Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1122 E. 2019/474 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/11 Esas
KARAR NO : 2019/498 Karar
DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 08/01/2019
KARAR TARİHİ : 19/11/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememizde açılan davada yapılan açık yargılamalar neticesinde ;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, Yine taraflar arasında 27.06.2007 tarihinde intifa sözleşmesi imzalandığını, Bahsi konu sözleşmeler nedeniyle müvekkilin adına kayıtlı İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi … Mah. … Mevkii, … Parselde kayıtlı taşınmaz üzerine davalı lehine ipotek tesis edildiğini, Taraflar arasındaki sözleşme 31.10.2013 tarihinde feshedildiğini, Fesihten sonra ipoteğin fek edilmemesi nedeniyle … Noterliği … yevmiye olu ve 13.07.2017 tarihli ihtarname ile ipoteğin fek edilmesi davalıya ihtar edildiğini, İşbu fesihten sonra üzerinden uzunca bir süre geçmesini takiben … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile alacak davası ikame edildiğini, Taleplerine rağmen ipotek fek edilmediğini ve bu sebeple müvekkili şirket adına işbu davanın açılması zorunlu hale geldiğini, davalı tarafından feshedilmiş sözleşmede dayanak gösterilerek ipoteğin fek edilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğunu , İpotek, alacağa bağlı (fer’i) bir hak olduğundan, güvence altına aldığı alacağın sona ermesi ipoteğin de sona ermesine neden olacağını, Alacak ödendikten sonra veya ipoteğin ferisi niteliğini taşıdığı sözleşme sona erdikten sonra tapu sicilinde görünen ipotek, alacaklı açısından sadece şekli anlam taşımakta olup maddi açıdan bir değer ifade etmeyeceğini, Ana sözleşmenin sona ermesi üzerine taşınmaz sahibi, Medeni Kanunun 883 maddesi gereğince, alacaklıdan ipotek kaydının tapu sicilinden silinmesine (terkinine) rıza göstermesini isteyebileceğini, Malikin bu yöndeki talebi karşısında alacaklı, ipotek kaydının silinmesine razı olduğunu yazılı olarak tapu memuruna beyan etmesi gerektiğini ve tapu kütüğünde şeklen gözüken ipoteği sona erdirilmesinin gerektiğini, Açıklanan nedenlerle İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi … Mah. … Mevkii, … Parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki gerektiğini, davanın kabulüne, İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi … Mah. … Mevkii, … Parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vermiş olduğu cevap dilekçesinde;
“Huzurdaki davada, davacı taraf zorunlu dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurmadığından dolayı huzurdaki davanın dava şartı eksikliğinden dolayı usulden reddi gerekmektedir. Nitekim 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca arabuluculuk yoluna başvuru zorunluluğunun olduğu söz konusu durumun dava şartı olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafından dava şartı olan arabuluculuk yoluna başvurulmadığından dolayı davanın dava şartı eksikliğinden dolayı REDDİNE karar verilmesini talep ediyoruz.
HUZURDAKİ DAVADA DAVACININ BORÇLU OLUNMADIĞI İDDİASI İLE İPOTEĞİN TERKİNİ İSTENMEKTE OLUP BU NEDENLE, İPOTEK TUTARI OLAN 2.400.000 TL ÜZERİNDEN EKSİK HARCIN İKMALİ AKSİ HALDE DAVANIN BU NEDENLE REDDİ GEREKTİĞİ HUKUKEN ORTADADIR. Huzurdaki davada davacının doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak müvekkil şirkete verilmiş bulunan 2.400.000 TL bedelli ipoteğin terkini istenmekte olup hukukumuzda bu davanın menfi tespit hükümlerine tabi olarak çözülmesi gerektiği ve bu doğrultuda davacının borçlu olmadığını ispat etmesi gerektiği aşikardır. Bu nedenle, dava değerinin ipotek tutarı olması gerektiği ve bu nedenle de eksik harcın ikmaline karar verilmesi gerektiği ortadadır. Müvekkil şirket davacı şirketten alacaklıdır. Taraflar arasında bu konuda görülmekte olan derdest bir alacak davası bulunmakta olup bu nedenle ilgili alacak davasının bekletici mesele yapılması gerekmektedir.Müvekkil şirket tarafından davacı şirket aleyhine açılmış bulunan ve … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında görülmekte olan derdest bir alacak davası bulunmakta olup huzurdaki davanın bu nedenle ve usul ekonomisi gözetilerek ilgili dosya açısından bekletici mesele yapılması gerekmektedir. Zira söz konusu davada müvekkil şirketin alacaklı olduğuna karar verilmesi halinde huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği hukuken ortadadır. Müvekkil şirket, taraflar arasında akdedilen 15 yıl süreli İntifa Hakkı karşılığı ödenen 1.500.000 USD+KDV İntifa Bedeli’nin hukuken ve fiilen kullanılamayan dönemlerine isabet eden tutarları nedeniyle davacı şirketten alacaklıdır. Tapuda İstanbul İli Küçükçekmece İlçesi … Mahallesi … Mevkii Pafta … Parsel … olarak kayıtlı taşınmaz üzerinde … amblem ve markası altında akaryakıt istasyonu faaliyetinde bulunulması ile ilgili olarak, akdedilmiş bulunan 27.06.2007 tarihli İntifa Hakkı Tesisi Vaadi ve Yatırım Hakkında Protokol ve tapuya 31.10.2008 tarih ve … yevmiye ile tescil edilen 15 yıl süreli İntifa Hakkı uyarınca, ilgili istasyonun kullanma, yararlanma ve tasarruf hakları 31.10.2023 tarihine kadar müvekkil şirkete bırakılmıştır. İlgili sözleşmeler kapsamında davacı şirketin 15 yıl süre … amblem ve markası altında faaliyette bulunulması karşılığında kendisine 1.500.000 USD + KDV (Birmilyonbeşyüzbin Amerikan Doları) ödenmesi kararlaştırılmış olup ilgili ödeme davacıya yapılmıştır.1-Davacının İntifa Hakkı’nın tesis edildiği tarih ile faaliyete başlanma tarihi arasındaki istasyonun fiilen kapalı kaldığı döneme isabet eden 305 gün için iade borcu doğmuştur. Taraflar arasında akdedilen 27.06.2007 tarihli İntifa Hakkı Tesisi Vaadi ve Yatırım Hakkında Protokolü’nün 4. maddesinin “A.” bendi uyarınca, “İstasyonun gerek inşası gerekse faaliyete geçebilmesi için gerekli tüm ruhsat, izin SATICI tarafından alınacak ve masraflar SATICI tarafından karşılanacaktır.”
hükmü kararlaştırılmış olup aynı maddenin son paragrafı ise aşağıdaki şekildedir ;
“SATICI işbu madde de gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği tüm işlemleri, işbu protokolün imza tarihinden itibaren 6 (Altı) ay içerisinde gerçekleştirmeyi peşinen kabul ve taahhüt eder.”
İntifa Hakkı, Tapu Sicil Müdürlüğü’ne 31.10.2008 tarihinde tescil edilmiş olup istasyonda faaliyet başlama tarihi de 01.09.2009’dur. Fakat istasyonun 305 gün geç faaliyete geçtiği tartışmasız olup fiilen kullanılmayan bu döneme isabet eden intifa bedeli tutarının iadesi gerektiği protokol hükümleri uyarınca tartışmasızdır. Zira protokolün aşağıda da açıklanan 7. maddesi uyarınca istasyonun hukuken ya da fiilen işletilmesinin mümkün olmadığı durumlarda İntifa bedelinin müvekkil şirkete iadesinin gerektiği kararlaştırılmıştır.
2-Ayrıca davacının Rekabet Kurulu Kararları uyarınca, İntifa Hakkı’nın 31.10.2013 tarihinde normal süresinden önce sona ermiş olmasından ötürü, 31.10.2013 – 31.10.2023 tarihleri arasında kullanılmayan dönemine isabet eden tutarı da iade borcu doğmuştur.
Taraflar arasında imzalanan Bayilik Sözleşmesi tahtında taşınmaz üzerinde … Akaryakıt İstasyonu olarak faaliyet gösterilmekte iken ilerleyen zamanlarda Rekabet Kurul Kararları ile önceki emsal kararlar ve yerleşik uygulamalar değiştirilerek İntifa Hakkı 5 yıllık Grup Muafiyeti süresine tabi kılınmıştır. Bu nedenle, sektördeki tüm dağıtıcı şirketlerin bu konudaki sözleşmeleri gibi huzurdaki görülen davadaki İntifa Hakkı başta olmak üzere dikey ilişye konu tüm sözleşmelerin ifası 31.10.2013 tarihinde imkansız hale gelerek, sona ermiştir.
Dolayısıyla her iki konuda, taraflar arasındaki protokolün 7. maddesi gayet açıktır. Zira ilgili hükümde istasyonun hukuken ya da fiilen işletilmesinin mümkün olmadığı durumlarda İntifa bedelinin iadesinin gerektiği açık bir şekilde kararlaştırılmıştır. Şöyle ki ;
27.06.2007 tarihli İntifa Hakkı Tesisi Vaadi ve Yatırım Hakkında Protokol’ün 7. maddesi ;
“SATICI, İntifa tesisinden sonra söz konusu taşınmaz ile ilgili olarak, SATICI’nın 31.12.2007 tarihine kadar GSM Ruhsatı’nı ve /veya EPDK Lisansı’nı alamaması ya da daha sonradan bu haklarını kaybetmesi ya da herhangi bir zamanda söz konusu taşınmaz üzerinde bir akaryakıt istasyonu işletilmesinin hukuken ya da fiilen mümkün olmaması durumunda, talep halinde öncelikle kendisine ödenen İntifa Bedeli’ni geri ödemeyi ve STP tarafından İntifa’nın tek taraflı olarak feshedilebileceğini kayıtsız şartsız peşinen kabul ve taahhüt eder.” Bu nedenle, Rekabet Kurulu Kararları uyarınca, İntifa Hakkı’nın ve dikey ilişkiye konu tüm sözleşmelerin 31.10.2013 tarihinde sona ermiş olmasından ötürü, İntifa Bedeli’nin 31.10.2013 – 31.10.2023 tarihleri arasında kullanılmayan dönemine isabet eden döneminin kıstelyevm usulü ile hesap edilmesi ile bulunacak olan tutarının da müvekkil şirkete davacı tarafından iade edilerek, ödenmesi gerektiği aşikar olup müvekkil şirketin alacaklı olması nedeniyle davacının davasının yersiz olduğu ve reddi gerektiği hukuken ortadadır. ” şeklinde beyan edip Davacının arabuluculuk kanun yoluna başvurmadığını ,öncelikle davanın bu nedenle reddi gerektiğini, davanın gerek usulden gerekse esastan Reddine, Yargılama giderleri ile Vekalet Ücretinin de Davacı şirkete yükletilmesine, karar verilmesini talep edip davanın reddini savunmuştur.DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava;İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) isteminden ibarettir. Uyuşmazlık, menfi tespit niteliğindeki ipoteğin fekki davasında arabuluculuk işlemlerinin tamamlatılmasının dava şartı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
HMK’nun 115/1. Maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir” hükmü amirdir.
19/12/2018 tarih ve 30630 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7155 sayılı kanunun 20. Maddesiyle 6102 sayılı TTK 5. Maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5/A maddesinde; dava şartı olarak arabuluculuk getirildiği, söz konusu düzenleme ile ” Bu kanunun 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmü amirdir. 7155 sayılı kanunun 26. Maddesinde, anılan kanunun 20. Maddesinin 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
(…)TTK’nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun “ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede “talep sonucu” olan alacak ve tazminat istemlerine değil “dava konusuna” vurgu yapılarak, “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar” için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Zira, kanun koyucunun amacı, uyuşmazlıkların yargı önüne gelmeden, taraflar arasında bir arabulucu vasıtasıyla görüşmeler yapılmak suretiyle, daha hızlı ve kesin olarak çözülmesi ve bu çözüm yolunun olabildiğince geniş uyuşmazlık ve dava türlerine uygulanmasıdır. Bu amaç göz önüne alındığında, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan menfi tespit davalarında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu sonucuna varılmaktadır. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir. (…) T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15.HUKUK DAİRESİ DOSYA NO: 2019/2103 KARAR NO:2019/1517 04/12/2019 tarihli kararı menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğunu belirtmektedir.
Tüm izah edilen nedenler çerçevesinde; taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesi uyarınca alacakların ödendiği iddiasıyla sözleşmenin feshinden sonra alacağın teminatı ipoteğin sona erdiğinin ileri sürüldüğü gözetildiğinde, ayrıca davalı şirketin davacı şirketten alacaklı olduğu iddiasıyla İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı derdest dava dosyasıyla alacağın ödenip ödenmediği durumunun ihtilaflı olduğu, ipoteğin fekki istemi de temelde menfi tespit yani ipoteğe konu taşınmaz nedeniyle borçlu olunmadığı iddiasını içerdiği, Davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığının açıkça anlaşılması nedeniyle, Arabuluculuk Kanununun 18/A-2. Maddesi ile HMK’nun 115/2. maddesi hükmü gereğince, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah edilen gerekçeye istinaden;
1-Davanın zorunlu arabulucuk dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL Karar ve İlam Harcından, peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu fazla yatırılan 126,38 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından bu dava sebebi ile yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2. İle 13/1 maddesi hükümlerine göre hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan Gider Avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 19/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır