Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/39 E. 2022/41 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/39 Esas
KARAR NO : 2022/41
DAVA : Yönetim kurulu kararının iptali
DAVA TARİHİ : 17/01/2020
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olanYönetim kurulu kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı kooperatifte ortaklık hakları bulunduğunu, davalı kooperatifin, 03.10.2019 tarihinde 42 sayılı yönetim kurulu kararı ile müvekkilinin ortaklık haklarının haksız ve hukuka aykırı bir şekilde sonlandırdırdığını, davalı kooperatifin almış olduğu bu kararı … Noterliği’nin 16 Ekim 2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkiline iletilmiş olduğunu, davalının her ne kadar ortaklıktan çıkarılma sebebini kooperatif ana sözleşmesinin 10.Maddesine dayandırmış ise de; bu maddenin eski metninde … sitesinde konut sahibi olmak koşulu olmadığını, bu koşulun her ne kadar davalı tarafından değiştirildiğinin ileri sürülmekte ise de; değişiklik yönünde alınmış bir genel kurul kararı olmadığını, 29.12.1993 tarih ve 3437 sayı 512 sayfa nolu ticaret sicil gazetesi incelendiğinde alınmış bu kararın müvekkillerinin yokluğunda yeterli çoğunluk sağlanmadan alındığının görüleceğini, bu kararın sözleşmenin esasına yönelik bir karar olup, bu kararın alınma usul ve karar nisabına uygun olmadığının bariz olduğunu, Kooperatif Ana Sözleşmesinin 33. Maddesine göre toplantı nisabının şahsen ve temsilen en az üye sayısının 1/4 olduğunu, bu maddenin 2. Fıkrası ana sözleşmede değişiklik yapılması ile ilgili kararların ortakların 2/3 çoğunluğu ile sağlanabildiğini bildirdiğini, hem toplantı nisabı hem de karar nisabı kanunun ve ana sözleşmenin belirlediği kriterleri sağlamadığını, dolayısıyla bu kararın müvekkili açısından yok hükmünde olduğunu, davalı kooperatifin önce, ordu mensubu kişilerin konut ihtiyacını gidermek amacıyla, yapı kooperatifi olarak kurulmuş bir kooperatif olduğunu, bu amaca ulaşıldıktan sonra (her üyeye bir daire verildikten sonra) yapısını değiştirip işletme kooperatifi olarak çalışmalarına devam ettiğini, bu yapı değişikliğinden sonra kooperatifin elinde üyelere dağıtılmayan daire ve arsalar kaldığını, bu tarihten sonraki kooperatifin amacının arsa ve dairelerden alınan kira gelirleri ile sitenin masraflarını (temizlik vs) yapmak ve üyelere normalden daha ucuz hizmet vermek olduğunu, kooperatiften çıkarılma kararının yukarıda açıklanan 2 nedenden dolayı hukuka aykırı olduğunu, işletme kooperatifinin amacının kısaca, konut sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak olan bir kooperatifin, gayrimenkul mülkiyetinin el değiştirdiği durumlarda üyelik hakkının sırf devredilen şahsın, ordu mensubu olmaması nedeni ile devredilememesinin hukuka aykırı bir durum olduğunu, bu hususun her ne kadar ana sözleşmede hukuka aykırı olarak sonradan değiştirilmiş olsa da yasaya, anayasaya ve hukuka aykırı kararlar hukuk karşısında yok hükmünde olduğunu, kooperatifin üyelerine (konut sahiplerine) hizmet etmek olan ve bu nedenle elinde gayrimenkul ve gayrimenkul gelirleri olan bir sitenin bir kısım kişilere “sizi bu haktan yararlandıramıyoruz çünkü siz ordu mensubu değilsiniz” demesinin en başta Anayasanın 10. Maddesinde ki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, davalı kooperatifin ana sözleşmeye göre kuruluş amacının sitenin temizlik, güvenlik, bakım, onarım işlerinin yapılması ve bu hususta personel istihdamı olduğunu, fakat alınmış yanlış kararlardan dolayı bu hizmelleri veremeyecek duruma geldiğini, zira aynı site içerisinde artık bir kısım kooperatife üye olan ve üye olmayan insanlar mevcut olduğunu, böyle bir durumda herkes için verilmesi gereken ortak hizmetlerin verilmesinde sıkıntılar doğduğunu, bu nedenle kooperatif içerisinde bulunan dairelerin kat mülkiyetine geçirildiğini ve tüm daire sahiplerinden aidat toplanmaya başlandığını, bu uygulama ile birlikte kooperatifin artık bir amacı kalmadığını, bu süreç içerisinde tasfiye edilip gayrimenkuller satılıp üyelere gelirleri dağıtılması gerekirken milyon liralık gayrimenkulleri elde tutularak haksız kazanç elde edilmeye çalışıldığını belirterek açıklanan nedenler ile 03.10.2019 gün ve 42 sayılı yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılma kararının iptaline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili kooperatifin ana sözleşmesinin 10.maddesi “… sitesinde konut maliki olmak” koşulunu, ortaklık şartı olarak düzenlediğini, Ana sözleşmenin 14.maddesi ise, ana sözleşmenin 10.maddesinde yazılı ortaklık şartlarını kaybedenlerin ortaklıktan çıkartılacağını ve bu işlemi yapmanın da yönetim kurulunun görev ve sorumluğu olduğunun düzenlendiğini, ana sözleşmenin 10.maddesindeki açık düzenleme sebebiyle müvekkili Kooperatif yönetim kurulu tarafından tapu kayıtları üzerinde yapılan incelemede, 1249 üyelik numarası ile Kooperatif ortağı merhum … ‘a veraseten müvekkili Kooperatifin ortakları olan davacıların, … Sitesindeki taşınmazlarını sattığı ve böylece ana sözleşmenin Kooperatife ortaklık için şart koştuğu “… sitesinde konut maliki olmak” koşulunu yitirdiklerinin tespit edildiğini, durumun yönetim kurulu tarafından genel kurul gündemine taşındığını ve 18.05.2019 tarihinde icra edilen olağan genel kurul toplantısında yapılan müzakere ve oylama neticesinde alınan 13 no.lu karar ile, bu koşulu yitiren ortakların ortaklıktan çıkartılması hususunda gereğinin yapılması için yönetim kuruluna talimat verilmiş olduğunu, bunun üzerine müvekkili Kooperatif yönetim kurulu 03.10.2019 tarih ve 42 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verdiğini, bu kararın … Noterliğinden keşide edilen ihbarname (16.10.2019-…) ile davacılara bildirildiğini, usul yönünden: dava konusu hak miras yolu ile davacının dahil olduğu mirasçılara kalmış olduğundan ve bu hak henüz teksim edilmemiş miras hissesi niteliğinden olduğundan, iştirak halinde mülkiyetin konusu olan bir hak olduğunu, bu sebeple tüm hak sahiplerinin bu hakkı birlikte kullanmaları gerektiğinden, eş deyişle davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davacının tek başına aktif dava ehliyeti olmadığını, öncelikle usule ilişkin bu eksikliğin gidertilmesini ve bu yapılmadığı taktirde davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacıların açmış oldukları işbu davalarında, yönetim kurulunun kararının aksine, … Sitesinde konut maliki olduklarına dair bir iddiada bulunmadıkları gibi bu yönde dosyaya herhangi bir delil de sunmamış olduklarını, bu hali ile davacıların … Sitesindeki taşınmazını sattığını ve dolayısıyla Ana Sözleşmenin 10.maddesinde Kooperatif ortaklığı için aranan “… Sitesinde konut maliki olmak ” şartını yitirdiğinin davacıların da kabulünde olduğunu, bu durumda, Kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu dava konusu ortaklıktan çıkarma kararının, Ana Sözleşmenin 10. ve 14.maddeleri ile Kooperatifler Kanunu’nun 16.maddesine uygun olduğunu, mevzuata aykırı bir yön bulunmadığının davacının savunmaları ile de sabit olduğunu, diğer yandan Kooperatif genel kurulunca yapılmış olan ana sözleşme değişikliklerinin mer’i mevzuata ve Kooperatif Ana Sözleşmesine uygun olup, davacının aksi yöndeki iddiasının ispata muhtaç olduğunu, davacının müvekkili Kooperatifin artık bir amacının kalmadığından ve tasfiye edilmesi gerektiğinden bahisle de ortaklıktan ihraç kararının iptalini talep ettiğini, müvekkili kooperatifin faal olduğunu ve bu sebeple bu yöndeki iddiaları kabul etmediklerini ancak bir an için bu iddialara itibar edilse bile, bu yöndeki iddia ancak kooperatifinin tasfiyesi istemine ilişkin bir davasının konusu olabileceğini, huzurdaki davanın tasfiye istemine ilişkin bir dava olmadığından, tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde tahkikat yapılamayacağını ve karar verilemeyeceğini belirterek açıklanan nedenler ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 14/12/2021 tarihli dilekçesi ile mahkememiz dosyasında tarafların karşılıklı anlaşmaları nedeni ile dosyadan feragat ettiklerini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 16/12/2021 tarihli celsesinde , taraf vekillerince yargılama gideri ve vekalet ücreti talebine ilişkin beyanda bulunulmadığı nedeniyle bu hususta beyanda bulunmak üzere taraf vekillerine 1 haftalık süre verildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 21/12/2021 tarihli dilekçesi ile Mahkememizin 16.12.2021 tarihli celse (1) no.lu ara kararında “Taraf vekillerince yargılama gideri ve vekalet ücretleri taleplerine ilişkin beyan sunulmadığı anlaşılmakla,bu husustabeyanda bulunmak üzere taraf vekillerine 1 haftalık süre verilmesine, ” şeklinde ara karar bulunduğunu, müvekkili lehine ücreti vekalet ve yargılama giderlerine hükmedilmesine dair taleplerinin bulunduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 10/01/2021 tarihli dilekçesinde özetle, dosyada herhangi bir vekalet ücreti ve yargılama masrafı talepleri bulunmadığını beyan etmiştir.
HMK’nun 311/1.maddesinde “Feragat ve Kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.” hükmünün yer aldığı, davadan feragat, kesin hükmün yasal sonuçlarını doğuran ve davayı sonuçlandıran taraf işlemi olup, davalının kabulüne dâhi bağlı değildir. Bu durumlar karşısında davacının davasından feragat etmesi nedeniyle davanın reddine ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- Davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL’nin mahsubuyla bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça talep edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin talepleri doğrultusunda kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5- Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yokluklarında kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu ( … Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/01/2022

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır