Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/83 E. 2023/59 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/83 Esas
KARAR NO : 2023/59
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/02/2019
KARAR TARİHİ : 24/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin okul masraflarını çıkarmak ve ailesine bakabilmek amacıyla Nisan 2015 tarihinde davalı işyerinde gayrimenkul danışmanı olarak çalışmaya başladığını, görevinin müşterilere talepleri doğrultusunda kiralık veya satılık gayrimenkul göstermek ve işin mahiyeti gereği verilen hizmetin karşılığının alınabilmesi için aslında bir tür koçan şeklinde form olan Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesini düzenleyip, müşteri ile birlikte imzalamaktan oluşmakta olup, yapılan kiralama veya satış sonrasında belirlenen hizmet ücretinin tahsili ve devamı işlemleri görev tanımı dışında kalmakta olduğunu, nitekim buna yetkili kişilerin şirket sahipleri olduğunu, davalının ofisine … … isimli alıcı/kiracı müşteri geldiğini ve ilk önce kiralık veya satılık bir ev bakmak istediğini, müşteri talebine binaen müvekkilinin, … isimli satıcı / kiralayan müşteriye ait … Mah., … Çad., … İstanbul adresindeki gayrimenkulü gösterdiğini, 22/08/2015 tarihli sözleşmeyi karşılıklı olarak düzenleyerek imza altına alındığını, akabinde müşteri talebini yalnızca satılık ev olarak değiştirdiğini ve müvekkilinin belirtilen 01/09/2015 tarihli sözleşmeyi karşılıklı olarak düzenlenip imza altına alındığını, fakat bahsi geçen gayrimenkul satıcı müşteri ve alıcı müşterinin kayınvalidesi arasında 18/09/2015 tarihinde satışa konu yapılmış olduğunu, gayrimenkulün anahtarının geri verilmesi için Ek-2 de sunulan belgenin davalı şirkete sunulduğunu, ayrıca davalı tarafça kayınvalideye yapılan satışın amacının şirketi aradan çıkarma olduğunun düşünüldüğünü, 21/09/2015 tarihinde davalı şirket yetkilisi …, müvekkilini … Mah., … Cad., No: … / İSTANBUL adresindeki 2+1 bahçekatı bir ofiste bulunan odasına çağırarak bahsi geçen orijinal Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesinin kaybolduğunu ve hizmet ücretini alabilmek için bu sözleşmenin tekrar düzenlenmesi gerektiğini söylediğini, iş bu sözleşmenin altına müvekkilinin ismi yazan yere müvekkiline ait alıcı müşteri ismi yazan yere ofisin diğer odasında bulunan davalı şirket çalışanlarından … isimli şahsa imzalatıldığını, olayın bununla kalmayıp, müvekkilinin önüne senet konulduğunu ve kendisinin söylediği biçimde doldurmak zorunda olduğunun söylendiğini, müvekkilinin bu senedin ne olduğunu, ne amaçla doldurmak zorunda olduğunu, kendisinin böyle bir borcu olmamasına ve herhangi bir zarar ziyan vermemesine, aksine şirkete kazanç sağlamasına rağmen neden böyle bir senet imzalatıldığını sorduğunda, sadece sözleşmeye dayanarak müşterilerden ücret talep edileceğini ve bu senedin yalnızca bu amaçla kullanılacağını, müvekkilinden herhangi bir tahsilat yapılmayacağını ve bu senedi kendisinin belirttiği şekilde doldurmak zorunda olduğunu, aksi halde bu odadan dışarı çıkamayacağını söyleyerek zorla 30.000,00 TL değerinde senet düzenletildiğini, netice olarak müvekkiline kendi aleyhine borç doğuracak şekilde, dayanağı hile ve tehdit ile orijinaline benzer şekilde düzenletilen Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi olan senetin, zorla ve hile ile iradesini ortadan kaldırılacak biçimde imzalatıldığını, ayrıca olayın yaşandığı gün olan 21/09/2015 tarihinde geçmişe dönük olarak müvekkilinin henüz resmi olarak çalışmaya başlamadığı tarih olan 16/03/2015 yazılarak Gayrimenkul Danışmanlığı Sözleşmesi düzenlendiğini bildirip, müvekkilinin adli yardımdan yararlanmasına karar verilmesini, müvekkilinin söz konusu senedin borçlusu olmadığının tespiti ile haksız yapılan takibe dayalı borcun aslı ve ferileri ile iptaline karar verilmesini, davalının kötü niyetli olmasından dolayı %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini, ücreti vekaletin ve tüm yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde 21/09/2015 tarihli sözleşmenin yeniden düzenlenerek, davacıya zorla imzalatıldığı ve zorla 30.000,00 TL’lik senet imzalatıldığı iddia edildiğini, tamamen mesnetsiz, soyut ve dayanaksız bu iddialara katılmanın mümkün olmadığını, davacının bir dönem müvekkili firmada emlak danışmanı olarak çalışmış olduğunu, çalışmış olduğu bölge ve süre içerisinde müşterilere huzurda imzalatılması gereken hizmet bedeli sözleşmelerini bizzat kendisinin imzaladığını, söz konusu durumun müvekkili firma tarafından sonradan tespit edilmiş olduğunu, daha sonraki süreçte davacı tarafından 21/09/2015 tarihinde müvekkili firmada istifa edildiğini, 21/09/2015 tarihli davacının ıslak imzası bulunan müvekkili firmaya hitaben sunmuş olduğu yazıdan da açıkca anlaşılacağı ve tespit edileceği üzere evrakların kendisi tarafından hazırlanmış olduğunu ve etik kurallara tamamen aykırı davranmış olduğunu, davacının bizzat açıkça kabul ederek istifa ettiğini, bundan ötürü davacı tarafından dava dilekçesinde müvekkili firma ile ilgili sunulmuş olan beyanların iftira niteliğinde olduğunu, müşteriler tarafından imza atılması gereken evraklara davacı tarafın kendisi imza atarak Türk Ceza Kanunu ilgili maddeleri doğrultusunda açıkça suç işlemiş olduğunu, bu husustan ötürü tüm yasal hakları ve Savcılık şikayet hakları şimdiden saklı tuttuğunu, davacının, müşteriler yerine kendi imzasını kullanarak sözleşmeleri tanzim etmiş olması karşısında müvekkili şirketin zarara uğramış olduğunu, dava konusu senedin şirketin zararını itfa ve tazmin amacıyla davacı tarafından hür irade ile imza altına alındığını, bu hususa ilişkin olarak tanıklarının mevcut olduğunu bildirip, fazlaya ilişkin tüm yasal hakları saklı kalmak kaydıyla, görülmekte olan iş bu haksız ve hukuka tamamen aykırı davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafından sunulmuş olan icranın geçici olarak durdurulması yönündeki haksız tedbir talebinin reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
… Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2022/… Esas 2022/… Karar sayılı kararında “İstinaf incelemesinde uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında mı yoksa TTK kapsamında mı değerlendirileceği ve bu bağlamda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa iş mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Görev” başlıklı m.5/1-a’da iş mahkemelerinin 4857 sayılı İş Kanununa veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere bakacağı kabul edilmiştir. Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.4/1-a’da da bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı; m.5’te ticari davalara asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı ve m.776 ile devamı maddelerinde bono düzenlenmiştir. Taraflarca dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler, davacı tarafın iddiaları ve davaya konu bononun düzenlendiği sırada taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı, bu sebeple verilip verilmediği hususunun özel mahkeme niteliğindeki iş mahkemesi tarafından değerlendirilmesinin yapılması, işçi-işveren ilişkisi kapsamında verilen bonodan dolayı borçlu olup olmadığı hususunun ispatının iş hukukuna özgü kurallarla yapılması, iş hukukuna göre ispat hususunun Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre daha geniş olması ve bu hususun tarafların lehine olmasından dolayı somut olayda bononun salt TTK’da düzenlendiğinden bahisle asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahsedilemeyeceğinden ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın m.353/1-b/1 gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde davacının 2015 yılının nisan ayında davalı iş yerinde gayrimenkul danışmanı olarak çalışmaya başladığının, dava dışı … … isimli müşteriye davacı tarafından gayrimenkul gösterilip gezdirildiğinin, müşteriye gayrimenkul görme ve hizmet bedeli sözleşmesi düzenlendiğinin, müşteriye gayrimenkulun satılamadığının, davalı şirket yetkilisince sözleşmenin kaybolduğunun beyan edilerek, ücretin talep edilebilmesi için müşteri olmadan müşterinin bilgisi ve rızası dışında yeni bir sözleşme düzenlettirerek tehditle ve zorla davacının adının yazılı olduğu yerin davacıya imzalatıldığının, müşteri yerine ise müşterinin adı yazılmak üzere şirket çalışanı … tarafından imza atıldığının ayrıca davalı şirket yetkilisince müşteriden ücretin tahsil edilmesi amacıyla kullanılacağı davacıdan tahsilat yapılmayacağı, senedi düzenleyip imzalamaz ise odadan çıkamayacağı yönünden hile, tehdit ve zorla davaya konu senedin düzenlettirilip imzalatıldığının yine senet düzenlettirildikten sonra da zorla ve tehditle istifa dilekçesinin yazdırıldığının beyan edilerek senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talepli bu davanın açıldığı, davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde ise davacının davalı şirketin çalışanı olduğu dönemde müşterilere imzalatılması gereken sözleşmelerin davacı tarafından imzalandığının şirket yetkililerince anlaşılması üzerine davacının davalı şirketten istifa ettiğinin davaya konu senedin de müşteriler yerine sözleşmenin davacı tarafından imzalanması nedeniyle davalının uğradığı zarara karşılık davacının kendi iradesiyle düzenlendiğinin beyan edildiği, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Görev” başlıklı 5/1-a maddesinde İş Mahkemelerinin 4857 sayılı İş Kanununa veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere bakacağının düzenlendiği, davacının SGK hizmet dökümünün dosyamız içerisine alındığı, davacıya ait SGK hizmet döküm cetveli ve yukarıda belirtilen tarafların beyanları birlikte değerlendirildiğinde davaya konu senedin davacının davalı şirkete ait iş yerinde çalıştığı dönemde işçi-işveren ilişkisi kapsamında düzenlendiği, işçi-işveren ilişkisinin tarafların da kabulünde olduğu, davaya konu senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespiti yönünden iş hukuku kapsamında İş Mahkemelerince yargılamanın yapılması gerektiği 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Görev” başlıklı 5/1-a maddesi gereğince davaya bakmakla görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 20.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL İŞ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
2- 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren Mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Bu süre içerisinde başvuru yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına, açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde bu kararda değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu ( … Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/01/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır