Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/93 E. 2020/237 K. 16.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/93 Esas
KARAR NO : 2020/237 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 16/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine koyulan … Şubesine ait 31.05.2018 keşide tarihli … NOLU 94.701,00 TL Bedeli çekle ilgili müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine, öncelikle ileride telafisi imkansız zararların meydana gelmemesi için İİK’nun 72/III maddesi uyarınca icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı şirket vekili 05.03.2020 tarihli dilekçesi ile süre uzatım talebinde bulunmuş ve akabinde kısa karardan sonra detaylı cevap dilekçesinde; dava şartı arabuluculuk yokluğu nedeniyle öncelikle davanın usulden reddini, yetkili mahkemelerin müvekkili şirketinin işyeri Dilovası/Kocaeli olması nedeniyle … Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinden yaklaşık üç yıl sonra dava açıldığını ve bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, Müvekkil Şirketinin, huzurdaki davada yükümlülüğü bir önceki ciro sahibi bulunan ve müşterisi konumunda bulunan … Ltd. Şti. Arasında doğan ticari ilişkiyi ispatlamaktan ibaret olduğunu, dosyaya sunulan … Ltd. Şti.’nin Müvekkil Şirketi nezdinde tutulan cari hesap ekstresi fatura ve irsaliyeler ile çek alım bordrosu incelendiğinde Müvekkil Şirketinin, müşterisi … Ltd. Şti. İle aralarında doğan ticari ilişki ve … Ltd. Şti.’nden olan alacağı ispatlanmış durumda olduğunu, Müvekkil Şirketinin karşılıksız şerhi işlenen çekin tahsil edilmesi amacıyla, davacı – keşideci …San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile müşterisi … Ltd. Şti. aleyhine 12.06.2018 tarihinde … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, Davacı Şirket yetkilisi … , …. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2018/249 Esas sayılı ceza dosyasının 12.03.2019 tarihinde yapılan 2 nolu celsesinde sanık sıfatıyla ifadesi alındığını ve … hakim huzurunda “Piyasada oluşan sorunlar nedeniyle ekonomik sıkıntıya düştük bu nedenle ödemelerimizde yer yer aksamalar oldu bu nedenle ödeyemedik ” şeklinde savunma yaparak davaya konu çeki kendisinin düzenlediğini ve icra takibine konu çekten doğan alacağın davacı şirkete ait olduğunu mahkeme içi ikrarla kabul ettiğini,
Davacı tarafın, bu tarz çelişkili hareketlerini hiçe sayarak doğrudan, Müvekkil Şirketi aleyhine menfi tespit davası ikame etmesi dürüstlük ilkesine ve çelişkili davranma yasağına aykırı hareket etmiş olduğunu, müvekkil şirketin davaya konu çeki teslim aldığı müşterisi … Ltd. Şti.’ne davanın ihbar edilmesini, davacının davasının usul ve esastan reddi ile kötü niyet tazminatı ve yargılama giderlerine mahkum edilmesine karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava; Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) isteminden ibarettir.
HMK’nun 115/1. Maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir” hükmü amirdir.
19/12/2018 tarih ve 30630 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7155 sayılı kanunun 20. Maddesiyle 6102 sayılı TTK 5. Maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5/A maddesinde; dava şartı olarak arabuluculuk getirildiği, söz konusu düzenleme ile ” Bu kanunun 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmü amirdir.7155 sayılı kanunun 26. Maddesinde, anılan kanunun 20. Maddesinin 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
“(…) TTK’nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun “ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede “talep sonucu” olan alacak ve tazminat istemlerine değil “dava konusuna” vurgu yapılarak, “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar” için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Zira, kanun koyucunun amacı, uyuşmazlıkların yargı önüne gelmeden, taraflar arasında bir arabulucu vasıtasıyla görüşmeler yapılmak suretiyle, daha hızlı ve kesin olarak çözülmesi ve bu çözüm yolunun olabildiğince geniş uyuşmazlık ve dava türlerine uygulanmasıdır. Bu amaç göz önüne alındığında, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan menfi tespit davalarında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu sonucuna varılmaktadır. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir.
Kaldı ki, İİK’nın 72/1. maddesinde “Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını tespit için menfi tespit davası açabilir”, 72/6. Maddesinde “Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.” 72/7.maddesinde “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, bu hükümler göz önüne alındığında da, menfi tespit davasında alacaklının icra takibi ile elde etmek istediği para alacağı bakımından borçlu olunmadığının tespiti; paranın ödenmek zorunda kalınması halinde ise istirdat davasına dönüşerek bu bir miktar paranın geri alınması söz konusu olmaktadır. TTK’nın 5/A maddesinde belirtilen bu bir miktar para alacağının taraflardan hangisine ait olduğu önem taşımamaktadır. Bu nedenle, “bir miktar paranın tahsili” istemli alacak veya tazminat davası ile “bir miktar para borcu bulunmadığının tespiti” istemli menfi tespit davasının “aynı bir miktar paraya ilişkin” olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, konusu bir miktar para borcu olan alacak ve tazminat davaları gibi, menfi tespit davasında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak düzenlendiği sonucuna varılmaktadır.
Dosya kapsamına göre, mahkemece gönderilen muhtıraya rağmen davacının verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.(…)” T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/2103 Karar No: 2019/1517 04/12/2019 tarihli kararı)
Tensip zaptı ile davacı vekiline arabuluculuk yoluna başvurulduğuna dair son anlaşamama tutanak asıllarının bir haftalık kesin süre içerisinde sunulmasını aksi takdirde davanın usulden reddedileceğine dair ihtarat yapılmış, davacı vekiline 03.10.2020 tarihinde tensip zaptı usulüne uygun tebliğ edilmiş ancak verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk son anlaşamama tutanak aslı dosyaya ibraz edilmemiştir.
Tüm izah edilen nedenler çerçevesinde; Davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığının açıkça anlaşılması nedeniyle, Arabuluculuk Kanununun 18/A-2. Maddesi ile HMK’nun 115/2. maddesi hükmü gereğince, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın TTK’nun 5/A maddesi, Arabulucuk Kanununun 18/A-2. Maddesi ve HMK’nun 115/2. maddesi hükmü gereğince, DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 1.093,46 TL’nin mahsubu fazla yatırılan 1.039,06 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. Uyarınca takdir edilen 1.700,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içersinde mahkememize verilecek veya başka mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup, usulen anlatıldı. 16/03/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza