Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/97 E. 2022/492 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/215 Esas
KARAR NO : 2022/489
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/05/2019
KARAR TARİHİ : 20/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında tek satıcılık yetkisinin de bulunduğu ve
davalı/üreticinin üretmiş olduğu malları müvekkilinin kendi bölgesinde satacağı anlaşma
görüşmesinde davalı tarafından gönderilen ürün kataloğundaki içeriğe güvenerek distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, söz konusu sözleşmeye dayanılarak da … A.Ş.
ile mevduat rehin sözleşmesi imzalandığını, anılan ürün kataloğunda yer alan bilgilerin müvekkili yanıltmak için
kullanıldığını, ürün kataloğunda yer alan ürünlerin belirtilen vasıfları taşımadığının anlaşıldığını, sözleşme görüşmeleri sırasında davalı firmanın 17 yılı aşkın birikimin olduğunu, uzman kimyagerlerinin bulunduğu, kalite kontrolörlerinin bulunduğu, Arge labarotuvarının bulunduğu, ambalajlama ve sevkiyatında uzman kadrolarla çalışıldığı, ürünlerin … kalite güvence belgeleri ile Sağlık Bakanlığı ruhsatına sahip tesislerde üretildiği, … markasının dünyanın dört bir yanına deterjan ve ekipman ihraç ettiği ve ürünlerin çevre ile insan sağlığına uygun olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin bu iddialara güvenerek satış bölgesi olacağı kararlaştırılan Bulgaristan’da davalı/üreticinin sağlayacağı ürünleri satarak ticari faaliyette bulunmak üzere anlaşma imzaladığını, ancak ürünlerin yurt dışında sağlığa zararlı olması sebebiyle satışa sunulamadığı, belirtilen tüm sertifikasyonların ve belgelerin gerçekte olup olmadığı hususlarında ilgili kurumlara müzekkere ile sorulmasını talep ettiklerini, TBK36. maddesine göre taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir hükmü gereği aldatma dolayısı ile
irade bozukluğu bulunmakta ise aldatılanın sözleşme ile bağlı olmayacağını, madde metninden de anlaşılacağı üzere sözleşmenin kurulması, aldatma dolayısıyla irade bozukluğu bulunmakta ise aldatılan sözleşme ile bağlı olmayacağını, öte yandan kanunda
düzenlenen aldatma kurumunun varlığından söz edilebilmesi için üç şartın gerçekleşmiş olması gerektiğini, davalının haksız fiili nedeniyle müvekkilinin zararını tazmin etmesi
gerektiğini, taraflar arasında 07.01.2018 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, sözleşme maddeleri gereği müvekkilinin, davalı taraf lehine … A.Ş. ile 02.02.2018 tarihinde mevduat rehni sözleşmesi imzaladığını, mevduat rehni sözleşmesine göre davalının bankayla kuracağı kredi vb. sözleşmelerde bankada rehnedilen 100.000,- TL mevduatın
teminat olarak kullanılabileceği belirtildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin mezkur 9.1 maddesi uyarınca davalı şirkete 100.000,00-
TL ödenme zorunda kalındığını, aldatma sonucu imzalanan sözleşme gereği ödenen bu
paranın iadesine karar verilmesi talebinde bulunduklarını, asıl sözleşme olan distribütörlük sözleşmesinin imzalanması sebebi ile davalı şirkete
verilen mevduat rehin sözleşmesi sebebiyle uğranılan 100.000,00- TL’nin davalı şirket tarafından en yüksek mevduat faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmış olmasına rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılım sağlamamıştır.
DELİLLER:
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri, Arabuluculuk Son Tutanağı, ürün kataloğu, bilirkişi raporu ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
… ‘ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, davalı şirketin 2 adet ihracat beyannamesinin bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
… tarafından davalı şirketin en son sicil kayıtlarını gösterir bilgi ve belgelerin dosya içerisine gönderildiği anlaşılmıştır.
… Merkezi’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, davalı şirketin ihracat kaydının tespit edilmediği bildirildiği görülmüştür.
Davacı tarafından 06/11/2020 tarihinde 1.707,75.-TL eksik harcın ikmal edilerek makbuzun dosya içersine kazandırıldığı görülmüştür.
… Anonim Şirketi ‘ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, … tarafından …’nin hesabına 100.000,00.-TL havale yolu ile gönderildiği ve tüm tutar ile kredi ödemesi yapılarak kredi hesabının kapatılmış olduğunu, rehin sözleşmesine konu kredi riskinin sona erdiğinin bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen 26/04/2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda sonuç ve özetle;
“Davacı ile davalı şirket arasında davalının (üretici) … markası
altında ürettiği, ürün kataloğunda gösterilen mutfak ürünleri, çamaşır ürünleri,
yer bakım ürünleri, küresel hijyen ve oto gurubu başlıklarında bir kısım
endüstriyel temizlik, şampuan ve zemin bakım ürünlerinin davacı
tarafından Bulgaristan sınırları içerisinde satışı konusunda bir sözleşme imzaladıkları ve bu sözleşmeye istinaden davalının …tan kullanacağı kredilerin teminatı olarak davacı şirket lehine dava dışı … tarafından
01.02.2018 tarihli Mevduat Rehni Sözleşmesi düzenlenmek suretiyle 100.000,00- TL mevduat
rehni verildiği,
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Gümrük Müdürlüğünden gelen yazılara
göre de herhangi bir ihracat faaliyetinin bulunmadığının söylenebileceği, davalı şirketçe
taahhüt edilen, ürün katalogunda yer alan … ürünlerine ve marka adına hiçbir e-ticaret
sitesinde ve internette rastlanılmadığı, bilirkişiliğimizin uzmanlık alanında olmamakla birlikte mevcut delillerin ışığında davacıya sunulan ürün kataloğu ile önerilen ürünlerin kaliteli ve uluslar arası marka imajı olan
ürünler olduğu algısının yaratıldığı kanaatine pekâlâ varılabileceği, davaya konu
sözleşmenin, davacı distribütörce Bulgaristan’da satışı yapılacak olan ürünlerin ihracatının
yapılmadığı ve sözleşmenin tek taraflı yararlanma ilkesi gözetilerek düzenlendiği, ürün
katalogunda yer alan ürünlerin uluslararası ticarete konu olabilecek evsaf ve nitelikte ürünler
olduğu imajı yaratılarak davacının yanıltıldığı hususları dikkate alındığında ortada
distribütörün AB üyesi bir ülkede satacağı nitelikte ürünlerin bulunmadığı/bunların davalı
tarafından ihraç edilmediği/edilemeyeceği, öte yandan taraflar arasında geçerli bir
distribütörlük sözleşmesi kurulmuş olmakla birlikte davacı bakımından irade sakatlığının
şartlarının oluştuğu,
sözleşmenin iptal edilmiş olacağı bu bağlamda davalıya, sözleşme hükümlerince
düzenlenen “Mevduat Rehni Sözleşmesi” kapsamında ödenen 100.000,00- TL‟nin ödeme
tarihinden itibaren avans faizi üzerinden faiz yürütülmek suretiyle iadesinin talep
edilebileceği hususunun sözleşmenin iptal edilmesine bağlı olduğu, lakin huzurdaki davanın
tespit davası olarak açıldığı…” şeklinde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 09/05/2022 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna beyanda bulunmuştur.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzaladığı iddia olunan distrübitörlük sözleşmesinin aldatma hukuksal nedenine dayalı olarak iptali ve mevduat rehin sözleşmesi nedeni ile uğranılan zararın iadesi talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından taraflar arasında davalının (üretici) …
markası altında ürettiği, ürün kataloğunda gösterilen mutfak ürünleri, çamaşır ürünleri, yer bakım ürünleri kişisel hijyen ve oto gurubu başlıklarında bir
kısım endüstriyel temizlik, şampuan ve zemin bakım ürünlerinin davacı
tarafından Bulgaristan sınırları içerisinde satışı konusunda bir sözleşme imzaladıkları
anlaşılmaktadır.
Bu sözleşmeye istinaden davalının …’tan kullanacağı kredilerin teminatı olarak davalı şirket lehine dava dışı … tarafından 01/02/2018 tarihli Mevduat Rehni Sözleşmesi düzenlenmek suretiyle 100.000,00.-TL mevduat rehni verildiği görülmüştür.
Bu sözleşmenin konusunu rehin verenin … Sanayi Ticaret A.Ş.’nin borçlu rehin alanın merkez ve bilumum şubelerine karşı doğmuş ve doğacak her türlü borç
ve taahhütlerinin ve her türlü kefalet ve garantilerinin ve ayrıca rehin alan ile akdettiği ve
veya akdedeceği kredi sözleşmelerine istinaden rehin veren borçlu lehine açılmış ve
açılacak her türlü kredilerin ve bunların faiz ve ferilerinin ve diğer borçlarının da teminatını
teşkil etmek üzere rehin verenin … A.Ş. ve tüm şubeleri nezdindeki hesaplarında
bulunan mevduatın 100.000,00.-TL kısmını rehin alana rehin etmiş olup, rehinli tutarlar
üzerinde bankanın rehin ve hapis hakkı olduğu düzenlenmiştir.
Mahkememizce ilgili bankadan celp edilen cevabi yazı ile … tarafından …’nin hesabına 100.000,00.-TL havale yolu ile gönderildiği ve tüm tutar ile kredi ödemesi yapılarak kredi hesabının kapatılmış olduğu, rehin sözleşmesine konu kredi riskinin sona erdiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Yine mahkememice Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Gümrük Müdürlüğü’nden celp edilen yazılara
göre davalı şirketin herhangi bir ihracat faaliyetinin bulunmadığının söylenebileceği kanaati oluşmuş, bu doğrultuda alınan bilimsel içeriğe sahip bilirkişi raporunda de tespit edildiği üzere davalı şirketçe
taahhüt edilen ürün katalogunda yer alan … ürünlerine ve Marka adına hiçbir e-ticaret sitesinde ve internette rastlanılmadığı saptanmıştır.
Bilindiği üzere hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.
Diğer taraftan, hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi ise “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş olup, açılmış bir davada ispat sorumluluğunun kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Dava konusu olayda, mevcut delillerin ışığında davacıya sunulan ürün kataloğu ile önerilen ürünlerin kaliteli ve uluslar arası marka imajı olan
ürünler olduğu algısının yaratıldığı kanaatine pekâlâ varılabileceği, davaya konu
sözleşmenin, davacı distribütörce Bulgaristan’da satışı yapılacak olan ürünlerin ihracatının
yapılmadığı ve sözleşmenin tek taraflı yararlanma ilkesi gözetilerek düzenlendiği, ürün
katalogunda yer alan ürünlerin uluslararası ticarete konu olabilecek evsaf ve nitelikte ürünler
olduğu imajı yaratılarak davacının yanıltıldığı hususları dikkate alındığında ortada distribütörün AB üyesi bir ülkede satacağı nitelikte ürünlerin bulunmadığı, bunların davalı tarafından ihraç edilmediği edilemeyeceği, öte yandan taraflar arasında geçerli bir distribütörlük sözleşmesi kurulmuş olmakla birlikte davacı bakımından irade sakatlığının
şartlarının oluştuğu davalının hileli davranışları nedeniyle sözleşmenin imzalandığı bu nedenle hile nedeniyle sözleşmenin iptalinin gerektiği kanaatine varılarak sözleşmenin iptali nedeniyle herkes verdiğini iade etmekle yükümlü olduğu gözetilerek bu bağlamda, sözleşme hükümlerince düzenlenen “Mevduat Rehni Sözleşmesi” kapsamında ödenen 100.000,00- TL’nin davalı daha önce temerrüde düşürülmediği için dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HUAK 18/A-(13) ve (14). Fıkrası hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2019/ … sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1.320,00.-TL tarife bedeli üzerinden kesilen Serbest Meslek Makbuzu doğrultusunda ödeme yapıldığı tespit edilerek, davanın kabulüne karar verildiği de dikkate alınarak davalı aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın KABULÜ ile ,
100.000,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.831,00.-TL Karar ve İlam Harcından, peşin ve tamamlama harcı olan 1.752,15-TL’nin mahsup edilerek eksik kalan 5.078,85.-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-13.450,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat gideri 192,80.-TL , üç bilirkişi ücreti 2.400,00.-TL, 44,40.-TL başvuru harcı, 6,40.-TL vekalet harcı, 44,40-TL peşin harç ve 1.707,75.-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 4.395,75.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00.-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu ( … Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/06/2022

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır