Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/547 E. 2023/237 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/547 Esas
KARAR NO:2023/237

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:03/08/2022
KARAR TARİHİ:30/03/2023

DAVA: Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı … şirketinin ticari ilişki içinde olduğunu ve yıllardır müvekkili şirketin, davalı şirkete ticari mallar sattığını, davalı tarafın cari hesapta yer alan borcunu ödememesi sebebiyle 02/11/2021 tarihli son satış faturası tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmak suretiyle davalı hakkında …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile 07/06/2022 tarihinde icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın 16/06/2022 tarihli dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz ederek, borcu olmadığından bahisle icra takibini haksız ve kötü niyetli bir şekilde durdurduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazların yerinde olmadığını, reddi gerektiğini, ödeme emri ekinde bulunan cari hesap dökümünde müvekkili şirket tarafından davalı şirkete satılan ürünleri, fatura numaraları, alış ve satış faturaları, irsaliye numaraları, sipariş numaraları, davalı şirket tarafından yapılan ödemeler açıkça görüldüğünü, davalı şirketin yaptığı itirazla borcu olmadığını iddia etse de ticari defter ve belgeler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda gerçeğin ortaya çıkacağını, ticari davalarda zorunlu arabuluculuk kapsamında İstanbul Arabuluculuk Bürosu 2022/… başvuru dosya numarası ve 2022/… arabuluculuk dosya numarası ile 22/07/2022 tarihinde yapılan arabuluculuk görüşmesi anlaşamama ile sonuçlandığını, davalının takip konusu alacağın tamamına, faiz ve ferilerine yapmış olduğu itirazın haksız ve mesnetsiz olduğundan, borçlunun icra takibine vaki haksız ve kötü niyetli itirazının iptali için dava açma zarureti hasıl olduğunu belirterek 3.486.364,03TL asıl alacak ve 332.088,15TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.818.472,18TL alacaklarından dolayı davalı şirketin ilgili borca, faiz ve feri’lerine yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi uygulanması ile alacağın tahsiline, haksız itiraz için alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerektiğini, davacı’dan yapılan mal alımlarına ilişkin ödemelerin döviz cinsinden yapılmış olduğunu, bu çekler vade tarihinde döviz kuruna göre çevrilerek davalı Müvekkili Şirkete hem kumaş bedelleri arasındaki fark hem de vade tarihi ile çekin verildiği tarih arasındaki farkın yansıtıldığını, yani ilgili firmaya yapılan USD çek ödemelerinde çekin vade tarihinden değil de çekin alındığı tarihte döviz kuruna çevrilerek müvekkiline kur farkı oluşturulduğunu, Müvekkili Şirket tarafından yapılan tüm ödemelerin döviz cinsinden yapıldığını, akabinde davacı tarafından bu ödemelere ilişkin TL fatura düzenlendiğini, müvekkili Şirket TL faturasının keşide tarihindeki banka kuru üzerinden hesaplama yaparak döviz çeki keşide ettiğini veya Davacı’nın döviz hesabına döviz havalesi yaptığını, bu havale yapıldığı anda veya çek ödendiği anda satış faturasının karşılığının ödenmiş olacağını ve alacaklı ile borçlu arasındaki bu satış faturasından dolayı alacak ve borç kalmayacağını, kurun artması ya da azalması Müvekkili Davalı Şirketi hiçbir şekilde ilgilendirmeyeceğini çünkü müvekkili şirket kur farkının eksi ya da artı yönde değişmesinden sorumlu olmadığını, davacı tarafından hem malın teslimine kadar geçen zaman içerisinde kumaşın artan fiyatı hem de vade tarihindeki fark baz alınmak sureyiyle müvekkiline kur farkı oluşturularak icra takibi yapıldığını, bu durum Davacı’-nın hukuka aykırı bir şekilde menfaat sağlamaya çalıştığını, bunun ile birlikte davacı tarafından kur farkına ilişkin kur faturası düzenlemeksizin, bu durumu hukuka aykırı bir şekilde cari hesap farkı olarak yansıttığını, tüm bu sebeplerle de davacının alacak iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafından kur farkı faturası kesilmeksizin cari hesaba yansıtılan işbu davaya ilişkin olarak davacı ile müvekkili Şirket arasında alım satım sözleşmesi bulunmadığını, kur farkı talep edilebilmesi için, kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamülün bulunması gerektiğini ancak taraflar arasında bu güne dek hiçbir zaman kur farkı uygulanmadığını, davacının satış faturalarını TL olarak kesmiş olmasının bu durumu ortaya koyar nitelikte olduğunu, somut olayda taraflar arasındaki teklif formları, faturalarda kararlaştırılan bedelin yabancı para cinsinden olup olmadığının, davacı’nın ticari defterlerinde kur farkına ilişkin bir muhasebe kaydı ve davacı tarafından düzenlenmiş kur farkı faturasının bulunup bulunmadığının araştırılarak, akabinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın iddia etmiş olduğu alacak kur farkından kaynaklanmak ile birlikte davacı tarafından düzenlenen faturaların kur farkı faturası olmaması olduğunu, davacı tarafından bu durumun gerçeğe aykırı bir şekilde cari hesap farkı olarak yansıtıldığını, davacı taraf hukuka aykırı bir şekilde kur farkı yansıtılarak maddi menfaat sağlanmaya çalışıltığını, davacı tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında borcun yabancı para borcu olup olmadığı, yabancı para borcu ise hangi tarihteki kur üzerinden Türk parasına çevrildiği, borcun vadesi ve faizin başlangıç tarihi, borcun hangi yıllara ilişkin olduğunun belirtilmediğini, bu itibarla davacı tarafça yapılan takibin İcra İflas Kanunu’nun 58. maddesindeki zorunlu unsurlarını taşımadığını, müvekkili şirket aleyhine çıkarılan kur farkının yürürlükte bulunan Kanun ve Mevzuatlara aykırı olduğundan başlatılan icra takibinin yersiz olduğunu, defter ve belge kayıtları incelendiğinde böyle bir farkın olmadığını, aksine müvekkili şirketin davacıdan 30.05.2022 tarihi itibariyle 829.916,20 TL alacağının bulunduğu ortaya çıkacağını, hatta müvekkil şirket tarafından davacı aleyhine … 10. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, davacının takibe itiraz süresi içerisinde itiraz etmediğini ve bu dosyaya ilişkin olarak menfi tespit davası ikame ettiğini, ikame edilmiş olan … 3. Asliye Ticaret … E. dosyanın dava dilekçesinde davacı tarafça; “İki tarafın da ticari kayıtlarında açıkça görüldüğü üzere tüm ticari ilişki boyunca iki taraf da hiç bir şekilde kur farkı yansıtma bedeli uygulamamıştır. Kur farkı yansıtma işlemi karşı tarafın kayıtlarındakigibi keyfe keder rastgele tarihlerde değil; mali mevzuat gereği senede 4 kez 3’er aylık dönemlerde geçici vergi veya peşin vergi adı altında 31 mart, 30 haziran, 30 eylül ve 31 aralık tarihlerinde ancak yapılabilir. bunun dışında yapılması mümkün değildir. Karşı tarafın sunduğu kayıtlara ve karşı tarafın ticari defterlerine de bakıldığında 31/10/2021 tarihi itibariyle iki taraf da alacak verecek rakamlarında mutabıktır. Çok net olarak kayıtlarda görünmektedir. Bu tarihten sonra karşı tarafın keyfe keder uygulaması sonucu kendini hukuk dışı yollarla alacaklı göstermeye çalışmaktadır.” şeklinde ifadelere yer verildiğini, bu durum davacının çelişkili davrandığını ve kötü niyetli olarak menfaat sağlamaya çalıştığını ortaya koyar nitelikte olduğunu, yine fatura düzenlenmesinin tek başına temerrüt oluşturmayacağını, dolayısıyla müvekkilinin temerrüde düşmediğini, diğer yandan faturaya ya da cari hesaba itiraz edilmemesinin, fatura ve cari hesap içeriklerinin kesinleştiği ve mutlak suretle kabul edildiği anlamına gelmediğini, sadece kanuni karine yarattığını, taraflar arasındaki sözleşmenin, tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmeksizin salt olarak kanuni karineden hareketle alacaklı olduğu iddiasının kabul edilemeyceğini belirterek davanın reddine ve kötü niyetli hareket eden davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili mahkememizin 30/03/2023 tarihli celsesinde “mahkemenizde görülen dosyanın … 3 ATM ye ait … esas sayılı dosya ile birleştirilmesini istiyoruz, müvekkilim şirketin adresi … olup , her iki dosyadaki davaya konu olan aynı ticari ilişkiden kaynaklanmaktadır, biri hakkında verilecek hüküm diğerini etkileyecek olduğundan ticari defter ve belgelerin incelenmesi açısından da usul ekonomisi gözetilerek, bu dosyanın ilk açılan dosya olan … 3 ATM nin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ediyoruz ” şeklinde beyanda bulunduğu, aynı celsede davalı vekili tarafından “davacı vekilinin birleştirme talebi uygundur dosyanın … 3 ATM ye ait … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilsin” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
… 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası uyaptan istenerek dosyamız arasında alınmıştır. Dava dilekçesinde incelendiğinde, “Müvekkil şirket aleyhine davalı tarafından 29/06/2022 tarihinde … 10. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olup, takibe itiraz süresi sehven kaçırılmıştır. Müvekkil şirketin böyle bir borcu bulunmamaktadır. Müvekkil şirket ticari defter ve kayıtlarında böyle bir borç bulunmadığı gibi aksine ekli dosyada görüldüğü üzere müvekkil şirket davalıdan 3.486.364,03TL alacaklı olup işbu alacakla ilgili tarafımızca 07/06/2022 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün…. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı/borçlu tarafından 16/06/2022 tarihinde kötü niyetle itiraz edilmiştir. Davalı borçlunun itirazının kaldırılması için de arabuluculuk başvurusu yapılmıştır. Arabuluculuk dosya no ayrıca bildirilecektir. Davalı şirket ile müvekkil şirket arasında süregelen bir ticari ilişki vardır ve müvekkil şirket davalı şirkete sürekli mal satmaktadır. Zaten ticari defterlere bakıldığında sadece müvekkilimin satış yaptığı; karşı tarafın hep mal alan şirket yani hep borçlu şirket olarak yer aldığı gözükmektedir. Bu sebeple müvekkilin borçlu olması hukuken ve mantıken de mümkün değildir. Karşı taraf da bunu bildiği için ve gerçekte müvekkilime borçlu bulunduklarında dolayı aleyhlerine tarafımızdan icra takibi yapılınca; buna karşı art niyetli hareket ederek ödeme yaptığı çeklerle ilgili olarak icra takibine dayanak yaptığı belgede yer alan “kur farkı yansıtma bedeli” kavramını kendi lehine kullanmaya çalışmıştır. hukuken davalı karşı tarafın “kur farkı yansıtma bedeli” talep etme hakkı yoktur. çünkü bu hakkının doğması için taraflar arasında yazılı bir anlaşma olmalıdır ve karşı tarafın kur farkına ilişkin fatura düzenlemesi gerekmektedir. ne böyle bir anlaşma vardır ne de karşı taraf buna ilişkin şimdiye kadar hiçbir şekilde fatura düzenlememiştir. a- iki tarafın da ticari kayıtlarında açıkça görüldüğü üzere tüm ticari ilişki boyunca iki taraf da hiç bir şekilde kur farkı yansıtma bedeli uygulamamıştır. b- kur farkı yansıtma işlemi karşı tarafın kayıtlarındakigibi keyfe keder rastgele tarihlerde değil; mali mevzuat gereği senede 4 kez 3’er aylık dönemlerde geçici vergi veya peşin vergi adı altında 31 mart, 30 haziran, 30 eylül ve 31 aralık tarihlerinde ancak yapılabilir. bunun dışında yapılması mümkün değildir. c- karşı tarfın sunduğu kayıtlara ve karşı tarafın ticari defterlerine de bakıldığında 31/10/2021 tarihi itibariyle iki taraf da alacak verecek rakamlarında mutabıktır. çok net olarak kayıtlarda görünmektedir. bu tarihten sonra karşı tarafın keyfe keder uygulaması sonucu kendini hukuk dışı yollarla alacaklı göstermeye çalışmaktadır. Taraflar arasında kur farkı uygulamasının olmadığını gösteren bir diğer husus da müvekkilimin satış faturalarını TL olarak kesmektedir ve karşı taraf da TL faturasının keşide tarihindeki Banka kuru üzerinden hesaplama yaparak döviz çeki keşide etmektedir veya müvekkilimin döviz hesabına döviz havalesi yapmaktadır. Bu havale yapıldığı anda veya çek ödendiği anda satış faturasının karşılığı ödenmiş olur ve alacaklı ile borçlu arasındaki bu satış faturasından dolayı alacak ve borç kalmaz. Bu zamana kadar da bu uygulama hep böyle olmuştur. Kurun artması ya da azalması davalı şirketi hiçbir şekilde ilgilendirmez; çünkü davalı şirket kur farkının eksi ya da artı yönde değişmesinden sorumlu değildir. Buna ilişkin bir anlaşma da yoktur. Davalı ile ticaretin sonlandığı 02/11/2021 tarihine kadar da bu durum hep böyle olmuştur. Yargıtay kararları da “KUR FARKINDAN BORÇLUNUN YARARLANAMAYACAĞINA” (Yargıtay 19. HD 2018/1227E. 2019/1611K.; 2017/2595E. 2018/6803K.)dairdir ve ekte sunulmaktadır. Davalı art niyetli olarak hareket edip de borçlu olduğu halde alacaklı gibi gözükmeye çalıştığından ve maalesef sehven icra dosyasına itiraz süresi kaçırılmış olduğundan; icra takibinin kesinleşmesiyle birlikte alacaklı haciz işlemlerini başlatmaktan çekinmeyecektir. İcra takip rakamı da çok büyük bir miktar olduğundan hiç hak etmediği halde menkul ve gayrimenkullerine, banka hesaplarına haciz konulması piyasa ve bankalar nezdindeki itibarını sarsmakla kalmayacak, ticari hayatını devam ettirmesini de zorlaştıracaktır. Bu sebeplerle dava sonuna kadar icra işlemlerinin durması ve konulmuş olan hacizlerin kaldırılması için … 10. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı icra takibi hakkında tedbir talebinde bulunarak müvekkilin davalıya borçlu olmadığının ve aksine alacaklı olduğunun tespiti için işbu huzurdaki davanın açılması zarureti hasıl olmuştur. diyerek öncelikle icra takibininin bila bedel veya nakdi teminat veya teminat mektubu karşılığı dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına ve haciz konuldu ise hacizlerin kaldırlmasına, menfi tespit davamızın kabulü ile müvekkilin davalı şirkete borcu olmadığının tespitine ve akabinde icra takibinin iptaline; kötü niyetli alacaklının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesi” talepli dava açıldığı görülmüştür.
… 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına ait cevap dilekçesi incelendiğinde, “Mahkemeniz nezdinde görülmekte olan işbu dava yasal dayanaktan yoksun haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilmiş olup 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 103. Ve 104. Maddeleri uyarınca yasal süresi içerisinde işbu davaya cevap verme zarureti hasıl olmuştur. Şöyle ki;davacı tarafın iddialarının tamamı mesnetsiz olup gerçeği yansıtmamaktadır. … … İTHALAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. (“Davalı Müvekkil Şirket”) ile … (“Davacı”) arasındaki alacak- verecek ilişkisi 01.10.2021 tarihinde kapatılmış olup yeni defter dönemi itibariyle 30.05.2022 tarihinde Müvekkil Davalı Şirket, Davacı’dan 829.916,20TL alacaklıdır. Bu sebeple Müvekkil Davalı Şirket … 10. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile Davacı borçlu aleyhine ilamsız icra takibi başlatmış, Davacı süresi içerisinde işbu icra takibine itiraz etmemiştir. Daha sonrasında haksız ve mesnetsiz olarak Davalı Müvekkil Şirket aleyhine işbu menfi tespit davasını ikame etmiştir. Davalı Müvekkil Şirket ile Davacı şirketin uzun zamandır devam etmekte olan ticari ilişkileri mevcut olup taraflar arasındaki ticari dostluk nedeniyle yazılı bir sözleşme yapılmamıştır. Ancak söylenebilecek tek sey taraflar arasında yazılı bir sözleşme yapılmadığıdır. Zira işin nasıl ne sürede yapılacağı yapılacağı sözlü dıyaloğa ve işin teammülüne bakılarak zaten belirlenmiştir. Bunun öncelikli delili ise taraflar arasındaki süregelen ticari ilişki sırasında ödenmiş olan faturalardır.Davalı ile müvekkil arasında yıllar içerisinde oluşmuş bu ticari teamülün hukuken korunmaya muktedir olduğu izahtan varestedir. Bu sebeple akdi ilişkin varlığının kabulü gerektiği Yargı kararları ile sabittir. ” … Her ne kadar davalı tarafça taraflar arasındaki akdi ilişki inkar edilmiş ise de davalının davacı tarafa … ödemeler yaptıgı, ticari defterlerinde davacı alacaklarına yer verdiği, bu yazılı kayıtlar dikkate alındığında taraflar arasındaki akdi ilişkinin kurulmuş olduğunun kabulü gerekmektedir…” (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 06.11.2018 tarihli ve E:2016/1946, K:2018/5165) . Bu bağlamda müvekkil firma ile davacı arasında kurulan milyarlarca TL değerindeki cari ilişki, taraflar arasında akdi ilişki kurulduğunun en açık göstergesidir. Davalı Müvekkil Şirket tarafından başlatılmış olan icra takibi kur farkı yansıtma bedeline ilişkindir. Her ne kadar Davacı taraf, Davalı Müvekkil Şirket’in kur farkı yansıtma bedeli talep etme hakkı olmadığını ileri sürmüş ise de kur farkı alacağının istenilebilmesi için bu yönde ticari teammülün olması yeterlidir. Davalı Müvekkil Şirket ile Davacı arasındaki ticari ilişki incelendiğinde görüleceği üzere davalı şirket döviz cinsinden ödemeler yapmış olup ticari teammül gereği kur farkının yansıtılacağına ilişkin karar mevcuttur. “…Taraflar arasındaki cari hesap ekstrelerinin incelenmesi neticesinde davalının davacıya USD döviz cinsinden ödemeler yapmış olduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki ticaretin döviz cinsinden olduğuna dair teamülün oluştuğu, kaldı ki taraflar arasında ki iplik birim fiyatlarının USD olarak belirlendiğinin sipariş formlarından, üzerinde kur farkı yansıtılacağı notu yazan davacı tarafından davalıya USD olarak kesilmiş faturalardan, 27.06.2018 tarihli davacının davalıya kur farkı yansıtma bildirim e-mail yazışmasından ve tekstil sektöründeki döviz cinsinden kesilen faturalardaki uygulamaların birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacının davalıya USD döviz cinsinden kestiği faturalarla ilgili fatura kesim tarihiyle ödeme tarihi arasındaki USD kur farkını talep edebileceği kabul edilmiştir.Taraflar arasındaki cari hesap farkına sebep olan faturalar incelendiğinde davacının davalıya düzenlemiş olduğu 2 adet ve toplamda 337.501,03 TL tutarındaki “ÇEK KUR FARKI” açıklamalı faturalardan kaynaklı olduğu, mezkur faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmekle birlikte mezkur fatura içeriklerinin “ÇEK KUR FARKI” olması ve taraflar arasındaki ticaretin yukarıda izah edilen nedenlerle döviz cinsinden olduğuna dair teamülün oluştuğu dolayısıyla davacının davalıya düzenlemiş olduğu kur farkı faturalarının taraflar arasındaki ticarete uygun şekilde düzenlenmiş olduğu kabul edilmiştir.Bu açıklamalar ışığında; davacının ticari defterlerinde davalı ile USD döviz cinsinden olan cari hesap hareketlerini 120.01.023 USD kodlu hesabında kaydetmiş olduğu ve takip tarihi (16.10.2018) itibariyle davacının davalıdan 560.758,82 TL (114.280,22 USD) alacağının bulunduğu, taraflar arasındaki ticaretin döviz cinsinden olduğuna dair teamül oluştuğundan ilgili hesapta görülen 114.280,22 USD tutarındaki bakiyeye takip tarihi itibariyle yapılan kur değerlemesi neticesinde 114.280,22 USD davacının davalıdan alacaklı olduğu ancak davacının ticari defterlerinde davalı ile Türk Lirası cinsinden olan cari hesap hareketlerini kaydetmiş olduğu 120.01.023 TL kodlu hesapta takip tarihi (16.10.2018) tarihi itibariyle davacının davalıya (-)159.380,18 TL borçlu olduğu, davacının davalıdan olan alacağının davacının davalıya olan borcundan mahsup edilmesi gerekeceği, mahsup edilecek 159.380,18 TL’nin kura çevrilmiş halinin 27.335,59 USD olduğu ve bu miktarın 114.280,22 USD’den mahsubu neticesinde davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 86.944,63 USD alacaklı olduğu takdir ve sonucuna varılarak, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine ve İİK nun 67/2 maddesi gereğince alacağın likit olması itirazın haksız olması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” (Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri Kararı – … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2018/1337 K. 2020/244, T. 12.3.2020)Az yukarıda yer alan karar uyarınca ticaretin döviz cinsinden olduğuna dair teamülün oluştuğunun kabulü ile birlikte defter ve belge incelenmesiyle taraflar arasındaki ticari teammül gereği kur farkının talep edilebileceğe de ortaya koyulacaktır. Ayrıca Davacı’nın başlatmış olduğu …. İcra Dairesi … E. Sayılı icra dosyasındaki taleplerinin dayanığı ile işbu dosya arasındaki itirazları arasında ciddi çelişkiler bulunmaktadır. Zira davacı …. İcra Dairesi … E. Sayılı icra dosyasında müvekkil aleyhine kur farkına dayalı olarak 3.818.472,18TL bedelle takip başlatmıştır. Davacı’nın bu iddiası ve alacak talebi taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığını ve taraflar arasındaki ticari teammül gereği kur farkının talep edilebileceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Davacı’dan, hukuka uygun bir şekilde kur farkı yansıtma bedeli talep edilmiş olup davacı tarafından ikame edilmiş olan işbu menfi tespit davası haksız ve hukuki dayanaktan yoksundur. Bunun ile birlikte kendi lehine sonuç doğurması halinde kur farkı yansıtma bedelini kabul eden Davacı’nın işbu davadaki dayanakları çelişkiler barındırmakla birlikte bu davayı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açtığı izahtan varestedir. Tüm bu sebeplerle aradaki ticari teammül gereği kur farkının kabulü halinde 01.10.2021 tarihinde alacak- verecek ilişkisi kalmayan taraflara ilişkin olarak ikinci defter döneminde, 30.05.2022 tarihi itibariyle Müvekkil Davalı Şirket’in Davacı’dan alacaklı olduğunun kabulü gerekmektedir.
Müvekkil şirket alacağının tespiti hususunda, sayın mahkemenize sunulacak evrak asılları ve kesin delil niteliğinde olan defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve HMK’nin 278/4. Maddesi gereği defter ve kayıtların çokluğu sebebiyle YERİNDE inceleme yetkisinin verilmesine karar verilmesini talep ederiz. Sayın mahkemenizin 27.07.2022 tarihli ara kararına itiraz etmekteyiz. Zira sayın mahkemece tarafımız dinlenilmeden ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. … 10. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibine ilişkin verilen tedbir kararı müvekkilimin mağduriyetine neden olduğundan , ihtiyati tedbir kararın kaldırılmasını talep ediyor buna ilişkin beyan ve itirazlarımızı sunuyoruz :Nitekim 6100 sayılı HMK’nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması, sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür belirtilmiş olup ihtiyati tedbir talep eden taraf, HMK 390. Maddesinde davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek durumunda olduğuna yer verilmiştir. Ancak Davacı şirketin tüm iddiaları asılsız olmakla birlikte, kendisi tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ikame edilmiş olan … E. Sayılı itirazın iptali davasındaki dayanakları ile işbu davadaki iddiaları çelişkiler barındırmaktadır. Bu durum Davacı tarafından, Davalı Müvekkil Şirket ile olan ilişkisinden haksız ve kötü niyetli olarak kazanç sağlamaya çalıştığını ortaya koyar niteliktedir. Salt bu durum dahi Davacı tarafın bu talebinin reddini gerektirmektedir. Kaldı ki Davacı tarafından iddiasını ispatlayacağı somut herhangi bir delil ortaya konulamamıştır. Tüm bu sebeplerle Davacı’nın borçlu olmadığı yönündeki iddiası tamamen kötü niyetli olup ihtiyati tedbir talebi reddedilmelidir. Mahkemece İhtiyati tedbir talebine itirazımızın kabul edilmemesi ve tedbirin kaldırılmaması halinde davalı/alacaklı müvekkilin dava sonunda zarara uğramaması için teminat miktarının %115 olarak tamamlattırılmasını talep ederiz. davacı işbu davayı açmakta haksız ve kötüniyetli olup dava dilekçesinde yer alan tüm talepler müvekkilimiz için ciddi anlamda hak kayıplarına neden olabilecek niteliktedir.Yukarıda da izah ettiğimiz üzere netice itibariyle bakıldığında Davacı davasında haksız ve kötüniyetlidir.Dava dilekçesindeki tüm iddiaları açıklandığı üzere mesnetsizdir.BU SEBEPLE DAVACININ %20’DEN AŞAĞI OLMAMAK ÜZERE KÖTÜ NİYET TAZMİNATINA MAHKUM EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR. Ayrıca davacının tüm talepleri müvekkilimiz için ciddi hak kayıplarını meydana getirebilecek niteliktedir.Bu nedenler ile işbu haksız ve kötüniyetli davanın reddini talep etmekteyiz. Davalı Müvekkil Şirket aleyhine başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün 2021/… E. Sayılı icra takibine ilişkin olarak Davacı tarafından ikame edilen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/547 Esas sayılı itirazın iptali dosyasının işbu davanın esasına etki edecek olması dolayısıyla bekletici mesele yapılması gerekmekle birlikte talep olunur diyerek Davanın REDDİNE, İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, İhtiyati tedbire ilişkin ara karardaki miktar kaldırılarak 829.916,20TL’nin %115’inin yahut en az tamamının Davacı tarafça TEMİNAT OLARAK YATIRILMASINA, Davacının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına ve alacağın %10’u kadar para cezasına MAHKUM EDİLMESİNE, Takibin DEVAMINA” şeklinde talepte bulunmuştur.
HMK 166. Maddesinde “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” denilmektedir.
Her iki dava arasında bağlantı bulunduğu biri hakkında verilen kararın diğerini etkileyecek nitelikte olduğu anlaşıldığından HMK 166. Maddesi gereğince dosyamızın daha önce açılan … 3. Asliye Ticaret Mahkemesine ait … Esas nolu dosya ile birleştirilmesine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Mahkememize ait iş bu dosyanın … 3 ATM ye ait … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, mahkememize ait esasın bu şekilde kapatılarak yargılamaya … 3 ATM … esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.30/03/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır