Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/716 E. 2023/363 K. 09.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/716 Esas
KARAR NO : 2023/363
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2022
KARAR TARİHİ : 09/05/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; 03/04/2021 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza çift taraflı olduğundan … Plakalı araç kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise işbu kazada kusuru bulunmadığını, müvekkilinin 08/06/2021 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yaptığını, sigorta şirketinin tazminatı ödemediğini, davalının ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmemiz gereken tazminat alacağımız yasal süresinde tahsil edilemediğini, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 100,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsili talep etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılması mümkün olmadığını, araçta meydana geldiği iddia edilen zarar “belirli veya belirlenebilir” nitelikte olduğunu, bu sebeple davanın kısmi dava şeklinde açılmasında HMK107. Madde uyarınca hukuki yarar olmadığını, sigorta davalarında ve sigorta tahkim başvurularında sigortacı şirkete başvurma zorunluluğu getirildiğini, mevcut kazada sigortalının kusurlu olmadığını, mahkeme aksi kanaatte ise yalnızca kusur oranında ödeme yapılacağını, müvekkili şirketin faiz sorumluluğunun sınırlı olduğunu, tarafımıza tebliğ edilen başvuru dilekçesinde her ne kadar tazminata iskonto uygulanmadan hükmedilmesi talep edilmişse de kesinlikle kabul anlamına gelmemekle beraber müvekkili şirket aleyhine tazminata hükmedilmesi halinde en az yüzde otuz olmak üzere tedarik ve işçilik iskontosu uygulanmasını, müvekkilinin sorumluluğu yalnızca poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, poliçe limiti kaza başına 82.000,00TL araç başına 41.000,00TL olduğunu, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın dava şartı yokluğundan usulden reddini, aksi kanaatte ise esasa yönelik cevaplarımız dikkate alınarak esastan reddini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Dava, davacının davalıdan olan tazminat alacağını geç tahsil etmesinden kaynaklı olarak munzam zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulmuş olan dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait araçta meydana gelen değer kaybının tahsili istemi ile davalı aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulduğunu, davalı aleyhine tazminata hükmedildiğini ve işbu tazminatın geç ödenmiş olması sebebiyle müvekkilinin munzam zararının oluştuğundan bahisle belirsiz alacak davası olarak işbu davayı açmış olduğu, yargılama esnasında davacı vekili tarafından ıslah dilekçesi adı altında beyan dilekçesinin sunulduğu, dilekçe içeriği incelendiğinde herhangi bir şekilde bedelin yahut dava konusunun ıslah edilmemiş olduğu, herhangi bir harç tamamlamanın da yapılmadığı işbu hali ile sunulan dilekçenin içeri de inclendiğinde HMK kapsamında davanı tamamen ya da kısmen ıslahı olarak nitelendirilemeyeceği, beyan dilekçesi olarak sunulmuş olduğu görülmüştür.
Yargılama esnasında mahkememizce … İcra Müdürlüğü’nün 2021/… Esas sayılı dosyasının bir suretinin, kapak hesabının, davalının yapmış olduğu ödemelerin celp edilerek incelenmesi, Sigorta Tahkim Komisyonunun 2021.E… – 2021/… K. Numaralı tahkim dosyasının celp edilerek incelenmesi neticesinde … plakalı araç ile … plakalı aracın 03.04.2021 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle Sigorta Hakemi tarafından “Başvurunun kısmen kabulü ile 2.794,54 TL’nin 18.06.2021 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte … Sigorta A.Ş. Tarafından başvuru sahibine ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde verilen karara karşı itiraz yoluna başvurulmuş olduğu, işbu itiraz üzerine sigorta hakem heyeti tarafından “Başvuru sahibinin talebinin kısmen kabulü ile 3.467,98 TL hasar bedelinin 18.06.2021 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte … Sigorta A.Ş. Tarafından başvuru sahibine ödenmesine, bakiye talebin reddine,” dair kurulan hükmün kesin olarak verildiği, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya 10.12.2021, 24.01.2022 ve 25.02.2022 tarihlerinde birden fazla ödemenin yapılmış olduğu görülmüştür.
Uyuşmazlığın temelini oluşturan munzam (aşkın) zarara ilişkin olarak yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 122/1. maddesinde de “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bundan hareketle uygulamada munzam zararın borçlunun temerrüdü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zararlar olması, alacaklının temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebileceği ve munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanması gerektiğinden Borçlar Kanununda karşılanması öngörülen, faizi aşan zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) dışında, davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gereken bir durumdur.
Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüde düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlü olup borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını kanıtlayarak munzam zarar sorumluluğundan kurtulabilir.
TBK’nın yukarıda belirtilen maddesi uyarınca borçlunun munzam zarardan sorumlu tutulabilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının davacı tarafından kanıtlanması gerekmekte olup soyut olarak aşkın zarar iddiası, enflasyon oranı, paranın alım gücü gibi değişkenlik arz eden durumlar bu zararın varlık ve miktarı için yeterli değildir. Örneğin davacının burada alacağını gününde alamaması nedeni ile başka bir bankadan kredi aldığını ve özellikle bu krediyi davalının borcunu vaktinde ödememesi nedeni ile aynı gün vadesi gelmiş başka bir borcunu ödemek üzere aldığını ispatlamış olması gerekir. (Bkz: Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2015,Yetkin yayınları syf:1106-1107).
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2007/1834 Esas-2008/1961 Karar sayı ve 19.02.2008 tarihli ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/2916 Esas, 2021/3278 Karar sayılı ilamı göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafından yaklaşık 3 aylık bir süre içerisinde alacağın icra dosyasına faizi ile birlikte ödenmiş olduğu, yargılamanın belirli bir süreci gerektirmesinin olağan olması, davacının eldeki olayda davalının kötü niyetli olarak ödemeyi geciktirdiğini ispatlayamaması aynı şekilde faizi aşan zarar ve genel ekonomik olumsuzluklar (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) iddiası dışında, davacıların hükmün infazı esnasında geç ödemeden kaynaklandığı ileri sürülen munzam zarar bakımından somut herhangi bir zarara ilişkin delil ibraz edilememiş olduğu görülmekle mahkememizin işbu dosyası ile benzer mahiyette olan … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 2022/2013 Esas,2022/2231 Karar Sayılı, 27/10/2022 Tarihli ilamı, … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2022/224 Esas, 2022/686 Karar Sayılı, 19/04/2022 Tarihli ilamı da göz önünde bulundurulduğunda davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklanmış olduğu üzere;
1-Davacının Davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90-TL karar ilam harcından başlangıçta dava açılırken peşin olarak alınan 80,70TL harcın mahsubu ile eksik kalan 99,20-TL bakiye harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
4-Davalı yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.560,00TL nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına.
6-Taraflar tarafından yatırılan gider avansın arta kalan kısmı karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekili yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde … Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 09/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

* İş bu karar 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.