Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/526 Esas
KARAR NO : 2023/901
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/07/2022
KARAR TARİHİ : 11/12/2023
Taraflar arasında görülen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin, davalıya ait ürünleri satın alıp İzmir ve Manisa illerinde bulunan müşterilerine satacağının kararlaştırıldığını, ürün alımına ilişkin ilk faturanın 05/10/2016 tarihli olduğunu, taraflarca sözleşmenin bir yıllık süre sonunda feshedilmemesi sebebiyle TTK m. 121/2 uyarınca belirsiz süreli hale geldiğini ve bu sebeple müvekkilin yaklaşık 6 yıldır davalının distribütörlüğünü yapmaya devam ettiğini, sözleşmenin davalı tarafça haksız şekilde tek taraflı olarak sonlandırıldığı zamana kadar İzmir ve Manisa bölgesinde bu ürünlerin satışını yapan başkaca bir firma bulunmadığını, müvekkilinin bugüne kadar sözleşme uyarınca üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ilk ve tek satıcı olan müvekkilinin İzmir ve Manisa bölgesinde davalıya ait ürünleri pazarladığını, satışını yaptığını, ürün üzerinde güven oluşturduğunu ve geniş bir müşteri portföyü meydana getirdiğini, davalının herhangi bir haklı sebep belirtmeden ve ihtar çekmeksizin sözleşmeye devam etmeyeceğini, bölgede ürünlerini kendisinin satacağını sözlü olarak belirttiğini ve sözleşme ilişkisini sonlandırdığını, müvekkilinin yeni ürün tedarikini kestiği gibi mevcut ürünlerini de iade aldığını, akabinde de bünyesinde bilindiği kadarıyla Ege Bölge Bayiliği kurduğunu, müvekkilinin 6 yıldır oluşturduğu portföye ürünleri kendisinin satmaya başladığını, sözleşmede kararlaştırıldığı üzere müvekkilinin, yaptığı tüm satışları ve cari hesaplarını davalının kurduğu sisteme kaydettiğini, sözleşme sonlandırıldıktan sonra müvekkile ait müşteri bilgilerinin girildiği sisteme erişimin davalı tarafından engellendiğini, sistemin açılmasını davalıya e-mail yoluyla bildirilmesine rağmen erişimin açılmadığını, müvekkile yalnızca cari hesap bilgilerinin mail üzerinden gönderildiğini, ancak bu bilgilerin doğruluğunun müvekkili tarafından teyit edilemediğini, söz konusu bilgilerin müvekkilinin 6 yıldır emek ve çabalarıyla oluşturduğu müşteri portföyü ile bugüne kadar ki tüm ticari faaliyetlerini kapsadığını ve ticari sır niteliğinde olduğunu, davalı tarafça sisteme erişimin engellenmesinin ve akabinde ticari sır/bilgilerin kullanılarak ticari faaliyetlerin sürdürülmesinin haksız rekabet oluşturduğunu, davalının haksız olarak ele geçirdiği portföydeki müşterilere ulaşıp, daha düşük fiyatlarda ürün satışı yaptığını ve müvekkilin başkaca ürün satışı yapmasını engellediğini, ayrıca daha ucuza ürün tedarik eden portföydeki müşterilerin, davalının yönlendirmesiyle müvekkil ile olan ticaretini sonlandırdığını ve cari borçlarını ödemekten kaçındığını, davalının ticari ahlaka uygun olmayan, haksız ve usulsüz uygulama/davranışları sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini ve iflasın eşiğine geldiğini, iddia ederek haksız rekabetin önlenmesi, sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle 10.000,00TL maddi ve 10.000,00TL manevi tazminat ile 10.000,00TL portföy tazminatına karar verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 30/10/2023 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı olarak fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ile davalının, müvekkile ait müşteri portföyünü haksız ve izinsiz kullanmasından kaynaklı olarak fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla HMK madde 107 uyarınca şimdilik 10.000,00 TL Portföy tazminatı talep ettiklerini, dava konusu taleplerimizden 10.000,00 TL olarak açmış olduğumuz denkleştirme tazminatı taleplerini 102.826,52 TL arttırarak 112.826,26 TL şeklinde ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak davanın yetkili mahkemede açılmadığını, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak; taraflar arasındaki Distribütörlük Sözleşmesinin 11.2. maddesinin “…, sözleşme hükümlerine uymayan Distribütörlerine karşı sözleme süresinin bitimini beklemeden her zaman tek taraflı olarak, ihbarsız fesih hakkını saklı tutar” şeklinde düzenlendiğini, Sözleşmenin “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 6. maddesinin 3 numaralı alt maddesinde “distribütör, ürünlerin tüm çeşitlerini …’dan satın almak ve taraflarca müştereken belirlenen yıllık hedeflere ulaşmak amacıyla yeniden satmak zorundadır” hükmünün bulunduğunu, distribütörlük Sözleşmesi imzalanmadan önce davacıya yıllık birtakım hedefler verildiğini ve davacıdan bu hedeflere uymasının beklendiği, davacının son dönemde belirlenen yıllık hedeflere ulaşamadığı ve sözleşmenin 6.3. maddesine açıkça aykırı hareket ettiği, bunun üzerine müvekkil şirketin sözleşmeden doğan fesih hakkını kullanarak ilgili sözleşmeyi feshettiğini, bununla birlikte Sözleşmenin 6.11. maddesinde distribütörün aynı konuda faaliyet gösteren ikinci bir firma kuramayacağının, kursa dahi … ürünleri dışında ürün satamayacağının hüküm altına alındığını, müvekkil şirketin birçok grupta ürünü olmasına rağmen davacının sorumlu olduğu bölgede yalnızca müvekkile ait pasta ürünlerini sattığını kahve, şurup, çay ve benzeri ürün gruplarında ise farklı markaların ürünlerini satarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini ve müvekkil şirketin zarara uğramasına yol açtığını, müvekkili şirketin, davacı ile distribütörlük anlaşması yaptığı dönemin öncesinde de İzmir ve Manisa bölgesinde çalışmalarını sürdürdüğünü, müvekkil şirketin sektöründe köklü bir firma olduğunu ve davacı ile anlaşmasından önce de farklı distribütörlerle çok uzun bir süredir bölgedeki faaliyetlerini sürdürdüğünü, davacının, portföy oluşturduğunu iddia ettiği bölgede müvekkilin broşürlerini ve reklamlarını kullanmakta ve müvekkile ait ürünleri satmakta olduğunu, dolayısıyla davacı eğer bir müşteri portföyü oluşturduysa, bunu başarmasındaki başlıca sebebinin müvekkil şirketin ürünlerinin rağbet görmesi olduğunu, müvekkili şirketin basiretli tacirin yapması gerektiği gibi, bölgedeki satışları kontrol altında tutmak ve sağlıklı bir şekilde iş takibini yapabilmek amacıyla sistem oluşturduğunu, tüm distribütörlerin verilerinin bu sisteme girmesini sağlayarak işini geliştirmeyi amaçladığını, davacının iş yaptığı firmalarla ilgili bilgilerin yalnızca müvekkil şirketin sistemlerine kaydedilmesinin kendisi için ayrıca bir düzen oluşturmamasının tamamen davacı tarafın basiretli bir tacir olarak hareket etmemesi nedeniyle olduğunu, iddia ederek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Dava; Haksız rekabetin meni, ilanı, distrübütörlük sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak fesih edildiği iddiası ile fazlaya ilişki haklar saklı tutularak 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ile HMK 107 . Md gereği belirsiz olarak açılan 10.000,00 TL portföy tazminatına ilişkin dava olduğu görüldü.
Mahkememizin 23/01/2023 tarihli duruşmasında dosyanın MALİ MÜŞAVİR ve DENKLEŞTİRME TAZMİNATI KONUSUNDA UZMAN ( BORÇLAR HUKUKU NİTELİKLİ HESAP UZMANI) ve HAKSIZ REKABET UZMANI’ndan oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi ile distrübütörlük sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde fesih edilip edilmediği, haksız fesih nedeni ile davalının davacıya karşı haksız rekabette bulunup bulunmadığı, davacının talep edebileceği var ise uğramış olduğu maddi zarar ve portföy tazminatının tespitine ilişkin rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Mahkememiz dosyasına 28/04/2023 tarihli bilirkişi raporu sunulmuştur.
Raporda özetle;
“Davacı … ile … SAN.VE DIŞ.TİC LTD. ŞTİ. unvanlı müessese arasında imzalanan 28.07.2020 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesinin” “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; “işbu sözleşmenin konusu imza tarihinden itibaren … tarafından üretilen veya dağıtımı yapılan ürünler ile ilgili işbu sözleşme çerçevesinde Distribütör’e Distribütörlük yapma hak ve yetkisinin verilmesidir” denmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında; “Distribütör … ürünlerini kendi adına satın alıp kendi faturası ile müşterilerine satacaktır” ifadesi yer almaktadır.
Bahsi geçen Sözleşmenin, “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” ile ilgili 6. maddesinin 1. fıkrasında; “Distribütör, … ürünlerini sadece … firmasından satın alabilecektir”, 3. fıkrasında; “ürünlerin satış noktalarına ve tüketicilere satış ve dağıtımı Distribüt; – Distribütör, ürünlerin tüm çeşitlerini …’dan satın almak ve taraflarca müştereken – belirlenen yıllık hedeflere ulaşmak amacıyla yeniden satmak zorundadır”. Aynı maddenin 9. fıkrası gereği “…, Distribütör ile rekabet oluşturacak şekilde son kullanıcıya Distribütör fiyatlarından satış yapamayacaktır” ve yine aynı maddenin 16. fikrası uyarınca “… ‘ya bölgeden gelen ürün talepleri ve talep eden firmalar … tarafından Distribütör’e yönlendirilecektir”
Açıklanan tüm bu hükümler bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı …’nun, davalı … SAN.VE DIS.TİC LTD. STİ unvanlı Müessesenin tek satıcısı/bayisi olduğunu kabul etmek uygun olacaktır.
Eldeki uyuşmazlıkta, davacı herhangi bir haklı sebep belirtmeden ve ihtar çekmeksizin sözleşmeye devam etmeyeceğini, bölgede ürünlerini kendisinin satacağını sözlü olarak belirttiğini ve sözleşme ilişkisini sonlandırdığını iddia etmekte, davalı ise kendisinin ihbarsız fesih hakkının bulunduğu, kaldı ki davacının son dönemde belirlenen yıllık hedeflere ulaşamadığı ve … ürünleri dışında ürün satamayacağının hüküm altına alınmış olmasına ve müvekkil şirketin birçok grupta ürünü olmasına rağmen davacının sorumlu olduğu bölgede yalnızca müvekkile ait pasta ürünlerini sattığını, diğer ürün gruplarında farklı markaların ürünlerini satarak sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, dolayısıyla feshin haklı olduğunu ileri sürmektedir.
Uyuşmazlığa konu sözleşmenin “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 6. Maddesinin 3 numaralı alt maddesi uyarınca “Distribütör, ürünlerin tüm çeşitlerini …’dan satın almak ve taraflarca müştereken belirlenen yıllık hedeflere ulaşmak amacıyla yeniden satmak zorundadır”. Dolayısıyla davacı taraf, yıllık hedeflere ulaşılması değil, yıllık hedeflere ulaşmak amacıyla …’dan satın alınan ürünlerin yeniden satılmasıyla yükümlüdür. O halde yıllık hedeflere ulaşılmamış olması değil, davacı tarafça yapılan satışların bu hedefe ulaşılmasını mümkün kılacak düzeyde olmaması sözleşmeye aykırılık ve bu doğrultuda haklı sebep teşkil edebilir. Dosyaya sunulan bilgi ve belgeler arasında bu yönde bir kayıt yer almadığından bu hususta inceleme yapılmamıştır. Bu hususta dava dosyasına sadece 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin hedefler ile bu hedeflerin gerçekleşme durumlarını muhtelif ürün bazında gösterir miktar ve oranların yer aldığı excell tabloları sunulmuştur. Bu tablolara göre 2021 ve 2022 yıllarında hedeflerin gerçekleşme oranının değişik ürünler bazında farklılık göstermekle birlikte pek çok üründe %50 ve daha aşağı seviyelerde gerçekleşmiştir. Ancak, bu hesaplama tablolarının dava dosyasına cd ortamında sunulan defter kayıtları ile karşılaştırılmasına ve kayıtlardan hareketle hedeflerin tutturulup tutturulmadığının tespitine imkan bulunmamaktadır.
Yine davalı tarafın diğer iddiaları bakımından da dosya kapsamında kanıtlayıcı herhangi bilgi ve belgeye rastlanamadığından Heyetimizce bu açıdan herhangi bir inceleme yapılamamıştır.
İnceleme konusu bir diğer husus, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediğidir. Davacı, sözleşme süreci boyunca belirli bir müşteri portföyü oluşturduğu, davalı markasını kendi pazarında bölgede aranılan bir ürün/marka haline getirdiğini, davalının yeni ürün tedarikini kestiği gibi mevcut ürünlerini de iade aldığını, 6 yıldır oluşturduğu portföye ürünleri kendisinin satmaya başladığını, sözleşme sonlandırıldıktan sonra kendisine ait müşteri bilgilerinin girildiği sisteme erişimin davalı tarafından engellendiğini, söz konusu bilgilerin bugüne kadar ki tüm ticari faaliyetlerini kapsadığını ve ticari sır niteliğinde olduğunu, davalı tarafça sisteme erişimin engellenmesinin ve akabinde ticari sır/bilgilerin kullanılarak ticari faaliyetlerin sürdürülmesinin haksız rekabet oluşturduğunu, portföyündeki müşterilerin, davalının yönlendirmesiyle müvekkil ile olan ticaretini sonlandırdığını ve cari borçlarını ödemekten kaçındığını iddia etmiştir.
TTK m. 54 ila 63 hükümleri, haksız rekabete ilişkin koruyucu düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Bu hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabet ortamının temini olup, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır (TTK m. 54). TTK m. 55’te haksız rekabet halleri örnekleyici şekilde sayılmıştır. Bunlardan ikisi; TTK m. 55/1-b.1; Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranma yöneltmek (TTK m. 55/1-b.1) ve Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; yetkisiz yararlanmaktır (TTK m. 55/1-c.1). Somut uyuşmazlıkta davacının iddialarının doğru olduğu kabul edilirse bahsi geçen haksız rekabet hallerinin bulunduğu söylenebilir. Ancak dosyaya sadece taraflar arasındaki mail yazışmaları ibraz edildiğinden ve bu yazışmalardan haksız rekabet hallerinin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde bir tespitte bulunmak mümkün olmadığından Heyetimizce bu hususta inceleme yapılamamıştır.
Davacının talep edebileceği var ise uğramış olduğu maddi zarar ve portföy tazminatının tespiti;
Portföy Tazminatı (Denkleştirme istemi) davacının buna bağlı olarak elde edebileceği bir haktır. Sözleşme devam ettiği sürede hem davalı işletme hem de davacı/6p müşteri çevresinden ekonomik menfaat sağlamaktadır. Ancak sözleşmenin bitmesi ile davacının oluşturduğu Müşteri çevresi davalıya kalacaktır. Başka bir ifadeyle davalı işletme kazanç sağlamaya devam edecektir. Portföy tazminatı ile davacının sözleşmenin sona ermesi ile uğrayacağı kayıp ile davalı işletmenin müşteri çevresinden sağlayacağı kazancı dengelemek için işletmeye ödeyeceği bir tazminattır.
Hukukumuzda, TTK m. 122’de acentenin denkleştirme istemi düzenlenmiş olup, bu hüküm uyarınca, “denkleştirme, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucunda aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.” Aymı maddenin 5. fıkrasında acente için tanınan denkleştirme talep hakkı “…hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla somut olaya konu distribütörlük sözleşmesi bakımından da uygun olduğu ölçüde acenteye ilişkin TTK hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Önemle belirtmek gerekir ki, Sayın Mahkemenin davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı yönündeki görüşü önem taşımaktadır. Zira Sayın Mahkemenin feshin, davalı tarafından haklı sebeple gerçekleştirildiği görüşünde olması durumunda; TTK m. 122/3’den hareketle davacının denkleştirme tazminatına hak kazanılması söz konusu olmayacaktır. Bu bağlamda denkleştirme tazminatının hesaplanmasına ilişkin olarak işbu rapor dahilinde açıklamalar ise ( “haklı sebep” kavramının değerlendirilmesi TMK m. 4 uyarınca hâkimin takdir yetkisinde olduğundan) bilirkişi heyetinin değerlendirme alanı dışında kalmakta ve yalnızca usul ekonomisine hizmet etme amacını taşımaktadır.
Acentenin denkleştirme talep edebilmesinin TTK m. 122’de yer alan şartlar “… tek satıcının denkleştirme talep edebilmesinin koşulları tek satıcıya özgü bazı ilaveler hariç acentenin talep koşulları ile örtüşmektedir” açıklaması yapılarak tek satıcı açısından şu şekilde değerlendirilmektedir: (Bu görüş ve aşağıda sıralanan koşullar için bkz. Kaya, Arslan vd.: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 848vd).
a. Tek Satıcının Yapımcının Organizasyonu ile Bütünleşmesi: Denkleştirme talebinde bulunulabilmesi için yapımcının tek satıcının organizasyonuyla bütünleşmesi bu bağlamda Müşteriler nazarında tek satıcı ve yapımcının ayrı ayrı değil, tek bir görüntü sergilemesi gerekir.
b. Sözleşme Sonrasında Müşteri Çevresinin Yapımcıya Bırakılması: Acenteden farklı olarak tek satıcı tacirin yardımcısı ya da temsilcisi değildir. Zira işlemleri kendi nam ve hesabına yapar. Şu halde kural olarak tek satıcının müşteri çevresini müvekkiline/ yapımcıya devretme zorunluluğu bulunmamaktadır. Bir diğer ifadeyle tek satıcı acenteden farklı olarak işlemleri kendi nem ve hesabına yaptığı için devir yükümlülüğü önem taşımaktadır. Sonuç olarak sözleşmede devir. yü ü bulunmuyor veya sağlanamamışsa tek satıcının denkleştirme talep hakkı da bulunmamaktadır.
c. Yapımcının Yaratılan Müşteri Çevresinden Önemli Ölçüde Menfaat Elde Etmesi: Tek satıcının faaliyetleri neticesinde yapımcının müşteri çevresinin ciddi şekilde genişlemesi ve bunun yapımcıya ekonomik açıdan önemli menfaat sağlaması ve yapımcının bu menfaatten yararlanmaya devam etmesi gerekir.
d. Hakkaniyetin Denkleştirme Talebi Ödenmesini Haklı Kılması: Hakkaniyet denkleştirme talebinin zorunlu şartları arasındadır. TTK m. 122/3 uyarınca, “Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.” Konuya ilişkin olarak, marka değeri de denkleştirme talebi açısından değerlendirilmesi gereken hususlar arasında yer almaktadır. Bu husus doktrinde “ müşteri kazanılmasındaki önemli rolünde olduğu gibi, denkleştirme talebinde indirime gidilir. şeklinde açıklanmaktadır, (Poroy, Reha/ Yasaman, Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2019, s. 321). Örneğin Alman Federal Mahkemesi denkleştirme istemi bakımından markanın etkisini dikkate alarak %25 oranında indirim yapmıştır, (Kaya, Arslan vd.: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 850, ayrıca dn. 256).
Portföy tazminatını hesaplanması konusunda Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/1758 E. 2018/127 K. sayılı Kararında hesaplama şeklini şu şekilde belirtmiştir.; “Mahkemece yapılacak iş konusunda uzman kişilerden oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek tarafların ticari kayıtları incelenip değerlendirilerek TTK’nın 122. maddesinde acentenin denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı hususunun hakkaniyete de riayet edilerek değerlendirilmesinden sonra portföy tazminatı talep koşullarının oluşması halinde TTK madde 122/2’deki yöntemle ticaret kapsamında son 5 yılda elde ettiği karın ortalaması dikkate alınarak davalıdan talep edebileceği tazminat tutarını hesaplatmaktan ibarettir…”
Konuya ilişkin olarak doktrinde ortaya konulan görüş “Acente ile ilgili denkleştirme akçesinin verilebilmesi için, tek satıcının malların dağıtımı için bir acente gibi faaliyette bulunması, dağıtımı acente gibi desteklemesi ve acente sözleşmesine tipik olan yükümlülükler üstlenmesi gerekir. Tek satıcıya denkleştirme akçesi verilebilmesi için, acentedeki şartlar burada da aynen geçerli olup bu ilkeler ve hesaplama yöntemi nazara alınmalıdır. ” şeklindedir, (Poroy, Reha/ Yasaman, Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2019, s. 344).
Sayın Mahkemenizce, davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı sebebe dayanmadığı yönünde görüşe varılması durumunda denkleştirme tazminatının hesaplanmasına ilişkin olarak aşağıdaki tespitler yapılmıştır: Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/1758 E. 2018/127 K. sayılı Kararında belirtilen hesaplama şekline uygun olarak, TTK madde 122/2’deki yöntemle ticaret kapsamında son 5 yılda elde ettiği karın ortalaması dikkate alınarak davalıdan talep edebileceği tazminat tutarı hesaplanmıştır.
Dava dosyasına sunulan davacıya ait gelir vergisi beyannameleri ve ekinde sunulan mali tablolar (bilânço ve gelir tablosu) esas alınarak davacının son 5 hesap dönemindeki kârının aşağıdaki gibi olduğu tespit edilmiştir.
Davacının 2017 — 2021 dönemi kârlılık durumu yukarıdaki tabloda gösterilmiştir.
Davacının 2017 yılına ilişkin olarak herhangi bir kazancının ve gider/maliyetinin olmadığı tespit edilmiştir. 2018 ve sonraki yılların kârlık ortalaması (102.230,98 TL + 95.247,23 TL +113.022,99 TL + 140.804,89 TL / 4 yıl) 112.826,52 TL olarak hesaplanmıştır.
Davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı sebebe dayanmadığı, davalının feshinin haksız olduğu, davalının haksız rekabet oluşturacak eylemlerinin bulunduğuna dair dosyada bir veri bulunmadığı tespit edildiğinden, bilirkişi raporunun denetime elverişli, hüküm kurmaya uygun olduğu göz önüne alınarak davanın kısmen kabulüne 112.826,26TL denkleştirme (portföy) tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanması manevi tazminat gerektirecek hak ihlali ve zararın bulunmaması nedeniyle manevi tazminat talebinin reddine, davacının porftöy tazminatı dışında davalıdan talep edebileceği maddi zararı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 112.826,26TL denkleştirme (portföy) tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 7.707,16TL karar ve ilam harcından peşin alınan ( peşinde 512,33 TL + ıslahta 1.756,10 TL )2.268,43TL toplam harcın düşümü ile eksik kalan 5.438,73TL eksik harcın davalıdan tahsili ile maliyeye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 18.052,20TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden red üzerinden hesaplanan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan (92,20 TL ilk masrafı+ 104,50 TL posta masrafı+ 7.500,00 TL bilirkişi ücreti =)7.696,70 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına ( %84,94 kabul ) nazaran 6.537,57 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafça yatırılan ( peşinde 512,33 TL + ıslahta 1.756,10 TL )2.268,43TL toplam harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
10-Tarafların dava şartı olan arabuluculuk toplantısına katıldıkları halde anlaşamadıkları, arabuluculuk son tutanağı aslından anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’un 18/A-14 bendi uyarınca ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Suçüstü Ödeneğinden ödenen 1.560,00TL nin red ve kabul oranına( %84,94 kabul ) nazaran 1.325,06 TL’sinin davalıdan, 234,94TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına.
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile … Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/12/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır