Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1273 E. 2021/126 K. 02.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1273 Esas
KARAR NO:2021/126 Karar

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/12/2018
KARAR TARİHİ:02/02/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin müvekkil şirket ile davalı şirket arasında uzun süredir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalı şirketin bir süredir ödemelerini aksatmakta olduğunu ve müvekkil tarafından tedarik edilen ürün bedellerinin ödenmediğini ve müvekkilinin davalı şirketten 114.704,13 TL alacağının bulunduğunu, alacağa dayanak e-faturalar üzerinde ödeme gününün bulunduğunu ve vadesinde ödenmeyen faturalar için günlük 0,002 vade farkı uygulandığını ve bu oran üzerinden müvekkil şirketçe faturalar düzenlendiğini, açıklanan nedenlerle davalı şirketin taşınmazı üzerinde ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz uygulanmasına, müvekkili şirketin alacaklı bulunduğu 114.704,13 TL ile birlikte işleyecek ve işlemiş günlük 0,002 vade farkı ile birlikte davalı şirketten tahsiline yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle, müvekkil şirket ile davacı şirket arasında 27.05.201-27.07.2016 tarihleri arasında geçerli sözleşmenin 9. Maddesi uyarınca yazılı olarak mutabık kılınarak sözleşme uzatılmadığı için 20.07.2016 tarihinde sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, bu dönemde düzenlenen tüm faturaların ödendiğini ve davacı şirkete borcunun bulunmadığını, talep edilen fatura bedellerine uygulanan faiz oranının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasındaki hizmet dönemine ilişkin dosyada mevcut sözleşmede vade farkı konusunda herhangi bir düzenleme bulunmadığını davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP :
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; mahkemeniz TBK 89. Madde ve HMK: 10. Maddesi uyarınca yetkilidir, yetki itirazının reddini, düzenlenen faturaların davalı şirkete gib portalı e-fatura yoluyla tebliğ edildiğini, süresinde faturalara itiraz edilmediğini, davalının faturaya konu hizmeti almadığını ispatla yükümlü olduğunu, davaya konu faturalara ilişkin davalı ticari defterlerinde kaydın bulunmamasının müvekkili davacı lehine delil teşkil ettiğini, yazılı sözleşmenin sona erdiği 27.07.2016 tarihinden sonraki dönemde de davalı şirket tarafından birçok sipariş verildiği, bedellerin bir kısmını ödediğini ve ticari ilişkinin devam ettiğini, geçerli bir sözleşme bulunmadığı yönündeki savunmaların dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında vade farkı uygulamasına yönelik teamül oluştuğunu, 27.07.2015-27.07.2016 dönemine ilişkin kesilen faturalar ve buna ilişkin yapılan ödemeler ile davalı yanın vade farkı uygulamasını zımnen kabul ettiğini, faturaların 2018 yılında muaccel olduğunu ve on yıllık genel zamanaşımı süresinin dolmadığını, beyan etmiştir.
İKİNCİ CEVAP :
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; mahkememizin HMK 6. Maddesi genel yetki uyarınca yetkisiz olduğunu, davalı şirket merkezinin … olduğunu ve yine taraflar: arasındaki imzalanan sözleşmnin 6. Maddesi ve HMK 17. Maddesi uyarınca yetki sözleşmesi kapsamında … Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği 20.07.2016 tarihinden sonra sözleşmenin 9. Maddesi uyarınca taraflar arasında sözleşmenin uzatılmasına yönelik yazılı mutabakat olmadığını ve sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini hüküm doğurmayacağını, vade farkına ilişkin sözleşmede düzenleme yapılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını davanın reddini, talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Davadaki uyuşmazlık konusunun , mevcut ticari ilişkiden kaynaklı fatura alacak hakkının doğup doğmadığı varsa miktarının ne kadar olduğu, vade farkı alacağının olup olmadığı, varsa miktarının ne kadar olduğu, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, hususlarında toplandığı görülmüştür.
Alacak, faturaya dayanmakta olup, taraflar tacir olduğundan ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak rapor alınması cihetine gidilmiştir.
Mahkememizce oluşturulan ara kararı gereği dosyanın nihai rapor için bilirkişi S.M. Mali Müşavir … tarafından verilen kök raporda; davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre dava tarihi olan 28.12.2018 itibariyle davalı yandan 114.704,06 TL miktarında alacaklı olduğu, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, dava tarihi olan 28.12.2018 itibariyle davacı yana 114.704,06 TL miktarında borcunun bulunduğu davacı şirketin faiz ile ilgili talebinin takdirinin sayın mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 23/10/2019 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
Mahkememizce oluşturulan ara kararı gereği … Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davalının 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarının ”… Mah. … Sok. No:…/… …/…” adresinde inceleme yapılmasına, karar verilmiş olup, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Talimat sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda; davalının defter kayıtlarında incelemeye ibraz edilen ve dökümü yapılan davacı yan olan …’den alınan ve davacıya davalı … A.Ş. Tarafından düzenlenen tüm faturaların kayıtlı olduğu ve bu faturalar ile davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketin davalı şirketten 31.12.2015 tarihi itibari ile 88.138,94 TL alacaklı , davalının da davacıya borçlu göründüğü tespit edilmiştir.
… 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Talimat sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 24/02/2020 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir. Davacı vekili 26/02/2020 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir.
Mahkememizce talimat mahkemesinden gelen rapor birlikte değerlendirilerek bu hususta davalının itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verilmiş olup bilirkişi tarafından sunulan 23.06.2020 tarihli ek raporda; davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, dava tarihi olan 28.12.2018 itibariyle davalı yandan 114.704,06 TL miktarında alacaklı olduğu, talimat yoluyla alınan 10.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen hususlarda; davalı şirketin 2015 yılına ait ticari defteri üzerinde yapılan incelemede; davalı şirketin 31.12.2015 tarihi itibariyle davacı şirkete 88.138,94 T L borcunun bulunduğu tespit edildiği, 09/10/20196 tarihli kök raporda yapılan tespitlerde 2016,2017 ve 2018 yıllarına ait davalı şirket defterleri üzerinde yapmış olduğu incelemede; 01.01.2016 tarihli açılış fişinde kayıt edilen 2015 yılı devir miktarı ile aynı olduğu, buna göre, davalı şirketin incelenen ticari defter kayıtlarına göre de, takip tarihi olan 28.12.2018 itibariyle davacı yana 114.704,06 TL borcunun bulunduğu, davacı şirket tarafından düzenlenen vade farkı faturalarını kabul ettiği, davalı şirket tarafından 7 gün içerisinde itiraz edilmemesi nedeniyle kabul etmiş sayılacağı sonuç ve kanaati bildirilmiştir. Davalı taraf ek rapora itiraz etmiş ancak bilirkişi masrafını yatırmadığı için tekrar bir inceleme yapılamamış ve mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, ticari defterlerin kanıt olması, bu defterlerin Ticaret Kanunu’nun öngördüğü şartlar içinde tacirin lehinde veya aleyhinde olarak kullanılması ve ticari bir uyuşmazlığında hükme esas teşkil etmesidir. Böylelikle, ticari bir uyuşmazlıkta ticari defter kaydı, uyuşmazlığın çözümünde yazılı bir kanıt aracıdır. Tacirin tuttuğu bütün defterlerdeki kayıtların birbirine uygun olması; birbirini tutması ve doğrulaması şarttır. Ayrıca ticari defterlerin kanuna uygun olarak tutulmuş olması yanında tasdike tabi olan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin de Ticaret Kanununda belirtilen sürelerde ve şekillerde yapılmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde defterler, sahipleri lehine kanıt olma niteliklerini kaybederler. Bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağın olduğunu iddia eden taraf yazılı belgeler ile ispat etmesi gereklidir. İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddeleri ayrıca HMK Madde 222 de Ticari defterlerinin ibrazı ve delil olması açısından ilgili düzenlemeler mevcuttur. Davacı şirket tarafından davalı adına düzenlenen faturalara itiraz edildiğine dair bilgi yada belgenin dosya içerisinde olmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ticari ilişki sözleşmenin bitim tarihinden itibarende devam ettiği, davalının 2017 ve 2018 yılında da muhtelif aylarda davacıya ödemeler yaptığı, fatura ödeme tarihleri uyarınca genel zamanaşımı süresinin dolmadığı tespit edilmiştir ve davalı şirket vekilinin bu yöndeki itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davacı taraf, ticari alışveriş yaptıkları dönemde davalı şirketin ödemelerini geciktirdiğinden bahisle geciken ödemeler için vade farkı hesaplayarak faturalar göndermiş ve bu faturaları ticari defterlerine kaydetmiştir. Buna karşılık davalı taraf ise faturalara süresinde itiraz etmemiş, böyle bir borcu olmadığını iddia etmiştir.
Vade farkı, satış sözleşmelerinde mal bedelinin geç ödenmesi karşılığında alıcının ödemesi kararlaştırılan fiyat farkıdır. Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında vade farkının hukuki niteliği tartışmalı olup, vade farkının mal bedeli, faiz, tazminat ve cezai şart niteliğinde olduğuna dair görüşler vardır. (Geniş bilgi için : İsmail KAYAR/Pınar T.GÜNBAY, Faturada Yer Alan Vade Farkı Kaydına İlişkin Yargıta Faturada Yer Alan Vade Farkı Kaydına İlişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı Hakkında Bir Değerlendirme, EÜHFD, C.I, S.2, (2006) s.151-161).
Davanın tarafları arasındaki sözleşmenin Ödeme Şekilleri başlıklı 5.4 maddesine göre; AKG fatura bedelini “faturanın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 iş günü içinde banka havalesi ile …’e yapacaktır.” 5.5 maddesi uyarınca da; “Interlink kampanya duyuru materyallerini AKG yazılı onayına müteakip üreterek teslim edecek, teslim sonrası faturalandıracaktır.” Böylece, taraflar sözleşme ile, TBK.m.207/2’de düzenlenen aynı anda ifa ilkesini sözleşme ile değiştirerek önce malın teslim edileceğini, bedelin ise fatura tebliğ tarihinden itibaren 15 iş günü içerisinde ödeneceğini kararlaştırmışlardır. Sözleşmede mal bedellerinin vadesinde ödenmemesi halinde vade farkı isteneceğine veya istenmeyeceğine dair bir açıklık yoktur. 27.06.2003 T. 2001/1 E. ve 2003/1 K. sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı ile vade farkı istenebilecek ve istenemeyecek durumlar 4 başlık altında ele alınmıştır. Şöyle ki;
1-Taraflar arasında mevcut olan yazılı bir sözleşme ile vade farkı ödeneceği hususu kararlaştırılmış ise bu kayıt sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiğinden TTK m. 23/2’de (6012 Sayılı TTK.m.21/2) yer alan karineye dayanmaya dahi gerek olmaksızın asıl borç ilişkisini doğuran yazılı sözleşmeye dayanarak vade farkı istenebilir. Dava konusu olayda taraflar arasında bir yazılı sözleşme bulunmakla birlikte geç ödeme halinde vade farkı isteneceğine dair açık bir hüküm yoktur.
2-Taraflar arasında mevcut olan yazılı bir sözleşme ile vade farkı istenemeyeceği kararlaştırılmış ise vade farkı kaydına TTK m. 23/2’de (6012 Sayılı TTK.m.21/2) belirtilen sürede itiraz edilmese dahi yazılı sözleşmenin asli unsurlarından olan semenin tek taraflı irade beyanı ile değiştirilmesi mümkün olamayacağından vade farkı istenmesi hukuken mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşmede vade farkına dair bir açıklık olmadığı gibi, davalı taraf vade farkı faturalarına süresinde itiraz etmemiş ve ticari defterlerine kaydetmiştir.
3-Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmasa dahi, taraflar arasında vade farkı istenebileceği yönünde bir ticari teamülün varlığı halinde de faturaya TTK m. 23/2’de (6012 Sayılı TTK.m.21/2) belirtilen 8 günlük süre içerisinde itiraz edilmemesi halinde vade farkı istenebilir. Somut olayda, davanın tarafları arasında ihtilaf konusu olan vade farkı faturaları dışında daha önce vade farkı faturası kesildiğine, ödendiğine ve bu konuda bir teamül oluştuğuna dair iddia ve delil yoktur.
4- Taraflar arasındaki asıl borç ilişkisinin yazılı bir sözleşmeye dayanmadığı durumlarda, faturada yer alan vade farkı kaydına itiraz edilmemesi neticesinde vade farkı istenebileceğine ilişkin ticari teamül de yok ise, vade farkı istenip istenemeyeceğine dair Yargıtay’ın Hukuk Daireleri arasındaki içtihat farklılıkları giderilerek, bu durumda vade farkının fatura münderecatına dahil olmadığı, süresinde faturaya itiraz edilmese dahi kesinleşmeyeceği ve vade farkı istenemeyeceği yönünde İçtihadı Birleştirme Kararı verilmiştir. (Yargıtay İçtihatları Birleştirme HGK, T: 27.06.2003, E: 2001/1, K: 2003/1, RG. T: 24.12.2003; Sayı 25326).
Dava konusu olayda, taraflar arasında bir yazılı sözleşme bulunmakla birlikte, sözleşmede vade farkı konusunda bir açıklık yoktur. Vade farkı satış sözleşmesinde sözleşmenin esaslı unsurlarından mal bedeli (semen) ile ilgili olduğundan, tek yanlı olarak vade farkı istemek veya bunun için vade farkı faturası göndermek sözleşme değişikliği için öneri (icap ) niteliğindedir. Kendisine vade farkı faturası gönderilen davalı tarafın bu öneriyi kabul ettiğine dair bir iddia ve delil yoktur.
Taraflar arasındaki sözleşmede vade farkı konusunda bir hüküm veya daha önce aralarında vade farkı ödenmesi konusunda bir teamül bulunmadığından ancak vade farkı faturasına ilişkin faturaya itiraz edilmediği ve davalı ticari kayıtlarında yer aldığı bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden söz konusu Yargıtay İBK çerçevesinde davacı tarafın vade farkı isteyebileceği değerlendirilmiştir. Dava tarihinden önce davalının fatura alacaklarından kaynaklı temerrüde düşürüldüğüne dair davacı tarafından gönderilmiş ayrı bir ihtar olmadığından taraflar arasındaki işin ticari iş olması ve ticari işletmelerini ilgilendirmesi nedeniyle 3095 sayılı kanunu 2/II maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren avans faize hükmetmek gerekmiştir.
Bilirkişi raporu göz önüne alındığında davacının davalı şirketten takip tarihi itibariyle 114,704,13 TL alacaklı olduğu bu nedenle yapılan icra takibine konu alacak miktarı Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği yerinde görülmekle açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen gerekçeler uyarınca;
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın KABULÜ İLE;
114.704,13 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine
Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 14.846,89-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gereken 7.835,43 TL harcın peşin alınan 1.958,86 -TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 5.876,57-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.958,86 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı vekili tarafından yapılan posta-tebligat gideri toplamı 212,19 -TL ile 1 adet bilirkişi ücreti 500,00 .-TL, 35,90.-TL başvuru harcı, 5,20.-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 753,29.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan 1.908,80 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yolu (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine başvuru yolu) açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır