Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/244 E. 2023/584 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/244 Esas
KARAR NO : 2023/584
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/12/2018
KARAR TARİHİ : 21/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin bankacılık ve finans alanında danışmanlık ihtiyacı olan firmalara danışmanlık hizmeti vermek konularında faaliyet göstermek üzere 2014 yılında dava dışı … … … tarafından kurulduğunu, davalıların, bir başka bankadan kullandıkları nakit kredilerini, refinansman yaparak …asına aktardıklarını, aktarılan nakit kredilerin taksit ödemelerinde sorun olması nedeniyle bu nakit kredilerin 2015 yılının sonlarına doğru yeniden yapılandırıldığını, yapılandırılan bu kredilerin taksitlerinin ödemelerinde 2017 yılı içerisinde yeniden sıkıntılar başladığını ve …ası tarafından ödeme baskıları arttırmaları üzerine davalıların, davacı şirkete başvurarak … A.Ş. nezdindeki işbu borçların, bir başka finansal kuruluştan muhtelif krediler temin edilerek tasfiyesi ile ilgili olarak nakit ve gayrı nakit krediler tahsis edilmesine yönelik Danışmanlık Sözleşmesi’ nin 30.06.2017 tarihine kadar geçerli olmak üzere 08.02.2017 tarihinde imzalandığını ve aynı tarihte davalılar tarafından, davacı şirket ile dava dışı şirket ortağı … … …’e bu konularda 08.02.2017 tarihli süresiz yetki belgesi verildiğini, davacı şirketin danışmanlık hizmeti başlaması sonrasında davacı şirket tarafından çok sayıda banka ve finansal kuruluş ile görüşmeler yapıldığını, toplantılar organize edildiğini, teklifler hazırlanmasının sağlandığını, banka ve finansal kuruluşlarla yapılan toplantılara ve müzakerelere davalıların danışmanı sıfatıyla katıldığını, bu kuruluşlar ve davalılar ile danışmanlık hizmeti kapsamındaki konulara ilişkin çeşitli e- mail yazışmaları ve müzakereler yapıldığını, davalılara raporlar, görüş ve öneriler hazırlanarak sunulduğunu, fakat davalı şirketlerin mali rakamlarının yeterli olmaması, kredibilitelerinin ve moralitelerinin büyük çapta bir krediye olanak tanımaması, ipotek verilecek ya da sat kiralama yöntemine konu olacak gayrimenkulün, bir başka şirketle müşterek işletilen bir otelin yarısını teşkil etmesi, otelin muhtelif aktivite alanlarının iki ayrı mülkiyet üzerinde dağınık yer alması nedeniyle ve gerektiğinde otelin ikiye bölünmesi halinde her iki binanın ayrı ayrı herhangi bir anlam ifade etmeyeceği ve değerinin düşeceğinin dile getirilmesi, kredi geri ödemelerinde herhangi bir sorun yaşanması halinde bu durumların satışa ilişkin sakıncalar yaratacak olması ve sair nedenlerle, hiçbir bankadan ve leasing şirketinden kredi temininin mümkün olmadığını, davacı şirket tarafından davalılara … A.Ş. ile yeniden yapılandırma görüşmelerine başlanmasının önerildiğini, danışmanlık konusunda daha fazla mesai harcamasını gerektiren durumlar ortaya çıkması nedeniyle taraflar arasında 25/10/2017 tarihli ikinci bir Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığını, davacı şirket tarafından 22.03.2018 mesai saati bitimine kadar davalılara danışmanlık hizmetini verildiğini, davacı şirket tarafından davalılara verilen bu danışmanlık hizmetleri sonucunda davalılar ile dava dışı alacaklı … A.Ş. arasında, 23.03.2018 tarihli Borç Tasfiye Protokolü ve Alım-satım ve Geri Alım Taahhüdü (vefa Hakkı) Protokolü imzalandığını, bu protokolün imza aşamasına kadar davacı şirket tarafından davalılara danışmanlık hizmeti verildiğini, taslak halinin davacı şirkette olduğunu fakat protokollerin aslının borçlular olan davalı şirketler ile alacaklı … A.Ş.’de olduğunu, sözleşme örneğinin davacı şirkete verilmediğini, davacı şirketin davalılar ile arasında mevcut Danışmanlık Sözleşmesi uyarınca üzerine aldığı işi eksiksiz olarak yerine getirdiğini ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davalıların … A.Ş. nezdinde mevcut ve yeniden yapılandırılan nakit kredi borçları üzerinden %03 oranında oranında başarı primine hak kazandığını, davalıların yeniden yapılandırılan nakit kredi tutarının tahmini yaklaşık 27.000.000-Euro olması nedeniyle, davalılar ile … A.Ş. arasında Protokolün imzalandığı tarihi takip eden 3 gün içinde bu tutarın %03’ü tutarındaki başarı primi ile bu primin %18’i oranında KDV’yi davacı şirkete ödemekle yükümlü olduğu halde ödemeyerek bu borç ile ilgili olarak davalılar ile … A.Ş. arasında imzalanan protokolün imzası tarihini takip eden 4. gün itibariyle temerrüde düştüklerini, ayrıca davalıların davacıya 2018 Mart ayı için ödemesi gereken 4.000,00-TL Çalışma Ücreti ile bu ücretin %18 KDV’si olan 720,00-TL’yi de sözleşme gereği 2018 yılı Mart ayının 1’i ile 5’i arasında ödemediklerini, 06/03/2018 tarihi itibariyle bu alacak yönünden temerrüde düştüklerini, davacının davalılardan olan alacağının protokolün … A.Ş.’den celbi ile bankadan davalıların yeniden yapılandırılarak tasfiyeye tabi tutulan nakit borç tutarlarının sorulması halinde verilecek müzekkere cevabı sonucunda tespit edileceğini, bu alacaklarından şimdilik 100.000,00-TL tutarındaki asıl alacak kısmının, toplam tespit edilecek asıl alacak tutarına ilişkin olarak dava tarihine kadar TCMB avans faizi oranı üzerinden işlemiş faiz alacaklarından 5.000,00-TL tutarındaki kısmının ve 2018 Mart ayına ilişkin maktu ücret alacağı olan 4.000,00-TL ile bu tutarın %18 KDV’si olan 720,00-TL’nin, bu alacağa dava tarihine kadar işlemiş faiz alacaklarından 150,00-TL tutarındaki kısmı olmak üzere toplam 109.870,00-TL’nin asıl alacak kısmına dava tarihinden tahsiline kadar asıl alacak kısmına TCMB avans faizi oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının varlığını iddia ettiği alacakların hesaplanması ve belirlenmesi uzmanlık isteyen bir konu olmadığını, HMK 107/1 maddesi uyarınca alacağın miktarı belli iken belirsiz alacak davası açılmasında hukuki bir yarar bulunmadığını, davanın açıldığı tarihte dava konusu alacakların miktarı bilinmekte veya bilinebilecek durumdayken sırf dava açıldığında çekişmeli ve tartışmalı hale gelmesi veya ispat sorunu ile karşılaşılması nedeniyle belirsiz alacak davası açılmasına haklı bir gerekçe oluşturmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafın açtığı belirsiz alacak davası talep edilen alacaklarının belirlenebilir olması nedeniyle hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, taraflar arasında 08.02.2017 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin süresinin sona ermesi nedeniyle davacı şirketle yeni bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin de süreli yapıldığını ve 30.01.2018 tarihinde sözleşme süresinin sona erdiğini, 30.01.2018 tarihinde sona erdiği taraflarca imza altına alınan sözleşme nedeniyle 23.03.2018 tarihinde … A.Ş.’ye yapılan gayrimenkul satışının bir ilişkisi olamayacağını, danışmanlık işlemlerinin aynı zamanda güvene dayalı olduğu ve güven olmazsa işlerin yürütülemeyeceğini, bu nedenle de söze dayalı olarak işlerin devam ettirildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, danışmana böyle bir onay verilmediğini, danışmanın sözleşmenin sona erdiği tarih olan 30.01.2018 tarihinde tahakkuk etmiş başarı primi ya da ücret alacağı bulunmadığını, bu tarihe kadar olan ücret alacaklarının ödendiğini, bu tarih itibari ile ya da daha sonra yapılan yeni bir kredi tahsisi ya da borç yapılandırması olmadığından tahakkuk eden bir alacak bulunmadığını, davalı şirketlerin başka bankadan kullandıkları nakit kredileri refinansman ile 2015 yılında …asına aktarıldığını, taksit ödemelerinde sorun olması nedeniyle yeniden yapılandırıldığını, yapılan işlemin borçların vadesinin uzatılması olduğunu, 2018 yılı Mart ayında yapılan işlemin davalı şirketin sahibi olduğu yaklaşık 70 milyon USD değerindeki … Otelinin Bankaya yaklaşık 27 milyon Euro’ya vefa hakkı ile satışı işlemi olduğunu, otelinin yarı fiyatından daha düşük bir bedel ile bankaya devrinin bir başarı olmadığı gibi ayrıca bir yapılandırma da olmadığını, gayrimenkul satışı işlemi olduğunu, dava konusu işlemde borçlar karşılığında, davalı şirkete ait olan otelin dava dışı bankaya satıldığını, dava dışı bankanın bu satış karşılığında ödeyeceği miktarı davalı şirketlerin kredi borçlarına sayarak kredileri kapattığını, bankanın 4 yıllık süre için de davalı şirkete vefa hakkı tanıdığını, gayrimenkulün bu dört yıl için davalı şirkete kiraya verildiğini, ortada borç kalmadığından yeniden yapılandırma da olmadığını, ne yeni bir ödeme planı ne de bir yapılandırma bulunmadığını beyan ederek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davalılar vekilinin cevap dilekçesi ekinde; davalı … ve San. Ve Tic. A.Ş.’ye ait 31/12/2017, 01/01/2018 ve 08/03/2018 tarihli muavin defter kayıtlarının çıktısını, İstanbul ili, … ilçesi, … mahallesi, 1861 ada, 1 parsel olan taşınmazın tamamının … ve San. Ve Tic. A.Ş. adına kayıtlı iken … A.Ş.’ye adına 131.739.495,58 TL bedelli satış işleminin 26/03/2018 tarihli Tapu Senedinin fotokopisini sunmuş olduğu, 13/06/2019 tarihli dilekçesi ekinde 27/05/2019 tarihli 745.806,00-TL bedelli, 26/03/2019 tarihli 743.711,00-TL bedelli ve 26/04/2019 tarihli 745.806,00-TL bedelli … ve San. Tic. A.Ş. Kira bedeli açıklamalı dekontların fotokopilerini sunmuş olduğu görüldü.
Davacı vekilinin 20/06/2019 tarihli delil dilekçesi ekinde; davacı şirketin 13/11/2017 – 26/03/2018 tarihli hesap ekstresi çıktısını, taraflar arasındaki e mail yazışmalarının çıktısını sunmuş olduğu görüldü.
… Tapu Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap verilmiş olduğu, verilen cevapta … mahallesi, 1861 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazın … A.Ş.’ye devrine ilişkin resmi senet fotokopisinin ve taşınmaza ait tapu kaydının gönderilmiş olduğu görüldü.
… A.Ş.’ye yazılan müzekkereye cevap verilmiş olduğu, verilen cevapta … ile davalı şirketler arasında imzalanan 26/03/2018 tarihli Borç Tasfiye Protokolü’nün fotokopisinin, 26/03/2018 tarihli Alım – Satım ve Geri Alım Taahhüdü (Vefa Hakkı) Protokolü’nün fotokopisinin, … tarih … Karar numaralı … A.Ş. Yönetim Kurulu Kararı’nın fotokopisinin sunulduğu, Yönetim Kurulu Kararı’nın incelenmesinde; davalı şirketlerin bankaya olan kredi borcunu, borçlu … ve San. Ve Tic. A.Ş.’ye ait bankadan ipotekli taşınmazın 26.999.909,46-Euro bedel ile 4 yıl süreli vefa hakkı tanınarak satın alınması ve risklerin tasfiye olanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 09/12/2019 tarihli celsesinin 3 numaralı ara kararı ile bir bankacı, bir mali müşavir, bir borçlar hukukçusu olmak üzere 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verildiği, Mali Müşavir …, Nitelikli Hesap Uzmanı … ve Bankacı …’un 27/02/2020 tarihli raporunda sonuç ve özet olarak;
““Netice-i talep ile bağlılık ilkesi” hüküm kurma anında yüce Mahkemece gözetilmek kaydı ile; usule, sözleşmesel ilişkinin geçerliğine ve davacı isteminin kabul edilebilirliğine dair tavsif muhterem yargı makamının değerlendirmesi kapsamında kalarak; davacının dava sürecindeki savlarının yüce Mahkemece benimsenmesi ve sözleşmesel ilişkiye nazaran davacının edimini usulünce yerine getirdiğinin kabulü ile nihayetinde davasında davacı yanın muhterem Mahkemece haklı görülmesi halinde, onun, dava ikame anına nazaran ve yukarıda yer bulan hesaplamalar itibariyle (133.052.853,83.-TL.) 0,003 (binde 3) başarı primi, başarı primine ait hesaplanan 471.007,10.- TL anapara ile 54,982,01.- TL faiz ve 4.720.-TL Mart ayı Ücret alacağı ve bu alacağa işlemiş 570,14.-TL faiz olmak üzere 531.279.25 TL alacağı olduğu hesaplanmaktadır.
TTK md. 7 hükmü de gözetilerek, davacı yararına hüküm kurulduğu seçenekte, tahsilde tekerrür olmamak üzere, davacı yan teselsül ilkelerine göre bu meblağı davalılardan talep etme hakkınt haiz olacaktır.” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin 16/03/2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesini sunmuş olduğu, davacı vekilinin 06/11/2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz ve dava hakkında beyan dilekçesini sunmuş olduğu, aynı dilekçe ile 109.870,00-TL olan dava değerini 421.409,25-TL artırarak toplam 531.279,25-TL alacağın asıl alacak kısmı olan 475.727,10-TL’sine TCMB avans faiz üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiği ve ıslah harcının yatırılmış olduğu görüldü.
Davacı vekilinin ıslah dilekçesinin davalılar vekiline tebliğ edildiği, davalılar vekilinin 13/11/2020 tarihli ıslah dilekçesine karşı itiraz dilekçesini sunmuş olduğu görüldü.
Mahkememizin 09/11/2020 tarihli celsesinin 1 numaralı ara kararı ile dosyanın heyete tevdi edilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 10/12/2020 tarihli celsesinin 1 numaralı ara kararı ile davalılar vekilinin itirazları yönünden bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmasına karar verildiği, bilirkişi heyetinin 24/02/2021 tarihli ek raporunda sonuç ve özet olarak;
“Dava yanlarının Kök Rapor sonrası anlatım ve talepleri incelenmiştir. Davacı yanın bedel artırımı ve buna ilişkin davalı yandan sadır itirazlar, “usule ilişkin” hususlar cümlesindendir ve uzmanlığımız dâhilinde de değildir. Takdir tamamen muhterem Mahkemeye aittir.
Davacı yanın davasında haklı olup olmadığını belirlemek sayın Mahkemenin münhasır yetkisi içinde olup hukuki tavsifi gerektirir. İlgili mevzuat ahkâmını nazara alan Bilirkişiliğimiz, bu duruma Kök Rapor’da da değinmiş, yüce Mahkemenin davacı savlarını yerinde bulması seçeneğinde, davacının talep edebileceği rakamın ne olabileceğine dair hesaplamayı muhterem Mahkemeye sunmuştur.
Buna aran, a) davacı savlarını muhterem Mahkemece benimsenmesi seçeneğinde Kök Rapor’da yer alan hesaplamanın yerinde olduğun dair mali perspektif korunmaktadır. Buna karşılık b) sayın Mahkemenin davalı savunmalarını ve bu meyanda bilhassa davalı yanın 13.11.2020 tarihli dilekçesinde yer bulan anlatımlarını yerinde bulması seçeneğinde, davalı yan yararına hüküm kurmakta muhterem Mahkeme muhtar bulunmaktadır.” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekilinin 08/03/2021 tarihli bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesini sunmuş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 05/08/2021 tarihli ara kararı ile bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen kök ve ek raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, mali ve teknik incelemesinin dosyayı aydınlatmadığı göz önüne alınarak; SMMM, sözleşmeler alanında uzman ve bankacı bilirkişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetine tevdine karar verildiği, Mali Müşavir Prof. Dr. …, Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı Dr. … ve Bankacı Prof. Dr. …’ın 02/03/2022 tarihli raporunda sonuç ve özet olarak;
“Davalı şirket ile Davacı arasında yapılan sözleşmenin süresinin kesin olarak 30.01.2018 tarihinde sona erdiği ve vefa hakkı karşılığı gayrimenkul devir işleminin 23.03.2018 tarihinde imzalandığı, bu nedenle işlemin yapıldığı tarihte ortada yasal olarak geçerliliği olan bir sözleşme bulunmadığı,
Davalı ile Davacı yan arasında imzalanan sözleşmede yer alan başarı primine hak kazanılması için bir kredinin tahsis edilmesi ve kullandırılması şartının gerektiği ancak Davalı şirkete alacaklı banka tarafından herhangi bir kredinin tahsis edilmediği ve kredi kullandırılmadığının sabit olduğu, tam tersine mevcut tüm kredilerin gayrimenkul satışı ile kapatıldığı ve dolayısı ile başarı primine hak kazanılmadığı takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere düşünülmektedir.
Başarı primi alacak tutar 471.007,10 TL ana para ile 54.982,01 TL faiz,
Mart 2018 ayı ücret alacak tutarının 4.720 TL anapara ile 570,14 TL faiz olduğu hesaplanmıştır.” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalılar vekilinin 07/03/2022 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesini, davacı vekilinin 31/03/2022 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesini sunmuş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin talepleri doğrultusunda … A.Ş.’ye yazılan müzekkereye cevap verilmiş olduğu, verilen cevapta … ve Sanayi ve Tic. A.Ş. ile bankaları arasında 26/03/2018 tarihinde imzalanan protokol kapsamında bankaya devredilen ipotekli taşınmazın vefa hakkı süresinin 26/03/2022 tarihinde sona erdiği, tekrardan düzenlenen protokol ile 26/03/2023 tarihine kadar uzatıldığının bildirildiği, yazı cevabı ekinde davalı şirketler ile … A.Ş. arasında imzalanan 26/03/2018 tarihli Borç Tasfiye Protokolü’nün fotokopisi, 26/03/2018 tarihli Alım – Satım ve Geri Alım Taahhüdü (Vefa Hakkı) Protokolü’nün fotokopisinin, 28/06/2021 tarihli Sulh ve İbra Protokolü’nün fotokopisinin gönderildiği görüldü.
Mahkememizin 26/05/2022 tarihli celsesinin 1 numaralı ara kararı ile …. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyasının celbine karar verildiği, … A.Ş. Tarafından … ve Sanayi ve Tic. A.Ş. Aleyhine 23/03/2018 tarihinde 86.898.800,55-TL üzerinden icra takibi başlatıldığı, icra emrinin borçlu … ve Sanayi ve Tic. A.Ş.’ye 27/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 01/03/2021 tarihli yazısı ile … Ticaret Anonim Şirketi hakkında yürütülen vergi incelemesine esas teşkil etmek üzere icra dosyasına istinaden icra müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen tüm icra işlemlerinin (özellikle ipotek konusu taşınmazın satışının Daireniz tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine) bildirilmesinin istenildiği, 10/03/2021 tarihli cevap yazısı ile dosyanın 23/03/2018 tarihinde açıldığının, 27/03/2018 tarihinde icra emri tebliğ edildiğinin, sonrasında ilerletici bir işlem yapılmadığının ve borçlunun taşınmazının satışının gerçekleştirilmediğinin bildirildiği görüldü.
Mahkememizin 11/01/2023 tarihli ara kararı ile dosyada mevcut bilirkişi raporlarının çelişkili olduğu görülmekle, mevcut bilirkişi raporları ve taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanları değerlendirilmek üzere yeni bir heyetten rapor aldırılmasına karar verildiği, Bankacı … …, Bankacı … … …, Sözleşmeler Alanında Uzman nitelikli hesap uzmanı Prof. Dr. …’ın 02/05/2023 tarihli raporunda sonuç ve özet olarak;
“1-Davacı ile davalılar arasında akdedilen Danışmanlık Sözleşmesi 30.01.2018 tarihinde sona ermiştir. Yanlar arasında 23.03.2018 tarihinde akdedilen Vefa hakkı sözleşmesi kapsamında ipotekli taşınmazın 26.03.2018 tarihinde 131.739.495,58 TL bedelle dava dışı kreditör … A.Ş.’ne satışı suretiyle devredilmiş olduğu görülmüştür. Bu işlemin borcun tasfiye edilip kapatıldığı anlamına geldiği bilinmektedir. Dolayısıyla vefa hakkı sözleşmesi ve taşınmazın satışı danışmanlık sözleşmesi fiilen sona erdikten sonra gerçekleştirilmiştir. Bir an için zorlama yorumla vefa hakkı sözleşmesi mevcut kredi borcunun yeniden yapılandırıldığı anlamına gelse se bile, danışmanlık sözleşmesi daha önceden sona erdiği için, davacının başarı primine hak kazanamadığı kanaati edinildiği,
2) Sayın mahkemece aksi yönde bir kanaat edinilmesi halinde, dava tarihi itibariyle hesaplanan alacak;

Alacağın niteliği
Anapara
İşlemiş Faiz
Toplam Alacak
Başarı Primi
471.007,10
54.982,01
525.989,11
Maktu Ücret
4.720,00
570,14
5.290,14
TOPLAM ALACAK
531.279,25
Sonuç ve kanaatine varıldığı” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı vekilinin 15/05/2023 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesini, davacı vekilinin 05/06/2023 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesini sunmuş olduğu görüldü.
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf iddiaları, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre; açılan davanın taraflar arasında düzenlenen danışmanlık sözleşmesi gereği başarı priminin tahsiline ilişkin alacak davası olduğu, 03.03.2022 tarihli ve 05.05.2023 tarihli bilirkişi heyet raporlarının özü itibariyle birbirini desteklemeleri nedeniyle içeriklerine mahkememizce itibar olunduğu, taraflar arasındaki ihtilafın esasen Davalı … San. ve Tic.A.Ş. ile dava dışı … Genel Müdürlüğü arasında akdedilen 26.03.2018 tarihli Borç Tasfiye ve Vefa Hakkı Protokolünün mevcut borçların yeniden yapılandırması anlamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarında toplandığı, davacının iddiasının işbu protokolün borcun yeniden yapılandırılması anlamında olduğu ve bu nedenle %0,03 oranında başarı primine hak kazanıldığı yönünde olduğu görülmüştür.
Danışmanlık sözleşmesinin hükümleri incelendiğinde, sözleşmenin 8. Maddesinde;” Bu sözleşme imza tarihinde (25.10.2017) yürürlüğe girer ve 30.01.2018 tarihinde sona erer.” hükmünün düzenlendiği, sözleşmesinin konusu 2.madde: ” Şirketler, sağlık ürünleri ithalatı ve ticareti ile otel işletmeciliği konularda faaliyet göstermek olup, nakit ve gayrinakit krediler temin edilmesine ve/veya mevcut nakit kredilerin yeniden yapılandırılmasına yönelik konularda kendisine danışmanlık hizmeti verilmek üzere işbu sözleşme akdedilmiştir” hükmünün düzenlendiği, Borç tasfiye protokolünün konusu 2.maddesinde: ” Bu Protokolün konusu ….A.Ş. ….Ltd.Şti. ve … Ltd.Şti. Firmalarının bankadan kullandığı kredi borçları ve ferilerinden dolayı bankaya doğmuş ve doğacak borçlarının geri ödenmesi, kredilerin teminatını oluşturan bankaya ipotekli taşınmazın vefa hakkıyla alacağa mahsuben bankaya devri ve geri devir şartlarının belirlenmesi ve devir eden ile borçluların asaleten ve kefaleten bankaya olan tüm borçlarının tasfiye edilmesine ilişkin koşulların düzenlenmesidir.” hükmünün düzenlendiği görülmüştür.
Danışman’ın başarı primine hangi durumlarda hak kazanacağı taraflar arasında yapılmış olan sözleşmenin 6.1’nci maddesinde yer almaktadır. Bu maddede; 6.1. Danışman, Şirketler lehine yurt içi veya yurt dışı bankalarda ve/veya diğer mali / ticari kurumlarda hangi nam altında olursa olsun nakit ve/veya gayrı nakit krediler tahsis ettirdiği takdirde, tahsis edilen nakit ya da gayrı nakit kredi tutarının % 0.3 (binde üç) oranında nakden ve def’aten Danışman’a başarı primi olarak ödenecektir. Şirket ile kredi veren kuruluş arasında, tahsis ettirilen kredilere yönelik kredi sözleşmesi imzalanması ya da kreditörün kredi tahsis edildiğini yazılı olarak Şirketlere bildirmesi halinde Danışman başarı primine hak kazanmış olacaktır. Bu maddede belirtilen başarı primine hak kazanmanın koşullarının oluşmasından ve kredilerin kullanılmasından sonra 2 (iki) gün içerisinde başarı primi nakden ve def’aten Danışman’a ödenecektir” denilmektedir. Bu maddede; “Şirket ile kredi veren kuruluş arasında, tahsis ettirilen kredilere yönelik kredi sözleşmesi imzalanması ya da kreditörün kredi tahsis edildiğini yazılı olarak Şirketlere bildirmesi halinde Danışman başarı primine hak kazanmış olacaktır. Bu maddede belirtilen başarı primine hak kazanmanın koşullarının oluşmasından ve kredilerin kullanılmasından sonra” denilerek sadece nakdi ve gayri nakdi kredilerin tahsisinden bahsedilmiş kredi benzeri işlemlerden bahsedilmemiştir. Vefa sözleşmesi ile borçlu (satıcı) lehine geri alım veya alım hakkı tanınması, bir alacağa teminat sağlamak amacıyla başvurulan yöntemlerdendir. Vefa sözleşmelerinin, bankacılık ve kredi bakımından, borçlunun bankadan kullanacağı krediye teminat olması için sözleşmede belirtilen vade sonunda kredi açan bankadan geri alınmak üzere taşınmaz maliki kredi müşterisi ile banka arasında düzenlendiği anlaşılabilmektedir. Dolayısıyla vefa sözleşmesinin kendi başına bir kredi işlemi olmadığı, kredinin unsurlarından biri olan risk unsurunu hafiflemek/ karşılamak üzere kullanılan bir yöntem olduğu bankacı bilirkişi görüşlerinden anlaşılmıştır. Somut olayda, alanında uzman bilirkişi heyeti görüşlerine göre de dava konusu vefa sözleşmesinde tahsis edilen ya da kullandırılan bir kredi olmadığı, tam tersine davalı şirketin kredilerinin tümünün kapatılmasının gerçekleştiği, yine dosya içeriğinden davacı şirketle ilgili olarak herhangi bir borç yapılandırmasının olmadığı kanaatine varıldığından davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekilleri yazılı ve sözlü beyanlarında, 3 kez yazılan tekit müzekkeresine rağmen … tarafından mahkeme müzekkeresine cevap verilmediği, dosyanın … yazı cevabı gelmeden bilirkişiye tevdi edildiği, …’ tan yazı cevabı geldikten sonda dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdine karar verilmesi talep olunmuş ise de; 03.03.2022 tarihli ve 05.05.2023 tarihli bilirkişi heyet raporlarının alanında uzman bilirkişilerden oluşup mahkememizce de itibar edilen bilirkişi görüşleri doğrultusunda dosya yeterince aydınlandığından davacı vekilinin talebinin reddine karar verilerek karar verme yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davacının davasının reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL Karar ve İlam Harcın, peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan toplam 9.072,93-TL’den mahsubu ile bakiye 8.803,08-TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan 3.000,00-TL bilirkişi ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 80.379,10-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (… Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/09/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır