Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/16 E. 2021/112 K. 01.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/16 Esas
KARAR NO : 2021/112
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 19/12/2017
KARAR TARİHİ : 01/02/2021

Mahkememizde …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ve … Tüketici Mahkemesi’nin görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen, 2020/… E. Sayılı mahkememiz dosyasında görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı borçlunun 23/06/2009 tarihinde müvekkili şirket ile … Sk. … Sit. No: … Blok No: …/İstanbul adresinde … tesisat numarası ile Alçak Gerilim Elektirik Satışına Dair Abonman Sözleşmesi imzalandığını, işbu taraflar arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak tahakkuk eden beş adet ödenmemiş fatura borcunun bulunduğunu, fatura bedellerinin tahsili için 29/03/20169 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… E. Sayılı dosyasıyla icra takibi açıldığını, davalı borçlu … tarafından takibe, borca itiraz edildiğini ve borcun tahsili sebebiyle açılan takibin durdurulduğunu, davalı borçlunun itiraz dilekçesinde 01/04/2009 tarihinde elektirik kullanımı yaptığı adresten ayrıldığını be kapanış verdiğini belirttiğini, ancak mahkemeye sunulan abone kayıtlarından da mevcut olduğu üzere abonelik bitiş tarihinin 17/02/2012 tarihi olduğu, davalı borçlunun aboneliğinin devam ettiği sürece tesisatının kayıtlı olduğu adreste ikamet etmese dahi mevcut borçlardan sorumluluğunun devam ettiğini, davalı borçlunun itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, ilgili icra dosyasının incelenmesi sırasında itiraz dilekçesi tespit edildiğini, davalı borçlunun müvekkili şirketten elektirik hizmeti aldığı adresi ticarethane olarak kullandığı için açtıkları itirazın iptali davasında görevli mahkemenin Yargıtay İçtihatlarına göre Asliye Hukuk Mahkemelerinin olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin devamınai davalı aleyhine alacağın %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ndavalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen süresinde dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak tahakkuk eden beş (5) adet ödenmemiş faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılanitirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplandığı görülmüştür.
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı takip dosyası , bilirkişi raporu ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
…. İcra Dairesi’nin 2016/… takip sayılı icra dosyasının incelenmesinde, davacı … tarafından toplam 6.374,73.-TL tutarındaki toplam alacak üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, itirazın süresinde ve usulüne uygun yapıldığı, buna göre davanın, İİK.67/1 maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
… Tüketici Mahkemesince …’ne yazılan yazıya cevap verildiği, 23/11/2018 tarihi itibariyle davalının 9.249,32.-TL tutarında borcunun olduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; taraflar arasında elektirik enerjisi satış sözleşmesinin imzalandığını, ilgili yönetmelik hükümlerinin incelendiğini, emsal Yargıtay ilamlarının incelendiğini, takibe konu alacak bedelinin davalı … tarafından ticari faaliyet yürütülen … Mah. … Sok. No: … adresinde bulunan işyerinde raporda detayı erilen son ödeme tarihli elektirik tüketimlerine tekabül eden toplam 3.021,53.TL tutarındaki toplam faturalar olduğunu, davalı adına 23/06/2009-17/02/2012 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan elektirik satışına ilişkin abonelik sözleşmesinin bulunduğunu, davalının rapordaki çizelgede bulunan 2 de 7-20 sıra nolu faturalardan sorumlu tutulabileceğini, davacı vekilince diğer fatura dönemlerine ilişkin olarak davalının kullanıcı olduğu iddia edilmiş ise de bu hususuta belgenin sunulmadığını, kira sözleşmesinin dahi dosyaya sunulmadığını ve bu nedenlerle davacının davalıdan talep edebileceği 4.482,90.-TL üzerinden takibin, sözleşmenin tarafı olan davalı … adına devam edebileceğine ilişkin görüş ve kanaatini içeren raporunu dosyayaya sunmuştur.
Bilirkişi raporu taraflara ayrı ayrı tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili, 04/01/2021 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava konusu olayda uygulanması gereken ve 01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “Müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir. Söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.” 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı abone, aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen elektrik bedelinden davacıya karşı sorumludur. Davacının uzun bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmez. Olsa olsa davacının elektriği kesmemesi dolayısıyla davacının müterafik kusuru nedeniyle, davalı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden indirim sağlar. Davacının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirim davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. (T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI ESAS NO: 2019/2630 KARAR NO: 2019/9433 27.11.2019 tarihli içtihat)
“(…) Müterafik kusur (ortak kusur) esas itibariyle kusur sorumluluğunun geçerli olduğu haksız fiil hukukuna ait bir kavramdır. Alacağa konu faturaların tarihleri itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 44/1. maddesinde [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 52/1. maddesi] “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hâl ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hâkim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir.” kuralına yer verilmiştir. Ancak aynı Kanun’un 98/2. maddesi (TBK m. 114/2) uyarınca “Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.” denilmek suretiyle sözleşmesel ilişkide de müterafik kusur uygulamasına gidileceği ve haksız fiillerde uygulanan tazminatın tenkisi hâllerinin akde aykırılık durumlarında da uygulanacağı düzenlenmiştir. Müterafık kusur, tazminat hesabında resen nazara alınır.
Tazminattan indirim veya ret sebepleri belirtilen BK’nın 44. maddesi daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hâl ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna birlikte kusur, müterafik kusur da denilmektedir (Tandoğan, H.: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 318 vd.). Zarara uğrayan kimse normal bir insanın kendi menfaatlerini korumak için sakınması gerekli bir eylemde bulunmuşsa “birlikte (müterafik) kusur” söz konusudur (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 19. Baskı, İstanbul 2006, s. 187).
Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışının objektif ölçütlerle (kusurun objektifleştirilmesi) bir kusur sayılıp sayılamayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı (illiyet bağı) olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Maddenin bu amacı göz önüne alındığında; gerçek amacın ortak kusur hâlinde zararın bu kusura isabet payının indirilmesi olduğu; zarardan tamamen vazgeçilmesinin ise, istisnai bir durum olduğu kabul edilmelidir (Oser Schönenberger, s. 411). İşte maddenin belirlenen bu amacı altında bir değerlendirme yapılırken, zarar verenin ve zarar görenin olay içindeki ortak kusurlu davranışlarının nedeni, çeşidi (kast-ihmal) ve zararlı sonuç ile birbirlerinin kusurlarına etki dereceleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değerlendirme sonucu olayda ortak kusurun etki ağırlığı o derece olmalıdır ki, zarar verenin hukuka aykırı davranışını (illiyet bağını) tamamen kesmemekle beraber ikinci plana itmeli, istisnai amaç (tazminat hükmünden tamamen sarfınazar edilmesi) hak ve adalete uygun hâle gelmelidir.
BK’nın 44. maddesi kapsamında yer alan indirim veya ret sebepleri şu şekilde sıralanabilir;
a) Zarar görenin zarara razı olması; burada sözü edilen rıza ile hukuka uygunluk sebebi olan TMK’nın 24/II’deki rızayı birbiriyle karıştırmamak gerekir. BK’nın 44. maddesinde öngörülen rıza, hukuka uygunluk sebebinin koşullarını taşımayan rızadır.
b) Zarar görenin kusuru (ortak kusur); BK’nın 44. maddesine göre zarar görenin “fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği, zararı yapan şahsın hâl ve mevkiini ağırlaştırdığı taktirde” bu durum tazminattan indirim ya da tazminat isteminin reddi sebebi olabilecektir. Haksız fiil failinin zararın doğumuna ya da artmasına yol açan fiili kusurlu olduğu için sorumluluğa yol açmaktadır. Ancak, bu durum zarar görenin davranışlarından kaynaklanmışsa, ortak kusurdan söz edilir.
Zarar görenin kusurlu davranışları derecesi açısından iki tür etki gösterebilir; zarar görenin kusuru ağır ise, bu durum illiyet bağını kesen bir sebeptir. Bu durumda, haksız fiilin illiyet unsuru gerçekleşmediği için sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Sorumluluğun koşulları gerçekleşmediğinde, tazminat gündeme gelmeyeceği için bundan indirim de söz konusu olmayacaktır. Zarar görenin kusurlu davranışları ağır nitelikte değilse, haksız fiil faili doğan zarardan sorumlu olacaktır. Ancak, bu durumda zarar görenin kusurlu davranışları hükmedilecek tazminat miktarının indirilmesine ya da tazminat isteminin tamamen reddine yol açacaktır. O hâlde, ortak kusur, haksız fiilde, zarar gören kişinin zararın doğumuna ya da artmasına neden olan kusurlu davranışlarını ifade eder. Zarar görenin ortak kusur teşkil eden davranışları, zararın doğumuna ya da artmasına ilişkin olabileceği gibi sorumlunun durumunu ağırlaştıran ortak kusur da olabilir.
c) Ağır kusurun bulunmadığı hâllerde zarar verenin zor duruma düşecek olması nedeniyle tazminatın indirilmesi; bu hâl BK’nın 44/II’de düzenlenmiş olup, zarar görenden hareket ederek özel bir indirim sebebi öngörmüştür. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2015 tarihli ve 2013/13-1592 E., 2015/1176 K.; 01.07.2015 tarihli ve 2014/13-18 E., 2015/1754 K.; 17.10.2019 tarihli ve 2017/3-444 E., 2019/1083 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
BK’nın 44. maddesi “Tazminatın tenkisi” başlığı altında düzenlenmiştir. Madde metninde de tenkis edilebilecek alacak kalemin “zarar ve ziyan” olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu hâlde, bu madde hükmüne dayanarak, tazminat niteliği taşımayan, abonman sözleşmesi gereği davalı dağıtım şirketi tarafından ilgili elektrik tesisatına verilen elektrik bedelinin aslından indirim yapılması mümkün olmamalı, müterafik kusur varlığının kabulü hâlinde ancak ortada tazminat niteliği taşıyan alacak varsa o bedelden indirim yapılmalıdır.
Hâl böyle olunca, abonman sözleşmesi feshedilmemekle ayakta olduğundan, Özel Daire bozma kararında da belirtildiği üzere, öncelikle ilgili tesisata kullandırılan elektrik bedelinin karşılığı olan ödenmeyen fatura asıllarının tamamından davalı abonenin sorumlu olduğunun kabulü; bunun yanında yönetmelik hükümlerine göre abonenin elektriğinin kesilmesi gerekli olan tarih belirlenip bu tarihe kadar ki sarfiyatın gecikme zammı ile faizinden davalının sorumlu olduğu ancak daha sonraki süre yönünden ancak tazminat niteliği açıklanan gecikme zammı ve işleyecek faizden davacının müterafik kusuruna dayanılarak tenkis düşünülmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı tüketicinin sözleşmeyi ihlal ettiğinin açık olmasıyla birlikte davacı tüzel kişiliğin Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği ile Parekende Satış Sözleşmesine göre kesme işlemlerini yapmamasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı olduğu, açık olan müterafik kusur sebebiyle, kesme şartlarının oluştuğu tarihten sonraki döneme ait tüketim miktarına göre hesaplanacak asıl alacaktan kusur oranında indirim yapılması gerektiği, asıl alacağa bağlı ferilerin ise zaten asıl alacağın indirime tabi tutulması ile indirilmiş olacağı, bu şekilde mahkemenin direnmesinin yerinde olduğu görüşü ile davalının evden ayrılmasından sonraki dönem için elektriğin kesilmemesinin davalının zararına olduğu, bu zararın artmasında aboneliğini sonlandırmayarak davalı abone de sorumlu ise de elektriği zamanında kesmeyerek davacının da sorumlu olduğu, bu nedenle alacağın aslı üzerinden indirim yapılması ve indirim sonucunun feri alacaklara da yansıtılması şeklinde uygulama yapılması gerektiği, mahkemenin yaptığı uygulamanın bu sonucu doğurması nedeniyle alacağın aslı üzerinden indirim yapılmaması gerektiği yönündeki bozma kararına karşı verilen direnme kararının yerinde olduğu, mahkemece yapılan %80 oranında indirimin uygun olup olmadığının ve buna bağlı olarak hükmedilen alacak miktarının yerinde olup olmadığının Özel Dairece incelenmemiş olması nedeniyle miktar incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.(…)” (T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2017/3-1048 KARAR NO: 2020/381 10.06.2020 tarihli içtihadı)
Somut uyuşmazlıkta ; davalının sözleşmeyi ihlal ettiği çok açıktır. Ancak basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı tüzel kişiliğin, Perakende Satış Sözleşmesi’ne göre kesme işlemlerini yapmaması, basiretli iş adamı gibi davranma yükümüne aykırılıktır. Dolayısı ile müterafik kusurunun olacağı açıktır. Davacı tedarikçi şirketin elektriği kesmemesi nedeni ile kesilmesi gereken tarihten itibaren davalı tüketicinin ödemesi gereken tüketim bedelinin artmasına neden olduğu açıktır.
Mahkememizce yapılan tüm yargılamalar neticesinde, taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesine göre … .Ş. İle davalı … arasında … Mahallesi … Sokaka No: … Blok No: …/İstanbul adresindeki işyeri için 23/06/2009 tarihinde 4081360 tesisat no ile abonelik sözleşmesi tesis edildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu delillerden ve dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere; taraf iddia ve savunmaları, takip dosyası, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre, davalının … Mahallesi … Sokaka No: … Blok No: …/İstanbul adresinde kullandığı, abonelik sözleşmesi devam ettiği sırada ticarethanesinde tüketilen elektriğin fatura bedellerini ödememiş olması sebebi ile bu bedellerle birlikte son ödeme tarihlerinden takip tarihine kadar ki süre için oluşan gecikme faizi ve bu faizin KDV’sini ödemekle yükümlü bulunduğu, sözleşme tarihlerini kapsar şekilde davaya konu faturaların ödendiğine ilişkin gerek icra dosyasında gerek mahkememiz dosyasında herhangi somut bir delil ya da bilginin bulunmadığı, davalı adına 23/06/2009-17/02/2012 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan elektrik satışına ilişkin abonelik sözleşmesinin bulunduğu, abonelik sözleşme tarihinin 23/06/2009 olduğu, davalının sözleşme tarihleri arasında kalan faturalardan sorumlu tutulabileceği, her ne kadar davacı tarafça 23/06/2009 tarihinden önceki dönemler için davalının kullanıcı olduğu iddia edilmiş ise de bu hususta davacı tarafça bir belgenin sunulmadığı anlaşıldığından bu hali ile davalı borçlunun takibe haksız olarak itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği kanaatine varıldığından, kaldı ki aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı anlaşılmakla; ve bu haliyle hüküm kurmaya elverişli nitelikte bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalı tarafından … İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 3.021,53 .-TL Enerji bedeli, 1.238,45.-TL gecikme zammı , 222,92.-TL toplam faiz KDV’si olmak üzere toplam 4.482,90-TL üzerinden enerji bedeli alacağına %16,8 işlemiş faiz, faizin %18 KDV’si üzerinden %50 indirim yapılarak takibin devamına, şartları oluşmayan icra inkar tazminat talebinin reddine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İcra ve İflas Kanunu’ nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Böylelikle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumdadır. Somut uyuşmazlık bakımından ise; İcra inkar tazminatı şartları oluşmamıştır.
Davalının HMK 128 maddesi uyarınca dava konusu iddia olunun hususları inkar etmiş sayıldığı , dosyadaki mevcut delil ve değerlendirme sonucuna göre inkar ettiği durumlara itibar edilmemiştir. Aşağıdaki şekilde hüküm vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE ,
-Davalı tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın KISMEN iptali ile
Takibin 3.021,53 .-TL Enerji bedeli, 1.238,45.-TL gecikme zammı , 222,92.-TL toplam faiz KDV’si olmak üzere toplam 4.482,90-TL üzerinden enerji bedeli alacağına %16,8 işlemiş faiz, faizin %18 KDV’si üzerinden %50 indirim yapılarak takibin devamına,
Şartları oluşmayan icra inkar tazminat talebinin reddine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-306,22-TL harcın peşin alınan (108,87.-TL’si icra dosyasından) 140,74-TL harcın mahsubu ile bakiye 165,48-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- 4.080,00 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- 1.891,83 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat gideri 261,75-TL, üç bilirkişi ücreti 1.950,00-TL, 31,40.-TL başvuru harcı, 4,60-TL vekalet harcı, 140,74.-TL olmak üzere toplam 2.388,49-TL yargılama giderinden red ve kabul oranına göre taktiren 1.671,94.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda istinaf sınırı altında kaldığından kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır