Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/882 E. 2021/506 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/882 Esas
KARAR NO : 2021/506 Karar
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 22/06/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflarlar aralarında 07.01.2016 tarihli iki yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığı, davacının baskısı ile bu 29/12/2017 tarihinde sonlandırma protokolü imzaladığı ve iş yerinin 02/01/2018 tarihinde davalı tara teslim edildiği, sonlandırma protokolü ile bir kısım haklardan vazgeçilmiş olmasına rağmen hak kayıpları, mahrum kalınan karlar ve rekabet yasağı anlaşması sebebiyle ödenmesi gereken tazminatlarının bulunduğu, davacının bayi olarak … ve … kodları ile üç ayrı adreste faaliyet yürüttüğü, davalı tarafın yöneticilerin kişisel saiklerle bayilik sözleşmesini sona erdirme ve bayiliğin üçüncü bir kişiye verilmesi amacıyla baskı yaptıkları, bu baskıların içinde ekranların kapatılacağı, teminat mektuplarının nakde çevrileceği gibi hususların bulunduğu, taraflar arasında iki yıl süre ile imzalanan sözleşme hükümlerine göre taraflardan birinin sözleşme sona ermeden bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmadığı takdirde sözleşmenin bir yıl uzamış sayılacağı, gerçekte sözleşmenin 07/01/2019 tarihine uzadığı, ancak davalı tarafından yapılan baskı ve tehditler neticesinde sonlandırma protokolünün imzalandığı, sözleşmenin sona erdiği tarihe kadarki zararının karşılanması gerektiği, davacının çalışmaları neticesinde davalılara binlerde abone kazandırdığı davalının bu müşterilerden hak kazanmaya devam edeceği bu sebeple denkleştirme tazminatı talep ettiği, taraflar arasında rekabet yasağı anlaşması yapıldığı bu anlaşma neticesinde ödenmesi gereken uygun tazminatın ödenmediği, belirtilen üç kalem için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000 TL bedelin tahsili talep edilmiştir.
CEVAP:
Davalı taraf vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle, tarafların 07/09/2015 tarihli sözleşme ile bayilik ilişkisine başladıkları aynı sözleşmeye bağlı olmak üzere 2 adet şube oluşturulduğu, davacı tarafın sadece sonradan imzalanan … sayılı sözleşme ile bağlantılı taleplerde bulunulduğundan, savunmalarını bu sözleşme kapsamında yapacaklarını, söz konusu bayilik faaliyetinin 27.01.2016 tarihinde başladığı, 31.12.2017 tarihli ” sonlandırma protokolü” … sayılı şube bakımından ilişkinin sona erdiğini, belirsiz alacak davası açılamayacağı zararın somutlaşması gerektiği, talep edilen hususlardan hangi kalem için hangi miktarda talepte bulunduğunun belirtilmediği, belirsiz alacak davası açılması yönünde hukuki menfaat bulunmadığı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmenin sonlandırma protokolü ile sona erdiği, bu sözleşme ile bayinin haklarından vazgeçtiği, söz konusu protokolün korkutma altında imzalandığı iddiasının doğru olmadığı, söz konusu sözleşme ile faaliyete başlama tarihinin 27/01/2016 olduğu bu sebeple sözleşmenin yenilenmediği, sözleşmenin belirsiz süreli hale gelmeden sona erdiği, bu sebeple TTK md 121 gereği tazminat ödenmesinin söz konusu olmayacağı, taraflar arasında tekel hakkı içeren bir sözleşme bulunmadığından denkleştirme tazminat istenmeyeceği, denkleştirme tazminatının temel şartı olarak davacının müşteri kazandırdığı, aksine davalı şirketlerin kendi müşterileri olduğu ve bunların faaliyetleri sonucu ortaya çıkan müşteri talebine yönelik işlemlerin davacı tarafından yerine getirdiği, rekabet yasağına ilişkin düzenlemenin sözleşme süresi içinde geçerli olduğu, bu sebeple sözleşme sonrası için ücrete yönelik talepte bulunulmasının mümkün olmadığı beyan edilerek davanın reddi talep edilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlığın, Taraflar arasındaki sözleşmenin sonlandırılmasında irade sakatlıklarının olup olmadığı, sözleşmenin süresinde usulüne uygun feshedilip edilmediği, sözleşme süresinin uzamış sayılıp sayılmayacağı, sözleşmenin sonlandırılmasından kaynaklı kazanç kaybı, maddi zarar, denkleştirme tazminatı, rekabet yasağı anlaşması nedeniyle doğabilecek tazminat alacaklarının olup olmadığı varsa miktarı hususlarında toplandığı görülmüştür.
Mahkememizden verilen ara kara gereğince dosya … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilerek davacı defterleri üzerinde yapılmış ve … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/… Talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda; davacı defterleri üzerinde inceleme yapılmış, ticari defter kayıtlarına göre bir alacağa rastlanmadığı belirlenmiş olup sözleşme bir yıl uzamış olması halinde 627.731,30 TL kar etmesinin mümkün olduğu, sektör bilirkişi tarafından verilen raporda ise bayilik sözleşmesinin sona erdiği tarih itibarıyla davacının hakkı bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görüldü. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını içeren 03/11/2020 tarihli dilekçesinin dosyada olduğu görüldü. Davalılar vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını içeren 04/11/2020 tarihli dilekçesinin dosyada olduğu görüldü.
Mahkememizin 20/10/2020 tarihli duruşma celsesinin 3 nolu ara kararı gereğince dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup bilirkişi heyeti tarafından sunulan 03/02/2021 tarihli kök raporda; ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasında sözleşmelerin devamı sırasında ortaya çıkan ve sona ermeyen bir borç alacak kaydının bulunmadığı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin protokol ile sona erdiği, bu protokolün korkutma yoluyla imzalandığına ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, tek taraflı ve haksız fesih olmadığından tazminat talebinde bulunulmayacağı, davacının denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için aranan tekel hakkı tanınmış olması şartının gerçekleşmediği, sözleşme sonrası rekabet yasağı öngörüldüğüne ilişkin bir sözleşme hükümüne rastlanmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekilinin 09/02/2021 tarihli beyan dilekçesi ile bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz edildiği görüldü. Davalı şirketler vekili 17/02/2021 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi ibraz etmiştir.
Mahkememizin 06/04/2021 tarihli duruşma celsesinin 1 nolu ara kararı gereği dosya dosya bilirkişi heyetine ek rapor için tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 25/05/2021 tarihli ek raporda; kök rapordaki görüşlerin muhafaza edildiği yönündeki görüş ve kanaatleri bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı şirketler vekilinin 28/05/2021 tarihli dilekçesi ile ek rapora karşı beyan ve itirazları sunduğu, Davacı vekili 09/06/2021 tarihli dilekçesi ile ek rapora karşı beyan ve itirazlarını sunduğu görülmüştür.
6098 Sayılı TBK.nun 19/1 Maddesinde;”Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır,” hükmü düzenlenmiştir. Bayilik sözleşmesi, hiç bir kanunda düzenlenmemiştir. Her ne kadar uygulamada taraflar farklı ifadeler kullansalarda hakim,TBK. 19 madde gereğince sözleşmeyi nitelendirirken tarafların kullandıkları sözcük ve ifadelerle bağlı değildir.
Bayilik sözleşmesi, çerçeve niteliğinde,sürekli bir sözleşmedir, üretici malların tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye göndermeyi, buna karşılık olarak bayide ,üreticinin dağıtım ağına dahil olarak sözleşme konusu mal veya hizmeti kendi adına ve hesabına satmak ve bu mal ile hizmetlerin sürümünü artıracak faaliyetlerde bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. Bayilik sözleşmesi, kanunda düzenlenen bir sözleşme olmadığından herhangi bir şekil şartıda öngörülmemiştir. Ancak ispat açısından yazılı şekilde yapılmalıdır.
Bayi, üreticiden malları kendi ad ve hesabına satmak üzere satın alır ve bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunma borcu altına girer. Bayiin belli aralıklarla mal satın alması, mal bitiminde ikmal yapma zorunluluğu,bu malların sürümünü artırmak için yürüteceği faaliyetler ise sürekli bir edimi gerektirir ve ani edim borcu gerektiren satım ilişkisinden ayrılır.Sözleşmenin sona erme şekli bakımından da farklılıklar söz konusudur.Satım sözleşmesini geriye etkili olarak sonlandırmak mümkündür. Ancak sürekli borç doğuran bir sözleşme olan, bayilik sözleşmesinin, kural olarak geriye etkili olarak sona erdirilmesi mümkün değildir.
TTKnun 102 ve devamı maddelerinde düzenlenen acentelik sözleşmesine göre, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi, işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde, aracılık etmeyi veya bunları tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye “acente” denmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki, acenteyle bayilik sözleşmeleri arasındaki en belirgin fark, acentede, acente işlemleri müvekkili bulunduğu tacir yada şirket adına yapmaktadır. Yine imzaladığı sözleşmeleri ve yaptığı işlemleri aracılık sıfatıyla ve müvekkili adına yapmaktadır. Bayilik sözleşmelerinde ise; bayi kendi nam ve hesabına işlem yapmakta, yine kazancı da kendine ait olmaktadır. Bayilik sözleşmeleri, sürekli çerçeve sözleşmeleri, bu sözleşme ile taraflardan biri (bayi) diğer tarafın (üretici yada sağlayıcı) mallarını kendi adına ve kendi hesabına dağıtmayı üstlenir ve bu suretle üreticinin dağıtım ve örgütlenmesine dahil olur. Bir dağıtım sözleşmesinin bayilik sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için dağıtıcı lehine münhasır satış hakkının verilmesi zorunlu değildir. Tek satıcılık sözleşmelerinde ise, tek satıcıya kendisine ayrılan bölgede münhasır satış hakkı verilmektedir. Bu bağlamda, tek satıcılık sözleşmesi, bayilik sözleşmesinin özel bir alt türü olup, tek satıcıya tanınan münhasır dağıtım hakkı ile karakterize edilmektedir. Bu yüzden, tek satıcılık sözleşmesi bayiye münhasır dağıtım hakkının verildiği bir bayilik sözleşmesidir.
Denkleştirme tazminatı ya da diğer adıyla “portföy tazminatı”, sözleşmenin sona ermesi sonucunda müşteri çevresini kaybeden ve ekonomik bakımdan güç durumda kalan acentenin bu yüzden talep edebileceği bir ödence niteliğindedir. Bununla birlikte, taraflar arasındaki ilişki ister acentelik isterse bayilik olarak kabul edilsin, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması şarttır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının haksız fesih nedeniyle kazanç kaybının, denkleştirme alacağının ve rekabet yasağına dayalı tazminat talebinin miktarı, ancak bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenebilecek nitelikte olup somut olayda belirsiz alacak davasının yasal koşulları da mevcut olduğu anlaşılmıştır. Ticari defterlerin kanıt olması, bu defterlerin Ticaret Kanunu’nun öngördüğü şartlar içinde tacirin lehinde veya aleyhinde olarak kullanılması ve ticari bir uyuşmazlığında hükme esas teşkil etmesidir. Böylelikle ticari bir uyuşmazlıkta ticari defter kaydı, uyuşmazlığın çözümünde yazılı bir kanıt aracıdır. Tacirin tuttuğu bütün defterlerdeki kayıtların birbirine uygun olması, birbirini tutması ve doğrulaması şarttır. Ayrıca ticari defterlerin kanuna uygun olarak tutulmuş olması yanında tasdike tabi olan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin de Ticaret Kanununda belirtilen sürelerde ve şekillerde yapılmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde defterler, sahipleri lehine kanıt olma niteliklerini kaybederler. Bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağın olduğunu iddia eden taraf yazılı belgeler ile ispat etmesi gereklidir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddeleri ayrıca HMK Madde 222 de Ticari defterlerinin ibrazı ve delil olması açısından ilgili düzenlemeler mevcuttur. Taraf şirketlerin ticari defter kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve lehlerine delil olabileceği tespit edilmiş olmakla davalı şirketlerin davacı şirket ile tutulan cari hesaplarında mutabakat ile borç bakiyesinin kalmadığı, 29/05/2019 tarih ve … sayılı … kodlu olduğu bildirilen bayilik sözleşmesi imzalandığı, davacı ve tüm davalıların (her üçünün) bu sözleşmenin tarafı olduğu, tarafların uzlaşarak ve 31/12/2017 tarihinde sonlandırma protokolü yapılarak sözleşmeyi sonlandırdığı anlaşılmıştır. Söz konusu davada bayilik sözleşmesi, tarafların birinin iradesiyle feshedilmediği, taraflar arasında devam eden bayilik ilişkisinin tarafların mutabakatı ile karşılık olarak sonlandırılması neticesinde sona erdiği, anılan bayilik sözleşmesinin sonlandırılmasının mutabakatla ve tarafların özgür iradeleri neticesinde yapıldığı, aksinin dosya kapsamındaki deliller çerçevesinde ispatlanamadığı, sonlandırma protokolünde herhangi bir itiraz kaydında bulunmadığı ve bu nedenle haksız fesih şartları oluşmadığından herhangi bir tazminat hakkının (kazanç kaybı) doğmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 5. Maddesi uyarınca davacıya tekel hakkı tanınmadığı, tek satıcılık yetkisi verilmediği ve başkaca bayiliklerin de verilebileceğinin kararlaştırıldığı ve bu nedenle TTK 122. Maddesi uyarınca davacının denkleştirme tazminatını da talep edemeyeceği, (Aynı yönde Yargıtay 19.HD’nin E. 2019/2802, K. 2019/4398, 18.9.2019 Tarihli ilamı) TTK123/1 maddesi uyarınca rekabet yasağı anlaşmasının yazılı olarak yapılması ve açıkça sözleşmenin sona ermesinden sonra geçerli bir yasak olarak öngörülmesi gerektiği -” (….)6102 sayılı TTK’nın 613/2. maddesiyle de, şirket sözleşmesiyle, ortakların şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda olduklarının öngörülebileceğini düzenleme altına almıştır. Anılan Yasa hükümlerine göre, şirket ortaklarının, esas sözleşmeye bu yönde konulacak bir hükümle, ortak oldukları süre boyunca şirketle rekabet etmekten men edilebilecekleri açıktır. Ancak gerek mülga 6762 sayılı Kanun da gerekse de 6102 sayılı TTK’da, ana sözleşmeye hükmüyle, şirket ortağına ortaklıktan sonrası için de rekabet etmeme yükümlülüğü getirebilmesine cevaz veren bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bunun yanında davalı kurucu ortaklar arasında da yer almamaktadır. Şirket ortağının esas sözleşmeye ortak olduğu süre boyunca uymakla yükümlü olduğu da gözetildiğinde, esas sözleşmeye bu şekilde konulan rekabet etmeme yasağının ortaklıktan ayrılan kişi bakımından bağlayıcı olmayacağı açıktır. Şirket ile ortağı arasında yapılacak ayrı ve bağımsız bir rekabat yasağı sözleşmesiyle, ortaklıktan ayrıldıktan sonraki dönem bakımından da rekabet etmeme yükümlülüğü öngörülebilecekse de, somut olayda, bu yönde bir sözleşme de bulunmamaktadır. Belirtilen nedenlerle mahkemece, söz konusu ana sözleşme hükmünün davalı bakımından bağlayıcı olmadığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş (…) benzer yönde T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2019/7 KARAR NO: 2019/7441 25/11/2019 Tarihli ilamı”- ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 14. Maddesi uyarınca rekabet yasağının sözleşme süresi boyunca ön görüldüğü ve buna bağlı olarak TTK md. 123’de öngörülen münasip tazminat talebinin şartlarının oluşmadığından davanın tüm talepler yönüyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen gerekçeler uyarınca;
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın esastan REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 170,78 ‘nin mahsubu ile 111,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalılar tarafından yapılan 11,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, davalılar vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır