Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/362 E. 2019/520 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/362 Esas
KARAR NO : 2019/520 Karar
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ : 26/11/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Huzurdaki dava ile 15/06/2018 tarihinde … plakalı araca, davalı Şirketçe, 23/02/2018-23/02/2019 vadeli … sayılı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortalı olan … plakalı aracın çarpması sonucu meydana geldiği iddia edilen değer kaybı için 300,00-TL tazminat talep ettiği, Mevcut kaza sonucu … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı alacağı, araç sahibi 3.Kişi … İNŞ.SAN. VE DIŞ TİC. LTD.ŞTİ. Tarafından müvekkili …’a temlik edildiğini, eksper tarafından araçta değer kaybı tespiti yapıldığını, eksper tarafından tespit edilen değer kaybının 4.320,00 TL olduğunu, temlik eden aracında oluşan değer kaybı alacağını TBK hükümleri uyarınca temlik belgesi ile müvekkiline temlik ettiğini, iş bu dava ile temlik alan sıfatıyla değer kaybının davalı … şirketinden tahsili talep edildiği, taraflarınca davalıya 05/12/2018 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve davalı tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini ve ödemenin yapılmadığını beyan ederek kaza sebebiyle oluşan değer kaybı bedelinin şimdilik 300,00- TL’sinin ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden, kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işletilecek en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminini, dava konusu değer kaybının tespiti için yapılan ekspertiz ücreti masrafı olarak 236,00 TL’nin yargılama gideri olarak davalı tarafından müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taleplerinin geçersiz temlik sözleşmesine dayalı olduğunu ve taleplerin aktif husumet yokluğundan usulden reddi gerektiğini,Davacı, müvekkili şirketten alacağı bulunan … TİC. LTD. ŞTİ alacağını temlik yoluyla kendisine devrettiğini iddia ettiğini,geçerli bir temlikten bahsedebilmek için geçerli bir temlik sözleşmesinin ve geçerli bir temel sebebinin bulunması gerektiğini, “Alacağın devri sebebe bağlı işlem sayılırsa, hukuki sebebi oluşturan temel işlemin geçersizliği, tasarruf işlemini, yani devri de etkileyip, onu da geçersiz kılar. Böylece alacak hakkı bir hak olarak devredenden devralana geçmemiş, devirden önce olduğu gibi devirden sonra da devreden alacaklıda kalmış olur. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 18. Baskı, S. 1230)”,Bugünkü hâkim görüş ise alacağın devrini sebebe bağlı bir işlem olarak değerlendirmektedir. Biz de alacağın devrinin sebebe bağlı olduğu görüşündeyiz. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 18. Baskı, S. 1231)” beyan edildiğini, Açıklanan nedenlerle davaya konu temlik alacağının sebebe bağlı olması ve bu sebebin geçerli bir temel ilişkiye dayanması zorunluluğu karşısında davacının temlik veren ile arasındaki hukuki sebebi oluşturan temel işlemi ve bu temel işlemin geçerliliğini de ispat etmesi gerektiğini temlik alan ile temlik eden arasında geçerli bir temel işleme dayanmayan temlik sözleşmelerinin geçersiz olacağının, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.03.2018 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararında özetle; TBK’nın 183. maddesinin kanun, sözleşme ve işin niteliği engel olmadığı müddetçe alacağın temlikine imkân verdiği, davacının bir sigorta şirketi olmamasına rağmen, sigorta şirketiymiş gibi hareket ederek, ödediği veya ödemeyi taahhüt ettiği hasar bedelleri karşılığında alacakları temlik alıp ilgililere rücu ederek bir nevi sigortacılık faaliyeti yürüttüğü, Sigortacılık Kanununun 3. Maddesi sigorta şirketlerinin bir anonim şirket mahiyetinde kurulmasını ve 5. Maddesi de sigortacılık ruhsatını almasını zorunlu kıldığına ve sigorta şirketleri dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi sigortacılık faaliyeti yürütemeyeceği, işin niteliği gereği davacının işbu dava dayanağı alacağı temlik alarak ilgililere rücu davası açması mümkün olmadığı gerekçeleriyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilerek davanın reddine, aynı konuda karar verildiğini, her durumda temlik eden … SANAYİ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ’nin yetkili temsilcisinin huzurdaki davada tanık olarak dinlenilmesiyle birlikte temlik sözleşmesinin temel ilişki ve usul bakımından geçerli olup olmadığının tartışılması gerektiğini, Sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini, Bilindiği üzere KZMSS sigortası ile işletenin veya araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ve kusurlu davranışı bu tür sigorta ile teminat altına alındığını, Maddi giderler için geçerli olan teminat her halükarda verilecek bir teminat olmayıp KZMSS sigortası kapsamında müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalısının kusuru oranında olduğunu, Haksız fiil sonucu Kusur konusunda bir değerlendirme yapılabilmesi için kazanın meydana geldiği yer, kaza şekli ve nedeni hususlarının bilinmesi gerektiğini, Bu nedenle sorumluluğa esas kusur oranlarının tespit edilebilmesi için konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmasını talep ettikleri, Müvekkili Sigorta Şirketinin değer kaybından sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise değer kaybının ne şekilde hesaplanacağı, ZMMS Sigortası Genel Şartları A.5.a maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre belirlenmesi gerektiğini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Sigortası Genel Şartları C.11. maddesinde “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.” hükmü düzenlendiğini, Dava konusu poliçe 21.02.2018 tarihinde akdedildiğine göre, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel şartlarının huzurdaki uyuşmazlığa esas olacağını 01.06.2015 tarihli ZMMS Sigortası Genel Şartları A.5.a maddesi ile;“… Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dâhil doğrudan malları üzerindeki azalmadır. Sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybı, talep edilmesi halinde ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edilir. Değer kaybının tespiti bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” hükmü getirildiğini, Zira … Mahkemesi …Hukuk Dairesi’ nin … E., … K. sayılı kararı uyarınca da değer kaybı tespitlerinin Genel Şartlar ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerektiği hükme bağlandığını, Her durumda dava konusu olayda yukarıda sayılan teminat dışı hallerin bulunup bulunmadığı, delillerin toplanması ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde anlaşılabileceğini, Ayrıca dava konusu aracın daha önce bir kazaya karışıp karışmadığının araştırılması gerektiğini, Bilindiği üzere daha önce kaza geçiren araçlar bir kez değer kaybına uğradıktan sonra sonraki kazalarda meydana gelen hasara göre değer kaybının oluşması oldukça güçleşeceğini ve birden fazla kazaya karışmış bir aracın sonraki kazalarında, çok ciddi hasarlar yok ise değer kaybına uğramayacağını, Bu nedenle, dava konusu aracın daha önce herhangi bir kazaya karışıp karışmadığı önem arz ettiğini, Davacının talep ettiği 236,00-TL ekspertiz masrafının kabulü mümkün olmadığını, 25.08.2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Sigorta Eksperleri Atama Yönetmeliği’nin 7. Maddesinde “Motorlu araç sigortalarında sigortalı veya sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişi tarafından, her aşamada eksper atanabilir.” Hükmü aynı yönetmeliğin md.11/4 fıkrasında “(4) 7’ nci maddenin birinci fıkrasına göre atanan eksperin ücreti, atamayı yapan tarafça ödenir.” hükmü düzenlendiğini, Davacı, hasar bedeli için sigorta kuruluşuna hiçbir müracaatta bulunmadan doğrudan doğruya ekspertiz raporu aldırdığını, dolayısıyla başvuran, Sigorta Eksperleri Atama Yönetmeliğinin 7. Maddesi kapsamında eksper görevlendirildiği, bu durumda eksper ücretinin başvurana ait olacağını, Ayrıca her halükarda talep edilen ekspertiz ücretinin yüksek olduğunu, makul oranı aştığını, Zira, Sigorta Eksperleri Atama Yönetmeliği’nin 12. Maddesinde “Motorlu araç sigortalarında uygulanacak taban ekspertiz ücreti, İcra Komitesi ve TSB’nin görüşleri alınarak Müsteşarlıkça belirlenir.” Hükmü yer aldığını, 2015/34 sayılı Ekspertiz Ücret Tarifesine İlişkin Genelge’ye göre; motorlu araçlar için hasar tespitinde ekspertiz ücreti 135 TL’den az ve 600 TL’den fazla olmamak üzere, tespit edilen hasar tutarının %1.5’u olduğunu, Davacı yan tarafından tespit edilen hasar tutarının, müsteşarlıkça belirlenen yüzdeye göre ortaya çıkan miktarın alt fiyatın altında kalması nedeniyle ekspere ödenmesi gereken tutar taban fiyat dikkate alınarak belirlenmesi gerekir ki bu durumda 175,00-TL’yi aşmayacağını, Dolayısıyla her durumda talep edilen ekspertiz ücretinin fahiş olduğunu, Davacının faiz başlangıç tarihi ve türüne ilişkin talepleri kabul edilemez nitelikte olduğunu, KTK 99. ve TTK 1427. maddeleri uyarınca sigorta tazminatı ödeme yükümlülüğünün, ancak sigorta şirketine ihbar ile başlayacağını, müvekkili şirkete usulüne uygun olarak ihbar yapıldığının ve tazminatın hesabına esas olabilecek tüm belge ve bilgilerin ibraz edildiğinin ispat görevinin davacı yana ait olduğunu, ancak bu yükümlülüklerin yerine getirilmesiyle müvekkili şirketin temerrüdünden bahsedilebileceğini beyan ettiği, bu nedenle davacının 17.02.2018 tarihinden itibaren faiz istemlerinin her durumda reddini, davanın geçersiz temlik sözleşmesine dayalı olduğunu ve davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddini, Her halde kusur oranlarının tespit edilebilmesi için konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmasını, Müvekkili sigorta şirketinin değer kaybından sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise değer kaybının ne şekilde hesaplanacağı, ZMMS Sigortası Genel Şartları A.5.a maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre belirlenmesini, Yapılacak yargılamada, sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, zenginleşme yasağı ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkesinin her durumda gözetilmesini, Yargılama masrafları ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmilini talep ederek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava; çift taraflı maddi hasarlı trafik kazası neticesinde araçta oluşan değer kaybı tazminatı ile ekspertiz ücreti masraflarının istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki dava ve cevap dilekçeleri, beyanlar, hasar dosyası, tramer kayıtları, araçların trafik tescil kayıtları, sürücü belgeleri bilgileri, ekspertiz raporları, sigorta poliçeleri, temlik sözleşmesi ve tüm belge ve bilgiler incelenip değerlendirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/1. maddesine göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Aynı Kanun’un 184/1.maddesi ile alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlanmıştır.
Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarih, 2016/13540 E. ve 2017/1715 K. sayılı kararı).
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. HMK’nın 114/1-d bendi ile “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartları arasında gösterilmiştir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili kimseler olması, bir başka ifade ile dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı, usul hukukunda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Bir davada, taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetini taşımadığı belirlenirse, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; Davacı vekilinin delil listesinde sunmuş olduğu bila tarihli temlik sözleşmesi içeriğinde; Temlik eden … San. Ve Dış Tic. Ltd Şti.’nin … plakalı aracının 15.06.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasından dolayı … Sigorta A.Ş. Den alacaklı olduğu hasar onarım bedeli, araç değer kaybı, kazanç kaybı alacakları, ekspertiz hizmet bedelleri ve TTK 1426. Maddesi kapsamındaki makul giderlerinin tamamını, TBK 183. Md. Ve devamı hükümleri gereğince “… Tic.Ltd.Şti.” ye devir ve temlik ettiğini beyan etmiş ancak temlik alan kısmında davacı …’ın imzasının olduğu görülmüştür. Davacı vekilinin 26.06.2019 tarihli beyan dilekçesi ile dava dosyasının … Tic.Ltd.Şti. alakasının olmadığını beyan ederek dava dışı şirket ile davacı arasında illiyet bağının olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle dava dışı araç malikinin hak ve alacaklarını hukuken geçersiz temlik sözleşmesi alan davacı, taraf sıfatını da kazanamadığından bu davayı açmak için aktif dava ehliyetine ve hukuki yarara sahip değildir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1(d) ve 115/2.maddesi gereğince aktif husumet yokluğundan usulden reddine,
2- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL karar harcından, peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 300,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/11/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır