Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/535 E. 2021/652 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/535 Esas
KARAR NO : 2021/652
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2018
KARAR TARİHİ : 20/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 08/03/2018 tarihli “Danışmanlık ve İşbirliği Sözleşmesi” akdedildiğini, iş bu sözleşme kapsamında tarafların Fas dışındaki tüm Afrika ülkeleri, … ve diğer ülkelerde geliştirilecek güneş enerjisi (PV) dahil enerji projelerinde işbirliği yapmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi hususunda anlaşılmış olduğunu, sözleşmenin 8. maddesinde sözleşme süresinin 5 yıl olarak belirlendiğini, sözleşmenin 6. maddesine göre davalı şirketin aylık olarak 1.750,00 Euro+KDV danışmanlık bedelinin müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, ayrıca sözleşme kapsamındaki ülkelerle imzalanacak … başına hesaplanacak başarı priminin de müvekkili şirkete ödenmesi gerekeceğini, sözleşmenin 7.1.3. maddesine göre müvekkili şirketin yaptığı görüşmeler sonucu ilgili projeler için memorandum of understanding ( … Anlaşması) imzalanmaya hazır olduğunun davalı şirkete e-mail ile bildirilmesinden itibaren 7 gün içerisinde imzalanması gerektiğini, aksi takdirde davalı şirketin sözleşmenin 7.1.1. ve 7.1.2 maddelerinde belirtilen bedelin %15’i kadar cayma bedelini müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getiren müvekkili şirketin davalı şirket ile … devlet enerji şirketi … arasında, …’da 130 MW toplam kurulu gücünde güneş enerji santrali kurma konusunda görüşmeler yaptığı ve süreç hakkında gelişmelerden davalı şirketi bilgilendirdiğini, bu süreçler boyunca davalı şirketin yapılan görüşmelere ve gelişmelere dair herhangi bir itirazı olmadığını, aksine davalı şirketin … imzalamaya hazır oldukları izlenimi yarattıldığını, ilerleyen süreçte davalı şirket tarafından müvekkili şirkete herhangi bir olumlu dönüş yapılmadığını, müvekkili şirketin toplantı taleplerinin devamlı olarak ertelendiği ve sürüncemede kaldığını, müvekkili şirketin mağdur edildiğini, ticari itibarının zarar gördüğünü, davalı şirketin sözleşmenin 7. 1. 3. maddesinde belirtilen yükümlülüğünü ihlal ettiğini, sözleşmenin 6.1. maddesine göre davalı şirketin her ay 1.750,00 Euro+KDV danışmanlık bedelini müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşme hükmüne göre davalı şirkete düzenlenmiş, 06.07.2018, 01.08.2018 ve 03.09.2018 tarihli 3 adet fatura toplamı olan 6.195,00 Euro fatura bedellerinin ödenmediğini, müvekkili şirketin … başına cayma bedeli olarak, davalı şirkete … Noterliği’nin 21.09.201 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile 6. 195,00 Euro ile 1.365.000,00 Euro cayma bedelinin ödenmesini istenildiğini, davalı şirket tarafından gönderilen ihtarname ile 08.03.2018 tarihli “Danışmanlık Ve İşbirliği Sözleşmesi”nin 6.4. maddesine istinaden sözleşmenin feshedildiğini bildirdiğini, fesih sebebinin temelinin yanlış yorumlandığını, fesih beyanının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, haksız fesih nedeniyle 94,500.-EURO tutarın davalı … A.Ş. tarafından ödenmesi gerektiğini beyanla açıklanan nedenlerle sözleşmenin haksız feshinden dolayı davacı şirketin uğradığı zarara karşılık şimdilik 1.000.-EURO’nun temerrüt tarihinden itibaren işyelecek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı ile 08/03/2018 tarihinde bir “Danışmanlık ve İş Birliği Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme ile davacının öncelikle … ve burada başarılı olunması durumunda, Afrika kıtasının diğer ülkelerinde, güneş enerjisi sektöründe aracılık faaliyetleri yürüterek müvekkili şirkete yeni iş imkanları bulma ve proje üretme yükümlüğü altına girdiğini, müvekkili şirketin ise davacıya danışmanlık bedeli altında aylık bir bedel ödeme ve bir proje geliştirilmesi durumunda başarı primi ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, talepler arasında “zararlarımızın tümünün tazmini” gibi de bir talepte de bulunmuşlar ise de bu zararlarının ne olduğu açıklanmadığı gibi zararlarının miktarının da açıklanmadığını, bu hususun HMK 119/2 uyarınca davacı tarafından açıklattırılması gerektiğini, davacının 6.195-EURO tutarında faturaların ödenmediğini ileri sürdüğünü, eğer davacı tarafın bu dava ile bu bedelin ödenmesini talep ediyorsa, buna itiraz ettiklerini çünkü davacı tarafın, bu bedelin talep edilmesi konusunda, 2018/1052 E sayılı dosyayla … Asliye Ticaret Mahkemesinde başka bir dava açtığını, derdest olan bir davada aynı bedel zaten talep edildiği için, bu konunun bu mahkemede ele alınmaması gerektiğini, tarafların burada çok açık bir şekilde 6 aydan sonra sözleşmenin her zaman feshedileceğini kabul ettiklerini, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında 1.750 Avro + KDV tutarındaki danışmanlık ücretinin nasıl ödeneceğinin hükme bağladığını, Gelir Paylaşımı, Başarı Primi ve Ödeme Şekli başlıklı 7. madde hükmünün ise, müvekkili şirket ile 3. bir tarafın ortaklaşa bir proje geliştirmesi sonucunda davacıya geliştirilen projeler karşılığında belirli ücret, gelir ve primlerden ödenmesinin hükme bağladığını, bu nedenle Sözleşmenin 6 ve 7’nci maddelerini yorumlarken, bunları birbirlerine karıştırmamak ve iç içe geçirmemek gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olduğunu, 6098 saylı Türk Borçlar Kanunu (TBK) Madde 97 uyarınca, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” denildiğini, davacının ticaretin ruhuna tümüyle aykırı iddia ve açıklamalarının bununla sona ermediğini, dava dilekçesinin 3’üncü sayfasının 2’nci paragrafına göre müvekkili şirketini, “… imzalama hususundaki samimiyetsiz tavırlarını ve basiretli bir tüccar gibi hareket etmediğini açıkça ortaya koymuştur.” diyerek suçladığını, diğer bir ifadeyle davacı tarafın, kendisinin uygun gördüğü …’yu imzalamadığı için müvekkil şirketi samimiyetsiz bulmakta ve bu nedenle basiretli bir tüccar olmamakla suçladığını, hatta taraflar arasında yapılmış bir ön sözleşmeden cayılması halinde dahi hedeflenen asıl sözleşme kurulmadığından simsar ücrete hak kazanamayacağı gibi sözleşmeden cayan taraftan herhangi bir talepte de bulunması mümkün olmadığı gözetildiğinde davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlığın; taraflar arasında imzalanan “Danışmanlık Ve İşbirliği Sözleşmesinin” davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiası sebebi ile sözleşmeden doğan hak ve alacaklarının tahsili istemine ilişkin olduğu görülmüştür.
Dosya kapsamındaki dava dilekçesi ve ekleri, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/… Esas sayılı dosyası, 08/03/2018 tarihli Danışmanlık ve İş Birliği Sözleşmesi örneği, mail çıktıları, …Yatırımı Ziyaret Raporu, … ( … Devleti Enerji Dağıtım Şirketi) şirketiyle yapılacak … sözleşme taslağı, … Noterliği’nin 21/09/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname sureti, … Noterliği’nin 28/09/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname sureti, … Noterliği’nin 08/10/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname sureti bilirkişi raporu ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/ … Esas 2019/… Karar sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; davacı … tarafından davalı … aleyhine fatura alacağından kaynaklı başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olduğı, davanın kabulüne karar verildiği ve dosyanın istinaf incelemesinde olduğu görülmüştür.
01/02/2021 tarihli celsede dinlenen davacı tanığı … “Ben davacı şirkette 2013-2020 tarihleri arasında elektrik elektronik mühendisi olarak çalışıyordum, 2018 yılında yapılan teknik sözleşme çerçevesinde …’da bir güneş sistemi kurulacağı hususunda bilgi geldi, her iki taraf arasında sözleşme imzalandı diye bilgi geldi bize, bu proje ile ilgili çalışmalar yapıldı, genel müdürümüz … ‘a gitti, … enerji bakanıyla falan görüştü, birden fazla gitti, bildiğim kadarıyla karşı taraf sözleşmeden geri çekildi, ödemeler yapılmadı, bu işle ilgili bizler prim almadı, ödeme de yapılmadığını biliyorum, ben davacı şirketin muhasebesel detaylarını bilmiyorum, teknik bölümdeyiz biz, ama …’a gidildi gelindi masraf oldu, yapılan masraflar hakkında … dışında bir bilgim yoktur, şirkette birden çok teknik departman bulunmaktadır, davacı şirket ile davalı şirket arasında … işi dışında başkaca bir işin yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, bizzat ben ilgilenmedim, bu konuyla ben ilgilenmedim, belki şirkette başkaca birimler ilgilenmiş olabilir, şirkette toplam o dönem 3-4 mühendis çalışıyordu, şirketin zararı uğrayıp uğramadığı konusunda bilgim yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
01/03/2021 tarihli celsede dinlenen davalı tanığı … “Ben davalı iş yerinin mali müşaviriyim, dışarıdan çalışıyorum ve halen devam ediyorum, kuruluşundan bu yana çalışıyorum. …’da güneş enerjisi ile ilgili ticari sözleşmenin olduğunu biliyorum, enerji santrali ve panel satışıyla ilgiliydi, daha sonrasında davacı taraftan bir iş gelmediğini biliyorum, bize harcamalar gelir nakit akışı içerisinde yer alır, buna ilişkin bir ödeme gelmedi, ben defterlere kaydetmedim, davacı tarafla yapılan sözleşmeyi biliyorum, ben hazırlamadım ama yönetimden dolayı biliyorum, genel konularla toplantı yapardık, 5 yıllık süreyle sözleşme yapılmadığını biliyorum çünkü şirkette daha kısa süreli danışmanlık sözleşmeleri yapılır, genelde bu sözleşmeler bir yıllıktır, kısa sürelidir, bu sözleşmenin kısa süreli olduğundan feshedildiğini düşünüyorum, 5 yıllık sözleşme olsaydı feshedilemezdi, şirket içi görüşmelerden daha kısalı süreli bir sözleşme olduğu için feshedildiğini biliyorum, 6 aylık sözleşme yapılmış ve bu aylarda ödemeler yapılmış, davalı şirket tarafından sözleşme 6 aylık süre sonrasında feshedilmiştir, bu süre zarfında 1.700,00 -EURO civarı aylık ödemeler yapılmıştır, benim hatırladığım bunlardan ibarettir, sözleşme konusunda bilgi sahibi olmam firmanın dışarıdan mali müşavirliğini yapıyorum, yönetim toplantılarına giriyordum, sözleşme içeriğini de bu şekilde biliyorum, bir çok sözleşmeyi bu şekilde biliyorum, davalı şirket yaptıkları sözleşmenin birçoğunun mali detaylarını incelerim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen 10/06/2021 tarihli bilirkişi heyet kök raporunda özetle; “Davacının, davalı ile ticari münasebetinin hizmet sözleşmesine dayalı olduğu, davacının davalıdan cari hesap bakiyesi olarak 7.225,78 Euro alacaklı görüldüğü, …la yapılacağı ileri sürülen sözleşmelerin inandırıcı bulunmaması ve yatırım yapmaya değer görülmeyişi nedeni ile davalı şirket tarafından imzalanmadığı ve danışmanlık ücretlerinin de yukarıda anlatıldığı gibi ödenmiş olduğu bir zarara uğramış olduğu konusunda uğradığı konusunda davacının böyle bir zararını ispatlayamadığı…” ve 09/08/2021 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda özetle; “Davacının davalıdan cari hesap bakiyesi olarak 7.225,78 Euro alacaklı görüldüğü, …la yapılacağı ileri sürülen sözleşmelerin inandırıcı bulunmaması ve yatırım yapmaya değer görülmeyişi nedeni ile davalı şirket tarafından imzalanmadığı ve danışmanlık ücretlerinin de yukarıda anlatıklığı gibi ödenmiş olduğu bir zarara uğramış olduğu konusunda davacının böyle bir zararını ispatlayamadığı…” şeklinde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişi heyet ek ve kök raporu taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 27/08/2021 tarihli dilekçesiyle, davacı vekili de 27/08/2021 tarihli dilekçesiyle bilirkişi ek raporuna itirazlarını içeren dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde sözleşmenin usulsüz fesh edilip fesh edilmediği ve davacının bu nedenle kar kaybına uğrayıp uğramadığı noktasındadır.
TBK’nın 112. Maddesindeki “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
” şeklindeki düzenlemedir.
Taraflar arasında düzenlenen 08/03/2018 tarihli Danışmanlık ve İş Birliği Sözleşmesinin 3.maddesinde;
Sözleşmenin konusunun tarafların Fas dışındaki tüm Afrika ülkeleri, … ve diğer ülkelerde geliştirilecek güneş enerjisi (PV) dahil enerji projelerinde işbirliği yapmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi hususunu kapsadığı,
Sözleşmenin 6/4. maddesinde; danışmanlık süresinin 6 ay olduğu, davalı tarafından bu sürenin bitiminden itibaren 1 ay önce yazılı olarak iptal edilmediği sürece devam edileceğinin düzenlendiği,
Sözleşmenin 8. maddesinde; sözleşmenin 5 yıl süreyle geçerli olduğunun belirlendiği,
Sözleşmenin 7. maddesinde belirlenen Gelir Paylaşımı, Başarı Primi ve Ödeme Şekli maddesi kapsamında başarı primi bedellerinin kararlaştırıldığı, davacının yaptığı görüşmeler sonucu, projeler için … imzalamaya hazır olduğunu mail ile bildirilmesinden sonra davalının 7 gün içerisinde imzalamaya yanaşmaması halinde cayma bedeli ödeneceğinin kararlaştırldığı,
Sözleşmenin feshini düzenleyen 9. maddesinde ise; taraflardan biri sözleşmedeki yükümlülüğünü yerine getirmez ise yükümlüğünü yerine getirmeyen tarafın yükümlülüğünü yerine getirmesi için 7 günlük süre tanınacağı ve yükümlülüğünü yerine getirmez veya ifasına başlamaz ise diğer tarafın sözleşmeyi haklı nedenlerle derhal feshetme hakkının doğacağının kabul edildiği açıktır.
Davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen mail kayıtlarında davacı şirketin … devletine yapılan ziyareti sonrasında yapılan görüşmeler sonucu bilgi verdiği görülmektedir.
Davacı şirketin … Noterliğinden davalı şirkete keşide ettiği 21/09/2018 / … yevmiye sayılı ihtarnamede; müvekkilinin sözleşme imzalanmasından sonra üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davalı şirketin 6.195.-EURO fatura bedelinin ve 1.365.000-EURO cayma bedelinin ödenmesinin, işbu ihtarın tebliğinden itibaren 3 gün içinde ihtarın karşılıksız kalması durumunda hukuki koşullar açısından gerekli girişimlerde bulunulacağının bildirildiği,
Davalı şirketin … Noterliğinden davacı şirkete gönderdiği 28/09/2018 /… yevmiye sayılı cevap ihtarnamesinde; yüklenilen edimlerin muhatap firmanın 6 aylık süre içinde sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmediği, bu nedenle sözleşmenin 6.4 maddesi gereği sözleşmenin fesihin bildirildiği,
Davacı şirketin… Noterliğinden davalı şirkete keşide ettiği 08/10/2018/… yevmiye sayılı cevabi ihtarnamede; sözleşmenin 5 yıl süreli belirlendiğini, sözleşmenin süresinden önce haksız feshinden dolayı müvekkili şirketin zararına karşılık 94.500-EURO ve cayma bedeli karşılığı 1.365.000-EURO taleplerinin mevcut olduğu bildirildiği tespit edilmiştir.
Fesih bildirimine ilişkin ihtarname, sözleşmenin 6/4. Maddesinde yer alan hükmüne dayalı olarak, sözleşme fesih edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 2010/14-244 E 2010/260 sayılı mahrum kalınan kar hesabı ile ilgili emsal kararında “…Öncelikle, müspet ve menfi zarar kavramları ile kâr kaybı tazminatına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Alacaklının, borçludan istemeye yetkili olduğu, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir tek edimi yani bir tek alacak veya borcu ihtiva eden hukuki ilişkiye borç veya dar anlamda borç ilişkisi denir. Borç, bir sözleşme ilişkisinden yüklenilen edimlerle sınırlı değildir, bu edimlerin yerine getirilmemesinden veya sözleşme dışı haksız eylemden doğan tazminat alacağı da borç kavramı içindedir.
Borçlar Yasasının 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur. (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.).
Borçlar Kanununun 106. maddesi, sözleşmelerde borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır. Alacaklı her zaman için ifa gecikme tazminatı isteğinde bulunabilir; derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteyebilir veya ifadan vazgeçip akdi fesheder ve menfi zararını isteyebilir.
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur: sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.
Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanununun 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır.
Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir (Tandoğan, age., s. 427-428):Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: Harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi; Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar; Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar: gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi; sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, örneğin o zaman başkasından 100 liraya alınabilirken şimdi 120 liraya alınabilmesi; başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar; dava masrafları.
Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar: sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482).
Kâr kaybı ise kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Mahkememizce yapılan tüm yargılamalar neticesinde, taraf iddia ve savunmaları, dinlenen tanık beyanları ile tüm dosya içeriğine göre, somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmesinin süresi bitmeden davalı tarafından ihtarnamede sübjektif değerlendirmelerle haklı olarak feshedildiği açıktır. Zira davacı tarafından keşide edilen 21/09/2018 tarihli ihtar ile cayma bedeli 1.365.000-EURO talep edilmiştir. Bu durumda davacının davalıdan kâr kaybı zararının kendisine ödenmesini isteyemeyeceği de açıktır. Davacının yükümlülüklerini düzenleyen sözleşmenin maddeleri gözönüne alındığında, … Devleti Enerji Dağıtım şirketi ile ileride yapılacak sözleşmelerinin taslağının açık olmadığı, davacının bu kapsamda faaliyette bulunduğuna dair dosya kapsamında her hangi bir delil bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 413,61.-TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 103,41.-TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 310,20-TL harcın DAVACIDAN TAHSİLİ İLE HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- 4.080,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır