Florida Milletlerarası Tahkim Dairesi, …, On Birinci Yargı Mahkemesi’nin …tarihli duruşma tutanağı ve Florida Milletlerarası Tahkim Dairesi, Miami-Dade County, On Birinci Yargı Mahkemesi’nin … tarihli duruşma tutanağı dosyaya ibraz edilmiştir.
Mahkememizin 01/04/2022 tarihli ara kararı ile ; “İcra İflas Kanununun 257. Maddesinin 1. fıkrası ve müteakip maddeleri gereğince aleyhine ihtiyati haciz istenilen borçlular hakkında toplam 396.349.122,76 USD* 14,87=5.893.711.455,44 TL ( dava açılış tarihi itibariyle 1.000 USD= 14,87 TL ) tenfizi istenen karar ve zeyilnamede belirtilen ana tazminatı tutarı toplamı miktarda, yedlerinde bulunan menkul ile gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslarda olan hak ve alacaklarının haczi caiz olan kısmının ihtiyaten haczine” karar verilmiştir. Davacı vekili 15/04/2022 tarihli beyan dilekçesi ile işbu haciz kararında belirtilen teminatın müvekkilince kısa sürede temin edilip yatırılamayacağını beyan etmiştir. Davacı vekilince tayin olunan teminatın yatırılmadığı anlaşıldığından ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalktığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilince 15/09/2022 tarihli beyan dilekçesi ve ekinde uzman mütaalası sunulduğu görülmüştür. Yine davalılar vekili tarafından 25/05/2022tarihli Prof. Dr. …’nın mütalaasının sunulduğu anlaşılmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …/… soruşturma sayılı dosyasının UYAP üzerinden celp edilerek yapılan incelenmesinde; müştekinin … olduğu, şüpheli …’ ın yalan tanıklık suçundan Türk Ceza Kanunu 272/8 ve 53/1 md. ve şüpheli …’ in azmettirmek suretiyle yalan tanıklık suçundan Türk Ceza Kanunu 38 del. 272/8 ve 53/1 md. Gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası, yargılamanın …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyasında yütürüldüğü, sanık …’ın savunmasının alındığı, mahkeme dosyasının 24/11/2022 tarihli duruşmasında “Her ne kadar sanıklar … ve …’ın üzerine atılı “Yalan Tanıklık” suçu nedeniyle cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de, 02/01/2017 tarihli 680 Sayılı KHK’nin 10. mad. ile CMK’nun 172/2. maddesindeki hükmü gereği yalan tanıklık suçundan dolayı açılan davada durma kararı verilip, sulh ceza hâkimliğince bir karar alınması gerektiği dolayısıyla kovuşturma şartının oluşmadığı anlaşılmakla, kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere CMK’nun 223/8. maddesi uyarınca kovuşturmanın durmasına,.” karar verildiği, bir kısım davalılar vekilinin 20/06/2023 tarihli dilekçesiyle … 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …E. Sayılı dosyası ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların kaldırılmasına ilişkin kararın sunulduğu görülmüştür.
… 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin … sayılı dosyasında, katılanın …, sanığın … olduğu, şüphelinin Özel Belgede Sahtecilik suçundan yargılanması talebiyle kamu davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, 18/05/2021 tarihli karar ile: ” Sanığın atılı özel belgede sahtecilik suçunu işlediği anlaşıldığından, suçun işleniş biçimi, yer ve zamanı dikkate alınarak eylemine uyan TCK’nun 207/1 maddesi gereğince takdiren 1 YIL HAPİS cezası ile cezalandırılmasına, Sanığın geçmişi, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınarak TCK’nun 62. maddesi gereğince cezasından 1/6 oranında indirim yapılarak 10 AY HAPİS cezası ile cezalandırılmasına, Sanık hakkında başkaca indirim ve artırım maddesi uygulanmasına yer olmadığına ve bu konudaki talebinin reddine,” şeklinde karar verildiği ve yine mahkemece “Karar kesinleştiğinde müştekilerin şikayete konu ve sanıkla aynı fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden şirket yetkilileri hakkında aynı suç kapsamında gereğin takdir ve ifası için TCK’nun 276/1,53 maddeleri ile ilgili olarak gereğinin takdir ve ifası için … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına…” karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür.
… 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, müştekinin …, şüphelilerin …, …, … …, … … …, olduğu, şüphelilerin Özel Belgede Sahtecilik suçundan TCK’nun 207/1, 38/1, 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, mahkemenin 01/03/2023 tarihli duruşmasında, sanıklar … ve …’in savunmalarının alınması için yurt dışına yazılan talimat yanıtlarının beklenmesine, suçtan zarar görmesi ihtimaline binaen CMK’nun 237, 238 maddeleri gereğince müşteki … in davaya katılan, Av. … ve Av. …’ın katılan vekili olarak duruşmalara kabulüne, sanık … vekilinin müvekkili ile ilgili dosyanın tefrik edilmesi yönündeki talebi yönünden dosyanın incelemeye alınmasına, … …ve … şirket vekillerinin katılma talepleri yönünden dosyanın incelemeye alınmasına, kanun yararına bozma yoluna gidilen dosyanın numarasının tespiti ile akıbetinin sorulmasına şeklinde ara kararlar kurulduğu, duruşmanın 20/09/2023 gününe bırakıldığı anlaşılmıştır.
Bir kısım davalılar vekilinin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 15.03.2023 tarihli yazısının 10.05.2023 tarihli beyan dilekçesi ile dosyaya ibraz ettiği, cevabi yazıda: “sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş bulunulması karşısında, kurulan hükmün henüz hukuki bir sonuç doğurmadığı, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, davanın düşmesine karar verileceği, sanık tarafından denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi hâlinde ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. maddesi uyarınca mahkemece açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verileceği ve söz konusu hükmün açıklanmasından sonra kanun yollarına tâbi olacağı cihetle, … 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/05/2021 tarihli ve … esas, … sayılı kararı aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmemiştir” denildiği anlaşılmıştır.
Yine bir kısım davalılar vekilince hukuki mütalaanın dosyaya ibraz edildiği görülmüştür.
Mahkememizce 14/11/2022 tarihli ara karar ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin bilirkişi raporu alınmasına karar verildiği, 24/12/2022 tarihli ara karar ile mevcut cezai soruşturma ve kovuşturma dosyalarının akıbetinin takibi ve davacı vekillerinin hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı yönündeki itirazları doğrultusunda bilirkişi ara kararından rücu edilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf iddiaları, sunulan beyan dilekçeleri ile uzman görüşleri, celp edilen dosyalar ve tüm dosya içeriğine göre;
Dava konusu uyuşmazlığın, … nezdinde Paris Fransa’ da gerçekleşen tahkim yargılaması neticesinde verilen … numaralı ve 08 Ocak 2018 tarihli kararın ve 3 Mayıs 2018 tarihli zeyilnamenin tanınması ve tenfizi şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı, davacının MÖHUK madde 48 uyarınca teminat gösterme zorunluluğu bulunup bulunmadığı, hakem yargılmasında davalıların savunma haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, hakem kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür.
Yabancı hakem heyeti kararlarının tanınması ve tenfizi istemleri 5718 sayılı MÖHUK’un 60 vd. maddelerinde düzenlenmiş olmakla birlikte, Anayasa’mızın 90.maddesi hükmü doğrultusunda bu konuda öncelikle, ülkemizin de tarafı olduğu 10.06.1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Sözleşmesi hükümlerinin de uygulanması gerekmektedir.
Öncelikle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı açsısından yapılan değerlendirmede; davalılar vekilleri, davacının taraf sıfatının bulunmadığını, asıl tahkim yargılamasının tarafının davacı olmadığından davacının somut uyuşmazlıkta taraf sıfatını haiz olmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini ifade etmişler ise de; New York Sözleşmesi’nde tanıma ve tenfiz davasını açacak kimsenin taraf sıfatına yönelik sınırlandırma getirilmediği, MÖHUK’ un tanıma ve tenfiz davasında kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkesin davacı olabileceğini ifade ettiği anlaşılmakla bu halde alacağın temliki nedeniyle davacının işbu davayı açmakta aktif husumet ehliyeti ve hukuki menfaati bulunduğuna kanaat getirilmiştir.
MÖHUK 48/1 maddesine göre; ”Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanının karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır.
MÖHUK 48/2 maddesinde ise; ”Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaş olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise bu kişi teminattan muaf olacaktır.
Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir.
Yabancı şahıslar tarafından karşılanması gereken bu teminat, dava ve takip şartı olup, kamu düzeni niteliğinde olduğundan, mahkememizce bu kural re’sen nazara alınmıştır.
Davacı asilin yabancı menşeli olduğu anlaşılmakla Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ ne yazı yazılarak Cayman adaları ile ülkemiz arasında yabancılık teminatı alınıp alınmayacağının tespiti açısından akdi/fiili mütekabiliyet olup olmadığı hususunun sorulduğu, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün… tarihli yazısı ile ” İngiltere ile ülkemiz arasında… tarihinde imzalanan ve … gün ve 2142 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Türkiye Cumhuriyeti ile İngiltere hükümeti Arasında Mün’akit Müzahereti Adliye Muhalevelenamesi” bulunmaktadır. Söz konusu sözleşme İngiltere’nin denizaşırı toprakları hakkında da uygulanmaktadır. ” şeklinde yanıt verildiği, bu haliyle gönderilen yazı cevabı içeriğinden ülkemiz ile Cayman adaları arasında akdi mütekabiliyet bulunduğu, ayrıca yazı ekinde sunulan T.C. Dışişleri Bakanlığı’ nın Cayman adaları konulu yazısında, Londra Büyükelçiliğimizden alınan yazının izah edildiği, bunun yanı sıra sözkonusu masrafların ödenmesinden muafiyet konusunda, bir Türk mahkemesinin önüne gelen bir davada, taraflardan birinin İngiliz vatandaşı olması halinde, onu mahkeme masraflarını ödemekten muaf tutmaya karar verebileceği, bunun ötesinde, konu hakkında İngiliz Dışişleri Bakanlığı ile yapılan yazışmalarda, Anlaşma kapsamına giren İngiltere’nin deniz aşırı toprakları mahkemelerinde muafiyet konusundaki fiili uygulamaya ilişkin somut herhangi bir veri alınmadığı, İngiltere’de yaşayan ve dava açan vatandaşlarımızın teminat dahil adli harcamalardan muaf tutulmasının sağlanması arzu ediliyorsa, bu durumda, mahkemelerimizce Türk mahkemeleri önünde dava açan İngiliz vatandaşlarına karşılıklılık ilkesi çerçevesinde uygulandığı ilan edilerek teminattan muafiyet uygulanabileceği, bu uygulama Türk mahkemelerince yapıldığında, karşılığında Türk vatandaşlarının İngiltere ve deniz aşırı topraklardaki mahkemeler önünde karşılık alıp almadığı beklenip, sonuca varılabileceğinin bildirildiği bu haliyle Türk mahkemelerince de fiili mütekabiliyetin başlatılabileceği ifade edilmiştir. Mahkememizce T.C. Dış İşleri Bakanlığı’ nın ilgili yazısı doğrultusunda da İngiltere ve denizaşırı topraklarında karşılıklılık durumunun başlatılmasında da herhangi bir mahsur görülmemiştir. Aksi yönde sunulan ve bildirilen (Hukuk Genel Kurulu’ nun 2013/ 1566 esas, 2015/1144 karar sayılı karar) kararda özü itibariyle ülkemiz ile Cayman adaları arasındaki mütekabiliyet durumunun tartışılmadığı göz önüne alınarak, mütekabiliyet açısından ilgili karar, kararımıza dayanak yapılmamıştır. Ayrıca Yargıtay 12 HD’ nin 2017/8463 esas, 2017/15601 karar sayılı ilamında da yabancılık teminatından muafiyete ilişkin gerçek tüzel kişi ayrımının bulunmadığı ifade edilmektedir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun 50 nci maddesine göre; “(1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.” 51 inci maddesinde; “(1) Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. (2) Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sâkin olduğu bir yer mevcut değilse …, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.”
5718 sayılı MÖHUK 50-59 uncu maddeleri tanıma ve tenfiz kurumlarını düzenlemekte olup buna göre yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı tutulmuş ve yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlanmıştır. Buna göre yabancı mahkeme kararının verildiği devlet ile Türkiye arasında mütekabiliyet bulunmalı, ilam Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuya ilişkin olmalı, davalının savunma haklarına uygun davranılarak verilen hüküm Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamalıdır.
Türk Milletlerarası Özel Hukukunda, yabancı mahkemelerin hukuk davalarına ilişkin olarak verdikleri ve o devletin kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların tenfizi ve tanınmasına ilişkin davalarda; tenfız dilekçesine, yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesinin; ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi zorunludur. Davacı vekilince dava dilekçesi ekinde … ve Davalılar arasında imzalanan Hisse Alım Sözleşmesi’nin tahkim şartını içeren “İhtilaflar” maddesinin (13.5) usulüne göre onaylanmış apostilli örneği ve Türkçe tercümesi, kararın usulüne göre onaylanmış apostil şerhli örneği ve noter tasdikli Türkçe tercümesi, Zeyilnamenin usulüne göre onaylanmış apostil şerhli örneği ve noter tasdikli Türkçe tercümesi, Paris İstinaf Mahkemesi’nin davalıların iptal başvurusunu ret kararı, Paris İstinaf Mahkemesi’nin İcra edilebilirlik kararları sunulmuş olduğu görülmüştür.
Yabancı mahkeme kararlarının tenfiz edilebilmesi için aranan ön şartların yanında ayrıca 5718 sayılı Kanun’un 54 üncü maddesinde, tenfiz kararı verilebilmesi için gerekli olan asli şartlar düzenlenmiş olup, anılan madde aynen;
“Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması
b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.
c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması” hükmünü haizdir.
Buna göre yabancı mahkeme kararının tenfiz edilebilmesi için birinci şart “karşılıklılık” ilkesidir. Bu ilke yabancı mahkeme kararının tanınmasında aranmamaktadır. Yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için kararın verildiği devletle Türkiye arasında ya ilamların tenfizine dair bir anlaşma (akdi karşılıklılık) veya o devlette Türk mahkeme kararlarının tenfizine imkân veren kanun hükmünün (hukuki karşılıklılık) ya da fiili uygulamanın (fiili karşılıklılık) bulunması gerekir. Somut olayda hakem kararının verildiği ülke olan Fransa ile ülkemiz arasında karşılıklılık mevcuttur.
5718 sayılı Kanun’un 54/b maddesi gereğince yabancı mahkeme kararlarının tenfizi için aranan şartlardan ikincisi, kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmamasıdır. Anılan maddede yer alan “ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde” ibaresi yabancı mahkemenin yetkisinin, milletlerarası usul hukukunun genel kabul gören yetki kurallarının dışında, kabul edilmesi mümkün olmayan bir şekilde oluşmuş olmasını ifade etmektedir. Bu durumda yabancı mahkemenin yetkisi “aşkın yetki” olarak karşımıza çıkmaktadır. Tenfiz mahkemesi yabancı mahkemenin yetkisinin Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girip girmediğini resen incelerken, yabancı mahkemenin yetkisinin aşkın yetki hâli olup olmadığının incelenmesi ise davalının bu konuda itiraz etmiş olmasına bağlıdır.
Tenfiz kararının verilebilmesi için şartlardan biri de, savunma hakkının ihlâl edilmiş olmamasıdır. Davalılar vekilleri tahkim yargılamasında savunma haklarının ihlal edildiği iddiasındadırlar. MÖHUK’nın 54/ç maddesi gereğince, kendisine karşı tenfiz istenen kişi, mahkemeye o yer kanunlarına göre usulüne uygun olarak çağrılmamış yani davet edilmemiş veya uygun çağrı yapılmadığı ya da yapıldığı hâlde temsil edilmemiş veyahut da o yer kanunlarına aykırı olarak kararın gıyabında veya yokluğunda verilmiş olması hâllerinde ilgilinin tenfize karşı Türk mahkemesinde itiraz etmesi üzerine yabancı mahkeme kararının tenfizi mümkün olmayacaktır. MÖHUK’nın 54/ç maddesi bütün savunma haklarını içine alacak bir genişliğe sahip olmadığı için savunma hakkını ihlâl eden diğer durumlar MÖHUK’nın 54/c maddesindeki kamu düzenine aykırılık nedeni ile tenfiz engeli olabilecektir (Aysel Çelikel/ B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul, 2016, s. 706). Somut olayda, davalıların tahkim yargılamasından haberdar oldukları, tahkim yargılamasında savunmalarını ileri sürdükleri görülmekle savunma hakkını ihlâl eden diğer durumlar MÖHUK’nın 54/c maddesindeki kamu düzenine aykırılık nedeni ile tenfiz engeli olabilecektir.
Dosyadaki en yoğun ihtilaf konularından biri de hükmün kamu düzenine aykırı olduğu iddiasıdır. 5718 sayılı Kanun’un 54/c maddesi gereğince, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması gereklidir. Kamu düzeni kavramı, yabancı hukukun uygulanmasına engel olan bir kural olarak 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde ele alındığı gibi, yabancı mahkeme hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde de tanıma ve tenfiz engeli olarak 5718 sayılı Kanun’un 54/c maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda kamu düzeni, yabancı hukukun uygulanmasını engellediği gibi aynı sebeplerden yabancı mahkeme kararının Türk mahkemeleri önünde tanıma ve tenfizini de engellemektedir. Bilindiği gibi kamu düzeni kavramı zamana ve yere göre değişen, içeriği ve sınırları kesin olarak çizilemeyen bir kavramdır. Kamu düzenini bir toplumun siyasi, sosyal, ekonomik ve hukuki açıdan temel yapısını ve temel menfaatlerini ilgilendiren kurallar teşkil etmektedir. Devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkeler, kamu düzenini ilgilendiren kurallar olup, genel olarak, kamu menfaat ve düzenini koruma amacını güden emredici kanun hükümlerine aykırılık, ahlâka ve temel hak ve özgürlüklere aykırılık, kamu düzeninin müdahalesini gerektiren hususlardır. Bu esaslara göre Türk hukukunun temel ilkelerine, Türk adap ve ahlâk anlayışı ile Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere aykırılık kamu düzenine aykırılık teşkil edecektir. Kamu düzeni kavramı takdiri bir kavram olup sınırlarını kesin çizgilerle belirlemek mümkün değildir. Bu nedenle kamu düzeni benzer yönler olmakla birlikte, her ülkenin kendine özgü tarihsel, sosyal, ekonomik ve diğer koşulların oluşturduğu özel durumlar dikkate alınarak belirlenir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1973 tarihli ve 1973/609 Esas, 1973/959 Karar sayılı kararı). Başka bir deyişle bir durumun kamu düzeni ile ilgisi ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenir; bu gerçekler durumun vazgeçilmezliğini, toplumsal yararını ve hukuk düzeninin korunmasına yönelik amacını ortaya koyuyorsa söz konusu durumun kamu düzeni ile ilgisi kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.1990 tarihli ve 1990/3-527 Esas, 1990/627 Karar sayılı kararı). Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’ nun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; kamu düzeni kavramının müdahale alanı, son derece geniş ve yoruma müsaittir. Türk kamu düzeninin ihlâlini gerektirecek hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlâli hâlinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlâli hâlinde veya her emredici hükmü ihlâl eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Zira iç hukuktaki kamu düzeni kavramı ile milletlerarası özel hukuk alanındaki kamu düzeni kavramı birbirinden farklıdır. İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlâk anlayışına, Türk Kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlâk ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Dava konusu somut olayda, CFT raporunu hazırlayan …’ ın gerçek dışı rapor düzenlediğini, tahkim yargılamasında vakıalar hakkında beyanda bulunan …’ ın ise yalan beyanda bulunduğunu itiraf ettiği anlaşılmıştır. … 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin … sayılı dosyasında, sanık … ‘ ın özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verildiği, anılı kararın kesinleştiği, sanıkla aynı fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden şirket yetkilileri hakkında aynı suç kapsamında gereğinin takdir ve ifası için suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği görülmüştür. … 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ nce verilen kararın dayanağını ise … tarafından …’dan yazması istenen CFT raporu olduğu belirtilmiştir. O halde hakem kararı ile … 13.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.05.2021 tarihli kararı çelişmektedir. Hakem heyetinin yetkisi bulunduğu halde ve …’ ın yalan beyanda bulunduğunu bildirmesine rağmen çelişkileri giderir rapor aldırmadığı, keşif yapmadığı anlaşılmıştır. HMK’ nun 375/1-e maddesinde ifadesi karara esas alınan tanığın karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması hali yargılamanın iadesi sebebi olarak sayılmıştır. Yabancı hakem kararının, Türk mahkemesince verilen bir kararla çelişmesi veya yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birinin varlığı yabancı hakem kararının tenfizine engel bir durum teşkil eder. Türk mahkemesi tarafından verilen bir hükümle çelişen yabancı hakem kararı New York Konvansiyonu’nun V/1-b ve V 2-b uyarınca Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmasının yanı sıra MÖHUK ‘un 54/1-c maddesi uyarınca yabancı hakem kararının yerine getirilmesine engel bir durum teşkil eder. Hukuk Genel Kurulu’ nun 2022/11-800 esas, 2023/607 karar sayılı ilamında da ifade edildiği üzere, aynı somut olay ve hukuksal durumda açılan davalarda birbiriyle çelişen sonuçlara ulaşılması hukuk devleti ilkesinin unsurlarından olan hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecek dolayısıyla aynı somut olay için farklı sonuçlara ulaşılması Anayasa’nın 36 ıncı maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlâl edilmesi sonucunu doğuracaktır (Hakan Altıncan, B. No: 2016/13021, 17.05.2018, §48.). Açıklanan nedenlerle, yabancı hakem kararının Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması nedeniyle davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.-TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 80,70.-TL’nin mahsup edilerek eksik kalan 99,20.-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendislerini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Fazla yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının dosya kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/06/2023

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır