Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/407 E. 2023/636 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/407 Esas
KARAR NO : 2023/636
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 14/06/2023
KARAR TARİHİ : 15/09/2023

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, müvekkili davacı …, Tasfiye Halinde … ve Ticaret A.Ş.’nin (“Şirket”) pay sahibi olduğunu, davalı tasfiye memurları Şirket’in 5 Mart 2019 tarihli genel kurulunda Şirket’in tasfiye memurları olarak atandıklarını, davalı tasfiye memurları, tasfiye sürecinin başladığı Mart 2019’dan beri 4 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen üzerlerine düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmediklerini, bu durum karşısında, Türk Ticaret Kanunu’nun 537/2 hükmü gereğince tasfiye memurlarının görevden alınmalarını ve alanında uzman, gerçekten şirketin tasfiyesi doğrultusunda çaba sarfedecek tarafsız ve bağımsız yeni bir tasfiye heyeti atanmasını talep ettiklerini, davalı tasfiye memurlarının yasal yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmemeleri sebebiyle, şirket’in tasfiyesi için gerekli makul süre çoktan aşıldığını, şirket’in tek bir malvarlığı olmasına rağmen 4 yılı aşkın süredir söz konusu malvarlığını satamayan bu sebeple de tasfiyeyi bitiremeyen tasfiye heyetinin, yerleşik yargıtay içtihadı doğrultusunda başkaca bir incelemeye gerek kalmaksızın salt bu sebeple görevden alınmaları gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu’nda tasfiye memurlarının yükümlülükleri açıkça düzenlendiğini, buna göre, tasfiye memurlarının kanunda sayılan görevleri kapsamında birinci ve öncelikli görevi tasfiyeyi hakkaniyetli şekilde en kısa sürede tamamlamak olduğunu, Tasfiye memurları basiretli yöneticiler gibi hareket etmesi gerektiğini, tasfiye halindeki şirketin hak ve menfaatlerini koruması gerektiğini, tasfiye memurlarının amacının tasfiye sürecinde şirket aktiflerinin satılarak paraya çevrilmesi ve mevcut borçların kapatılması, tasfiyeye ilişkin sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülerek şirketin varlığının sağlıklı bir şekilde sona erdirilmesi olduğunu, tasfiye safhasında kanun ya da esas sözleşme ile diğer organların yetkisine bırakılmayan durumlarda tüm işlerin yapılması tasfiye memurlarına bırakıldığını, tasfiye memurları ilk envanter ve bilançonun hazırlanmasıyla birlikte tasfiyenin kapanmasına kadar görevli olduklarını, bu bağlamda tasfiye memurları şirketin tüm hak, mal ve alacaklarının korunması için tüm önlemleri almakla ve şirket için tüm görevleri yerine getirmekle yükümlü olduklarını, bu durum özen ve sadakat yükümlülüğünün bir sonucu olduğnuu, tasfiye memurları, özen ve sadakat borcunun bir sonucu olarak tasfiyeyi de mümkün olan en kısa süre bitirmesi gerektiğini, davalı tasfiye memurları Şirket’in aktifine kayıtlı tek bir taşınmaz bulunmasına rağmen söz konusu taşınmaz olan … Mahallesi, … Caddesi, No: … – İstanbul adresinde yer alan arsa ve üzerinde yer alan depo ve idari binaların rayiç değerinin belirlenerek satılması için gerekli aksiyonları yeterli olduğu ölçüde almadığını ve gayrimenkul sektörünün oldukça hareketli olduğunu, ülke genelinde ve Taşınmaz’ın bulunduğu bölgedeki taşınmazların büyük bir hızla ve oldukça iyi fiyatlara satıldığı dönemlerde dahi söz konusu taşınmazın elden çıkarılması için gerekli çabayı göstermediğini, bu uğurda gerekli aksiyonları yeterli ölçüde almadığını, Tasfiye memurlarının tasfiyeye yönelik tüm eylem ve söylemleri göstermelik olduğunu, bu durumun nedeni, Şirket oy çoğunluğunu temsil eden tasfiye memurlarının, Şirket pay sahibi şapkalarıyla gerçekte Şirket’i tasfiye iradelerinin bulunmaması olduğunu, oysaki Şirket’in sahibi olduğu gayrimenkul, son derece değerli bir ticari gayrimenkul olup bu tip bir gayrimenkulün, gayrimenkul sektörü yönünden satış rakamı rekorlarının kırıldığı 4 yıllık süre içinde satılamamış olmasının ticari gerçeklerle açıklanabilir olmadığını, müvekkili davacı tarafından tasfiye sürecine yardımcı olmak adına emlak piyasasında uzman bazı emlakçılık firmaları tasfiye heyetine yönlendirilmişse de bu firmalarla kalıcı ve amaca yönelik bir iş ortaklığı kurulmadığını ve bu firmalarca getirilen teklifler de dikkate alınmadığını, tüm bu süreçte, tasfiye memuru değil Şirket ortağı şapkasıyla hareket eden tasfiye memurları tasfiye sürecinde kȃr amacı gütmek yerine sadece tasfiye amacı güdülmesi gerektiğini bilinçli olarak göz ardı ettiklerini, bu sebeple de anılan Şirket gayrimenkulünün satışını dolayısıyla tasfiyeyi sürüncemede bıraktıklarını, davaya konu Şirket’in tasfiyesinin 4 yılı aşkın süredir tamamlanamamış olmasının hiçbir açıklaması olamayacağı gibi tasfiye memurlarının makul süreyi çoktan aşmış olduğu izahtan vares olduğunu, tasfiye memurlarınca yukarıda açıklanan sebeplerle bilinçli şekilde sürüncemede bırakıldığını, tasfiye memurlarının Şirket ortağı şapkasıyla Şirket’e ait tek taşınmazının satışı hususunda olumsuz yönde direnç sergilemeleri ve tasfiyeyi 4 yıllık süre sonunda halen tamamlamamış ve hatta tamamlamaya yakın bir aşamada dahi olmamaları yasaya açıkça aykırı olduğunu belirterek tasfiye memuru olarak eylem ve işlemleri yönünden kamu görevlisi niteliğini haiz tasfiye memurları hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi kapsamında görevi ihmal suretiyle kötüye kullanma suçu sebebiyle suç duyurusunda bulunma ve Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesiyle tazminat davası açma hakları saklı kalmak kaydıyla; haklı davamızın kabulü ile davalı tasfiye memurları … ’ın TTK 537/2 hükmü uyarınca tasfiye memurluğu görevinden alınmalarına, görevden alınan tasfiye heyeti yerine içinde mali hesap uzmanı ve gayrimenkul değerleme uzmanı da bulunan yeni, bağımsız ve tarafsız bir tasfiye heyetinin atanmasına, Söz konusu azil ve atamanın ticaret sicilini nezdinde ilan edilmesine, Tasfiyenin açılmasının üzerinden yaklaşık 4 yıl geçmiş olduğu, halihazırda şirkete ait tek gayrimenkulün satışına yönelik somut hiçbir girişim bulunmadığı ve bu durumun yüksek mahkeme içtihatları ışığında tek başına tasfiye memurlarının görevden alınması için haklı sebep oluşturduğu dikkate alınarak tasfiye sürecinin yasada öngörülen şekilde en kısa sürede tamamlanması amacıyla işbu davadaki taleplerinin dosya üzerinden ivedilikle karara bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından HMK 123 maddesi gereğince davanın geri alındığı yönünde talepte bulunduğu, geri alınma nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin istenildiği, davalılar vekilince davacının davasının geri almasının muvafakat ettikleri, ayrıca davacıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığı yönünde dilekçe verildiği görüldü.
HMK 123. Maddesinde ” Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/10 md.) Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” denilmektedir.
Davacının davasını HMK 123 maddesine göre geri alması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına aşağıdaki şeklide karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacının davasını HMK 123 maddesine göre geri alması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
3-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde resen yazı işleri müdürünce ilgilisine iadesine,
4-Bu dava sebebiyle 269,85 TL karar ve ilam harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile kalan 89,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile … Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/09/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır