Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/565 E. 2023/495 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/565 Esas
KARAR NO : 2023/495
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/08/2022
KARAR TARİHİ : 13/06/2023

Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalıya kurye hizmeti verildiğini, davalının, hizmet karşılığı gereken ödemeyi yapmadığından 30.04.2022 tarihi itibariyle davalının davacıya karşı cari hesaptan kaynaklı 140.984,73 TL bakiye borcunun bulunduğunu, davacı şirketin, alacağın tahsilini teminen cari hesap bakiyesi olan 140.984,73 TL asıl alacak ve faiz tutarı üzerinden davalı aleyhinde icra takibi başlattığını, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini, borçlunun 27.06.2022 tarihli dilekçe ile ödeme emrine itiraz ettiğini, işbu itiraz üzerine icra takibinin durdurulduğunu, davacı şirketin kesmiş olduğu faturalara ilişkin herhangi bir iade veyahut itirazda da bulunmadığını, dolayısıyla dava konusu faturaların davalı tarafça kabul edilmiş olduğunu, davalının söz konusu – faturalara itiraz etmediğini, tarafların ticari defterlerinin incelenmesini, itirazın iptalini ve davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, davanın kabulüne, davalının …. İcra Müdürlüğü’nün 2022/… E. sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve hukuki mesnetten yoksun itirazın iptaline takibin devamına, haksız ve kötü niyetli davacı tarafın alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından, davalı aleyhine, …. İcra Müdürlüğünün 2022/…E Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, takibin haksız ve kötü niyetli olarak yürütülmekte olduğunu, söz konusu itirazda da belirtildiği üzere davalı firmanın davacı şirkete herhangi bir borcu ya da taahhüdünün bulunmadığını, kaldı ki ödeme emri ekinde davacı firmaya herhangi bir fatura, irsaliye vs. evrak gönderilmediğini, netice itibari ile davacının talep ettiği alacağı vasfi ve kaynağı davacı tarafından şu aşamada bilinmediğini, davacı tarafından, davalı firmaya ait herhangi bir ürün, mal teslim edilmediğini, aksi iddianın davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, ayrıca takipte talep edilen ve tamamen fahiş olan faiz oranının da taraflarınca kabul edilemediğini, ilk itirazları dahilinde yetki itirazlarının kabulüne, mahkemen aksi kanaatte ise; aleyhe açılan itirazın iptaline yönelik davanın esastan reddine, davacının, taraflarından alacağının %20’sınden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine, yargılama masrafları ile ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; Dava, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme kapsamında ödenmeyen bakiye alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılmış olan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili tarafından mahkememize ibraz edilmiş olan dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında akdedilmiş olan Lojistik hizmet Sözleşmesi kapsamında davacının davalıya kurye hizmeti verdiğini ve bu kapsamda faturalar düzenlediğini, söz konusu faturalardaki bedellerin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlatılmış olan …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi ile işbu davanın açılmış olduğu görülmüştür.
Somut olayda davacı vekili tarafından mahkememize ibraz edilmiş olan dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında akdedilmiş olan Lojistik hizmet Sözleşmesi kapsamında davacının davalıya kurye hizmeti verdiğini ve bu kapsamda faturalar düzenlediğini, söz konusu faturalardaki bedellerin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlatılmış olan …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı icra takip dosyası üzerinden toplam 145.249,04 TL alacak istemi ile takip başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemi ile işbu davanın açılmış olduğu görülmüştür.
İtirazın iptali davalarında alacaklının, İİK m.67 uyarınca borçlunun süresi içerisinde icra dosyasına yapmış olduğu itirazının, kendisine tebliği tarihinden itibaren bir sene içerisinde genel mahkemelere yapacağı başvuru üzerine genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat etmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup sürenin başlaması için borçlunun itirazının alacaklıya tebliği zorunludur. İşbu dava dosyasının temelini teşkil eden icra dosyasında yapılan kontrolde borçlunun süresi içerisinde icra dosyasına yapmış olduğu itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür. Bu nedenle davacının açmış olduğu davasının süresinde olduğu kabul edilmekle yargılama yapılmıştır.
Davalı vekili tarafından mahkememize ibraz edilmiş olan cevap dilekçesinde ve icra dairesine sunulmuş olan borca itiraz dilekçesinde özetle davalı firmanın merkez adresinin “… Mah. … Cad. … Blk.no:…” olması sebebiyle yetkili icra dairesinin Beykoz İcra Daireleri olması, aynı şekilde yetkili mahkemenin de İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine yönelik yapılmış olan itirazlar öncelikli sorun olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yerleşik içtihatlar uyarınca itirazın iptâli davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada geçerli takip yoksa itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemez. O halde mahkemece, icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği gözetilerek eldeki dava da öncelikle bu itiraz incelenerek doğru bir şekilde karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 06/04/2004 tarih, 2004/19-… esas, 2004/… karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.
6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”
İİK’nın 50. Maddesi, HMK’nın 10. ve TBK’nın 89. maddelerine göre, sözleşmeden kaynaklanan para alacağının tahsiline yönelik yapılan icra takibinde davacı/alacaklının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesi de yetkilidir.
HMK 17.maddesi “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü haizdir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesi; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. Bu sebeple mahkemenin yetkisinin kesin olarak belirlenmediği hallerde HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez.
6100 Sayılı HMK’nın 6/1. maddesinin “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca açılacak olan davalarda genel yetkili mahkeme belirlenmiş olup para borçlarının ifa yeri bakımından ise TBK m.89 hükmü uygulanmakta olup bu hükme göre Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğinden alacaklının yerleşim yeri mahkemesi de para borçlarına ilişkin davalarda seçimlik yetkili mahkeme olmaktadır.
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer (Bknz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2022/124 Esas, 2022/905 Karar Sayılı, 29/04/2022 Tarihli İlamı).
Tüm bu açıklamalar uyarınca somut olaya bakıldığında taraflar arasında akdedilmiş olan Lojistik hizmet Sözleşmesinin Uyuşmazlık Çözümü başlıklı 11. Maddesinin “Sözleşme’den kaynaklanan veya bu Sözleşmeyle ilişkili olan tüm uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk Türk Hukuku olup uyuşmazlık çözüm merci İstanbul Mahkemeleri ve icra daireleridir.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca İstanbul İcra Dairelerinin ve mahkememizin yetkili olduğu görülmekle davalı vekilinin icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine yönelik olarak yapmış olduğu itirazların reddine karar verilerek dosyanın esasına girilerek yargılama yapılmıştır.
Yargılama esnasında mahkememizin 3 nolu celsesinde taraf vekillerine usulüne uygun ihtaratı içerir şekilde uyuşmazlık konusu alacağın incelenebilmesi amacıyla tarafların 2021 ve 2022 yıllarına ticari defterlerini sunmak üzere verilen kesin süre içerisinde davalı tarafın mahkememize herhangi bir ticari defter, belge ibraz etmediği gibi mahkememizce verilmiş olan kesin süre içerisinde defterlerin yerinde incelenmesi talebinde de bulunmamış olduğu görülmekle nitekim mali müşavir bilirkişi tarafından gönderilmiş olan mail kapsamında ticari defterlerin de ibraz edilmeyeceğinin belirtilmiş olması da göz önünde bulundurulduğunda işbu hali ile HMK m.222 hükmü uyarınca davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış olduğu kanaatine varılmakla yargılama esnasında davacı tarafın ibraz etmiş olduğu ticari defterler ve taraflara ait celp edilen BA- BS formları karşılaştırmalı olarak incelenmek sureti ile bilirkişiden rapor alınmış olup Mali müşavir bilirkişisi Yavuz Asutay tarafından hazırlanılarak mahkememize ibraz edilmiş olan 26.04.2023 Tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davacı tarafın ticari defterleri raporun 4.a. bölümünde usul yönünden detaylı olarak incelendiğinde; 2021-2022 yıllarına ilişkin Envanter defterlerinin noter onayları ile GİB onaylı Yevmiye ve Defter-i Kebir e-defter beratlarının T.T.K” nu ve V.U.K” nu hükümlerine göre süresinde ve usulüne uygun tutulduğu, davacı şirketin kendi defter ve kayıtlarının birbirlerini doğruladığı görülmüştür.
Raporun 4.c. bölümünde her iki tarafın bağlı bulundukları vergi dairesi müdürlüklerine yapmış oldukları BA/BS bildirim formları karşılaştırmalı olarak incelendiğinde; davalı tarafın 2021 yılında bağlı bulunduğu vergi dairesi müdürlüklerine yapmış olduğu bildirimde KDV HARİÇ 160.274,00 TL tutarında davacı şirketten “alım” yaptığı hususu irdelendiğinde, bu alımların davacının kendi defterlerinde davalı açık hesabında davalı aleyhine borç kaydedilen faturalardan ibaret olduğu, Eş deyişle davacının takip dayanağı cari hesap alacağını oluşturan faturaları karşıladığı görülmüştür.
Davacı şirketin 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin incelenen kendi ticari defter kayıtlarında; davalı … A.Ş.’ nin açık hesabına 20.06.2022 takip tarihi itibariyle 180.984,73 TL BORÇ, 40.000,00 TL ALACAK kaydetmek suretiyle 140.984,73 TL tutarında borç bakiyesinin bulunduğu, Eş deyişle davacının kendi defterlerinde davalı açık hesabında takip tarihi itibariyle 140.984,73 TL tutarında alacaklı gözüktüğü görülmüştür.
Somut olayda, davacının icra takibinde takip öncesi için faiz talebine ilişkin temerrüt şartlarının oluşup oluşmadığı hususundaki takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, Sayın Mahkeme’nin kısmen ya da tamamen davacı lehine hüküm kurması halindeş taraflardan birinin tacir olması, işin ticari iş olması, temerrüt faiz oranının önceden kararlaştırılmamış olması münasebetiyle, takip sonrasında davacı alacağı için 3095 s.k m. kapsamında faiz talep edebileceği, takip sonrasında davacının aylık %2 değişen oranlarda faiz talebinin fahiş olup olmadığı hususundaki takdir ve değerlendirmenin Sayın Mahkemeye ait olduğu değerlendirilmiştir.
Şeklinde hazırlanan rapor mahkememize ibraz edilmiştir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir (Bknz. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2020/297 Esas, 2020/327 Karar Sayılı, 04/06/2020 Tarihli İlamı).
Dosya kapsamı itibari ile hazırlanılmış olan bilirkişi raporu, taraflarca ibraz edilmiş olan deliller değerlendirildiğinde taraflar arasında devam eden bir ticari ilişkinin bulunduğu, tarafların BA-BS formlarının birbiri ile tutarlı olduğu, davalı tarafın mahkememizce verilen kesin süre içerisinde belgelerini ibraz etmemesi sebebiyle HMK m.222 hükmü uyarınca ibrazdan kaçınmış sayıldığı, işbu hali ile davacı tarafından davalıya düzenlenilmiş olan faturalardan kaynaklı olarak davacının alacak talebinde bulunabileceği kanaatine varılmakla denetime ve hüküm kurmaya elverişli olan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 140.984,73 TL asıl alacak talebinde bulunabileceği görülmüştür.
Bir alacağa faiz talep edilebilmesi için, ödeneceği tarihin kesin olarak belli olması, taraflar arasında bir sözleşme olması ya da karşı borçlunun bir ihtar ya da ihbarla temerrüde düşürülmesi gerekmektedir. Somut olay bakımından taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin 5.14. Maddesinin ” Ödemenin tam ve zamanında yapılmaması halinde ödenmeyen tutarlara aylık %2 vade farkı uygulanacak olup ödemeler öncelikle vade farkına ilişkin kısım tahsil edilmek suretiyle kabul edilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki her halükârda tahsil edilemeyen her türlü ödemenin tamamı tüm ferileri ile birlikte işbu Sözleşmenin 7. maddesi uyarınca cari hesaptan tahsil edilebilecektir. Faturalar takip eden ayın birinde (1) kesilip yedisinde (7) ödenecektir. Örneğin; Eylül 1-30 arası alınan hizmetin faturası Paket Taxi tarafından 1 Ekim’de kesilecek firma tarafından 7 Ekim’e kadar ödenecektir.” şeklindeki düzenlemesi uyarınca dava açılmadan önce davalının temerrüde düşürülmesi şartı gerekmemekte olup ticari işlerde TTK md. 8 gereği faiz oranı serbestçe belirlenebileceğinden somut olayda her iki tarafın da tacir olduğu ve akdedilmiş olan sözleşmede ödenmeyen tutarlara aylık %2 oranında faiz işletileceğinin belirlenmiş olduğu da görülmekle bu oran üzerinden hesaplanan işlemiş faiz ve işleyecek faiz oranının sözleşmeye uygun olduğu görülmüş, davacının bu oran üzerinden talepte bulunabileceği kanaatine varılmakla davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacının dava dilekçesi ile borçlunun %20’den aşağıda olmamak üzere inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesi yönündeki talebi değerlendirildiğinde İİK m. 67 hükmü uyarınca davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksızlığına karar verilmiş olması ve alacağının likit olması gerekmekte, kural olarak davalı borçlunun kötü niyetli olması şartı aranmamaktadır. Somut olayda davacının davasında haklı olduğu, dava konusu asıl alacağın fatura alacağından kaynaklı olması sebebiyle likit olduğu ve davalının haksız olarak takibe itiraz etmiş olduğu anlaşılmakla davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmekle icra dosyasında asıl alacak tutarı olan 140.984,73 TL’nin %20’si oranında olan 28.196,95 TL’nin icra inkar tazminatı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi Yukarıda Açıklanmış Olduğu Üzere;
1-Davacının DAVASININ KABULÜ ile; davalının …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı icra takip dosyasına vaki İTİRAZININ İPTALİ ile; takibin aynı şartlar ile kaldığı yerden devamına,
2-Davalının haksız itirazları nedeniyle asıl alacak tutarı olan 140.984,73 TL’nin %20’si oranında olan 28.196,95 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli olan 9.921,96-TL karar ilam harcından dava açılırken başlangıçta peşin olarak alınan 1,754,25 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 8.167,71-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 1.846,45 TL ( başvurma, vekalet harcı ve peşin harç), davetiye, posta gideri: 94,00-TL, bilirkişi ücreti 1.800,00TL olmak üzere toplam: 3.740,45-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 22.787,36 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıklarının arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşılmakla 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.560,00TL nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde … Mahkemesine İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 13/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

* İş bu karar 5070 Sayılı Kanun hükümlerine göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.