Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/313 E. 2021/396 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/273 Esas
KARAR NO:2021/398 Karar

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/07/2020
KARAR TARİHİ:18/05/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından icraya konulmuş olan 15/07/2017 düzenleme, 30/11/2017 vade tarihli ve 2.500 TL bedelli 15/07/2017 düzenleme 30/12/2017 vade tarihli 2.500 TL bedelli ve 15/07/2017 düzenleme 30/01/2018 vade tarihli ve 2.500 TL bedelli senetlerde ”malen” kaydı bulunmasına, müvekkilinin davalı şirketle bir alışveriş ve ticaretinin olmaması ve müvekkiline herhangi bir mal teslim edilmemiş olması nedeniyle, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine teminat karşılığı takibin usul ve yasaya uygun olmayan takibin iptaline, icra ve satış işlemlerinin durmasına karar verilmesine davalı şirket kötü niyetli ve haksız olduğundan müvekkili lehine %20 den az olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline ve davanın kabulü işe yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle, davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğundan ve arabuluculuk sürecinden geçmediği için usulden reddine, devamında davacının dava dilekçesinde belirttiği ” davalı şirket ile bir ilişkisi içerisinde olmadığını” belirtmesine rağmen davacı tarafından imzalanan senetlerin karşılığı malların kendisine tesliminin kabulü anlamında geldiği ve malın teslim alınmadığını yazılı belge ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davacı tarafın iddialarının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kötü niyetli olduğu ve borçtan kurtulmaya yönelik olduğu, senetlerdeki imzasına itiraz etmediği gibi buna rağmen borcu ödememek için mesnetsiz ve gayri ciddi iddialar ileri sürerek davalı müvekkili zarar uğratmak kasıt ve niyetiyle huzurdaki davayı açtıklarını, dolayısı ile açıklanan ve resen tespit edilecek nedenler ile fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak şartıyla ilk itirazın kabulüne ve davanın usulden reddine, davanın reddine, davacının sair diğer tüm iddiaların reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davaki, uyuşmazlığın konusunun, davaya konu senetlerden kaynaklı borcun bulunup bulunmadığı senede konu mal tesliminin yapılıp yapılmadığı, kanıt hükmünün hangi tarafta olduğu noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Dava dilekçesi,Cevap Dilekçesi, ….İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosya , bilirkişi raporları ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
Dosyamıza getirtilen … .İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının suretinin incelenmesinde; …. VE TİC A.Ş. tarafından … aleyhine 8.759,48 -TL toplam alacak üzerinden icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu kambiyo senetlerinden kaynaklı borcun bulunup bulunmadığının tespitine ilişkindir.HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen bilirkişi kök raporunda özetle; davacının davalı şirket tarafından icraya konulmuş olan 15/07/2017 düzenlenme 30/11/2017 vade tarihli ve 2.500 TL bedelli 15/07/2017 düzenleme 30/12/2017 vade tarihli ve 2.500 TL bedelli ve 15/07/2017 düzenleme 30/01/2018 vade tarihli ve 2.500 TL bedelli senetlerde ” malen” kaydı bulunmasına rağmen davalı şirketle bir alışveriş ve ticaretinin olmaması ve davalıya herhangi bir mal teslim edilmemiş olması nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitinin davacının tüzel kişi olmadığı için yapılamadığını, dava dışı şirket ile davalı şirketin ilişkisinin araştırılması gerekip gerekmeyeceği hususunun araştırılmasının sayın mahkeme takdirinde olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi kök raporu taraflara ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 20/01/2021 tarihinde rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz etmiştir. Davalı vekili 27/01/2021 tarihinde rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz etmiştir.
Mahkememizce verilen ara kararda takip öncesi faiz alacağı ile ilgili olarak dosyanın mevcut bilirkişiye tevdi edilerek ek rapor aldırılmasına karar verilmiş olup bilirkişi tarafından sunulan 19/03/2021 tarihli ek raporda özet olarak, takip öncesi faiz alacağı ile ilgili olarak hesaplamalar doğrultusunda, toplamda 1.257,18 TL Faiz olduğu, takip öncesi faiz alacağı ile asıl alacaklar ayrı ayrı hesaplanmasının da gösterilmesi sonucu asıl alacak ve takip öncesi faiz alacağı toplamı olarak 8.757,18 TL olduğu açıklamalar ve hesaplamalarda hukuki değerlendirmede takdir Mahkemenin olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporu taraflara ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 02/04/2021 tarihinde rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz etmiştir. Davalı vekili 12/04/2021 tarihinde rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Bonoda şekil şartları TTK’nın 776. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir. Dava konusu bonoda davacı keşideci, davalı lehtar olup, ihdas nedeni olarak “malen” kaydı bulunmaktadır. Davacı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, malen kayıtlı senedin bedelsiz olduğunu ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmelidir.
“(…) Mahkemece bu senetlerde malen kaydının bulunması ve senetlerin davalı defterinde bulunmaması nedeniyle davalının bu senetlere dayalı alacak talebinde bulunmayacağı kabul edilmiş ve davalının sadece kendi defterindeki alacak kaydı kadar davacıdan alacaklı olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Davalının lehtarı olduğu bonoların davalı defterinde kayıtlı olmaması bu bonoların hukuki kıymetini ortadan kaldırmaz. Ayrıca menfi tespit davası bir icra takibine karşı açıldığı için takip talebiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Mahkemece davalı alacaklının takip konusu yapmadığı cari hesap alacağının iş bu davada değerlendirilmesi de doğru olmamıştır. Bu nedenlerle mahkemenin hukuki nedenlere dayanmayan yazılı şekilde verdiği hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 19. HD 2018/1294 E. 2019/4362 K. 16/09/2019 T.) içtihadı uyarınca da davalı ticari defterlerinde senetle ilgili bizatihi kayıt bulunmaması bonoların hukuki kıymetini ortadan kaldırmayacağından senedin bedelsiz kaldığını davacının ispat etmesi gerekecektir.
Bu haliyle davacı tarafından ileri sürülen iddialar ispatlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Davalı taraf her ne kadar % 20 oranında kötüniyet tazminatı talep etmiş ise de davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğuna dair inandırıcı kanıt bulunmadığından ve de mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının da davacı tarafından infaz edilmediğinden davalı lehine kötü niyet tazminatı istemi yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın REDDİNE,
Şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 149,60 ‘nin mahsubu fazla yatırılan 90,30 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 5,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır