Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/870 E. 2019/248 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/870 Esas
KARAR NO : 2019/248

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 12/04/2016
KARAR TARİHİ : 27/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile imzalanan sözleşmeler uyarınca davacı adına iki ayrı elektrik aboneliği oluşturulduğunu, bu abonelikler nedeni ile davalı tarafından elektrik enerjisi temin eden davacıdan 30/10/2015- 30/11/2015 -30/12/2015- 31/01/2016 -29/02/2016 – 31/03/2016 tarihli faturalarla tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli,dağıtım bedeli,iletişim bedeli,sayaç okuma bedeli,perakende satış hizmet bedelleri nedeni ile şimdilik 631.430,10 TL’nin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Elektrik abonelerinin tükettiği enerji bedelinin ne şekilde fiyatlandırılacağının EPDK kararları ile belirlendiğini, kendilerinin EPDK tarafından belirlenen düzenlemeler doğrultusunda işlem yaptıklarını, EPDK kararları dışında başka tür işlem yapmalarının mümkün olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 25.maddesi uyarınca taraflar arasında çıkacak ihtilafların çözümünde İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılınmış olması nedeni ile davanın yetkisizlik nedeniyle reddi ile İstanbul Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER
Davanın … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinden … Esas sayılı dosyasından yetkisizlk kararı ile Mahkememize geldiği ön inceleme duruşmasının tamamlanmadığı görülmüştür.
YARGILAMA VE GEREKÇE;
Dava:Kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli olarak davacıya tahakkuk edilen faturalar nedeni ile ödenen bedelin istirdatı talebine ilişkindir.
Taraflar arasında abonelik sözleşmesinin bulunduğu hususunda ihtilafın bulunmadığı,
Taraflar arasında tahakkak edilen faturaların mevzuat, sözleşme ve epdk kararlarına uygun olarak tanzim edilip edilmediği, fatura bedellerinin davacı tarafından ödenip ödenmediği, davacını istirdatını talep edebileceği miktarın bulunup bulunmadığı, dava açıldıktan sonra mevzuat hükümlerinin davaya etkisi hususlarında ihtilafın bulunduğu tespit edilmiştir.
Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümlerinin davaya etkisinn değerlendirilmesinde;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin emsal kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Davanın 12/04/2016 tarihinde açıldığı, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş olup, eldeki davada dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Bu nedenle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığında karar vermek gerekmiştir.
Davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesinde;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Dava konusu somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı 12/04/2016 tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi yerleşik kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta davacının haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının kabulü gerekmiştir.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair hüküm kurmak gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Açılan davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 10.783,25 TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 10.738,85 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 102,50 TL yargılama gideri ve 44,40 TL karar ve ilam harcı 29,20 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 176,10 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince 2.725,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Taraf vekillerince yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmınnın, avansı yatıran tarafa karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
6- Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Dair,
Davacı vekili ve ihbar olunan vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize ya da mahkememize verilmek üzere bir başka yer mahkemesine verilecek dilekçe ile HMK 341 Maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemeleri İSTİNAF yolu açık olmak üzere OY BİRLİĞİ ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/06/2019

Başkan
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Üye
¸e-imza
Katip
¸e-imza