Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/326 E. 2022/67 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/326 Esas
KARAR NO : 2022/67
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/03/2021
KARAR TARİHİ : 24/01/2022

…. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/… Esas 2021/… Karar sayılı dosyasının 18/03/2021 tarihli görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi olunduğu ve mahkememizin 2021/… Esas numarasına kaydının yapıldığı,
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; … … ‘ın, 03 Mart 2021 ve … tarihli …’ndeki köşe yazılarında, müvekkili şirketin manevi kişiliğine, kamuoyundaki saygınlığına karşı iftira ve yalanlarla saldırıda bulunduğunu, … tarihli “… …’’te başlıklı yazısında, müvekkilinin … yayın platformunun … Kanalında yayına başlaması üzerine “ … ” yalanını ileri sürdüğünü ancak bu giderlerin halk tarafından yapılan yardımlarla karşılandığını beyan etmekle, müvekkilinin uğradığı ağır manevi zararın bir nebze olsun karşılanması bakımından,
40.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği … tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu haberin yayınlandığı …, habercilik alanında öncü gazetelerden olup medya dünyasında tanınan, haberciliğin esaslarını hakkıyla yerine getiren, Basın Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan ve Anayasa ile koruma altına alınmış basın özgürlüğü çerçevesinde Türkiye’de kamuyu ilgilendiren haberleri yayınladığını, davacı tarafından müvekkillerine yöneltilen işbu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkili … … tarafından kaleme alınan yazıların kesinlikle herhangi bir kişi ve kurumu hedef alma gayesi taşımadığını, kaldı ki; … tarihinde yayımlanan yazıda da davacının yakınma konusu ettiği ibarelerin söylenti, iddia olduğunu açıkça ifade ettiğini, … tarihli yazıda da bu hususu açıkça dile getirdiğini hatta bu hususun yazının çok küçük bir kısmında yer aldığını, bu kadar ciddi bir tepki gösterilmesinin de yersiz olduğunu ifade ettiğini, müvekkilinin bu yazıyı kaleme alırken her normal vatandaşın aklına gelebilecek bir konu hakkında iddia ve söylentileri belirttiğini, bir gazeteci olarak bu hususta edindiği bilgiler ve söylentilerden yola çıkarak bu yazıyı kaleme aldığını, davacı tarafın dava dilekçesinde her ne kadar bir gazetecinin görevinin gerçeği araştırmak olduğunu iddia etmiş olsa da bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz bir iddia olduğunu, şöyle ki; bir gazetecinin görevinin gerçeği araştırmak olmadığını, bir habercinin haber yaparken olayın maddi gerçekliğini araştırmasının beklenemeyeceğini, davacı yanın iddia ettiği gibi kişilik hakkı ihlaline sebebiyet veren bir haber var olmadığını, müvekkili yayıncı kuruluşun görünürde gerçekliğe uygun haberi, yayıncılık ilkeleri, AİHS, Anayasa ve Basın Kanunu çerçevesinde yayınlamış ve bu minvalde gerek Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına gerekse basın ve ifade hürriyetinin sınırlarına riayet ettiği aşikar olup tüm bu beyanlarla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, basın yoluyla kişilik hakkının ihlali iddiasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
… Emniyet Müdürlükleri’ne yazı yazılarak davalı asil … ile ilgili sosyo-ekonomik durum araştırılması yapılması istenilmiş, davalı asilin sosyo-ekonomik durumlarının mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, … tarihli gazete nüshaları, dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum, halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Somut olaya gelince; … … tarafından kaleme alınan 03/03/2021 tarihli “… …’’te başlıklı yazı içeriğinde;
” … “
… tarihli “… ” başlıklı yazı içeriğinde ise;
” … ” şeklinde haberler yapıldığı, düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırlarını aştığı, yayında yer alan isnadların küçük düşürücü nitelikte, ağır ve rencide edici olduğu, iddiaların maddi olgulara dayanmadığı, olgu isnadı biçiminde kesin yargı içeren bu haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi, davalı tarafça habere dayanak yapılan belgeler dosyaya sunulmamış olup bu itibarla doğrudan davacının ticari itibarı zedeler şekilde doğrudan kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı, davalının ifade özgürlüğünden üstün tutulmalı ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı kabul edilmelidir. İfade özgürlüğüne bu kapsamda getirilen sınırlama, ölçülü ve orantılı olduğu gibi demokratik toplum düzeninin gereklerine de uygundur.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde haberin yapılmasında basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı, haberde geçen iddiaya yönelik dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddianın maddi olgulara dayanmadığı, gerçeklik şartını yerine getirmeyen ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, kullanılan ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile; 15.000,00.-TL manevi tazminatın haberin yayınlandığı 03/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HUAK 18A/13. fıkrası : “Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.” ve HUAK 18/A (14). Fıkrası: “Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.” hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2021/… sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1.320,00.-TL tarife bedeli üzerinden kesilen Serbest Meslek Makbuzu doğrultusunda ödeme yapıldığı tespit edilmiş olup davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olduğu gözetilerek red ve kabul oranına göre taraflar aleyhine arabulucuk gideri yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
15.000,00.-TL manevi tazminatın haberin yayınlandığı 03/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALILARDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.024,65.-TL Karar ve İlam Harcından, peşin harç olan 683,10.-TL’nin mahsup edilerek eksik kalan 341,55.-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3- 5.100,00 -TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4- 5.100,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat gideri 71,00.-TL , 59,30.-TL başvuru harcı, 8,50.-TL vekalet harcı, peşin harç 683,10.-TL olmak üzere toplam 821,90.-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre taktiren 308,21.-TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye gider avansının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00.-TL arabuluculuk ücretinin red ve kabul oranına göre 495,00.-TL’sinin davalıdan, 825,00.-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
7-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (… Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/01/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır