Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/587 E. 2021/455 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/555 Esas
KARAR NO : 2021/432
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 05/11/2020
KARAR TARİHİ : 31/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında davalı tarafından 26/10/2020 son ödeme tarihli, 7.234,79.-TL ve 18.149,33.-TL bedelli iki adet kaçak elektrik kullanılma gerekçesiyle kesilen ceza faturası ile müvekkiline hukuka aykırı borç yüklendiği ve zorla ödettirildiğini, 15/08/2020 tarihinde iş yerini açan müvekkilinin iş yerini düzenlerken elektrik sayacının çalışmadığını fark ettiğini, bunun üzerine … numaralı ”… Çağrı Merkezi”ni aradığını ve durumu hemen bildirdiğini, telefon üzerine randevu alınmış olduğunu, 24/08/2020 tarihinde davalı şirketin personelleri tarafından kayıt açtırıldığını, müvekkilinin sayacın çalışmadığını fark ettiği an, hemen ilgilileri aradığını ve durumu bir hafta arayla düzelttiklerini, ancak 24/08/2020 tarihinde … Şirketinin gelen personellerin saati değiştirdikten sonra tutanak tutup, elektrik saatini ve panosunu mühür altına alıp hiçbir açıklama yapmadan gittiklerini, sayaçta sadece arıza olduğunu hiçbir kaçak tespit edilmediğinin müvekkiline bildirildiğini, bu hususun 24/08/2020 tarihli, … seri numaralı İlk İndeks ve Değiştirme Protokolünde de açıkça yazılı olduğunu, müvekkili davacının kaçak kullanıma ilişkin bariz bir menfaatinin bulunmadığını, söz konusu sayaçta oynama işlemini kabul etmediğini, herhangi bir tutanak ile bilgilendirilmemesine rağmen müvekkilin davacıya faturanın ödenmemesi halinde elektriğin kesileceğinin belirtilmesinin tamamen haksız ve hukuksuz bir girişim olduğunu, davacının yaşadığı bu olaylar silsilesinin Anayasa’da belirtilen savunma hakkının kısıtlanması ve davalının elektrik kesme tehdidiyle hukuki olmayan bir edimi yerine getirmesinin talep edilmesi yine Anayasa’nın 10.maddesinde yazılı olan kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlali anlamına geldiğini, davalı tarafın davacıya yaptırım uygulamak noktasında kontrolsüz gücünün bulunduğunu, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın kabulüne karar verilerek kesilen ceza faturasının iptaline, davacının haksız olarak ödediği 25.384,12.TL‘nin yasal faizi ile birlikte geri ödenmesine, yargılama ücreti ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görev ve ticari uyuşmaklıklarda zorunlu olan Arabuluculuğun yapılmadığı hakkında itirazda bulunduklarını, dava konusu kaçak elektriğin kullanıldığı tesisata ait adresteki mahalin mesken değil, davacı tarafın dilekçesinde de bahsedildiği üzere işyeri olduğunu, yani elektrik tüketimi yapılan dava konusu adres ticarethane olduğunu, somut olaya bakıldığında dosya kapsamına alınan davacıya ait abonelik türünü gösterir kayıtlar incelendiğinde davaya konu edilen aboneliğin ticarethane tarifesine dair olduğu anlaşılmakla; bu abonelik yönünden Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu gözetilmek suretiyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından ilgili mevzuat gereğince davacı tarafın kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, davacı hakkında mevzuata uygun biçimde gerekli işlemler yapılarak, kullanılan kaçak elektriğin bedelinin mevzuat gereği hesaplanarak tahakkuk ettirildiğini, açıklanan sebeple, davacı tarafın, adına tutulan tahakkuku haksız ve mesnetsiz olduğu iddialarının mahkeme nezdinde dikkate alınmamasını ve reddini talep etiklerini, bütün bunlara ek olarak Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre “Kaçak elektrik kullanılması aynı zamanda suç niteliği de taşıyan bir haksız eylemdir. Görevliler tarafından düzenlenen kaçak elektrik tüketim tespit tutanakları aksi kanıtlanmadıkça geçerli olan belgelerdendir.” aksinin ispatının davacı tarafa ait olup, davacı taraf tutanak içeriğinin aksini ispat edecek bir delil sunamadığını beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlığın faturadan kaynaklı istirdat istemine ilişkin olduğu görülmüştür.
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
08/03/2021 tarihli celsede davacı vekili, ” Arabuluculuk başvurusunu verilen süre içerisinde yaptık, menfi tespit davalarında arabuluculuk şartı değildir, mahkeme dava sonunda ödenen miktarların haksız olarak ödendiğine karar verir ise davacı tarafından ödenen bedelin tarafımıza iadesini değil, gelecek faturalardan mahsup edilecek şekilde davamızı ıslah ediyoruz, bu sebeple arabuluculuk tutanaklarını sunmak üzere tarafımıza süre verilsin.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
22/03/2021 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini ıslah etmiş, ıslah dilekçesinden bir suret davalı yana tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 14/04/2021 tarihli dilekçesiyle ıslah dilekçesine karşı beyanlarını içerir dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
HMK’nun 115/1. Maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir” hükmü amirdir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 sayılı TTK’ye eklenen 5/A maddesinde ; “(1) Bu kanunun 4üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan , konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması davası şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” düzenlemesi ile ,
6102 sayılı TTK’nın geçici 12.maddesinde; ” (1) Bu kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibari ile ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Ayrıca, 6325 sayılı HUAK’na “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nun 18/A maddesinin 2.fıkrasında; “Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği , aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında açılan davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması davası şartıdır. Dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
Davanın ve uyuşmazlığın niteliği ile dava sonunda ulaşılmak istenen sonuç itibariyle değerlendirildiğinde, tarafların amacının, talebinin ve dolayısıyla dava sonunda ulaşmak istedikleri sonucun, uyuşmazlığın konusu olan bir miktar para alacağının ödenmemesinin ya da ödenmesinin sağlanması olduğu açıktır. Davacı vekilinin dava dilekçesinin ıslahı ile bu sonuç değişmeyecektir. Sonuç olarak ödenen fatura bedellerinin iadesi istemi ile sonraki faturalandırma dönemlerine ait fatura tutarlarına mahsup edilmesi istemi özünde istirdat istemine ilişkindir.
Davanın 05/11/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, 6325 sayılı HUAK’nın 18/A, 2.fıkrasına göre dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadan doğrudan işbu davanın açıldığı tüm dosya kapsamıyla sabittir. Bu durum davacı tarafın da kabulündedir.
Davacı, dava açmadan önce arabuluculuğu başvurduğuna dair beyanda bulunmadığı gibi dosya içerisinde de arabuluculağa başvuruya ilişkin belge de bulunmamaktadır.
01.01.2019 tarihinden itibaren ticari uyuşmazlıklarla ilgili açılan davalarda arabulucuk dava şartı haline gelmiş olup, 6325 Sayılı Kanunun 18/A-2 Maddesindeki “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi nedeniyle, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın;
TTK’nun 5/A maddesi Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesi ve HMK 115-2 maddesi hükmü gereğince DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 433,50-TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 374,20.-TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır