Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/441 E. 2021/612 K. 14.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/441 Esas
KARAR NO : 2021/612
DAVA : İstirdat davası
DAVA TARİHİ : 05/08/2019
KARAR TARİHİ : 14/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili firma ile davalı …-… ile cam alım-satımına ilişkin ticari ilişki kapsamında … Şubesi … seri no.lu 07.07.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli, … Şubesi … seri no.lu 03.08.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli ve … Şubesi … seri no.lu 07.09.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli 3 adet çeki davalı adına keşide ettiğini, davalı …’ ın, işbu çekler karşılığında camları üretip müvekkili firmaya teslim edeceğini, ancak davalının bu ödeme karşılığı yapması gereken işi ifa etmediği gibi çekleri de iade etmediğini, aksine diğer davalıya ciro ettiğini, davalı firmanın ticari ilişki kapsamında edimlerini ifa edip müvekkiline teslim etmediği gibi, müvekkili firma anlaşma yerine getirilmediği halde 07.07.2019 tarihli 200.000,00 TL bedeli ödemek zorunda kaldığını, halihazırda müvekkili firmanın cari hesapları incelendiğinde müvekkili firmanın davalı …’dan alacağı mevcut olduğunu, bu duruma rağmen müvekkili firmanın borçlu olmadığı halde, bu çeklerin bedellerini ödeme tehdidi altında olduğunu, müvekkilinin borçlu olmadığı yüklü bedeli ödemek zorunda bırakılmaması adına öncelikle çek bedelinin ödenmesinin önüne geçilmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini , müvekkili firma ile davalı …-… arasında cam alımına ilişkin bir ticari ilişki mevcut olduğunu, bu anlaşma kapsamında davalı …’ ın belirli bir miktarda cam üreterek müvekkili firmaya teslim edeceği, müvekkili firmanın da bu iş karşılığında ödeme yapacağını, müvekkili firmanın ödemeleri … Şubesi … seri no.lu 07.07.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli, … Şubesi … seri no.lu 03.08.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli ve … Şubesi … seri no.lu 07.09.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli çeklerini davalıya teslim etmek suretiyle yerine getirdiğini, davalı firmaya işbu çekler aracılığıyla ödemeler yapıldığı halde, bu ödemelerin karşılığı olan işlerin ifa edilmediğini, davalı firmanın aldığı ödemelerin karşılığı olan işleri ifa etmediği gibi, elindeki çekleri iade etmesi gerekirken diğer davalı …’a ciro ederek çekleri piyasaya sürdüğünü, davalı …’ ın müvekkili firmaya teslim etmesi gereken camları teslim etmediğini, edimlerini ifa etmeyen davalı elindeki çekleri kötü niyetli bir şekilde aynı alanda faaliyet gösterdiği ve aynı adreste çalıştığı diğer davalı …’a ciro ettiğini, müvekkili firmanın cari hesaplarına göre davalı …’dan alacağı varken ve verdiği çeklerin karşılığı olan edimler ifa edilmemişken şu an borçlu olmadığı bir bedeli ödeme tehdidi altında olduğunu, birbiriyle ticari ilişki içerisinde bulunan davalıların kötü niyetli hareket ederek müvekkilini mağdur ettiğini, davalı …’ ın kötü niyetli hareket ederek, kendi edimlerini ifa etmediği halde müvekkilinden ödeme olarak çek aldığını ve hatta bu çekleri ciro ederek elinden çıkardığını, her ne kadar taraflarına12.07.2019 tarihinde işbu davanın ikamesi için dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulmuş olsa da, dosyanın arabulucuya geç atanması, ilk toplantı gününün taraf teşkilinin sağlanması için geç bir tarihe verilmesi ve karşı tarafın katılamaması nedeniyle toplantının ertelenmesi gibi sebeplerle dava konusu çeklerden 03.08.2019 tarihli çekin vadesi geldikten sonra ancak dava açılabildiğini, müvekkili firma her ne kadar borçlu olmadığının tespiti için erken hareket etmiş olsa da, 200.000,00 TL bedelli 03.08.2019 tarihli çeki ödeme tehdidi altında olduğunu, işbu davanın neticesinde konusuz kalmaması adına ve müvekkili firmanın borçlu olmadığı bir bedeli ödemesinin önüne geçilmesi adına, öncelikle ve önemle 03.08.2019 tarihli çek olmak üzere, davalı … adına keşide edilen her ikisi de 200.000,00 TL bedelli çeklerin ödenmesinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, sonuç olarak müvekkil firma davalılara karşı borçlu olmadığını, davalı … kendi üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, haksız bir kazanç elde ettiğini, müvekkili firmanın … Şubesi … seri no.lu 03.08.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli çek ile … Şubesi … seri no.lu 07.09.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli çekler karşılığında davalılara bir borcu yoktur. Müvekkil firma, borçlu olmadığı bir bedeli ödeme tehdidi altında olduğundan, dava konusu çeklerin ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek açıklanan nedenler ile … Şubesi … seri no.lu 03.08.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli çek ile … Şubesi … seri no.lu 07.09.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli çekin ödenmesinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkili firmanın davalıya teslim ettiği ve çekler bakımından borçlu olmadığının tespitine ve söz konusu çeklerin müvekkil firmaya iadesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Tic. Ltd şirketi cevap dilekçesinde özetle; Davacının dilekçesinde diğer davalı ile arasındaki sözleşmeye istinaden bir takım edim eksikliklerinden bahsederek huzurdaki menfi tespit davasını ikame ettiğini, müvekkili yönünden davacının ileri sürdüğü veya sürebileceği bir iddia olmadığı gibi huzurdaki davaya konu hukuki ilişkide dahi müvekkilinin taraf olmadığını, dolayısıyla da huzurdaki davada müvekkilinin taraf gösterilmesinin hukuken mümkün olmadığını, somut olayda müvekkilinin davacı ve diğer davalı arasında gerçekleşen sözleşmeye temel teşkil edip ifa edilmeyen edim ile ilgisi olmadığını, müvekkilinin çekin karşılığı olan edime ve kesinlikle kabul anlamına gelmemekle beraber bu edimin gerçekleşmemesinden doğan bir defi varsa bu definin şahsi defi olup müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini somut olayda müvekkilinin üçüncü kişi konumunda olduğunu açıklanan sebeplerle davanın esasa girilmeden müvekkili yönünden husumet yokluğundan reddi gerektiğini, yetki yönünden mahkememizinin yetkisine itiraz ettiklerini, çeki iyiniyetle elinde bulunduran son hamil olarak kendi yönlerinden müvekkilinin yerleşim yeri olan Kayseri’de açılması gerektiğini, bu sebeple esasa girilmeksizin dosyanın yetkisizlikten dolayı reddini talep ettiklerini, dava dilekçesinde somutlaştırma yükünün yerine getirilmediğinin açıkça gözüktüğünü, soyut iddialarını somutlaştıracak tek bir delil sunmadıklarını, dava dilekçesinde olduğu gibi, soyut vakıaların anlatılıp; ardından hiçbir vakıa ile ilişkilendirilemeyen soyut bir delil listesi verilmesinin somutlaştırma yükünün yerine getirildiği anlamına gelmediğini, bu eksikliğin en geç ön inceleme aşamasına kadar giderilmesi gerektiğini aksi takdirde davanın esastan reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin kötüniyetli olduğuna ilişkin iddialarını ispat külfetinin davacıda olduğunu belirterek açıklanan nedenlerle davanın reddine davacının %20 den az olmayacak şekilde tazminat ödemesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …- …’ nın davaya cevap vermediği görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Davacı vekili 16.09.2020 tarihli dilekçesi ile davasını 532.718,04 TL’ ye ıslah ettiğini bildirmiştir.
… Bankası ve … Bankası’ nın cevabi yazıları bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı davamızın delillerini oluşturmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan tüm deliller ile aldırılan bilirkişi raporları birlikte incelendiğinde, davanın avans çeklerinden kaynaklanan menfi tespit talebini havi olarak açıldığı, çeklerin ödenmesi nedeni ile davanın istardat davasına dönüştüğü, taraflar arasında akdi ilişki olduğunun sabit olduğu, davacı vekilinin müvekkili firma ile davalı …-… ile cam alım-satımına ilişkin ticari ilişki kapsamında … Şubesi … seri no.lu 07.07.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli, … Şubesi … seri no.lu 03.08.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli ve … Şubesi … seri no.lu 07.09.2019 tarihli 200.000,00 TL bedelli 3 adet çeki davalı adına keşide ettiğini, davalı …’ ın, işbu çekler karşılığında camları üretip müvekkili firmaya teslim edeceğini, ancak davalının bu ödeme karşılığı yapması gereken işi ifa etmediği gibi çekleri de iade etmediğini, aksine diğer davalıya ciro ettiğini iddia ettiği anlaşılmıştır.
Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK ) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir. İspat yüküne ilişkin genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde meselâ alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ettiğinden bu iddiasını ispat yükü altındadır (Muşul, T: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, İstanbul, 2016, s:323 vd ).
Bilindiği gibi, kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla (örneğin avans olarak ) verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek ) ispatlanması gerekmektedir. Somut olayda davacının ticari kayıtları ile çekin avans çeki olduğunu kanıtladığı, bu durumda mal teslimini kanıtlama görevinin ise davalı satıcı şirkette olduğu görülmektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir ( HMK 222/1 ). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır ( HMK 222/2 ). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur ( HMK 222/4 ).Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir ( HMK 219/1 ). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir ( HMK 219/2 ).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir ( HMK 220/1 ). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir ( HMK 220/3 ).Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki ( ticari defterlerindeki ) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır. ( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. HD’ nin 2017/3909 esas, 2020/336 karar sayılı ilamı)
Davada davalı …- …’ nın kayıtlarını sunmadığı anlaşıldığından davacının incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü ve davacının davalı şirket açısından bedelsizlik iddiasını kanıtladığı kabul edilmelidir.
Davalı … açısından ise; davacı yan ile doğrudan akdi ilişkisi olmadığından, bu davalı lehine yasanın oluşturduğu iyiniyetli hamil karinesinin aksine bir kanıt sunulmadığı, kaldı ki davalı … ile … arasında süregelen ticari ilişki olduğu hususunun defter incelemesinden görüldüğü anlaşılmakla bu davalı açısından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HUAK 18/A-(13) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır. (…)” ve (14). Fıkrası: ” Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.” hükümleri gereğince arabuluculuk gideri olarak Arabuluculuk Dava Şartı Dosya No: 2019/… sayılı dosyasından arabulucuya 1320 TL ödeme yapıldığı tespit edilerek davalı aleyhine arabulucuk giderlerinin de yükletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- 2 nolu davalı … Nak. Mak. Mob. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti’ne karşı açılan davanın REDDİNE,
2- 1 numaralı davalı …-…’ya (…) karşı açılan davanın KABULÜ İLE 552.718,04 TL ‘nin adı geçen davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 37.756,16 TL karar harcından peşin alınan 6.831,00 TL ve 2.608,05 TL ıslah harcı olmak üzere toplam alınan 9.439,05 TL’nin mahsubu ile geri kalan 28.317,11 TL bakiye harcın davalı …-…’dan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3- Davacının yaptığı 313.20 TL posta masrafı, 1.000 TL bilirkişi ücreti, 44,40 TL başvurma harcı 6,40 TL vekalet harcı, 6.831,00 TL peşin harç ile 2.608,05 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 10.803.05 TL yargılama giderinin davalı …-…’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği 44.685 TL vekalet ücreti takdirine, bunun davalı …-…’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Zorunlu arabuluculuk başvurusu nedeniyle devletçe karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalı …-…’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Davalı … San.ve Tic. Ltd. Şti’taraf vekil ile temsil olunduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin olunan 44.685,90 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ilgili davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzene karşı , davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/07/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır