Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/966 E. 2022/457 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/966 Esas
KARAR NO : 2022/457
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ : 06/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 07.01.2016 tarihinden bu yana davalının sigorta acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin davalı ile yaptığı acentelik sözleşmesinden kaynaklı geliri aylık 10.000-15.000-TL arasında değişmekte iken; davalının acenteye Eylül 2017 ayından bu yana tek yanlı ve haksız olarak poliçesi kesilmesine izin verilmediğini, acente tarafından gönderilen poliçe talepleri otorizasyona düşürüldüğü, bu durumun 07.11.2018 tarihine kadar devam ettiğini, müvekkiline yaklaşık 1,5 sene davalı acentesi olmasına rağmen teklif verilmediğini, poliçe kestirilmediğini ve işlem yaptırılmadığını, 07.11.2018 tarihinde ise davalı tarafından azilname gönderilerek sözleşmesinin fesh edildiğini, fesih nedeni olarak müvekkilinin belirlenen hedefleri gerçekleştirilememiş olması gösterildiğini, 2918 sayılı yasa ile zorunlu olarak yapılması gereken trafik sigortasının yapmasına müsaade edilmediğini, söz konusu poliçenin herhangi bir müşterinin başvurusu halinde yapılmaması veya geç yapılması durumunda yasal olarak yaptırımları da bulunduğunu, davalı şirket sistemlerine koyduğu filtreler ile bu üretim kolunda poliçe kesilmesine izin verilmediği, kasko sigortasında davalı şirket tarafından 2017 yılı Eylül ayına kadar herhangi bir kısıtlama olmaksızın düzenli olarak üretim yapılan bu branşta ilk olarak Adana ili dışında ikamet eden yada 01 plaka dışındaki araçlara kasko teklifi verilmesini yada poliçe üretim yapılmasını engellendiğini, müvekkili şirketin bu aksiyon sonucunda önceki yıllarda şehir dışında hizmet verdiği müşterilerinin dahi sigorta poliçesini yenileyemediğini, olası yeni müşterilere de yeni teklif yada poliçe üretimi yapamadığını, tarafların arasında yapılan sözleşmede bu yönde bir hüküm veya kısıtlayıcı bir madde bulunamadığını, müvekkilinin ticari anlamda faaliyeti engellemeye yönelik bir diğer husus kasko branşında yaşanan fiyat farklılığı olduğunu, şirketin sistemlerinden 01 plaka bir müşteriye teklif vermek yada poliçe üretmek istendiğinde şirket tarafından müvekkiline verilmiş olan teklif piyasadaki başka bir acente ile minimum 200 TL fiyat farkına sebep olduğunu, bu nedenle iş ve itibar kaybı yaşanmasına neden olduğunu, yaptırılan tespitten sonra davalının 07.11.2018 tarihinde müvekkiline azilname göndererek acentelik sözleşmesini fesh ettiğini, fesih gerekçesi olarak müvekkilinin belirlenen hedefleri gerçekleştirilememiş olmasını belirtmiş olduğunu, değişik iş dosyasından da davalının müvekkiline acenteye hak nesafet ve sözleşmeye aykırı olarak üretim yaptırmadığının tespit edildiğini, davalının kendi haksız uygulamaları ile müvekkilini üretim yapamaz hale getirip; 1,5 senelik süre sonunda ise acentelik sözleşmesi davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak fesh edilmiş olup davalının sözleşmeyi haksız olarak fesih ettiğinin tespiti ile haksız fesih nedeni ile uğranılan gelir kaybının tazminini talep ettiklerini, tarafların arasındaki acentelik ilişkisi süresinde müvekkilinin 2017 Eylül sonuna kadar davalı sigorta şirketine bir çok müşteri kazandırdığını, bir çok sigorta poliçesinin yapılmasını sağladığını, üretim yapmış ve sözleşmeyi fesh etmesine rağmen acentenin kazandırmış olduğu müşterilerden menfaat kazanmaya devam ettiğini, denkleştirme isteminin amacı acenteye acentenin faaliyeti sonucu oluşan fakat sözleşmenin sona ermesi sebebiyle müvekkili tarafından tam olarak karşılığı ödenmeden faydalanılacak olan menfaatler için hakkaniyet çerçevesinde bir karşılık getirmek düşüncesi oluşturduğunu, acentenin sözleşme süresince ifa ettiği edimi ile müvekkili için sözleşmenin sona ermesinden sonra da yararlanabileceği bir edim ortaya koymuş ancak bunun karşılığı almaktan mahrum kaldığını, müvekkilinin acente olarak bütün sorumlulukları yerine getirmesine rağmen davalının müvekkilinin gelir kaybına uğramasına sebebiyet verdiği gibi müvekkilinin çalışmaları nedeniyle oluşan müşteri çevresinden menfaat elde etmeye devam ettiğini, davalının elde ettiği ve etmeye devam ettiği bu menfaat nedeniyle denkleştirme tazminatının ödenmesi gerektiğini, davalının müvekkiline acentelik sözleşmesini haksız olarak fesh ettiğinin tespiti müvekkilinin sözleşmesini haksız feshi nedeni ile oluşan zararın tazmini için ileride arttırılmak edilmek üzere şimdilik 1,000-TL gelir kaybından kaynaklı maddi zararın ve ileride artırılmak üzere şimdilik 10,000-TL portföy denkleştirme tazminatının 07.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin 07.01.2016 tarihinde müvekkili şirketin acenteliğini üstlendiğini, 07.11.2018 tarihinde verilen hedefleri tutturamadığı gerekçesi ile acenteliğinin feshedildiğini, acenteliğin devamı süresi içerisinde getirdiği her üretim için acentelik sözleşmesinde hak kazandığı tüm komisyonlar eksiksiz bir biçimde kendisine ödendiğini, davacı şirketin bu konuda itirazı bulunmadığını, iş bu dava ile istenen gelir kaybından kaynaklanan maddi zarar talebine ilişkin taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, acentelik sözleşmesinde böyle bir zarar kavramına yada kavramına yada böyle bir zararın mümkün ve talep edilebilir olduğuna ilişkin tek bir hüküm bulunmadığını, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan bir zarar değil kanundan kaynaklanan bir zarar talep edildiğini, dava dilekçesinde yer alan TTK 121 ve 122 maddesinde zarar kavramının bu taleple hiçbir ilgisi bulunmadığını, acente TTK 102 ve devamı maddelerinde aracı ve müvekkili adına işlem yapan kişi olarak acentelik sözleşmesinde öngörülen her şartı hükmü başlangıçta kabul etmiş sayılacağını, riski üstlenen sigorta şirketinin acentenin her getirdiği teklifin poliçeleştirilmesini risk kabul politikaları izleyebileceğini, zarar ettiği sigorta branşlarından çekilebileceğini veya farklı fiyatlar belirleyebileceğini, itibar kaybından ne kastedildiği anlaşılır gibi olmadığını, sigorta şirketinin acentenin itibarını korumak gibi bir mükellefiyeti olmadığını, bir poliçenin gerçekleştirilememesinden dolayı da acentenin itibarının kaybolmayacağı sonuçta her poliçenin sigortalının isteği doğrultusunda gerçekleşmek durumunda olmadığını, poliçelerin her iki tarafın iradesinin uyuşması sonucu oluştuğunu, her acentenin bir çok sigorta şirketi ile sözleşmesi bulunduğu dolayısıyla bir şirketten çıkarılmamış bir poliçenin üretimin daha uygun koşulları sağlayan bir başka şirketten çıkarılmaması için hiç bir engel olmadığını, bir poliçeyi risk politikalarına uymadığı için müvekkili şirketten çıkaramadığı bir poliçeyi risk kabul politikalarına uyan başka şirketten rahatlıkla çıkartabileceğini, TMK 6. Maddesinde bir zararın varlığını iddia eden şahsın bunu ispatla yükümlü olduğunu, acentelerin sigorta şirketlerine sağladıkları her bir üretim için acentelik sözleşmelerinde öngörülen komisyonları aldığı hatta normal komisyonlara ilaveten sigortacılıkta ek komisyon veya teşvik komisyonu diye adlandırılan başlangıçta öngörülen üzerinde sağlanmış üretimi sağlamaya yönelik ilave komisyonlar aldığını, sigortacılık ilişkisinden asıl yükümlülüğün tamamen sigorta şirketi üzerinde olduğunu, portföy dengesi yangın/inşaat/ nakliyat gibi çok daha verimli branşlara yönlendirme konusunda çaba sarf etmediğini, hasar ödemek gibi hiçbir riski olmadığı için yalnızca hasar prim dengesi bozuk oto branşına yöneldiği hedef olarak en kolay üretim kaynağı olan oto branşını seçtiğini, şirket politikalarında özellikle öngörülen verimliliğin sağlanmasına yönelik hedef tutturma konusunda hiç bir gayret göstermediğini, tüm şirketlerin kendi risk kabul politikalarını oluşturduğunu, bu politikalara uymayan bir acente ile de hiç bir şirketin çalışmayacağını, böyle bir iş birliğinin sördürülmesinin beklemenin işin doğasına ve mantığına aykırı olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
07/01/2016 tarihli taraflar arasında imzalanan Acentelik Sözleşmesi, Taahhütname ve Cari Hesap Sözleşmesi, Kefaletname, KEP Kullanım Protokolü, Acentelik Vekaletnamesi, Zorunlu Deprem Sigortası Aracılık Protokolü, Özlük Bilgileri, İpotek Belgesi, Bireysel Emeklilik Komisyon Uygulama Esasları Protokolü, 18/05/2018 tarihli uyarı yazısı, … Noterliği 01/08/2018 tarih … yevmiye numaralı fesih ihbarı, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/… D.İş sayılı dosyası, … Ticaret Sicil Müdürlüğü 25/11/2015 tarihli ticaret sicili tasdiknamesi, … Noterliği 07/11/2018 Tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarname ve tebliğ şerhi, taraf ticari kayıtları, bilirkişi raporları ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizce 16/09/2019 tarihli celsenin 3 numaralı ara kararı uyarınca, dosyanın bilirkişi heyetine tevdi ile rapor alınmasına karar verilmiş, 03/02/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda sonuç ve özetle; “Davacının portföy denkleştirme tazminatı ve maddi zararının varlığı kabul edilmekle birlikte davacının ilgili yıllar defter ve belgeleri üzerinden inceleme yapılarak bilanço, gelir tablosu ve sigorta gelirleriyle birlikte katlandığı maliyetlerin yanında karlılık oranlarının ve davalının iddia ettiği 4299 poliçenin akıbetinin de tespiti halinde denetim elverişle bilirkişi raporu düzenlenebileceğine…” ilişkin görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizce 03/02/2020 tarihli duruşmada ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti 16/07/2020 tarihli ek raporunda; “Dosya kapsamı dikkate alındığında anlaşmazlığa konu olan olayda TTK 122 md ile 5684 sayılı kanunun 23/16 maddelerine uygun portföy denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı takdiri tamamen Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; davacının portföy denkleştirme tazminatı / gelir zararının 10.859,00 TL olarak tespit edilmiş olup…” şeklinde tespitte bulunulmuştur.
Bilirkişi ek raporu taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Davacı vekilince 07/08/2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna itirazda bulunmuştur. Davalı vekili de 30/07/2020 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna itirazlarını dosyaya ibraz etmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine dosyanın yeni 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi ile rapor alınma cihetine gidilmiş, yeni düzenlenen bilirkişi 15/05/2021 tarihli kök heyet raporunda;
“Davacı şirket ile davalı şirket arasında 2016, 2017 ve 2018 yılları arasında acentelik
sözleşmesi kapsamında ticari ilişkisinin bulunduğu, sözleşmenin feshedilmesi sebebiyle genel ilkeler çerçevesinde davacının portföy tazminatı
hakkı olduğu, davacı şirketin 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arasında davalı şirket ile acentesi ilişkisi
sonucunda 329.391,22 TL miktarında komisyon elde ettiği, buna göre yıllık ortalama 109.797,07 TL prim kazancı elde edildiği ve bu rakamın TTK
m.122/II hükmü gereğince belirlenecek denkleştirme tazminatının azami tutarı olduğu, fesihten sonra yenilenen poliçe olup olmadığının tespit edilemediği,
” tespitinde bulunulmuştur. Davacı vekilince 08/06/2021 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu doğrultusunda dava değerinin artırılarak 1.705,00.-TL harcın yatırıldığı görülmüştür. Talep artırım dilekçesi davalı yana tebliğ edilmiş, davalı vekilince talep artırım dilekçesine itirazlarını sunmuştur.
Düzenlenen 01/04/2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda sonuç ve özetle;
“Davacı şirket kayıtlarında 2016-2017-2018 yılları itibarıyla tespit edilen, davalı şirketten elde edilen komisyon geliri toplamının 325.436,14 TL olduğu, sözleşmenin 22. maddesi gereğince davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak zarar talep hakkının bulunmadığı, denkleştirme tazminatı bakımından, her ne kadar önceki bilirkişi raporuyla ortalama kazanç 109.797,074 TL olarak hesaplanmış ise de davalının delil listesinde ortalama kazanç olarak 150.720,00 TL bildirdiğinden denkleştirme tazminatına esas üst sınırın 150.720,00 TL olduğu, davacının sözleşmenin feshinde kusurlu olmadığı, davalının devam eden sözleşmeler nedeniyle sözleşme devam etseydi davacıya ödemesi gereken prim tutarının 10.859,00-TL olduğu, ortaya çıkan rakamlar birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin feshi nedeniyle davacının davalı vesilesiyle elde ettiği gelirin %7,2’sine denk geldiği, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden önemli menfaat elde etmediği, davalının davacıya sözleşme kapsamında prim üretecek işleri yapmasına müsaade etmediği dikkate alınarak denkleştirme isteminin hakkaniyete uygun olduğu…” şeklinde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan gelir kaybı tazminatı ve portföy tazminatının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip edilmediği, bu bağlamda davacının denkleştirme tazminatı ve gelir kaybı tazminatı talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarının belirlenmesi noktasındadır.
Davacı, haksız fesih nedeniyle portföy tazminatı talep etmektedir. Davacı yanın talep ettiği portföy tazminatı talebi TTK’nın 122(1)-a-c maddeleri ve (2) maddesine dayanmaktadır. Taraflar arasında 07/01/2016 tarihli acentelik sözleşmesinin düzenlendiği, davalı tarafından keşide edilen …. Noterliğinin 07.11.2018 tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile davacıya 07.01.2016 tarihli acentelik sözleşmesinin, yazılı olarak bildirilen hedeflerin gerçekleştirilememesi ve bu konuda yapılan 18.05.2018 tarih … referans numaralı uyarılara rağmen bir iyileştirme görülmemiş olması nedeniyle feshedilmiş olduğu, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle … Noterliği’nin 07.01.2016 tarih … yevmiye no.lu vekaletnamesinden azledildiği, her türlü belge ve demirbaşın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde teslim edilmesi gerektiğinin bildirilmiş olduğu, söz konusu ihtarnamenin davacıya 15.11.2018 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu ve davalı tarafından sözleşmenin 22.maddesi ve TTK 121 uyarınca tek taraflı olarak ve ihbar tarihinden itibaren 3 ay sonra etkisini doğuracak şekilde feshedildiği ve davacının azledildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme süresize döndüğü anlaşılmaktadır.
Portföy tazminatı acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayreti ile yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanması nedeni ile uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 Sayılı TTK’nın 122. maddesi ile 5684 Sayılı Sigorta Kanunun 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir.
TTK’nın 121(1) maddede belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesinin, taraflardan her birinin üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebileceği, ancak sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile, haklı sebeplerden dolayı her zaman fesholunabileceği hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davalı tarafın sözleşmeyi üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshettiğini anlaşılmıştır.
Acentenin denkleştirme bedeline hak kazanabilmesi için “sözleşmenin denkleştirme talebine imkan verecek biçimde sona ermesi”, “acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da davalının önemli menfaatler elde etmesi”, “acentenin ücret kaybına uğraması” ve “denkleştirme bedeli ödenmesinin hakkaniyete uygun olması” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Denkleştirme talebi için kanunun aradığı bu şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin pekiştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle davalının önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerinde iken davalı da denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır.
Somut olaydaki acentelik sözleşmesinin TK 121/1-c.l kapsamında sona erdirilmesi, denkleştirme talebine imkân veren bir sona erme hâlidir ve bu bakımdan denkleştirme bedeli için aranan ilk şartı sağlar.
Denkleştirme bedelinin ikinci koşulu, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da davalının önemli menfaatler elde etmesidir. [SigK 23/16; TK 122/(l)-a]
Yeni müşteri, acentenin sözleşme süresi içindeki faaliyetleri (aracılık veya sözleşme yapması) neticesinde, davalıya doğrudan veya dolayısıyla (temsilci aracılığıyla) bağlanan müşterileri ifade eder. Öte yandan acentenin eski/mevcut müşterilerle olan ilişkileri önemli ölçüde genişletmesi de “yeni müşteri” kapsamında değerlendirilmektedir.
Yeni müşterinin denkleştirme bedelinde bir unsur olarak kabulü, bu ilişkinin sürekli olmasına yani sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da davalı tarafından müşteriden menfaat sağlanmasına bağlıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; mahkememizce bilimsel içeriğe sahip denetime elverişli olduğu anlaşılan bilirkişi heyet incelemesi ile davacı şirket kayıtlarında 2016-2017-2018 yılları itibarıyla tespit edilen, davalı şirketten elde edilen komisyon geliri toplamının 325.436,14 TL olduğu, sözleşmenin 22. maddesi gereğince davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak zarar talep hakkının bulunmadığı, davalının delil listesinde ortalama kazanç olarak 150.720,00 TL bildirdiği, denkleştirme tazminatına esas üst sınırın 150.720,00 TL olduğu, davacının sözleşmenin feshinde kusurlu olmadığı, davalının devam eden sözleşmeler nedeniyle sözleşme devam etseydi davacıya ödemesi gereken prim tutarının 10.859,00 TL olduğu, ortaya çıkan rakamlar birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin feshi nedeniyle davacının davalı vesilesiyle elde ettiği gelirin %7,2’sine denk geldiği, buna göre davalı sigorta şirketinin fesihten sonra önemli menfaat elde etmediği, TTK.m.122/1-a gereğince acentenin denkleştirme isteminin koşulunu sağlamayacağı
ve bu haliyle hüküm kurmaya elverişli nitelikte bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL karar harcının peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan 1.892,86‬.-TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 1.812,16‬.-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-14.475,72.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu ( … Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/06/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır
¸e-imzalıdır