Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/771 E. 2023/55 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/771 Esas
KARAR NO : 2023/55

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2021
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumundan almış olduğu … numaralı Elektrik Tedarik Lisansı ile faaliyette bulunmakta olduğunu, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca, elektrik tedarik lisansı, sahibine Elektrik enerjisinin ve /veya kapasitenin toptan ve perakende satılması, ithalatı, ihracatı ve ticareti faaliyetleri ile iştigal etme hakkı tanımakta olduğunu, müvekkilinin de elektrik üreticilerinden ikili anlaşmalar veya gün öncesi piyasası gün içi piyasasından satın aldığı elektriğinin kendi müşterilerine satmakta olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında münakit 05/06/2015 tarihli elektrik alım – satım anlaşması ve 27/11/2020 tarihli ek protokol kapsamında müvekkili davalıdan elektrik enerjisi alımı gerçekleştirildiğini, sözleşmenin olağan akışıyla devam ederken muhatap tarafından iletilen 07/07/2021 tarihli ihtarnamenin müvekkilce tebellüğ edildiğini, ihtarname içeriğindeki elektrik alım fiyatlarının artırılmasına ilişkin taleplere karşı 09/07/2021 tarihli e-posta ile cevap verildiğini, e-postası ile tanınan sürenin dolmasını müteakip müvekkilce keşide edilen ihtarname ile davalı, sözleşmeye uygun davranarak, 330 TL/MWh bedel ile elektrik satışına devam edilmesine tekrar davet edildiğini, davalının ise, ihtarnamesinde belirttiği olağanüstü olduğunu iddia ettiği durumları tekrar ettiğini ve müvekkilinin 02/08/2021 günü tebliğ edilen ihtarname ile sözleşmeyi 31/07/2021 günü saat 23:59 itibariyle feshettiklerini, davalının basiretli bir tacir olarak sözleşmeye bağlı kalması gerekirken, sözleşmeyi haksız olarak süresinden önce fesih yoluna gittiğini ve müvekkilinin zarar uğramasına sebebiyet verdiğini, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararların tazmini amacıyla tarafınca arabuluculuğa başvurulduğunu ancak yapılan görüşmeler neticesinde maalesef anlaşma sağlanamadığını, muhatabın sözleşmede yazılı olan cezai şart bedelini müvekkiline ödemişse de, bu bedelin 183.600- TLden ibaret olduğunu, müvekkilinin zararı olan 7.129.080,00 TLnin çok küçük bir kısmına tekabül ettiğini, müvekkilinin cezai şartın ödenmesiyle bakiye zararının 6.945.480,00 TL olduğunu, cezai şart bedelini aşan miktardaki bu zararın da TBK 179/2 maddesi uyarınca yine müvekkili şirkete ödenmesi gerekeceğini bildirip, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik kısmi dava olarak 100.0000,00 TLnin, ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 05/06/2015 tarihinde Elektrik Alım-Satım Anlaşması imzalandığını ve bu sözleşme tahtında yapılacak alım-satımların miktar ve fiyatlarını belirlemek için 27/11/2020 tarihli protokol akdedildiğini, bu anlaşma ve protokolü takiben, ithal kömür fiyatlarında 2020- 2021 yılı içerisinde önceden öngörülemeyen, gerekli özen ve dikkat gösterilse dahi öngörülmesi mümkün olmayan artışlar yaşanması, ABD Dolarının TL karşısında hızlı ve beklenenin çok ötesinde değer kazanması ve bunlara bağlı olağanüstü bir durumun ortaya çıkması, protokoldeki fiyatlandırma doğrultusunda enerji satışını sürdürmenin, müvekkili şirket açısından çok güç tutulabilmesi amacıyla karşılıklı görüş alışverişi ve uzlaşı ile her iki tarafın da menfaatleri doğrultusunda sözleşme ve protokollerin güncellenmesi için davacı tarafa yazılı olarak çağrıda bulunulduğunu, buna karşın söz konusu çağrının davacı şirket nezdinde hiçbir olumlu karşılık bulmadığını, davacı tarafın AHDE VEFA ilkesi gereği, sözleşmeyi ayakta tutmak ve her iki tarafın da oluşan olağanüstü durumdan en az zararla çıkması yönünde adım atmak yerine, müvekkili şirket açısından giderek gabin teşkil edecek ticari karlılık stratejisini yürütme saikiyle hareket ettiğini, taraflarca akdedilen sözleşmede, sözleşmenin taraflarca feshi halinde yalnız sözleşmede belirtilen formüle göre hesaplanacak fesih tazminatının ödenmesine karar verildiğini ve bu bedelin de zaten iyi niyetli şekilde dava öncesi, davacı tarafa ödendiğini, yapılan ödeme davacının da kabulünde olmamakla esasen bu hususta taraflar arasında bir ihtilafın da bulunmadığını, dolayısıyla asla kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının, ispatı halinde dahi fesih tazminatı haricinde doğrudan / dolaylı zarar veya başkaca bir ad altında müvekkili şirketten talep edebileceği herhangi bir alacak kaleminin bulunmadığını, bu hususun tacirin hür iradeleri ile yapmış oldukları ticari sözleşmenin gereği olduğunu bildirip, haksız, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler Mali Müşavir …, Elektrik Elektronik Müh …, Nitelikli hesap uzmanı …26/12/2022 tarihli raporlarında özetle; davacı Şirketin Ticari Defterlerinden 2020 ve 2021 yılına ait Açılış- Kapanış Tasdiki zorunlu olan Yevmiye ve Defter-i Kebir Defterlerini e-defter olarak tuttuğunu ve envanter defterinin de Noter Tasdikinin de süresinde yapıldığı görülmüş olup tüm defterlerin kendi içlerinde bi ettiği, genel kabul görmüş muhasebe esas ve tekniğine uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu görülmüş olup defterlerin davacı lehine delil teşkil etmesi kararının mahkemeye ait olduğunu, davalı şirketin ticari defterlerinden 2020 ve 2021 yılına ait Açılış- Kapanış Tasdiki zorunlu olan Yevmiye ve Defter-i Kebir Defterlerini e-defter olarak tuttuğunu ve Envanter defterinin de Noter Tasdikinin de süresinde yapıldığı görülmüş olup tüm defterlerin kendi içlerinde birbirlerini teyit ettiği, genel kabul görmüş muhasebe esas ve tekniğine uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu görülmüş olup defterlerin davalı lehine delil teşkil etmesi kararının Mahkemenin kararı olduğunu, davacı, Davalı’nın “183.600,00 TL. olarak ödediği cezai şart bedeli”ni Davacı, Davalı ile ilgili Cari Hesap Kayıtlarına aldığı görülmüştür. Ancak Davacı, Davalı’ya “sözleşmede yazılı olan cezai şart bedeli” olarak herhangi bir fatura kesmediği için Davalı Cari Hesap olarak alacak bakiyesi vermeye devam etmekte olduğunu, davacının davalı ile ilgili olarak kayıtlarını tuttuğu Cari Hesap kayıtları incelemesi sonucu; davacı, davalıya 183.600,00 TL. Borçlu olduğunun görüldüğünü, davalının davacıya “183.600,00 TL. olarak ödediği cezai şart bedeli”ni Davalı, Davacı ile ilgili Cari Hesap Kayıtlarına aldığı görülmüştür. Ancak Davacı, Davalı’ya “sözleşmede yazılı olan cezai şart bedeli” olarak herhangi bir fatura kesmediği için Davacı Cari Hesap olarak Borç Bakiyesi vermeye devam etmektedir. Yukarıda yer verilen Davalı’nın Davacı ile ilgili olarak kayıtlarını tuttuğu Cari Hesap kayıtları incelemesi sonucu; Davalı, Davacı’dan 183.600,00 TL. Alacaklı olduğu görülmekte olduğunu, takdirin mahkemeye ait olduğunu, yapılan teknik inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; Davalı tarafından feshedilen ikili anlaşma protokolünün bağlı olduğu belirtilen sözleşmede feshe ilişkin yalnızca 11. Madde de hüküm bulunduğu ve tazminat tutarının nasıl hesaplanacağının burada açıklanmış olduğu, hesaplama yöntemine göre MWH başına birim fiyatın 10.-TL olarak belirlendiği, ancak davacı tarafından yapılan hesaplamada ödenmek durumunda kalınan birim fiyat farkı olarak esas alınan MWH başına birim fiyatın sözleşmede karşılığı olmadığı için geçerli olmadığı, sözleşmede belirlenen hesaplama yöntemine göre tazminat tutarının 183.600,00.-TL olduğunu, teknik inceleme ile belirlenen rakamın, sözleşmenin 11. Maddesinin TBK md. 189, f. 3’de düzenlenen dönme cezası olarak yorumlanması halinde doğru olacağı, bu hususta takdirin Mahkemeye ait olacağını, sözleşme hükmünün dönme cezası değil, ceza koşulu olarak değerlendirilmesi halinde TBK mad 180, f.2 gereği ceza koşulu ile karşılanmayan zararın talep edilebileceği, ancak burada davacının basireti bir tacir olarak bir dağıtım şirketi ile uzun süreli sözleşme yapması gibi birtakım önlemler almasının bekleneceği, buna ve benzer önlemlere dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığından hesaplama yapılmasında zorluk yaşanması sebebiyle, tarafların iddia ve itirazlarının belirlenmesinin uygun olacağını, davacı vekilinin talebi olan itirazın iptaline ve takibin devam etmesine, davalı yanın takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini ilişkin taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğunu bildirmişlerdir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 2021/2067 Esas 2022/1448 Karar sayılı kararında “Dönme cezası, 6098 sayılı Borçlar Kanun’unun 179/3 ve 818 sayılı Borçlar Kanun’unun 158/son maddelerinde düzenlenmiş olup, TBK’nın 179/3. Maddesinde, “borçlunun, kararlaştırılan cezai ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre borçlu kararlaştırılan cezayı ödeyerek sözleşmeden dönebilecek veya feshedebilecek ve bu suretle sözleşmeye bağlılık ile borçtan kurtulacaktır. Dönme cezasına uygulamada ifadan kaçınma imkanını verdiğinden cayma cezası adı da verilmektedir. Sözleşmeden dönme cezasının kararlaştırılmış olması halinde, sözleşmeyle bağlı olmak istemeyen taraf kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği gibi, sözleşmenin haksız feshi halinde karşı taraf cezanın ödetilmesini isteyebilecektir. Dönme cezası, adından da anlaşılacağı üzere taraflardan birinin kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle ifadan kurtulabilmesi için kararlaştırılmış olduğu, haksız fesih halinde karşı taraf haksız fesih yapandan dönme cezasını ödetilmesini isteyebileceğinden, tarafların karşılıklı olarak sözleşmeyi sona erdirip, tasfiye yapmış olmaları halinde tek taraflı dönem ve haksız fesih hali söz konusu olmadığından dönme cezası istenemez. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 28/05/2007 tarih, 2006/3411 Esas, 2007/3565 Karar) Sözleşmenin feshi halinde diğer tarafın ancak menfi zararını isteyebileceği, olumlu zararlarını isteyemeyeceği, sözleşmeden fesih halinde uğranılacak zararlara karşılık dönme cezası kararlaştırılmış ise, kararlaştırılan cezayı talep edebileceği, cezayı aşan zararı talep edemeyeceği kabul edilmiştir.” belirtilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2022/578 Esas 2022/2390 Karar sayılı kararında “Sözleşmede dönme cezasının kararlaştırılmış olması halinde sözleşmeyle bağlı olmak istemeyen taraf kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği gibi, sözleşmenin haksız feshi halinde karşı taraf cezanın ödetilmesini isteyebilecektir. Dönme cezası, adından da anlaşılacağı üzere taraflardan birinin kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle ifadan kurtulabilmesi için kararlaştırılmış olduğu, haksız fesih halinde karşı taraf haksız fesih yapandan dönme cezasının ödetilmesini isteyebileceğinden, tarafların karşılıklı olarak sözleşmeyi sona erdirip tasfiye yapmış olmaları halinde tek taraflı dönme ve haksız fesih hali söz konusu olmadığından dönme cezası istenemez (Örnek: Yargıtay 15. HD. 28.05.2007 T. 2006/3411 E. 2007/3565 K., …, … Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması s.337-339) Dairemiz uygulamalarında sözleşmenin feshi halinde diğer tarafın ancak menfi zararını isteyebileceği, olumlu zararlarını isteyemeyeceği, sözleşmede fesih halinde uğranılacak zararlara karşılık dönme cezası kararlaştırılmışsa kararlaştırılan cezayı talep edebileceği, cezayı aşan zararı talep edemeyeceği kabul edilmiştir. (Örnek: Yargıtay 15. HD 28.09.2010 T. 2010/4150 E. 2010/4834 K.) Bu kabul dönme cezası ile karşı tarafın tüm zararının karşılandığı düşüncesinin sonucudur. Hal böyle olmakla birlikte, dönme cezası ile ilgili düzenlemede emredici bir hüküm bulunmadığından diğer ceza çeşitlerinde olduğu gibi dönme cezası ile ilgili olarak da taraflar sözleşmede aksine hüküm koymaları mümkündür. (Örnek: Yargıtay 15. HD. 16.05.2012 T. 2011/6544 E. 2012/3435 K. )” belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı arasında 05/06/2015 tarihli elektrik enerjisi alım ve satımına ilişkin sözleşme ve sözleşme kapsamında en son 27/11/2020 tarihli protokolün düzenlendiği, 27/11/2020 tarihli protokolde bu protokolün 05/06/2015 tarihli sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğunun belirtildiği, davalı tarafından davacıya gönderilen …oğlu 6. Noterliği’nin … tarihli …yevmiye numaralı ihtarnamede elektrik enerjisinin üretim maliyetlerinin satış fiyatlarının üzerinde olduğunun, sözleşmenin uyarlanmasının talep edilerek talebin yerinde görülmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğinin belirtildiği, … 6. Noterliği’nin… tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle sözleşmenin 31/07/2021 tarihi saat 23:59’dan itibaren feshedildiğinin belirtildiği, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde davalının feshinin haklı nedene dayanmadığının, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle kendi müşterilerine elektrik enerjisi sağlamak için sözleşmede kararlaştırılan satış fiyatlarında daha fazla satış fiyatlarında elektrik enerjisi almak zorunda kaldıklarının davacı şirketin bu nedenle zarara uğratıldığının beyan edilerek bu davanın açıldığı, taraflar arasında düzenlenen 05/06/2015 tarihli sözleşmenin 11/1 maddesinde “sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi ve/veya kusuru dolayısıyla sözleşmenin feshine sebep olan tarafa fesih tazminatı uygulanır. Fesih tazminatı sözleşme hükümleri çerçevesinde yapılması gereken ancak fesih sebebi ile yapılmayacak olan alım-satım miktarına bağlı olarak doğacak ve aşağıdaki formül uyarınca hesaplanacak mali kayıp bedellerinin toplamıdır.” belirtilerek madde fıkrasının altında tazminatın hesaplanmasında kullanılacak formülün belirtildiği, davalı tarafça sözleşme feshedildikten sonra sözleşmenin yukarıda belirtilen 11.maddesi kapsamında davacıya 183.600 TL ödeme yapıldığı, yapılan bu ödemenin tarafların kabulünde olduğu, sözleşmede dönme cezasının kararlaştırılmış olması halinde sözleşmeyle bağlı olmak istemeyen taraf kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği gibi sözleşmenin haksız feshi halinde karşı taraf cezanın ödetilmesini isteyebileceği dönme cezasının taraflardan birinin kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle ifadan kurtulabilmesi için kararlaştırılmış olduğu, haksız fesih halinde karşı taraf haksız fesih yapandan dönme cezasını ödetilmesini de isteyebileceği, dönme cezasına ilişkin bu açıklamalar ve taraflara arsında düzenlenen sözleşmenin 11.maddesi birlikte değerlendirildiğinde bu maddede düzenlenen cezanın dönme cezası olduğu, davalının bu dönme cezasını ödemek suretiyle sözleşmeyi feshedebileceği ve sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği, dosya içerisinde bilirkişilerden rapor alındığı, alınan raporda sözleşmenin 11.maddesi kapsamında belirlenen cezai şart miktarının belirtilen formül kapsamında hesaplamasının yapıldığı, yapılan hesaplama neticesinde dönme cezası miktarının 183.600 TL olacağının belirtildiği, bu bedelin davalı tarafından davacıya ödendiği, yukarıda belirtilen İstinaf ve Yargıtay ilamında da açıklandığı üzere sözleşmede dönme cezasının kararlaştırılması halinde dönme cezasının talep edilebileceği, cezayı aşan zararın talep edilemeyeceği, somut olayda da davalı tarafça dönme cezası miktarının tamamı ödenmekle davacı tarafça cezayı aşan zarar talep edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HUAK 18/A-(14). Fıkrası: “Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.” hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: … esas sayılı dosyasından arabulucu …’na tarife bedeli üzerinden 1.320,00 TL ödeme yapıldığı tespit edilerek arabulucuk giderlerinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın davacı tarafça yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile fazladan alınan 1.527,85-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanacak 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/01/2023
Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır