Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/997 E. 2022/348 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/997 Esas
KARAR NO : 2022/348
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ : 27/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde merkezi olan ve ilaç ve eczacılık sektöründe satış, pazarlama ve tedarik hizmetleri konularında hizmet sunan, başta Dubai olmak üzere özellikle orta doğu pazarındaki hizmetleri ve tebrübesi ile bilinen şirket olduğu, davalıların Türkiye’de başta onkoloji olmak üzere çeşitli türlerde ilaç eczacılık ürünleri ürünleri üretimi ve satış yapan ticari şirketler olduğunu, davalı şirketlerin Türkiye’de ürettikleri ilaç ve eczacılık mamullerinin Ortadoğu pazarında satışı ve pazarlanmaları konusunda hizmet ihtiyacı olduğu gerekçesi ile müvekkili ile davalılar arasında 18/09/2017 tarihli bir Tek Satıcılık ve Dağıtıcılık Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında ortadoğudaki 10 ülkede satış yetkisinin münhasıran davacıda olduğunu, sözleşme süresinin 10 yıl olduğunu, sözleşmede kar oranlarının da belirlendiğini ve ilk 5 yıl için toplam 22.829.510 USD, diğer 5 yıllık sürede ise 21.595.482 USD kar elde edileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin edimlerini tam ve eksiksiz ifa ettiğini, 4 ay sonra TBK 33.md hükmü gereğince sözleşmenin feshedildiğini, sözleşmeyi imzalayan kişilerin yetkili olduğunu, haberci ya da çevirmen statüsünde olmadığını, bu nedenle söz konusu maddeye dayanılarak sözleşmenin feshedilemeyeceğini, sözleşmeyi imzalayan kişilerin basiretli bir tacir gibi davranmak zorunda olduklarını, feshin haksız olduğunu, davalı şirketlerin kusurlu olduğunu, bu nedenle davalı şirketin müvekkilinin zararını karşılaması gerektiğini, yoksun kalınan karın sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan alınmasını gerektiğini beyanla; davanın kabulüne, davalı şirket tarafından 05/01/2018 tarihinde yapılan feshin haksız olduğunun tespitine, Tahkikat sonucunda müvekkilinin maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000,00 ABD doları maddi tazminatın sözleşmenin haksız olarak feshedildiği tarih olan 05/01/2018 tarihinden itibaren Devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanan faizi ile birlikte fiilen davalıdan tahsiline, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının Birleşik Arap Emirliklerinde mukim olmasından ötürü MÖHUK madde 48/1 uyarınca Yargılama giderleri, vekalet ücreti ve müvekkillerin uğrayabileceği zararların da dikkate alınarak teminat yatırılması için davacıya süre verilmesi gerektiğini bul nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ihtarname de açıkca belirtilen miktar hakkında kısmi dava açılamayacağını, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkillerinin adreslerinin Kadıköy/İSTANBUL olduğu, bu nedenle yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, müvekkillerinin davaya konu sözleşmeleri imzalarken hataya düştüğünü, sözleşmenin revize edilmiş hali yerine Müvekkilleri tarafından kabulü mümkün olmayan maddeler içeren sözleşmelerin Müvekkillerine imzalattırıldığını, Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi esaslı unsurlarında dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağını, Dava konusu sözleşmelerin her iki tarafa borç yükleyen sürekli edimli sözleşmeleri olduğunu ve taraflar henüz edimlerini yerine getirmeye başlamadan hızlı bir şekilde dava konusu sözleşmelerden dönüldüğünü, henüz ifasına başlanmayan, sürekli edimli bir sözleşmeden dönülmesi durumunda müspet zarar niteliğinde mahrum – kalınan karın talep edilemeyeceğini, sürekli edimin ifasına başlanmamış ise, sözleşmenin feshi değil sözleşmeden dönmenin söz konusu olacağını, dönme üzerine istenecek tazminat olumsuz zararın giderilmesine yönelikken, fesih halinde olumlu zararın yani ifaya olan çıkarın tazmini mümkün kabul edildiğini ve sürekli edimli bir sözleşmeden dönülmesi durumunda müspet zarar niteliğinde mahrum kalınan kar talep edilemeyeceğini, Sürekli edimli bir sözleşmeden dönülmesi durumunda müspet zarar niteliğinde mahrum kalınan kar talep edilemeyeceğine ilişkin açıklamaların bir an için kabul edilmediği durumda bile menfi ve müspet zararın birlikte talep edilemeyeceğini, henüz sözleşmenin ifasına başlanmamış, dava konusu ilaçların satışı için ilgili ülkelerin sağlık bakanlıklarına ruhsat başvurusunda dahi bulunulmadığı durumda davacının sözleşme ilişkisine istinaden 50.000-USD harcama yaptığı hususunun, ispatlaması gerektiğini; ancak dosya içerisinde nasıl bir harcama yapıldığına ilişkin ne ayrıntılı bir açıklama ne de delil bulunduğunu, Sözleşmelerin somut haliyle ifaya elverişli olmadığını, 1 numaralı davalı …e ait ürünler 2 numaralı davalı onkonun sözleşmesinde yine aynı şekilde onkoya ait ürünler …in sözleşmesinin içerisinde yer aldığını, bu durumda müvekkillerin kendilerine ait olmayan ürünlerin, sözleşmelerde belirtilen şartlarda ruhsatlarını almaları ve pazarlanması için davacıya yetki vermeleri mümkün olmadığını beyanla; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
18/09/2017 tarihli Tek Elden Dağıtım ve Satış Sözleşmesi örneği, 05/01/2018 tarihli fesih bildirimi örneği, 29/06/2017 tarih ve 9356 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi 714. Sayfası örneği, …. Noterliğinin 16/05/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname örneği, ticaret sicil gazete suretleri, para transfer makbuzları, taraflar arasındaki yazışmaların dosyamız arasında olduğu görüldü.
Mahkememizin 21/04/2021 tarihli celsesinde davalı tanığı …’nın ‘Ben davalılardan … SANAYİ şirketinde Yurtdışı pazarlar sorumlusuydum, işyerinden 2020 yılı mart ayında ayrıldım, şuan başka bir şirkette çalıştım, davacı ile davalılar arasında 2017 yılında bir sözleşme imzalanmıştır, bu sözleşmenin esas niteliğine bakıldığında sözleşme teknik olarak aykırı maddeler içeriyor, bu aykırı maddeler sebebiyle de aslında sözleşmenin çalışamaz ve devam edilemeyecek bir sözleşme niteliği vardır, biz bu maddeler hakkında davacı şirkete bildirimler yaparak düzenlenmesini istedik, ancak bunlar geçiştirilerek bu sözleşme hızlı bir şekilde imzalanmıştır, sözleşmedeki bu maddeler sebebiyle teknik olarak sözleşmeye de devam edilemeyeceğinden ötürü 2018 Ocak ayı gibi davacı şirkete fesih mektubu gönderilmiştir, ve sözleşme fesih olmuştur, teknik olarak aykırı dediğim hususlardan biri … SANAYİ’ye ait bir kısım ruhsatlı ürünlerin … SANAYİ adına yazılması, yine … Sanayi’ye ait bir kısım ruhsatlı ürünlerin de … Sanayi adına yazılması ve teknik olarak bu işlemlerin yapılmasının mümkün olmaması gibi, örneğin … sözleşmesinde bulunan bazı ürünlerin …’de ruhsatlı olması sebebiyle, ilgili yurtdışında da buna izin verilmeyişi, çünkü yurtdışı ilgili ruhsatı incelediğinde … sözleşmesi bulunduğundan … tarafından düzenlenmiş ruhsatname ister, diğer şirket tarafından düzenlenen ruhsatnameyi kabul etmez, bu da sözleşmenin devamını mümkün kılmayan bir durumdur, bu sözleşme ticari temayürlere uymuyordu, dedi.
Davacı vekilinin sorusu üzerine tanık beyanında; davaya konu sözleşme bizim hukuk departmanımız tarafından düzenlenen taslak üzerine işlem yapılmış bir sözleşme olduğunu biliyorum, davacı ile sözleşme feshedildikten sonra aynı bölgede aynı nitelikte başka bir sözleşme yapılmamıştır, davacının distirübütörlerle yapılan anlaşmalardan … şirketi de haberdardı, zaten bu konu sözleşmenin esasını içeriyordu, dedi.
Davalı vekilinin sorusu üzerine tanık beyanında; yapılan sözleşmedeki bazı maddeler … şirketinin ticari hayatına uygun olmayan maddeler içeriyordu, süreç şu şekilde işlemektedir, öncelikle sözleşme yapılır, sözleşmeden sonra üretimi yapılacak ülkeye başvuruda bulunulur, ülkenin bu başvuruya dönüşü yaklaşık 6-8 ayı bulur, tesis denetimleri yapılır, akabinde onay verilmesi işlemi yapılır, ikinci adımda o ülke için üretim hakkı verilir ve bu hak verildikten sonra ruhsat başvurusunda bulunulur, ruhsat işlemleri yaklaşık 2 yıl sürer, ruhsat alınmadan satış yapılamaz, ruhsat alındıktan sonrada ilaçların geri ödeme sistemine giriş işlemleri başlar, normal koşullar altında ruhsat alınmadan satış yapılamaz, bu sebeple herhangi bir ihale yapılması mümkün değildir, bundan ötürü de herhangi bir zarar çıkamaz, masrafların ne kadar olduğu ne şekilde yürüdüğü konusunda bir bilgim yoktur, hukuk departmanımız tarafından sözleşme maddeleri revize edilip, … çalışanı olan … Bey’e iletilmiş ancak … bey tarafından geçiştirilmiştir, sözleşme yapıldıktan 2 ay sonra ayrılmıştır, davacı … şirketi ile bu şirketin ticari partnerleri olan körfez ülkeler vardır, bunlardan biride Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar’dır, bu sözleşmenin geçerlilik kazanabilmesi için de gene bu ticari partner ülkelerle tekrar bir sözleşme yapılması gerekir, ancak yapılmamıştır.’ şeklinde beyanda bulunduğu görüldü.
Mahkememizin 21/04/2021 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararı gereğince dosya üzerinde bilirkişi heyeti marifetiyle inceleme yaptırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti 01/09/2021 tarihli raporunda sonuç ve özet olarak;
Davacı tarafın yurt dışı şirketi olması nedeniyle ticari defter kayıtlarını sunmadığı,
Davalı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikleri yasal süresinde yaptırılmış olduğu ve usulüne uygun tutulduğu, buna göre HMK 222./2 maddesi kapsamındaki koşulları taşıdığı,
Davalının sunmuş olduğu 2017 ve 2018 yılı mizan dökümleri incelendiğinde; davacıya ilişkin herhangi hesap, açıklama, kayıt olmadığı,
Davacı tarafından 1104 … … şirketi kodlu — Muhasebe kısa raporu incelendiğinde, davacının Ağustos 2017 tarihi ile Ocak 2018 dönemine arasında Ekip maaşları , Tanıtım Masrafları ,Vize, Barınma ve diğer masraflar açıklamalı toplam 408.973,42 USD tutar gideri olduğu, Sözleşme taslağına ilişkin görüşmelerde kanunun lafzında belirtildiği gibi bir “haberci ya da çevirmen” – kullanılmadığı, davalı şirketlerin – yöneticilerinin – sözleşme görüşmelerinde bizzat yer aldığı, söz konusu yöneticilerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim aldığı, konusuna hakim ve tecrübeli oldukları, iyi derecede İngilizce bildikleri ve sözleşme görüşmelerine bizzat iştirak ettikleri anlaşılmıştır.
Bu bağlamda sözleşmenin TBK md.33 kapsamında feshedilmesinin şartlarının oluşmadığı, Sözleşmenin kurulmasındaki, aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) gibi diğer irade sakatlığı hallerinin de şartları oluşmadığı, zira dosya kapsamında yapılan incelemelerde korkutma (ikrah) durumuna ilişkin herhangi bir iddia bulunmadığı gibi, aldatma (hile) açısından yapılan incelemelerde de buna yönelik bir bulguya rastlanılmadığı, tıpkı “iletmede yanılma” başlığı altında yaptığımız incelemelerde olduğu gibi, davalıların sözleşme görüşmelerini bizzat yürüttükleri, konu hakkında yüksek eğitimli ve tecrübeli oldukları, özenli bir yönetici gibi hareket etmek zorunda oldukları, bu nedenle aldatmanın (hilenin) de varlığından bahsedilemeyeceği,
Davacı taraf, davalıların fesih bildirimine karşı veya yargılama aşamasında feshin geçersiz ve sözleşmenin ayakta olduğunu savunmamış, feshi kabul ederek feshin haksız olduğunu iddia ederek zarar ziyan ve yoksun kalınan kazanç talebinde bulunduğu, şu halde davacının taleplerinin yerinde olup olmadığı ve ispat edilip edilmediğinin mahkemenin takdirinde olduğu,
Davalı şirketlerin sözleşmeden yanılma sebebiyle sözleşmeden dönme taleplerinin geçerli olmadığı sonucuna varılması halinde, TBK.m.125/3 çerçevesinde davacı tarafın hem olumsuz zararını hem de sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de talep edebileceği, zira sözleşmelerde, kural olarak ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ve kanunen kabul edilen dönme/fesih sebepleri bulunmadıkça iki tarafın sözleşmeye uymalarının beklendiği, bununla birlikte dosyada davacının gerek menfi gerek müspet zararlarını tespit etmeye elverişli bilgi ve belge mevcut olmadığı,
Sözleşmede yer alan kar oranları ve satış rakamlarının olağan olup olmadığı, davacının emsal bir iş bulup bulamayacağı, bulursa hangi sürede bulabileceği hususunda raporumuzun İnceleme ve Tespitler C Bölümünde gerekçeleri belirtildiği üzere değerlendirme yapmanın mümkün olamadığı yönünde görüş ve kanaat bildirdikleri görüldü.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görüldü.
Davalılar vekilinin bilirkişi raporuna beyan ve itirazlarını içerir 22/09/2021 tarihli dilekçesinin dosyada olduğu görüldü.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna beyan ve itirazlarını içerir 23/09/2021 tarihli dilekçesinin dosyada olduğu görüldü.
Mahkememizin 20/10/2021 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı gereğince taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor aldırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti 16/01/2022 tarihli ek raporunda sonuç olarak; tarafların itirazlarının önceki dilekçelerinin tekrarı olduğu, kök raporda yer alan kanaatlerinde bir değişiklik olmadığını bildirdikleri görüldü.
Ek raporun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görüldü.
Davalılar vekilinin bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve itirazlarını içerir 07/02/2022 tarihli dilekçesinin dosyada olduğu görüldü.
GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki tekel dağıtım ve pazarlama sözleşmesinin kurulmuş sayılıp sayılamayacağı, sözleşmede dönme yönünde mi yoksa fesih yönünde mi bildirim yapılıp yapılmadığı, sözleşmenin gerçekleşmemesinden kaynaklı maddi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, varsa miktarının ne olduğu hususlarına ilişkindir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu, mahkememizin 01/07/2020 tarihli celsesinin 3 nolu ara kararı gereğince taraflar arasında düzenlenen yetki sözleşmesi uyarınca reddine karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde M.Ö.H.U.K uyarınca teminat yatırılmasını talep ettiği, mahkememizin 01/07/2020 tarihli celsesinin 9 nolu ara kararı gereğince M.ö.h.u.k.madde 48 uyarınca talebin kabulü ile davacının dava değerinin yüzde 20’si oranında teminat yatırılması için 2 haftalık süre verildiği, davacı vekili tarafından süresi içerisinde teminat yatırıldığı görülmüştür.
Davacı … () ile davalılar … VE TİCARET ANONİM ŞİRKET ile … arasında 18/09/2017 tarihinde ayrı ayrı “TEK ELDEN DAĞITIM VE PAZARLAMA SÖZLEŞMESİ” akdedildiği, her ne kadar davacı ile davalılar arasında ayrı iki sözleşme imzalanmış olsa da söz konusu sözleşmelerin büyük ölçüde aynı maddeleri içerdiği, önemli sayılmayacak düzeydeki farklar dışında taraflar arasında imzalanan sözleşmeler aynı olduğu, sözleşme maddeleri incelendiğinde, genel hatlarıyla davacı ile davalılar arasında tek elden dağıtım ve pazarlamaya ilişkin bir anlaşma yapıldığı, buna göre davalıların tıbbi/medikal ürünlerinin körfez ülkelerindeki pazarlamasının davacı tarafça üstlenildiği ve bunun karşılığında sözleşmede belirtilen tutarlarda tahmini bir gelir elde edeceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
… Noterliğinin 16/05/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin incelenmesinden … … tarafından … TİCARET ANONİM ŞİRKET ile …’ne 18/09/2017 tarihli Tek Satıcılık Sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan tazminat taleplerine ilişkin ihtar olduğu görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, bilirkişi raporu ve ek raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacı … () ile davalılar … TİCARET ANONİM ŞİRKET ile … arasında 18/09/2017 tarihinde ayrı ayrı “TEK ELDEN DAĞITIM VE PAZARLAMA SÖZLEŞMESİ” akdedildiği, her ne kadar davacı ile davalılar arasında ayrı iki sözleşme imzalanmış olsa da söz konusu sözleşmeler büyük ölçüde aynı maddeleri içerdiği, önemli sayılmayacak düzeydeki farklar dışında taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin aynı olduğu, sözleşme maddeleri incelendiğinde, genel hatlarıyla davacı ile davalılar arasında tek elden dağıtım ve pazarlamaya ilişkin bir anlaşma yapıldığı, buna göre davalıların tıbbi/medikal ürünlerinin körfez ülkelerindeki pazarlamasının davacı tarafça üstlenildiği ve bunun karşılığında sözleşmede belirtilen tutarlarda tahmini bir gelir elde edeceğinin kararlaştırıldığı, davalıların TBK’nun 33. Maddesi hükmü kapsamında yanılgıya düştüklerini iddia ederek sözleşmeleri feshettikleri ve mahkememizdeki işbu davanın açıldığı görülmüş olup, mahkememizce dosya üzerinde bilirkişi heyeti marifetiyle inceleme yaptırılmasına karar verilmiş olup, Davacı tarafın yurt dışı şirketi olması nedeniyle ticari defter kayıtlarını sunmadığı, Davalı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikleri yasal süresinde yaptırılmış olduğu ve usulüne uygun tutulduğu, buna göre HMK 222./2 maddesi kapsamındaki koşulları taşıdığı, davalının sunmuş olduğu 2017 ve 2018 yılı mizan dökümlerinde davacıya ilişkin herhangi hesap, açıklama, kayıt olmadığı, davacının Ağustos 2017 tarihi ile Ocak 2018 dönemine arasında Ekip maaşları , Tanıtım Masrafları ,Vize, Barınma ve diğer masraflar açıklamalı toplam 408.973,42 USD tutar gideri olduğu, Sözleşme taslağına ilişkin görüşmelerde kanunun lafzında belirtildiği gibi bir “haberci ya da çevirmen” kullanılmadığı, davalı şirketlerin yöneticilerinin sözleşme görüşmelerinde bizzat yer aldığı, söz konusu yöneticilerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim aldığı, konusuna hakim ve tecrübeli oldukları, iyi derecede İngilizce bildikleri ve sözleşme görüşmelerine bizzat iştirak ettikleri, bu bağlamda sözleşmenin TBK md.33 kapsamında feshedilmesinin şartlarının oluşmadığı, sözleşmenin kurulmasındaki, aldatma (hile) ve korkutma (ikrah) gibi diğer irade sakatlığı hallerinin de şartları oluşmadığı, dosya kapsamında yapılan incelemelerde korkutma (ikrah) durumuna ilişkin herhangi bir iddia bulunmadığı gibi, aldatma (hile) açısından yapılan incelemelerde de buna yönelik bir bulguya rastlanılmadığı, davalıların sözleşme görüşmelerini bizzat yürüttükleri, konu hakkında yüksek eğitimli ve tecrübeli oldukları, özenli bir yönetici gibi hareket etmek zorunda oldukları, bu nedenle aldatmanın (hilenin) de varlığından bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır. Ancak davacı taraf, davalıların fesih bildirimine karşı veya yargılama aşamasında feshin geçersiz ve sözleşmenin ayakta olduğunu savunmamış, feshi kabul ederek feshin haksız olduğunu iddia ederek zarar ziyan ve yoksun kalınan kazanç talebinde bulunduğu anlaşılmış olup buna göre taraflar arasında kurulan sözleşmenin 10 yıl süreli ve sürekli edimli (ani edimli olmayan) sözleşme olduğu açıktır. TBK.m.126 gereğince, bu tür sözleşmelerin ifasına başlanması halinde diğer tarafa gecikmiş ifa ve gecikme tazminatı veya sözleşmeyi feshederek erken fesih sebebiyle tazminat isteme imkanı verilmiştir. Ancak dava konusu somut olayda henüz sözleşmenin ifasına başlanmadığı, zira sözleşme konusu ilaçların Türkiye de satışı için öncelikle ruhsatlandırma gerektiğini, davacı tarafın böyle bir başvurusunun dahi olmadığı savunularak henüz ifaya başlanmadığını savunmuştur. Davacı tarafın sözleşmenin ifasına başladığına dair bir delil sunamadığı Sunulan harcama belgelerinin ise bu işle ilgili olduğunun tespiti yapılamadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, davalıların fesih bildirimine karşı veya yargılama aşamasında feshin geçersiz ve sözleşmenin ayakta olduğunu savunmamış, feshi kabul ederek feshin haksız olduğunu iddia ederek zarar ziyan ve yoksun kalınan kazanç talebinde bulunmuştur. Ancak sözleşmede yer alan kar oranları ve satış rakamlarının olağan olup olmadığı, davacının emsal bir iş bulup bulamayacağı, bulursa hangi sürede bulabileceği hususunda maliyetler, rakip ürünlerin varlığı, rakip firmalarla rekabet stratejileri, firmaların çeşitli vadelerde kar beklentileri gibi konulara dayanması, bu konuların da değişken pek çok alt başlıktan oluşması, nihayetinde gerekliliklerle birlikte firma yönetimlerinin tercih ve kabullerine dayanması gerekçesiyle değerlendirme yapmanın mümkün olmadığı, mahkememizce aldırılan 01/09/2021 tarihli bilirkişi raporu ve16.01.2022 tarihli ek rapor ile sabit olup, bilimsel, denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80.70-TL Karar ve İlam Harcının, peşin yatırılan 4.269,38-TL’den mahsup edilerek fazla yatırılan 4.188,68-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından nakdi olarak dosyaya yatırılan teminatın hükmün kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde tazminat davası açılmadığı takdirde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir olunan 25.950,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/04/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza