Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/520 E. 2022/718 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/520 Esas
KARAR NO : 2022/718
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 20/10/2020
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile davalının … Ltd. Şti’nin kurucuları olup şirketin %50 hissesinin müvekkiline diğer % 50 hissenin ise davalıya ait olduğunu,… sicil numarası ile …’ nde tescili yapılmış olan davalı şirketin şirket ana sözleşmesinin 09/01/2002 tarihli, 5461 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, şirket ana sözleşmesinin temsil başlıklı 9. Maddesinde ” şirketi müdürler temsil ederler. Şirket müdürlüğüne ortaklar aksi bir karar almadığı ve olağan değişiklikler dolayısı ile meydana gelen durumlar dışında … … …nın 25 yıllığına şirket müdürü olarak seçildiğini, şirket müdürünün şirketin ünvanı altında atacağı münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır” hükmünün yer aldığını, davalı …’nın müdürlükten azlini talep ettiklerini, davalı şirketin namına yaptığı işlemler hakkında diğer yarı hissedarın müvekkili pay sahibine bilgi vermediğini, davalı şirket müdürünün şirket tarafından fiilen kullanılan ve müvekkiline ait taşınmaz için herhangi bir ecrimsil kira ödemesi de yaptırmadığını belirterek açıklanan nedenler ile şirket müdürü olan davalı …’nın müdürlükten azli ile şirket yönetimi için kayyum tayin edilmesine, tedbiren acil olarak şirket yönetimi için kayyum atanmasına, davalı şirketin kar payının tespiti ile şimdilik 25.000 TL kar payı alacağının ödenmesi gereken tarihten itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte tahsiline, müvekkilinin ortağı bulunduğu davalı şirketten haklı nedenle TTK: 638/2. Uyarınca davalı şirketten çıkarılmasına, müvekkilinin davalı şirketteki esas payının değerine karşılık şimdilik 25.000 TL ayrılık akçesinin dava tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle;müvekkili …’nın münferit harcamalarını şirket hesabından yaptığına
dair davacı iddialarının dayanaksız olduğunu, müvekkilinin şirkette halen aktif olarak
çalıştığını, müvekkilinin ailesinin geçimine ilişkin ve şahsi tüm harcamalarıyla alakalı olarak mahkemenin istemiş olduğu takdirde gerekli kredi kartı ekstreleri sunulacağını,
müvekkilinin davacıyı da defalarca şirkete çağırdığını fakat davacının şirkette çalışmayı kabul
etmediğini,
müvekkilinin kendi maaşıyla kendi geçimini sağlamış olmasına rağmen davacı tarafın
aksine şirket hesabından usulsüz harcamalar yaptığını, davacı taraf ile daha önce müvekkili
firma arasında görülen davalarda kendi açmış olduğu …’de bulunan restorana şirket
kartlarından yüzlerce kilo et alımı yaptığını, davacının şirketin adına kayıtlı bulunan … Plakalı aracı şahsi işlerinde kullanmak üzere aldığını, araçtan uzunca bir süre haber
alınamadığını, akabinde müvekkilleri tarafından davacıya aracı defalarca getir denilmesine
yine de getirmediğini, akabinde müvekkillerin aracını trafikten men ettirdiğini, fakat aradan
geçen bu kadar süreye rağmen müvekkili firmaya ait araca halen ulaşılamadığını, davalının kâr payı dağılımından bahisle talepleri değerlendirilirken davalının şirkete
vermiş olduğu bu husustaki zararlar da göz önünde bulundurulması gerektiğini, ayrıca
davacının eşi …’ ın şirkete eşinin yanına gelip gittiğini, 2012-2013 yıllarında da şirket bünyesinde çalıştığını,
müvekkili firmaya karşı 1999 yılından bu yana çalıştığından bahisle haksız olarak hizmet
tespit davası ikame ettiğini, bu durumun her ne kadar dava konusu değil gibi görünse de şirkete karşı
besledikleri kötüniyet ve kinin bir göstergesi olduğunu,
müvekkilinin şahsi giderleri için şirketi kullandığı ve kâr payı dağılımı yapmadığına dair
iddiaların asılsız olduğunu, şirketin yıllara göre öz malvarlığı incelendiğinde öz
varlığı sürekli olarak arttığını, kâr payı dağılımı adı altına diğer müvekkili … …
… da bir dağılımdan faydalanmadığını, şirket öz sermayesinin sürekli olarak artırıldığını,
davacının iddia ettiği üzere TTK 627. Maddesine aykırılık bulunmadığını,
ayrıca … ile yapılan anlaşmalarda müvekkili firmanın kendisinden bir ürün
tedarik etmesini mecbur tuttuğunu, bu nedenle Müvekkili şirketin bu şekilde kendi malvarlığını
sürekli olarak genişlettiğini,
müvekkilini taşınmazlarla alakalı olarak resmi olarak yatırılması gereken miktarı kendi hesabına yatırsa dahi tekrar miktarı çekerek şirket hesabına yatırdığını, davacı tarafın müvekkilinin hakkı olan kirayı almasını kötü niyete yorarak, bu yönde algı oluşturma
çabasında olduğunu, müvekkili şirketin davacının aksine resmi olmayan şekilde davacıya
ödemelerde bulunduğunu, davalı şirketten her ne kadar ücretini alsa da sırf şirket zarara
uğrasın diye tekrar icra takibi başlatıldığını, resmi olmayan ödemeler olması nedeniyle bu
hususta bir delil de mevcut olmadığını,
müvekkili firmanın faaliyet gösterdiği iş kolunda bütün çalışan elemanların şirket araçlarını
kullandığını, şirket faaliyetlerine ilişkin olarak şirket çalışanlarının arabalarla evlerine gidip
geldiğini, sabah işyerinden iş listelerini aldıktan sonra, servis hizmeti için listedeki yerleri
gezdiklerini, müvekkilinin bu yöndeki icra faaliyetleri hususunda bu şekilde araç kullanımı
yapıldığını,
müvekkiline ve davacı …’a 2000 yılında birer adet dükkan, 2010 yılında ise
birer adet ev alındığını, … Adına alınan evin nakit olarak müvekkili adına alınan evin
ise kredi ile alındığını, bu hususta gerekli paylaşımlar yapıldığını,
müvekkili şirketin …’in yetkili servisi ve bayisi olduğunu nedenle müvekkili
şirketin isim hakkından ötürü bir firma değeri olmadığını,
müvekkili şirketin gayri resmi gelirleri bulunmadığını, 2020 yılında dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu pandemi sürecinde şirketin bir
darboğaz içine girdiğini, öyle ki şu süreçte müvekkili firmanın ancak tabiri caizse kendi kendini
Çevirdiğini, müvekkili …’nın 5 aydır işyerinden kendi maaşını dahi
almadığını beyanlarla davanın reddine,
yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davacı yana yüklenmesini karar verilmesinin talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava, limited şirket müdürünün müdürlükten azli, şirket ortaklığından TTK md 638/2 uyarınca çıkma, ayrılma akçesi ve kar payı alacağı taleplerine ilişkindir.
Mahkememizce 04/11/2020 tarihli ara karar ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin “HMK.nun 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceğinin veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK.nun 390. maddesine göre tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Davacının şirket ortaklığından doğan borçlarının tamamının dondurulması ve şirkete kayyım atanması talepleri yargılama sonucuna etki edeceğinden, eksik deliller olmasından dolayı HMK.nun 389. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleriyle reddine karar verilmiştir.
Yine mahkememizce taraf delilleri celp edilmiş, 11/03/2021 tarihli celsede taraf tanık beyanları alınmış, bilirkişi heyetinden rapor alınarak alınan raporlar taraflara tebliğ edilmiş, yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekili 23/11/2022 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini ve bu yönde karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. Davacı vekilinin usulüne uygun olarak sunmuş olduğu vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekili ise 24/11/2022 tarihli duruşmada alınan beyanında feragata bir diyeceklerinin olmadığını, vekalet ücreti, yargılama gideri taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
HMK’nun 311/1.maddesi “Feragat ve Kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.”
Davadan feragat, kesin hükmün yasal sonuçlarını doğuran ve davayı sonuçlandıran taraf işlemi olup, davalının kabulüne dâhi bağlı değildir. Bu durumlar karşısında davacının davasından feragat etmesi nedeniyle davanın reddine ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.
HUAK 18/A-(13) ve (14). Fıkrası hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2020/… sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1.320,00.-TL tarife bedeli üzerinden kesilen Serbest Meslek Makbuzu doğrultusunda ödeme yapıldığı tespit edilerek, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği de dikkate alınarak davacı aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın FERAGAT NEDENİ İLE REDDİNE
2-Taraflarca istenmediğinden ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin talepleri doğrultusunda kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 853,88.-TL mahsubu ile bakiye 773,18‬.-TL’ nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00.-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (… Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/11/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır