Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/746 E. 2020/244 K. 16.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/746
KARAR NO : 2020/244

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/03/2020
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davanın yapılan açık yargılamaları neticesinde,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı aralarında akdetmiş oldukları 01/07/2011 tarihli protokol uyarınca…Ltd.Şti bünyesinde vize ve tercüme departmanı kurduğunu ve bu işte %50 oranında ortak olduklarını, bu iş için Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğundan yetki alındığını, müvekkilinin….A.Ş… ve …A.Ş gibi şirketlerin vize işlerini ortaklığa kazandırdığını, bu şirketlerin gerek Suudi Arabistan ‘a gönderdikleri işçi, mühendis vs.ile şirket yöneticilerinin vize işlemleri ortaklık tarafından yapıldığını, … adlı kişinin hac ve umre organizasyonlarının vize işlemlerinin de ortaklık tarafından yapıldığını, bunların dışında gerek pek çok şahıs gerekse şirketlerin vize işlemleri ile Suudi Arabistan Konsolosluğundan yönlendirilen kişilerin vize işlemlerinin de söz konusu şirket tarafından yapıldığını, vize işlemleri için kişilerden geçmiş yıllarda kişi başı 25 ila 40 ABD doları arası para alındığını, davalı ile yapılan protokolde kar ve zararın her ay hesaplanıp ortaklar arasında paylşılacağı yazılı olduğu halde 01/07/2011 tarihinden bu güne kadar müvekkilinin ortaklığın iş ve işlemleri, gelir ve giderleri hakkındaki bilgi isteme taleplerini yerine getirmediği gibi bu ana kadar davacı müvekkiline hiçbir ödeme yapmadığını belirtilerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00.-USD doları ‘nın davalıdan alınarak davacıya verilmesini 03/02/2018 tarihinden itibaren alacağına ABD dolarına bankalarca verilen en yüksek mevduat faiz oranın belirlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ayrıca davanın muhatabının müvekkili olmadığını, yapılan işin … Tic.ltd.Şti bünyesinde yapıldığından davaya konu protokol kapsamı hak ve alacakların müvekkilinden değğil …Ltd.Ştiden talep edilmesi gerektiğinden açılan bu davanın husumet nedeni ile de reddini, davacının hiçbir iddiasının ispat etmediğini, yapılan işin resmi olduğunu, Suudi Arabistan Başkonsoloslğundan yapılan vize sayısının tespit edilebileceğini, davacının vaadleri dolayısı ile vize bölümünün açıldığını, iş getirir diye beklendiğini, davacının iş getirmemesi ve müvekkilinin de tüm çabasına rağmen vize departmanını kara geçirememesi nedeni ile vize departmanının kapatıldığını, Panoroma şirketinin büyük bir şirket olduğunu, birçok çalışanının olduğunu, ihracat yaptığını ve … olmayan özel uçak şirketlerinin temsilciliklerini yaptığını, müvekkilinin bu işin yürüyebilmesi için başlangıçta yaptığı masraflara ilave olarak işçi ücreti ödediğini, ofis kirası ödediğini ve faaliyet için yapılması gereken tüm masrafları yaptığını, şirketin resmi masraflarına girmeyen kırtasiye masrafları yaptığı gibi diğer şirketlerden araçlarını da vize işinin yapılabilmesi için tahsis ettiğini, bu gibi faaliyetler kapsamında müvekkilinin 25.000,00.-TL zarar ettiğini, tercüme bölümünün… şirketinin bünyesinde kurulması gerekirken davacının kendi adına tercüme ofisi açarak ticari faaliyette bulunduğunu, elde etmesi gereken karı elde edememesinden dolayı davacı karşı davalı tarafından zarara uğratıldığını, kar kaybı dolayısı ile şimdilik 1.000,00.-TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, uğranılan kar kaybının hesaplanarak tazminini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 26.000,00.-TL alacağın da davacı-karşı davalı …’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, davanın da reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki adi ortaklıktan elde edileceği iddia olunan alacağın tahsili istemi ile açılan tazminat davasıdır.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Bilindiği üzere ticari iş ve ticari dava ayrı hukuki kavramlardır. Ticari iş kabul edilen bir husustan kaynaklanan her uyuşmazlık ticari dava olarak kabul edilmemiştir. Ticaret mahkemeleri ticari davalara bakmakla görevlidir. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Diğer bir anlatımla bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan her uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2’nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Türk Borçlar Kanununun 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir. Adi ortaklık TBK’nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalar ile, şahısvarlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmaktadır. Adi ortaklık TTK’da düzenlenmediğinden, malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Davada ileri sürülen dava sebebine göre davacının ve davalının tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmesi olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Davacı şirket ile davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesi gereğince davacı şirketin yapmış olduğu ödemeler ve masraflara ilişkin alacakların tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı görülmekle; uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar uyarınca davada HMK 2 maddesi gereğince genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
-6100 Sayılı HMK. gereğince dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE,
-Görevli Mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaatı halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
-6100 Sayılı H.M.K.’ nun 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderlerinin (harç, mahkeme masrafları ve vekalet ücreti v.b.) görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Tarafların vekillerinin yüzlerine karşı verilen kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. .. 16/03/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır