Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/435 E. 2020/169 K. 24.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/435
KARAR NO : 2020/169

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/02/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davanın yapılan açık yargılamaları neticesinde,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin hortum, boru, hidrolik, balata, hırdavat vb ürünlerinin satışının yaptığını, davalı şirketin müvekkilinden Mayıs ve Haziran aylarında ürünler satın aldığını ve ürünlerin bedellerini ödemediğini, davalı şirketin satın aldığı ürünlerin detaylı bilgisinin yer aldığını, bu ürünler karşılığında 03/05/2018 tarihli 636,80-TL bedelli, 11/05/2018 tarih 672,60.-TL bedelli, 25/05/2018 tarih 1.085,60.-TL, 30/05/2018 tarih 253,70.-TL bedelli, 04/06/2018 tarihli 2.566,50.-TL bedelli , 04/06/2018 tarih 2.655,00.-TL, 07/06/2018 tarih 993,56.-TL bedelli faturaların düzenlendiğini, davalı şirketin bu güne kadar bu faturalara konu ürün bedellerini ödemediğini, bu bedellerin tahsili istemi ile … 35.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile açılan takibe davalının itiraz etmesi sonucu takibin durduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın haksız olduğunu belirterek davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin borcuna karşılık …’a ödemelerini yaptığı halde …’ın bu ödemeleri iade ettiğini, 27/07/2018 tarihinde 5.000,00.-TL ve 08/10/2018 tarihinde 2.500,00.-TL olmak üzere banka havalesi yolu ile davacının müekkiline gönderdiği faturada yer alan banka hesap numarasına toplam 7.500,00-TL gönderdiğini ancak davacı tarafından yine banka yolu ile paranın iade edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacının fatura karşılığı tutarları almasına rağmen müvekkiline iade etmesi ve akabinde icra takibinde bulunmasının haksız kazanç elde etmek amacı ile yapıldığını, faturalara konu edilen malların ise müvekkiline teslim edildiğine dair sevk irsaliyesinin de bulunmadığını, malın teslim edildiğine dair ispat külfetinin davacıda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; fatura alacağından kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalin ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
… Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabında; davacı …’nın tarh dosyasının ve bilgisayar kayıtlarının tetkikinde bilanço usulüne göre defter tuttuğunun, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabında, davacı … isminde gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunamadığının, … Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği’ne yazılan müzekkere cevabında …’nın 18/11/2014 tarihinde … sicil numarası ile … Odasına kayıt olduğu ve halen devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Bilindiği üzere ticari iş ve ticari dava ayrı hukuki kavramlardır. Ticari iş kabul edilen bir husustan kaynaklanan her uyuşmazlık ticari dava olarak kabul edilmemiştir. Ticaret mahkemeleri ticari davalara bakmakla görevlidir. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Diğer bir anlatımla bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan her uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2’nci maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Davalı şirket bir ticaret şirketi olup TTK nun 16(1) maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Taraflar arasında ki alışverişin boyutlarının da davacının tacir olarak kabulünü gerektiren VUK 177.maddesine göre belirlenen miktarları aşan tutarda bulunmadığı anlaşılmakla esnaf sınırları içinde faaliyet gösteren davacının taraf bulunduğu davanın ticari dava olmadığı sonucuna varılmaktadır. Dava niteliği itibariyle mutlak ticari dava değildir.TTK nun (4) 1 maddesinde yazılı her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili husustan doğan bir dava, davanın her iki yanının tacir bulunmadığı anlaşılmakla , Asliye Ticaret Mahkemesi anılan davaya bakmakla görevli bulunmamaktadır.
Davada ileri sürülen dava sebebine göre davacının tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmesi olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Davacı şirket ile davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesi gereğince davacı şirketin yapmış olduğu ödemeler ve masraflara ilişkin alacakların tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı görülmekle; uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar uyarınca davada HMK 2 maddesi gereğince genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
-6100 Sayılı HMK. gereğince dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE,
-Görevli Mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaatı halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
-6100 Sayılı HMK.’nun 20. Maddesi uyarınca görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacı tarafın müracaat etmemesi halinde davanın açılmamış sayılacağına,
-6100 Sayılı H.M.K.’ nun 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderlerinin (harç, mahkeme masrafları ve vekalet ücreti v.b.) görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Tarafların vekillerinin yüzlerine karşı verilen kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 24/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır