Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/52 E. 2021/298 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/52 Esas
KARAR NO : 2021/298 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2020
KARAR TARİHİ : 23/03/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için 25/07/2019 tarihinde ….İcra Müdürlüğünün 2019/… Esasa sayılı dosya ile takibe başlatıldığını, ödeme emri borçlu …’e 30/07/2019 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalıda süresinde icra takibine haksız ve yersiz olarak itiraz ederek takibi durduğunu davalı borçluya yetkiye itiraz etmediğinden yetki noktasında takip kesinleştiğini iş bu davayı ikame etme zorunluluğu doğduğu, müvekkili … ( alacaklı) sahibi olduğu … Ticaret A.ş. Aracılığıyla davalı …’e ürün satmış ve irsaliyeli faturanın … tarafından imzalandığını açıklanan nedenlerle haklı davalarının kabulüne karşı tarafın icra takibine haksız itirazının iptaline ve takibin devamına, haksız itirazdan ötürü %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ve dava masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun olarak tebligatın yapıldığı ancak cevap verilmediği görüldü.
DELİLLER VE GEREKÇE: Davadaki Uyuşmazlığın konusunun, ticari alım satım sonrasında ürünlerin …’e teslim edilip edilmediği fatura alacak hakkının doğup doğmadığı icra inkar tazminatı ve itirazın iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki dava dilekçesi …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… E. Sayılı sureti ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
… İcra Müdürlüğü’nün 2019/… E. Sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı … aleyhine icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67/1 maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 29/09/2020 tarihli duruşma celsesinin 2 nolu ara kararında bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş inceleme gün ve saati takdir edilmiş ancak davacı tarafından verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmadığı görülmüştür. Davacı vekili 03/10/2020 tarihli dilekçesi ile mahkeme huzurunda derdest iş bu davada her ne kadar son celsede bilirkişi incelemesi talep edilse de müvekkili ile yaptığı görüşme sonucunda bilirkişi ücretini yatırma gücü olmadığını, tüm birikimini çocuğun tedavisine yatırdığını ve şu aşamada bilirkişi ücretini karşılama imkanı kalmadığını, dosyanın mevcut haliyle hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek durumda olduğunu, mevcut bilgi ve belgelerle dosyanın karara çıkarılmasını talep etmiştir. Somut durumunda, Mahkememizin 29/09/2020 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararında ” …..Bilirkişi isminin celse arası resen belirlenmesine, 1 Mali müşavir bilirkişisi seçilmesine, bilirkişi ücreti olarak 900,00 TL ücret taktirine, bilirkişi ücretinin iki haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince mahkeme veznesine depo edilmesine, aksi takdirde bilirkişi incelemesine dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına(ihtar edildi)….” kararının verildiği ancak kesin süreye rağmen davacı tarafından bilirkişi incelemesine ilişkin gider avansının yatırılmadığı ve 03/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ile de yatırmayacağının beyan edildiği anlaşılmıştır.
Delil ikamesi için avans” başlıklı HMK’nun 324. maddesinin birinci fıkrasında; “taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin sürede yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında; tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemeleri halinde talep ettikleri delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür. Görüldüğü üzere HMK’nun 324. maddesinde düzenlenen delil ikamesi avansı, HMK’nun 114. maddesinin “g” bendinde belirtilen gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olup, dava şartı niteliğinde değildir.
Mahkemenin söz konusu ara kararında istenen avansın bilirkişi ücreti olduğu belirtildiğinden, istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK’nun 324. maddesi gereğince, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucu, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağıdır.
6102 sayılı TTK 83. Maddesine göre “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.” 6102 Sayılı TTK’nun 83/2 maddesinde “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır.” düzenlemesi ile senedin ibrazı zorunluluğu ile ilgili hükümlerinin ticari işlerde de uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun “Belge ve Senet” başlıklı ikinci bölümü 219. Maddesinde “Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.” İfadesi ile tarafların kendilerinin yada karşı tarafın dayandığı belgeler ellerinde ise bu belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bu maddede tüm belgelerin mahkemeye ibrazını düzenleyen genel bir düzenlemedir. 219/2 maddesinin ikinci fıkrasında ki “Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir.” Düzenlemesi karşısında bu belgeler içinde ticari defterlerinde yer aldığı anlaşılmaktadır.HMK’nun 220/3. Maddesinde: “(3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” Tacirler TTK’nun 64. maddesinde belirtilen ticari defterleri tutmak yine TTK’nun 65. maddesine uygun şekilde de ticari işletmesi ile faaliyetlerini ticari defterlerine işlemek zorunda ise ticari alışverişin seyri konusunda ticari defterler en önemli delildir. Bu nedenle ticari uyuşmazlığı çözme adına kanun koyucu hakime kendiliğinden ticari defterleri inceleme yetkisi tanımıştır.
HMK’nun 190. maddesin de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” ifadesi ile düzenlemiştir. Bu maddeye göre ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan lehine hak çıkaran taraftadır.Faturalar akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp, akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir. Bu nedenle tek taraflı düzenlenen faturaya dayalı olarak mal yada hizmet verdiğini iddia eden taraf mal yada hizmet verdiğini mutlaka karşı tarafın imzasını içeren bir belge ile ispat etmelidir.Tacirler arasındaki akdi ilişki taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir. Ancak akdi ilişkinin ispatı için elinde bu belgeler bulunmayan tacir aradaki ticari ilişkiyi ve mal ve hizmet satıp teslim ettiğini ticari defterlerle ispat etmek isteyebilir. Böyle bir durumda iddia ettiği vakıaları ispat için ticari defterlere dayanabilir.Her iki tarafın tacir olduğu ve uyuşmazlığın konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalarda aradaki akdi (ticari) ilişki ve buna bağlı olarak mal ve hizmet satarak teslim ettiği vakıalarını senetle (karşı tarafın imzasını kabul ettiği irsaliye, sözleşme vs belge) ispat edemiyorsa taraflar ticari defterleri delil olarak gösterebilecektir. Ticari defterlerin delil olma şartları HMK’nun 222. Maddesinde düzenlenmiştir. HMK MADDE 222 – (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. ” Ticari defterlerin tutulması, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu belirlemek, mali nitelikteki hareketlerini tespit etmek, kaydetmek, tasnif etmek, borç ve alacak ilişkilerini tespit etmek, her hesap dönemi sonunda işletmenin kâr veya zarar durumunu tespit etmek, kâr ya da zarar durumuna göre işletmenin geleceği ile ilgili kararlar almak veya gerekli tedbirleri almak bakımından önemlidir.Davalı, davacının hiçbir iddiasını kabul etmemiş ise akdi ilişkiyi ispat yükü davacıda olduğu için her iki tarafın ticari defterlerini ibraz etmemeleri durumunda davacı iddiasını ispat edememiş olacaktır. O zaman iddiasını başka kesin deliller ile ispat etmesi gerekecektir. Somut olayda verilen kesin süreye rağmen ticari defterlerin incelenmesi için takdir edilen bilirkişi ücretinin yatırılmadığı ve davacı vekilinin beyanı ile yatırılmayacağı görüldüğünden davacı dava konusu iddiaları ispatlayamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HUAK 18/A-11. Fıkrası uyarınca; “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
13. fıkrası : “Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.” 14. Fıkrası ;”Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.” hükümleri uyarınca davalı tarafın arabuluculuk toplantısına katılmayıp görüşmelerin sonlandığı son anlaşamama tutanağı düzenlendiği ve arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2019/147386 sayılı dosyasından arabulucu olarak atanan … ekte sunulan 1320 TL tarife bedeli üzerinden ödeme yapıldığı tespit edilerek davalı aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın REDDİNE ,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 219,97’nin mahsubu fazla yatırılan 160,67 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 23/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır